Kimlik alan
4724 "Ebu Ümeyye eş-Şa'bani anlatıyor: “Ey Ebu Sa'lebe dedim, şu ayet hakkında ne dersin?” (Mealen): “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez..” (Maide 105). Bana şu cevabı verdi: “Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a sormuştum. Demişti ki: “Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin(selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahade edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. zira (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.”"
4725 "Vakid İbnu Muhammed babasından, o da Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma'dan anlattığına göre demiştir ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (bir gün) parmaklarını kenetledi ve dedi ki: “Ey Abdullah İbnu Amr! Ahidleri bozulup şöyle karmakarışık hale gelen birkısım ayak takımı (hezele) kimselerle başbaşa kalırsan ne yaparsın?” “Ne yapmamı tavsiye edersiniz, Ey Allah'ın Resûlü!” dedim. Buyurdular ki: “Güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi de terkedersin. Kendi yakınlarının (hallerini düzeltmeye) yönelirsin. O hezele takımı (ile de), onların cemaatı ile de (uğraşmayı) terkedersin.”"
4726 "Hz. Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam seslendiler: “Ey Ebu Zerr! “Buyurun, Ey Allah'ın Resûlü, emrinizdeyim!” dedim. “İnsanlara (kitle halinde) ölüm isabet edip, kabirlerin (ücretli) hizmetçiler tarafından kazılacağı zaman ne yapacaksın?” buyurdular. “Benim için Allah ve Resûlü neyi ihtiyar buyurursa onu yaparım!” dedim. “Sabrı tavsiye ederim!” buyurdular -veya sabredersin! dediler- ve sonra bana tekrar seslendiler: “Ey Ebu Zerr!” “Buyurun ey Allah'ın Resûlü, sizi dinliyorum!” dedim. “Zeyt mıntıkasının taşları kanda boğulduğunu gördüğün zaman ne yapacaksın?” “Allah ve Resûlü benim için neyi ihtiyar buyurursa onu!” dedim. “Sana kendilerinden olduğun yakınlarını tavsiye ederim!” dedi. Ben sordum: “Ey Allah'ın Resulü! (O zaman) kılıcımı alıp omuzuma koymayayım mı?” “Böyle yaparsan (fitneci) kavme ortak olursun!” buyurdular. “Bana ne emredersiniz!” dedim. “Evine çekil!” buyurdular. “Evime girilirse?” dedim. “Eğer kılıcın parıltısının seni şaşırtacağından korkarsan, elbiseni yüzüne ört. Gelen hem senin günahınla, hem de kendi günahıyla dönsün!” buyurdular.”"
4727 "Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Adem'in iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun, öldüren değil.)” Ebu Davud, “koşandan” kelimesinden sonra şu ziyadeyi kaydetmiştir: “Yanındakiler: “Bize ne emredersiniz (ey Allah'ın Resûlü!)? dediler. “Evinizin demirbaşları olun!” buyurdu.”"
4728 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kişinin en hayırlı malının, peşine takılıp dağ geçitlerini ve yağmur düşen yerleri takip edeceği koyunu olacağı zaman yakındır. Böylece dinini fitnelerden kaçırmış olur.”"
4729 "Ma'kıl İbnu Yesar anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Herc (fitne) zamanında ibadet, tıpkı bana hicret gibidir.”"
4730 "Mikdad İbnu'l-Esved radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bahtiyar, fitneden kaçınan kimse ile, belalarla karşılaşınca sabreden kimsedir. Ne mutlu ona!”"
4731 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Yaklaşan bir şerden yazık Araplara! Elini çeken ondan kurtulur.”"
4732 "Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Hz. Ömer radıyallahu anh'ın yanında idik. Bize: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın fitne hakkındaki hadisini kim hafızasında tutuyor?” dedi. Ben atılıp: “Ben biliyorum!” dedim. “Sen iyi cür'etlisin, nasılmış söyle bakalım!” dedim. “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Demişti ki: “Kişinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker bu fitneye kefaret olur!” Ömer radıyallahu anh atılıp: “Ben bu fitneyi kastetmemiştim. Ben öncelikle denizin dalgaları gibi dalgalanacak (bütün cemiyeti sarsacak) fitneyi kastetmiştim!” dedi. Bunun üzerine ben: “Ey mü'minlerin emiri! O fitne ile sizin ne alakanız var! Sizinle onun arasında kapalı bir kapı mevcut!” dedim. “Bu kapı kırılacak mı, açılacak mı?” dedi. “Hayır açılmayacak, bilakis kırılacak!” dedim. Hz. Ömer (hayıflanarak): “(Eyvah!) Öyleyse ebediyen kapanmayacak!” buyurdu.” Ravi der ki: “Biz Huzeyfe radıyallahu anh'a sorduk: “Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu?” “Evet dedi. Yarından önce bu gecenin olacağını bildiği katiyette onu biliyordu. Ben size hadis rivayet ettim; boş söz (ve efsane) anlatmadım.” Huzeyfe radıyallahu anh'a soruldu: “O kapı kimdir?” “Ömer radıyallahu anh'tır!” buyurdu.”"
4733 "Müslim rahimehullah'ın bir rivayetinde (Huzeyfe radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Demişti ki: “Fitneler, tıpkı (kamışlardan örülen) hasır gibi, (insanların kalbine) çubus çubuk atılır. Hangi kalbe bir fitne nüfuz ederse onda siyah bir leke hasıl olur. Hangi kalp de onu reddederse onda beyaz bir benek hasıl olur. Böylece iki ayrı kalp ortaya çıkar: Biri cilalı taş gibi bembeyazdır; dinyalar durdukça buna hiçbir fitne zarar vermez. Diğeri ise, alaca siyahtır. Tepetaklak duran testi gibidir; bu kalp, ne iyiyi iyi bilir, ne de kötüyü kötü. O, hevadan (beşeri değerlerden) kendisine ne yutturulmuşsa, onu (hak veya batıl) bilir.” Bu rivayette Huzeyfe radıyallahu anh der ki: “(Ey Ömer!) Seninle o fitne arasında kapalı bir kapı vardır, kırılması yakındır!” Hz. Ömer atıldı: “Ey babasız kalasıca! O kırılacak mı? Keşke açılsaydı. Böylece tekrar (kapatılarak eski normal hale) dönülürdü!” Huzeyfe der ki: “Ben ona bu kapı ile öldürelcek veya ölecek bir şahsın kinaye edildiğini bildiren bir hadis söyledim. Mugalata (ve efsane anlatıp boş laf) etmedim.” Ravi der ki: “Sa'd İbnu Tarık'a (hadiste geçen) “esvedü mürbad” tabiri ne demektir” diye sordum. “Siyah üzerinde şiddetli beyazlıktır” dedi. Ben tekrar “el-Kûzu mechıyy” nedir? dedim. “Tepetaklak (ters çevrilmiş) testi!” diye cevap verdi.”"
4734 "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimden birkısım insanlar Dicle denen bir nehir yanında. Basra denen geniş bir düzlüğe inerler. Nehrin üzerinde bir koprü vardır. Oranın halkı (kısa zamanda) çoğalır ve muhacirlerin (müslümanların) beldelerinden biri olur. Ahir zamanda geniş yüzlü, küçük gözlü olan Beni Kantûra gelip nehir kenarına inerler. Bundan böyle (Basra) halkı üç fırkaya ayrılır: -Bir fırka sığır ve kır develerinin peşlerine takılıp (kır ve ziraat hayatına dönerler, bunlar) helak olurlar. -Bir fırka nefislerini(n kurtuluşunu esas) alırlar (ve Beni Kantûra ile sulh yolunu) tutarlar. Böylece bunlar küfre düşerler. -Bir fırka da çocuklarını geride bırakıp onlarla savaşırlar. İşte bunlar şehit olurlar.”"
4735 "Hassan İbnu Atiyye, Cübeyr ibnu Nüfeyr'den, o da Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Zi-Mihber denen bir sahabisinden naklen anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Rumlarla güvenilir bir sulh yapacaksınız. Onlar arkanızda (başkalarına) düşman olacaklar, sizler (de diğer düşmanlarınızla) savaşacak ve (Allah'ın keremiyle) yardıma mazhar olacaksınız; ganimet elde edecek, selamete ereceksiniz. Sonra dönüp tepelikli bir çayıra ineceksiniz. Hıristiyanlardan biri salibi kaldıracak ve: “Salib galebe çaldı!” diyecek. Müslümanlardan bir adam öfkelenip onu (salibi) kıracak. Bunun üzerine Rum, (antlaşmasına) ihanet edip büyük bir savaş için toplanacak. Müslümanlar da silaha sarılıp savaşacaklar. Allah bu orduya şehadet lutfedecek.”"
4736 "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcelerinden Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bir halifenin ölümü anında (ehl-i hal ve akd arasında) ihtilaf olacak. (O zaman) Medine ahalisinden bir adam (Mehdi), kaçarak Mekke'ye gidecek. Mekke halkından bir kısmı ona gelecek ve (fitne çıkar korkusuyla) istemediği halde onu (evinden) çıkaracaklar. Rükn ile Makam arasında ona biat edecekler. Onları (ortadan kaldırmak için) Şam'dan bir ordu gönderilecek. Ordu Mekke-Medine arasındaki el-Beyda'da yere batırılacak. İnsanlar bu (kerameti) görünce ona Şam'ın Ebdal'ı ve Irak ahalisinin velileri ona gelip biat ederler. Sonra Kureyş'ten, dayıları Kelb kabilesinden olan bir adam zuhur eder ve (Mehdi ve adamlarına) karşı bir ordu gönderir. Ama onlar bu orduya galebe çalarlar. Bu ordu, Kelbi'nin (ihtirasıyla çıkarılmış) bir ordudur. Bu Kelbi'nin ganimetine iştirak edemeyen zarara uğramıştır. (Mehdi), malı taksim eder. Halk arasında peygamberlerinin sünnetini (ihya eder ve onun) ile amel eder. İslam yeryüzüne yerleşir. Yedi yıl hayatta kalır. -Bazı raviler dokuz yıl demiştir.- Sonra ölür ve müslümanlar cenaze namazını kılarlar.-"
4737 "Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.” Orada bulunanlardan biri: “O gün sayıca azlığımızdan mı?” diye sordu. “Hayır, buyurdular. Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” “Zaaf da nedir ey Allah'ın Resûlü?” denildi. “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” buyurdular.”"
4738 "Hz. Huzeyfe radıyallahu anh diyor ki: “Vallahi bilemiyorum! Arkadaşlarım gerçekten unuttular mı yoksa unutmuş mu gözüküyorlar? Allah'a kasem olsun, Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Kıyamete kadar gelecek fitne başılardan üçyüz ve daha fazla etbaı bulunan herkesi, hiçbirini bırakmadan, bize ismiyle, babasının ismiyle, kabilesiyle söyleyip haber verdi.”"
4739 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce, hayırlı ameller işlemede acele edin. O fitne geldi mi kişi mü'min olarak sabaha erer de kafir olarak akşama girer. Mü'min olarak akşama erer de kafir olarak sabaha ulaşır; dinini basit bir dünya menfaatine satar.”"
4740 "İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bu ümmette dört (büyük) fitne olacak. Sonuncusunda Kıyamet kopacak!”"
4741 "Arfece radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şerler ve fesadlar olacak. Kim, birlik içinde olan bu ümmetin işinde tefrika çıkarmak isterse, kim olursa olsun kılıçla boynunu uçurun.” -Bir rivayette: “...onu öldürün!” denmiştir-.”"
4742 "Hz. Muaviye radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: “Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i kitap, yetmişiki millete (dine) bölündüler. Bu ümmet ise yetmişüç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmişikisi ateşte, sadece biri cennettedir. Bu da (Ehl-i Sünnet ve'l) cemaattir.” Bir rivayette şu ziyade var: “Ümmetimden birkısım gruplar çıkacak, bunları bid'alar istila edecek, tıpkı kuduzun, buna yakalanan kimsede hiçbir damar, hiçbir mafsal bırakmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid'a da onların her hallerine sirayet edecek.”"
4743 "İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beni İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, Beni İsrail yetmişiki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmişüç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir.” “Bu fırka hangisidir?” diye soruldu. “Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!” buyurdular.”"
