Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler (11)
Zât-ı âlileri'nin zaman zaman hususi sohbetlerinde sevenleriyle paylaştıkları ve devamlı olarak yaptıkları bazı duâları:
İlham Edilen Duâ:
"Hatmü'l-Evliyâ" kitabının müellifi Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri şöyle söylemiştir:
"Allah-u Teâlâ'yı rüyâmda gördüm ve O'na;
'Yâ Rabb'i! Ben imanımı kaybetmekten korkuyorum.' dedim.
O da bana; sabahın farzı ile sünneti arasında bir kere şu duâyı okumamı emretti:
(Yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ bedîussemâvâti vel-ard, yâ zel-celâli vel-ikrâm, es'elüke en tuhyiye kalbî binûri mağrifetike ebeden. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!)
"Ey Hayy! Ey Kayyûm! Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Ey Celâl ve ikram sahibi! Senden, kalbimi marifetinin nuruyla ebediyyen diriltmeni isterim. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!"
Biz bu duâyı sabah namazının sünnetinden sonra secdeye giderek secdede okuruz.
Seçkinlerin seçkininin bu âlî zâtın bu duâsınının izahını arzedeyim:
"Ey Hayy! Ey Kayyûm!"
"Hayy" da "Kayyûm" da Allah-u Teâlâ'nın ism-i şerif'idir. Bu ne zaman tecelli eder? Hayy; Yaratıcı O'dur, "Kayyûm" her şey O'nunla kâimdir. Hazret-i Allah ile kaim olan bir kul, varlığını Hazret-i Allah'ta ifnâ ederse, hiç olursa, kendisinden zerre kalmadığı zaman, Bâki olan Allah kalır. "Yâ Bâki ente'l-bâki" çıkar. Baki olan O'dur, başka baki olan yok.
Allah'tan başka eser kalmadığı zaman onu mahviyet bürür, artık o insan Allah'ta yok olmuştur. Onda varlığını koyacak yer kalmaz. En mühim nokta burasıdır.
Farz-ı muhal ki bir yaprak toprağa düştü, çürüdü, eridi, artık hiçbir şey kalmadı. Ne oldu? Toprak oldu. Var olan bir insan Allah'ta düştü, Allah'ta yok oldu. Artık o yok, Baki olan Allah var.
"Ey göklerin ve yerin yaratıcısı!"
Kul mahvoldu burada, kulda artık nefis kalmadı, yok oldu. Şimdi Hakk ile konuşuyor. Artık o fânî oldu.
"Ey Celâl ve ikram sahibi! Senden, kalbimi marifetinin nuruyla ebediyyen diriltmeni isterim."
Mârifetullah'a boyanmış bir kalbi yerine yerleştir. O kalp ile seni zikredeyim, o kalp ile sana hitap edeyim.
O kalp şimdi başka bir kalp oldu. Artık eski kalp değil, eski kalp mahvoldu.
"Ya Allah, ya Allah, ya Allah!"
Çünkü Allah'tan başka hiçbir şey yok. Ne yer var, ne gök var, ne insan var, ne hayvan var. "Kün feyekün". "Ol!" diyor oluyor, görünüyor, "Öl!" diyor ölüyor.
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'ne sordular:
"İnsanın imanının gitmesine en çok sebep olan günah nedir?"
Buyurdular ki:
"Üç günah vardır:
Birincisi; iman nimetine kavuştuğuna şükretmemek.
İkincisi; imanın gitmesinden korkmamak.
Üçüncüsü; müminleri incitmek ve onlara eza etmek.
Biliniz ki haksız yere bir müslümanı inciltmek Kâbe'yi yıkmaktan daha büyük günahtır."
Tesbih Namazından Sonra,
Secdede İken Yaptıkları Duâları:
"Bazen üç, bazen dokuz kere istiğfar ederim, sonra şu niyazı yaparım;
Allah'ım! Azabından affına, gazabından rızâna, Zât'ından Zât'ına sığınırım. Sen öyle bir Allah'sın ki yalnız kendi kendini bilir, kendi kendini methedersin. Zerre hakir olduğumu, bir defacık anamadığımı, Zât'ına gerçek manada tapamadığımı biliyor, affını diliyorum.
Allah'ım! Sana sonsuz şükürler olsun ki, varlığını içimde hissettirdin. Bu binayı kurdun. Öyle dayadın öyle döşedin ki kâinatta ne yarattınsa içime yerleştirdin. Nurundan nurunu yarattın, o nurdan da mükevvenâtı donattın. Allah'ım! Yaratıcı, ikram edici, ihsan edici Zât'ındır. Öylesine yarattın ki en küçük bir şeyin karşısında bütün mahlûkat acizliğini itiraf eder. Bütün yarattıkların bir araya gelse bir tanesini yapamaz. Azâmetini ikrar ederim, acizliğimi, günahımı itiraf ederim.
