Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler (2)
Şeyh Hacı Hafız Bilal Bektaş Efendi'nin Bağlılığı
Bilal Efendi Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinin İlyaslı Köyü'nde 5.5.1923 yılında dünyaya gelmişlerdir. Tasavvuf yolundaki ilk tahsilini babası Hacı Hafız Yusuf Efendi'den alan Bilal Efendi aynı zamanda hafızlığını da babasının yanında iken bitirir. Daha sonra tahsilini Kadiri meşayıhından Hacı Hafız Osman Yıldız Efendi'den tamamlayarak icazet alırlar.
Samsun'a gelerek bir süre Gürbüz Camii'nde fahri imamlık yaparlar. 1978 yılında Derebahçe'de Geylani Mescidi'ni inşa ederek, fahri imamlığa burada devam etmişler ve sevenlerine fıkıh ve tasavvuf dersleri vermeye başlamışlardır.
Sevenlerinin giderek artması ve çoğalması ile birlikte Samsun'un Kadıköy mahallesinde bir Kur'an Kursu binası açarak hizmetlerine devam etmişlerdir.
87 yıllık ömrünü Allah ve Resul'üne hizmet etmeye adayan Bilal Efendi Recep ayının 15'i olan 27.06.2010 pazar günü akşam namazı vakti Kur'an-ı kerim okuyor bazen de yanındakilerin işitebileceği şekilde "Allah" diyerek zikir ediyordu. Son nefesini vermeden, yüzünde bir tebessüm belirdi ve ardından "Allah" zikrini bitirip "Yâ Hu!" dedikten sonra Hakk'ın rahmetine kavuşmuşlardır.
1996 yılında Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh-Hazretleri'nin "Gerçek Mürşid Hazret-i Allah'tır" kitabı ile "İlâhi Görüş Birliğine Dâvet" kitabını okumuşlar ve tasdik ederek biat etmişlerdir. Sevenlerine de bu yolu gösterip biat etmeye dâvet etmişlerdir.
Bilal Efendi kitapları okuduğu günleri şöyle anlatırlar:
"'Gerçek Mürşid Hazret-i Allah'tır' kitabını okumaya başladığım zaman beni öyle etkiledi ki, adeta kendimi kitabın içinde kaybettim. Böyle bir ilmi şimdiye kadar hiç okumamıştım. Ben kendimi bir şey biliyor zannediyordum. Fakat hiçbir şey bilmiyormuşum.
Daha sonra 'İlâhi Görüş Birliğine Dâvet' kitabını okurken kitapta geçen bölücüler meselesini okuyunca şaşırdım. Bazı cemaat liderlerinin küfre kaydıklarını yazıyordu. O anda kitabı kapatıp rafa kaldırdım. Kitabı rafa kaldırdım amma 'Gerçek Mürşid Hazret-i Allah'tır' kitabındaki mevzular beni hâlâ cezbediyordu.
Bir zaman sonra aklıma şu misal geldi; Evliyâullah'tan bir zât, yine Evliyâullah Efendilerimiz'den birinin kitabını ilk okuduğu zaman böyle bir şey olmaz diyerek kitabı rafa kaldırmıştı. Bir müddet sonra okuduğu kitabı yeniden eline alarak okumaya başladığında; "Bu ne güzel ilim, bundan ben neden yararlanmadım" demişti.
Bu hâl hatırıma geldi ve hemen bölücülerle ilgili mevzuları bir daha okuduğumda bölücülerin küfre düştüğünü hep Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerle ispat edildiğini gördüm. Sonra bu haktır dedim.
Kalbimin tam mutmain olması için üç gün istihare yaptım ve üç gece üstüste şu rüyâyı gördüm:
Beyaz bir masada Ömer Öngüt Efendi Hazretleri'ni gördüm. Bana Fetih Sûre-i şerif'inin 10. Âyet-i kerime'sini okuyordu:
"Resul'üm! Sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üstündedir. O halde kim bu ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse, Allah ona büyük bir ecir verecektir."
Bu rüyâ ile birlikte artık hiçbir şüphem kalmamış ve gönlüm tam olarak mutmain olmuştu."
Daha sonra gelişen mevzuları birebir yaşayan Samsunlu kardeşlerimiz şöyle nakletmektedirler:
Gönlünün tam mutmain olması üzerine kendine bağlı olan ve sevenleriyle birlikte bir toplantı yaparak onlara şöyle hitap ederler:
"Allah ve Resul'ünden emir aldım, Adapazarı'na dönüyoruz, Ömer Öngüt Efendi'ye intisap etmemizi söylediler."
