Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (46)
Ahiret Dünyadan Çok Hayırlı
Ağustos 2014
Hakikat Aylık İslâm Dergisi
Ahiret Dünyadan Çok Hayırlı:
Bizi bazen ahirete alırlar, oraya gidip geliriz. Orası o kadar güzel ki tarifi mümkün değil.
Bir gün Ashâb-ı kiram Efendilerimiz'in kabirlerini seyrediyordum! Bu esnada beni aldılar, ahirete götürdüler. Çıkardıkları yerde kimse yok, tenha. Bir çeşme var, havuz var. Şöyle baktım; birkaç kişi var ve hemen indiğim yere toplandılar, halk birikti. Orada etrafta namütenahi güzellikler vardı. Bize sordular: Nereye gitmek istersiniz? "Nereye gidelim!" dedim. "Sen nereye istersen, senin için her yer serbest!" dediler, sorduğumdan utandım. Allah Allah... Allah râzı olsun. "O zaman beni Resulullah'ın yanına götürün" dedim. Oradaki gidiş bir an, bir an... Makam-ı Mahmud çok yüksek. İndiğim yerle orası çok uzak. Bir anda oraya götürdüler ve Resulullah Efendimiz'in yanına gittik.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle ortada ayakta duruyordu. Seyrettiğim Ashâb-ı kiram da ayakta kenarda böyle duruyorlardı. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ashâb-ı kiram'ı göstererek:
"Sen bunların taşlarını seyrettin. İşte bunlar burada hayatta, ayakta, hepsi canlı" dedi.
Ben onların türbelerini seyrediyordum. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz; "Bak o baktıkların taşlar resimdi, işte buradalar, hepsi canlı..." dedi.
Az evvel Ashâb-ı kiram'ın filmlerini seyrediyorduk, bu halden sonra bu hâl zuhur etti. Hemen birkaç kişi birikti, nereye gidelim; "Nereye istersen!" dediler. Allah Allah, Allah Allah, musarrah kılmış Cenâb-ı Hakk. Orası buradan çok güzel... Orası çok güzel, çok çok çok güzel... Bir hayat var, bir hava var, bir rahatlık var, bir huzur var, sonsuz bir hayat...
Hülasâ-i kelâm ahiret dünyadan çok hayırlı...
Âyet-i kerime'de:
"Andolsun ki senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır." buyuruluyor. (Duhâ: 4)
Bu Âyet-i kerime orada tecelli ediyor. Hayat orada var.
Bu sözü söylüyorum; sakın öleceğim diye korkmayın, telâş etmeyin severek gidin, orada yabancılık çekilmiyor.
Ebu Saîd-i Hudrî -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurdular:
"Şüphesiz ki cennetlikler, üzerlerindeki köşk sahiplerini sizin doğu ve batı ufkunda kavuşmakta olan parlak yıldızı gördüğünüz gibi görürler. Çünkü aralarında fark vardır."
Ashâb-ı kiram: "Yâ Resulellah! Bunlar peygamberlerin yerleridir. Başkaları onlara ulaşamaz." deyince buyurdular ki:
"Bilâkis!.. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, onlar Allah'a iman eden ve peygamberleri tasdik eden birtakım adamlardır." (Müslim: 2831)
İbretli İki Hikâye:
Biz çocukları çok seviyoruz, ama çok seviyoruz. Size bir hikâye anlatayım:
Bir zât-ı muhterem sabah namazından sonra yatmış, rüyâ görüyor. Rüyâ'da Cennet-i âla'ya giriyor. Çok güzel köşkler görüyor. Köşklerin kimin olduğunu soruyor; "Filân kişinindi, ama elinden alındı." deniyor. Başka başka köşkler soruyor, hep aynı cevabı alıyor, "Filân kişinindi elinden alındı." "Niçin?" diyor. "O, muhabbetini çocuğa verdiği için." deniyor. O zaman çok üzülüyor. Çünkü iki yaşında bir çocuğu var. Muhabbetini ona vermiş. "İstemem bu çocuğu." diyor. O anda hanım uyandırıyor ve "Efendi, efendi çocuk damdan düştü ve öldü." diyor. O da "İstemem!" demişti.
