Kimlik alan
1984 "Ebu Vail anlatıyor: “Hz. Usame (radiyallahu anh)'yi işittim diyordu ki: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “kıyamet günü bir adam getirilip ateşe atılır. Karnındaki bağırsakları dışarı çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını dönderdiği gibi dönderir. Derken, cehennem ahalisi etrafında toplanır ve: “Ey filan, sen dünyada iken (bize) ma'rufu emderip, münkerden nehyetmiyor muydun?” derler. O: “Evet, ma'rufu emrederdim ama kendim yapmazdım, münkeri yasaklardım ama kendim yapardım” diye cevap verir.”"
1985 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Muaz (radıyallahu anh)'ı Yemen'e gönderdi. (Giderken) ona dedi ki: “Sen EhI-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin iIk şey AIIah'a ibadet olsun. AIIah'ı tanıdılar mı, kendilerine AIIah'ın zekatı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver. Onlar buna da ittaat ederlerse kendilerinden zekatı aI. Zekat alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın. Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira AIIah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir."
1986 "Hz. Ebu Hüreyre ve Hz. Cabir (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Deve, sığır veya davar sahibi olup da, bunlardaki Allah'ın hakkını eda etmeyen herkese Kıyamet günü, bu mallar, olduğundan daha çok ve mümkün olduğunca iri ve şişman olarak geleceklerdir. Adam, onlar için, düz ve geniş bir yere oturtulacak, hayvanlar bacakları ve tabanlarıyla onun üzerinden geçecekler. Geçiş sırasında boynuzlarıyla tosluyacaklar ve ayaklarıyla ezecekler. İçlerinde boynuzsuz veya boynuzu kırık biri bulunmayacak. Bu şekilde sonuncusu da onun üzerinden geçince, birincisi aynı geçişe tekrar başlayacak. Mahlükatın hesabı tamamlanıp hüküm verilinceye kadar bu haI devam edecek. Keza “kenz'‚ (hazine) sahip olup da ondaki (AIIah'ın) hakkını ödemeyen herkese, Kıyamet günü hazinesi, dazlak başlı bir yılan olarak gelecek, ağzını açıp peşine düşecektir. Yılan yaklaştıkça adam ondan kaçacak. Sonunda yılan ona: “Gizlediğin hazineni aI! Ben ondan müstağniyim!” diye bağırır. Adam, neticede yılandan kaçma çaresinin olmadığını anlayınca, elini ağzına sokar. Yılan da onu, aygırın (alafı) kemirmesi gibi kemiriverecek.”"
1987 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Kim malının zekatını sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekatını vermezse biz zekatı ve malın yarısını (cezalı olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur.”"
1988 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edince, ondan sonra Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) halife seçildi. Bunun üzerine bedevilerden bir kısmı “irtidat” etti. (Hz. Ebu Bekir halife olarak onlarla savaşmaya karar verince) Hz. Ömer, “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): “İnsanlar lailaheillallah deyinceye kadar onlarla savaşmaya emrolundum. Bunu söylediler mi, benden mallarını ve nefislerini korurlar. (İslam'ın) hakkı hariç artık hesapları da Allah'a kalmıştır!” demiş iken, sen nasıl insanlarla savaşırsın?” dedi. Hz. Ebu Bekir: “Allah'a yemin olsun, namazla zekatın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekat, malın hakkıdır. Vallahi, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a vermekte oldukları bir oğlağı vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım” dedi. Hz. Ömer sonradan demiştir ki: “Allah'a yemin ederim, anladım ki, Hz. Ebu Bekir'in bu görüşü, Allah'ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi. İyice anladım ki, bu karar hakmış.”"
1989 "Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Sizi (ticari olmayan) atın ve kölenin zekatından affettim. Öyle ise gümüş paralarınızın zekatını verin. Bunun her kırk dirhemine bir dirhem vereceksiniz. Ancak yüz doksan dirheme zekat düşmez. İkiyüz dirheme ulaştı mı beş dirhem verilecektir.”"
1990 "Hz. Enes (radıyallahu anh)'in anlattığına göre, Hz. Ebu Bekir es-Sıddik (radıyallahu anh), kendisini Bahreyn'e gönderdiği zaman, ona şu gelecek talimatı yazılı olarak vermiş ve altını da Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın mührü ile mühürlemişti. Mühüre nakşedilen yazı üç satır halinde idi. Bir satırda Muhammed, bir satırda Resül, bir satırda da Allah yazılı idi. Mektup şöyle idi: “Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın müslümanlara farz kıldığı ve Allah'ın da Resülüne emretmiş olduğu zekat farizasıdır. Müslümanlardan her kimden bu, usülünce taleb edilirse, derhal vermelidir. Kimden de belirtilenden fazlası istenirse vermesin: 1) 24 ve daha aşağı miktardaki deve için koyun olarak vacib zekat, her beş devede bir koyundur. 2) 25'e ulaştı mı, 35'e kadar, dişi bir bintu mehaz (ikinci seneye basan dişi deve); eğer bintu mehaz yoksa, bir ibnu lebun (ikisine basan erkek deve). 3) 36'ya ulaştı mı 45'e kadar, bir dişi bintu lebun (üç yaşına basan dişi deve). 4) 46'ya ulaştı mı 60'akadar, erkek devenin aşacağı bir dişi deve Tarükatu'l-fahl). 5) 61'e ulaştı mı 75'e kadar, bir ceza'a(beş yaşına basan bir deve). 6) 71'e ulaştı mı 90'akadar iki bintu lebun. 7) 91'e ulaştı mı 120'ye kadar, erkek devenin aşacağı iki hıkka (dördüne basan deve). 8) 120'yi aşınca, her kırk için bir bintu lebun. 9) Her 50'de, bir hıkka. 10) Sadece 4 devesi olana zekat düşmez, sahibi nafile olarak verirse o başka. 11) 5 devesi olana bir koyun düşer. 12) Koyunun zekatı saime olanlardan alınır. (Saime kırda otlatılan hayvana denir.) Saime koyun 40'a ulaştı mı 120'ye kadar, bir koyun alınır. 13) 120'yi geçti mi 200'e kadar, iki koyun alınır. 14) 200'ü geçti mi 300'e kadar, üç koyun alınır. 15) 300'ü geçti mi her yüz koyunda bir koyun alınır. 16) Adamın saime koyunları 40'tan bir eksik olsa ona zekat düşmez. Sahibi (nafile olarak) kendiliğinden verirse o başka. 17) Zekat korkusuyla, müteferriklerin araları birleştirilmez, birleşik olanlar da ayrılmazlar. 18) İki ortağın malından alınan zekatta her ikisi de, adalet üzere birbirlerine müracaat ederler. 19) Zekat olarak çok yaşlı, ayıplı ve (koç, teke gibi) döl hayvanı verilmez, zekat memuru kabül ederse o başka. 20) (İki yüz dirhemlik) gümüşte, onda birin dörtte biri (yani kırkta bir miktarı) zekat vacibtir. 21) Gümüş miktarı 190 dirhemse, 200 dirhemden az olursa zekat yoktur. Sahibi verirse o başka. 22) Kimin deve sayısı, zekat olarak bir ceza'a vermeyi gerektiren miktarı bulur ve fakat sürüsünde ceza'a olmaz da hıkka olursa, bu kimseden hıkka kabul edilir ve buna, adama kolay geldiği takdirde iki koyun eklenir veya yirmi dirhem eklenir. 23) Kimin zekat olarak hıkka vermesi gerekir ve fakat sürüsünde hıkka olmaz ceza'aolursa, adamdan ceza'a kabul edilir, zekat memuru ona yirmi dirhem veya iki koyun verir. 24) Kimin zekat olarak hıkka vermesi gerekir, fakat sürüde hıkka değil bintu lebun olursa adamdan bintu lebun kabul edilir, kendisine iki koyun veya yirmi dirhem verilir. 25) Kimin zekat olarak bintu lebun vermesi gerekir, ancak bintu lebun'u yok, hıkka'sı varsa kendisinden hıkka kabul edilir, zekat memuru kendisine ayrıca yirmi dirhem veya iki koyun öder. 26) Kimin zekat olarak bintu lebun ödemesi gerekir, fakat bintu lebün'u olmaz, bintu mehaz'ı olursa, ondan bintu mehaz kabul edilir, ancak yirmi dirhem veya iki koyun daha verir. 27) Kimin zekat olarak bintu mehaz vermesi gerekir, fakat bintu mehaz'ı olmaz, bintu lebün'u olursa kendisinden bintu lebün kabul edilir, zekat memuru yirmi dirhem veya iki koyun verir. 28) Eğer adamın münasip şekilde bintu mehazı yoksa, ibnu lebün'u varsa, bu ondan kabül edilir, beraberinde bir ödeme gerekmez.”"
