Hümeze Sûre-i Şerif'i (1)
Sûre-i Şerif'in Takdimi:
Mekke-i mükerreme döneminde İnşirâh sûre-i şerif'inden sonra nâzil olmuştur. Dokuz Âyet-i kerime, otuz kelime ve yüz otuz harften müteşekkildir. "Kıyâmet" sûre-i şerif'inden sonra, "Mürselât" sûre-i şerif'inden önce nãzil olmuştur.
Birinci Âyet-i kerime'de geçen ve "Başkalarının arkasından çekiştirmeyi huy edinen kimse" mânâsına gelen "Hümeze" kelimesi bu Sûre-i şerif'e isim olmuştur.
Muhtevâsı:
Bu mübârek Sûre-i celîle'de insanları arkadan çekiştiren, kaş-göz işaretiyle alay edip küçük düşürmeye çalışan, koğuculuk yapan kimseler kınanmakta; altın ve gümüş biriktirmeyi, mal ve mülk edinmeyi tek hedef seçip ölümü ve ahireti unutan, dünyada devamlı kalacağını zanneden bir takım kimselerin, Hakk'a yönelmedikleri takdirde acıklı bir azaba uğrayacakları beyan edilmektedir.
Büyük Aldanış:
Allah-u Teâlâ dargınlığa kırgınlığa sebep olacak sözleri birbirine taşımayı, küçük düşürücü, güldürücü hareketlerle insanların ayıplarını, noksanlarını ortaya koymayı ve rencide etmeyi şiddetle yasaklamaktadır.
"Arkadan çekiştirip yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı âdet edinen herkesin vay hâline!" (Hümeze: 1)
"Hümeze" ve "Lümeze"; insanları arkadan çekiştiren, kişilerin şahsiyet ve haysiyetlerini yaralayan kimselere denir.
Bu huyları üzerinde bulunduranlar kendilerini beğendikleri için başkalarını küçümserler, hoşlarına gitmeyecek kötü lâkaplar takarlar, söze yalan katarak ve arada söz taşıyarak insanların arasını açarak koğuculuk yaparlar, herkesin ayıbını, kusurunu ve eksikliklerini araştırırlar, el-kol, kaş-göz işaretleriyle alay edip eğlenceye alırlar, iğneleyici ve taşlayıcı sözler söyleyerek gönül endişesi yaparlar, kişilerin hareketlerini ve sözlerini taklit ederek güldürmeye çalışırlar. Nefsi ve şeytanı tarafından kandırıldığı için alışkanlık hâline getirdikleri bu işin, düşüklüğün ta kendisi olduğunu da bilmezler.
İşte bu gibi gibi kimselerin vay hâline!
"O ki, mal toplamış ve onu tekrar tekrar saymıştır." (Hümeze: 2)
Servet hırsına kapılarak malını yığar ve onu defalarca sayar durur, saydıkça zevk alır, Allah-u Teâlâ'nın o maldaki hakkını vermez, hayra sarfetmez, ölüm ve ahiret hiç aklına gelmez. Zenginliğiyle şımarır. Gün gelip dünyadan ayrılacağını, bilcümle malının bu dünyada kalacağını hiç düşünmez. Malına son derece güvenir, bir takım hülyalara dalar, büyük emeller taşır. O fâni serveti sayesinde büyük bir mevki sahibi olduğunu zanneder, küstahlaştıkça küstahlaşır.
"O, malının kendisini ebedi kılacağını zanneder." (Hümeze: 3)
Gün gelip öleceğini, bu dünyadan ayrılacağını, bütün mal ve mülkünü bırakıp gideceğini, toplayıp yığdığı servetinin kendisine büyük bir vebal olacağını, belki de en sevmediği kimselere kalacağını hiç aklına hayâline getirmez. Hatta ve hatta malının kendisini hayatta bırakacağını sanır. Sanki ebedîlik için söz almış gibi bütün hayalleri hülyaları hep bu noktadadır.
_____________________________________________________________________________________
Hümeze Sûre-i Şerif'i (2)
Tutuşturulmuş Ateş:
Büyük bir aldanış içine giren, hak-hukuk tanımayan bu zavallı bedbahtların korkunç âkıbetine gelince;
"Hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır." (Hümeze: 4)
Cehennemin bir ismi olan "Hutame", yaptıklarına uygun olarak "Hümeze" ve "Lümeze"ye verilecek cezâdır.
Cehenneme bu ismin verilmesi, içine atılan her şeyi ezdiği, kırıp ufaladığı, yakıp bitirdiği içindir. Oraya atılanları artık hiç kimse kurtaramaz.
