33-Ahzab Süresi
59. Resulüm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. (Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman), dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlâksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir. Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Tefsiri
59- Ey Peygamber! Hanımlarına da, kızlarına da, bütün müminlerin kadınlarına da söyle. Görülüyor ki, burada yalnız Peygamberin hanımlarına ve kızlarına değil, Nur Sûresi'ndeki "Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zinet yerlerini göstermesinler." (Nûr, 24/31) âyeti gibi müminlerin kadınları dahi bu hükmün kapsamına dahil edilmiştir. Bununla birlikte müminlerin kadınlarında aslolan hürriyet olduğu için, bundan kastolunanın hür kadınlar olduğu beyan edilmiştir. Araplarda tesettür adet değildi. Cahiliyet devrinde kadına hürmet yoktu. Eski cahiliye kadınlarında erkeklerin dikkatlerini çekecek şekilde göz alıcı biçimde açık saçık çıkan, açılıp saçılan orta malı olanlar bulunurdu. Bundan dolayı kız çocuklarını diri diri gömenler olmuştu. İslam ise kadının şanını iffet ve ısmetle, vakar ve haysiyetle yükseltiyordu.
Nur Sûresi âyetleri "Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar" (Nur, 24/30) ve "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar." (Nur, 24/31), mümin erkeklerin ve mümin kadınların, yani bir cinsin karşı cinse göz dikmeyip, bakışlarını kısarak edeblerini ve iffetlerini korumayı öğreterek terbiyelerini yükseltmiş olduğu gibi, burada da imanlı hür kadınların hiçbir şekilde eziyete uğramamalarını pekiştirmek için buyuruluyor ki: Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler.
CİLBAB: Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır. "Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir." " Tepeden tırnağa örten giysidir", "Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir." "Çarşaf ve peçedir".
İDNÂ: Yaklaştırmak demek ise de, âyette ile kullanılması, kapsamak suretiyle sarkıtmak mânâsını da ifade ettiğinden üzerinden sıkı örtmek demek olur. Cilbabdan örtmek tabirinde de iki şekil vardır. Birisi cilbablarından birisiyle bütün bedenini sıkıca örtmek, birisi de bir cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demek olur. Bu beyanda da iki suret vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. ikincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Rivayet olunduğu üzere Ümmü Seleme (r.a.) demiştir ki: "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler' âyeti nazil olduğu zaman Ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, başları üstünde kuşlar varmış gibi idi."
Hz. Aişe'den rivayet edilmiştir ki; "Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Bu "Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına bütün müminlerin kadınlarına da söyle" âyeti indiği zaman mırtlarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi..." demiştir. Bu tesettür onların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek hürmet edilmelerine ve dolayısıyla incitilmemelerine elverişli olan biçimdir. Gerçi eziyeti kendilerine davet edecek olan içi bozukları örtü tutacak değildir. Fakat imanlı, temiz kadınların, kirli bakışlardan yuvalarında gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan biçim de budur. Asıl o zamandır ki onlara eziyet edecek olanların açık bir vebal ve iftira yüklenmiş oldukları ortaya çıkar. Ve dolayısıyla bundan önceki ve sonraki âyetlerin hükümlerine dahil olacakları anlaşılır. Bununla birlikte Allah bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulunuyor. Burada yukardaki âyetlerin eki gibi getirilen bu son cümle çok anlamlıdır. Bu bize şu mânâları ilham eder:
1- Allah'ın bağışlaması çoktur. Bugüne kadar geçmiş açıklıkları bağışlar. O kusurları örter. Rahmeti de çoktur; bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle arzusuna çok ulaştırır.
2- Allah bağışlayıcı ve merhametli olduğu içindir ki, kadınlara eziyet edilmesine razı olmaz ve onun için örtülmelerini emreder.
3- Tesettür emrolunduğundan dolayı da kadınlar bir baskıya uğratılmasın, aşırıya gidilmesin; çünkü Allah bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Bu emri onların aleyhine değil, lehine olarak vermiştir demek de olabilir.