4744 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (birgün): “Lat ve Uzza'ya (tekrar) tapılmadıkça gece ile gündüz gitmeyecektir!” buyurdular. Ben atılıp: “Ey Allah'ın Resulü! Allah Teala Hazretleri “O Allah'ki Resûlünü hidayet ve hak dinle göndermiştir, ta ki onu bütün dinlere galebe kılsın” (Saff 9) ayetini indirdiği zaman ben bunun tam olduğunu zannetmiştim!” dedim. Aleyhissalatu vesselam cevaben: “Bu hususta Allah'ın dediği olacak. Sonra Allah hoş bir rüzgar gönderecek. Bunun tesiriyle kalbinde zerrre miktar imanı olanın ruhu kabzedilecek. Kendisinde hiçbir hayır olmayan kimseler dünyada baki kalacaklar ve bunlar atalarının dinlerine dönecekler!” buyurdular.”"
4745 "Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım. Ümmetim arasına kılıç bir kere girdi mi, artık Kıyamet gününe kadar kaldırılmaz. Ümmetimden birkısım kabileler müşriklere iltihak etmedikçe, ümmetimden birkısım kabileler putlara tapmadıkça Kıyamet kopmaz. Ümmetimde otuz tane yalancı çıkacak hepsi de kendisinin peygamber olduğunu iddia edecek. Halbuki ben peygamberlerin mührüyüm (sonuncusuyum) ve benden sonra peygamber de yoktur. Ümmetimden bir grup hak üzerinde olmaktan geri durmaz. Onlara muhalefet edenler onlara zarar veremezler. Allah'ın (Kıyamet) emri, onlar bu halde iken gelir.” Ali İbnu'l-Medini: “Bunlar ashabu'l-hadistir” demiştir.”"
4746 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek.” “Bu nasıl olur?” diye soruldu. Şu cevabı verdi: “Herçtir! Öldüren de ölen de ateştedir.”"
4747 "Üsame İbnu zeyd radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Medine'nin Ütüm denen (eski ve yüksek) binalarından birine yaklaşmıştı: “Benim gördüklerimi sizler de görüyor musunuz?” buyurdular. Yanındakiler: “Hayır” deyince, açıkladı: “Ben, şu evlerinizin arasında birkısım fitnelerin yerlerini görüyorum, tıpkı yağmur yerleri gibi.”"
4748 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümanlar arasına tefrika girip (iki fırkaya ayrıldıkları) zaman dinden çıkan bir taife zuhur edecek. Onları, iki taifeden halka en yakın olanı öldürecektir.”"
4749 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetim çalımlı çalımlı yürüdü ve meliklerin evladları, Rumlar ve İranlılar hizmetini yaptı mı, şerirleri hayırlılarına musallat edilecektir.”"
4750 "İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün: “Size İran ve Bizans'ın hazineleri açılınca, nasıl bir kavim olacaksınız?” diye sormuştu. Abdurrahman İbnu Avf: “Allah'ın emrettiği şekilde oluruz!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Bilakis, sizler birbirinizle münafese (menfaat yarışı) edecek, hasedleşecek sonra da birbirinizden yüz çevirecek ve kinleşeceksiniz. Daha sonra da muhacirlerin miskin (ve zayıf olan)larına gidip birkısmını diğeri üzerine valiler yapacaksınız.”"
4751 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümeranız hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz sehavetkar kimselerse, işlerinizi aranızda müşavere ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü (hayat), altından (ölümden) hayırlıdır. Eğer ümeranız şerirlerinizden, zenginleriniz cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden, (ölmek yaşamaktan) daha hayırlıdır. (Çünkü artık dini ikame imkanı kalmaz).”"
4752 "Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): “Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman haliniz ne olur?” diye sormuştu. (Yanındakiler hayretle): “Ey Allah'ın Resûlü, yani böyle bir hal mi gelecek?” dediler. “Evet, hatta daha beteri!” buyurdu ve devam etti: “Emr-i bi'l-ma'rufta bulunmadığınız, nehy-i ani'l-münker yapmadığınız vakit haliniz ne olur?” diye sordu. (Yanındakiler hayretle:) “Yani bu olacak mı?” dediler. “Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve sormaya devam ettiler: “Münkeri emredip, ma'rufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?” (Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek): “Ey Allah'ın Resûlü! Bu mutlaka olacak mı?” dediler. “Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve devam ettiler: “Ma'rufu münker, münkeri de ma'ruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?” (yanindeki Ashab:) “Ey Allah'ın Resûlü! Bu mutlaka olacak mı?” diye sordular. “Evet, olacak!” buyurdular.”"
4753 "Ebu Malik veya Ebu Amir el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimden bir kavim, ferci (zinayı), ipeği, içkiyi, çalgıyı helal addedecektir. Birkısım kavimler de bir dağın eteğine inecekler. Onların sürüsünü, çoban sabahları yanlarına getirecek. (Fakir) bir adam da, bir ihtiyacı için yanlarına gelecek. Onlar adama: “Bize yarın gel! derler. Bunun üzerine Allah onları geceleyin yakalayıverir ve dağı tepelerine koyarak birkısmını helak eder. Geri kalanları da mesh ederek Kıyamete kadar maymun ve hınzırlara çevirir.”"
4754 "Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a halk hayırdan sorardı. Ben ise, bana da ulaşabilir korkusuyla, hep şerden sorardım. (Yine bir gün:) “Ey Allah'ın Resûlü! Biz Cahiliye devrinde şer içerisinde idik. Allah bize bu hayrı verdi. Bu hayırdan sonra tekrar şer var mı?” diye sordum. “Evet var!” buyurdular. Ben tekrar: “Pekiyi bu şerden sonra hayır var mı?” dedim. “Evet, var! Fakat onda duman da var” buyurdular. Ben: “duman da ne?” dedim. “Bir kavim var. Sünnetimden başka bir sünnet edinir; hidayetimden başka bir hidayet arar. Bazı işlerini iyi (ma'rûf) bulursun, bazı işlerini kötü (münker) bulursun” buyurdular. Ben tekrar: “Bu hayırdan sonra başka bir şer kaldı mı?” diye sordum. “Evet! buyurdular. Cehennem kapısına çağıran davetçiler var. Kim onlara icabet ederek o kapıya doğru giderse, onlar bunu ateşe atarlar” buyurdular. Ben: “Ey Allah'ın Resûlü! Ben (o güne) ulaşırsam, bana ne emredersiniz?” dedim. “Müslümanların cemaatine ve imamlarına uy, onlardan ayrılma. (İmam sırtına (zulmen) vursa, malını (haksızlıkla) alsa da onu dinle ve itaat et!)” buyurdular. “O zaman ne cemaat ne de imam yoksa?” dedim. “O takdirde bütün fırkaları terket (kaç)! Öyle ki, bir ağacın köküne dişlerinle tutunmuş bile olsan, ölüm sana gelinceye kadar o vaziyette kal” buyurdular.”"
4755 "Abdurrahman İbnu Abdi'l-ka'be anlatıyor: “Mescide girmiştim. Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma'yı gördüm: Ka'be'nin gölgesinde oturuyordu. Ka'be'nin gölgesinde birçok kimse ona müteveccih olarak oturmuştu. Ben de ona doğru oturdum. Şunu anlattı: “Bir seferde Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la beraberdik. Bir yerde konakladık. Kimimiz çadırını tamir ediyor, kimimiz yerini düzlüyor, kimimiz hayvanlarını güdüyordu. Derken Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın münadisi seslendi: “es-Salatu cami'a: “Haydin namaza!” Resûlullah'a gittik, yanında toplandık. “Benden önce her peygamber, ümmeti için hayır bildiği şeyi onlara öğretmekle mükellef idi. Onlar için şer bildiği şeyden de onları inzar etmesi (korkutması) gerekli idi. Bilesiniz, şu ümmetinizin afiyeti önce gelenler hakkında kesin kılınmıştır. Sonrakiler belaya ve kötü addedeceğiniz birkısım hallere maruz kalacaklardır. Birbirini takip eden fitneler gelecek. Mü'min: “Bu fitne helakimdir” diyecek. Sonra bu kalkacak, başka bir fitne gelecek. “Helakim işte bundan, işte bundan” diyecek. Öyleyse, kim ateşten uzak kalmayı ve cennete girmeyi dilerse, Allah'a ve ahiret gününe inanır olduğu halde ölümü karşılasın. İnsanlara, onların kendisine nasıl muamele etmelerini dilerse öyle muamelede bulunsun. Kim bir imama biat edip, samimiyetle sadakat sözü vermiş ise, elinden geldikçe ona itaat etsin. Bir başkası gelip, önceki ile münazaaya girişecek olursan sonradan çıkanın boynunu uçurun.” Ravi (Abdurrahman) der ki: “Abdullah İbnu Amr'a yanaştım ve: “Allah aşkına söyle. Bu anlattıklarını bizzat kendin Resûlullah aleyhissalam'dan işittin mi?” dedim. Sorum üzerine eliyle kulak ve kalbini tutarak: “Evet kulaklarım işitti, kalbim de belledi” dedi. Ben: “Ama, amcaoğlun Muaviye, bize mallarımızı aramızda batıl bir şekilde yememizi, birbirimizi öldürmemizi emrediyor. Halbuki Allah Teala hazretleri (mealen): “Ey iman edenler! Birbirinizin malını haram şekilde yemeyin; ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret başkadır. Birbirinizi ve kendinizi öldürmeyin. Canlarınızı da boşu boşuna tehlikeye atmayın. Şüphesiz ki Allah size merhametlidir” (Nisa 29) buyuruyor” dedim. Biraz sustu sonra: “Allah'a itaatte ona itaat et, Allah'a isyanda ona isyan et!” dedi.”"
4756 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam: “Irak ehline bir ölçeklik yiyecek ve tek dirhemlik paranın gelmeyeceği zaman yakındır!” buyurmuşlardı. “Nereden?” diye soruldu. “Acem diyarından. Onlar bunu yasaklayacak” buyurdu ve devamla: “Şam ehline de tek dinarlık paranın ve bir ölçeklik yiyeceğin gelmeyeceği zaman yakındır!” buyurdular. Yine: “Bu nereden gelmeyecek?” diye soruldu. “Rum cihetinden!” buyurdular. Sonra (Hz. Cabir) bir müddet sustu (ve ilave etti: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam dedi ki: “Ümmetimin sonunda bir halife gelecek; malı sayı ile değil, avuç avuç dağıtacak!)”"
4757 "Yine Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimin sonunda bir halife gelecek, malı sayarak değil, avuçlayarak dağıtacak.” Hadisi (Hz. Cabir'den rivayet eden) Ebu Nadre ve Ebu'l-Ala'ya: “Bunun Ömer İbnu Abdilaziz olmasına ne dersiniz?” diye sorulmuştu. Onlar: “Hayır, (o değildir)!” dediler.”"
4758 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam: “Irak'a ölçeği ve dirhemi verilmeyecek. Şam'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Mısır'a ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Başladığınız yere döneceksiniz” buyurdu ve üç kere tekrar etti. Buna Ebu Hureyre'nin eti ve kanı şahit oldu.”"
4759 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İblis'in arşı deniz üzerindedir. Oradan askerlerini gönderip insanları fitneye atar. Bunlardan, yanında mertebece en yüksek olanı en büyük fitneyi çıkarandır. Askerlerinden biri gelip: “Şunu şunu yaptım!” der. İblis: “Hiçbir şey yapmamışsın!” der. Sonra bir diğeri gelip: “Ben falanı(n peşini) hanımıyla arasını açıncaya kadar bırakmadım!” der. İblis onu kendisine yaklaştırıp: “sen ne iyisin!” der.”"
4760 "Ebu'l-Bahteri anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı dinleyen bir zatın bana anlattığına göre Resûlullah demiştir ki: “İnsanlar, günahları çoğalmadıkça helak olmayacaklardır.”"
4761 "Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim bize kılıç kaldırırsa bizden değildir.”"
4762 "Ebu Musa ve İbnu Ömer radıyallahu anhüm anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim bize karşı silah taşırsa bizden değildir.”"
4763 "Abdullah İbnu'z-Zübeyr radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim kılıcını çeker sonra koyarsa kanı hederdir.”"
4764 "Cündeb İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim ummiyye (gayesi İslam olmayan) bir bayrak altında bir asabiyete yardım ederken öldürülürse onun ölümü, cahiliye ölümü üzeredir.”"
