Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler (38)
Hikmet Arayan Süzülüp Geçer
Bir ihvan; "Bu sene üçüncü defa Hacc'a gitsem!" diye içinden geçiriyormuş. Manâda; üçüncü defa gidip gelmiş. Bir yoldaymış, aşağısı çok uçurum imiş aşağıya düşmüş ve birisi de kendisine silâh çekmiş ve çok korkmuş.
Efendi Hazretlerimiz'e rüyâyı arz ettiğinde mübarekler şöyle buyurdular:
"Efendim, nafile ibadetlerin hepsi güzeldir. Hacc da çok güzeldir. Yalnız nafile ibadetlerin fazileti içinde bir tehlike vardır. O gördüğünüz uçurumları size arzedelim:
Şu tehlike vardır ki; Medine-i Münevvere ulemâsından Süfyân-ı Sevrî Hazretleri bir arkadaşının Hacc ziyaretine gider. Arkadaşı ikram maksadıyla oğluna "Evladım, geçen seneki değil de bu sene Hacc'tan getirdiğim tabağı getir" der.
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri; "Eyvah!.. İkisinide birden yaktınız" buyurur arkadaşına.
Bir kelime ile... Ne idi bu kelime? "Geçen seneki değil de bu sene Hacc'tan getirdiğim tabağı getir."
Yani bir kelime ile iki defa Hacc'a gittiğini ifa etmesiyle riyâ giriyor, ikisininde birden sevabı yok oluyor.
Anlatabildik mi? Bu kadar incedir riyâ...
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyururlar:
"Riyâ; gece karanlığında kara kayanın üzerindeki siyah karıncadan da daha ince sızar."
İnsanı bu tehlikeden ancak Allah-u Teâlâ'nın nuru kurtarır, başkası kurtaramaz.
Riyâ bu kadar gizli girer ve insanın helâkına vesile olur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde ise şöyle buyuruyor:
"İbadetini riyâ ve dünyevî maksat ve hesaplardan hâlis et! O halde az bir amel senin için kâfidir." (Camius-sağir)
İhlâs her işin temelidir. İhlâs kaybolduğu zaman her şey kaybolur. Kalpte maraz oluşur. Böylece kişi tasarruf-u ilâhiden çıkar, kayar gider. Allah'ım cümlemizi muhafaza buyursun.
Biraz evvel de şu şu şu hareketler buyurdunuz. Bizim bu gibi hareketlerle ilgimiz olamaz. Bizim yolumuz hak yolu olma hasebiyle fenâ yoludur. Fâni olmak, hiç olmak ve olduğumuzu bilebilmek... Ki Hakk'ı bulabilmek için.
Şu halde bizim vazifemiz hiç olduğumuzu, yok olduğumuzu anlamaya gayret... Ondan sonraki olanlar Hazret-i Allah'ımızın bir lütfu olduğunu bilerek benimseyeceğiz. Benimsemediğimiz bir şeyi belki Hazret-i Allah bize lütfeder. Fakat benimsediğimizin hepsine riyâ girer ve uçar gider.
Ne demek istediğimizi anlatabildik mi efendim?
Nefsin benimsememesi hali husule geldikçe gidin. Fakat bu hâl gelmedikçe tehir edin. Ki tehlikeye düşmeyin."
•
"Efendim, Hicaz hayırlı bir yolculuktur. Fakat insan, hayat boyunca Hazret-i Allah'ın lütuf rızâsını tahsil etmek için hayırlı işlerde bulunursa, o rızâsına nâil olduğu yerdir onun Hicaz'ı... Yoksa; "Hicaz'a gittim, Hacı oldum!" Hayır, hayır, hayır.
Cenâb-ı Allah'ın râzı olduğu noktadan yürümeli. Daha doğrusu, insan O'nun yürütmesi ile yürür. Onun için insan daima şu duâyı yapması lâzım:
"Allah'ım şu mahlûkunu, değersiz ve basit mahlûkunu, râzı olduğun yerlerde yürüt..."
Bu duâyı insanın sık sık yapması lâzım.
Evvelâ kendisinin değersiz olduğunu, bildirilmesi için bilgi lâzım. İnsan hep kendini hâlâ bir şey zannediyor, hayır. Kendisi o kadar basittir, o kadar âcizdir, o kadar günahkârdır ki; bu kadar dalâlet içersinde kendisinde fazilet toplamak... Bunlar yersiz şeydir.