Zât'ına sonsuz şükürler olsun, Habib'ine de sonsuz Salât-ü selâmlar olsun.
Sonra üç defa;
(Yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ bedîussemâvâti vel-ard, yâ zel-celali vel-ikrâm, es'elüke en tuhyiye kalbî binûri mağrifetike ebeden. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!)
Üç defa;
(Lâilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn) (Enbiyâ: 87)
Duâlarını okurum."
Namazlardan Sonra Yaptıkları Kısa Bir Vird:
Her namazdan sonra: "Bir Fâtiha-i şerif, üç ihlâs-ı şerif, Telbiye, 'Lekad Câeküm...' ve Âmener-resûlü'nün 'Va'fü annâ...'dan sonuna kadar olan Âyet-i kerime'lerinin" okunmasını tavsiye etmişlerdi. Bu mevzuda yeri geldi şu sözleri söylediler:
"Baştan bir kereye mahsus olmak üzere bir bağış yapılır, artık o bağış öylece gider. Hem cemaatten geri kalmaz, hem de vazifesini ifâ etmiş olur. Telbiye getirirken mümkün mertebe azamet-i ilahîyi tefekkür etmek icabediyor. Üç defa getirilirse daha iyi olur.
Bunda çok hikmetler var, çok menfaatler var. Bizim âdet edindiğimiz bir husustu. İznik'li bir kardeşe ifşâ etmişler, hadi gizli kalmasın dedik, umuma duyurduk."
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Elhamdü lillâhî Rabbil-âlemin. Er-Rahmânir-Rahîm. Mâliki yevmid-dîn. İyyâke-na'büdü ve iyyâke-nestaîn. İhdinas-sırâtal-müstakîm. Sırâtal-lezîne en'amte aleyhim. Ğayril-mağdûbi aleyhim velâd-dâllîn." Âmîn.
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Kul hüvallâhü Ehad. Allâhüs-Samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven Ehad."
"Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnnel-hamde ven-ni'mete leke vel-mülk. Lâ şerîke lek."
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Lekad câeküm resulün min enfüsiküm azîz. Aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bilmü'minîyne raufur-rahîym. Fein tevellev fegul hasbiyallâhü lâilâhe illahû aleyhi tevekkeltü ve hüve rabb'ül-arşil azîym."
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Va'fü annâ, vağfir lenâ, verhamnâ. Ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn."
Her namazın arkasından şu duâyı yaptıklarını söylemişlerdi:
"Allah'ım! Eûzü besmelenin yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Fâtiha-i şerif ve İhlâs-ı şerif yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Tâhâ ve Yâsin-i şerif yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Kelâm-ı kadîm'in yüzü suyu hürmetine; Ululuğun hakkı için, azametin hakkı için; Nurundan Nur'unu yarattın, kâinâtı da o Nur'la donattın, o Nur'un yüzü suyu hürmetine ve o Nur'dan halkettiklerinin yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Bütün peygamberlerinin, Âdem Aleyhisselâm'ın, Nuh Aleyhisselâm'ın, İbrahim Aleyhisselâm'ın, Musa Aleyhisselâm'ın, İsa Aleyhisselâm'ın yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Ashâb-ı kehf'in ve Ashâb-ı kiram'ın yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Şühedâ'nın, Pîrân-ı izâm'ın yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Mübarek beldelerin, gün ve gecelerin yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Seçkin meleklerin Cebrâil Aleyhisselâm'ın, Mikâil Aleyhisselâm'ın, İsrâfil Aleyhisselâm'ın, Azrâil Aleyhisselâm'ın ve diğer meleklerin yüzü suyu hürmetine. İstemem icabet ettiği halde istemesini bilmediğim, fakat senin bildiğin şeyleri ihsan ve ikram buyur! Habib'in ne istemiş ise onu istiyorum, onun yüzü suyu hürmetine bize de ihsan buyur! Zâtına neden sığınmışsa, ben de ondan sana sığınıyorum. Bilmediğim tehlikelerden de beni muhafaza buyur!"
"Bir âfât için Hazret-i Allah'a sığınıyordum da: 'O duâyı yapsana!' buyurdular.
Hemen bu duâyı yaptım. Hazret-i Allah'ın bu duâdan hoşlandığını o zaman anladım.
Beni Rabb'im bu duâ sayesinde kurtarıyormuş da bilmiyormuşum."
