Allah Vâristir .
Ayeti
kerimede:
"Doğrusu biz hem diriltir hem de
öldürürüz . Ve ancak biziz hepsine
vâris olanlar . "
(Hicr: 23).
Mevcut olan şeyler
yok olduktan sonra , varlığı devam
eden , servetlerin gerçek sahibi
olan Allahtır .
Allah yerlerin ,
göklerin ve ikisi arasında bulunan mülkün sahibidir . Tek gerçek varisidir .
Bizim dediğimiz bedenimiz ölüm anında bırakmak zorunda kalıyoruz . Bedenimizi
ise toprak çürütüyor . Geriye ruh ve nefs kalıyor .
Ayeti
kerimede:
Resülüm! Sana ruhtan sorarlar . Onlara de ki: “Ruh Rabbimin emrindendir .
Size ilimden pek az bir şey
verilmiştir . ”(İsra:85) .
Ruh itaatkardır ,
aslında ahirete yöneliktir . Fakat nefse uyuldukça aslını unutur , nefsin
boyasına boyanır . Ruhu zikirle , ibadetle , ilimle uyandırmak gerekir . Bu
dünyanın geçiciliği olduğunu ,
ahiretin kalıcı olduğunu ise nefse duyurmak gerekir .
Nefs ise isyankar
olup dünyaya bağlıdır . Kendisinden başka hiçbir şeye değer vermez . Fakat
onunda Rabbi Allahtır .
Nefsle hayatını
sürdürüp , bitiren kullar kabirde
hükümsüzlüğünü , hiçbirşeye sahip olmadığını , değersizliğini iyice anlar .
Yani benim
dediğimiz hiçbir şeye sahip değiliz . Bedeninde , ruhunda , nefsinde , ailende , malında
hepsinin varisi ve sahibi Allahtır .
Yaratılmanın sırrı
ve amacı şudur:
Ayeti
kerimede:
Ben cinleri ve insanları ancak (beni
bilsinler) bana ibadet etsinler diye yarattım . (Zariyat:56) .
Yaratan Rabbimiz
bilmeye çalışmak ve ona göre ibadet etmek gerekiyor . Hem rahmeti ve hemde azabı
iyi bilinmelidir .
Ayeti
kerimede:
Doğrusu biz hem
diriltir hem de öldürürüz . Ve
ancak biziz hepsine vâris olanlar . (Hicr:23) .
Hiçbir şey değilken ,
bir damla pis su iken , Allah bizi şekillendirdi , ruhundan üfürüp hayat verdi
, bizi yaşatıyor , öldürecek ve diriltecektir .
Hiçbir şeye bilmez ve hiçbir şeye sahip değilken Allah kainatı
bizim hizmetimize verdi . Her zerre onun mülkü olup , bizde Allahın mülkleriyiz
. Sahibimiz Allahtır .
Ayeti kerimede:
Zekeriyâ’yı da an! Hani Rabbine niyaz
etmişti: “Ey Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen vârislerin en hayırlısısın .
” (Enbiya:89) .
Allahı olan
herşeye sahiptir . Allahı olmayan ,
tanımayan , dünya ile yetinen , inkarcı nankörlerden olanların ise herşeyi
olsada Allahı yoktur . Allahı olmayanını ise hiçbir şeyi yoktur . İnkar
ettikleri alemlerin Rabbine cehennemde çok yalvaracaklara ama iş işten geçmiş
olucaktır .
Ayeti
kerimede:
Bu lânete ebediyyen gömülüp
gidecekler . Onların azapları
hafifletilmez , yüzlerine de
bakılmaz . (Ali
imran:88) .
Tevbe ve istiğfar
edip Allaha yönelenler ise Allah çok rahmet eden , çok merhamet eden , tevbeleri
kabul eden , affetmeyi sevendir .
Ayeti
kerimede:
Biz de istiyorduk ki; o yerde
ezilmekte olanlara iyilikte bulunalım , onları önderler yapalım ve onları
(ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım . (Kasas:5) .
Musa kavmine dedi ki:
“Allah’tan yardım dileyin ve sabredin . Yeryüzü şüphesiz Allah’ındır , kullarından dilediğini ona vâris kılar .
Hayırlı âkibet Allah’tan
korkanlarındır . ” (Araf:128) .
Andolsun ki Zikir’den (Tevrat’tan)
sonra Zebur’da da yazdık ki: Yeryüzüne ancak sâlih kullarım vâris olur
. (Enbiya:105) .
Yeryüzü mülk
olarak tamamen Allahındır . Dilediğini oradan yok eder , başkalarınıda mirasçı
kılar . Fakat hepsi geçici mirasçı olup dünya kimseye kalmayacaktır . Hakiki
varis Allahtır .