Bir insan evvela kendisinin; basit, değersiz, günahkâr olduğunu bilmesi gerek. Bu bilgi ancak Hakk'tan gelir.
Mamafih bu dediğimiz Fenâfillâh'tadır. Fenâfillâh'tadır bu bilgi... Ondan evvel bu bilgi insanda tam manasıyla husule gelmez. Gelir de zanla gelir.
Bu bakımdan bilinmesi lâzım gelen, insanın kendi değersizliğidir. Ondan sonra bu değersizliği muhafaza etmekle Rızâ-i Bâri'yi tahsil için gayret sarfetmeli. Bu... Hacc bu...
Ondan sonra Hazret-i Allah onu Hacc'ta yürütür, dilediği yerde de yürütür. O ayrı. Gâye Rızâ-i Bâri...
Gitmek, gitmemek mevzu olmamalı.
Git, git... Gel, gel... Budur. Yoksa "Ben gittim, ben geldim, ben oldum..." Hayır, hayır, hayır... Bunlar değil.
Giderek değildir Hakk yolunda icraat..."
•
"Bir insan bir işini veyahut hayatını Hakk'a havale eder de müdahele ederse, öz akıl sahipleri için çok utanç bir haldir. Neden? Hem Hakk'a havale eder hem de işe müdahele ederse, Hakk'a itimat etmemiş; kendi nefsine daha güzel güvendiğinden ve işe teşebbüs ettiğinden, orada büyük bir hataya gerçekten düşmüş olur.
Ya insan nefis putuna dayansın, veyahut Allah'ına dayansın.
Çünkü İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri onun için buyururlar:
"Tabii ölümden evvel ölünmedikçe Kuds âlemine çıkılmaz. Kuds âlemine çıkmayan dünya mabudlarına, nefsin putlarına tapmaktan kurtulamaz."
Demek ki oradaki müdahele nefsin müdahelesidir. Halbuki o nefsin müdahalesine uymak, puta tapmak kadar tehlikelidir.
Bu bakımdan insana gerekir ki, ahlâk-ı zemimelerden muhakkak sıyrılmalı... Ahlâk-ı zemimelerden sıyrılmadıkça, Ahlâk-ı hamide ile mütehallik olunmaz. Ahlâk-ı hamide ile mütehallik olmayan insanında icraatı nefs-i emmare üzerinedir. O ise sıfat-ı hayvânî olduğu için, elinden geldiği kadar kötülük düşünür ve yapar. Sonra, geri kalan kısmını da güya ibadetle geçirir."
•
"Bir kimse bütün işini Hakk'a havale ettikten sonra, mahlûka iltica ederse bu şirk olur."
•
"Sen Hakk'tan ayrılma da, Hakk nasıl isterse öyle olsun."
•
"İşlerini Hakk'a havale eden insanlar hayat boyunca hiç darlığa düşmezler; Hakk'tan gelene râzı olurlar, Hakk da bunlardan râzı olur."
•
"İnsanlar kendine gelmedikçe, Taksimat-ı İlâhiye'den hep şikayetçidir. Hep isyan... Buna isyan denir. Râzı olmayandan Hazret-i Allah da râzı olmaz. Râzı olandan râzı olur. Râzı olan pek az."
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Cenâb-ı Hakk'ın taksimine râzı olan kimse, kalp zenginliğine râzı olur."
•
"Arzu edildiği gibi olmadıkça mürid yol alamaz. Kendi arzuları gibi olsun istiyorlar."
•
"Maksat, hikmet ordusuna asker olmak. Bunda bir hayır varmış deyince şeytanın iğvası kayar."
•
"Her şeyde hikmet arayan süzülüp geçer, sebepleri arayanlar takılıp kalırlar."
•
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, İbn-i Mes'ud -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:
"Allah'tan ötürü birbirlerine sevgisi olanlar, kırmızı yakuttan bir kule üzerinde bulunurlar. O kulenin üzerinde yetmiş bin köşk mevcuttur. Onlar yukarıdan cennete baktıklarında yüzlerinin ışığı, güneşin dünyaya verdiği ışık gibi olur. Cennet ehli; 'Haydi onları seyredelim!' diye seyre çıkarlar. Onların üzerlerinde yeşil sündüsten elbiseler ve alınlarında da; 'Bunlar Allah uğrunda birbirini sevenlerdir!' diye yazılır." (Ramuz el Hadis)
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler (38)
Hikmet Arayan Süzülüp Geçer
Bir ihvan; "Bu sene üçüncü defa Hacc'a gitsem!" diye içinden geçiriyormuş. Manâda; üçüncü defa gidip gelmiş. Bir yoldaymış, aşağısı çok uçurum imiş aşağıya düşmüş ve birisi de kendisine silâh çekmiş ve çok korkmuş.