1991 "Salim, babası Abdullah İbnu Ömer'den naklen anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (mallardan alınması gereken) zekatlarını miktarını belirten bir kitap yazmıştı. Amillerine göndermeden vefat etti. Resûlullah onu kılıncına yakın olarak asmıştı. Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh), ölünceye kadar onunla amel etti. Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) de ölünceye kadar onunla amel etti. Bu kitapta şunlar yazılı idi: Develer 1) 5 devenin zekatı 1 koyundur. 2) 10 devenin zekatı 2 koyundur. 3) 15 devenin zekatı 3 koyundur. 4) 20 devenin zekatı 4 koyundur. 5) 25'e ulaştı mı 35'e kadar, zekat bir bintu mehaz'dır. 6) 36'ya ulaştı mı 45'e kadar, zekat bir ibnu lebun'dur. 7) 46'ya ulaştı mı 60'a kadar, zekat bir hıkka'dır. 8) 61'e ulaştı mı 75'e kadar, zekat bir ceza'a'dır. 9) 76'ya ulaştı mı 90'a kadar, zekat 2 ibnetu lebûn'dur. 10) 91'e ulaştı mı 120'ye kadar, zekat 2 hıkka'dır. 11) Deve 120'den fazla ise zekat her elliye bir hıkka; her kırka bir ibnetu lebûn zekat gerekir. Koyuna Gelince 12) 40'a ulaşınca 120 koyuna kadar zekatı 1 koyundur. 13) 121'e ulaşınca 200 koyuna kadar zekatı 2 koyundur. 14) 201'e ulaşınca 300 koyuna kadar zekatı 3 koyundur. 15) 300'ü aştı mı her 100 koyuna bir koyun zekat düşer, yüzden aşağıda kalan küsurata zekat düşmez. 16) Zekat korkusuyla müctemi (birleşik) olanlar ayrılmaz, müteferrik (ayn) olanlar da birleştirilmez. 17) İki ortağın malından alınan zekatta, her ikisi de adalet üzere birbirlerine müracaat ederler. 18) Zekat olarak, çok yaşlı ve ayıplı olan hayvan alınmaz. 19) Zühri der ki: “Zekatı almak üzere memur geldiği vakit, koyunlar üç sınıfa ayrılır: Üçte biri kötü, üçte biri iyi, üçte biri de vasat. Zekat memuru, zekat payını vasat kısmından alır.” Zühri, sığırdan bahsetmez.”"
1992 "İbnu Mes'üd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Her otuz sığır için erkek veya dişi bir tebi' zekat verilir. Her kırk sığır için de bir müsinne zekat verilir.”"
1993 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) beni Yemen'e gönderdi ve bana: “Her otuz sığırdan bir erkek veya dişi buzağı (tebi'a), her kırktan bir müsinne, her bir bülüğa eren şahıstan bir dinar veya o değerde muafiri (adındaki bir giyecek) almamı” emretti.”"
1994 "Süfyan İbnu Abdillah es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) kendisini zekat tahsildarı olarak göndermişti. Gittiği yerde kuzuları halkın addedip, sayıya dahil etmedi. Kendisine: “Kuzuları bizden sayıp, onlardan bir şey almıyor musun?” dediler. (Medine'ye geri dönüp) Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e uğrayınca, durumu ona anlattı. Hz. Ömer: “Evet kuzuyu onlara iade edersin, çoban onu götürür, tahsildar almaz. Eküle (denen hususi şekilde kesip, yemek için beslenmiş) olanı, Rübba (denip sütü için evde beslenmekte) olanı, Mahız (denen hamile) olanı, (teke koç gibi) döl alınan davarı zekat olarak almaz. Ceza'a'yı (beş yaşına basmış deve), seniyye'yi (altı yaşına basmış deve) alır. Bu, davarın iyisi ile düşüğü arasında orta halli olanıdır.”"
1995 "Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi tarikiyle anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Zekatta ne ayağa getirtme, ne uzağa gitme vardır. Zekatlar evlerinde alınır.” Muhammed İbnu İshak bunu şöyle açıklamıştır: “Zekat mükellefi, zekatını tahsildarın ayağına getirmez. Tahsildar da mükellefin uzaktaki (tarla, ağıl, yayla vs. gibi) yerlerine gitmez. Zekatlar mükelleflerin ikamet mahallerinde alınır.”"
1996 "İmran İbnu Husayn (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “İslam'da ne (zekatı) ayağa getirme, ne (zekat için uzağa gitme, ne de şiğar (mehre bedel nikahlama) vardır.”"
1997 "Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi tarikinden anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir kadın, beraberinde bir kızı olduğu halde geldi. Kızın elinde, altından kalın iki bilezik vardı. “Bunların zekatını verdin mi?” diye (Resûlullah aleyhissalatu vesselam) kadına sordu. Kadın: “Hayır!” diye cevap verdi. Resûlullah: “Kıyamet günü Allah'ın, onları sana ateşten iki bilezik yapması seni memnun eder mi?” dedi. Bunun üzerine kadın, bilezikleri derhal çıkarıp Resûlullah'ın önüne bıraktı ve: “Bunlar Allah ve Resülüne aittir!” dedi.”"
1998 "Ata (rahimehullah) der ki: “Bana ulaştı ki, Ümmü Seleme (radıyallahu anha) şöyle demiştir: “Ben altından zinetler takınıyordum. Bir gün: “Ey Allah'ın Resülü! Bu, (Kur'àn'da yasaklanan) kenz sayılır mı?” diye sordum. Bana şöyle cevap verdi: “Zekatı verilecek miktara ulaşan şeyin zekatı verilirse kenz sayılmaz.”"
1999 "Kasım İbnu Muhammed anlatıyor: “Hz. Aişe (radıyallahu anha) kardeşi Muhammed'in yetim kızlarını terbiyesine almış, onları hacr devrelerinde himaye ediyordu. Kızların (kendi mülkleri olan) zinetleri vardı. Hz. Aişe bu zinetler için zekat vermiyordu.”"
2000 "Nafi, İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den anlatıyor: “İbnu Ömer, kızlarını ve cariyelerini altınla tezyin eder, fakat bu zinetler için zekat vermezdi.”"
2001 "Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Nehir ve yağmur sularının suladığı şeylerden (zekat olarak) öşür (onda bir) alınır. Hayvanla sulananlardan öşrün yarısı (yirmide bir) zekat alınır.”"
2002 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana, sema(dan inen suyun) suladığı mahsülden tam öşür, aletle çıkarılan suyun suladığı mahsülden yarım öşür almamı emretti.”"
2003 "Attab İbnu Üseyd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bize, hurmaya tahmin biçtiğimiz gibi, üzüme de tahmin biçmemizi ve zekatını kuru üzüm olarak almamızı emretti, tıpkı hurmanın zekatını kuru hurma olarak aldığımız gibi.” “Hars” hazr, tahmin ve takdir demektir. Tirmizi, şöyle açıklamıştır: “Hars, bu işi anlayanın ağaca bakıp: “Bu üzümden şu kadar mahsül, bu hurmadan şu kadar hurma çıkar” demesidir. Bunun zekatı adamlara borç yazılır. Yahud takdirci bu mahsulün öşrüne bakar ve bunu sahiplerine borç olarak tesbit eder, sonra mal sahibi ile meyveyi başbaşa bırakır, onlar diledikleri tasarrufu yaparlar. Meyva olgunlaştı mı onlardan öşrünü alır.”"
2004 "Süleyman İbnu Yesar anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Abdullah İbnu Revaha'yı Hayber'e yahudilerle kendi arasında mahsülün takdiri için gönderiyordu. Yahudiler, hanımlarının zinetlerinden ona bazı takılar verip: “Bu sanadır (al, karşılığında) bize yükümüzü hafiflet, taksimde lehimize olarak biraz göz yumuver!” dediler. Abdullah (radıyallahu anh) onlara şu cevabı verdi: “Ey yahudiler toplumu! Sizler, bana Allah Teala'nın en menfür mahlüklarısınız. Bu, beni size karşı zülme sevketmeyecektir. Bana teklif ettiğiniz rüşvete gelince, o haramdır ve biz bu haramı yemeyiz.” Yahudiler: “Arz ve semavatı ayakta tutan işte bu (dürüstlük)tür!” dediler.”"
2005 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Hayvan(ın sebep olduğu mağduriyet) hederdir, kuyu(nun sebep olduğu mağduriyet) hederdir. Maden (in sebep olduğu mağduriyet) hederdir. Defineye humus (beşte bir nisbetinde zekat) vardır.”"
2006 "Malik (rahimehullah) der ki: “Bizim nazarımızda ihtilafsız makbul olan ve ehl-i ilimden işitmiş olduğumuz görüş (şu)dur: Derler ki: “Rikaz, cahiliye devri insanlarının gömdüklerinden, bir mal sarfını gerektirmeden, nafaka harcamadan, fazla yorgunluk olmadan, yük altına girmeden ele geçirilen şeydir. Mal taleb edilen, çok fazla çalışmayı gerektiren, bazan rastlanıp bazan rastlanmayan şey rikaz değildir.”"
2007 "Zuba'a Bintu'z-Zübeyr İbnu Abdi'l-Muttalib -ki bu kadın el-Mikdad İbnu Amr (radıyallahu anhüma)'ın nikahı altında idi- anlatıyor: “Mikdad, hacetini kaza etmek üzere Bakiu'I-Habhabe'ye gitti. Orada bir fare, bir delikten bir dinar çıkarıyordu. Sonra birer birer dinarlar çıkarmaya devam etti. Tam on yedi dinar çıkardı. Sonra da kırmızı bir bez çıkardı. Bu, dinarların içine konmuş olduğu bez olmalıydı. Bezin içinden bir dinar daha çıktı. Tamamı onsekiz dinardı. Mikdad bunları Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a götürüp durumu haber verdi ve: “Bunun sadakasını alın!” dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona sordu: “Sen deliğe eğildin mi?” “Hayır.” “Öyleyse Allah bunu sana mübarek kılsın!” dedi.”"
2008 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şöyle demiştir: “Anber, rikaz değildir. Bunu deniz atmıştır.”"