__________________________________________________________________________-
İbni Kesir Tefsiri
Allah Teâlâ Rasûlüne —Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun— mü'min kadınlara —özellikle değerli olmalarından dolayı eşleri ve kızlarına— üstlerine örtü almalarını ve câhiliyet devri kadınlarının kiyâfetlerinden ayrı ve cariyelerin giyimlerinden farklı biçimde giyinmelerini emretmesini söylüyor. Âyet-i kerîme'de yer alan ve örtü diye tercüme edilen kelimesi, himârm üzerine örtülen Örtüdür. İbn Mes'ûd, Ubeyde, Katâde, Hasan el-Basrî, Saîd İbn Cübeyr, İbrahim en-Nehaî, Ata el-Horasânî ve başkaları böyle demişlerdir. Günümüzdeki izâr (çarşafın yerine alınan örtü) mesabesindedir.
Cevheri der ki: kelimesi örtü anlamınadır. Nitekim Hüzeyl kabilesinden bir kadın öldürülen bir kişiye ağıt yakarak şöyle demiş:
Şahinler ona doğru yürüyor, oynarcasına;
Tıpkı-üzerinde örtüler (celâbîb) bulunan bakirelerin yürüyüşü gibi.
Ali ibn Ebu Talha, Abdullah İbn Abbâs'm şöyle dediğini nakleder: Allah Teâlâ mü'min kadınlara bir ihtiyâç için evlerinden çıktıkları zaman, başlarının üzerinden örtü örterek yüzlerini kapamalarını ve bir tek gözlerini göstermelerini emretmektedir. Muhammed İbn Şîrîn der ki: Abîde es-Selmânî'ye Allah Teâlâ'nın «Üstlerine örtülerini alsınlar.» kavlini sorduğumda o; yüzünü ve başını örttü, sol gözünü açtı, der.
İkrime der ki: Kadın boğazının boğumunu örtüsü ile (cilbâb) örter ve onu üzerine sarkıtır.
İbn Ebu Hatim dedi ki: Bize Ebu Abdullah ez-Zahrânî yazılı olarak... Safiyye Bint Şeybe'den nakletti ki; Ümmü Seleme şöyle demiş: «Üstlerine Örtülerini alsınlar.» âyeti nazil olunca, ansâr kadınları başlarında sükûnetten kargalar yuva kurmuş gibi dışarı çıktılar. Üzerlerine de siyah elbiseler giyiyorlardı.
İbn Ebu Hatim der ki: Bana babam... Yûnus İbn Yezîdden nakletti ki, o şöyle demiş: Ben Zührî'ye Velîde (Arap asıllı olmayıp ta, araplar arasında doğmuş bulunan câriye) nin evli veya evlenmemiş hanımlar gibi örtünüp örtünmeyeceklerini sordum. O dedi ki: Eğer evlenmişse örter. Ancak cilbâb örtünmez. Çünkü onların muhsan olanları dışında hür kadınlara benzemeleri doğru değildir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: «Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtülerini alsınlar.»
Süfyân es-Sevrî'nin şöyle dediği rivayet edilir: Zimmîlerin kadınlarının zînetlerine bakmakta bir beis yoktur. Bu, sırf fitne korkusuyla yasaklanmıştır, yoksa haram olduklarından değil. Sevrî bu sözüne delil olarak da bu âyetteki «Mü'minlerin kadınlarına» ifâdesini alır. [37]
«Bu, onlann tanınıpta incitilmemeleri için daha elverişlidir.» Yani böyle yaptıkları takdirde onların hür oldukları, câriye ve fahişe olmadıkları kolaylıkla bilinir.
Süddî, «Eşlerine, kızlanna ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtülerini alsınlar. Bu, onlann tanınıpta incitilmemeleri için daha elverişlidir.» âyeti konusunda şöyle dedi: Medîne'li fâşıklardan bir topluluk geceleyin karanlık bastığı zaman, Medine sokaklarına çıkar ve kadınlara sataşırlardı. Medine'nin evleri çok dardı. Kadınlar akşam olunca ihtiyâçlarını gidermek için dışarı çıkarlardı. İşte o fâsıklar bu zamanı gözlerler ve üzerinde cilbâb bulunan kadın görürlerse; bu hürdür, diyerek ondan kaçınırlardı. Üzerinde cilbâb bulunmayan kadın görürlerse; bu câriyedir, derler ve ona saldırırlardı.
Mücâhid der ki: Cilbâb giymeleri halinde onlann hür oldukları anlaşılır ve hiç bir fâsık onlara sataşmaz.
«Allah, Gafur, Rahîm olandır.» Bu konuda bilginin mevcûd olmadığı câhüiyet devrinde geçenleri Allah bağışlar ve merhamet eder.