Efendi Hazretlerimiz'e rüyâyı arz ettiğinde mübarekler şöyle buyurdular:
"Efendim, nafile ibadetlerin hepsi güzeldir. Hacc da çok güzeldir. Yalnız nafile ibadetlerin fazileti içinde bir tehlike vardır. O gördüğünüz uçurumları size arzedelim:
Şu tehlike vardır ki; Medine-i Münevvere ulemâsından Süfyân-ı Sevrî Hazretleri bir arkadaşının Hacc ziyaretine gider. Arkadaşı ikram maksadıyla oğluna "Evladım, geçen seneki değil de bu sene Hacc'tan getirdiğim tabağı getir" der.
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri; "Eyvah!.. İkisinide birden yaktınız" buyurur arkadaşına.
Bir kelime ile... Ne idi bu kelime? "Geçen seneki değil de bu sene Hacc'tan getirdiğim tabağı getir."
Yani bir kelime ile iki defa Hacc'a gittiğini ifa etmesiyle riyâ giriyor, ikisininde birden sevabı yok oluyor.
Anlatabildik mi? Bu kadar incedir riyâ...
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyururlar:
"Riyâ; gece karanlığında kara kayanın üzerindeki siyah karıncadan da daha ince sızar."
İnsanı bu tehlikeden ancak Allah-u Teâlâ'nın nuru kurtarır, başkası kurtaramaz.
Riyâ bu kadar gizli girer ve insanın helâkına vesile olur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde ise şöyle buyuruyor:
"İbadetini riyâ ve dünyevî maksat ve hesaplardan hâlis et! O halde az bir amel senin için kâfidir." (Camius-sağir)
İhlâs her işin temelidir. İhlâs kaybolduğu zaman her şey kaybolur. Kalpte maraz oluşur. Böylece kişi tasarruf-u ilâhiden çıkar, kayar gider. Allah'ım cümlemizi muhafaza buyursun.
Biraz evvel de şu şu şu hareketler buyurdunuz. Bizim bu gibi hareketlerle ilgimiz olamaz. Bizim yolumuz hak yolu olma hasebiyle fenâ yoludur. Fâni olmak, hiç olmak ve olduğumuzu bilebilmek... Ki Hakk'ı bulabilmek için.
Şu halde bizim vazifemiz hiç olduğumuzu, yok olduğumuzu anlamaya gayret... Ondan sonraki olanlar Hazret-i Allah'ımızın bir lütfu olduğunu bilerek benimseyeceğiz. Benimsemediğimiz bir şeyi belki Hazret-i Allah bize lütfeder. Fakat benimsediğimizin hepsine riyâ girer ve uçar gider.
Ne demek istediğimizi anlatabildik mi efendim?
Nefsin benimsememesi hali husule geldikçe gidin. Fakat bu hâl gelmedikçe tehir edin. Ki tehlikeye düşmeyin."
•
"Efendim, Hicaz hayırlı bir yolculuktur. Fakat insan, hayat boyunca Hazret-i Allah'ın lütuf rızâsını tahsil etmek için hayırlı işlerde bulunursa, o rızâsına nâil olduğu yerdir onun Hicaz'ı... Yoksa; "Hicaz'a gittim, Hacı oldum!" Hayır, hayır, hayır.
Cenâb-ı Allah'ın râzı olduğu noktadan yürümeli. Daha doğrusu, insan O'nun yürütmesi ile yürür. Onun için insan daima şu duâyı yapması lâzım:
"Allah'ım şu mahlûkunu, değersiz ve basit mahlûkunu, râzı olduğun yerlerde yürüt..."
Bu duâyı insanın sık sık yapması lâzım.
Evvelâ kendisinin değersiz olduğunu, bildirilmesi için bilgi lâzım. İnsan hep kendini hâlâ bir şey zannediyor, hayır. Kendisi o kadar basittir, o kadar âcizdir, o kadar günahkârdır ki; bu kadar dalâlet içersinde kendisinde fazilet toplamak... Bunlar yersiz şeydir.
