Allah Mümindir.
Ayeti Kerimelede:
"O Mümin'dir. (Emniyete kavuşturandır.)" (Haşr: 23).
Allahın dilemediği hiç kimse iman edemez.Allahın dilemediği hiç kimse hidayete eremez.
O dilediğini yapar.
Ayeti Kerimelerde:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileri ile konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu bunu bilmezler. Enam 111).
Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha lâyıktır, mağfiret sahibi de O'dur. Müddesir 56).
Allah en kesin şekilde şu ayeti kerime ile şöyle buyurmaktadır:
"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. “İnsan :30).
Ayeti kerimelerde anlaşılacağı gibi bir kulun kendisini Allaha sevdirmesi gerekir. Eğer iman nimetini Allah onun kalbine yerleştirmezse bunun şükrü bile nasıl olması gerekir. İmandan sonra ise hidayet ederek dosdoğru yolunu buldurmuşsa bu kul kurtuluşa ermiştir. Demek ki ilk önce imanımızın değerini bilmemiz gerekir. Yalnız Allahın vermesiyle iman sahibi olduğumuzu ve bizi karanlıklar içinde bırakırsa nura asla kavuşamayacağımızı anlamamız gerekir. O alemlere hükmeder. Hiçbir kuluna ihtiyacı yoktur. İman etmesinede ihtiyacı yoktur.
Ayeti kerimede:
Musa demişti ki: “Eğer siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi de inkâr etseniz, şüphesiz ki Allah zengindir, hamdedilmeye lâyıktır. ”İbrahim:8),
Bizim ibadet ve amellerimizde ihtiyacı yoktur. Her yaptığımız ameller kendi nefsimizedir. Allah kullarını Mümin ismiyle imana çağırır ve kurtarır.
"İnsanları hidayete erdirmek senin üzerine borç değildir. Şu kadar var ki, Allah dilediği kimseye hidayet eder. Hayır olarak harcadığınız her şey kendiniz içindir. Zaten siz yalnız Allah rızâsını kazanmak için infak edersiniz. Verdiğiniz her hayır, tam olarak size noksansız ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmış olmazsınız. Bakara:272).
Bizim ise her şeyde olduğu gibi iman ve hidayetde de Allahın lütfuna, rahmetine, mağfiretine ihtiyarcığımız vardır. Öyle bir ihtiyaç ki ondan başkası bize ne iman verebilir ne hidayet edebilir. Nede bir ihtiyacımızı giderebilir. Bunu anladığımızda hükümsüz olduğumuzu anlarız.
Burada anlamamız gereken kulun Rabbine öyle bir sığınması ,öyle bir bağ kurması, öyle bir yönelip yalvarması gerekir ki. Allah onun tövbesini kabul edip bağışlasın. Onu doğru yolunu göstersin. İhtiyaçlarını gidersin. Kul nasılsa Rabbimizin istediği olur. İster cennetine, ister cehennemine atar derse ve çalışmazsa elde edeceği yine kendi eliyle işleyeceğidir.
Ayeti Kerimelerde:
"Biz sizi pek yakında gelecek bir azap ile uyardık. Kişi o gün kendi elleriyle işlediklerine bakar. O gün kâfir: "Ah ne olurdu, ben toprak olaydım!" der."(Nebe 40).
Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılarak öğüt verilip de ondan yüz çevirenden ve kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zâlim kim olabilir? Biz onu (Kur’an’ı) anlamasınlar diye, onların kalplerinin üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da onlar aslâ hidayete gelmezler. Kehf 57).
İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde fesat baş gösterdi. Allah işlediklerinden bir kısmını onlara tattırıyor ki, belki dönerler. Rum 41),
Görüldüğü üzere işerlerini kadere bağlayıp çalışmayanlar ancak helak olur. Allah herkesi hakkettiğini verir zerre zulüm etmez. O mümindir. Kullarına emniyet eden koruyandır.