Onun için sevilen bir şey engel oluyor. Çocuk insanı Hakk'ın sevgisinden mahrum ettiği gibi birçok kötü işlerini hoş görürsün de Cenâb-ı Hakk seni hoş görmez. Onun için sevilmeye lâyık olan Yaratıcı'dır, yaratılmışlar değil. Ve bu gidenler hayır olarak gidiyor.
Yine bir adamın bir kız çocuğu olmuş. Adam bu kız çocuğuna çok muhabbetli olmuş. Kız çocuğu iki yaşına gelince ölmüş. Adamın aklı fikri hep o kız çocuğundaymış. Gece gündüz hep o kızı düşünmüş. Adam bir gün demiş ki: "Bu benim yaptığım iş değil, hata. Bunu bana Hazret-i Allah vermişti ve O aldı. Benim buna sahip çıkmam, ah vah etmem yanlıştı."
Bunu böyle kabul etmiş ve yatmış. O akşam bir rüyâ görmüş: Büyük bir ejderha bir adamı kovalamış. O da kaçmış, kaçmış ve nurani bir zâta rastlamış. "Aman! Beni bu ejderhadan kurtar!" demiş. "Biz kurtaramayız, ama daha ileri git!" demiş bu nurani zât. İkincisine gelmiş, o da kurtaramamış. Derken üçüncüsü gelmiş, o da kurtaramamış. Bir medet ararken bir ev göstermişler. Adam köşke doğru giderken köşkün çocukların şefaat makamı olduğunu görmüş. Buranın reisi demiş ki:
"Bu adamın şefaatçisi var mı?"
"İki yaşında bir çocuğu var!" denmiş.
Çocuğu köşkten çıkarmışlar. Çocuk babasına koşarken ejderhaya dur emri vermişler. Köşk orada, ejderha burada kalmış, onlar da ortada buluşmuşlar. Çocuk demiş ki:
"Baba Allah senden râzı olsun. Sen benim için ah vah ederken kollarım hep bağlıydı. Dün akşam sen beni Allah'ıma emanet ettin ellerimi ve kollarımı çözdüler. Ve ben şimdi rahatım." Ona Âyet-i kerime okumuş ve nasihat etmiş.
"Aman kızım! Sen daha iki yaşındasın, neler öğrenmişsin! Bu ejderha da nedir?" demiş.
"O ejderha senin kötü amelindir."
"Peki! Ben yolda üç zât gördüm beni kurtaramadılar."
"Onlar da senin amelindir, ama zayıf tuttuğun için seni kurtaramadılar."
Adam uyanmış, aklı başına gelmiş, yaptığına da pişman olmuş ve yola düşmüş.
Hazret-i Allah'ı bilememiş ve O'ndan olduğunu anlayamamış. Halbuki Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
"Dirilten de öldüren de O'dur. Siz O'na döndürülüp götürüleceksiniz." (Yunus: 56)
Diğer bir Âyet-i kerime'de ise şöyle buyuruluyor:
"O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır." (Mülk: 2)
Her hareketimizin fotoğrafı çekiliyor, her sözümüz zaptediliyor, düşündüklerimiz kayda geçiyor. Nefes alırken ne düşünüyordun, verirken ne düşünüyordun?
Binaenaleyh sahne üzerindeyiz. Hareketlerimiz her yönden izleniyor. Umera ile oturursan kibrin artar. Ulemâ ile oturursan bilgin artar. Sâlih kimselerle oturursan ihlâsın artar. Dünya ehliyle oturursan dünyaya hırsın artar. Fâsıklarla oturursan fıskın artar. Kadınlarla oturursan şehvetin artar. Çocuklarla oturursan boşuna vakit geçirmiş olursun.
Ve fakat Hakk Celle ve Alâ Hazretleri sevdiği kulunu hıfz-u himayesine tasarruf-u ilâhi'sine alırsa o kurtulur.
Onun için fakir daima duâ esnasında şöyle niyaz ederiz:
Allah'ım hayırlı ömür, hayırlı umur, hayırlı ölüm nasip et!
Hayırlı ömür, rızân mucibince yaşanan bir hayat ihsan et.
Hayırlı umur, senin lütuf desteğinle yürüttüğün kullardan yap.
Hayırlı ölüm, zâtına çektiğin, saadetine erdirdiğin kullardan yap.
"Bu benim kulum!" dediği zaman artık onu korur. Dünya muhabbetinden, kadın muhabbetinden, çocuk muhabbetinden ve rızâsı olmayan her şeyden korur.