Bir akşam namazından sonra bütün sevenlerini toplayarak Efendi Hazretlerimiz'in bölücüler hakkındaki Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerini yedi ayrı kitaptan destekleyerek okumuşlar ve şöyle söylemişlerdir:
"Benimle biriniz dahi gelmese, ben tek başıma gideceğim."
Bilal Efendi Ankara'da bir kaç ayda bir yapılan kırka yakın cemaat liderlerinin katıldığı toplantılara katılırlardı. Bu toplantıların birinde Ömer Öngüt -kuddise sırruh-Hazretlerimiz'in kitaplarını ortaya koymuş ve şöyle söylemişlerdir:
"Bu kitaplara bir bakın, eğer hakkı söylemiyorsa Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'le cevap verelim. Eğer hakkı söylüyorsa kabul edip biat edelim."
Kitapları orada bırakarak toplantıdan ayrılırlar ve bir dahaki toplantıya gitmeden rüyâsında kırka yakın cemaat liderini dövüş horuzu şeklinde toplantı salonundaki masaların üstünde birbirleriyle dövüştüklerini görür.
Bir sonraki toplatıya gittiğinde Bilal Efendi "Ne karar verdiniz?" diye sorduğunda hepsi birden "Bilal Efendi biz bize yeteriz" deyip, Efendi Hazretlerimiz'e asılsız iftiralar atarlar. Bilal Efendi o anda o toplatından ayrılırken içlerinden B. Y. "Yahu Bilal Efendi sana ne oldu ki 30 yıllık bildiklerimize bir anda sırtını döndün" demesi üzerine Bilal Efendi cevaben şöyle söylemiştir:
"Sana ne oldu ki 30 yıl peşinden koştuğun siyasetçini bırakıp başka yere koşmaya başladın."
B. Y. verilen bu cevap karşısında şaşırmış ve ağzını açamamıştır. Bilal Efendi o günden sonra, çağrılmasına rağmen o toplantıların hiçbirine katılmamıştır.
Bilal Efendi bir ikindi namazını eda edip, "El-Fâtiha" deyip duâsını bitirdikten sonra şöyle söylemişlerdir:
"Biraz önce aklıma Şeyhim Osman Efendi'nin sözü geldi, bana şöyle buyurmuşlardı:
"Oğlum Hafız! Batı'dan öyle bir zât gelecek ki Kur'an-ı kerim'i çok güzel yorumlayacaktır. Onu bulursan hiç tereddüt etme, hemen biat et."
Şimdi anladım ki şeyhimin işaret ettiği bu zât, Ömer Efendi'dir."
Muhterem Ömer Öngüt Efendi Hazretlerimiz'in Vakıf binasında yapılan sohbetlerine geldiğimiz bir gün, Vakfın önünden yukarı yokuşu çıkıyorduk. Bilal Efendi Samsunlu kardeşlere dönerek şöyle hitap etmişlerdi:
"Evlâtlarım ben sizi liseye kadar getirdim, (eliyle vakıf binasını işaret ederek) işte size üniversite, isteyen okusun!"
Yine bir Vakıf sohbetinin birinde, Bilal Efendi eski mescitteki minbere yaslanmış duruyordu. Birden doğrularak yanında bulunan Samsunlu kardeşlere; "Oğlum buraya gelip gidenleri bir görseniz vallahi buradan Samsun'a gitmek istemezsiniz" buyurdular.
Samsun'dan bir kardeşimiz şöyle anlatıyorlar:
"Birgün Samsun'da dergâhta yatsı namazı için bulunuyorduk. İçeriye B. Y.'in Samsun vekillerinden H. A. girdi. Cemaat yatsı namazını kılıp dağıldı, fakat H. A. dışarı çıkmadı, onun dışarı çıkmadığını görünce, ben de çıkmadım. Bilal Efendi'nin elini öperek; "Efendim özel bir mevzu hakkında konuşmak istiyorum" diyerek benim dışarı çıkmamı ima etmişti. Bilal Efendi benim dışarı çıkmam konusunda hiçbir şey söylemedi ve "Konuş, olsun!" dedi. H. A., şeyhi olan B. Y.'in bazı uygunsuz hallerini, Bilal Efendi'ye anlatmaya başlamıştı. Bilal Efendi; "Bunları bana niye anlatıyorsun, ben ne yapabilirim?" dedi. H. A.; "Efendim! Benim asıl gayem bu değil zaten, ben size bir şey söylemek istiyorum." deyince Bilal Efendi; "Seni dinliyorum, buyur!" dedi. H. A.; "Efendim! Ben sizden ders almak istiyorum amma siz Ömer Öngüt davasından vazgeçin. Hem ben ders alırım, hem de dergâhı dervişlerle dolup taşırırım." dedi. Bilal Efendi; "H. A.! Benim dervişe ihtiyacım yok. Ömer Öngüt davası dediğin dava Hakk'ın davasıdır. Benim bu hak davasından dönmemi bekleme!" buyurdular.