59. Resulüm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. (Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman), dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlâksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir. Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Tefsiri
59- Ey Peygamber! Hanımlarına da, kızlarına da, bütün müminlerin kadınlarına da söyle. Görülüyor ki, burada yalnız Peygamberin hanımlarına ve kızlarına değil, Nur Sûresi'ndeki "Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zinet yerlerini göstermesinler." (Nûr, 24/31) âyeti gibi müminlerin kadınları dahi bu hükmün kapsamına dahil edilmiştir. Bununla birlikte müminlerin kadınlarında aslolan hürriyet olduğu için, bundan kastolunanın hür kadınlar olduğu beyan edilmiştir. Araplarda tesettür adet değildi. Cahiliyet devrinde kadına hürmet yoktu. Eski cahiliye kadınlarında erkeklerin dikkatlerini çekecek şekilde göz alıcı biçimde açık saçık çıkan, açılıp saçılan orta malı olanlar bulunurdu. Bundan dolayı kız çocuklarını diri diri gömenler olmuştu. İslam ise kadının şanını iffet ve ısmetle, vakar ve haysiyetle yükseltiyordu.
Nur Sûresi âyetleri "Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar" (Nur, 24/30) ve "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar." (Nur, 24/31), mümin erkeklerin ve mümin kadınların, yani bir cinsin karşı cinse göz dikmeyip, bakışlarını kısarak edeblerini ve iffetlerini korumayı öğreterek terbiyelerini yükseltmiş olduğu gibi, burada da imanlı hür kadınların hiçbir şekilde eziyete uğramamalarını pekiştirmek için buyuruluyor ki: Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler.
CİLBAB: Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır. "Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir." " Tepeden tırnağa örten giysidir", "Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir." "Çarşaf ve peçedir".
İDNÂ: Yaklaştırmak demek ise de, âyette ile kullanılması, kapsamak suretiyle sarkıtmak mânâsını da ifade ettiğinden üzerinden sıkı örtmek demek olur. Cilbabdan örtmek tabirinde de iki şekil vardır. Birisi cilbablarından birisiyle bütün bedenini sıkıca örtmek, birisi de bir cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demek olur. Bu beyanda da iki suret vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. ikincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Rivayet olunduğu üzere Ümmü Seleme (r.a.) demiştir ki: "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler' âyeti nazil olduğu zaman Ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, başları üstünde kuşlar varmış gibi idi."
Hz. Aişe'den rivayet edilmiştir ki; "Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Bu "Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına bütün müminlerin kadınlarına da söyle" âyeti indiği zaman mırtlarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi..." demiştir. Bu tesettür onların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek hürmet edilmelerine ve dolayısıyla incitilmemelerine elverişli olan biçimdir. Gerçi eziyeti kendilerine davet edecek olan içi bozukları örtü tutacak değildir. Fakat imanlı, temiz kadınların, kirli bakışlardan yuvalarında gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan biçim de budur. Asıl o zamandır ki onlara eziyet edecek olanların açık bir vebal ve iftira yüklenmiş oldukları ortaya çıkar. Ve dolayısıyla bundan önceki ve sonraki âyetlerin hükümlerine dahil olacakları anlaşılır. Bununla birlikte Allah bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulunuyor. Burada yukardaki âyetlerin eki gibi getirilen bu son cümle çok anlamlıdır. Bu bize şu mânâları ilham eder:
1- Allah'ın bağışlaması çoktur. Bugüne kadar geçmiş açıklıkları bağışlar. O kusurları örter. Rahmeti de çoktur; bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle arzusuna çok ulaştırır.
2- Allah bağışlayıcı ve merhametli olduğu içindir ki, kadınlara eziyet edilmesine razı olmaz ve onun için örtülmelerini emreder.
3- Tesettür emrolunduğundan dolayı da kadınlar bir baskıya uğratılmasın, aşırıya gidilmesin; çünkü Allah bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Bu emri onların aleyhine değil, lehine olarak vermiştir demek de olabilir.