Ayetlerde imandan sonra sâlih amelde geçmektedir.
Ayeti kerimede:
İman edip de sâlih ameller işleyenler ise cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. (Bakara: 82).
Bir kul sadece iman edince kendi haline bırakılmamaktadır. Allah onun yaptıklarını izlemektedir. Aslında ezelden ne yapacağını biliyordu. Bu bizim inkar edip biz bunları yapmadık diyemememiz içindir. Dünya imtihanında her ne işlersek elde edeceğimiz yine o olucaktır. Allah ise lütfuyla amellerimizi kabul ederse onların sevaplarını artırmaya ve kat kat ecir vermeye kadirdir.
Kısaca kul ne kadar Rabbine bağlı ve güveniyorsa. O derece hayırlara iman sahihi olur. Allahım imanımızı artır diye dua etmemiz gerekmektedir.
Ayet ve hadislerle de ilim öğrenerek ,Rabbimizi tanımaya bilmeye çalışarak ,emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak imanımızı artırmış oluruz.
Aslında hayırlı sâlih amellerle ömrümüzü Allah uzatabilir. O dilerse buda mümkündür. Ayetleri ve hadisleri incelediğimizde sâlih amel olmazsa olmaz gibi çok zikrettiği görülmektedir. Çünkü kul elleriyle işledikleriyle cenneti ve cehennemi hak edicektir. Fakat şu var ki hiçbirimizin ameli sonsuz cenneti kazanmamıza yetmez. Yine Allah lütfuyla cennetine alıcaktır. Kul bunu iyice kavradığında Allaha öyle bir ihtiyacımız olduğunu anlayacak ve uyanacaktır ki biz şuana kadar ne yaptık diyecektir. Öyle ameller işlenir ki nefs girer kibir, riya girer elde ediceği sırf zahmettir.
O zaman en başta iman eden tüm müminlerin nefsini Allahın düşmanı görmeli ve onla mücadeleye girişmelidir. İkincisi nefsin arkadaşı şeytanın vesveselerinden her daim Allaha sığınmalıdır.
Allahın mümin ismi ile tecelli ettiği kullar hem emniyette olur .hem de kendisinden iman fışkırır. Sürekli hayra koşar. Buda Allahın lütfudur. Bir kul tüm hayrın sahibi Allah olduğunu bilince hükümsüz olduğunu anlar. Rabbinin lütfuyla hayır işleyebildiğini gözü ile görür.
Bir düşünelim sağlık nimeti vermese kim sâlih amel işleyebilir, hayra karşı istek vermese kim hayır işleyebilir. Şunu da unutmamalıyız ki kalbi günahlarla karartanlardan hayır çıkamaz. Çıksa bile riya gösteriş yapar yok olur. Bu kadar ince ve titizdir .Peki bizler kimiz hangi amelimize güveniyoruz ki hem insanlara hem Rabbimize karşı kibirlenmekteyiz.
Ayeti kerimede:
İnsan, bizim kendisini nutfeden (kerih bir sudan) yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir. Yasin: 77)
Ben oldum ,ben yaptım, ben en iyiyim diyen ve azıcık ilmiyle kibirlenen bu kulların elde ediceği şeyler acıktır. Oysa nefs belasından kurtulmazsak helaktayız. Bir kulun şu ahir zamanda imanını koruması ancak Allahın mümin ismiyle okulunu korumasından geçer.
O zaman halkı bırakıp Hakka yöneldiğimizde ve kendi nefsimizle uğraştığımızda her şeyin güzelleşeceğini anlayabiliriz. Çünkü insan kendini beğenir, amelini beğenir, ibadetlerini beğenir elde ne kaldı sıfır. Nefs aldı götürdü.
Bunları iyi tefekkür etmeliyiz. Bunlar kullarla meşgul olan ama Rabbini unutan kullar için öğüttür.
Her daim ,her an muhtaçsın Rabbine. Kim kurtaracak seni ne malın ,ne ailen kurtaramaz. Allah kurtarır.