"Resul'üm! Hutame'nin ne olduğunu sen bilir misin?" (Hümeze: 5)
Bu soru bu cehennem ateşinin ne derece ürpertici olduğunu, hafsalanın alamayacağı kadar korkunç olduğunu, diğer ateşlere hiç benzemediğini göstermektedir.
"O, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir." (Hümeze: 6)
Ebedî olarak sönmek bilmez.
Kur'an-ı kerim'de sadece bu Âyet-i kerime'de cehennem ateşine "Allah'ın ateşi" denilmiş, ateş Allah-u Teâlâ'ya nispet edilmiştir. Bu ilâhî beyandan, haram-helâl demeden mal-mülk toplayanlara, servetinin çokluğu ile kibirlenenlere Allah-u Teâlâ'nın ne kadar gadap ettiği anlaşılmaktadır.
"Öyle bir ateş ki, tırmanıp kalplerin üstüne çıkar." (Hümeze: 7)
Tutuşturulmuş korkunç ateş, karşılaştığı her şeyi yakıp tahrip eder ve kâfirlerin yüreklerinin içinden sarıp yakalar, cesetlerinden başka gönüllerine kadar çıkar, iç kısımlara kadar nüfuz eder, canlarını yakar. O ateş öyle kahredici bir ateştir!
"O, onların üzerine kapatılacaktır." (Hümeze: 8)
Cehennem kapıları bir daha açılmamak üzere kâfirlerin üzerine ebedî olarak kapatılır ve kilitlenir. Açık bir delik bile kalmaz. Artık sonsuza kadar kalacakları kesin olarak belli olduğu için, çıkıp kurtulma ümitlerini de yitirirler, ister istemez kaderlerine râzı olurlar, azapları ile başbaşa kalırlar.
"(Onlar) uzatılmış direklere bağlı olarak." (Hümeze: 9)
Kâfirler tıpkı ahıra konup direklere bağlanan ve üzerlerine ahırın kapısı sürgülenen hayvanlar gibi, uzatılmış direkler arasında bağlı olarak çepeçevre azaplar içinde kalırlar. Onlara her türlü rahatlık ve istirahat, iyilik ve güzellik ebediyyen haram olur.
ÖMER ÖNGÜT -kuddise sırruh
Sûre-i Şerif'in Takdimi:
Mekke-i mükerreme döneminde İnşirâh sûre-i şerif'inden sonra nâzil olmuştur. Dokuz Âyet-i kerime, otuz kelime ve yüz otuz harften müteşekkildir. "Kıyâmet" sûre-i şerif'inden sonra, "Mürselât" sûre-i şerif'inden önce nãzil olmuştur.
Birinci Âyet-i kerime'de geçen ve "Başkalarının arkasından çekiştirmeyi huy edinen kimse" mânâsına gelen "Hümeze" kelimesi bu Sûre-i şerif'e isim olmuştur.
Muhtevâsı:
Bu mübârek Sûre-i celîle'de insanları arkadan çekiştiren, kaş-göz işaretiyle alay edip küçük düşürmeye çalışan, koğuculuk yapan kimseler kınanmakta; altın ve gümüş biriktirmeyi, mal ve mülk edinmeyi tek hedef seçip ölümü ve ahireti unutan, dünyada devamlı kalacağını zanneden bir takım kimselerin, Hakk'a yönelmedikleri takdirde acıklı bir azaba uğrayacakları beyan edilmektedir.
Büyük Aldanış:
Allah-u Teâlâ dargınlığa kırgınlığa sebep olacak sözleri birbirine taşımayı, küçük düşürücü, güldürücü hareketlerle insanların ayıplarını, noksanlarını ortaya koymayı ve rencide etmeyi şiddetle yasaklamaktadır.
"Arkadan çekiştirip yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı âdet edinen herkesin vay hâline!" (Hümeze: 1)
"Hümeze" ve "Lümeze"; insanları arkadan çekiştiren, kişilerin şahsiyet ve haysiyetlerini yaralayan kimselere denir.
Bu huyları üzerinde bulunduranlar kendilerini beğendikleri için başkalarını küçümserler, hoşlarına gitmeyecek kötü lâkaplar takarlar, söze yalan katarak ve arada söz taşıyarak insanların arasını açarak koğuculuk yaparlar, herkesin ayıbını, kusurunu ve eksikliklerini araştırırlar, el-kol, kaş-göz işaretleriyle alay edip eğlenceye alırlar, iğneleyici ve taşlayıcı sözler söyleyerek gönül endişesi yaparlar, kişilerin hareketlerini ve sözlerini taklit ederek güldürmeye çalışırlar. Nefsi ve şeytanı tarafından kandırıldığı için alışkanlık hâline getirdikleri bu işin, düşüklüğün ta kendisi olduğunu da bilmezler.
