2-
Akîkada Çocuktan Ezayı Gidermek Babı 3
3-
El-Ferau (Yânî Devenin İlk Doğurduğu Yavru) Babı 3
(Akîka Kurbânı Kitabı)
1- Çocuktan Akîka Kurbânı Kesmeyecek
Kimse İçin Çocuğun Doğduğu Günün Sabahında Çocuğa İsim Verilmesi Ve Damağının Tatlı
Bir Şeyle Oğulması Babı [1]
1-.......Ebû
Mûsâ (R) şöyle demiştir: Bir oğlan doğdu. Ben hemen çocuğu Peygamber(S)'e
götürdüm. Peygamber onaİbrâhîm adını verdi ve hurma ile çiğnem yapıp ağzına
çaldı, yavruya hayır ve bereketle dua etti, sonra bana verdi. Bu İbrâhîm, Ebû
Musa'nın en küçük çocuğu idi [2].
2-.......Bize
Yahya ibn Saîd, Hişâm'dan; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe (R):
Peygamber (S)'e bir çocuk getirildi. Peygamber o çocuğa çiğnem yapıp damağına
ovalarken, çocuk Peygamber'-in üzerine işedi.
Peygamber sidiğin üzerine su döktü, demiştir [3].
3-.......Esma
(R) Mekke'de iken oğlu Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e hâmile olmuştu.
Esma şöyle
dedi: Ben gebelik müddetini tamamlamış olduğum hâlde (Mekke'den yola) çıktım.Muhacir olarak Medine'ye geldim ve Küba'ya indim. Ve
Abdullah'ı Küba'da doğurdum. Sonra çocuğumu Rasûlullah(S)'a götürdüm de
kucağına koydum. Sonra Rasülul-lah bir hurma İstedi,
onu çiğneyip ezdikten sonra çocuğun ağzının içine tükürdü. Bu suretle oğlumun
mi'desine ilk giren şey, Rasülul-lah'ın tükrüğü oldu. Sonra Rasûlullah hurma
çiğnemi ile çocuğun damağını oğdu. Bundan sonra çocuğa duâ etti, bereket ve
hayır diledi. Ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr (Hicretten sonra Medine'deki Muhacir)
müslümân aileleri içinde ilk doğan çocuk oldu. Müslümanlar da Abdullah'ın
doğumu ile çok sevindiler. Çünkü müslümânlara:
— Yahudiler
sizlere büyü yaptılar, artık sizden çocuk doğmaz, denilmişti [4].
4-.......Bize
Abdullah ibnu Avn, Enes ibn Sîrîn'den haber verdi ki, Enes ibn Mâlik (R) şöyle
demiştir: Ebû Talha'nın hasta yatmakta olan bir oğlu vardı. Ebû Talha dışarı
çıktı, ardından çocuk vefat etti. Ebû Talha dönüp geldiğinde:
— Oğlum ne
yaptı, nasıl oldu? dedi. Üraraü Suleym:
— Çocuk,
olduğundan daha sakin hâldedir, dedi.
Bundan sonra
Ümmü Suleym, kocası Ebû Talha'ya akşam yemeğini takdîm etti, o da yemeği yedi.
Sonra Ümmü Suleym ile cinsî münâsebet yaptı, Ebû Talha bu işi bitirip
ayrılınca, Ümmü Suleym ona:
— Çocuğu
defn et! dedi.
Ebû Talha
sabaha ulaşınca Rasûlullah'a geldi ve yaptıkları işi O'na haber verdi.
Rasûlullah (S):
— "Siz
bu gece cinsî münâsebet mi yaptınız?" buyurdu. Ebû Talha da:
— Evet,
dedi. Rasûlullah:
— "Yâ
Allah! Bunlara bu gecelerini mübarek kıl!" diye dua etti. Ümmü Suleym
sonra bir oğlan doğurdu.
Enes dedi
ki: Ebû Talha:
— Bu çocuğu
muhafaza et de böylece Peygamber'in yanına götür, dedi.
Enes de bu
çocuğu Peygamber'e götürdü. Ümmü Suleym benim yanımda birkaç tane hurma da
göndermişti. Peygamber çocuğu aldı da:
—
"Enes'in yanında birşey var mı?" diye sordu. Oradakiler:
— Evet,
hurmalar vardır, dediler.
Peygamber o
hurmaları aldı, onları ağzında çiğneyip ezdi, sonra kendi ağzından aldı da onu
çocuğun ağzının içine kattı ve damağını onunla ovaladı. Çocuğa da Abdullah
adım verdi [5].
Bize
Muhammed ibnu'UMüsennâ tahdîs etti. Bize İbnu Ebî Adiyy, İbnu Avn'dan; o da
Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Enes'ten olmak üzere tahdîs edip bu hadîsi
şevketti [6].