4765 "Süraka İbnu Malik el-Cu'şemi radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “En hayırlınız, (zulme düşerek) günah işlemedikçe aşiretini müdafaa edendir.”"
4766 "Vasile İbnu'l-Eska' radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah'ın Resûlü dedim, asabiyet nedir?” “Asabiyet, buyurdular, zulümde kavmine yardım etmendir.”"
4767 "Amr İbnu Ebi Kurre anlatıyor: “Huzeyfe radıyallahu anh Medain'de iken, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın öfke halinde, ashabından bazılarına sarfettiği sözleri anlatıyordu. Huzeyfe'den bunları işitenlerden birkısmı Selman radıyallahu anh'a gelip, Huzeyfe'nin anlattıklarını kendisine söylüyorlardı. Selman da onlara: “Huzeyfe söylediğini daha iyi bilir!” diyordu. Onlar da tekrar Huzeyfe'nin yanına dönüp kendisine: “Biz senin söylediklerini Selman'a sorduk. Ne tasdik etti ne de reddetti” dediler. Bunun üzerine Huzeyfe (Sebze tarlasında bulunan) Selman radıyallahu anhüma'nın yanına gidip: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan işittiğim şeyler hususunda beni niye tasdik etmedin?” diye sordu. Selman da: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam öfkelenir ve öfkeli iken konuşurdu. Razı olur ve rıza halinde de konuşurdu!” cevabını verdi ve sonra devamla: “Ey Huzeyfe! dedi. Sen, kalplerde, birkısım insanlara sevgi, birkısım insanlara buğz hasıl edip aralarında ihtilaf ve ayrılıklara sebep olan bu konuşmalardan vazgeçsen olmaz mı! Nitekim biliyorsun ki, Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) hutbesinde şöyle buyurmuştu: “Allahım! Ben senin katından bir garanti talep ediyorum: Ümmetimden kime öfkeli halimde (haksız yere) sebbetmiş veya lanet etmiş (veya vurmuş veya incitmiş) isem -ki ben de ademoğluyum, tıpkı onların öfkelenmeleri gibi öfkelenirim. Halbuki sen beni alemlere rahmet olarak gönderdin- bu (haksız sözümü) o kimseler için Kıyamet günü rahmet, (zekat, ecir, yakınlık vesilesi, tuhûr) kıl. (Ta ki o vesile ile sana yaklaşsın!)” Ey Huzeyfe! Allah'a yemin olsun, ya bu konuşmalardan vazgeçeceksin, yahut da seni Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh'a yazıp şikayet edeceğim!”"
4768 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Küfrün başı doğu cihetindedir. Övünme ve çalım satma işi at, deve, sığır besleyenler, çadırda oturanlar arasındadır. Sükûnet de koyun besleyenlerdedir.”"
4769 "Buhari'nin bir diğer rivayetinde denir ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İman Yemenlidir. Fitne şu tarafta, şeytanın boynuzunun doğduğu yerdedir.”"
4770 "Müslim'in rivayetinde şöyledir: “İman Yemenlidir. Küfür de şark cihetindedir. Sükûnet koyun besleyenlerin yanındadır. Övünmek ve çalım satmak feddadların, yani at besleyip çadırda kalanların yanındadır.”"
4771 "Ahnef İbnu Kays radıyallahu anh anlatıyor: “Şu adamı kastederek (evden) çıkmıştım. Yolda Ebu Bekre radıyallahu anh'a rastladım. “Ey Ahnef nereye gidiyorsun?” dedi. “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın amcaoğluna yardım etmeyi arzu ediyorum!” dedim. “Dön! dedi. Zira ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: “İki müslüman kılıçlarıyla birbirlerinin üzerine yürürlerse öldüren de ölen de ateştedir!” (Bu söz üzerine Resûl-i Ekrem'e): “Ey Allah'ın Resûlü! Katili anladık ama maktûl niye ateşte?” diye sorulmuştu. “Çünkü o da kardeşini öldürme hırsı taşıyordu!” cevabını verdi. -Bir başka rivayette ise: “O da kardeşini öldürmek istemişti” demiştir.-”"
4772 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizden kimse kardeşine silahla işarette bulunmasın. Zira, o bilemez, belki de şeytan elinde bir fesatta bulunur da ateşten bir çukura düşer.”"
4773 "Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümana sövmek fısktır, onunla çarpışmak da küfürdür.”"
4774 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Benden sonra birbirinizin boynunu vuran kafirler olarak (dinden) dönmeyin.” Nesai, İbnu Mes'ud'dan yaptığı bir rivayette şu ziyadeye yer verir: “Kişi ne babasının ne de kardeşinin cinayetinden sorumlu tutulmaz.”"
4775 "Abdullah İbnu Selam'ın kerdeşioğlu, amcası (Abdullah İbnu Selam) radıyallahu anh'tan naklediyor: “Hz. Osman radıyallahu anh öldürülmek istendiği zaman yanına geldim. Osman bana: “Sen niye geldin?” diye sordu. “Sana yardım edeyim diye geldim” dedim. “Öyleyse halka çık. Onları benden uzaklaştır. Zira sen bana hariçte olursan, yanımda olmaktan daha faydalı olursun!” dedi. Ben de çıkıp: “Ey insanlar! Bilirsiniz, benim adım cahiliye devrinde falandı. Ama Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni Abdullah diye tesmiye buyurdu. Benim hakkımda Kitabullah'ta birkısım ayetler nazil olmuştur. Şu ayet benim hakkımda nazil olanlardan biridir: “De ki: Söyleyin bana, eğer bu Kur'an Allah tarafından gönderildiği halde, onu inkar ettiyseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de Tevrat'a dayanarak onun hak kitap olduğuna şahitlik edip iman ettiği halde siz iman etmeyi büyüklüğünüze yediremezseniz, zalim olmaz mısınız? Muhakkak ki, Allah zalimler güruhuna yol göstermez” (Ahkaf 10). Keza şu ayet de benim hakkımda nazil oldu: “İnkar edenler, “Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Sizinle benim aramızda şahid olarak Allah ile O'nun kitapları hakkında bilgi sahibi olanlar yeter” (Ra'd 43). Allah'ın size karşı kınına konmuş bir kılıcı var. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın inmiş olduğu bu beldenizde melekler size mücavir oldular. Öyleyse bu adamı öldürmekten Allah'tan korkun! Allah'tan korkun! Allah'a yemin olsun eğer onu öldürürseniz, komşularınız olan melekleri buradan tardetmiş olacaksınız ve Allah'ın size karşı kında tuttuğu kılıcı kınından çıkartacaksınız ve artık o Kıyamete kadar kınına girmeyecek!” Bu sözlerim üzerine: “Şu yahudiyi öldürün! Osman'ı öldürün!” diye bağrıştılar."
4776 "Abdullah İbnu Ziyad anlatıyor: “Hz. Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe radıyallahu anhüm Basra'ya yürüyünce, Hz. Ali, Ammar İbnu Yasir ve Hasan'ı (radıyallahu anhüm) gönderdi. Bu ikisi Küfe'ye yanımıza geldiler ve minbere çıktılar. Hz. Hasan radıyallahu anh minberin yukarısında idi. Ammar radıyallahu anh da ondan aşağıda idi. Biz onların etrafında toplandık. Ammar'ın şöyle konuştuğunu işittim: “Aişe, Basra'ya yürüdü. Muhakkak ki o, dünyada da ahirette de Peygamber aleyhissalatu vesselam'ın zevcesidir. Ancak Allah sizi imtihan ediyor: Kendisine mi itaat edeceksiniz, yoksa ona (Hz. Aişe'ye) mi?”"
4777 "Şakik İbnu Abdillah anlatıyor: “Ben, Ebu Musa el-Eş'ari, Ebu Mes'ud el-Ensari ve Ammar radıyallahu anhüm ile oturuyordum. Ebu Mes'ud, Ammar'a: “Senin arkadaşlarından herkese dilediğim takdirde bir kulp takabilirim. Ama sen hariçsin. Senin hakkında bir şey söyleyemem. Senin, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a arkadaş olduğum günden beri, ikinizin şu işteki ağırlığınızdan başka bir kusurunuzu görmüş değilim!” Ebu Mes'ud -zengin birisiydi- şu karşılıkta bulundu: “Ey oğlum! İki hulle (takım) getir. Birini Ebu Musa'ya ver, diğerini de Ammar'a!” Ve ilave etti: “Bunların içinde ikiniz cumaya gidin.”"
4778 "Kays İbnu Abbad radıyallahu anh anlatıyor: “Ali radıyallahu anh'a: “Söyle bize! (Savaş için) şu yürüyüşünü Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir emrini yerine getirmek üzere mi yapıyorsun, şahsi bir içtihadın olarak mı?” diye sordum. “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana bu yürüyüşü yapmam için herhangi bir emirde bulunmadı. Ben bunu şahsi reyimle yapıyorum!” cevabını verdi.”"
4779 "Zeyd İbnu Vehb el-Cüheni -ki bu zat, Hz. Ali radıyallahu anh Haricilerle savaşmak üzere yürüdüğü zaman beraberindeki orduda bulunuyordu- anlatıyor: “Hz. Ali dedi ki: “Ey insanlar ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: “Ümmetimden bir grup çıkar. Kur'an'ı öyle okurlar ki, sizin okuyuşunuz onlarınkinin yanında bir hiç kalır. Namazınız da namazlarına göre bir hiç kkalır. Orucunuz da oruçları yanında bir hiç kalır. Kur'an'ı okurlar, onu lehlerine zannederler. Halbuki o aleyhlerinedir. Namazları köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Okun avı delip geçmesi gibi dinden hemen çıkarlar. Onlarla harb eden ordu(nun askerlerine) peygamberlerinin diliyle ne (kadar çok ücret)ler takdir edilmiş olduğunu bilselerdi (başkaca) amel yapmaktan vazgeçerlerdi. Onların alameti şudur: Aralarında pazusu olduğu halde kolu olmayan bir adam olacak. Pazusu üzerinde meme ucu bir çıkıntı bulunacak. Bunun üzerinde de beyaz kıllar bulunacak. Sizler Muaviye ve Şamlıların üzerine gidecek, buradakileri terkedeceksiniz. Onlar da sizin (yokluğunuzdan istifade ile) çoluk-çocuğunuza ve mallarınıza sizin namınıza halef olacaklar!.” (Hz. Ali ilave etti:) “O vallahi! Ben, onların bu kavim olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Çünkü onlar haram kan döktüler. Halkın meradaki hayvanlarını gasbettiler. Öyleyse, Allah adına bunlar üzerine yürüyün!” Ravi der ki: “Haricilerin başında o gün, Abdullah İbnu Vehb er-Rasibi olduğu halde, onlarla karşılaşınca Hz. Ali radıyallahu anh askerlerine: “Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından çıkarın. Çünkü ben, onların Harura günü size yaptıkları gibi yine size sulh teklif edeceklerinden korkuyorum!” dedi. Bu emir üzerine döndüler, mızraklarını bertaraf ettiler ve kılıçlarını sıyırdılar. Askerler onlara mızraklarını sapladı. Öldürüp üst üste yığdı. O gün cengaverlerden sadece iki kişi isabet alıp şehit düştü. Ali radıyallahu anh: “Aralarında o sakat herifi arayın!” emretti. Aradılar, fakat bulamadılar. Bizzat Ali kalkıp üst üste öldürülmüş insanların yanına geldi. “Bunları geri çekin!” dedi. Sonra yere gelen cesetler arasında onu buldular. Onun bulunması üzerine Hz. Ali radıyallahu anh tekbir getirdi ve: “Allah doğru söyledi. Resûlü de doğru tebliğ etti” dedi. Ubeyde es-Selmani, Hz. Ali'ye doğrulup: “Ey mü'minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah aşkına söyle. Sen bu hadisi Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan bizzat işittin mi?” diye sordu. Ali radıyallahu anh: “Kendinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim, evet!” dedi. Ubeyde Hz. Ali'ye üç sefer yemin verdi. O da ona üç sefer yemin etti.”"