Ayeti
kerimede:
Biz nice memleketleri helâk
etmişizdir ki , halkı bol geçimleri
ve refahıyla şımarmıştı . İşte
yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az bir zaman hariç , kimse oturmadı . Onlara biz vâris olmuşuzdur
. (Kasas:58) .
Şüphesiz ki biz bütün yeryüzüne ve
üzerinde bulunanlara vâris olacağız . Onlar bize döndürülecekler .
( Meryem:40) .
Allahu Teâlâ yüce
rahmetiyle dünyanın yanında ahirette sonsuz bir hayat daha yaratmıştır . Dünya
aldatıcı , geçici , bir oyun olup hakiki hayat değildir . Hakiki hayat ahiret ve
kalıcıdır . Herkes dünyada ne işlemişse ahirettedede onu bulucaktır . İyilik
edenler cennete , kötülük edenler cehenneme gidecektir . Hüküm ancak Allahındır
. Din gününün sahibidir .
Allaha inanan ,
emir ve yasaklarına gönülden teslim olup uyan mümin kullarına büyük müjdeler
vardır . Ahirette sonsuz cennetler onlarındır . Allah onları cennetlere varis
kılacaktır .
Allah Celle ve
Celalühü sonsuz rahmet ve merhamet sahibidir . Bu sebeple her kulun cennet veya
cehenneme gideceğini bildiği halde , her kulu için ahirette hem cennetlik
yerini , hemde cehennemlik yerine hazırlamıştır . Sonsuz rahmetinin eseridir .
Böylece cehenneme giden her kişinin yerinede cennetlikler sahiplenecek , varis olucaklardır .
Ayeti
kerimede:
Onlar da derler ki:
"Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi cennete vâris kılan Allah'a hamdolsun
. Cennette istediğimiz yerde
oturuyoruz . (Allah için)
çalışanların mükâfatı ne güzelmiş!" (Zümer:74) .
O müminler ki , emanetlerini ve sözlerini yerine
getirirler . . Namazlarına riâyet ederler . İşte asıl vâris olacak olanlar bunlardır
. Onlar Firdevs cennetine vâris olacaklar , orada ebedî kalacaklardır
. (Müminun:8 , 9 ,
10 , 11) .
Hadisi
şerifte:
"Resûlullah
aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Cennette
yüz derece vardır . Her bir
derecenin diğer derece ile arası , sema ile arz arası kadar geniştir . Firdevs bunların en yukarıda olanıdır .
Cennetin dört nehri buradan çıkar .
Bunun üstünde Arş vardır . Allah'tan cennet istediğiniz vakit
Firdevs'i isteyin . "( Tirmizi , Kaynak kütübi sitte:5067) .
Dünyada
, ahirette Allahındır . Dünya
değersiz olup , değerli olan ahirettir .
Ayeti
kerimede:
Resulüm! Âyetlerimizi inkâr eden ve:
“Bana elbette mal ve evlat verilecektir . ” diyen adamı gördün mü? O gaybı mı
biliyor , yoksa Rahman’ın katından
bir söz mü almıştır?Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını
uzattıkça uzatacağız . Onun dediğine biz vâris oluruz ve o bize tek başına
yapayalnız gelir .
(Meryem:80) .
İnsan Allaha tek
başına hesap vereceğini , çıplak doğduğu gibi , çıplak hiçbir şeysiz gideceğini
iyi anlamalıdır . Herşeyin tek varisi ve sahibi odur .
Tüm rızık Allahın
olup , dilediğine dilediği kadar verir . Mülk onundur dilediği gibi yönetir ,
dağıtır . Yüce Allahın katında zerre hazinesinden bir şey eksilmez . Fakat
dünyaya değer vermediğinden kıyamette yok edicektir . Zaten imtihan için
yaratmıştır . İyiler , kötüler ayrılsın diye . Değer vermeyerek dünya , elbetteki cennetlerle kıyaslanamaz .
Cennetlerde aklın almadığı , gözlerin , kulakların duymadığı , tadılmamış , bilinmemiş sonsuz nimetleri Allah Celle
ve Celalühü hazırlamıştır . En büyük mükafatı ise cennetliklerden razı olup
cemalini göstermesidir .