Allah öyle bir Mümindir ki inanıp sâlih amel işleyen kullarını hem dünyada, hem ahirette koruyacaktır. İmanımıza dünya menfaatleri ve nefsimizi karıştırdığımızda ise hak ettiğimiz ancak cehennemdir. Yine söylüyoruz ki bu halde olan tüm kulları aklını başına getirmeye kurtarmaya kadir olan yalnız Mümin olan Allah’tır.
Allah öyle bir Mümindir ki elbette kendisini inanan ve yönelen ,nefs putunun isteklerine uymayan, mücadele eden kuran ve sünnete uyan kullarını kurtaracaktır.
Diğeri ise ayeti kerimesinde:
Resulüm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?) Furkan 43),
Bu 72 fırkada zaten imanlarına menfaat ,ün ,madde, dünyalık ne varsa karıştırdığından helak olmuştur. Amellerinde gösteriş vardır ki bunlarla kurtulacağını sanırlar. Oysa ki Allah ayeti kerimede:
Yazıklar olsun o namaz kılanların haline! Ki onlar kıldıkları namazdan gâfildirler. Onlar riyakârlık (gösteriş) yaparlar. Zekâtı da menederler. Maun : 4,5,6,7).
Namaz kılmayanların hali şöyle dursun ayeti kerimede namaz kılıp gafil olanlar dahi kınanmıştır. Bin sene ibadet yap. Riya ile yaptınsa elde ediceğin yine günahtır. Nefsine yaptın .nefsin için olan Allah için olur mu? İbadet etti desinler, mümin desinler, sevsinler diye kıldın. Böyle olan kullar hem tövbe etmeleridir. Rabbimiz korusun inşaAllah.
Bu yazılanlar öğüttür. Öğüt ancak müminlere fayda sağlar. Gerisiyle zaten alakamız yoktur.
Ayeti kerimede:
“Sizden Hiçbir Ücret İstemeyenlere Uyun, Onlar Doğru Yoldadırlar.”(Yâsin: 21)
Bu 72 fırkayı buradan anlayabilirsiniz 1 fırka kurtuluştadır. Oda Allahın lütfuyla kurtardıklarıdır. Biz kul dosdoğru yoluna Rabbine değilde kullara soruyorsa, uydum kalabalığa diyerek gidiyorsa ebetteki ahiret hayatı mahvolur. Kurtaracak olan Allah olduğuna göre bir nefsle mücadeleye gir ondan sonra Rabbine ihlaslı sığın .O dosdoğru yoluna yine Rabbimiz bulduracaktır.
Ben iyiyim, ben en doğruyum, ben en iyisiyim diyenlere ise ayeti kerimede:
" De ki: “Herkes kendi yaratılışına (mizaç ve karakterine) göre hareket eder. Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.” İsra: 84).
" İnsanlardan bir takım beyinsizler: “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?” diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah’ındır. O kimi dilerse onu doğru yola iletir. Bakara 142).
Bakınız Yüce Rabbimiz kimi dilersem diyor. Sen doğru olma, Rabbine de yönelme, gayrette etme, Rabbinden cenneti bekle. Böyle olunca buda pislik nefsdendir. Çalışmaz ama ister.
Allah lütfuyla bizi cennete aldıklarından etsin amin. Kul öyle kibirlidir ki ben cenneti kazandım der amelde yapmaz. Bunlar nefs oyunlarıdır. İbadet yapmasın kalbim temiz desin. Nefs rahat etsin.
Kula düşen gayrettir ,çalışmadır hayrettir.
Allah mümindir. Kendisi her daim emniyettedir. Dilediklerini Emniyete kavuşturur. Öyle bir emniyet ki dünyada ,ahirette rahmettir.