H. A. aldığı bu cevap karşısında şaşkına dönerek dergâhtan çıkıp gitmişti."
Yine Samsun'dan bir kardeşimiz şöyle anlatmaktadır:
Efendi Hazretlerimiz'in kitaplarını verdiğimiz bazı şahıslar bize karşı yükleniyorlar, sorular soruyorlardı. Biz de daha yeni yeni tanıyıp, eserlerini okuduğumuz için tam olarak cevap veremiyor ve bunun sıkıntısını yaşıyorduk. Tabi bu durum bize sıkıntı veriyor, hatta nefsin kışkırtması ile şüpheleniyordum. Bir gün Bilal Efendi'nin yanına gittim ve bu durumu anlattım. Bilal Efendi doğruldu ve "Oğlum tek bile kalsan bu yoldan ayrılma!" dediler.
O anda Mevlâ'mın lütfu ihsanıyla kalbimdeki tüm şüpheler gitmiş, yerini huzur ve itminana bırakmıştı.
Bilal Efendi her Vakıf sohbetine giderken, Vakıf'a yaklaştığımız anda şöyle buyururlardı:
"Evlâtlarım! Şimdi Allah'ın velisini ziyaret edeceğiz. Allah'a hamd-ü senâlar olsun ki Mevlâm bu sohbete de ulaşmayı nasip etti. İnşallah Efendi Hazretleri'ni ziyaret edeceğiz. Edepli ve huzurlu olmaya çalışalım. Lüzumsuz soru ve sözden kaçınalım, uyanık olalım!"
Efendi Hazretleri'ni ziyaret edeceğimiz zaman, sakalını tarar, üstünü başını tekrar düzelterek, çok büyük bir edep ve hayâ ile ziyarete giderlerdi.
Sohbet esnasında çok mühim ve sırlı mevzular geçiyordu. Efendi Hazretleri'miz;
"Efendim bu kardeşlerin anlayacağı mevzular değil, ben size anlatıyorum siz bunları kardeşlere uygun dille anlatırsınız." buyurmuşlardı.
Hemen hemen her ziyaretimizde Efendi Hazretlerimiz: "Efendim, Bilal Efendi olmasaydı siz burayı bulamazdınız. Bilal Efendi'yi üzmeyin, onu incitmeyin, onun etrafında toplanın, o kendini kurtardı sizi kurtarmaya çalışıyor" buyururlardı.
Yine bir ziyaretimizde, Efendi Hazretlerimiz şöyle buyurdular: "Efendim, sizin şeyhinizi kulluk ile şeyhlik arasında denediler, o kulluğu seçti. Onu üzmeyin, onu incitmeyin."
Efendi Hazretlerimiz'i bir ziyaretlerimizde Bilal Efendi'den bahsettikten sonra şöyle buyurmuşlardı:
"Efendim, Hazret-i Allah'ın çeşitli bölgelerde veli kulları vardır. Hazret-i Allah o bölgelere o velinin yüzü suyu hürmetine belâ, musibet vermez. O velilerin tanımadığı kişileri biz tanımayız. Bizim tanımadığımızı Resulullah hiç tanımaz. Resulullah'ın tanımadığını Hazret-i Allah hiç tanımaz."
Bilal Efendi'nin talebelerinden biri bir ziyaretinde;
"Efendim size bir soru sormak istiyorum" dedi.
Bilal Efendi "Buyur!" deyince; "Efendim, Ömer Efendi'ye karşı kalbimde şüphe var, bu şüphenin gitmesi ve biat etmem için soruyorum. Ömer Efendi ile mânen görüşüyor musunuz?" Bilal Efendi; "Böyle sırlar açıklanmaz amma biat edeceğim diyorsan söyleyeyim. Evet! Her an görüşüyoruz, her an beraberiz!"