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler (11)
Zât-ı âlileri'nin zaman zaman hususi sohbetlerinde sevenleriyle paylaştıkları ve devamlı olarak yaptıkları bazı duâları:
İlham Edilen Duâ:
"Hatmü'l-Evliyâ" kitabının müellifi Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri şöyle söylemiştir:
"Allah-u Teâlâ'yı rüyâmda gördüm ve O'na;
'Yâ Rabb'i! Ben imanımı kaybetmekten korkuyorum.' dedim.
O da bana; sabahın farzı ile sünneti arasında bir kere şu duâyı okumamı emretti:
(Yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ bedîussemâvâti vel-ard, yâ zel-celâli vel-ikrâm, es'elüke en tuhyiye kalbî binûri mağrifetike ebeden. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!)
"Ey Hayy! Ey Kayyûm! Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Ey Celâl ve ikram sahibi! Senden, kalbimi marifetinin nuruyla ebediyyen diriltmeni isterim. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!"
Biz bu duâyı sabah namazının sünnetinden sonra secdeye giderek secdede okuruz.
Seçkinlerin seçkininin bu âlî zâtın bu duâsınının izahını arzedeyim:
"Ey Hayy! Ey Kayyûm!"
"Hayy" da "Kayyûm" da Allah-u Teâlâ'nın ism-i şerif'idir. Bu ne zaman tecelli eder? Hayy; Yaratıcı O'dur, "Kayyûm" her şey O'nunla kâimdir. Hazret-i Allah ile kaim olan bir kul, varlığını Hazret-i Allah'ta ifnâ ederse, hiç olursa, kendisinden zerre kalmadığı zaman, Bâki olan Allah kalır. "Yâ Bâki ente'l-bâki" çıkar. Baki olan O'dur, başka baki olan yok.
Allah'tan başka eser kalmadığı zaman onu mahviyet bürür, artık o insan Allah'ta yok olmuştur. Onda varlığını koyacak yer kalmaz. En mühim nokta burasıdır.
Farz-ı muhal ki bir yaprak toprağa düştü, çürüdü, eridi, artık hiçbir şey kalmadı. Ne oldu? Toprak oldu. Var olan bir insan Allah'ta düştü, Allah'ta yok oldu. Artık o yok, Baki olan Allah var.
"Ey göklerin ve yerin yaratıcısı!"
Kul mahvoldu burada, kulda artık nefis kalmadı, yok oldu. Şimdi Hakk ile konuşuyor. Artık o fânî oldu.
"Ey Celâl ve ikram sahibi! Senden, kalbimi marifetinin nuruyla ebediyyen diriltmeni isterim."
Mârifetullah'a boyanmış bir kalbi yerine yerleştir. O kalp ile seni zikredeyim, o kalp ile sana hitap edeyim.
O kalp şimdi başka bir kalp oldu. Artık eski kalp değil, eski kalp mahvoldu.
"Ya Allah, ya Allah, ya Allah!"
Çünkü Allah'tan başka hiçbir şey yok. Ne yer var, ne gök var, ne insan var, ne hayvan var. "Kün feyekün". "Ol!" diyor oluyor, görünüyor, "Öl!" diyor ölüyor.
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'ne sordular:
"İnsanın imanının gitmesine en çok sebep olan günah nedir?"
Buyurdular ki:
"Üç günah vardır:
Birincisi; iman nimetine kavuştuğuna şükretmemek.
İkincisi; imanın gitmesinden korkmamak.
Üçüncüsü; müminleri incitmek ve onlara eza etmek.
Biliniz ki haksız yere bir müslümanı inciltmek Kâbe'yi yıkmaktan daha büyük günahtır."
Tesbih Namazından Sonra,
Secdede İken Yaptıkları Duâları:
"Bazen üç, bazen dokuz kere istiğfar ederim, sonra şu niyazı yaparım;
Allah'ım! Azabından affına, gazabından rızâna, Zât'ından Zât'ına sığınırım. Sen öyle bir Allah'sın ki yalnız kendi kendini bilir, kendi kendini methedersin. Zerre hakir olduğumu, bir defacık anamadığımı, Zât'ına gerçek manada tapamadığımı biliyor, affını diliyorum.
Allah'ım! Sana sonsuz şükürler olsun ki, varlığını içimde hissettirdin. Bu binayı kurdun. Öyle dayadın öyle döşedin ki kâinatta ne yarattınsa içime yerleştirdin. Nurundan nurunu yarattın, o nurdan da mükevvenâtı donattın. Allah'ım! Yaratıcı, ikram edici, ihsan edici Zât'ındır. Öylesine yarattın ki en küçük bir şeyin karşısında bütün mahlûkat acizliğini itiraf eder. Bütün yarattıkların bir araya gelse bir tanesini yapamaz. Azâmetini ikrar ederim, acizliğimi, günahımı itiraf ederim.