2009 "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Müslüman üzerine, atı ve kölesi için zekat mükellefiyeti yoktur.”"
2010 "Sahiheyn'de gelen diğer bir rivayette şöyle buyurulmuştur: “(Kadın veya erkek köle için) sadece sadaka-i fıtr'dan başka bir zekat ödenmez.”"
2011 "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Balda on tuluk için bir tuluk zekat vardır.”"
2012 "Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Kim, maI sahibi bir yetime veli olursa, bu malla ticaret yapsın, malın zekatını yiyip bitirmesine terketmesin.”"
2013 "Hz. Ali (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Hz. Abbas (radıyallahu anhüm ), Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a hayırda acele etmek maksadıyla daha senesi dolmadan, erken vakitte zekatın verilmesi husüsunda sormuştu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu hususta ona müsaade etti.”"
2014 "Zübeyr'in azadlısı Muhammed İbnu Ukbe'den yapılan rivayete göre, Kasım İbnu Muhammed'e, mukatebe akdi yaptığı köle (sin)den aldığı para sebebiyle kendisine zekat düşüp düşmeyeceğini sormuştu. Kasım, kendisine şu cevabı verdi: “Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) üzerinden bir yıl geçmeyen maldan zekat almazdı.” Kasım ilaveten der ki: “Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh), halk kendisine bağışlarda bulunurken onlardan her birine: “Sana zekatı vacib kılacak miktarda malın var mı?” diye sorardı. Adam: “Evet!” derse, onun getirdiği bağıştan, malına düşecek miktarda zekat alırdı. Adam: “Hayır!” diyecek olursa, bağışını adama teslim eder ve hiçbir şey almazdı.”"
2015 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Yemen'e gönderirken kendisine demiştir ki: “Zekat oIarak hububattan hububat aI, davardan koyun aI, deveden erkek veya dişi bir deve (bair) aI, sığırdan da bir sığır aI.”"
2016 "Semüre İbnu Cündüb (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) satmak üzere hazırladığımız şeyden zekat vermemizi emrederdi.”"
2017 "Said İbnu Ebyaz, babası Ebyaz İbnu Hammal (radıyallahu anh)'dan naklettiğine göre, “O (Ebyaz) kavminin, murahhası olarak Hz. Peyamber (aleyhissalatu vesselam)'a geldiği vakit, Resûlullah'la konuşup Sebe halkından zekat almamasını söylemiştir. Hz. Peygamber, ona: “Ey Sebe'nin kardeşi, demiştir, zekat şart.” “Ey Allah'ın Resülü, bizim ektiğimiz şey sadece pamuk. Sebe halkı dağıldı, onlardan halkı dağıldı, onlardan Me'rib'de az bir halk kaldı” dedi. Bunun üzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Me'rib'de kalan Sebeliler için her yıl, Meafiri kumaşın değerine denk, yetmiş takım kumaş elbise vermeleri şartıyla sulh antlaşması yaptı. Onlar bu zekatı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edinceye kadar ödemeye devam ettiler. Sonra Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) de hayatı boyunca bu antlaşmayı te'yid etti. Hz. Ebu Bekir vefat edince bu antlaşma sona erdi, onlardan zekatın muktezasına göre vergi alındı.”"
2018 "Tavüs (rahimehumullah) anlatıyor: “Hz. Muaz (radıyallahu anh), Yemen ahalisine dedi ki: “Bana arpa ve mısır yerine size daha kolay gelen Medine'de Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın Ashabı için de daha muvafık olan arz getirin, giyecek getirin.”"
2019 "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sadaka-i fıtrı müslümanlardan büyük-küçük, kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa' hurma veya bir sa' arpa olarak farz kıldı.”"
2020 "Bir başka rivayette de şöyle gelmiştir: “Halk (Hz. Muaviye'nin bir hitabesi üzerine) yarım sa' buğdayı bir sa' hurmaya denk kıldılar. İbnu Ömer Hazretleri (radıyallahu anhüma) fıtır sadakasını hurmadan verirdi. (Bir sene) Medine halkı hurmaya muhtaç oldu. İbnu Ömer (o yıl) sadaka-i fıtrını arpadan verdi.”"
2021 "Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: “Biz sadaka-i fıtrı bir sa' yiyecek veya bir sa' arpa veya bir sa' hurma veya bir sa' ekıt (denen yoğurt kurusu) veya bir sa' kuru üzümden çıkarırdık.”"
2022 "Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) tarikinden anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Mekke caddelerinde dellal çıkararak şöyle ilan ettirdi: “Duyduk duymadık demeyin! Sadaka-i fıtr her müslümana, erkek-kadın, hür-köle, küçük-büyük olsun vacibtir. Bu, ya iki müdd buğday veya onun dışında bir sa' yiyecektir.”"
2023 "Nafi (rahimehullah) anlatıyor: “İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) ramazan zekatını müdd-i Nebi (aleyhisselam) ile verirdi. Kefaret-i yemini de müdd-i Nebi ile öderdi.”"
2024 "Kays İbnu Sa'd İbnu Ubade anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), zekat emri gelmezden önce, bize sadaka-i fıtr'ı emretmişti. Zekat farz kılınınca, fıtır sadakasını ne emretti ne de nehyetti. Biz onu yerine getirmeye devam ettik...”"
2025 "Ebu Humeyd es-Saidi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zekat toplama işinde bir adam istihdam etti. -Bir rivayette “Beni Süleym'in zekatını toplama işinde” denmiştir- Adam vazifeden dönünce: “Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (öfkeyle) minbere çıkıp, Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şunları söyledi: “Emma ba'd, Ben sizden birini, Allah'ın bana tevdi ettiği bir işte istihdam ederim. Sonra o gelir: “Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!” der. Bu adama, babasının veya anasının evinde otursaydı da, eğer doğru sözlüyse hediyesi ayağına gelseydi ya! Vallahi sizden kim haksız bir şey alırsa mutlaka onu boynunda taşır olduğu halde Kıyamet günü Allah'la karşılacaktır. Eğer bu haksız aldığı şey deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek, koyunsa meleyecek!” Sonra Resûlullah ellerini kaldırdı, o kadar ki koltuk altındaki beyazlık gözüktü: “Allah'ım tebliğ ettim mi?” dedi ve bu sözünü üç kere tekrar etti.”"
2026 "Beşir İbnu'l-Hasasiye (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ey Allah'ın Resülü! dedik, zekat toplayanlar, bize haksızlık edip borcumuzdan fazlasını alıyorlar, biz malımızdan haksızlıkları kadarını gizleyelim mi?” “Hayır!” cevabını verdi.”"
2027 "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Zekatta haddi aşan, vermeyen gibidir.”"
2028 "C'abir İbnu Atik (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Size bir grup sevimsiz atlılar gelecek. Geldikleri zaman, onları iyi karşılayın. Onlarla talep ettikleri şeylerin arasından çekilin. Adalet ederlerse bu kendi lehlerinedir. Zulmederlerse bu da onların aleyhlerindedir. Siz onları razı edin. Zekatınızın kemali onların rızasına bağlıdır. (Öyle ise onları razı edin ki) sizlere dua etsinler.”"
2029 "Rafi' İbnu Hadic (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Zekatı hakkaniyetle toplayan tahsildar, evine dönünceye kadar, AIIah Teala yolunda cihad yapan asker gibidir.”"
2030 "Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh) anlatıyor: “Babam ashabu'ş-şecereden idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine bir kavm zekatlarını getirince şöyle dua buyururlardı: “Allah'ım Ebu Evfa'ya rahmet buyur” diye dua etti.”"
2031 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hasan İbnu Ali (radıyallahu anhüma) zekat hurmasından bir tanesini alıp, hemen ağzına attı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): “Hişt, hişt at onu! Bilmiyor musun, biz zekat yemiyoruz!” -veya: “Bize zekat helal değildir!-” diye müdahale etti.”"
2032 "Yine Sahiheyn'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Ben bazan evime dönüyor, yatağımda veya odamda yere düşmüş bir hurma buluyorum. Onu yemek üzere kaldırdığım vakit, “bu, sadaka hurması olmasın?” diye aklıma geliyor, korkup (tekrar yere) atıyorum.”"
2033 "Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz, kendisine bir yiyecek getirilince, mahiyeti hakkında sorardı. Eğer “hediye olduğu” söylenirse ondan yerdi, “sadaka olduğu” söylenirse yemeyip Ashabına, “Siz yiyin!” derdi.”"
2034 "(Peygamberimizin azadlısı) Ebu Rafi' (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Beni Mahzüm'dan bir adamı zekat toplamak üzere gönderdi. Adam bana: “Benimle sen de gel, zekattan sana da bir pay düşsün” dedi. Kendisine “Hele Resûlullah'a bir sorayım” cevabını verdim ve sordum. Efendimiz: “Bir kavmin azadlısı o kavimden sayılır, bize sadaka helal değildir” buyurdu.” İbnu'l-Esir der ki: “Bütün mezheplerce meşhur olan görüşe göre, Beni Haşim ve Beni Muttalib'in azadlılarına zekat haram değildir. Bu meselede Şafi mezhebinde iki görüş mevcuttur: Birine göre, Beni Haşim ve Beni Muttalib'e zekatı haram kılan sebebin sona ermesi ve zekata bedel pay aldıkları humus hissesinin ortadan kalkmış olmasından dolayı zekat haram olmaz. Diğerine göre, bu hadis sebebiyle haramdır. Ortadaki bu ihtilafın -yani sadaka Beni Haşim ve Muttalib azadlılarına haram değil diyen görüşle haram olduğunu söyleyen bu hadisin te'lifine gelince: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu sözü, Ebu Rafi'e, tenzihen ve kendilerine benzemeye ve sünnetine uymaya teşviken söylemiş olmalıdır (gerçek manada haram etmek ve kesin bir hükümle yasaklamak maksadıyla değil.)”"