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler (2)
Şeyh Hacı Hafız Bilal Bektaş Efendi'nin Bağlılığı
Bilal Efendi Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinin İlyaslı Köyü'nde 5.5.1923 yılında dünyaya gelmişlerdir. Tasavvuf yolundaki ilk tahsilini babası Hacı Hafız Yusuf Efendi'den alan Bilal Efendi aynı zamanda hafızlığını da babasının yanında iken bitirir. Daha sonra tahsilini Kadiri meşayıhından Hacı Hafız Osman Yıldız Efendi'den tamamlayarak icazet alırlar.
Samsun'a gelerek bir süre Gürbüz Camii'nde fahri imamlık yaparlar. 1978 yılında Derebahçe'de Geylani Mescidi'ni inşa ederek, fahri imamlığa burada devam etmişler ve sevenlerine fıkıh ve tasavvuf dersleri vermeye başlamışlardır.
Sevenlerinin giderek artması ve çoğalması ile birlikte Samsun'un Kadıköy mahallesinde bir Kur'an Kursu binası açarak hizmetlerine devam etmişlerdir.
87 yıllık ömrünü Allah ve Resul'üne hizmet etmeye adayan Bilal Efendi Recep ayının 15'i olan 27.06.2010 pazar günü akşam namazı vakti Kur'an-ı kerim okuyor bazen de yanındakilerin işitebileceği şekilde "Allah" diyerek zikir ediyordu. Son nefesini vermeden, yüzünde bir tebessüm belirdi ve ardından "Allah" zikrini bitirip "Yâ Hu!" dedikten sonra Hakk'ın rahmetine kavuşmuşlardır.
1996 yılında Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh-Hazretleri'nin "Gerçek Mürşid Hazret-i Allah'tır" kitabı ile "İlâhi Görüş Birliğine Dâvet" kitabını okumuşlar ve tasdik ederek biat etmişlerdir. Sevenlerine de bu yolu gösterip biat etmeye dâvet etmişlerdir.
Bilal Efendi kitapları okuduğu günleri şöyle anlatırlar:
"'Gerçek Mürşid Hazret-i Allah'tır' kitabını okumaya başladığım zaman beni öyle etkiledi ki, adeta kendimi kitabın içinde kaybettim. Böyle bir ilmi şimdiye kadar hiç okumamıştım. Ben kendimi bir şey biliyor zannediyordum. Fakat hiçbir şey bilmiyormuşum.
Daha sonra 'İlâhi Görüş Birliğine Dâvet' kitabını okurken kitapta geçen bölücüler meselesini okuyunca şaşırdım. Bazı cemaat liderlerinin küfre kaydıklarını yazıyordu. O anda kitabı kapatıp rafa kaldırdım. Kitabı rafa kaldırdım amma 'Gerçek Mürşid Hazret-i Allah'tır' kitabındaki mevzular beni hâlâ cezbediyordu.
Bir zaman sonra aklıma şu misal geldi; Evliyâullah'tan bir zât, yine Evliyâullah Efendilerimiz'den birinin kitabını ilk okuduğu zaman böyle bir şey olmaz diyerek kitabı rafa kaldırmıştı. Bir müddet sonra okuduğu kitabı yeniden eline alarak okumaya başladığında; "Bu ne güzel ilim, bundan ben neden yararlanmadım" demişti.
Bu hâl hatırıma geldi ve hemen bölücülerle ilgili mevzuları bir daha okuduğumda bölücülerin küfre düştüğünü hep Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerle ispat edildiğini gördüm. Sonra bu haktır dedim.
Kalbimin tam mutmain olması için üç gün istihare yaptım ve üç gece üstüste şu rüyâyı gördüm:
Beyaz bir masada Ömer Öngüt Efendi Hazretleri'ni gördüm. Bana Fetih Sûre-i şerif'inin 10. Âyet-i kerime'sini okuyordu:
"Resul'üm! Sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üstündedir. O halde kim bu ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse, Allah ona büyük bir ecir verecektir."
Bu rüyâ ile birlikte artık hiçbir şüphem kalmamış ve gönlüm tam olarak mutmain olmuştu."
Daha sonra gelişen mevzuları birebir yaşayan Samsunlu kardeşlerimiz şöyle nakletmektedirler:
Gönlünün tam mutmain olması üzerine kendine bağlı olan ve sevenleriyle birlikte bir toplantı yaparak onlara şöyle hitap ederler:
"Allah ve Resul'ünden emir aldım, Adapazarı'na dönüyoruz, Ömer Öngüt Efendi'ye intisap etmemizi söylediler."
