Allah Meliktir.
Ayeti Kerimelerde:
"Gerçek hükümdar olan Allah çok yücedir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, çok şerefli olan Arş’ın Rabbidir."(Müminûn:116).
"Göklerde ve yerde olanların hepsi; mülkün sahibi, mukaddes, Azîz, Hakîm olan Allah'ı tesbih ederler."(Cuma:1).
"İnsanların Melik'ine." ( Nas:2 ).
Yaratılmış hiçbir zerre yoktur ki ona Allahın hükmü geçmesin. Her zerreye hükmeder.
En küçük hücrelerimize baktığımızda hepsinin Allahın hükmünde olup, bir an bile görevlerini aksatmadığı görülür. Bir hücre dahi onun hakimiyetinden hükmünden çıkamadığı gibi. Ne güneş ,ne gezegenlerde onun hükmünden çıkamaz.
Allahın insanların hizmetine verdiği hayvanlarda Allahın hükmü ve emri altındadır. Bu sebeple faydalanabilmekteyiz. Eğer ki Allah onlara hükmetmese at gibi güçlü hayvanlar insanları üstünden atar ve kaçar asla binilemezdi. Eşekler yük taşımazdı. Boğa, fil gibi güçlü hayvanları zapt edilemez durdurulamazdı. Filler hortumları ile ağaçları yerinden söker. Kızdıklarında gerçekten aşırı tehlikelidir. Develerde diz çökmese kim onlara binebilecektir. Develer görünüş itibariyle çok sevimli güzel bir o kadarda güçlü ve büyüktür. Onlarda kızdıklarında gerçekten çok tehlikeli olur. Bu tür hayvanlara baktığımızda Allah hükmü altında oldukları açık şekilde görülmekte. İnsanların tüm cahilliklerine rağmen bu hizmete verilen hayvanlar Allahın emrinden çıkmamaktadır.
Allahın hükmü ve emri olmasa insan bir hayvana dahi güç yetirecek değildir. Bunlar Allahın melik ismiyle hükmettiği için faydalanıl anılabilmektedir.
En serbest yaratılan insandır fakat onuda dikkatli incelediğimizde aslında oda Allahın hükümlerini çiğneyememektedir. Ne ölümünü durdurabilir, ne acıkmasını engelleyebilir, nede nefes alıp vermeden, su içmeden yaşayabilir. Allahın kanunları asla aşılamaz. İnsan bir vasıtasız uçamaz, su üzerinde yürüyemez, yerçekimini durdurmaz, suyun kaldırma kuvvetini yok edemez, gündüzü ve geceyi durduramaz, yağmuru ve karıda yağdıramaz. Gökyüzüne zararda veremez. Bunlarda hükmü geçen yalnız Allah’tır.
İnsan bir zerreyi de yaratamaz. İnsanın ne kadar aciz olduğunu anlatmaya çalışmaktayız.
Gerçek hükümdar ise yine Melik olan Allah’tır.
Allah insanı mükemmel bir biçimde donattı. Elleri ,ayakları, organları ,hepsi Allahın hükmüyle emrinde olup, hayrı ve şerri işleme kabiliyeti verdi. Çünkü insan imtihan için yaratılmıştır. Ellerimizle ne işlediysek elde edeceğimizde odur.
Allah eşsiz ve kusursuz tek hükümdardır. Öğleki insanoğlu onun bildirmediği hiç bireyi bilemeyeceği gibi onun hükümleri dışına da çıkamamaktadır. Aslında günah işlemek dahi Allah buna izin verdiği içindir. Aslında hayrı ve şerri niyet ettiğimizde bazen onu gerçekleştiremeyiz. Bunlar aslında Allah kendini bildirmektedir.
şu hayrı yapacağım dersin bir engel çıkar yapamazsın. Şu günahı işleyeceğim dersin engel çıkar yapamazsın. Sevap işlemesek bile niyetimizden ötürü o sevap Allah lütfuyla yazmaktadır. Günahı ise kulunu korumuştur ki işletmemiştir. Bunlar Allahın kuluna rahmetleridir ki maalesef bunları görememekyiz.
Allah vücudumuza sağlık vermese onu alacak kimdir. Gökyüzünden suyu indirmese indirecek kimdir. Tüm yarattıklarına rızkına kefil olmasa onu kazacak kimdir?
Burada nefs ben yaptım ,ben ettim, ben, ben, ben diyerek her şeyi kendi yaptı sanmaktadır.
Allah dilemese zerre dahi kıpırdayamamaktadır. Halk arasında yaygın olan, "Allah dilemezse yaprak düşmez." buda çok doğrudur. Çünkü insana verilen tüm hayır Allah’tandır.