2035 "Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Sadaka, ne zengine ne de sakatlığı olmayan güçlüye helal değildir.”"
2036 "Ata İbnu Yesar merhum anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Sadaka şu beş kişi dışında zengine helal değildir: 1- AIIah yolunda gazveye çıhan, 2- Sadakayı toplamak için çalışan 3- Borçlanan, 4- Sadaka malını kendi parasıyla satın alan, 5- Komşusu fakir olan kimse. Şöyle ki: Bu fakire sadaka verilir, o da bundan zengin komşusuna hediyede bulunur.”"
2037 "Ziyad İbnu'l-Haris es-Sudai (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelip biat ettim. O sırada bir adam gelerek: “Bana sadakadan ver!” dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) adama: “Allah, sadakalar hususunda, ne herhangi bir peygambere ne de bir başkasına hüküm verme yetkisi tanımadı, hükmü bizzat kendisi verdi. Ve, sadakaları sekiz hisseye ayırdı. Eğer sen bunlardan birine girersen senin hakkını derhal sana veririm” buyurdu.”"
2038 "İsmi Nüseybe olan Ümmü Atiyye (radıyallahu anha) anlatıyor: “Bana bir koyun tasadduk edilmişti. Hz. Aişe (radıyallahu anha)'ye bir miktar et gönderdim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) o sırada Hz. Aişe'ye: “Yiyecek birşeyler var mı?” diye sormuş, Hz. Aişe (radıyallahu anha) de: “Hayır! Ancak, Nüseybe'nin şu (kendisine tasadduk edilen) koyundan gönderdiği bir miktar et var” cevabını vermiş. Resûlullah: “Getir onu, o koyun yerini bulmuş (bize hediye olarak gelen zekat olmaktan çıkmış)tır” demiş.”"
2039 "Yine Sahiheyn'de ve ayrıca Ebu Davud ve Nesai'de Hz. Enes (radıyallahu anh)'den rivayet edilen bir hadiste denmiştir ki: “Berire (radıyallahu anha)'ye tasadduk edilen bir etten Resûlullah'a ikram edilmişti. (Etin menşeini öğrenen Resûlullah: “Bu ona sadakadır, bize ise hediyedir” buyurdu.”"
2040 "Beşir İbnu Yesar (rahimehullah)'dan nakledildiğine göre, Sehl İbnu Ebe Hasme denen Ensar'dan bir zat ona şunu haber vermiştir: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), kendisine (Sehl'e) zekat develerinden yüz tanesini diyet olarak ödemiştir. Yani, Hayber'de öldürülen Ensari'nin diyeti olarak.”"
2041 "Rezin'in kaydettiği bir rivayette, Ebu Las el-Huzai demiştir ki: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), (bizi hacca giderken) sadaka develerine bindirdi.”"
6514 "İbnu Ömer ve Hz. Aişe radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, her yirmi dinar ve daha fazlası için yarım dinar (zekat) alırdı, kırk dinar için de bir dinar (zekat) alırdı."
6515 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Üzerinden bir yıl geçmedikçe, bir malda zekat yoktur” dediğini işittim.”"
6516 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beş deveden aşağı mal için zekat yoktur. Beş okiyyeden az (gümüş için de) zekat yoktur. Beş vask miktarından az olan (hurma, üzüm ve hububat) için de zekat yoktur.”"
6517 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Zekat verdiğiniz zaman: “Allahım! Bu zekatı büyük bir sevaba vesile kıl, (hak sahibine ödenip sevap beklenmeyen) bir borç kılma” demek suretiyle zekatın sevabını istemeyi unutmayın.”"
6518 "Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beşten az olan deve için zekat yoktur. Dört deve için de zekat yoktur. Deve sayısı beşe ulaştımı, dokuz oluncaya kadar bir koyun gerekir. On deve olunca iki koyun gerekir, ondört deveye kadar yine iki koyun gerekir, onbeşe ulaştı mı üç koyun gerekir. Ondokuz olsa da üç koyun gerekir. Yirmi olunca dört koyun gerekir. Bu, yirmidörde kadar böyledir. Deve sayısı yirmibeşe ulaşınca, otuzbeş oluncaya kadar bu miktarın zekatı bir bint-i mehazdır (bir yaşını doldurmuş, ikinci yaşına basmış dişi deve); eğer bintu mehaz yoksa bir ibnu lebün (iki yaşını doldurup üçüncü yaşına basan erkek deve)dir. Eğer bir deve fazlalaşırsa (otuzaltı olursa) zekatı bir bintu lebündur. Sayı kırkbeşi buluncaya kadar zekat yine de bir bintu lebündur. Bu miktarı bir deve aşsa bir hıkka (üç yaşını doldurup dörde basan dişi deve); bu, deve sayısı altmış oluncaya kadar böyledir. Altmış deveyi aşınca yetmişbeş oluncaya kadar bir ceze'a (dört yaşını doldurup beşinciye giren dişi deve) gerekir. Bu miktarı bir deve aşınca doksan deveye kadar iki bintu lebün gerekir. Bu miktarı bir deve aşınca (Doksan bir olunca) iki hıkka gerekir, bu, yüzyirmiye kadar böyledir. Bundan sonra her elli deve için bir hıkka, her kırk için bir bintu lebun (zekat) gerekir.”"
6519 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümanların zekatları (sürülerini suladıkları) su başlarında alınır. (Zekat memurları oralara gider, halk, zekatını vermek için, zekat memurlarının ayağına gelmez).”"
6520 "Abdullah İbnu Üneys radıyallahu anh'ın anlattığına göre: “Kendisi Hz. Ömer radıyallahu anh'la birlikte bir gün zekat hakkında müzakerede bulunmuşlardır. Hz. Ömer: “Sen, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın sadakada yapılan hırsızlık hakkında: “Kim sadaka malından bir deve veya koyun çalacak olsa, Kıyamet günü o çaldığı şeyi sırtına yüklenmiş olarak gelir!” buyurduğunu işitmedin mi ?” demiş, Abdullah İbnu Üneys de: “Evet işittim” diye cevap vermiştir.”"
6521 "Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, (yerden çıkan mahsullerden) şu beş şeyden zekat verilmesini teşri buyurdu: “Buğday, arpa, hurma, üzüm ve darı.”"
6522 "Bera İbnu Azib radıyallahu anh'tan rivayet edildiğine göre, bu yüce sahabi “Ey iman edenler! Kazandığınız şeylerin) ve yerden sizin için çıkardığımız şeylerin temizlerinden infak ediniz ve malın kötüsünden infak etmeye kalkmayın!” (Bakara 267) mealindeki ayet-i kerime hakkında şöyle demiştir: “Bu ayet-i kerime Ensar radıyallahu anhüm hakkında nazil oldu. Onlar, hurma toplama mevsimi gelince, kendi bahçelerinden taze hurma salkımlarını devşirip Resulullah'ın mescidinde sütunlar arasına gerilmiş iplere asarlardı. Bunlardan fakir muhacirler yerlerdi. Ensarilerden biri, bu kadar çok salkımın arasında bir tane adi hurmalı salkımın bulunmasını caiz sanarak adi hurmalar da bulunan bir salkım sokuşturmuştu. İşte bunu yapan zat hakkında buyrularak “Zekatınızı, bozuk ve kötü hurmadan vermeye kalkmayın” ihtarında bulunulmuştur. “Öyle kötü hurmalar ki, eğer size hediye edilmiş olsaydı işinize yaramayan bir şeyi size gönderdiği için hissedeceğiniz öfkeden dolayı, sahibinden utanç duyarak kabul edecektiniz” denmek istenmiştir. Hak Teala hazretleri, bizim sadakalarımıza muhtaç olmadığını belirterek, sadakayı kendi menfaatimiz için verdiğimizi, öyleyse iyi şeylerden vermemiz gerektiğini ihtar etmiştir.”"
6523 "Ebu Seyyare el Müte'i anlatıyor: “Ey Allah'ın Resulü, benim bal arılarım var (zekat düşer mi?)dedim. “Evet! Öşürünü ver!” buyurdu. “Ey Allah'ın Reslulü! Arıları benim için muhafaza buyur!” dedim, o da onları benim için muhafaza buyurdu.”"
6524 "Ala İbnu'l-Hadrami radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam beni Bahreyn'e -veya Hecer'e- gönderdi. Ben orada kardeşler arasında müşterek olan bir bağdan vergi almak üzere giderdim. Kardeşin biri müslüman ise, müslümanın payına düşenden öşür, müşrikten de harac alırdım.”"
6525 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bir vask altmış sa'dır.”"
6526 "Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam bize sadaka vermemizi emretmişti. Abdullah İbnu Mesud'un hanımı Zeyneb radıyallahu anhüma: “Kardeşimin yetim çocukları ile fakir olan kocama versem bu, beni sadaka mükellefiyetinden kurtarur mu? Ben onlara şöyle şöyle infak ediyorum!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Evet!” buyurdular. Ravi der ki : “Zeyneb san'atkar bir kadındı, el işi yapardı.”"