Bir akşam namazından sonra bütün sevenlerini toplayarak Efendi Hazretlerimiz'in bölücüler hakkındaki Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerini yedi ayrı kitaptan destekleyerek okumuşlar ve şöyle söylemişlerdir:
"Benimle biriniz dahi gelmese, ben tek başıma gideceğim."
Bilal Efendi Ankara'da bir kaç ayda bir yapılan kırka yakın cemaat liderlerinin katıldığı toplantılara katılırlardı. Bu toplantıların birinde Ömer Öngüt -kuddise sırruh-Hazretlerimiz'in kitaplarını ortaya koymuş ve şöyle söylemişlerdir:
"Bu kitaplara bir bakın, eğer hakkı söylemiyorsa Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'le cevap verelim. Eğer hakkı söylüyorsa kabul edip biat edelim."
Kitapları orada bırakarak toplantıdan ayrılırlar ve bir dahaki toplantıya gitmeden rüyâsında kırka yakın cemaat liderini dövüş horuzu şeklinde toplantı salonundaki masaların üstünde birbirleriyle dövüştüklerini görür.
Bir sonraki toplatıya gittiğinde Bilal Efendi "Ne karar verdiniz?" diye sorduğunda hepsi birden "Bilal Efendi biz bize yeteriz" deyip, Efendi Hazretlerimiz'e asılsız iftiralar atarlar. Bilal Efendi o anda o toplatından ayrılırken içlerinden B. Y. "Yahu Bilal Efendi sana ne oldu ki 30 yıllık bildiklerimize bir anda sırtını döndün" demesi üzerine Bilal Efendi cevaben şöyle söylemiştir:
"Sana ne oldu ki 30 yıl peşinden koştuğun siyasetçini bırakıp başka yere koşmaya başladın."
B. Y. verilen bu cevap karşısında şaşırmış ve ağzını açamamıştır. Bilal Efendi o günden sonra, çağrılmasına rağmen o toplantıların hiçbirine katılmamıştır.
Bilal Efendi bir ikindi namazını eda edip, "El-Fâtiha" deyip duâsını bitirdikten sonra şöyle söylemişlerdir:
"Biraz önce aklıma Şeyhim Osman Efendi'nin sözü geldi, bana şöyle buyurmuşlardı:
"Oğlum Hafız! Batı'dan öyle bir zât gelecek ki Kur'an-ı kerim'i çok güzel yorumlayacaktır. Onu bulursan hiç tereddüt etme, hemen biat et."
Şimdi anladım ki şeyhimin işaret ettiği bu zât, Ömer Efendi'dir."
Muhterem Ömer Öngüt Efendi Hazretlerimiz'in Vakıf binasında yapılan sohbetlerine geldiğimiz bir gün, Vakfın önünden yukarı yokuşu çıkıyorduk. Bilal Efendi Samsunlu kardeşlere dönerek şöyle hitap etmişlerdi:
"Evlâtlarım ben sizi liseye kadar getirdim, (eliyle vakıf binasını işaret ederek) işte size üniversite, isteyen okusun!"
Yine bir Vakıf sohbetinin birinde, Bilal Efendi eski mescitteki minbere yaslanmış duruyordu. Birden doğrularak yanında bulunan Samsunlu kardeşlere; "Oğlum buraya gelip gidenleri bir görseniz vallahi buradan Samsun'a gitmek istemezsiniz" buyurdular.
Samsun'dan bir kardeşimiz şöyle anlatıyorlar:
"Birgün Samsun'da dergâhta yatsı namazı için bulunuyorduk. İçeriye B. Y.'in Samsun vekillerinden H. A. girdi. Cemaat yatsı namazını kılıp dağıldı, fakat H. A. dışarı çıkmadı, onun dışarı çıkmadığını görünce, ben de çıkmadım. Bilal Efendi'nin elini öperek; "Efendim özel bir mevzu hakkında konuşmak istiyorum" diyerek benim dışarı çıkmamı ima etmişti. Bilal Efendi benim dışarı çıkmam konusunda hiçbir şey söylemedi ve "Konuş, olsun!" dedi. H. A., şeyhi olan B. Y.'in bazı uygunsuz hallerini, Bilal Efendi'ye anlatmaya başlamıştı. Bilal Efendi; "Bunları bana niye anlatıyorsun, ben ne yapabilirim?" dedi. H. A.; "Efendim! Benim asıl gayem bu değil zaten, ben size bir şey söylemek istiyorum." deyince Bilal Efendi; "Seni dinliyorum, buyur!" dedi. H. A.; "Efendim! Ben sizden ders almak istiyorum amma siz Ömer Öngüt davasından vazgeçin. Hem ben ders alırım, hem de dergâhı dervişlerle dolup taşırırım." dedi. Bilal Efendi; "H. A.! Benim dervişe ihtiyacım yok. Ömer Öngüt davası dediğin dava Hakk'ın davasıdır. Benim bu hak davasından dönmemi bekleme!" buyurdular.