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (46)
Ahiret Dünyadan Çok Hayırlı
Ağustos 2014
Hakikat Aylık İslâm Dergisi
Ahiret Dünyadan Çok Hayırlı:
Bizi bazen ahirete alırlar, oraya gidip geliriz. Orası o kadar güzel ki tarifi mümkün değil.
Bir gün Ashâb-ı kiram Efendilerimiz'in kabirlerini seyrediyordum! Bu esnada beni aldılar, ahirete götürdüler. Çıkardıkları yerde kimse yok, tenha. Bir çeşme var, havuz var. Şöyle baktım; birkaç kişi var ve hemen indiğim yere toplandılar, halk birikti. Orada etrafta namütenahi güzellikler vardı. Bize sordular: Nereye gitmek istersiniz? "Nereye gidelim!" dedim. "Sen nereye istersen, senin için her yer serbest!" dediler, sorduğumdan utandım. Allah Allah... Allah râzı olsun. "O zaman beni Resulullah'ın yanına götürün" dedim. Oradaki gidiş bir an, bir an... Makam-ı Mahmud çok yüksek. İndiğim yerle orası çok uzak. Bir anda oraya götürdüler ve Resulullah Efendimiz'in yanına gittik.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle ortada ayakta duruyordu. Seyrettiğim Ashâb-ı kiram da ayakta kenarda böyle duruyorlardı. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ashâb-ı kiram'ı göstererek:
"Sen bunların taşlarını seyrettin. İşte bunlar burada hayatta, ayakta, hepsi canlı" dedi.
Ben onların türbelerini seyrediyordum. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz; "Bak o baktıkların taşlar resimdi, işte buradalar, hepsi canlı..." dedi.
Az evvel Ashâb-ı kiram'ın filmlerini seyrediyorduk, bu halden sonra bu hâl zuhur etti. Hemen birkaç kişi birikti, nereye gidelim; "Nereye istersen!" dediler. Allah Allah, Allah Allah, musarrah kılmış Cenâb-ı Hakk. Orası buradan çok güzel... Orası çok güzel, çok çok çok güzel... Bir hayat var, bir hava var, bir rahatlık var, bir huzur var, sonsuz bir hayat...
Hülasâ-i kelâm ahiret dünyadan çok hayırlı...
Âyet-i kerime'de:
"Andolsun ki senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır." buyuruluyor. (Duhâ: 4)
Bu Âyet-i kerime orada tecelli ediyor. Hayat orada var.
Bu sözü söylüyorum; sakın öleceğim diye korkmayın, telâş etmeyin severek gidin, orada yabancılık çekilmiyor.
Ebu Saîd-i Hudrî -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurdular:
"Şüphesiz ki cennetlikler, üzerlerindeki köşk sahiplerini sizin doğu ve batı ufkunda kavuşmakta olan parlak yıldızı gördüğünüz gibi görürler. Çünkü aralarında fark vardır."
Ashâb-ı kiram: "Yâ Resulellah! Bunlar peygamberlerin yerleridir. Başkaları onlara ulaşamaz." deyince buyurdular ki:
"Bilâkis!.. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, onlar Allah'a iman eden ve peygamberleri tasdik eden birtakım adamlardır." (Müslim: 2831)
İbretli İki Hikâye:
Biz çocukları çok seviyoruz, ama çok seviyoruz. Size bir hikâye anlatayım:
Bir zât-ı muhterem sabah namazından sonra yatmış, rüyâ görüyor. Rüyâ'da Cennet-i âla'ya giriyor. Çok güzel köşkler görüyor. Köşklerin kimin olduğunu soruyor; "Filân kişinindi, ama elinden alındı." deniyor. Başka başka köşkler soruyor, hep aynı cevabı alıyor, "Filân kişinindi elinden alındı." "Niçin?" diyor. "O, muhabbetini çocuğa verdiği için." deniyor. O zaman çok üzülüyor. Çünkü iki yaşında bir çocuğu var. Muhabbetini ona vermiş. "İstemem bu çocuğu." diyor. O anda hanım uyandırıyor ve "Efendi, efendi çocuk damdan düştü ve öldü." diyor. O da "İstemem!" demişti.