1984 "Ebu Vail anlatıyor: “Hz. Usame (radiyallahu anh)'yi işittim diyordu ki: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “kıyamet günü bir adam getirilip ateşe atılır. Karnındaki bağırsakları dışarı çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını dönderdiği gibi dönderir. Derken, cehennem ahalisi etrafında toplanır ve: “Ey filan, sen dünyada iken (bize) ma'rufu emderip, münkerden nehyetmiyor muydun?” derler. O: “Evet, ma'rufu emrederdim ama kendim yapmazdım, münkeri yasaklardım ama kendim yapardım” diye cevap verir.”"
1985 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Muaz (radıyallahu anh)'ı Yemen'e gönderdi. (Giderken) ona dedi ki: “Sen EhI-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin iIk şey AIIah'a ibadet olsun. AIIah'ı tanıdılar mı, kendilerine AIIah'ın zekatı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver. Onlar buna da ittaat ederlerse kendilerinden zekatı aI. Zekat alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın. Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira AIIah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir."
1986 "Hz. Ebu Hüreyre ve Hz. Cabir (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Deve, sığır veya davar sahibi olup da, bunlardaki Allah'ın hakkını eda etmeyen herkese Kıyamet günü, bu mallar, olduğundan daha çok ve mümkün olduğunca iri ve şişman olarak geleceklerdir. Adam, onlar için, düz ve geniş bir yere oturtulacak, hayvanlar bacakları ve tabanlarıyla onun üzerinden geçecekler. Geçiş sırasında boynuzlarıyla tosluyacaklar ve ayaklarıyla ezecekler. İçlerinde boynuzsuz veya boynuzu kırık biri bulunmayacak. Bu şekilde sonuncusu da onun üzerinden geçince, birincisi aynı geçişe tekrar başlayacak. Mahlükatın hesabı tamamlanıp hüküm verilinceye kadar bu haI devam edecek. Keza “kenz'‚ (hazine) sahip olup da ondaki (AIIah'ın) hakkını ödemeyen herkese, Kıyamet günü hazinesi, dazlak başlı bir yılan olarak gelecek, ağzını açıp peşine düşecektir. Yılan yaklaştıkça adam ondan kaçacak. Sonunda yılan ona: “Gizlediğin hazineni aI! Ben ondan müstağniyim!” diye bağırır. Adam, neticede yılandan kaçma çaresinin olmadığını anlayınca, elini ağzına sokar. Yılan da onu, aygırın (alafı) kemirmesi gibi kemiriverecek.”"
1987 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Kim malının zekatını sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekatını vermezse biz zekatı ve malın yarısını (cezalı olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur.”"
1988 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edince, ondan sonra Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) halife seçildi. Bunun üzerine bedevilerden bir kısmı “irtidat” etti. (Hz. Ebu Bekir halife olarak onlarla savaşmaya karar verince) Hz. Ömer, “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): “İnsanlar lailaheillallah deyinceye kadar onlarla savaşmaya emrolundum. Bunu söylediler mi, benden mallarını ve nefislerini korurlar. (İslam'ın) hakkı hariç artık hesapları da Allah'a kalmıştır!” demiş iken, sen nasıl insanlarla savaşırsın?” dedi. Hz. Ebu Bekir: “Allah'a yemin olsun, namazla zekatın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekat, malın hakkıdır. Vallahi, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a vermekte oldukları bir oğlağı vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım” dedi. Hz. Ömer sonradan demiştir ki: “Allah'a yemin ederim, anladım ki, Hz. Ebu Bekir'in bu görüşü, Allah'ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi. İyice anladım ki, bu karar hakmış.”"
1989 "Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Sizi (ticari olmayan) atın ve kölenin zekatından affettim. Öyle ise gümüş paralarınızın zekatını verin. Bunun her kırk dirhemine bir dirhem vereceksiniz. Ancak yüz doksan dirheme zekat düşmez. İkiyüz dirheme ulaştı mı beş dirhem verilecektir.”"
1990 "Hz. Enes (radıyallahu anh)'in anlattığına göre, Hz. Ebu Bekir es-Sıddik (radıyallahu anh), kendisini Bahreyn'e gönderdiği zaman, ona şu gelecek talimatı yazılı olarak vermiş ve altını da Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın mührü ile mühürlemişti. Mühüre nakşedilen yazı üç satır halinde idi. Bir satırda Muhammed, bir satırda Resül, bir satırda da Allah yazılı idi. Mektup şöyle idi: “Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın müslümanlara farz kıldığı ve Allah'ın da Resülüne emretmiş olduğu zekat farizasıdır. Müslümanlardan her kimden bu, usülünce taleb edilirse, derhal vermelidir. Kimden de belirtilenden fazlası istenirse vermesin: 1) 24 ve daha aşağı miktardaki deve için koyun olarak vacib zekat, her beş devede bir koyundur. 2) 25'e ulaştı mı, 35'e kadar, dişi bir bintu mehaz (ikinci seneye basan dişi deve); eğer bintu mehaz yoksa, bir ibnu lebun (ikisine basan erkek deve). 3) 36'ya ulaştı mı 45'e kadar, bir dişi bintu lebun (üç yaşına basan dişi deve). 4) 46'ya ulaştı mı 60'akadar, erkek devenin aşacağı bir dişi deve Tarükatu'l-fahl). 5) 61'e ulaştı mı 75'e kadar, bir ceza'a(beş yaşına basan bir deve). 6) 71'e ulaştı mı 90'akadar iki bintu lebun. 7) 91'e ulaştı mı 120'ye kadar, erkek devenin aşacağı iki hıkka (dördüne basan deve). 8) 120'yi aşınca, her kırk için bir bintu lebun. 9) Her 50'de, bir hıkka. 10) Sadece 4 devesi olana zekat düşmez, sahibi nafile olarak verirse o başka. 11) 5 devesi olana bir koyun düşer. 12) Koyunun zekatı saime olanlardan alınır. (Saime kırda otlatılan hayvana denir.) Saime koyun 40'a ulaştı mı 120'ye kadar, bir koyun alınır. 13) 120'yi geçti mi 200'e kadar, iki koyun alınır. 14) 200'ü geçti mi 300'e kadar, üç koyun alınır. 15) 300'ü geçti mi her yüz koyunda bir koyun alınır. 16) Adamın saime koyunları 40'tan bir eksik olsa ona zekat düşmez. Sahibi (nafile olarak) kendiliğinden verirse o başka. 17) Zekat korkusuyla, müteferriklerin araları birleştirilmez, birleşik olanlar da ayrılmazlar. 18) İki ortağın malından alınan zekatta her ikisi de, adalet üzere birbirlerine müracaat ederler. 19) Zekat olarak çok yaşlı, ayıplı ve (koç, teke gibi) döl hayvanı verilmez, zekat memuru kabül ederse o başka. 20) (İki yüz dirhemlik) gümüşte, onda birin dörtte biri (yani kırkta bir miktarı) zekat vacibtir. 21) Gümüş miktarı 190 dirhemse, 200 dirhemden az olursa zekat yoktur. Sahibi verirse o başka. 22) Kimin deve sayısı, zekat olarak bir ceza'a vermeyi gerektiren miktarı bulur ve fakat sürüsünde ceza'a olmaz da hıkka olursa, bu kimseden hıkka kabul edilir ve buna, adama kolay geldiği takdirde iki koyun eklenir veya yirmi dirhem eklenir. 23) Kimin zekat olarak hıkka vermesi gerekir ve fakat sürüsünde hıkka olmaz ceza'aolursa, adamdan ceza'a kabul edilir, zekat memuru ona yirmi dirhem veya iki koyun verir. 24) Kimin zekat olarak hıkka vermesi gerekir, fakat sürüde hıkka değil bintu lebun olursa adamdan bintu lebun kabul edilir, kendisine iki koyun veya yirmi dirhem verilir. 25) Kimin zekat olarak bintu lebun vermesi gerekir, ancak bintu lebun'u yok, hıkka'sı varsa kendisinden hıkka kabul edilir, zekat memuru kendisine ayrıca yirmi dirhem veya iki koyun öder. 26) Kimin zekat olarak bintu lebun ödemesi gerekir, fakat bintu lebün'u olmaz, bintu mehaz'ı olursa, ondan bintu mehaz kabul edilir, ancak yirmi dirhem veya iki koyun daha verir. 27) Kimin zekat olarak bintu mehaz vermesi gerekir, fakat bintu mehaz'ı olmaz, bintu lebün'u olursa kendisinden bintu lebün kabul edilir, zekat memuru yirmi dirhem veya iki koyun verir. 28) Eğer adamın münasip şekilde bintu mehazı yoksa, ibnu lebün'u varsa, bu ondan kabül edilir, beraberinde bir ödeme gerekmez.”"
