HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
İLK ÜÇ YIL
ve
İLK MÜSLÜMANLAR 2
Osman bin Affan -R. Anh-:
Kureyş’in en asil âilesine mensup olan Hazret-i Osman -radiyallahu anh-; olgunluğu, cömertliği, güzel ahlâkı ile herkese kendisini sevdirmişti. İleri gelenler onun ziyaretine gelirdi. Son derece utangaçtı. Müslüman olmadan önce de sonra da ticaretle uğraşmış, zengin olmuştu. Zamanı geldiğinde servetini Allah yolunda harcamaktan geri durmamıştır.
Resulullah Aleyhisselâm’ın Dâr-ül Erkam’a girişinden önce Hazret-i Osman -radiyallahu anh-, Talha bin Ubeydullah -radiyallahu anh- ile birlikte müslüman oldu.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- câhiliyet devrinde en samimi dostlarından olan Hazret-i Osman -radiyallahu anh-a İslâmiyet’ten bahsetmiş, onu Resulullah Aleyhisselâm’a götürmüş ve müslüman olmasına vesile olmuştur. Müslüman olan ilk on kişiden biridir.
Hemen hemen bütün büyük hadiselerde Resulullah Aleyhisselâm’la beraber bulundu, vahiy kâtipliği yaptı. Resulullah Aleyhisselâm ondan râzı olarak vefat etmiştir.
Talha bin Ubeydullah -R. Anh-:
Hazret-i Talha -radiyallahu anh- ticarî bir seyahatten dönüşünde Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-le görüşmüş, onun sözlerini dinlemiş, Resulullah Aleyhisselâm hakkında söylediği sözler kalbinde derin bir iz bırakmıştı. Onun tavassutuyla Resulullah Aleyhisselâm tarafından kabul buyuruldu ve hemen o gün müslüman oldu.
İslâmiyet’i kabul ettikten sonra o da diğer müslümanlar gibi müşriklerin ezâ ve cefâlarına uğrayanlardan biri olmuştur.
Bedir’den başka bütün savaşlarda bulunmuş, Resulullah Aleyhisselâm’ın yanından ayrılmamıştı.
Resulullah Aleyhisselâm’ın, kendilerinden râzı olarak ayrıldığı altı kişiden birisi olan Hazret-i Talha -radiyallahu anh-, Uhud savaşı’nda Resulullah Aleyhisselâm’ı korumak için canını ortaya koymuş, onun etrafında akıllara hayranlık veren kahramanlıklar göstermişti. Aldığı yaralar seksenden fazla olduğu halde yerini bırakmadı. Atılan oklardan biriyle eli yaralandı ve çolak kaldı.
Bu savaşta Resulullah Aleyhisselâm’ın:
“Talha cennet komşuluğunu hak etti.” şeklindeki iltifatına mazhar oldu.
Sa’d bin Ebî Vakkas -R. Anh-:
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in delâletiyle İslâmiyet’i kabul edenlerdendir. Tevhid dâvetini duyar duymaz icâbet etmiş, putperestlikten fıtrî bir nefret duymuş, bu yolda çok mühim ibtilâlara maruz kalmıştı.
Resulullah Aleyhisselâm’ın gözüpek ashâbından, cesur ve yiğit süvarilerindendi. Allah yolunda ilk kan döken ve ilk ok atan o idi. Yayalar içinde bile atlı gibi savaşırdı.
Hususiyetle Uhud’da Resulullah Aleyhisselâm’a siper olarak müşriklere o kadar ok attı ki, ona şöyle buyurdu:
“At ey Sa’d! Babam anam sana fedâ olsun!” (Buhârî - Müslim)
Servetinin hepsini Allah yolunda sarfetmek isteyecek kadar cömertti. Ancak üçte birini dağıtmasına müsaade edilmiştir.
Abdurrahman bin Avf -R. Anh-:
Resulullah Aleyhisselâm’ın Erkam -radiyallahu anh-ın evinde halkı İslâmiyet’e gizlice dâvet etmeye başlamasından önce, Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in delâletiyle müslüman olmuş, böylece ilk müslümanlardan olmak şerefini ihraz etmişti.
O da diğer müslümanlar gibi İslâmiyet’i kabul ettikten sonra türlü türlü eziyet ve mihnetlere uğradı. Dar ve diyarını terk ile Habeşistan’a hicrete mecbur oldu.
Ticaretle uğraşırdı, çok kısa zamanda zengin oldu. Kazandığını Allah yolunda harcardı. Günde otuz köle satın alarak azad ettiği olmuştur. Tebük seferi’nde servetinin yarısını getirip orduya bağışlamış, bununla da kalmayıp daha birçok bağışlarda bulunmuştur.