Zât'ına sonsuz şükürler olsun, Habib'ine de sonsuz Salât-ü selâmlar olsun.
Sonra üç defa;
(Yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ bedîussemâvâti vel-ard, yâ zel-celali vel-ikrâm, es'elüke en tuhyiye kalbî binûri mağrifetike ebeden. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!)
Üç defa;
(Lâilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn) (Enbiyâ: 87)
Duâlarını okurum."
Namazlardan Sonra Yaptıkları Kısa Bir Vird:
Her namazdan sonra: "Bir Fâtiha-i şerif, üç ihlâs-ı şerif, Telbiye, 'Lekad Câeküm...' ve Âmener-resûlü'nün 'Va'fü annâ...'dan sonuna kadar olan Âyet-i kerime'lerinin" okunmasını tavsiye etmişlerdi. Bu mevzuda yeri geldi şu sözleri söylediler:
"Baştan bir kereye mahsus olmak üzere bir bağış yapılır, artık o bağış öylece gider. Hem cemaatten geri kalmaz, hem de vazifesini ifâ etmiş olur. Telbiye getirirken mümkün mertebe azamet-i ilahîyi tefekkür etmek icabediyor. Üç defa getirilirse daha iyi olur.
Bunda çok hikmetler var, çok menfaatler var. Bizim âdet edindiğimiz bir husustu. İznik'li bir kardeşe ifşâ etmişler, hadi gizli kalmasın dedik, umuma duyurduk."
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Elhamdü lillâhî Rabbil-âlemin. Er-Rahmânir-Rahîm. Mâliki yevmid-dîn. İyyâke-na'büdü ve iyyâke-nestaîn. İhdinas-sırâtal-müstakîm. Sırâtal-lezîne en'amte aleyhim. Ğayril-mağdûbi aleyhim velâd-dâllîn." Âmîn.
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Kul hüvallâhü Ehad. Allâhüs-Samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven Ehad."
"Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnnel-hamde ven-ni'mete leke vel-mülk. Lâ şerîke lek."
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Lekad câeküm resulün min enfüsiküm azîz. Aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bilmü'minîyne raufur-rahîym. Fein tevellev fegul hasbiyallâhü lâilâhe illahû aleyhi tevekkeltü ve hüve rabb'ül-arşil azîym."
"Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm
Va'fü annâ, vağfir lenâ, verhamnâ. Ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn."
Her namazın arkasından şu duâyı yaptıklarını söylemişlerdi:
"Allah'ım! Eûzü besmelenin yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Fâtiha-i şerif ve İhlâs-ı şerif yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Tâhâ ve Yâsin-i şerif yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Kelâm-ı kadîm'in yüzü suyu hürmetine; Ululuğun hakkı için, azametin hakkı için; Nurundan Nur'unu yarattın, kâinâtı da o Nur'la donattın, o Nur'un yüzü suyu hürmetine ve o Nur'dan halkettiklerinin yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Bütün peygamberlerinin, Âdem Aleyhisselâm'ın, Nuh Aleyhisselâm'ın, İbrahim Aleyhisselâm'ın, Musa Aleyhisselâm'ın, İsa Aleyhisselâm'ın yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Ashâb-ı kehf'in ve Ashâb-ı kiram'ın yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Şühedâ'nın, Pîrân-ı izâm'ın yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Mübarek beldelerin, gün ve gecelerin yüzü suyu hürmetine; Allah'ım! Seçkin meleklerin Cebrâil Aleyhisselâm'ın, Mikâil Aleyhisselâm'ın, İsrâfil Aleyhisselâm'ın, Azrâil Aleyhisselâm'ın ve diğer meleklerin yüzü suyu hürmetine. İstemem icabet ettiği halde istemesini bilmediğim, fakat senin bildiğin şeyleri ihsan ve ikram buyur! Habib'in ne istemiş ise onu istiyorum, onun yüzü suyu hürmetine bize de ihsan buyur! Zâtına neden sığınmışsa, ben de ondan sana sığınıyorum. Bilmediğim tehlikelerden de beni muhafaza buyur!"
"Bir âfât için Hazret-i Allah'a sığınıyordum da: 'O duâyı yapsana!' buyurdular.
Hemen bu duâyı yaptım. Hazret-i Allah'ın bu duâdan hoşlandığını o zaman anladım.
Beni Rabb'im bu duâ sayesinde kurtarıyormuş da bilmiyormuşum."