1991 "Salim, babası Abdullah İbnu Ömer'den naklen anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (mallardan alınması gereken) zekatlarını miktarını belirten bir kitap yazmıştı. Amillerine göndermeden vefat etti. Resûlullah onu kılıncına yakın olarak asmıştı. Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh), ölünceye kadar onunla amel etti. Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) de ölünceye kadar onunla amel etti. Bu kitapta şunlar yazılı idi: Develer 1) 5 devenin zekatı 1 koyundur. 2) 10 devenin zekatı 2 koyundur. 3) 15 devenin zekatı 3 koyundur. 4) 20 devenin zekatı 4 koyundur. 5) 25'e ulaştı mı 35'e kadar, zekat bir bintu mehaz'dır. 6) 36'ya ulaştı mı 45'e kadar, zekat bir ibnu lebun'dur. 7) 46'ya ulaştı mı 60'a kadar, zekat bir hıkka'dır. 8) 61'e ulaştı mı 75'e kadar, zekat bir ceza'a'dır. 9) 76'ya ulaştı mı 90'a kadar, zekat 2 ibnetu lebûn'dur. 10) 91'e ulaştı mı 120'ye kadar, zekat 2 hıkka'dır. 11) Deve 120'den fazla ise zekat her elliye bir hıkka; her kırka bir ibnetu lebûn zekat gerekir. Koyuna Gelince 12) 40'a ulaşınca 120 koyuna kadar zekatı 1 koyundur. 13) 121'e ulaşınca 200 koyuna kadar zekatı 2 koyundur. 14) 201'e ulaşınca 300 koyuna kadar zekatı 3 koyundur. 15) 300'ü aştı mı her 100 koyuna bir koyun zekat düşer, yüzden aşağıda kalan küsurata zekat düşmez. 16) Zekat korkusuyla müctemi (birleşik) olanlar ayrılmaz, müteferrik (ayn) olanlar da birleştirilmez. 17) İki ortağın malından alınan zekatta, her ikisi de adalet üzere birbirlerine müracaat ederler. 18) Zekat olarak, çok yaşlı ve ayıplı olan hayvan alınmaz. 19) Zühri der ki: “Zekatı almak üzere memur geldiği vakit, koyunlar üç sınıfa ayrılır: Üçte biri kötü, üçte biri iyi, üçte biri de vasat. Zekat memuru, zekat payını vasat kısmından alır.” Zühri, sığırdan bahsetmez.”"
1992 "İbnu Mes'üd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Her otuz sığır için erkek veya dişi bir tebi' zekat verilir. Her kırk sığır için de bir müsinne zekat verilir.”"
1993 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) beni Yemen'e gönderdi ve bana: “Her otuz sığırdan bir erkek veya dişi buzağı (tebi'a), her kırktan bir müsinne, her bir bülüğa eren şahıstan bir dinar veya o değerde muafiri (adındaki bir giyecek) almamı” emretti.”"
1994 "Süfyan İbnu Abdillah es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) kendisini zekat tahsildarı olarak göndermişti. Gittiği yerde kuzuları halkın addedip, sayıya dahil etmedi. Kendisine: “Kuzuları bizden sayıp, onlardan bir şey almıyor musun?” dediler. (Medine'ye geri dönüp) Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e uğrayınca, durumu ona anlattı. Hz. Ömer: “Evet kuzuyu onlara iade edersin, çoban onu götürür, tahsildar almaz. Eküle (denen hususi şekilde kesip, yemek için beslenmiş) olanı, Rübba (denip sütü için evde beslenmekte) olanı, Mahız (denen hamile) olanı, (teke koç gibi) döl alınan davarı zekat olarak almaz. Ceza'a'yı (beş yaşına basmış deve), seniyye'yi (altı yaşına basmış deve) alır. Bu, davarın iyisi ile düşüğü arasında orta halli olanıdır.”"
1995 "Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi tarikiyle anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Zekatta ne ayağa getirtme, ne uzağa gitme vardır. Zekatlar evlerinde alınır.” Muhammed İbnu İshak bunu şöyle açıklamıştır: “Zekat mükellefi, zekatını tahsildarın ayağına getirmez. Tahsildar da mükellefin uzaktaki (tarla, ağıl, yayla vs. gibi) yerlerine gitmez. Zekatlar mükelleflerin ikamet mahallerinde alınır.”"
1996 "İmran İbnu Husayn (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “İslam'da ne (zekatı) ayağa getirme, ne (zekat için uzağa gitme, ne de şiğar (mehre bedel nikahlama) vardır.”"
1997 "Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi tarikinden anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir kadın, beraberinde bir kızı olduğu halde geldi. Kızın elinde, altından kalın iki bilezik vardı. “Bunların zekatını verdin mi?” diye (Resûlullah aleyhissalatu vesselam) kadına sordu. Kadın: “Hayır!” diye cevap verdi. Resûlullah: “Kıyamet günü Allah'ın, onları sana ateşten iki bilezik yapması seni memnun eder mi?” dedi. Bunun üzerine kadın, bilezikleri derhal çıkarıp Resûlullah'ın önüne bıraktı ve: “Bunlar Allah ve Resülüne aittir!” dedi.”"
1998 "Ata (rahimehullah) der ki: “Bana ulaştı ki, Ümmü Seleme (radıyallahu anha) şöyle demiştir: “Ben altından zinetler takınıyordum. Bir gün: “Ey Allah'ın Resülü! Bu, (Kur'àn'da yasaklanan) kenz sayılır mı?” diye sordum. Bana şöyle cevap verdi: “Zekatı verilecek miktara ulaşan şeyin zekatı verilirse kenz sayılmaz.”"
1999 "Kasım İbnu Muhammed anlatıyor: “Hz. Aişe (radıyallahu anha) kardeşi Muhammed'in yetim kızlarını terbiyesine almış, onları hacr devrelerinde himaye ediyordu. Kızların (kendi mülkleri olan) zinetleri vardı. Hz. Aişe bu zinetler için zekat vermiyordu.”"
2000 "Nafi, İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den anlatıyor: “İbnu Ömer, kızlarını ve cariyelerini altınla tezyin eder, fakat bu zinetler için zekat vermezdi.”"
2001 "Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Nehir ve yağmur sularının suladığı şeylerden (zekat olarak) öşür (onda bir) alınır. Hayvanla sulananlardan öşrün yarısı (yirmide bir) zekat alınır.”"
2002 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana, sema(dan inen suyun) suladığı mahsülden tam öşür, aletle çıkarılan suyun suladığı mahsülden yarım öşür almamı emretti.”"
2003 "Attab İbnu Üseyd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bize, hurmaya tahmin biçtiğimiz gibi, üzüme de tahmin biçmemizi ve zekatını kuru üzüm olarak almamızı emretti, tıpkı hurmanın zekatını kuru hurma olarak aldığımız gibi.” “Hars” hazr, tahmin ve takdir demektir. Tirmizi, şöyle açıklamıştır: “Hars, bu işi anlayanın ağaca bakıp: “Bu üzümden şu kadar mahsül, bu hurmadan şu kadar hurma çıkar” demesidir. Bunun zekatı adamlara borç yazılır. Yahud takdirci bu mahsulün öşrüne bakar ve bunu sahiplerine borç olarak tesbit eder, sonra mal sahibi ile meyveyi başbaşa bırakır, onlar diledikleri tasarrufu yaparlar. Meyva olgunlaştı mı onlardan öşrünü alır.”"
2004 "Süleyman İbnu Yesar anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Abdullah İbnu Revaha'yı Hayber'e yahudilerle kendi arasında mahsülün takdiri için gönderiyordu. Yahudiler, hanımlarının zinetlerinden ona bazı takılar verip: “Bu sanadır (al, karşılığında) bize yükümüzü hafiflet, taksimde lehimize olarak biraz göz yumuver!” dediler. Abdullah (radıyallahu anh) onlara şu cevabı verdi: “Ey yahudiler toplumu! Sizler, bana Allah Teala'nın en menfür mahlüklarısınız. Bu, beni size karşı zülme sevketmeyecektir. Bana teklif ettiğiniz rüşvete gelince, o haramdır ve biz bu haramı yemeyiz.” Yahudiler: “Arz ve semavatı ayakta tutan işte bu (dürüstlük)tür!” dediler.”"
2005 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Hayvan(ın sebep olduğu mağduriyet) hederdir, kuyu(nun sebep olduğu mağduriyet) hederdir. Maden (in sebep olduğu mağduriyet) hederdir. Defineye humus (beşte bir nisbetinde zekat) vardır.”"
2006 "Malik (rahimehullah) der ki: “Bizim nazarımızda ihtilafsız makbul olan ve ehl-i ilimden işitmiş olduğumuz görüş (şu)dur: Derler ki: “Rikaz, cahiliye devri insanlarının gömdüklerinden, bir mal sarfını gerektirmeden, nafaka harcamadan, fazla yorgunluk olmadan, yük altına girmeden ele geçirilen şeydir. Mal taleb edilen, çok fazla çalışmayı gerektiren, bazan rastlanıp bazan rastlanmayan şey rikaz değildir.”"
2007 "Zuba'a Bintu'z-Zübeyr İbnu Abdi'l-Muttalib -ki bu kadın el-Mikdad İbnu Amr (radıyallahu anhüma)'ın nikahı altında idi- anlatıyor: “Mikdad, hacetini kaza etmek üzere Bakiu'I-Habhabe'ye gitti. Orada bir fare, bir delikten bir dinar çıkarıyordu. Sonra birer birer dinarlar çıkarmaya devam etti. Tam on yedi dinar çıkardı. Sonra da kırmızı bir bez çıkardı. Bu, dinarların içine konmuş olduğu bez olmalıydı. Bezin içinden bir dinar daha çıktı. Tamamı onsekiz dinardı. Mikdad bunları Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a götürüp durumu haber verdi ve: “Bunun sadakasını alın!” dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona sordu: “Sen deliğe eğildin mi?” “Hayır.” “Öyleyse Allah bunu sana mübarek kılsın!” dedi.”"
2008 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şöyle demiştir: “Anber, rikaz değildir. Bunu deniz atmıştır.”"