Çok mütevazi idi, köleleri arasında bulunduğu zaman onlardan ayırdedilmezdi.
Resulullah Aleyhisselâm’ın katıldığı bütün savaşlara katılmış, Uhud’da yirmiden fazla yara almış, hatta ayağındaki yaralar sebebiyle topal kalmıştır.
Daha dünyada iken cennetle müjdelenmiş, Resulullah Aleyhisselâm’ın kendilerinden râzı olarak ayrıldığı altı kişiden birisi olmuştu.
Ebu Ubeyde bin Cerrah -R. Anh-:
Câhiliye döneminde Araplar arasında okuma yazma bilenler pek az bulunduğu bir sırada, okur yazar olan Mekkeliler arasında idi.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in delâleti ile İslâm’la müşerref olmuş, İslâm’a büyük hizmetlerde bulunmuştu. Cesareti, adaleti ve Hakk’a riâyeti ile tanınırdı.
Resulullah Aleyhisselâm’ın cennetle müjdelediği “On Sahabi” arasında olan Ebu Ubeyde -radiyallahu anh-; Bedir, Uhud ve diğer bütün savaşlarda Resulullah Aleyhisselâm’ın yanında bulunmuş, Bedir’de müşrikler safında çarpışan babasını öldürmüştür.
Uhud savaşı’nda Resulullah Aleyhisselâm’ın miğferinden kopan iki halka mübarek yüzlerine batmıştı. Ebu Ubeyde -radiyallahu anh- o halkaları dişleri ile çıkarırken iki dişi kırıldı.
Resulullah Aleyhisselâm onun hakkında bir Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Her ümmetin bir emîni vardır. Bizim emînimiz, ey ümmet, Ebu Ubeyde bin Cerrah’tır!” (Buhârî - Müslim)
Diğerleri de emin olmakla beraber, emanet onda daha üstün olduğu için bu isimle taltif etmişlerdir.
"Bu eser, Pakistan Devleti tarafından 1997 yılında düzenlenen Dünya Sîret yarışmasında birincilik ödülüne layık görülmüş ve Muhterem Müellif'e bir liyakat belgesi verilmiştir."
ÖMER ÖNGÜT -kuddise sırruh
İLK ÜÇ YIL
ve
İLK MÜSLÜMANLAR 2
Osman bin Affan -R. Anh-:
Kureyş’in en asil âilesine mensup olan Hazret-i Osman -radiyallahu anh-; olgunluğu, cömertliği, güzel ahlâkı ile herkese kendisini sevdirmişti. İleri gelenler onun ziyaretine gelirdi. Son derece utangaçtı. Müslüman olmadan önce de sonra da ticaretle uğraşmış, zengin olmuştu. Zamanı geldiğinde servetini Allah yolunda harcamaktan geri durmamıştır.
Resulullah Aleyhisselâm’ın Dâr-ül Erkam’a girişinden önce Hazret-i Osman -radiyallahu anh-, Talha bin Ubeydullah -radiyallahu anh- ile birlikte müslüman oldu.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- câhiliyet devrinde en samimi dostlarından olan Hazret-i Osman -radiyallahu anh-a İslâmiyet’ten bahsetmiş, onu Resulullah Aleyhisselâm’a götürmüş ve müslüman olmasına vesile olmuştur. Müslüman olan ilk on kişiden biridir.
Hemen hemen bütün büyük hadiselerde Resulullah Aleyhisselâm’la beraber bulundu, vahiy kâtipliği yaptı. Resulullah Aleyhisselâm ondan râzı olarak vefat etmiştir.
Talha bin Ubeydullah -R. Anh-:
Hazret-i Talha -radiyallahu anh- ticarî bir seyahatten dönüşünde Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-le görüşmüş, onun sözlerini dinlemiş, Resulullah Aleyhisselâm hakkında söylediği sözler kalbinde derin bir iz bırakmıştı. Onun tavassutuyla Resulullah Aleyhisselâm tarafından kabul buyuruldu ve hemen o gün müslüman oldu.
İslâmiyet’i kabul ettikten sonra o da diğer müslümanlar gibi müşriklerin ezâ ve cefâlarına uğrayanlardan biri olmuştur.
Bedir’den başka bütün savaşlarda bulunmuş, Resulullah Aleyhisselâm’ın yanından ayrılmamıştı.