Bir insan evvela kendisinin; basit, değersiz, günahkâr olduğunu bilmesi gerek. Bu bilgi ancak Hakk'tan gelir.
Mamafih bu dediğimiz Fenâfillâh'tadır. Fenâfillâh'tadır bu bilgi... Ondan evvel bu bilgi insanda tam manasıyla husule gelmez. Gelir de zanla gelir.
Bu bakımdan bilinmesi lâzım gelen, insanın kendi değersizliğidir. Ondan sonra bu değersizliği muhafaza etmekle Rızâ-i Bâri'yi tahsil için gayret sarfetmeli. Bu... Hacc bu...
Ondan sonra Hazret-i Allah onu Hacc'ta yürütür, dilediği yerde de yürütür. O ayrı. Gâye Rızâ-i Bâri...
Gitmek, gitmemek mevzu olmamalı.
Git, git... Gel, gel... Budur. Yoksa "Ben gittim, ben geldim, ben oldum..." Hayır, hayır, hayır... Bunlar değil.
Giderek değildir Hakk yolunda icraat..."
•
"Bir insan bir işini veyahut hayatını Hakk'a havale eder de müdahele ederse, öz akıl sahipleri için çok utanç bir haldir. Neden? Hem Hakk'a havale eder hem de işe müdahele ederse, Hakk'a itimat etmemiş; kendi nefsine daha güzel güvendiğinden ve işe teşebbüs ettiğinden, orada büyük bir hataya gerçekten düşmüş olur.
Ya insan nefis putuna dayansın, veyahut Allah'ına dayansın.
Çünkü İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri onun için buyururlar:
"Tabii ölümden evvel ölünmedikçe Kuds âlemine çıkılmaz. Kuds âlemine çıkmayan dünya mabudlarına, nefsin putlarına tapmaktan kurtulamaz."
Demek ki oradaki müdahele nefsin müdahelesidir. Halbuki o nefsin müdahalesine uymak, puta tapmak kadar tehlikelidir.
Bu bakımdan insana gerekir ki, ahlâk-ı zemimelerden muhakkak sıyrılmalı... Ahlâk-ı zemimelerden sıyrılmadıkça, Ahlâk-ı hamide ile mütehallik olunmaz. Ahlâk-ı hamide ile mütehallik olmayan insanında icraatı nefs-i emmare üzerinedir. O ise sıfat-ı hayvânî olduğu için, elinden geldiği kadar kötülük düşünür ve yapar. Sonra, geri kalan kısmını da güya ibadetle geçirir."
•
"Bir kimse bütün işini Hakk'a havale ettikten sonra, mahlûka iltica ederse bu şirk olur."
•
"Sen Hakk'tan ayrılma da, Hakk nasıl isterse öyle olsun."
•
"İşlerini Hakk'a havale eden insanlar hayat boyunca hiç darlığa düşmezler; Hakk'tan gelene râzı olurlar, Hakk da bunlardan râzı olur."
•
"İnsanlar kendine gelmedikçe, Taksimat-ı İlâhiye'den hep şikayetçidir. Hep isyan... Buna isyan denir. Râzı olmayandan Hazret-i Allah da râzı olmaz. Râzı olandan râzı olur. Râzı olan pek az."
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Cenâb-ı Hakk'ın taksimine râzı olan kimse, kalp zenginliğine râzı olur."
•
"Arzu edildiği gibi olmadıkça mürid yol alamaz. Kendi arzuları gibi olsun istiyorlar."
•
"Maksat, hikmet ordusuna asker olmak. Bunda bir hayır varmış deyince şeytanın iğvası kayar."
•
"Her şeyde hikmet arayan süzülüp geçer, sebepleri arayanlar takılıp kalırlar."
•
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, İbn-i Mes'ud -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:
"Allah'tan ötürü birbirlerine sevgisi olanlar, kırmızı yakuttan bir kule üzerinde bulunurlar. O kulenin üzerinde yetmiş bin köşk mevcuttur. Onlar yukarıdan cennete baktıklarında yüzlerinin ışığı, güneşin dünyaya verdiği ışık gibi olur. Cennet ehli; 'Haydi onları seyredelim!' diye seyre çıkarlar. Onların üzerlerinde yeşil sündüsten elbiseler ve alınlarında da; 'Bunlar Allah uğrunda birbirini sevenlerdir!' diye yazılır." (Ramuz el Hadis)