Hadisi
şerifte:
"Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
" ( Ashab , Resûlullah'a ) : "Ey Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi
görecek miyiz?" diye sordular . Aleyhissalatu vesselam: "Bulutsuz bir
günde , öğle vaktinde güneşi görme
hususunda bir itişip kakışmanız olur mu?" diye sordu . Ashab: "Hayır!"
deyince:
"Bulutsuz ( dolunaylı ) gecede ayı görmekte itişip kakışmanız
olur mu?" diye tekrar sordu . Ashab
yine: "Hayır!" deyince:
"Nefsim yed-i
kudretinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun , Rabbinizi görme hususunda da hiçbir
itişip kakışmanız olmayacak . Tıpkı
güneş ve ayı görmede itişip kakışmanız olmadığı gibi . Böylece kul , Rabbiyle karşı karşıya gelecek . Rabb
Teâlâ:
"Ey filan! ben
sana ikram etmedim mi? Seni efendi yapmadım mı? Sana zevce vermedim mi? Atı ,
deveyi sana musahhar ( hizmetçi ) kılmadım mı? Reislik yapmana , ganimet malından dörtte bir almana
müsaade etmedim mi?" diye soracak . Kul:
"Evet ey Rabbim!"
diyecek . Rab
Teâlâ:
"Benimle
karşılaşacağını hiç düşünmedin mi?" diyecek . kul bu soruya: "Hayır!" karşılığını
verecek . Rab Teâlâ
da:
"Öyleyse şimdi de
ben seni unutuyorum . Tıpkı ( dünyada ) sen beni unuttuğun gibi!" diyecek .
Sonra ikinci kul Allah'ın karşısına
çıkar . Rab Teâlâ ona da aynı
şeyleri söyler . Sonra üçüncüye de
birinciye söylediklerinin aynısını söyler . Kul: "Evet! Ey Rabbim!" der . Rab Teâlâ
da:
"Benimle
karşılaşacağını hiç aklından geçirdin mi?" diye sorar . Kul:
"Ey Rabbim , sana , kitaplarına ve peygamberlerine inandım .
Namaz kıldım , oruç tuttum , sadaka verdim!" der ve elinden
geldiğince ( Hak Teâlâ hakkında
) hayır senada bulunur . Rab
Teâlâ:
"Bu hususta lehine
şehadet edecek biri var mı?" diye soracak . Kul:
"Hayır , yok!" diyecek . Rabb
Teâlâ:
"Şimdi senin aleyhine bir şahit
gönderilecek!" der . Kul kendi
kendine: "Benim aleyhime şahidlik yapacak da kim?" diye içinden düşünür . Kulun ağzı mühürlenir . Uyluğuna: "Haydi konuş!" denir . Uyluğu , eti , kemiği konuşup , onun amelini haber verirler . Bu , onun kendisi için bir özür aramaması
içindir . Bu kimse , allah'ın gadabına uğrayan münafıktır .
" Kaynak kütübi sitte:5035) .
Kimse Allahu
Teâlâ’yı kandıramaz , hesabındanda kaçamaz .
Hadisi
şerifte:
Cennete En Son
Giren:
Ebu Hüreyre
-radiyallahu anh-den:
Bir defasında
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-e “Yâ Resulellah! Kıyamet gününde biz
Rabb’imizi görecek miyiz?” diye sordular .
Onlara:
“Bulutsuz bir
gecedeki ayın on dördünde ayın görünmesi hususunda şüphe eder misiniz?” Diye
sordu .
“Hayır yâ
Resulellah!” dediler .
“Peki , görmeye mani hiçbir bulut yokken güneşi
görmek hususunda hiçbir şüpheniz olur mu?” diye tekrar sordu .
“Hayır yâ
Resulellah!” denilmesi üzerine şöyle buyurdu:
“Muhakkak ki siz
Rabb’inizi böyle göreceksiniz . Kıyamet gününde insanlar bir araya
toplanır . Rabb’imiz ‘Her kim her
neye tapmışsa , onun ardına düşsün
. ’ buyurur . Artık kimi güneşin ,
kimi ayın , kimi tağutların (kodamanların) peşine
düşüp gider . Yalnız bu ümmet
içlerinde münafıkları da olduğu halde yerinde kalır .
Allah-u Teâlâ
onlara (başka bir surette) tecellî edip ‘Ben sizin Rabb’inizim . ’ buyurur .
Onlar ‘Rabb’imiz bize gelinceye
kadar yerimizde dururuz . O bize
geldiğinde biz O’nu tanırız . ’ derler .
Allah Azze ve
Celle onlara (Bu defa tanıyacakları bir surette) tecellî edip ‘Ben sizin
Rabb’inizim . ’ buyurur . Onlar da
‘Sen bizim Rabb’imizsin . ’ derler ve Allah-u Teâlâ onları dâvet eder .
Cehennemin
ortasına Sırat kurulur . Ümmetini
en evvel geçiren ben olurum . O gün
peygamberlerden başka kimse konuşamaz . Onların o günkü niyazları
da:
‘Allah’ım! Selâmet
ver , selâmet ver!’ sözünden
ibarettir .