__________________________________________________________________________-
İbni Kesir Tefsiri
Allah Teâlâ Rasûlüne —Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun— mü'min kadınlara —özellikle değerli olmalarından dolayı eşleri ve kızlarına— üstlerine örtü almalarını ve câhiliyet devri kadınlarının kiyâfetlerinden ayrı ve cariyelerin giyimlerinden farklı biçimde giyinmelerini emretmesini söylüyor. Âyet-i kerîme'de yer alan ve örtü diye tercüme edilen kelimesi, himârm üzerine örtülen Örtüdür. İbn Mes'ûd, Ubeyde, Katâde, Hasan el-Basrî, Saîd İbn Cübeyr, İbrahim en-Nehaî, Ata el-Horasânî ve başkaları böyle demişlerdir. Günümüzdeki izâr (çarşafın yerine alınan örtü) mesabesindedir.
Cevheri der ki: kelimesi örtü anlamınadır. Nitekim Hüzeyl kabilesinden bir kadın öldürülen bir kişiye ağıt yakarak şöyle demiş:
Şahinler ona doğru yürüyor, oynarcasına;
Tıpkı-üzerinde örtüler (celâbîb) bulunan bakirelerin yürüyüşü gibi.
Ali ibn Ebu Talha, Abdullah İbn Abbâs'm şöyle dediğini nakleder: Allah Teâlâ mü'min kadınlara bir ihtiyâç için evlerinden çıktıkları zaman, başlarının üzerinden örtü örterek yüzlerini kapamalarını ve bir tek gözlerini göstermelerini emretmektedir. Muhammed İbn Şîrîn der ki: Abîde es-Selmânî'ye Allah Teâlâ'nın «Üstlerine örtülerini alsınlar.» kavlini sorduğumda o; yüzünü ve başını örttü, sol gözünü açtı, der.
İkrime der ki: Kadın boğazının boğumunu örtüsü ile (cilbâb) örter ve onu üzerine sarkıtır.
İbn Ebu Hatim dedi ki: Bize Ebu Abdullah ez-Zahrânî yazılı olarak... Safiyye Bint Şeybe'den nakletti ki; Ümmü Seleme şöyle demiş: «Üstlerine Örtülerini alsınlar.» âyeti nazil olunca, ansâr kadınları başlarında sükûnetten kargalar yuva kurmuş gibi dışarı çıktılar. Üzerlerine de siyah elbiseler giyiyorlardı.
İbn Ebu Hatim der ki: Bana babam... Yûnus İbn Yezîdden nakletti ki, o şöyle demiş: Ben Zührî'ye Velîde (Arap asıllı olmayıp ta, araplar arasında doğmuş bulunan câriye) nin evli veya evlenmemiş hanımlar gibi örtünüp örtünmeyeceklerini sordum. O dedi ki: Eğer evlenmişse örter. Ancak cilbâb örtünmez. Çünkü onların muhsan olanları dışında hür kadınlara benzemeleri doğru değildir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: «Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtülerini alsınlar.»
Süfyân es-Sevrî'nin şöyle dediği rivayet edilir: Zimmîlerin kadınlarının zînetlerine bakmakta bir beis yoktur. Bu, sırf fitne korkusuyla yasaklanmıştır, yoksa haram olduklarından değil. Sevrî bu sözüne delil olarak da bu âyetteki «Mü'minlerin kadınlarına» ifâdesini alır. [37]
«Bu, onlann tanınıpta incitilmemeleri için daha elverişlidir.» Yani böyle yaptıkları takdirde onların hür oldukları, câriye ve fahişe olmadıkları kolaylıkla bilinir.
Süddî, «Eşlerine, kızlanna ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtülerini alsınlar. Bu, onlann tanınıpta incitilmemeleri için daha elverişlidir.» âyeti konusunda şöyle dedi: Medîne'li fâşıklardan bir topluluk geceleyin karanlık bastığı zaman, Medine sokaklarına çıkar ve kadınlara sataşırlardı. Medine'nin evleri çok dardı. Kadınlar akşam olunca ihtiyâçlarını gidermek için dışarı çıkarlardı. İşte o fâsıklar bu zamanı gözlerler ve üzerinde cilbâb bulunan kadın görürlerse; bu hürdür, diyerek ondan kaçınırlardı. Üzerinde cilbâb bulunmayan kadın görürlerse; bu câriyedir, derler ve ona saldırırlardı.
Mücâhid der ki: Cilbâb giymeleri halinde onlann hür oldukları anlaşılır ve hiç bir fâsık onlara sataşmaz.
«Allah, Gafur, Rahîm olandır.» Bu konuda bilginin mevcûd olmadığı câhüiyet devrinde geçenleri Allah bağışlar ve merhamet eder.