2- Akîkada Çocuktan Ezayı Gidermek
Babı
5- Bize Ebu'n-Nu'mân tahdîs etti. Bize
Hammâd ibn Zeyd, Ey-yûb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den tahdîs etti ki, Selmân
ibn Âmir (R): "Erkek çocuğun doğumu ile beraber akîka vardır"
demiştir.
Ve Haccâc
ibn Minhâl şöyle dedi: Bize Hammâd ibn Seleme tahdîs etti. Bize Eyyûb, Katâde,
Hişâm ibn Hassan el-Ezdî ve Habîb ibnu'ş-Şehîd; bunların dördü de Muhammed ibn
Sîrîn'den; o da Selmân ibn Âmir(R)'den; o da Peygamber(S)'den olmak üzere
haber verdi.
(Sufyân ibn
Uyeyne ve) birçokları da Âsim ibn Selmân'dan ve Hişâm ibn Hassân'dan; onlar da
Hafsa bintu Sîrîn'den; o da er-Rebâb (ibn Âmir ed-Dabbî)'dan; o da Selmân ibn
Âmir ed-Dabbî'den; o da Peygamber'den olmak üzere söyledi.
Bu hadîsi
Yezîd ibnu İbrâhîm, îbn Sîrîn'den; o da Selmân ibn Âmir'den onun sözü olarak,
yânî mevkuf olarak rivayet etti.
Ve Esbâğ
ibnu'l-Ferec de şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu Vehb, Cerîr ibn Hâzım'dan; o da
Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da Muhammed ibn Sîrîn'den haber verdi. O da dedi ki:
Bize Selmân ibnu Âmir ed-Dabbî tahdîs edip şöyle dedi: Ben Rasûlullah(S)'tan
işittim, şöyle buyuruyordu: "Erkek çocuğun doğumuyla beraber akîka vardır.
Onun adına akîka kurbânı kanı dökünüz ve çocuktan ezayı gideriniz!" [7].
6-.......Habîb
ibnu'ş-Şehîd şöyle demiştir: Muhammed ibnu Şîrîn bana, el-Hasen el-Basrî'ye
akîka hadîsini kimden işittiğini sormamı emretti. Ben de gidip el-Hasen'e bunu
sordum. el-Hasen:
— Ben o
hadîsi Semure ibn Cundeb(R)'den işittim, dedi [8].
3- El-Ferau (Yânî Devenin İlk
Doğurduğu Yavru) Babı
7-.......Bize
ez-Zuhrî, İbnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre(R)'den haber verdi ki,
Peygamber(S): "(İslâm'da) Fera' da, atîre de yoktur" buyurmuştur.
"Ferau",
devenin ilk yavrusudur ki, Câhiliye Arabları bunu tâ-gûtları için kesiyorlardı.
"Atîre" de receb ayında kesmekte oldukları hayvandır [9].
8-.......Bize
ez-Zuhrî, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; odaEbü Hureyre(R)'den tahdîs etti ki,
Peygamber (S): "Feraa ve atîre yoktur" buyurmuştur.
ez-Zuhrî: "el-Ferau" deve ve koyun makûlesi
hayvanların insanlar lehine doğurulmuş olan ilk yavrusudur. Müşrikler bu yavruları
tâgûtları için keser, kurbân ederlerdi. "Atîre" de receb ayında
kesmekte oldukları hayvanlardı [10].
[1] Akik, doğan çocuğun saçına ve
tüyüne denir, ana tüyü ta'bîr olunur, gerek insan, gerek hayvanât olsun. Şârih
der ki, Akk maddesi şakk ve kat' (yânî yarmak ve kesmek) ma'nâsına
konulmuştur. Çocuğun saçı kesildiğinden dolayı Akik ve Ikka denildi. Ve Ikka
aslında masdardır, dereye ve akıntıya Akik denmesi, yarılmış olduklarından
dolayıdır. Kan dindirici akik taşı'na. bu ismin
verilmesi, kanın kesilmesine medar olduğu içindir. el-Akîka,
Sefîne vezninde bu dahî doğan çocuğun saçına ve tüyüne denir... ve mevlûdun saçı kırpılıp veya tarandıkta kesilen koyuna
denilir. Mütercim der ki, Şakk (yânî yarılmak) ma'nâsından alınmıştır...
Rasûlullah dâima kabîh isimleri güzel isimle değiştirir olduklarından Akîka'yı
da Nesîke'ye tahvflbuyurdu.-4£?A:ü')nın sıfatlan ve
şartlan Şir'atu '{-İslâm adındaki kitâbda mufassalan açıklanmıştır (Kaamûs
Ter.).
Âsim
Efendi'nin verdiği bu açıklamadan anlaşıldı ki, Akîka, çocuğun doğduğu zaman
başında bulunan saça denir. Doğumun yedinci veya daha sonraki günlerde çocuğun
saçı kesildiği veya tarandığı sırada kesilen kurbân hayvanına da Akîka
denmiştir. Bu kurbânı kesmek, doğumundan dolayı bir sevinç izhârı ve sadaka
vermek ve aynı zamanda doğan çocuğun nesebini yaymak içindir.