Cehennemde sâdan
dikeni gibi kancalar çengeller vardır . Sâdan dikenini biliyor musunuz? İşte bu
çengeller sâdan dikenine benzer . Şu kadar var ki , büyüklüklerini yalnız Allah bilir . İnsanları kötü amellerinden dolayı kapıp
cehenneme çekerler . Kimisi
günahları ile helâk olur . Kimisi
hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra kurtulur .
Nihayet Allah-u
Teâlâ cehennemliklerden her kime rahmet buyurmayı dilemişse , kendisine ibadet etmiş olanların
çıkarılmasını meleklere emreder . Onlar da onları kurtarırlar . Melekler onları secde azalarından
tanırlar . Allah-u Teâlâ secde
azalarını yiyip mahvetmeyi cehenneme haram kılmıştır . Binaenaleyh Ademoğlunu cehennem yer de ,
yalnız secde azalarını yiyemez .
Bunlar ateşten kavrulup kapkara
olarak çıkarılırlar . Üzerlerine
Âb-ı hayat dökülür . Sel kenarında
biten yabani reyhan tohumu gibi çabucak biterler . Sonra Allah kulları arasında hükmünü
bitirir .
Ancak cennet ile
cehennem arasında , yüzü ateşe
doğru dönük bir kimse kalır . O ,
cehennemden en son çıkarak cennete
giren kimsedir .
‘Yâ Rabb’i! Yüzümü
şu ateşten kurtar . Kokusu dumanı
beni kavuruyor , keskin ateşi beni
yakıp duruyor . ’ der , mütemadiyen
dua ve niyazda bulunur .
Allah-u Teâlâ: ‘Bu
senin dediğin yapılacak olursa , başka bir şey istemez misin?’ buyurur .
O ise: İzzetine
yemin ederim ki istemem!’ der .
Dilediği gibi
Allah’a söz verdikten sonra , Allah
onun yüzünü ateşten çevirir , cennete doğru döndürür , cennetin olanca güzelliklerini görünce
Allah’ın dilediği kadar susar . Sonra ‘Rabb’im? Beni cennetin kapısına
yanaştır . ’ der .
Allah-u Teâlâ:
‘Daha başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?’ buyurur .
O da: ‘Rabb’im!
Yarattıklarının en bedbahtı ben olmayayım . ’ der .
Allah-u Teâlâ:
‘Bunu da verirsem başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir misin?’ buyurur .
‘İzzetine yemin
ederim ki , başka bir şey istemem .
’ diye sağlam bir söz verince , cennetin kapısına getirilir . Cennetin olanca güzellik ve yeşilliğini ,
içerideki neşe ve sevinci görünce ,
yine utanıp , Allah’ın dilediği kadar sükût eder .
Sonra ‘Rabb’im! Beni cennete koy .
’ der .
Allah-u Teâlâ: ‘Ey
Ademoğlu , yazık sana! Sen ne
sözünde durmaz bir kimseymişsin! Daha başka bir şey istemeyeceğine dair söz
vermemiş miydin?’ buyurur .
O kimse:‘Rabb’im!
Yarattıklarının en bedbahtı ben olmayayım . ’ der .
Allah-u Teâlâ bu
hâlden hoşlanır ve güler , cennete
girmesine izin verir . ‘Bir dileğin
var mı?’ buyurur . O da dilediği
kadar diler . İstekleri bitince
Allah-u Teâlâ: ‘Şunu da iste , bunu
da iste! . . . ’ diye hatırlatır . Nihayet dilekleri bitince ‘Bunların hepsi
senin , bir o kadar dahası da
senin!’ buyurur . ”
Ebu Sâid-i Hudrî -radiyallahu anh-nin
rivayetinde “Bunların hepsi senin on misli dahası da senin . ” cümlesi de vardır
. (Buhârî) .
Allah varis
olunamayan tek Rabdir . Öyle bir varistir ki sonu yoktur . Herşeyi yaratan zatı
olduğu gibi , herşey onun mülküdür
. Tek , bir olan Allah herşeyin
sahibidir . Kıyamette her canlıyı öldürecek sadece zatı kalıcaktır .
Ayeti
kerimede:
Ancak azamet ve ikram sahibi olan
Rabbinin veçhi (zâtı) bâki kalacak . (Rahman:27) .
Tek gerçek varis
bu gündede odur . Dilediği zaman yine mülkünü dilediği gibi idare edicek ,
dilediği anda hepsini diriltip ,
mahşer alanına toplayacaktır . Sonra ise hesaplarını görüp amellerine göre
herkes cennet veya cehenneme gidecektir . Hükmünü dilediği gibi yapar ,
rahmetininde dilediğine isabet ettirir .
Bu dünya saâdeti
ve ebedî selâmet mi hayırlıdır , yoksa geçici bir dünya için , bir hayâlât için bir ebediyâtı kaybetmek
ve ebedî azaba düçar olmak mı hayırlıdır?