Kullarını dertlerden, sıkıntılardan, belalardan emniyette tutup koruyan yine odur. Eğer ellerimizle işlediklerimizden Allah bizi cezalandırsa dünyada ceza almayan helak olmayan kimse kalmayacaktı. Allah zaman vererek aslında kafir olsun mümin olsun tüm kullarını Mümin ismiyle emniyette tutmuştur.
Allahın korudukları kulların amellerinide emniyette tutar ki ne nefs karışır riya yapar ne şeytan karışır .
Mümin bir kul iptilaya uğradığında, derde düştüğünde Rabbine dua eder. Yine Mümin ismiyle kulunu sıkıntısını gideren ,koruyan sonsuz Mümin olan Allah’tır.
Yerde ve gökte ne varsa her an Emniyet verip koruyan yine odur ki böyle düzen asla bozulmaz. Ne gökler düşer, ne gezenler birbirine çarpar ,ne yeryüzü harap olur. Alemlere emniyet verip koruyan yine Allah’tır.
Dünyada 7,5 milyar insanın var olduğunu düşünelim. Allahın her an Mümin ismiyle hem imanlarımızı, hem maddi ,manevi her şeyden kullarını korumaktadır.
Bizler bunu beşer aklımızla anlayamayız ve bilemeyiz. Kuşları uçarken turanda odur ki düşmezler.
Bir iş yaptık ve çok uğraştık ,emek verdik, zamanımızı harcadık .Bunun bozulmasına, emeklerimizin yok olmasına ne kadar üzülürüz değil mi? İşte Yüce Allahta aslında inanan müminlerin sâlih amellerini koruduğunu, emeklerin asla boşa gitmeyeceğini Mümin ismiyle garantilemiştir. Hiçbir şeyi unutmaz ,her şeyi görür, bir zerre haksızlık yapmaz, bir zerre hayırıda ziyan etmeyen Rabbimiz alemlere karşı çok lütufkârdır. Ecirleride bol bol verendir.
Bu gibi örnekleri ,ayet ve hadisleri tefekkür edelim. Allahın bir ismi şerifi dahi anlatılamayacağı, bilinemeyeceği görülür.
Ayeti Kerimelede:
"O Mümin'dir. (Emniyete kavuşturandır.)" (Haşr: 23).
Allahın dilemediği hiç kimse iman edemez.Allahın dilemediği hiç kimse hidayete eremez.
O dilediğini yapar.
Ayeti Kerimelerde:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileri ile konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu bunu bilmezler. Enam 111).
Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha lâyıktır, mağfiret sahibi de O'dur. Müddesir 56).
Allah en kesin şekilde şu ayeti kerime ile şöyle buyurmaktadır:
"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. “İnsan :30).
Ayeti kerimelerde anlaşılacağı gibi bir kulun kendisini Allaha sevdirmesi gerekir. Eğer iman nimetini Allah onun kalbine yerleştirmezse bunun şükrü bile nasıl olması gerekir. İmandan sonra ise hidayet ederek dosdoğru yolunu buldurmuşsa bu kul kurtuluşa ermiştir. Demek ki ilk önce imanımızın değerini bilmemiz gerekir. Yalnız Allahın vermesiyle iman sahibi olduğumuzu ve bizi karanlıklar içinde bırakırsa nura asla kavuşamayacağımızı anlamamız gerekir. O alemlere hükmeder. Hiçbir kuluna ihtiyacı yoktur. İman etmesinede ihtiyacı yoktur.
Ayeti kerimede:
Musa demişti ki: “Eğer siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi de inkâr etseniz, şüphesiz ki Allah zengindir, hamdedilmeye lâyıktır. ”İbrahim:8),
Bizim ibadet ve amellerimizde ihtiyacı yoktur. Her yaptığımız ameller kendi nefsimizedir. Allah kullarını Mümin ismiyle imana çağırır ve kurtarır.
"İnsanları hidayete erdirmek senin üzerine borç değildir. Şu kadar var ki, Allah dilediği kimseye hidayet eder. Hayır olarak harcadığınız her şey kendiniz içindir. Zaten siz yalnız Allah rızâsını kazanmak için infak edersiniz. Verdiğiniz her hayır, tam olarak size noksansız ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmış olmazsınız. Bakara:272).