2009 "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Müslüman üzerine, atı ve kölesi için zekat mükellefiyeti yoktur.”"
2010 "Sahiheyn'de gelen diğer bir rivayette şöyle buyurulmuştur: “(Kadın veya erkek köle için) sadece sadaka-i fıtr'dan başka bir zekat ödenmez.”"
2011 "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Balda on tuluk için bir tuluk zekat vardır.”"
2012 "Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Kim, maI sahibi bir yetime veli olursa, bu malla ticaret yapsın, malın zekatını yiyip bitirmesine terketmesin.”"
2013 "Hz. Ali (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Hz. Abbas (radıyallahu anhüm ), Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a hayırda acele etmek maksadıyla daha senesi dolmadan, erken vakitte zekatın verilmesi husüsunda sormuştu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu hususta ona müsaade etti.”"
2014 "Zübeyr'in azadlısı Muhammed İbnu Ukbe'den yapılan rivayete göre, Kasım İbnu Muhammed'e, mukatebe akdi yaptığı köle (sin)den aldığı para sebebiyle kendisine zekat düşüp düşmeyeceğini sormuştu. Kasım, kendisine şu cevabı verdi: “Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) üzerinden bir yıl geçmeyen maldan zekat almazdı.” Kasım ilaveten der ki: “Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh), halk kendisine bağışlarda bulunurken onlardan her birine: “Sana zekatı vacib kılacak miktarda malın var mı?” diye sorardı. Adam: “Evet!” derse, onun getirdiği bağıştan, malına düşecek miktarda zekat alırdı. Adam: “Hayır!” diyecek olursa, bağışını adama teslim eder ve hiçbir şey almazdı.”"
2015 "Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Yemen'e gönderirken kendisine demiştir ki: “Zekat oIarak hububattan hububat aI, davardan koyun aI, deveden erkek veya dişi bir deve (bair) aI, sığırdan da bir sığır aI.”"
2016 "Semüre İbnu Cündüb (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) satmak üzere hazırladığımız şeyden zekat vermemizi emrederdi.”"
2017 "Said İbnu Ebyaz, babası Ebyaz İbnu Hammal (radıyallahu anh)'dan naklettiğine göre, “O (Ebyaz) kavminin, murahhası olarak Hz. Peyamber (aleyhissalatu vesselam)'a geldiği vakit, Resûlullah'la konuşup Sebe halkından zekat almamasını söylemiştir. Hz. Peygamber, ona: “Ey Sebe'nin kardeşi, demiştir, zekat şart.” “Ey Allah'ın Resülü, bizim ektiğimiz şey sadece pamuk. Sebe halkı dağıldı, onlardan halkı dağıldı, onlardan Me'rib'de az bir halk kaldı” dedi. Bunun üzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Me'rib'de kalan Sebeliler için her yıl, Meafiri kumaşın değerine denk, yetmiş takım kumaş elbise vermeleri şartıyla sulh antlaşması yaptı. Onlar bu zekatı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edinceye kadar ödemeye devam ettiler. Sonra Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) de hayatı boyunca bu antlaşmayı te'yid etti. Hz. Ebu Bekir vefat edince bu antlaşma sona erdi, onlardan zekatın muktezasına göre vergi alındı.”"
2018 "Tavüs (rahimehumullah) anlatıyor: “Hz. Muaz (radıyallahu anh), Yemen ahalisine dedi ki: “Bana arpa ve mısır yerine size daha kolay gelen Medine'de Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın Ashabı için de daha muvafık olan arz getirin, giyecek getirin.”"
2019 "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sadaka-i fıtrı müslümanlardan büyük-küçük, kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa' hurma veya bir sa' arpa olarak farz kıldı.”"
2020 "Bir başka rivayette de şöyle gelmiştir: “Halk (Hz. Muaviye'nin bir hitabesi üzerine) yarım sa' buğdayı bir sa' hurmaya denk kıldılar. İbnu Ömer Hazretleri (radıyallahu anhüma) fıtır sadakasını hurmadan verirdi. (Bir sene) Medine halkı hurmaya muhtaç oldu. İbnu Ömer (o yıl) sadaka-i fıtrını arpadan verdi.”"
2021 "Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: “Biz sadaka-i fıtrı bir sa' yiyecek veya bir sa' arpa veya bir sa' hurma veya bir sa' ekıt (denen yoğurt kurusu) veya bir sa' kuru üzümden çıkarırdık.”"
2022 "Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) tarikinden anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Mekke caddelerinde dellal çıkararak şöyle ilan ettirdi: “Duyduk duymadık demeyin! Sadaka-i fıtr her müslümana, erkek-kadın, hür-köle, küçük-büyük olsun vacibtir. Bu, ya iki müdd buğday veya onun dışında bir sa' yiyecektir.”"
2023 "Nafi (rahimehullah) anlatıyor: “İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) ramazan zekatını müdd-i Nebi (aleyhisselam) ile verirdi. Kefaret-i yemini de müdd-i Nebi ile öderdi.”"
2024 "Kays İbnu Sa'd İbnu Ubade anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), zekat emri gelmezden önce, bize sadaka-i fıtr'ı emretmişti. Zekat farz kılınınca, fıtır sadakasını ne emretti ne de nehyetti. Biz onu yerine getirmeye devam ettik...”"
2025 "Ebu Humeyd es-Saidi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zekat toplama işinde bir adam istihdam etti. -Bir rivayette “Beni Süleym'in zekatını toplama işinde” denmiştir- Adam vazifeden dönünce: “Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (öfkeyle) minbere çıkıp, Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şunları söyledi: “Emma ba'd, Ben sizden birini, Allah'ın bana tevdi ettiği bir işte istihdam ederim. Sonra o gelir: “Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!” der. Bu adama, babasının veya anasının evinde otursaydı da, eğer doğru sözlüyse hediyesi ayağına gelseydi ya! Vallahi sizden kim haksız bir şey alırsa mutlaka onu boynunda taşır olduğu halde Kıyamet günü Allah'la karşılacaktır. Eğer bu haksız aldığı şey deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek, koyunsa meleyecek!” Sonra Resûlullah ellerini kaldırdı, o kadar ki koltuk altındaki beyazlık gözüktü: “Allah'ım tebliğ ettim mi?” dedi ve bu sözünü üç kere tekrar etti.”"
2026 "Beşir İbnu'l-Hasasiye (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ey Allah'ın Resülü! dedik, zekat toplayanlar, bize haksızlık edip borcumuzdan fazlasını alıyorlar, biz malımızdan haksızlıkları kadarını gizleyelim mi?” “Hayır!” cevabını verdi.”"
2027 "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Zekatta haddi aşan, vermeyen gibidir.”"
2028 "C'abir İbnu Atik (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Size bir grup sevimsiz atlılar gelecek. Geldikleri zaman, onları iyi karşılayın. Onlarla talep ettikleri şeylerin arasından çekilin. Adalet ederlerse bu kendi lehlerinedir. Zulmederlerse bu da onların aleyhlerindedir. Siz onları razı edin. Zekatınızın kemali onların rızasına bağlıdır. (Öyle ise onları razı edin ki) sizlere dua etsinler.”"
2029 "Rafi' İbnu Hadic (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Zekatı hakkaniyetle toplayan tahsildar, evine dönünceye kadar, AIIah Teala yolunda cihad yapan asker gibidir.”"
2030 "Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh) anlatıyor: “Babam ashabu'ş-şecereden idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine bir kavm zekatlarını getirince şöyle dua buyururlardı: “Allah'ım Ebu Evfa'ya rahmet buyur” diye dua etti.”"
2031 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hasan İbnu Ali (radıyallahu anhüma) zekat hurmasından bir tanesini alıp, hemen ağzına attı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): “Hişt, hişt at onu! Bilmiyor musun, biz zekat yemiyoruz!” -veya: “Bize zekat helal değildir!-” diye müdahale etti.”"
2032 "Yine Sahiheyn'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Ben bazan evime dönüyor, yatağımda veya odamda yere düşmüş bir hurma buluyorum. Onu yemek üzere kaldırdığım vakit, “bu, sadaka hurması olmasın?” diye aklıma geliyor, korkup (tekrar yere) atıyorum.”"
2033 "Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz, kendisine bir yiyecek getirilince, mahiyeti hakkında sorardı. Eğer “hediye olduğu” söylenirse ondan yerdi, “sadaka olduğu” söylenirse yemeyip Ashabına, “Siz yiyin!” derdi.”"
2034 "(Peygamberimizin azadlısı) Ebu Rafi' (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Beni Mahzüm'dan bir adamı zekat toplamak üzere gönderdi. Adam bana: “Benimle sen de gel, zekattan sana da bir pay düşsün” dedi. Kendisine “Hele Resûlullah'a bir sorayım” cevabını verdim ve sordum. Efendimiz: “Bir kavmin azadlısı o kavimden sayılır, bize sadaka helal değildir” buyurdu.” İbnu'l-Esir der ki: “Bütün mezheplerce meşhur olan görüşe göre, Beni Haşim ve Beni Muttalib'in azadlılarına zekat haram değildir. Bu meselede Şafi mezhebinde iki görüş mevcuttur: Birine göre, Beni Haşim ve Beni Muttalib'e zekatı haram kılan sebebin sona ermesi ve zekata bedel pay aldıkları humus hissesinin ortadan kalkmış olmasından dolayı zekat haram olmaz. Diğerine göre, bu hadis sebebiyle haramdır. Ortadaki bu ihtilafın -yani sadaka Beni Haşim ve Muttalib azadlılarına haram değil diyen görüşle haram olduğunu söyleyen bu hadisin te'lifine gelince: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu sözü, Ebu Rafi'e, tenzihen ve kendilerine benzemeye ve sünnetine uymaya teşviken söylemiş olmalıdır (gerçek manada haram etmek ve kesin bir hükümle yasaklamak maksadıyla değil.)”"