4780 "Müslim, (bu hadisi) Abdullah İbnu Rafi'den de aynı şekilde tahriç etmiştir. O rivayetin baş kısmında şu ziyade var: “Haruriyye, Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh'a karşı hurûc ettikleri zaman: “Hüküm Allah'ındır” dediler. (Bu ibare Kur'an'dan bir iktibas olması hasebiyle) Hz. Ali de: “Kendisiyle batıl murad edilen hak bir söz” dedi.”"
4781 "Süveyd İbnu Gafle radıyallahu anh anlatıyor: “Ali radıyallahu anh dedi ki: “Ben size Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan bir hadis söyleyince, Allah'a yemin olsun Aleyhissalatu vesselam'ın söylemediği bir şeyi söylemektense gökten atılmayı tercih ederim. Ancak benimle sizin aranızda cereyan eden şeyler hakkında konuşunca, bilesiniz harp hiledir. Zira ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: “Ahir zamanda yaşça küçük, akılca kıt birtakım gençler çıkacak. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur'an'ı okurlar. İmanları gırtlaklarından öteye geçmez. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkarlar. Onlara nerede rastlarsanız onları gebertin. Zira, onları öldürene, Kıyamet günü, Allah'ın vereceği ücret var.”"
4782 "Ebu Said ve Enes radıyallahu anhüma anlatıyorlar: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimde ihtilaf ve ayrılıklar meydana gelecek, (Onlardan) bir grup lafıyla güzel, ameliyle kötü olacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar, ancak köprücük kemiklerinden aşağı geçmeyecek. Bunlar, dinden tıpkı okun avu delip geçmesi gibi çıkarlar. Onlar, ok kirişine dönmedikçe bir daha dine geri gelmezler. Bunlar mahlukatın en şeriridir. Onları öldürene ve onlar tarafından öldürülene ne mutlu! Onlar insanları Kitabullah'a çağırırlar, fakat kitaptan zerre kadar nasipleri yoktur.” Yanında bulunan Ashab: “Ey Allah'ın Resûlü dediler. Onların alameti nedir?” diye sordular da: “Tıraş olmak!” buyurdular.”"
4783 "Hz. Enes'ten gelen bir rivayette (Resûlullah şöyle) buyurmuştur: “Onların alameti tıraş ve saçın yolunmasıdır. Onları gördüğünüz zaman öldürün.”"
4784 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Huneyn dönüşünde bir adam yanına geldi. Bu sırada Hz. Bilal'in eteğinde gümüş (para) vardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam bundan avuç avuç alıp insanlara dağıtıyordu. Gelen adam: “Ey Muhammed! Adil ol!” dedi. Aleyhissalatu vesselam (öfkeli olarak): “Yazık sana! Ben de adil olmazsam kim adil olabilir? Eğer adil olmazsam zarara ve hüsrana düşerim!” buyurdular. Hz. Ömer atılıp: “Ey Allah'ın Resûlü! Bana müsaade buyurun şu münafığın kellesini uçurayım!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Halkın “Muhammed arkadaşlarını öldürüyor” diye dedikodu yapmasından Allah'a sığınırım. Bu ve arkadaşları Kur'an okurlar (ama okudukları) hançerelerini aşağı geçmez. Dinden, okun avı delip geçtiği gibi çıkıp giderler!” buyurdular.”"
4785 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Hz. Hafsa radıyallahu anha'nın yanına girdim ve: “(Ali ile Muaviye radıyallahu anhüma'nın Sıffin'deki hadiseleri sebebiyle halka gelenleri görüyorsun. (Şimdi Harameyn ve başka yerde hayatta kalan sahabeleri toplayıp fikirlerini almak istiyorlar.) Bu hilafet ve emirlik meselesinde bana hiçbir hak tanımadılar (bu sebeple gitmek istemiyorum, ne dersin?)” dedim. “Katıl. Çünkü onlar seni bekliyorlar. Onlardan geri durmanı, onların bir muhalefet saymalarından korkarım!” dedi ve Abdullah, oraya gidinceye kadar Hafsa onu bırakmadı. (Hakemlerin hüküm vermesinden sonra) Hz. Muaviye bir hutbe irad etti ve (Abdullah'la babası Ömer'i kastederek) dedi ki: “Kim bu hilafet meselesi hakkında bizimle konuşmak isterse kendini bize göstersin (meydana çıksın). Şurası muhakkak ki biz, halifeliğe ondan da babasından da ehakkız.” Habib İbnu Mesleme der ki: “Abdullah'a: “Ona cevap vermedin mi?” dedim. Abdullah cevaben: “Bu işe senden daha ehak olan, İslam adına sana ve babana karşı (Uhud'da, Hendek'te) mücadele vermiş olan Ali radıyallahu anh'tır!” demek istedim. Fakat, herkesin arasına tefrika sokup, kan akıtacak ve istemediğim bir manaya çekilecek bir kelime sarfetmekten korktum. Allah'ın sabredene) cennette hazırladığı mükafaatları da hatırlayarak (Muaviye'ye karşılık vermedim) demiştir. Habib İbnu Mesleme: “Bu tavrı takdir ederek: “Sen bir fitneden (inayet-i ilahi ile) korunmuş ve (ciddi) bir felaketten muhafaza edilmişsin!” dedm” der.”"
4786 "İbnu'l-Müseyyeb radıyallahu anh anlatıyor: “İlk fitne yani Hz. Osman radıyallahu anh'ın şehid edilmesi vukua geldiği zaman Ashab-ı Bedr'den kimseyi hayatta bırakmadı. Sonra ikinci fitne yani Harra hadisesi vukua geldi. Bu da Hudeybiye ashabından kimseyi hayatta bırakmadı. Sonra üçüncüsü vukua geldi. O da insanlar arasında akıl ve kuvvet (sahabe) bırakmadı.”"
4787 "Ebu Nevfel anlatıyor: “Abdullah İbnu'z-zübeyr radıyallahu anhüma'yı (Mekke'deki) Akabetü'l-Medine (denilen yerde) (asılmış) gördüm. Kureyş ve diğer halk onun yanına gelmeye başlamıştı. Derken Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma da geldi. Yanında durdu. “es-Selamu aleyke ey Ebu Hubeyb!” dedi ve bu selamı üç kere tekrar etti. Sonra sözlerine devamla (üç kere de) “Vallahi seni bu işten men etmiştim (ama beni dinlemedin)” deyip şunları söyledi: “Vallahi, benim biildiğime göre sen, çok oruç tutan, çok namaz kılan, yakınlara çokça yardımcı olan bir kimseydin. Vallahi, en kötüsü sen olan bir ümmet mutlaka en hayırlı bir ümmettir!” Haccac'a, Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın İbnu'z-Zübeyr karşısındaki tavrı ve söylediği bu sözleri ulaştı. Derhal adam göndererek İbnu'z-Zübeyr'in cesedini asılı olduğu kütükten indirip, yahudilerin kabirlerine attırdı. Sonra annesi Esma Bindu Ebi Bekr radıyallahu anha'ya da bir adam gönderip çağırttı. Fakat kadıncağız gitmekten imtina etti. Haccac ikinci bir elçi gönderdi ve: “Ya bana kendi rızanla gelirsin ya da, sana saç örgülerinden sürüyerek getirecek birisini gönderirim!” dedi. Esma yine imtina edip: “Sen, örgülerimden tutup beni sürükleyecek birini gönderinceye kadar vallahi gelmeyeceğim!” dedi. Haccac: “Bana ayakkabılarımı gösterin!” dedi. Papuçlarını alıp, çalımla koşup Esma'nın yanına girdi. “Allah düşmanına ne yaptığımı gördün mü?” dedi. “Ona dünyasını berbat ettiğini, onun da senin ahiretini berbat ettiğini gördüm. Bana ulaştığına göre ona: “Ey iki kuşaklının oğlu!” demişsin. Vallahi iki kuşaklı benim. Onlardan biriyle ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ve Ebu Bekr'in (hicret sırasındaki) yiyeceklerini bağladım. Diğeri de, kadının belinden ayırmadığı kuşağıdır. Şunu ilave edeyim ki, Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana: “Sakif'te bir yalancı, bir de zalim var!” demişti. Yalancıyı gördük. Zalime gelince; bunun da ancak sen olacağını zannediyorum!” dedi. Haccac, hiç cevap vermeden yanından ayrıldı.” Rezin şu ilavede bulundu: “Haccac (bilahare) demiş ki: “Ben Esma'nın yanına onu üzmek için girmiştim, ama o beni üzdü.”"
4788 "Zübeyr İbnu Adiy rahimehullah anlatıyor: “Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh'ın yanına girdik. Haccac'ın bize yaptıklarını şikayet ettik. “Sabredin, buyurdu. Zira öyle günlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gün, gidenden daha kötü olacak. Bu hal Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Resûlunüz aleyhissalatu vesselam'dan işittim.”"
4789 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sakif'ten bir yalancı, bir de zalim çıkacaktır.”"
4790 "Hişam İbnu Hisan rahimehullah anlatıyor: “Haccac'ın hükmen öldürdüğü insanların miktarı sayılmış. 120 bin kişiye ulaştığı görülmüştür.”"
4791 "Sa'id İbnu Amr İbni Said İbni'l-As anlatıyor: “Ceddim bana dedi ki: “Ben Ebu Hureyre radıyallahu anh ile beraber Medine mescidinde oturuyordum. Yanımızda Mervan da vardı. Bir ara Ebu Hureyre radıyallahu anh: “Ben, sadık ve masduk olan Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyurduklarını işittim: “Ümmetimin helak olması, Kureyş'e mensup (aklı kıt) bir grup çocukcağızların elleriyledir!” Mervan: “Allah onlara lanet etsin!” dedi. Ebu Hureyre der ki: “Eğer ben dileseydim falan falan diye onları teker teker ismen sayardım.” Said rahimehullah dedi ki: “Ben, Beni Mervan iktidar olduğu zaman dedemle birlikte Şam'a gittim. Orada onları genç oğlanlar olarak görünce: “Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın kastetttiği bunlar olmasın!” ded. Ben de: “Sen daha iyi bilirsin!” dedim.”"
4792 "Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): “Bana İslam telaffuz eden kaç kişi olduğunu sayıverin” buyurdular. Biz: “Ey Allah'ın Resûlü! Bizim sayımız altı-yediyüze ulaşmış olduğu halde, hakkımızda korku mu taşıyorsunuz?” dedik. “Siz bilemezsiniz, (çokluğunuza rağmen) imtihan olunabilirsiniz!” . Gerçekten öyle (belaya maruz kalıp) imtihan olunduk ki, içimizden namazını gizlice kılanlar oldu.”"
4793 "Sahiheyn'de yine Huzeyfe radıyallahu anh'tan gelen bir rivayet şöyledir: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “(Kıyamet günü, havz-ı kevserime birkısım gruplar da gelecekler ki, onlar oradan uzaklaştırılacaklar. Ben: “Onlar benim ashabımdır!” diyeceğim. Fakat, “Sen, onların arkandan neler işlediklerini bilmiyorsun!” denilecek.”"
4794 "Müseyyeb İbnu Rafi' anlatıyor: “Bera İbnu Azib radıyallahu anhüma'ya rastladım. Kendisine: “Sana ne mutlu! Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la sohbet şerefine erdin. O'na (Hudeybiye'de) ağaç altında biat ettin!” demiştim. Bana şu cevapta bulundu: “Ey kardeşimoğlu! Biz ondan sonra ne bid'alar işledik sen bilmezsin.”"
5995 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimden bir grup insan Kur'an'ı muhakkak surette okuyacak. Ancak bunlar, okun avı süratle delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar.”"
5996 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam Cürrane'de, işlenmemiş altın ve ganimetleri taksim ediyordu. Taksim edilen mal Hz. Bilal'in eteğinde idi. Bir adam: “Ey Muhammed adil ol! Çünkü adalet etmiyorsun!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Yazık sana! Eğer ben de adil olmazsam, benden sonra kim daha adil olur?” diye mukabele etti. Hz. Ömer, (Resûlullah'ın üzüldüğünü farkederek): “Ey Allah'ın Resülü! Bana müsaade buyurun, şu münafığın kellesini uçurayım!” talebinde bulundu. Aleyhissalatu vesselam: “İşte bu adamın mutlaka arkadaşları -veya arkadaşcıkları- var. Bunlar Kur'an'ı okurlar, ama okudukları gırtlaklarından aşağı geçmez. Bunlar, okun avı delip geçmesi gibi dinden çıkıp giderler!” buyurdular.”"