H. A. aldığı bu cevap karşısında şaşkına dönerek dergâhtan çıkıp gitmişti."
Yine Samsun'dan bir kardeşimiz şöyle anlatmaktadır:
Efendi Hazretlerimiz'in kitaplarını verdiğimiz bazı şahıslar bize karşı yükleniyorlar, sorular soruyorlardı. Biz de daha yeni yeni tanıyıp, eserlerini okuduğumuz için tam olarak cevap veremiyor ve bunun sıkıntısını yaşıyorduk. Tabi bu durum bize sıkıntı veriyor, hatta nefsin kışkırtması ile şüpheleniyordum. Bir gün Bilal Efendi'nin yanına gittim ve bu durumu anlattım. Bilal Efendi doğruldu ve "Oğlum tek bile kalsan bu yoldan ayrılma!" dediler.
O anda Mevlâ'mın lütfu ihsanıyla kalbimdeki tüm şüpheler gitmiş, yerini huzur ve itminana bırakmıştı.
Bilal Efendi her Vakıf sohbetine giderken, Vakıf'a yaklaştığımız anda şöyle buyururlardı:
"Evlâtlarım! Şimdi Allah'ın velisini ziyaret edeceğiz. Allah'a hamd-ü senâlar olsun ki Mevlâm bu sohbete de ulaşmayı nasip etti. İnşallah Efendi Hazretleri'ni ziyaret edeceğiz. Edepli ve huzurlu olmaya çalışalım. Lüzumsuz soru ve sözden kaçınalım, uyanık olalım!"
Efendi Hazretleri'ni ziyaret edeceğimiz zaman, sakalını tarar, üstünü başını tekrar düzelterek, çok büyük bir edep ve hayâ ile ziyarete giderlerdi.
Sohbet esnasında çok mühim ve sırlı mevzular geçiyordu. Efendi Hazretleri'miz;
"Efendim bu kardeşlerin anlayacağı mevzular değil, ben size anlatıyorum siz bunları kardeşlere uygun dille anlatırsınız." buyurmuşlardı.
Hemen hemen her ziyaretimizde Efendi Hazretlerimiz: "Efendim, Bilal Efendi olmasaydı siz burayı bulamazdınız. Bilal Efendi'yi üzmeyin, onu incitmeyin, onun etrafında toplanın, o kendini kurtardı sizi kurtarmaya çalışıyor" buyururlardı.
Yine bir ziyaretimizde, Efendi Hazretlerimiz şöyle buyurdular: "Efendim, sizin şeyhinizi kulluk ile şeyhlik arasında denediler, o kulluğu seçti. Onu üzmeyin, onu incitmeyin."
Efendi Hazretlerimiz'i bir ziyaretlerimizde Bilal Efendi'den bahsettikten sonra şöyle buyurmuşlardı:
"Efendim, Hazret-i Allah'ın çeşitli bölgelerde veli kulları vardır. Hazret-i Allah o bölgelere o velinin yüzü suyu hürmetine belâ, musibet vermez. O velilerin tanımadığı kişileri biz tanımayız. Bizim tanımadığımızı Resulullah hiç tanımaz. Resulullah'ın tanımadığını Hazret-i Allah hiç tanımaz."
Bilal Efendi'nin talebelerinden biri bir ziyaretinde;
"Efendim size bir soru sormak istiyorum" dedi.
Bilal Efendi "Buyur!" deyince; "Efendim, Ömer Efendi'ye karşı kalbimde şüphe var, bu şüphenin gitmesi ve biat etmem için soruyorum. Ömer Efendi ile mânen görüşüyor musunuz?" Bilal Efendi; "Böyle sırlar açıklanmaz amma biat edeceğim diyorsan söyleyeyim. Evet! Her an görüşüyoruz, her an beraberiz!"