Hangi Tesettür?
İnsan sormadan edemiyor, aşırı dikkat çeken renkleri, hatları belli eden hatta belirginleştiren kesimiyle “modern tesettür” modelleri, tesettür kavramını içerden çökertmeyi mi hedefler?
Yüce Mevlâ'nın insanoğluna cennet hatırası olarak bahşettiği giysi ve giyinme, en temel insanî değerlerden biridir. Hz. Âdem a.s.' dan beri bütün peygamberler, insanlığa bu gerçeği anlattılar. Geçen sayıda bu konu üzerinde durmuştuk, hatırlarsınız…
Erkeğin ve kadının yaradılış özellikleri gereği örtmeleri gereken asgari sınırlar farklı olmakla birlikte, genel olarak nebevî terbiyeye uygun olan, yüz, el ve ayak haricindeki bölgeleri örtecek şekilde giyinmektir.
Ölçüleri kim belirler?
İnsanlığın son peygamberi ve bütün alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz s.a.v ., Cenab -ı Hakk'ın razı olduğu örtünmenin en güzel şeklini detaylarıyla öğretmi ş, ölçüleri belirlemiş ve bu konuda hayatî uyarılar yapmıştır.
Artık O'na iman eden, O'nu rehber kabul eden, hesap gününde O'nun şefaatini uman kadın-erkek herkes bu ölçülere uymak, bu uyarıları dikkate almakla yükümlüdür.
Giyinme konusunda meşru sınırların ne olduğu, dinimizin bizden ne istediği genel olarak hepimizce bilinir. Ne var ki çeşitli etkenlerle bu ölçülerin göz ardı edildiği, müslümanların bir savrulma yaşadığı bir gerçek. Biz burada Efendimiz'in bir uyarısını hatırlatmak istiyoruz. Kendimize kılık-kıyafet alırken hatırlamamız gereken, son derece sarsıcı bir uyarıyı.
Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz şöyle buyurdu:
“Cehennem halkından iki sınıf insan var ki, ben onları görmedim:
Birinci grup, ellerinde sığır kuyrukları gibi kamçılar olan, onlarla insanları dövenlerdir.
İkinci grup ise: Giyinmiş fakat çıplak olan, erkeklerin kalplerini kendilerine meylettiren, vücutlarını sağa-sola eğip çalımlı yürüyen kadınlardır. Onların başları Horasan develerinin hörgüçleri gibidir. Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu bile alamazlar. Oysa o koku çok ama çok uzun mesafelerden duyulmaktadır.” (Müslim)
Psikolojik baskı altında
Hadis-i şerif son derece açık ama birlikte düşünelim:
Kadınlığın ticarî bir unsur haline dönüştüğü çağdaş kültürde, giyinme konusunda ne yazık ki müslüman hanımlar da büyük etki altında. Çeşitli yerlerdeki tesettür yasağını kasdetmiyoruz , müslüman hanımların kalpleri ve zihinleri baskı altında; psikolojik baskı. Tüketim odaklı çağdaş güzellik ve estetik anlayışı, moda, medya ve daha pek çok unsurun bir arada oluşturduğu baskı ağından söz ediyoruz. Artık pek çok dindar hanım örtünmesine örtünüyor ama ne yazık ki dininin istediği ölçülere yeterince dikkat etmiyor. Sanki dikkat çekmek için giyiniyor.
İslâm'ın meşru saydığı, emrettiği örtünme, tenin gözükmesini engelleyecek ve vücut hatlarını belli etmeyecek elbiseler giymekle mümkün. Teni gösteren veya vücut hatlarını ortaya çıkaracak kadar dar olan elbiseler islâmî örtünme sayılmıyor. Ne tuhaf, artık “tesettür” kıyafetleri kesimiyle, dikişiyle tam da buna göre tasarlanıyor.
Alimlerimiz hadiste geçen “giyinik fakat çıplak kadınlar” tanımını şöyle açıklıyorlar:
Elbise giydikleri halde gözükmemesi gereken yerlerinin bir kısmını açanlar,
Vücut hatlarını belli edecek şekilde dar giyinenler,
İçini gösterecek şekilde ince giyinenler. ( Nevevî, Şerhu'n - Nevevî alâ Sahih-i Müslim, c.17, s.190)
İnsan sormadan edemiyor, aşırı dikkat çeken renkleri, hatları belli eden hatta belirginleştiren kesimiyle “modern tesettür” modelleri, tesettür kavramını içerden çökertmeyi mi hedefler? Çünkü bir taraftan Yüce Mevlâ'nın örtünme emrini uygulamak isteyen müslümanların arzusunu yerine getiriyor gibi gözükürken, diğer taraftan bütün sınırları berhava ediyor.
Bu noktada şunu özellikle belirtmek gerekir: Bütün bunlardan müslümanların bir giyim tarzının olmadığını, giyimlerinde güzelliğe, uyuma, zerafete önem vermedikleri sonucu çıkarılmamalıdır. Aksine, müslümanların her konuda insana yaraşanı yapmaları Yüce Mevlâmız'ın emridir. Efendimiz s.a.v ., insanlığa bunu öğretmiştir. Burada hassas nokta, yakışanla meşru olmayanı birbirinden ayırmaktır. Tarz arayışlarında ölçüler dikkate alındığında elbette buna göre çözümler bulmak mümkündür.