5997 "İbnu Ebi Evfa anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Hariciler cehennemin köpekleridir.”"
5998 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İleride genç bir grup ortaya çıkacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar, ancak, okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek. Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır.” İbnu Ömer der ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır” ibaresini yirmi kereden fazla işittim.” (İbnu Ömer, Resûlullah'tan işittiği sözleri şöyle tamamladı:) “Nihayet bu cemaatin sürdürdüğü hile ve aldatma esnasında Deccal çıkacaktır.”"
5999 "Ebu Rezin anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Rabbimiz, sıkıntılı durumunun değişeceği zaman yakın olmasına rağmen kullarının ümitsizliğe düşmesine güldü.” Ebu Rezin devamla der ki: “Ey Allah'ın Resûlü dedim, hiç Rab Teala güler mi?” “Evet” buyurdular. Ben de: “Öyleyse gülme vasfı bulunan bir Rabb'ten bize hayır eksik olmayacaktır!” dedim.”"
6000 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cennet ehli nimetler arasında yaşarken onlar için bir nur parlar. Onlar derhal başlarını kaldırırlar. Rab Teala'yı başlarının üstünde kendilerine yaklaşmış ve: “Ey cennet ehli, sizlere selam olsun!” dediğini görürler.” Resûlullah devamla dedi ki: “İşte bu hal, Kur'an'da zikri geçen: “Rahmet sahibi Rablerinden onlara selam vardır” ( Yasin 58) ayetinin haber verdiği durumdur.” Resûlullah devamla buyurdular: “Rab Teala onlara, onlar da Rab Teala'ya bakarlar. O'na baktıkları müddetçe etraflarındaki cennet nimetlerinden hiçbirine iltifat etmezler. Bu hal onların nazarında Rabb Teala hicaba bürününceye kadar devam eder. Rabb Teala hicaba bürünür, fakat Allah'ın nüru ve bereketi cennet ehlinin üzerinde ve makamlarında baki kalır.”"
6001 "Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Abdullah İbnu Amr İbni Haram, Uhud günü, öldürüldüğü zaman Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana rastladı ve: “Ey Cabir! Allah baban için ne söyledi, sana haber vermiyeyim mi?” buyurdular.” Yahya'nın rivayetinde ise Resûlullah: “Ey Cabir, seni niye böyle kalben kırık (ve üzüntülü) görüyorum” buyurmuş, Cabir de: “Ey Allah'ın Resûlü! Babam şehit düştü, geriye bir yığın horanta ve borç bıraktı” demiştir. Aleyhissalatu vesselam da: “Sana, Allah'ın babanı karşıladığı şeklin müjdesini vereyim mi?” diye sordu. Cabir: “Evet! Ey Allah'ın Resûlü!”dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam açıkladı: “Allah her kimle konuştu ise mutlaka hicab gerisinden konuştuğu halde babana vicahen konuştu ve: “Ey kulum! Benden ne dilersen dile, dilediğini sana vereyim!” dedi. O da: “Ey Rabbim! Beni hir kere daha ihya et, senin yolunda ikinci kere öleyim!” dedi. Rab Teala Hazretleri de: “Benden daha önce şu hüküm sadır oldu: “Ölenler artık dünyaya bir daha dönmeyecekler” buyurdular. Baban da: “Ey Rabbim, öyleyse (benim durumumu) arkamda kalanlara ulaştır!” dedi. Bu talep üzerine şu ayet nazil oldu: “Allah yolunda şehid edilenleri ölü sanma. Onlar Rablerinin katında hayat sahibidirler ve O'nun nimetleriyle rızıklanırlar” (Al-i İmran 169)."
6002 "Nevvas İbnu Sem'an el-Kilabi anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Dedi ki: “Rahman'ın iki parmağı arasında olmayan bir kalp yoktur. Allah dilerse onu doğru yola sevkeder, dilerse şaşırtır!” Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle dua ederdi: “Ey kalpleri tesbit eden Rabbimiz! Kalplerimizi dinin üzerine tesbit et.” Resûlullah yine derdi ki: “Mizan (terazi) Rahmanın elindedir. Kıyamet'e kadar bazı kavimleri yükseltir, bazı kavimleri de alçaltır.”"
6003 "Ebu Sa'idi'I-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah üç şeye güler (rahmetiyle yönelir): Namaz için teşkil edilen saf, geceleyin namaz kılan adam ve orduda cihad eden adam.”"
6004 "Ebu'd-Derda radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Allah her an iş başındadır” (Rahman 29) ayeti ile ilgili olarak: “Bir günahın affı, bir sıkıntıyı gidermesi, bir kavmi yükseltip, bir başkalarını alçaltması O'nun işlerindendir” buyurduğunu nakletmiştir.”"
7136 "Evs (İbnu Ebi Evs Huzeyfe es-Sakafi) radıyallahu anh anlatıyor: “Biz Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında oturuyorduk. O bize birkısım kıssalar anlatarak vazu nasihat ediyordu. Derken bir adam gelerek, gizli bir şeyler söyledi. Resulullah: “Bunu götürüp öldürün!” emretti. Adam geri dönünce, Resûlullah onu çağırdı ve: “Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet edermisin?” diye sordu. Adam “Evet!” deyince: “Gidin, bu adamı serbest bırakın! Zira ben, insanlarla onlar la ilahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu dediler mi, bana onların kanları ve malları haram olur” buyurdu."
7137 "İmran İbnu'I-Husayn radıyallahu anh anlatıyor: “Nafi' İbnu'l-Ezrak ve arkadaşları geldiler ve bana: “Ey İmran helak oldun (dinden çıktın)!” dediler. İmran: “Hayır! İmran helak olmadı (dinden çıkmadı)” dedi. Onlar ısrarla: “Evet evet helak oldun!” dediler. İmran: “Beni helak eden şey nedir?” dedi. Onlar: “Allah Teala hazretleri: “Fitne olmasın, dinin tamamı Allah için olsun diye onlarla savaşın” buyuruyor” dediler. İmran: “Evet biz onlarla savaştık ve hatta onları sürdük. Dinin tamamı Allah içindi. Dilerseniz, ben size Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan işittiğim bir hadisi rivayet edeyim!” dedi. Onlar: “Onu Resûlullah aleyhissaltu vesselam'dan sen mi işittin?” dediler. İmran: “Evet! Ben gördüm ki, Resûlullah, müşriklere karşı müslümanlardan müteşekkil bir ordu gönderdi. Askerler müşriklerle karşılaşınca, aralarında çok şiddetli bir savaş oldu. Müşrikler mağlup olup sırtlarını müslümanlara verdiler (saf dışı oldular). Sonra benim yakınlarımdan bir adam müşriklerden birine mızrakla saldırdı. Adamın üzerine yürüyünce, müşrik Eşhedü en lailahe illallah (Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim), ben müslümanım” dedi. Fakat müslüman asker ona mızrağını saplayıp adamı öldürdü. Adam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına gelip: “Ey Allah in Resülü! Helak oldum! (Yani büyük bir günah işledim)” dedi. Aleyhissalatu vesselam bir iki sefer: “Ne yaptın?” diye sordu. Adam yaptığını olduğu gibi anlattı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam adama: “Kalbini yarıp içinde ne olup olmadığına bakmalı değil miydin?” dedi. Adam: “Ey Allah'ın Resülü! Eğer kalbini yarsaydım içindekini bilebilir miydim ?” diye sordu . Aleyhissalatu vesselam: “Sen adamın hem sözünü kabul etmiyorsun hem de kalbindekini bilmiyorsun (olur mu böyle şey!)” dedi. İmran sözlerine devam etti: “Sonra Resûlullah aleyhissalatu vesselam, adam hakkında bir şey söylemedi. Adam da az bir zaman yaşadı. Nihayet öldü. Biz onu defnettik. Ertesi günü adamın cesedi yerüstünde görüldü. Halk: “Belki de bir düşman, kabrini deşip (kötülük için çıkarmıştır)” dedi. Tekrar onu defnettik. Gençlerimize mezarı başında nöbet tutmalarını söyledik. Buna rağmen cesedi tekrar mezardan dışarı atıldı. “Bekleyen gençlerimiz uyumuş olabilirler” diye düşündük. Bir kere daha onu defnettik. Bu sefer mezarını kendimiz bekledik. Ertesi gün yine cesedi kabirden dışarı atıldı. Bunun üzerine, adamın cesedini dağlar arasında bir geçide attık.” Hadise, bir başka rivayette İmran İbnu'I-Husayn tarafından (biraz farkla) şöyle anlatılmıştır: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bizi bir seriyyeye göndermişti. Sonra (savaşın bitiminde) müslümanlardan biri, müşriklerden birine saldırdı...” hadisi yukarıdaki gibi anlattı. Şu ilavede bulundu: “Toprak onun cesedini dışarı attı. Biz durumu Resûlullah'a haber verdik. Aleyhissalatu vesselam: “Bu toprak, ondan daha şerir insanları da kabul eder. Fakat Allah Teala hazretleri, size “la ilahe illallah” kelamının hürmetinin büyüklüğünü ders vermek istedi.”"
7138 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam Veda haccı sırasında buyurdular ki: “Bilesiniz! Günlerin en ziyade haram olanları şu günlerinizdir. Bilesiniz! Ayların en haramı da şu ayınızdır. Bilesiniz! Beldelerin en haramı da şu beldenizdir. Bilesiniz! Kanlarınız, mallarınız birbirinize şu ayda, şu beldede şu gününüzün haramlığı gibi haramdır. Acaba tebliğ ettim mi?” Halk: “Evet!” dediler. Resûlullah: “Ey Allahım şahid ol!” buyurdu.”"
7139 "Abduldah İbnu Amr radıyallahu anh anlatıyor: “Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Ka'be'yi tavaf ederken gördüm, şöyle diyordu: “Sen ne temizsin, kokun da ne güzel! Sen ne yücesin, senin hürmetin ne büyük! Muhammed'in nefsini elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun! Mü'minin Allah katındaki hürmeti, senin hürmetinden daha büyüktür. Mü'minin malının, kanının hürmeti de böyledir. Biz mü'min hakkında sadece hüsn-i zanda bulunuruz.”"
7140 "Füdale İbnu Ubeyd anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Gerçek mü'min, halkın, kendisinden malı ve canı hususunda emin olduğu kimsedir. Hakiki muhacir de hata ve günahlardan hicret (terk) eden kimsedir.”"
7141 "Sa'lebe lbnu'l-Hakem radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gazvede) düşmanın koyun sürüsüne rastlamıştık. Hemen yağmaladık ve tencereleri kurduk. Resûlullah aleyhissalatu vesselam tencerelerimizin yanından geçti (ve onları gördü). Kaldırmamızı emretti. Derhal hepsini devirdik. Sonra: “Yağma helal değildir” buyurdu.”"
7142 "Ebu Hureyre ve İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümana sebbetmek (sövmek) fısktır, öldürmek de küfürdür.”"
7143 "Sunabih el-Ahmesi radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bilesiniz! Havz(-ı kevser)e ilk geleniniz ben olacağım ve ben diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim. Benden sonra birbirinizi öldürmeyin.”"
7144 "Ebu Bekrı's-Sıddık radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sabah namazını kim kılarsa, o Allah'ın zimmetindedir. Allah'ın bu garantisini ihlal etmeyin. Kim onu öldürürse, Allah, yüzüstü cehenneme atıncaya kadar öldürenin peşini bırakmaz.”"
7145 "Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın garantisi altındadır.”"
7146 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mü'min, Allah katında, birkısım meleklerden daha kıymetlidir.”"
7147 "Füseyle'nin babası (Vasile İbnu'l-Eska) radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah'ın Resulü dedim, kişinin kavmini sevmesi, (merdud olan) asabiye midir?” “Hayır buyurdular, asabiye, kişinin zulümde kavmine yardımcı olmasıdır.”"
7148 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetim dalalet (batıl) üzerinde toplanmaz. Öyleyse bir ihtilaf görünce, size çoğunluğu iltizam etmenizi tavsiye ederim."