Bizim ise her şeyde olduğu gibi iman ve hidayetde de Allahın lütfuna, rahmetine, mağfiretine ihtiyarcığımız vardır. Öyle bir ihtiyaç ki ondan başkası bize ne iman verebilir ne hidayet edebilir. Nede bir ihtiyacımızı giderebilir. Bunu anladığımızda hükümsüz olduğumuzu anlarız.
Burada anlamamız gereken kulun Rabbine öyle bir sığınması ,öyle bir bağ kurması, öyle bir yönelip yalvarması gerekir ki. Allah onun tövbesini kabul edip bağışlasın. Onu doğru yolunu göstersin. İhtiyaçlarını gidersin. Kul nasılsa Rabbimizin istediği olur. İster cennetine, ister cehennemine atar derse ve çalışmazsa elde edeceği yine kendi eliyle işleyeceğidir.
Ayeti Kerimelerde:
"Biz sizi pek yakında gelecek bir azap ile uyardık. Kişi o gün kendi elleriyle işlediklerine bakar. O gün kâfir: "Ah ne olurdu, ben toprak olaydım!" der."(Nebe 40).
Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılarak öğüt verilip de ondan yüz çevirenden ve kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zâlim kim olabilir? Biz onu (Kur’an’ı) anlamasınlar diye, onların kalplerinin üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da onlar aslâ hidayete gelmezler. Kehf 57).
İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde fesat baş gösterdi. Allah işlediklerinden bir kısmını onlara tattırıyor ki, belki dönerler. Rum 41),
Görüldüğü üzere işerlerini kadere bağlayıp çalışmayanlar ancak helak olur. Allah herkesi hakkettiğini verir zerre zulüm etmez. O mümindir. Kullarına emniyet eden koruyandır.
Ayetlerde imandan sonra sâlih amelde geçmektedir.
Ayeti kerimede:
İman edip de sâlih ameller işleyenler ise cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. (Bakara: 82).
Bir kul sadece iman edince kendi haline bırakılmamaktadır. Allah onun yaptıklarını izlemektedir. Aslında ezelden ne yapacağını biliyordu. Bu bizim inkar edip biz bunları yapmadık diyemememiz içindir. Dünya imtihanında her ne işlersek elde edeceğimiz yine o olucaktır. Allah ise lütfuyla amellerimizi kabul ederse onların sevaplarını artırmaya ve kat kat ecir vermeye kadirdir.
Kısaca kul ne kadar Rabbine bağlı ve güveniyorsa. O derece hayırlara iman sahihi olur. Allahım imanımızı artır diye dua etmemiz gerekmektedir.
Ayet ve hadislerle de ilim öğrenerek ,Rabbimizi tanımaya bilmeye çalışarak ,emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak imanımızı artırmış oluruz.
Aslında hayırlı sâlih amellerle ömrümüzü Allah uzatabilir. O dilerse buda mümkündür. Ayetleri ve hadisleri incelediğimizde sâlih amel olmazsa olmaz gibi çok zikrettiği görülmektedir. Çünkü kul elleriyle işledikleriyle cenneti ve cehennemi hak edicektir. Fakat şu var ki hiçbirimizin ameli sonsuz cenneti kazanmamıza yetmez. Yine Allah lütfuyla cennetine alıcaktır. Kul bunu iyice kavradığında Allaha öyle bir ihtiyacımız olduğunu anlayacak ve uyanacaktır ki biz şuana kadar ne yaptık diyecektir. Öyle ameller işlenir ki nefs girer kibir, riya girer elde ediceği sırf zahmettir.
O zaman en başta iman eden tüm müminlerin nefsini Allahın düşmanı görmeli ve onla mücadeleye girişmelidir. İkincisi nefsin arkadaşı şeytanın vesveselerinden her daim Allaha sığınmalıdır.