İşte bu gibi gibi kimselerin vay hâline!
"O ki, mal toplamış ve onu tekrar tekrar saymıştır." (Hümeze: 2)
Servet hırsına kapılarak malını yığar ve onu defalarca sayar durur, saydıkça zevk alır, Allah-u Teâlâ'nın o maldaki hakkını vermez, hayra sarfetmez, ölüm ve ahiret hiç aklına gelmez. Zenginliğiyle şımarır. Gün gelip dünyadan ayrılacağını, bilcümle malının bu dünyada kalacağını hiç düşünmez. Malına son derece güvenir, bir takım hülyalara dalar, büyük emeller taşır. O fâni serveti sayesinde büyük bir mevki sahibi olduğunu zanneder, küstahlaştıkça küstahlaşır.
"O, malının kendisini ebedi kılacağını zanneder." (Hümeze: 3)
Gün gelip öleceğini, bu dünyadan ayrılacağını, bütün mal ve mülkünü bırakıp gideceğini, toplayıp yığdığı servetinin kendisine büyük bir vebal olacağını, belki de en sevmediği kimselere kalacağını hiç aklına hayâline getirmez. Hatta ve hatta malının kendisini hayatta bırakacağını sanır. Sanki ebedîlik için söz almış gibi bütün hayalleri hülyaları hep bu noktadadır.
_____________________________________________________________________________________
Hümeze Sûre-i Şerif'i (2)
Tutuşturulmuş Ateş:
Büyük bir aldanış içine giren, hak-hukuk tanımayan bu zavallı bedbahtların korkunç âkıbetine gelince;
"Hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır." (Hümeze: 4)
Cehennemin bir ismi olan "Hutame", yaptıklarına uygun olarak "Hümeze" ve "Lümeze"ye verilecek cezâdır.
Cehenneme bu ismin verilmesi, içine atılan her şeyi ezdiği, kırıp ufaladığı, yakıp bitirdiği içindir. Oraya atılanları artık hiç kimse kurtaramaz.
"Resul'üm! Hutame'nin ne olduğunu sen bilir misin?" (Hümeze: 5)
Bu soru bu cehennem ateşinin ne derece ürpertici olduğunu, hafsalanın alamayacağı kadar korkunç olduğunu, diğer ateşlere hiç benzemediğini göstermektedir.
"O, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir." (Hümeze: 6)
Ebedî olarak sönmek bilmez.
Kur'an-ı kerim'de sadece bu Âyet-i kerime'de cehennem ateşine "Allah'ın ateşi" denilmiş, ateş Allah-u Teâlâ'ya nispet edilmiştir. Bu ilâhî beyandan, haram-helâl demeden mal-mülk toplayanlara, servetinin çokluğu ile kibirlenenlere Allah-u Teâlâ'nın ne kadar gadap ettiği anlaşılmaktadır.
"Öyle bir ateş ki, tırmanıp kalplerin üstüne çıkar." (Hümeze: 7)
Tutuşturulmuş korkunç ateş, karşılaştığı her şeyi yakıp tahrip eder ve kâfirlerin yüreklerinin içinden sarıp yakalar, cesetlerinden başka gönüllerine kadar çıkar, iç kısımlara kadar nüfuz eder, canlarını yakar. O ateş öyle kahredici bir ateştir!
"O, onların üzerine kapatılacaktır." (Hümeze: 8)
Cehennem kapıları bir daha açılmamak üzere kâfirlerin üzerine ebedî olarak kapatılır ve kilitlenir. Açık bir delik bile kalmaz. Artık sonsuza kadar kalacakları kesin olarak belli olduğu için, çıkıp kurtulma ümitlerini de yitirirler, ister istemez kaderlerine râzı olurlar, azapları ile başbaşa kalırlar.
"(Onlar) uzatılmış direklere bağlı olarak." (Hümeze: 9)
Kâfirler tıpkı ahıra konup direklere bağlanan ve üzerlerine ahırın kapısı sürgülenen hayvanlar gibi, uzatılmış direkler arasında bağlı olarak çepeçevre azaplar içinde kalırlar. Onlara her türlü rahatlık ve istirahat, iyilik ve güzellik ebediyyen haram olur.
ÖMER ÖNGÜT -kuddise sırruh