7149 "Hz. Mu'az İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: “Bir gün, Resûlullah aleyhissalatu vesselam, bir namaz kılmış ve namazı çok uzatmıştı. Namazdan çıkınca biz: “Ey Allah'ın Resülü! Bugün namazı çok uzattınız!” dedik. Şu açıklamayı yaptılar: “Ben bugün, bir ümit ve korku namazı kıldım. Ben (namazda) aziz ve celil olan Allah'tan ümmetim için üç şey talep ettim. Allah bunlardan ikisini verdi, birini vermedi. Ben Allah'tan ümmetime, kendileri dışında bir düşman musallat etmemesini talep ettim, bu talebimi kabul etti. Allah'tan ümmetimi (eski ümmetler gibi) toptan suda boğarak helak etmemesini talep ettim. Allah bunu da kabul etti. Allah'tan ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını talep ettim, Allah bunu reddetti.”"
7150 "Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “(Benden sonra ümmetim içerisinde) fitneler olacak. O fitnelerde, kişi mü'min olarak sabahlar, kafır olarak akşamlar, Allah'ın ilimle ihya ettikleri hariç.”"
7151 "Muhammed İbnu Mesleme radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:”Şurası muhakkak ki, bir fitne, bir ayrılık ve bir ihtilaf olacak. Bu durum gelince, Uhud'a kılıncınla git! Kırılıncaya kadar onu (taşa) çal. Sonra evinde otur. Hatta sana günahkar bir el veya ölüm gelinceye kadar (evinden çıkma).” Nitekim (haber verilen bu fitne) çıktı ve ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın söylediğini yaptım.”"
7152 "Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir keresinde): “İki müslüman birbirlerine kılıç çekerlerse katil de maktül de cehennemdedir” buyurmuşlardı. Orada bulunanlar: “Ey AIlah'ın Resülü! Katili anladık, cehennemdedir; ya maktulün suçu ne?” dediler. “Çünkü, o da kardeşini öldürmek istemişti” buyurdular.”"
7153 "Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mertebe itibariyle insanların Kıyamet günü Allah indinde en kötüsü, ahiretini, başkasının dünyası için helak eden kuldur.”"
7154 "Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Fitneden kaçının! Çünkü o esnada dil, (tesir bakımından) kılıç darbesi gibidir.”"
7155 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şurası muhakkak ki: Kişi, (bazan) Allah'ın gazabına sebep olan bir kelam eder, kendisi o sözde bir mahzur görmez. Ama o söz sebebiyle, cehennem ateşinin yetmiş yıllık dibine iner.”"
7156 "Ebu'ş-Şa'şa' rahimehullah'ın anlattığına göre, “İbnu Ömer radıyallahu anhüma'ya: “Biz ümeranın yanlarına girer, bir çeşit konuşuruz, yanlarından çıkınca da bir başka çeşit konuşuruz” denilmişti. Onlara “Biz bunu, Resûlullah aleyhissalatu vesselam zamanında münafıklık addederdik” dedi.”"
7157 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şurası muhakkak ki İslam garib (eşine rastlanmadık bir şekilde) başladı tekrar garibliğe avdet edecek. Gariblere ne mutlu.”"
7158 "Hz. Ömer radıyallahu anh'ın anlattığına göre: “Bir gün Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın mescidine gitmiştir. Orada Hz. Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh'ı Aleyhissalatu vesselam'ın kabrinin dibinde oturmuş ağlar bulmuş ve: “Niçin ağlıyorsun?” diye sormuştur. Hz. Mu'az: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan işitmiş olduğum bir hadis sebebiyle” demiş ve Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın hadisini okumuştur: “Şurası muhakkak ki riyanın azı dahi şirktir. Kim Allah'ın velisine düşmanlık yaparsa şüphesiz Allah ile savaşmaya çıkmış olur. Allah itaatkar, takva sahibi ve halktan uzak duran öyle (kendi halinde) kullarını gerçekten sever ki, onlar görünmedikleri zaman aranmazlar (ehemmiyet verilmedikleri için, yoklukları kimsenin dikkatini çekmez), hazır bulundukları zaman (da meclislere, ciddi meşguliyetlere) çağırılmazlar, tanınmazlar. Kalpleri pırıl pırıl hidayet kandilleridir. (Onları hiçbir şey şekke şüpheye atamaz.) Her müşkil meselenin, ağır belanın altından kalkarlar.”"
7159 "Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: 'İnsanlar, içerisinde bir tane iyisini bulamayacağın yüz deve(lik bir sürü) gibidirler.”"
7160 "Avf İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Yahudiler yetmişbir fırkaya bölündüler, onlardan sadece bir fırka cennetliktir, yetmiş fırka cehennemliktir. Hıristiyanlar ise yetmişiki fırkaya bölündüler. Bunlardan da yetmişbir fırka cehennemliktir, sadece biri cennetliktir. Muhammed'in nefsi elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun! Benim ümmetim yetmişüç fırkaya bölünecek, bunlardan biri cennetlik, yetmişikisi cehennemliktir.” “Ey Allah 'ın Resülü! Cennetlikler kimlerdir?” diye sorulmuştu. “Onlar, cemaattir” buyurdular.”"
7161 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Muhakkak ki, İsrailoğulları yetmişbir fırkaya bölündü, ümmetim de yetmişiki fırkaya ayrılacak. Biri hariç hepsi ateştedir. O hariç olan cemaattir.”"
7162 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizler, kendinizden önce gelen ümmetlerin sünnetine kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpa tıp uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler deliğine girseler oraya siz de gireceksiniz.” Oradakiler, “Ey Allah'ın Resulü! (Onlar) yahudiler ve hıristiyanlar mı?” diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: “Bunlar değilse kimler olur?” buyurdular.”"
7163 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Her sabah mutlaka iki melek nida eder: “Kadından vay erkeğin haline!” ve “Erkekten vay kadının haline!”"
7164 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam mescidde otururken Müzeyre kabilesinden bir kadın girdi, çok süslüydü, zinetleriyle mescidin içinde bile pek çalımlı yürüyordu. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: “Ey insanlar! Kadınlarınızı mescidde süsler takınmaktan ve çalımlı yürümekten men edin! Zira İsrailoğulları, kadınları zinet takınıp, mescidde çalımlı yürüyünceye kadar lanetlenmediler” buyurdular.”"
7165 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): “Hiçbiriniz kendisini tahkir etmesin” buyurmuştu. Yanındakiler: “Ey Allah'ın Resülü! Bizden biri nefsini nasıl tahkir eder?” diye sordular. “Bir kimse öyle bir şey görür ki, onunla ilgili birşey söylemesi Allah'ın onun üzerindeki hakkıdır. Fakat o, bu hususta konuşmaz. (Yani, insanlardan çekinip konuşmamakla nefsini tahkir etmiş, alçaltmış olur). Allah Teala hazretleri de Kıyamet günü, ona: “Şu şu meselede niye üzerine düşen sözü söylemedin?” diye hesaba çeker. Adam: “Konuşmamı halk korkusu engelledi” der. Allah Teala da: “Sen (insanlardan değil), önce benden korkmalıydın” der.”"
7166 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına Habeşistan muhacirleri dönünce, onlara: “Habeşistan diyarında gördüğünüz farklı şeylerden bana anlatmaz mısınız?” buyurdular. Onlardan bir grub genç: “Elbette! Ey Allah'ın Resülü!” dediler (ve anlatmaya başladılar): “(Bir gün) biz otururken, onların yaşlı rahibelerinden biri, başının üstünde bir su küpü olduğu halde yanımızdan geçti, onlardan bir gence rastladı. Genç elinin birini rahibenin omuzları arasına koyup onu itti. Kadın dizlerinin üzerine düştü ve küpü kırıldı. Kadın yerden kalkınca, gence yöneldi ve: “Ey zalim! Allah kürsüyü kurup, evvelin ve ahirini toplayıp hesaba çektiği, el ve ayakların lisana gelip yaptıklarını anlattıkları (o Kıyamet gününde) sen bana yaptığın zulmün ne demek olduğunu bileceksin! Yarın Allah'ın huzurunda benim halimle, kendi halinin ne olduğunu göreceksin!” dedi. Ravi der ki: “Resûlullah (bu anlatılanları dinledikten sonra): “Rahibe doğru söylemiş, rahibe doğru söylemiş. Allah, zayıfların intikamını güçlülerden almayan bir ümmeti nasıl takdis edip (günahlarından arındırır?)” buyurdu.”"
7167 "Ebu Umame radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah (hacc esnasında) birinci cemrenin yanında iken yanına bir adam gelerek: “Ey Allah'ın Resülü! Hangi cihad efdaldir?” dedi. Aleyhissalatu vesselam adama cevap vermedi. Adam ikinci cemrede görünce tekrar aynı şeyi sordu. Resûlullah yine süküt buyurdular. Akabe taşlamasını yapınca, bineğine binmek üzere, ayağını özengiye koyunca: “Soru sahibi nerdedir?” dedi. Adam da: “İşte benim ey Allah'ın Resülü!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “(En efdal cihad) zalim sultana karşı hakkı söylemektir!” buyurdular.”"
7168 "Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gün) Ey Allah'ın Resülü! Emr-i bi'l-ma'ruf ve'n-nehy-i ani'l-münker'i ne zaman terketmeliyiz?” diye sorulmuştu. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: “Aranızda, sizden önceki milletlerde zuhur etmiş olan şeyler zuhüra başladığı vakit.” Biz: “Bizden önceki ümmetlerde ne zuhür etmişti?” diye sorduk. “Hükümdarlık küçüklerinizin elinde olduğu, fuhuş (her çeşit çirkin ve kirli işler) büyüklerinizce işlendiği, ilim de rezillerinizin eline geçtiği vakit” buyurdular.” Ravi Zeyd İbnu Yahya der ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın “ilim rezillerinizin eline geçtiği vakit” sözünün manasının açıklanması, “İlmin, fasıkların (haramı alenen işleyen, farzları alenen terkeden) eline geçmesi demektir.”"
7169 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri, Kıyamet günü kulu mutlaka hesaba çeker. Hatta şunu da söyler: “Münkeri gördüğün zaman onu tatbik etmene mani olan şey ne idi?” Eğer Allah Teala hazretleri kula hüccetini söylemeyi telkin ederse kul şöyle der: “Ey Rabbim! Ben senin rahmetini umdum ve insanlardan korktum (ve dinin reddettiği münkerlere müdahaleyi bu sebeple terkettim).”"
7170 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “(Bir gün) Resûlullah aleyhissalatu vesselam yanımıza gelip şöyle buyurdular: “Ey muhacirler! Beş şey vardır, onlarla imtihan olacağınız zaman (artık cemiyette hiçbir hayır kalmamıştır. Onların siz hayatta iken zuhurundan Allah'a sığınırım. (Bu beş şey şunlardır:) l) Zina: Bir millette zina ortaya çıkar ve aIeni işlenecek bir hale gelirse, mutlaka o millette taun hastalığı yaygınlaşır ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görûlmeyen hastalıklar yayılır. 2) Ölçü-tartıda hile: Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın zulmüne uğrar. 3) Zekat vermemek: Hangi millet mallarının zekatını vermezse mutlaka gökten yağmur kesilir. Hayvanlar da olmasaydı tek damla yağmur düşmezdi. 4) Ahdin bozulması: Hangi millet Allah ve Resülünün ahdini (yani düşmanla yaptığı anlaşmayı) bozarsa, Allah Teala hazretleri o millete, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve ellerindeki (servet)lerin bir kısmını onlar alır. 5) Kitabullahla hükmetmeyi terk: Hangi milletin imamları Kitabullahla ameli terkederek Allah'ın indirdiği hükümlerden işlerine gelenleri seçerlerse, Allah onları kendi aralarında savaştırır.”"
7171 "Bera İbnu Azib radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (bir defasında): “Onlara Allah lanet eder ve lanet edenler de onlara lanet eder” buyurdu ve arkasından lanet edenler ibaresiyle “yerde yürüyen hayvanlar” ın kastedildiğini açıkladı.”"
7172 "Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ömrü sadece yapılan iyilik artırır. Kaderi de sadece dua geri çevirir. Şurası muhakkak ki, kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum edilir.”"