Allahın mümin ismi ile tecelli ettiği kullar hem emniyette olur .hem de kendisinden iman fışkırır. Sürekli hayra koşar. Buda Allahın lütfudur. Bir kul tüm hayrın sahibi Allah olduğunu bilince hükümsüz olduğunu anlar. Rabbinin lütfuyla hayır işleyebildiğini gözü ile görür.
Bir düşünelim sağlık nimeti vermese kim sâlih amel işleyebilir, hayra karşı istek vermese kim hayır işleyebilir. Şunu da unutmamalıyız ki kalbi günahlarla karartanlardan hayır çıkamaz. Çıksa bile riya gösteriş yapar yok olur. Bu kadar ince ve titizdir .Peki bizler kimiz hangi amelimize güveniyoruz ki hem insanlara hem Rabbimize karşı kibirlenmekteyiz.
Ayeti kerimede:
İnsan, bizim kendisini nutfeden (kerih bir sudan) yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir. Yasin: 77)
Ben oldum ,ben yaptım, ben en iyiyim diyen ve azıcık ilmiyle kibirlenen bu kulların elde ediceği şeyler acıktır. Oysa nefs belasından kurtulmazsak helaktayız. Bir kulun şu ahir zamanda imanını koruması ancak Allahın mümin ismiyle okulunu korumasından geçer.
O zaman halkı bırakıp Hakka yöneldiğimizde ve kendi nefsimizle uğraştığımızda her şeyin güzelleşeceğini anlayabiliriz. Çünkü insan kendini beğenir, amelini beğenir, ibadetlerini beğenir elde ne kaldı sıfır. Nefs aldı götürdü.
Bunları iyi tefekkür etmeliyiz. Bunlar kullarla meşgul olan ama Rabbini unutan kullar için öğüttür.
Her daim ,her an muhtaçsın Rabbine. Kim kurtaracak seni ne malın ,ne ailen kurtaramaz. Allah kurtarır.
Allah öyle bir Mümindir ki inanıp sâlih amel işleyen kullarını hem dünyada, hem ahirette koruyacaktır. İmanımıza dünya menfaatleri ve nefsimizi karıştırdığımızda ise hak ettiğimiz ancak cehennemdir. Yine söylüyoruz ki bu halde olan tüm kulları aklını başına getirmeye kurtarmaya kadir olan yalnız Mümin olan Allah’tır.
Allah öyle bir Mümindir ki elbette kendisini inanan ve yönelen ,nefs putunun isteklerine uymayan, mücadele eden kuran ve sünnete uyan kullarını kurtaracaktır.
Diğeri ise ayeti kerimesinde:
Resulüm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?) Furkan 43),
Bu 72 fırkada zaten imanlarına menfaat ,ün ,madde, dünyalık ne varsa karıştırdığından helak olmuştur. Amellerinde gösteriş vardır ki bunlarla kurtulacağını sanırlar. Oysa ki Allah ayeti kerimede:
Yazıklar olsun o namaz kılanların haline! Ki onlar kıldıkları namazdan gâfildirler. Onlar riyakârlık (gösteriş) yaparlar. Zekâtı da menederler. Maun : 4,5,6,7).
Namaz kılmayanların hali şöyle dursun ayeti kerimede namaz kılıp gafil olanlar dahi kınanmıştır. Bin sene ibadet yap. Riya ile yaptınsa elde ediceğin yine günahtır. Nefsine yaptın .nefsin için olan Allah için olur mu? İbadet etti desinler, mümin desinler, sevsinler diye kıldın. Böyle olan kullar hem tövbe etmeleridir. Rabbimiz korusun inşaAllah.
Bu yazılanlar öğüttür. Öğüt ancak müminlere fayda sağlar. Gerisiyle zaten alakamız yoktur.