Ayeti kerimede:
“De ki: Ey mülkün sahibi Allah! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Hayır senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin.” (Âl-i imrân: 26)
Bu Ayeti Kerimede Yüce rabbimizin hükümdarların meliki oluğu açıktır. Onun hükümdarlığı altında ne kralların, ne devlet adamlarının, ne insanların, ne meleklerin, ne yarattıklarının hükmü olmayıp hepsine gerçek hükümdar olan O'dur.
Sadece izin verdiği şeyler insana irade vermesi yine onun hükmü iledir. Yoksa insanın tek bir hücresine emri vermeye hükmetmeye gücüde yetmez.
Bu bedenimizde aslında bizim değildir. Dünyalık için verilmiş bir elbise ve imtihandan ibarettir. Aslımız ruhtur, fakat nefsle beraber aynı vücuttayız. Vücudu kim hükmederse o odur. Nefsi galip gelirse cehenneme, ruhu galip gelirse cennete gider. Çünkü nefs dünyalık ,ruh ahretliktir. Nefs günah ister ,Ruh hayır ister.
Bundan şunu anlayabiliriz ki Allahın kurtarmadığı hiçbir kul nefsine galip gelemez. Yaşadığı tüm iptilalar, hastalıklar, dertler nefsinin kibrini kırmak ve dünyanın geçici olduğunu anlamak için Allahın lütfudur. Cahil insanın uykudan uyanması gerekir ki bu nimetleri görsün. Eğer ki kul bunlarda sabretmez ve daha da Allahtan uzaklaşırsa elbette ki imtihanları kaybeder.
Ayeti kerimelerde:
"İnsanın gönlünü çeken kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşler, salma ve güzel atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler sevgisi insanlara hoş gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici birer menfaatidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır."(Ali İmran 14).
Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı kıyamet gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, artık kurtulmuştur. dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir.(Ali İmran 185).
İnsan ne ölümü engelleye bilir ,ne başına gelecek bir belayı yok edebilir fakat Allah kullarına dua nimetini vermiştir. Dua ederek hem ömrünü uzatabilir, hem günahlarına af dileyebilir, hem de belaları def edebilir.
Bunlar Allahın tek Melik olduğunun kanıtıdır. Dünyadaki hükümdarlık sadece görüntüdür. Allah ise her şeyin üzerinde tüm alemleri hükmeder. Allahın mülkünde zerre kalan şu dünyayı hükmetmekte yalnız ona aittir.
Ben şuna sahibim, benim şunlarım var, benim malım, benim çocuğum... bunların hepsi nefstendir. Zerreye sahip değiliz. Bizim sahibimiz Mevla’mız Allah’tır.
Mülküs semavati vel ard. Göklerin ve yerin mülkü onundur. Bizlerde Allahın mülküyüz. Onun takdiri ve hükmünden başka hiçbir şey gerçekleşemez.
Daha iyi anlamak için ayeti kerimelerde:
Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı olabilir ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. Allah bilir siz bilmezsiniz. (Bakara: 216).
Belalar, iptilalar, musibetler böyledir ki içlerindeki hayır sabredene verilir. Ahiretdede dünyadada faydaları olabilir. Hayır gördüğümüzde şer olabilir ki yine ayette "Allah bilir siz bilmezsiniz. " buyrulmaktadır.
Bu işlerin hepsi Allahın hükümdarlığında, ondan izinsiz bir zerrenin dahi hükmü olmadığını gösterir. İnsan bazı şeylere hükmeder kendini hükümdar sanır. Ölüp gidince yerine başka birisi gelir. Hani hükmediyordun? Hükmetmeleri sadece belli süre Allahın izni ile gerçekleşir.
O zaman gerçek Melik olan ve hükmünde sınır olmayan mutlak sonsuz hükmedici yalnız o dur. benim mülküm buyuruyor. Biz sadece Allahın mülküyüz.
Biz Allahın kullarıyız. Emin olunuz ki onun koruduğuna zerre bir zarar gelmez. Onun mülküde asla eksilmez. Dünya hayatında elbette ki yaşayıp hayrı ve şerri seçecez. Böylede Allah Lütfü ile kurtarırsa cennete gideceğiz. Aksi olursa cehenneme gideceğiz Rabbimiz korusun amin.
Allahın kurtarmadığı hiçbir kişi kurtulamaz ,cennete de gidemez. O yüzden tek Melik olan Allahımıza yalvaralım ki bizide iyilerin arasına katsın inşaAllah amin.
Ayeti kerimede:
"Resulüm! İman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyve rızık olarak yedirilirse, her defasında: “Bu bizim daha önce de dünyada iken yediğimiz şeydir.” derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır." (bakara 25).
Kulun Kendini Allaha beğendirmesi ,çok ibadet yapması ,sâlih amel işlemesi gerekir ki o lütfuyla o kulunu güzel cennetine koysun.