Onun için sevilen bir şey engel oluyor. Çocuk insanı Hakk'ın sevgisinden mahrum ettiği gibi birçok kötü işlerini hoş görürsün de Cenâb-ı Hakk seni hoş görmez. Onun için sevilmeye lâyık olan Yaratıcı'dır, yaratılmışlar değil. Ve bu gidenler hayır olarak gidiyor.
Yine bir adamın bir kız çocuğu olmuş. Adam bu kız çocuğuna çok muhabbetli olmuş. Kız çocuğu iki yaşına gelince ölmüş. Adamın aklı fikri hep o kız çocuğundaymış. Gece gündüz hep o kızı düşünmüş. Adam bir gün demiş ki: "Bu benim yaptığım iş değil, hata. Bunu bana Hazret-i Allah vermişti ve O aldı. Benim buna sahip çıkmam, ah vah etmem yanlıştı."
Bunu böyle kabul etmiş ve yatmış. O akşam bir rüyâ görmüş: Büyük bir ejderha bir adamı kovalamış. O da kaçmış, kaçmış ve nurani bir zâta rastlamış. "Aman! Beni bu ejderhadan kurtar!" demiş. "Biz kurtaramayız, ama daha ileri git!" demiş bu nurani zât. İkincisine gelmiş, o da kurtaramamış. Derken üçüncüsü gelmiş, o da kurtaramamış. Bir medet ararken bir ev göstermişler. Adam köşke doğru giderken köşkün çocukların şefaat makamı olduğunu görmüş. Buranın reisi demiş ki:
"Bu adamın şefaatçisi var mı?"
"İki yaşında bir çocuğu var!" denmiş.
Çocuğu köşkten çıkarmışlar. Çocuk babasına koşarken ejderhaya dur emri vermişler. Köşk orada, ejderha burada kalmış, onlar da ortada buluşmuşlar. Çocuk demiş ki:
"Baba Allah senden râzı olsun. Sen benim için ah vah ederken kollarım hep bağlıydı. Dün akşam sen beni Allah'ıma emanet ettin ellerimi ve kollarımı çözdüler. Ve ben şimdi rahatım." Ona Âyet-i kerime okumuş ve nasihat etmiş.
"Aman kızım! Sen daha iki yaşındasın, neler öğrenmişsin! Bu ejderha da nedir?" demiş.
"O ejderha senin kötü amelindir."
"Peki! Ben yolda üç zât gördüm beni kurtaramadılar."
"Onlar da senin amelindir, ama zayıf tuttuğun için seni kurtaramadılar."
Adam uyanmış, aklı başına gelmiş, yaptığına da pişman olmuş ve yola düşmüş.
Hazret-i Allah'ı bilememiş ve O'ndan olduğunu anlayamamış. Halbuki Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
"Dirilten de öldüren de O'dur. Siz O'na döndürülüp götürüleceksiniz." (Yunus: 56)
Diğer bir Âyet-i kerime'de ise şöyle buyuruluyor:
"O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır." (Mülk: 2)
Her hareketimizin fotoğrafı çekiliyor, her sözümüz zaptediliyor, düşündüklerimiz kayda geçiyor. Nefes alırken ne düşünüyordun, verirken ne düşünüyordun?
Binaenaleyh sahne üzerindeyiz. Hareketlerimiz her yönden izleniyor. Umera ile oturursan kibrin artar. Ulemâ ile oturursan bilgin artar. Sâlih kimselerle oturursan ihlâsın artar. Dünya ehliyle oturursan dünyaya hırsın artar. Fâsıklarla oturursan fıskın artar. Kadınlarla oturursan şehvetin artar. Çocuklarla oturursan boşuna vakit geçirmiş olursun.
Ve fakat Hakk Celle ve Alâ Hazretleri sevdiği kulunu hıfz-u himayesine tasarruf-u ilâhi'sine alırsa o kurtulur.
Onun için fakir daima duâ esnasında şöyle niyaz ederiz:
Allah'ım hayırlı ömür, hayırlı umur, hayırlı ölüm nasip et!
Hayırlı ömür, rızân mucibince yaşanan bir hayat ihsan et.
Hayırlı umur, senin lütuf desteğinle yürüttüğün kullardan yap.
Hayırlı ölüm, zâtına çektiğin, saadetine erdirdiğin kullardan yap.
"Bu benim kulum!" dediği zaman artık onu korur. Dünya muhabbetinden, kadın muhabbetinden, çocuk muhabbetinden ve rızâsı olmayan her şeyden korur.