7173 "Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam hasta yatmakta iken yanına girdim. Elimi üzerine koydum, hararetini, yorganın üstünden elimin altında hissettim. “Ey Allah'ın Resülü! Hararetiniz çok fazla!” dedim. “Biz (peygamberler) böyleyiz. Belalar bize katmerli gelir, buna mukabil ücretleri de katmerli verilir” buyurdular. “Ey Allah'ın Resülü! Hangi insanlar en çok bela çekerler?” dedim. “Peygamberler!” buyurdular. “Ey Allah'ın Resûlü! Sonra kimler?” dedim. “Sonra salihler! buyurdular ve açıkladılar: Onlardan biri fakirliğe öylesine müptela olur ki, kendini örten abadan başka birşey bulamaz. Onlar, sizin bollukla sevindiğiniz gibi fakirlikle sevinirler.”"
7174 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Uhud (savaşı) gününde Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir dişi kırıldı ve başından yaralandı. Kan yüzüne akmaya başladı. Yüzündeki kanı hem siliyor hem de: “Kendilerini AIlah'a çağıran peygamberlerinin yüzünü kana boyayan bir kavim nasıl ıslah olur?” diyordu. Allah Teala hazretleri (sanki bu sözleri tevekküle uygun bulmayarak) şu ayeti inzal buyurdu: “Kullarımın tedbir ve idaresinden senin elinde birşey yoktur ve sen onların inkarlarından mes'ul değilsin. Allah dilerse onlara tevbe nasip eder, dilerse zalim oldukları için onlara azab verir” (Al-i İmran 128)."
7175 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Bir gün Hz. Cibril aleyhisselam, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldi. O sırada Resûlullah üzgün vaziyette oturuyordu. Sebebiyse Mekkelilerden biri vurup yaralamıştı, mübarek vücutları kana boyanmıştı. Hz. Cebrail: “Neyin var (niye üzgünsün)?” diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: “Şunlar bana yaptıklarını yaptılar!” dedi. Cibril: “Diler misin sana bir mucize göstereyim?” dedi. Resûlullah: “Evet bana (bir mucize) gösterin!” buyurdu. Derken Cebrail aleyhisselam, bulundukları vadinin gerisindeki bir ağacı gösterdi: “Şu ağacı çağır!” dedi. O da hemen çağırdı. Ağaç yürüyerek geldi önünde durdu. Cebrail aleyhisselam: “Ona söyle de geri gitsin!”dedi. Aleyhissalatu vesselam ağaca: “Geri dön!” dedi, o da döndü, eski yerine vardı. (Bunu gören Resûlullah aleyhissalatu vesselam, “üzüntümün zail olması için) bu bana yeter!” buyurdu.”"
7176 "Übey İbnu Ka'b radıyallahu anh'ın anlattığına göre: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam Mi'rac gecesinde çok hoş bir koku hissetti. “Ey Cibril bu güzel koku nedir?” diye sordu. O da anlattı: “Bu maşıta (berber) kadının, iki oğlunun ve kocasının kabirlerinin kokusudur. Bunların hikayesi şöyledir: Hızır aleyhisselam, Beni İsrail'in ileri gelenlerinden biriydi. Onun yol güzergahında manastırda oturan bir rahib vardı. Hızır oradan geçtikçe rahib önüne çıkar, İslamı öğretirdi. Hızır büluğa erince babası onu bir kadınla evlendirdi. Hızır İslamı hanımına öğretti ve bunu kimseye haber vermemesi hususunda söz aldı. Kendisi kadınlara yaklaşmazdı. Bu sebeple bir müddet sonra kadını boşadı. Aradan zaman geçince babası, Hızır'ı bir başka kadınla evlendirdi. Hızır ona da İslam'ı öğretti ve kimseye söylememesi için söz aldı. Bu sırrı o iki kadından biri tuttu, diğeri ifşa etti. (Böylece onun İslam'ı yaydığı ortaya çıktı.) Bunun üzerine Hızır oradan kaçtı. Deniz ortasında bir adaya geldi. Odun kesmek için iki kişi oraya geldi ve onu gördüler. Bunlardan biri Hızır'ı gördüğünü gizledi, diğeri ifşa etti ve: “Ben Hızır'ı gördüm!” dedi. Ona: “Seninle beraber onu başka kim gördü?” denildi. O: “Falan kimse!” dedi. Ona soruldu ise de gördüğünü söylemedi. Onların dininde yalan söyleyen öldürülürdü. Zamanla bu sır tutan adam öbür sır tutan kadınla evlendi. Bu kadın, Firavun'un kızının başını tararken tarak elinden düştü. Kadıncağız: “Firavun helak olsun!” dedi. Kız bunu babasına haber verdi. Kadının kocasından başka iki de oğlu vardı. Firavun, onları da çağırttı. Bunları dinlerinden çevirmek için Firavun ısrar etti. Onlar direndiler. O zaman Firavun: “Öyleyse sizi öldüreceğim!”dedi. Karı-koca: “Bu, tarafınızdan bize bir ihsan olur!” diye merdane cevap verdiler ve: “Madem öldüreceksin hiç olsun bizi bir kabre koy!” dediler. O da öyle yaptı. Resûlullah aleyhissatatu vesselam, Mirac'ta iken güzel bir koku duydu, Cibril aleyhisselam'a bunu sordu. O da bu hadiseyi anlattı.”"
7177 "Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: “Halilim Aleyhissalatu vesselam bana şu vasiyette bulundu: “Hiçbir şeyi Allah'a ortak kılma, hatta param parça edilsen, ateşlerde yakılsan da; bile bile hiçbir namazını terketme; kim namazı bile bile terkederse ondan Allah'ın zimmeti (garantisi) kalkar; içki içme, çünkü o, bütün kötülüklerin anahtarıdır.”"
7178 "Hz. Muaviye radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Dünyanın bela ve fitneden başka hiçbir şeyi kalmadı.”"
7179 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İnsanlar öyle aldatıcı yıllar görecek ki, o yıllarda yalancılar tasdik, doğru söyleyenler tekzib edilecekler. Keza o yıllarda haine itimad edilecek, emin kimseye de hainsin denecek. O zaman ruvaybıda adam amme işinde söz sahibi olacak.” “Ruvaybıda kimdir?” diye sorulmuştu. “Amme işlerinde (söz sahibi olan) değersiz adam” diye cevap verdi.”"
7180 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İyi hurmalar adilerinden ayıklandığı gibi siz de ayıklanacaksınız. İyileriniz gidecek, kötüleriniz kalacak. (O devirde kötülerin içinde kalmaktansa) elinizden gelirse hemen ölün (ölün de hayırlı olanı tercih edin).”"
7181 "Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “(İslam'ı yaşama) işi gittikçe zorlaşacak. Dünya da (gerçek müslümanlara) gittikçe sırt çevirecek. İnsanların da cimriliği artacak. Kıyamet ancak şerirlerin tepesine kopacak. Mehdi, Hz. İsa'dan başkası değildir.”"
4724 "Ebu Ümeyye eş-Şa'bani anlatıyor: “Ey Ebu Sa'lebe dedim, şu ayet hakkında ne dersin?” (Mealen): “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez..” (Maide 105). Bana şu cevabı verdi: “Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a sormuştum. Demişti ki: “Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin(selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahade edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. zira (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.”"
4725 "Vakid İbnu Muhammed babasından, o da Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma'dan anlattığına göre demiştir ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (bir gün) parmaklarını kenetledi ve dedi ki: “Ey Abdullah İbnu Amr! Ahidleri bozulup şöyle karmakarışık hale gelen birkısım ayak takımı (hezele) kimselerle başbaşa kalırsan ne yaparsın?” “Ne yapmamı tavsiye edersiniz, Ey Allah'ın Resûlü!” dedim. Buyurdular ki: “Güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi de terkedersin. Kendi yakınlarının (hallerini düzeltmeye) yönelirsin. O hezele takımı (ile de), onların cemaatı ile de (uğraşmayı) terkedersin.”"
4726 "Hz. Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam seslendiler: “Ey Ebu Zerr! “Buyurun, Ey Allah'ın Resûlü, emrinizdeyim!” dedim. “İnsanlara (kitle halinde) ölüm isabet edip, kabirlerin (ücretli) hizmetçiler tarafından kazılacağı zaman ne yapacaksın?” buyurdular. “Benim için Allah ve Resûlü neyi ihtiyar buyurursa onu yaparım!” dedim. “Sabrı tavsiye ederim!” buyurdular -veya sabredersin! dediler- ve sonra bana tekrar seslendiler: “Ey Ebu Zerr!” “Buyurun ey Allah'ın Resûlü, sizi dinliyorum!” dedim. “Zeyt mıntıkasının taşları kanda boğulduğunu gördüğün zaman ne yapacaksın?” “Allah ve Resûlü benim için neyi ihtiyar buyurursa onu!” dedim. “Sana kendilerinden olduğun yakınlarını tavsiye ederim!” dedi. Ben sordum: “Ey Allah'ın Resulü! (O zaman) kılıcımı alıp omuzuma koymayayım mı?” “Böyle yaparsan (fitneci) kavme ortak olursun!” buyurdular. “Bana ne emredersiniz!” dedim. “Evine çekil!” buyurdular. “Evime girilirse?” dedim. “Eğer kılıcın parıltısının seni şaşırtacağından korkarsan, elbiseni yüzüne ört. Gelen hem senin günahınla, hem de kendi günahıyla dönsün!” buyurdular.”"
4727 "Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Adem'in iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun, öldüren değil.)” Ebu Davud, “koşandan” kelimesinden sonra şu ziyadeyi kaydetmiştir: “Yanındakiler: “Bize ne emredersiniz (ey Allah'ın Resûlü!)? dediler. “Evinizin demirbaşları olun!” buyurdu.”"
4728 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kişinin en hayırlı malının, peşine takılıp dağ geçitlerini ve yağmur düşen yerleri takip edeceği koyunu olacağı zaman yakındır. Böylece dinini fitnelerden kaçırmış olur.”"
4729 "Ma'kıl İbnu Yesar anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Herc (fitne) zamanında ibadet, tıpkı bana hicret gibidir.”"
4730 "Mikdad İbnu'l-Esved radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bahtiyar, fitneden kaçınan kimse ile, belalarla karşılaşınca sabreden kimsedir. Ne mutlu ona!”"
4731 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Yaklaşan bir şerden yazık Araplara! Elini çeken ondan kurtulur.”"
4732 "Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Hz. Ömer radıyallahu anh'ın yanında idik. Bize: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın fitne hakkındaki hadisini kim hafızasında tutuyor?” dedi. Ben atılıp: “Ben biliyorum!” dedim. “Sen iyi cür'etlisin, nasılmış söyle bakalım!” dedim. “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Demişti ki: “Kişinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker bu fitneye kefaret olur!” Ömer radıyallahu anh atılıp: “Ben bu fitneyi kastetmemiştim. Ben öncelikle denizin dalgaları gibi dalgalanacak (bütün cemiyeti sarsacak) fitneyi kastetmiştim!” dedi. Bunun üzerine ben: “Ey mü'minlerin emiri! O fitne ile sizin ne alakanız var! Sizinle onun arasında kapalı bir kapı mevcut!” dedim. “Bu kapı kırılacak mı, açılacak mı?” dedi. “Hayır açılmayacak, bilakis kırılacak!” dedim. Hz. Ömer (hayıflanarak): “(Eyvah!) Öyleyse ebediyen kapanmayacak!” buyurdu.” Ravi der ki: “Biz Huzeyfe radıyallahu anh'a sorduk: “Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu?” “Evet dedi. Yarından önce bu gecenin olacağını bildiği katiyette onu biliyordu. Ben size hadis rivayet ettim; boş söz (ve efsane) anlatmadım.” Huzeyfe radıyallahu anh'a soruldu: “O kapı kimdir?” “Ömer radıyallahu anh'tır!” buyurdu.”"