Ayeti Kerimelerde:
"Gerçek hükümdar olan Allah çok yücedir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, çok şerefli olan Arş’ın Rabbidir."(Müminûn:116).
"Göklerde ve yerde olanların hepsi; mülkün sahibi, mukaddes, Azîz, Hakîm olan Allah'ı tesbih ederler."(Cuma:1).
"İnsanların Melik'ine." ( Nas:2 ).
Yaratılmış hiçbir zerre yoktur ki ona Allahın hükmü geçmesin. Her zerreye hükmeder.
En küçük hücrelerimize baktığımızda hepsinin Allahın hükmünde olup, bir an bile görevlerini aksatmadığı görülür. Bir hücre dahi onun hakimiyetinden hükmünden çıkamadığı gibi. Ne güneş ,ne gezegenlerde onun hükmünden çıkamaz.
Allahın insanların hizmetine verdiği hayvanlarda Allahın hükmü ve emri altındadır. Bu sebeple faydalanabilmekteyiz. Eğer ki Allah onlara hükmetmese at gibi güçlü hayvanlar insanları üstünden atar ve kaçar asla binilemezdi. Eşekler yük taşımazdı. Boğa, fil gibi güçlü hayvanları zapt edilemez durdurulamazdı. Filler hortumları ile ağaçları yerinden söker. Kızdıklarında gerçekten aşırı tehlikelidir. Develerde diz çökmese kim onlara binebilecektir. Develer görünüş itibariyle çok sevimli güzel bir o kadarda güçlü ve büyüktür. Onlarda kızdıklarında gerçekten çok tehlikeli olur. Bu tür hayvanlara baktığımızda Allah hükmü altında oldukları açık şekilde görülmekte. İnsanların tüm cahilliklerine rağmen bu hizmete verilen hayvanlar Allahın emrinden çıkmamaktadır.
Allahın hükmü ve emri olmasa insan bir hayvana dahi güç yetirecek değildir. Bunlar Allahın melik ismiyle hükmettiği için faydalanıl anılabilmektedir.
En serbest yaratılan insandır fakat onuda dikkatli incelediğimizde aslında oda Allahın hükümlerini çiğneyememektedir. Ne ölümünü durdurabilir, ne acıkmasını engelleyebilir, nede nefes alıp vermeden, su içmeden yaşayabilir. Allahın kanunları asla aşılamaz. İnsan bir vasıtasız uçamaz, su üzerinde yürüyemez, yerçekimini durdurmaz, suyun kaldırma kuvvetini yok edemez, gündüzü ve geceyi durduramaz, yağmuru ve karıda yağdıramaz. Gökyüzüne zararda veremez. Bunlarda hükmü geçen yalnız Allah’tır.
İnsan bir zerreyi de yaratamaz. İnsanın ne kadar aciz olduğunu anlatmaya çalışmaktayız.
Gerçek hükümdar ise yine Melik olan Allah’tır.
Allah insanı mükemmel bir biçimde donattı. Elleri ,ayakları, organları ,hepsi Allahın hükmüyle emrinde olup, hayrı ve şerri işleme kabiliyeti verdi. Çünkü insan imtihan için yaratılmıştır. Ellerimizle ne işlediysek elde edeceğimizde odur.
Allah eşsiz ve kusursuz tek hükümdardır. Öğleki insanoğlu onun bildirmediği hiç bireyi bilemeyeceği gibi onun hükümleri dışına da çıkamamaktadır. Aslında günah işlemek dahi Allah buna izin verdiği içindir. Aslında hayrı ve şerri niyet ettiğimizde bazen onu gerçekleştiremeyiz. Bunlar aslında Allah kendini bildirmektedir.
şu hayrı yapacağım dersin bir engel çıkar yapamazsın. Şu günahı işleyeceğim dersin engel çıkar yapamazsın. Sevap işlemesek bile niyetimizden ötürü o sevap Allah lütfuyla yazmaktadır. Günahı ise kulunu korumuştur ki işletmemiştir. Bunlar Allahın kuluna rahmetleridir ki maalesef bunları görememekyiz.
Allah vücudumuza sağlık vermese onu alacak kimdir. Gökyüzünden suyu indirmese indirecek kimdir. Tüm yarattıklarına rızkına kefil olmasa onu kazacak kimdir?
Burada nefs ben yaptım ,ben ettim, ben, ben, ben diyerek her şeyi kendi yaptı sanmaktadır.
Allah dilemese zerre dahi kıpırdayamamaktadır. Halk arasında yaygın olan, "Allah dilemezse yaprak düşmez." buda çok doğrudur. Çünkü insana verilen tüm hayır Allah’tandır.