[2] Başlıktaki "Akîka kurbânı
kesmeyecekse" kaydından, doğduğu gün ad konulması anlaşılır ki, hadîsten
anlaşılan da budur. Eğer Akîka kurbânı kesilecek olursa, doğumun yedinci günü
kurbân kesilir ve ad konur. Bu kurbân yedinci gün kesilmezse ondördüncü gün ve
yirmibirinci günlerde de kesilebilir.
[3] Hadîsin bir rivayeti Vudû' Kitabı,
"Çocuk sidiği bâbı"nda geçti. Çocuk sidiği hafif necaset olduğu için sâdece üzerine su döküp
akıtmakla yetinümiştir
[4] Bunun da bir rivayeti Peygamber'in
hicreti bâbı'nda geçmişti. Peygamber'in hurmadan çiğnem yapıp çocuğun ağzına
çalması, çocuğun gidâlanması maksadıyle değildir. Çünkü çocuğun ana sütünden
başka şey ile gıdâlanma çağı daha sonraki haftalar ve aylar içinde ta'yîn
edilir. Körpe yavrunun ağzına az mİkdâr hurma çiğnemi çalınması hakkında
Peygamber'in sena ve şehâdeti olan hurma ile ve Peygamber'in mübarek ağız suyu
ile teberrük içindir.
[5] Başlığa uygunluğu son
fıkrasındadır. Bunun tafsîlli birkaç rivayetini Müslim, îsti'zân Kitabı'nda
getirmiştir.
[6] Buhârî bu ikinci yoldan gelen
hadîsi Kitâbu'l-Libâs, "Siyah örtü" babında getirmiştir.
[7] Buhârî bu "Erkek çocuğun
doğumuyla beraber akîka vardır" hadîsinin burada ayrı ayrı beş yoldan
gelişini göstermiş bulunuyor. Hadîsin bu ilk cümlesinin zahirine bakarak
bâzıları kız çocuğu için akîka yoktur demişlerse de, âlimler cum hûru bu
hususta gelen hadîslere dayanarak hem erkek, herr de kız çocuğu için akîkanın
sünnet olduğunu kabul etmişlerdir. Dört Sünen sâhiblerinin de bu yolda
rivayetleri vardır.
Hadîsin
"Çocuktan ezayı gideriniz" fıkrasındaki ezadan maksadın da çocuğun
ana rahmindeki bulaşıklardan temizlenmesi olduğu görüşünde birleşilmiştir. Bu
hususta başka görüşler de vardır.
[8] el-Hasen'in Semure'den işittiği
akîka hadîsi, Sönenlerde merfû' olarak rivayet edilen şu: Peygamber (S):
"Doğan çocuk akîkasına bağlıdır. Yedinci günü çocuk adına kurbân kesilir,
başı tıraş edilir ve adı konulur" buyurdu, hadîsidir. Tir-mizî'ye göre,
yedinci günü kesilmezse ondördüncü gün, o gün de kesilmezse yir-mibirinci günü
kesilmelidir.
[9] el-Ferau, iki fetha ile dişi
devenin yâhud koyunun ve keçinin en evvel doğurdu ğu yavrusuna denir.
Câhiliyet'te onu putlarına kurbân ederlerdi. "Lâ feraa ve-lâ atîrete"
hadîsi bundandır. Bâzıları indinde Câhiliye'den birinin devesi yüze ulaştığında,
bir genç ve a'Iâ devesini sanemine kurbân eder idi, "Ferau" dedikleri,
o kurbân eyledikleri devedir... (Kaamûs Ter.),
[10] Buhârî burada, geçen hadîsin başka
yoldan gelen rivayetini getirmiştir. Hadîsin sonundaki "Fera"' ve
"Atîre"ye âid iki tefsîr, bu hadîsin râvîlerinden ez-Zuh-rî'nindir.
Âsim Molla
da: el-Attre, Sefine vezninde, bu dahî Câhİliyet ahâlisinin sanemleri için
kestikleri koyuna denir, demiştir... (Kaamûs Ter.)
Tâgût,
Tuğyan 'dan mübalağa sîgasıyle bir cins ismidir ki,
aslı Ceberut gibi Tağavût olup, mekân değişikliği ile Tavagût yapılarak vâv,
elife kalbedilmiş-tir. Müfrede ve cem'e, müzekkere ve müennese denilir. Aynı
Tuğyan "Kesilmiş"; Tuğyânkâr "Azgın, azman, azıtkan" demek
gibidir. İbn Cerîr, Taberî'nin ta'rîfi veçhile: Allah'a karşı tuğyânkâr olup
kahr ve cebr ile veya bi'r-rızâ pe-restiş edilip ma'bûd tutulan gerek insan,
gerek şeytân, gerek vesen ve gerek sanem ve gerek şâir herhangi birşey
demektir... {Hakk Dîni, I, 869-871).