Resulullah Aleyhisselâm’ın, kendilerinden râzı olarak ayrıldığı altı kişiden birisi olan Hazret-i Talha -radiyallahu anh-, Uhud savaşı’nda Resulullah Aleyhisselâm’ı korumak için canını ortaya koymuş, onun etrafında akıllara hayranlık veren kahramanlıklar göstermişti. Aldığı yaralar seksenden fazla olduğu halde yerini bırakmadı. Atılan oklardan biriyle eli yaralandı ve çolak kaldı.
Bu savaşta Resulullah Aleyhisselâm’ın:
“Talha cennet komşuluğunu hak etti.” şeklindeki iltifatına mazhar oldu.
Sa’d bin Ebî Vakkas -R. Anh-:
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in delâletiyle İslâmiyet’i kabul edenlerdendir. Tevhid dâvetini duyar duymaz icâbet etmiş, putperestlikten fıtrî bir nefret duymuş, bu yolda çok mühim ibtilâlara maruz kalmıştı.
Resulullah Aleyhisselâm’ın gözüpek ashâbından, cesur ve yiğit süvarilerindendi. Allah yolunda ilk kan döken ve ilk ok atan o idi. Yayalar içinde bile atlı gibi savaşırdı.
Hususiyetle Uhud’da Resulullah Aleyhisselâm’a siper olarak müşriklere o kadar ok attı ki, ona şöyle buyurdu:
“At ey Sa’d! Babam anam sana fedâ olsun!” (Buhârî - Müslim)
Servetinin hepsini Allah yolunda sarfetmek isteyecek kadar cömertti. Ancak üçte birini dağıtmasına müsaade edilmiştir.
Abdurrahman bin Avf -R. Anh-:
Resulullah Aleyhisselâm’ın Erkam -radiyallahu anh-ın evinde halkı İslâmiyet’e gizlice dâvet etmeye başlamasından önce, Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in delâletiyle müslüman olmuş, böylece ilk müslümanlardan olmak şerefini ihraz etmişti.
O da diğer müslümanlar gibi İslâmiyet’i kabul ettikten sonra türlü türlü eziyet ve mihnetlere uğradı. Dar ve diyarını terk ile Habeşistan’a hicrete mecbur oldu.
Ticaretle uğraşırdı, çok kısa zamanda zengin oldu. Kazandığını Allah yolunda harcardı. Günde otuz köle satın alarak azad ettiği olmuştur. Tebük seferi’nde servetinin yarısını getirip orduya bağışlamış, bununla da kalmayıp daha birçok bağışlarda bulunmuştur.
Çok mütevazi idi, köleleri arasında bulunduğu zaman onlardan ayırdedilmezdi.
Resulullah Aleyhisselâm’ın katıldığı bütün savaşlara katılmış, Uhud’da yirmiden fazla yara almış, hatta ayağındaki yaralar sebebiyle topal kalmıştır.
Daha dünyada iken cennetle müjdelenmiş, Resulullah Aleyhisselâm’ın kendilerinden râzı olarak ayrıldığı altı kişiden birisi olmuştu.
Ebu Ubeyde bin Cerrah -R. Anh-:
Câhiliye döneminde Araplar arasında okuma yazma bilenler pek az bulunduğu bir sırada, okur yazar olan Mekkeliler arasında idi.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in delâleti ile İslâm’la müşerref olmuş, İslâm’a büyük hizmetlerde bulunmuştu. Cesareti, adaleti ve Hakk’a riâyeti ile tanınırdı.
Resulullah Aleyhisselâm’ın cennetle müjdelediği “On Sahabi” arasında olan Ebu Ubeyde -radiyallahu anh-; Bedir, Uhud ve diğer bütün savaşlarda Resulullah Aleyhisselâm’ın yanında bulunmuş, Bedir’de müşrikler safında çarpışan babasını öldürmüştür.
Uhud savaşı’nda Resulullah Aleyhisselâm’ın miğferinden kopan iki halka mübarek yüzlerine batmıştı. Ebu Ubeyde -radiyallahu anh- o halkaları dişleri ile çıkarırken iki dişi kırıldı.
Resulullah Aleyhisselâm onun hakkında bir Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Her ümmetin bir emîni vardır. Bizim emînimiz, ey ümmet, Ebu Ubeyde bin Cerrah’tır!” (Buhârî - Müslim)
Diğerleri de emin olmakla beraber, emanet onda daha üstün olduğu için bu isimle taltif etmişlerdir.
"Bu eser, Pakistan Devleti tarafından 1997 yılında düzenlenen Dünya Sîret yarışmasında birincilik ödülüne layık görülmüş ve Muhterem Müellif'e bir liyakat belgesi verilmiştir."
ÖMER ÖNGÜT -kuddise sırruh