Ayeti kerimede:
“De ki: Ey mülkün sahibi Allah! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Hayır senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin.” (Âl-i imrân: 26)
Bu Ayeti Kerimede Yüce rabbimizin hükümdarların meliki oluğu açıktır. Onun hükümdarlığı altında ne kralların, ne devlet adamlarının, ne insanların, ne meleklerin, ne yarattıklarının hükmü olmayıp hepsine gerçek hükümdar olan O'dur.
Sadece izin verdiği şeyler insana irade vermesi yine onun hükmü iledir. Yoksa insanın tek bir hücresine emri vermeye hükmetmeye gücüde yetmez.
Bu bedenimizde aslında bizim değildir. Dünyalık için verilmiş bir elbise ve imtihandan ibarettir. Aslımız ruhtur, fakat nefsle beraber aynı vücuttayız. Vücudu kim hükmederse o odur. Nefsi galip gelirse cehenneme, ruhu galip gelirse cennete gider. Çünkü nefs dünyalık ,ruh ahretliktir. Nefs günah ister ,Ruh hayır ister.
Bundan şunu anlayabiliriz ki Allahın kurtarmadığı hiçbir kul nefsine galip gelemez. Yaşadığı tüm iptilalar, hastalıklar, dertler nefsinin kibrini kırmak ve dünyanın geçici olduğunu anlamak için Allahın lütfudur. Cahil insanın uykudan uyanması gerekir ki bu nimetleri görsün. Eğer ki kul bunlarda sabretmez ve daha da Allahtan uzaklaşırsa elbette ki imtihanları kaybeder.
Ayeti kerimelerde:
"İnsanın gönlünü çeken kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşler, salma ve güzel atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler sevgisi insanlara hoş gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici birer menfaatidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır."(Ali İmran 14).
Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı kıyamet gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, artık kurtulmuştur. dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir.(Ali İmran 185).
İnsan ne ölümü engelleye bilir ,ne başına gelecek bir belayı yok edebilir fakat Allah kullarına dua nimetini vermiştir. Dua ederek hem ömrünü uzatabilir, hem günahlarına af dileyebilir, hem de belaları def edebilir.
Bunlar Allahın tek Melik olduğunun kanıtıdır. Dünyadaki hükümdarlık sadece görüntüdür. Allah ise her şeyin üzerinde tüm alemleri hükmeder. Allahın mülkünde zerre kalan şu dünyayı hükmetmekte yalnız ona aittir.
Ben şuna sahibim, benim şunlarım var, benim malım, benim çocuğum... bunların hepsi nefstendir. Zerreye sahip değiliz. Bizim sahibimiz Mevla’mız Allah’tır.
Mülküs semavati vel ard. Göklerin ve yerin mülkü onundur. Bizlerde Allahın mülküyüz. Onun takdiri ve hükmünden başka hiçbir şey gerçekleşemez.
Daha iyi anlamak için ayeti kerimelerde:
Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı olabilir ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. Allah bilir siz bilmezsiniz. (Bakara: 216).
Belalar, iptilalar, musibetler böyledir ki içlerindeki hayır sabredene verilir. Ahiretdede dünyadada faydaları olabilir. Hayır gördüğümüzde şer olabilir ki yine ayette "Allah bilir siz bilmezsiniz. " buyrulmaktadır.
Bu işlerin hepsi Allahın hükümdarlığında, ondan izinsiz bir zerrenin dahi hükmü olmadığını gösterir. İnsan bazı şeylere hükmeder kendini hükümdar sanır. Ölüp gidince yerine başka birisi gelir. Hani hükmediyordun? Hükmetmeleri sadece belli süre Allahın izni ile gerçekleşir.
O zaman gerçek Melik olan ve hükmünde sınır olmayan mutlak sonsuz hükmedici yalnız o dur. benim mülküm buyuruyor. Biz sadece Allahın mülküyüz.
Biz Allahın kullarıyız. Emin olunuz ki onun koruduğuna zerre bir zarar gelmez. Onun mülküde asla eksilmez. Dünya hayatında elbette ki yaşayıp hayrı ve şerri seçecez. Böylede Allah Lütfü ile kurtarırsa cennete gideceğiz. Aksi olursa cehenneme gideceğiz Rabbimiz korusun amin.
Allahın kurtarmadığı hiçbir kişi kurtulamaz ,cennete de gidemez. O yüzden tek Melik olan Allahımıza yalvaralım ki bizide iyilerin arasına katsın inşaAllah amin.
Ayeti kerimede:
"Resulüm! İman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyve rızık olarak yedirilirse, her defasında: “Bu bizim daha önce de dünyada iken yediğimiz şeydir.” derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır." (bakara 25).
Kulun Kendini Allaha beğendirmesi ,çok ibadet yapması ,sâlih amel işlemesi gerekir ki o lütfuyla o kulunu güzel cennetine koysun.