Yine hatırlamak lazım, Cenab -ı Mevlâ'nın koyduğu sınırları aşmada ne güzellik vardır, ne de bir hayır. Haramı güzel gösteren nefs ve şeytandır.
kaynak: Mehmet IŞIK
İnsan sormadan edemiyor, aşırı dikkat çeken renkleri, hatları belli eden hatta belirginleştiren kesimiyle “modern tesettür” modelleri, tesettür kavramını içerden çökertmeyi mi hedefler?
Yüce Mevlâ'nın insanoğluna cennet hatırası olarak bahşettiği giysi ve giyinme, en temel insanî değerlerden biridir. Hz. Âdem a.s.' dan beri bütün peygamberler, insanlığa bu gerçeği anlattılar. Geçen sayıda bu konu üzerinde durmuştuk, hatırlarsınız…
Erkeğin ve kadının yaradılış özellikleri gereği örtmeleri gereken asgari sınırlar farklı olmakla birlikte, genel olarak nebevî terbiyeye uygun olan, yüz, el ve ayak haricindeki bölgeleri örtecek şekilde giyinmektir.
Ölçüleri kim belirler?
İnsanlığın son peygamberi ve bütün alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz s.a.v ., Cenab -ı Hakk'ın razı olduğu örtünmenin en güzel şeklini detaylarıyla öğretmi ş, ölçüleri belirlemiş ve bu konuda hayatî uyarılar yapmıştır.
Artık O'na iman eden, O'nu rehber kabul eden, hesap gününde O'nun şefaatini uman kadın-erkek herkes bu ölçülere uymak, bu uyarıları dikkate almakla yükümlüdür.
Giyinme konusunda meşru sınırların ne olduğu, dinimizin bizden ne istediği genel olarak hepimizce bilinir. Ne var ki çeşitli etkenlerle bu ölçülerin göz ardı edildiği, müslümanların bir savrulma yaşadığı bir gerçek. Biz burada Efendimiz'in bir uyarısını hatırlatmak istiyoruz. Kendimize kılık-kıyafet alırken hatırlamamız gereken, son derece sarsıcı bir uyarıyı.
Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz şöyle buyurdu:
“Cehennem halkından iki sınıf insan var ki, ben onları görmedim:
Birinci grup, ellerinde sığır kuyrukları gibi kamçılar olan, onlarla insanları dövenlerdir.
İkinci grup ise: Giyinmiş fakat çıplak olan, erkeklerin kalplerini kendilerine meylettiren, vücutlarını sağa-sola eğip çalımlı yürüyen kadınlardır. Onların başları Horasan develerinin hörgüçleri gibidir. Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu bile alamazlar. Oysa o koku çok ama çok uzun mesafelerden duyulmaktadır.” (Müslim)
Psikolojik baskı altında
Hadis-i şerif son derece açık ama birlikte düşünelim:
Kadınlığın ticarî bir unsur haline dönüştüğü çağdaş kültürde, giyinme konusunda ne yazık ki müslüman hanımlar da büyük etki altında. Çeşitli yerlerdeki tesettür yasağını kasdetmiyoruz , müslüman hanımların kalpleri ve zihinleri baskı altında; psikolojik baskı. Tüketim odaklı çağdaş güzellik ve estetik anlayışı, moda, medya ve daha pek çok unsurun bir arada oluşturduğu baskı ağından söz ediyoruz. Artık pek çok dindar hanım örtünmesine örtünüyor ama ne yazık ki dininin istediği ölçülere yeterince dikkat etmiyor. Sanki dikkat çekmek için giyiniyor.
İslâm'ın meşru saydığı, emrettiği örtünme, tenin gözükmesini engelleyecek ve vücut hatlarını belli etmeyecek elbiseler giymekle mümkün. Teni gösteren veya vücut hatlarını ortaya çıkaracak kadar dar olan elbiseler islâmî örtünme sayılmıyor. Ne tuhaf, artık “tesettür” kıyafetleri kesimiyle, dikişiyle tam da buna göre tasarlanıyor.
Alimlerimiz hadiste geçen “giyinik fakat çıplak kadınlar” tanımını şöyle açıklıyorlar:
Elbise giydikleri halde gözükmemesi gereken yerlerinin bir kısmını açanlar,
Vücut hatlarını belli edecek şekilde dar giyinenler,
İçini gösterecek şekilde ince giyinenler. ( Nevevî, Şerhu'n - Nevevî alâ Sahih-i Müslim, c.17, s.190)
İnsan sormadan edemiyor, aşırı dikkat çeken renkleri, hatları belli eden hatta belirginleştiren kesimiyle “modern tesettür” modelleri, tesettür kavramını içerden çökertmeyi mi hedefler? Çünkü bir taraftan Yüce Mevlâ'nın örtünme emrini uygulamak isteyen müslümanların arzusunu yerine getiriyor gibi gözükürken, diğer taraftan bütün sınırları berhava ediyor.
Bu noktada şunu özellikle belirtmek gerekir: Bütün bunlardan müslümanların bir giyim tarzının olmadığını, giyimlerinde güzelliğe, uyuma, zerafete önem vermedikleri sonucu çıkarılmamalıdır. Aksine, müslümanların her konuda insana yaraşanı yapmaları Yüce Mevlâmız'ın emridir. Efendimiz s.a.v ., insanlığa bunu öğretmiştir. Burada hassas nokta, yakışanla meşru olmayanı birbirinden ayırmaktır. Tarz arayışlarında ölçüler dikkate alındığında elbette buna göre çözümler bulmak mümkündür.
Yine hatırlamak lazım, Cenab -ı Mevlâ'nın koyduğu sınırları aşmada ne güzellik vardır, ne de bir hayır. Haramı güzel gösteren nefs ve şeytandır.
kaynak: Mehmet IŞIK