2035 "Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Sadaka, ne zengine ne de sakatlığı olmayan güçlüye helal değildir.”"
2036 "Ata İbnu Yesar merhum anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Sadaka şu beş kişi dışında zengine helal değildir: 1- AIIah yolunda gazveye çıhan, 2- Sadakayı toplamak için çalışan 3- Borçlanan, 4- Sadaka malını kendi parasıyla satın alan, 5- Komşusu fakir olan kimse. Şöyle ki: Bu fakire sadaka verilir, o da bundan zengin komşusuna hediyede bulunur.”"
2037 "Ziyad İbnu'l-Haris es-Sudai (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelip biat ettim. O sırada bir adam gelerek: “Bana sadakadan ver!” dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) adama: “Allah, sadakalar hususunda, ne herhangi bir peygambere ne de bir başkasına hüküm verme yetkisi tanımadı, hükmü bizzat kendisi verdi. Ve, sadakaları sekiz hisseye ayırdı. Eğer sen bunlardan birine girersen senin hakkını derhal sana veririm” buyurdu.”"
2038 "İsmi Nüseybe olan Ümmü Atiyye (radıyallahu anha) anlatıyor: “Bana bir koyun tasadduk edilmişti. Hz. Aişe (radıyallahu anha)'ye bir miktar et gönderdim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) o sırada Hz. Aişe'ye: “Yiyecek birşeyler var mı?” diye sormuş, Hz. Aişe (radıyallahu anha) de: “Hayır! Ancak, Nüseybe'nin şu (kendisine tasadduk edilen) koyundan gönderdiği bir miktar et var” cevabını vermiş. Resûlullah: “Getir onu, o koyun yerini bulmuş (bize hediye olarak gelen zekat olmaktan çıkmış)tır” demiş.”"
2039 "Yine Sahiheyn'de ve ayrıca Ebu Davud ve Nesai'de Hz. Enes (radıyallahu anh)'den rivayet edilen bir hadiste denmiştir ki: “Berire (radıyallahu anha)'ye tasadduk edilen bir etten Resûlullah'a ikram edilmişti. (Etin menşeini öğrenen Resûlullah: “Bu ona sadakadır, bize ise hediyedir” buyurdu.”"
2040 "Beşir İbnu Yesar (rahimehullah)'dan nakledildiğine göre, Sehl İbnu Ebe Hasme denen Ensar'dan bir zat ona şunu haber vermiştir: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), kendisine (Sehl'e) zekat develerinden yüz tanesini diyet olarak ödemiştir. Yani, Hayber'de öldürülen Ensari'nin diyeti olarak.”"
2041 "Rezin'in kaydettiği bir rivayette, Ebu Las el-Huzai demiştir ki: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), (bizi hacca giderken) sadaka develerine bindirdi.”"
6514 "İbnu Ömer ve Hz. Aişe radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, her yirmi dinar ve daha fazlası için yarım dinar (zekat) alırdı, kırk dinar için de bir dinar (zekat) alırdı."
6515 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Üzerinden bir yıl geçmedikçe, bir malda zekat yoktur” dediğini işittim.”"
6516 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beş deveden aşağı mal için zekat yoktur. Beş okiyyeden az (gümüş için de) zekat yoktur. Beş vask miktarından az olan (hurma, üzüm ve hububat) için de zekat yoktur.”"
6517 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Zekat verdiğiniz zaman: “Allahım! Bu zekatı büyük bir sevaba vesile kıl, (hak sahibine ödenip sevap beklenmeyen) bir borç kılma” demek suretiyle zekatın sevabını istemeyi unutmayın.”"
6518 "Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beşten az olan deve için zekat yoktur. Dört deve için de zekat yoktur. Deve sayısı beşe ulaştımı, dokuz oluncaya kadar bir koyun gerekir. On deve olunca iki koyun gerekir, ondört deveye kadar yine iki koyun gerekir, onbeşe ulaştı mı üç koyun gerekir. Ondokuz olsa da üç koyun gerekir. Yirmi olunca dört koyun gerekir. Bu, yirmidörde kadar böyledir. Deve sayısı yirmibeşe ulaşınca, otuzbeş oluncaya kadar bu miktarın zekatı bir bint-i mehazdır (bir yaşını doldurmuş, ikinci yaşına basmış dişi deve); eğer bintu mehaz yoksa bir ibnu lebün (iki yaşını doldurup üçüncü yaşına basan erkek deve)dir. Eğer bir deve fazlalaşırsa (otuzaltı olursa) zekatı bir bintu lebündur. Sayı kırkbeşi buluncaya kadar zekat yine de bir bintu lebündur. Bu miktarı bir deve aşsa bir hıkka (üç yaşını doldurup dörde basan dişi deve); bu, deve sayısı altmış oluncaya kadar böyledir. Altmış deveyi aşınca yetmişbeş oluncaya kadar bir ceze'a (dört yaşını doldurup beşinciye giren dişi deve) gerekir. Bu miktarı bir deve aşınca doksan deveye kadar iki bintu lebün gerekir. Bu miktarı bir deve aşınca (Doksan bir olunca) iki hıkka gerekir, bu, yüzyirmiye kadar böyledir. Bundan sonra her elli deve için bir hıkka, her kırk için bir bintu lebun (zekat) gerekir.”"
6519 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümanların zekatları (sürülerini suladıkları) su başlarında alınır. (Zekat memurları oralara gider, halk, zekatını vermek için, zekat memurlarının ayağına gelmez).”"
6520 "Abdullah İbnu Üneys radıyallahu anh'ın anlattığına göre: “Kendisi Hz. Ömer radıyallahu anh'la birlikte bir gün zekat hakkında müzakerede bulunmuşlardır. Hz. Ömer: “Sen, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın sadakada yapılan hırsızlık hakkında: “Kim sadaka malından bir deve veya koyun çalacak olsa, Kıyamet günü o çaldığı şeyi sırtına yüklenmiş olarak gelir!” buyurduğunu işitmedin mi ?” demiş, Abdullah İbnu Üneys de: “Evet işittim” diye cevap vermiştir.”"
6521 "Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, (yerden çıkan mahsullerden) şu beş şeyden zekat verilmesini teşri buyurdu: “Buğday, arpa, hurma, üzüm ve darı.”"
6522 "Bera İbnu Azib radıyallahu anh'tan rivayet edildiğine göre, bu yüce sahabi “Ey iman edenler! Kazandığınız şeylerin) ve yerden sizin için çıkardığımız şeylerin temizlerinden infak ediniz ve malın kötüsünden infak etmeye kalkmayın!” (Bakara 267) mealindeki ayet-i kerime hakkında şöyle demiştir: “Bu ayet-i kerime Ensar radıyallahu anhüm hakkında nazil oldu. Onlar, hurma toplama mevsimi gelince, kendi bahçelerinden taze hurma salkımlarını devşirip Resulullah'ın mescidinde sütunlar arasına gerilmiş iplere asarlardı. Bunlardan fakir muhacirler yerlerdi. Ensarilerden biri, bu kadar çok salkımın arasında bir tane adi hurmalı salkımın bulunmasını caiz sanarak adi hurmalar da bulunan bir salkım sokuşturmuştu. İşte bunu yapan zat hakkında buyrularak “Zekatınızı, bozuk ve kötü hurmadan vermeye kalkmayın” ihtarında bulunulmuştur. “Öyle kötü hurmalar ki, eğer size hediye edilmiş olsaydı işinize yaramayan bir şeyi size gönderdiği için hissedeceğiniz öfkeden dolayı, sahibinden utanç duyarak kabul edecektiniz” denmek istenmiştir. Hak Teala hazretleri, bizim sadakalarımıza muhtaç olmadığını belirterek, sadakayı kendi menfaatimiz için verdiğimizi, öyleyse iyi şeylerden vermemiz gerektiğini ihtar etmiştir.”"
6523 "Ebu Seyyare el Müte'i anlatıyor: “Ey Allah'ın Resulü, benim bal arılarım var (zekat düşer mi?)dedim. “Evet! Öşürünü ver!” buyurdu. “Ey Allah'ın Reslulü! Arıları benim için muhafaza buyur!” dedim, o da onları benim için muhafaza buyurdu.”"
6524 "Ala İbnu'l-Hadrami radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam beni Bahreyn'e -veya Hecer'e- gönderdi. Ben orada kardeşler arasında müşterek olan bir bağdan vergi almak üzere giderdim. Kardeşin biri müslüman ise, müslümanın payına düşenden öşür, müşrikten de harac alırdım.”"
6525 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bir vask altmış sa'dır.”"
6526 "Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam bize sadaka vermemizi emretmişti. Abdullah İbnu Mesud'un hanımı Zeyneb radıyallahu anhüma: “Kardeşimin yetim çocukları ile fakir olan kocama versem bu, beni sadaka mükellefiyetinden kurtarur mu? Ben onlara şöyle şöyle infak ediyorum!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Evet!” buyurdular. Ravi der ki : “Zeyneb san'atkar bir kadındı, el işi yapardı.”"