Ayeti kerimede:
“Sizden Hiçbir Ücret İstemeyenlere Uyun, Onlar Doğru Yoldadırlar.”(Yâsin: 21)
Bu 72 fırkayı buradan anlayabilirsiniz 1 fırka kurtuluştadır. Oda Allahın lütfuyla kurtardıklarıdır. Biz kul dosdoğru yoluna Rabbine değilde kullara soruyorsa, uydum kalabalığa diyerek gidiyorsa ebetteki ahiret hayatı mahvolur. Kurtaracak olan Allah olduğuna göre bir nefsle mücadeleye gir ondan sonra Rabbine ihlaslı sığın .O dosdoğru yoluna yine Rabbimiz bulduracaktır.
Ben iyiyim, ben en doğruyum, ben en iyisiyim diyenlere ise ayeti kerimede:
" De ki: “Herkes kendi yaratılışına (mizaç ve karakterine) göre hareket eder. Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.” İsra: 84).
" İnsanlardan bir takım beyinsizler: “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?” diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah’ındır. O kimi dilerse onu doğru yola iletir. Bakara 142).
Bakınız Yüce Rabbimiz kimi dilersem diyor. Sen doğru olma, Rabbine de yönelme, gayrette etme, Rabbinden cenneti bekle. Böyle olunca buda pislik nefsdendir. Çalışmaz ama ister.
Allah lütfuyla bizi cennete aldıklarından etsin amin. Kul öyle kibirlidir ki ben cenneti kazandım der amelde yapmaz. Bunlar nefs oyunlarıdır. İbadet yapmasın kalbim temiz desin. Nefs rahat etsin.
Kula düşen gayrettir ,çalışmadır hayrettir.
Allah mümindir. Kendisi her daim emniyettedir. Dilediklerini Emniyete kavuşturur. Öyle bir emniyet ki dünyada ,ahirette rahmettir.
Kullarını dertlerden, sıkıntılardan, belalardan emniyette tutup koruyan yine odur. Eğer ellerimizle işlediklerimizden Allah bizi cezalandırsa dünyada ceza almayan helak olmayan kimse kalmayacaktı. Allah zaman vererek aslında kafir olsun mümin olsun tüm kullarını Mümin ismiyle emniyette tutmuştur.
Allahın korudukları kulların amellerinide emniyette tutar ki ne nefs karışır riya yapar ne şeytan karışır .
Mümin bir kul iptilaya uğradığında, derde düştüğünde Rabbine dua eder. Yine Mümin ismiyle kulunu sıkıntısını gideren ,koruyan sonsuz Mümin olan Allah’tır.
Yerde ve gökte ne varsa her an Emniyet verip koruyan yine odur ki böyle düzen asla bozulmaz. Ne gökler düşer, ne gezenler birbirine çarpar ,ne yeryüzü harap olur. Alemlere emniyet verip koruyan yine Allah’tır.
Dünyada 7,5 milyar insanın var olduğunu düşünelim. Allahın her an Mümin ismiyle hem imanlarımızı, hem maddi ,manevi her şeyden kullarını korumaktadır.
Bizler bunu beşer aklımızla anlayamayız ve bilemeyiz. Kuşları uçarken turanda odur ki düşmezler.
Bir iş yaptık ve çok uğraştık ,emek verdik, zamanımızı harcadık .Bunun bozulmasına, emeklerimizin yok olmasına ne kadar üzülürüz değil mi? İşte Yüce Allahta aslında inanan müminlerin sâlih amellerini koruduğunu, emeklerin asla boşa gitmeyeceğini Mümin ismiyle garantilemiştir. Hiçbir şeyi unutmaz ,her şeyi görür, bir zerre haksızlık yapmaz, bir zerre hayırıda ziyan etmeyen Rabbimiz alemlere karşı çok lütufkârdır. Ecirleride bol bol verendir.
Bu gibi örnekleri ,ayet ve hadisleri tefekkür edelim. Allahın bir ismi şerifi dahi anlatılamayacağı, bilinemeyeceği görülür.