4733 "Müslim rahimehullah'ın bir rivayetinde (Huzeyfe radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Demişti ki: “Fitneler, tıpkı (kamışlardan örülen) hasır gibi, (insanların kalbine) çubus çubuk atılır. Hangi kalbe bir fitne nüfuz ederse onda siyah bir leke hasıl olur. Hangi kalp de onu reddederse onda beyaz bir benek hasıl olur. Böylece iki ayrı kalp ortaya çıkar: Biri cilalı taş gibi bembeyazdır; dinyalar durdukça buna hiçbir fitne zarar vermez. Diğeri ise, alaca siyahtır. Tepetaklak duran testi gibidir; bu kalp, ne iyiyi iyi bilir, ne de kötüyü kötü. O, hevadan (beşeri değerlerden) kendisine ne yutturulmuşsa, onu (hak veya batıl) bilir.” Bu rivayette Huzeyfe radıyallahu anh der ki: “(Ey Ömer!) Seninle o fitne arasında kapalı bir kapı vardır, kırılması yakındır!” Hz. Ömer atıldı: “Ey babasız kalasıca! O kırılacak mı? Keşke açılsaydı. Böylece tekrar (kapatılarak eski normal hale) dönülürdü!” Huzeyfe der ki: “Ben ona bu kapı ile öldürelcek veya ölecek bir şahsın kinaye edildiğini bildiren bir hadis söyledim. Mugalata (ve efsane anlatıp boş laf) etmedim.” Ravi der ki: “Sa'd İbnu Tarık'a (hadiste geçen) “esvedü mürbad” tabiri ne demektir” diye sordum. “Siyah üzerinde şiddetli beyazlıktır” dedi. Ben tekrar “el-Kûzu mechıyy” nedir? dedim. “Tepetaklak (ters çevrilmiş) testi!” diye cevap verdi.”"
4734 "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimden birkısım insanlar Dicle denen bir nehir yanında. Basra denen geniş bir düzlüğe inerler. Nehrin üzerinde bir koprü vardır. Oranın halkı (kısa zamanda) çoğalır ve muhacirlerin (müslümanların) beldelerinden biri olur. Ahir zamanda geniş yüzlü, küçük gözlü olan Beni Kantûra gelip nehir kenarına inerler. Bundan böyle (Basra) halkı üç fırkaya ayrılır: -Bir fırka sığır ve kır develerinin peşlerine takılıp (kır ve ziraat hayatına dönerler, bunlar) helak olurlar. -Bir fırka nefislerini(n kurtuluşunu esas) alırlar (ve Beni Kantûra ile sulh yolunu) tutarlar. Böylece bunlar küfre düşerler. -Bir fırka da çocuklarını geride bırakıp onlarla savaşırlar. İşte bunlar şehit olurlar.”"
4735 "Hassan İbnu Atiyye, Cübeyr ibnu Nüfeyr'den, o da Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Zi-Mihber denen bir sahabisinden naklen anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Rumlarla güvenilir bir sulh yapacaksınız. Onlar arkanızda (başkalarına) düşman olacaklar, sizler (de diğer düşmanlarınızla) savaşacak ve (Allah'ın keremiyle) yardıma mazhar olacaksınız; ganimet elde edecek, selamete ereceksiniz. Sonra dönüp tepelikli bir çayıra ineceksiniz. Hıristiyanlardan biri salibi kaldıracak ve: “Salib galebe çaldı!” diyecek. Müslümanlardan bir adam öfkelenip onu (salibi) kıracak. Bunun üzerine Rum, (antlaşmasına) ihanet edip büyük bir savaş için toplanacak. Müslümanlar da silaha sarılıp savaşacaklar. Allah bu orduya şehadet lutfedecek.”"
4736 "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcelerinden Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bir halifenin ölümü anında (ehl-i hal ve akd arasında) ihtilaf olacak. (O zaman) Medine ahalisinden bir adam (Mehdi), kaçarak Mekke'ye gidecek. Mekke halkından bir kısmı ona gelecek ve (fitne çıkar korkusuyla) istemediği halde onu (evinden) çıkaracaklar. Rükn ile Makam arasında ona biat edecekler. Onları (ortadan kaldırmak için) Şam'dan bir ordu gönderilecek. Ordu Mekke-Medine arasındaki el-Beyda'da yere batırılacak. İnsanlar bu (kerameti) görünce ona Şam'ın Ebdal'ı ve Irak ahalisinin velileri ona gelip biat ederler. Sonra Kureyş'ten, dayıları Kelb kabilesinden olan bir adam zuhur eder ve (Mehdi ve adamlarına) karşı bir ordu gönderir. Ama onlar bu orduya galebe çalarlar. Bu ordu, Kelbi'nin (ihtirasıyla çıkarılmış) bir ordudur. Bu Kelbi'nin ganimetine iştirak edemeyen zarara uğramıştır. (Mehdi), malı taksim eder. Halk arasında peygamberlerinin sünnetini (ihya eder ve onun) ile amel eder. İslam yeryüzüne yerleşir. Yedi yıl hayatta kalır. -Bazı raviler dokuz yıl demiştir.- Sonra ölür ve müslümanlar cenaze namazını kılarlar.-"
4737 "Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.” Orada bulunanlardan biri: “O gün sayıca azlığımızdan mı?” diye sordu. “Hayır, buyurdular. Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” “Zaaf da nedir ey Allah'ın Resûlü?” denildi. “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” buyurdular.”"
4738 "Hz. Huzeyfe radıyallahu anh diyor ki: “Vallahi bilemiyorum! Arkadaşlarım gerçekten unuttular mı yoksa unutmuş mu gözüküyorlar? Allah'a kasem olsun, Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Kıyamete kadar gelecek fitne başılardan üçyüz ve daha fazla etbaı bulunan herkesi, hiçbirini bırakmadan, bize ismiyle, babasının ismiyle, kabilesiyle söyleyip haber verdi.”"
4739 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce, hayırlı ameller işlemede acele edin. O fitne geldi mi kişi mü'min olarak sabaha erer de kafir olarak akşama girer. Mü'min olarak akşama erer de kafir olarak sabaha ulaşır; dinini basit bir dünya menfaatine satar.”"
4740 "İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bu ümmette dört (büyük) fitne olacak. Sonuncusunda Kıyamet kopacak!”"
4741 "Arfece radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şerler ve fesadlar olacak. Kim, birlik içinde olan bu ümmetin işinde tefrika çıkarmak isterse, kim olursa olsun kılıçla boynunu uçurun.” -Bir rivayette: “...onu öldürün!” denmiştir-.”"
4742 "Hz. Muaviye radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: “Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i kitap, yetmişiki millete (dine) bölündüler. Bu ümmet ise yetmişüç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmişikisi ateşte, sadece biri cennettedir. Bu da (Ehl-i Sünnet ve'l) cemaattir.” Bir rivayette şu ziyade var: “Ümmetimden birkısım gruplar çıkacak, bunları bid'alar istila edecek, tıpkı kuduzun, buna yakalanan kimsede hiçbir damar, hiçbir mafsal bırakmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid'a da onların her hallerine sirayet edecek.”"
4743 "İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beni İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, Beni İsrail yetmişiki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmişüç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir.” “Bu fırka hangisidir?” diye soruldu. “Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!” buyurdular.”"
4744 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (birgün): “Lat ve Uzza'ya (tekrar) tapılmadıkça gece ile gündüz gitmeyecektir!” buyurdular. Ben atılıp: “Ey Allah'ın Resulü! Allah Teala Hazretleri “O Allah'ki Resûlünü hidayet ve hak dinle göndermiştir, ta ki onu bütün dinlere galebe kılsın” (Saff 9) ayetini indirdiği zaman ben bunun tam olduğunu zannetmiştim!” dedim. Aleyhissalatu vesselam cevaben: “Bu hususta Allah'ın dediği olacak. Sonra Allah hoş bir rüzgar gönderecek. Bunun tesiriyle kalbinde zerrre miktar imanı olanın ruhu kabzedilecek. Kendisinde hiçbir hayır olmayan kimseler dünyada baki kalacaklar ve bunlar atalarının dinlerine dönecekler!” buyurdular.”"
4745 "Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım. Ümmetim arasına kılıç bir kere girdi mi, artık Kıyamet gününe kadar kaldırılmaz. Ümmetimden birkısım kabileler müşriklere iltihak etmedikçe, ümmetimden birkısım kabileler putlara tapmadıkça Kıyamet kopmaz. Ümmetimde otuz tane yalancı çıkacak hepsi de kendisinin peygamber olduğunu iddia edecek. Halbuki ben peygamberlerin mührüyüm (sonuncusuyum) ve benden sonra peygamber de yoktur. Ümmetimden bir grup hak üzerinde olmaktan geri durmaz. Onlara muhalefet edenler onlara zarar veremezler. Allah'ın (Kıyamet) emri, onlar bu halde iken gelir.” Ali İbnu'l-Medini: “Bunlar ashabu'l-hadistir” demiştir.”"
4746 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek.” “Bu nasıl olur?” diye soruldu. Şu cevabı verdi: “Herçtir! Öldüren de ölen de ateştedir.”"
4747 "Üsame İbnu zeyd radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Medine'nin Ütüm denen (eski ve yüksek) binalarından birine yaklaşmıştı: “Benim gördüklerimi sizler de görüyor musunuz?” buyurdular. Yanındakiler: “Hayır” deyince, açıkladı: “Ben, şu evlerinizin arasında birkısım fitnelerin yerlerini görüyorum, tıpkı yağmur yerleri gibi.”"
4748 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümanlar arasına tefrika girip (iki fırkaya ayrıldıkları) zaman dinden çıkan bir taife zuhur edecek. Onları, iki taifeden halka en yakın olanı öldürecektir.”"
4749 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetim çalımlı çalımlı yürüdü ve meliklerin evladları, Rumlar ve İranlılar hizmetini yaptı mı, şerirleri hayırlılarına musallat edilecektir.”"
4750 "İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün: “Size İran ve Bizans'ın hazineleri açılınca, nasıl bir kavim olacaksınız?” diye sormuştu. Abdurrahman İbnu Avf: “Allah'ın emrettiği şekilde oluruz!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Bilakis, sizler birbirinizle münafese (menfaat yarışı) edecek, hasedleşecek sonra da birbirinizden yüz çevirecek ve kinleşeceksiniz. Daha sonra da muhacirlerin miskin (ve zayıf olan)larına gidip birkısmını diğeri üzerine valiler yapacaksınız.”"
4751 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümeranız hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz sehavetkar kimselerse, işlerinizi aranızda müşavere ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü (hayat), altından (ölümden) hayırlıdır. Eğer ümeranız şerirlerinizden, zenginleriniz cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden, (ölmek yaşamaktan) daha hayırlıdır. (Çünkü artık dini ikame imkanı kalmaz).”"
4752 "Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): “Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman haliniz ne olur?” diye sormuştu. (Yanındakiler hayretle): “Ey Allah'ın Resûlü, yani böyle bir hal mi gelecek?” dediler. “Evet, hatta daha beteri!” buyurdu ve devam etti: “Emr-i bi'l-ma'rufta bulunmadığınız, nehy-i ani'l-münker yapmadığınız vakit haliniz ne olur?” diye sordu. (Yanındakiler hayretle:) “Yani bu olacak mı?” dediler. “Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve sormaya devam ettiler: “Münkeri emredip, ma'rufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?” (Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek): “Ey Allah'ın Resûlü! Bu mutlaka olacak mı?” dediler. “Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve devam ettiler: “Ma'rufu münker, münkeri de ma'ruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?” (yanindeki Ashab:) “Ey Allah'ın Resûlü! Bu mutlaka olacak mı?” diye sordular. “Evet, olacak!” buyurdular.”"
4753 "Ebu Malik veya Ebu Amir el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimden bir kavim, ferci (zinayı), ipeği, içkiyi, çalgıyı helal addedecektir. Birkısım kavimler de bir dağın eteğine inecekler. Onların sürüsünü, çoban sabahları yanlarına getirecek. (Fakir) bir adam da, bir ihtiyacı için yanlarına gelecek. Onlar adama: “Bize yarın gel! derler. Bunun üzerine Allah onları geceleyin yakalayıverir ve dağı tepelerine koyarak birkısmını helak eder. Geri kalanları da mesh ederek Kıyamete kadar maymun ve hınzırlara çevirir.”"
4754 "Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a halk hayırdan sorardı. Ben ise, bana da ulaşabilir korkusuyla, hep şerden sorardım. (Yine bir gün:) “Ey Allah'ın Resûlü! Biz Cahiliye devrinde şer içerisinde idik. Allah bize bu hayrı verdi. Bu hayırdan sonra tekrar şer var mı?” diye sordum. “Evet var!” buyurdular. Ben tekrar: “Pekiyi bu şerden sonra hayır var mı?” dedim. “Evet, var! Fakat onda duman da var” buyurdular. Ben: “duman da ne?” dedim. “Bir kavim var. Sünnetimden başka bir sünnet edinir; hidayetimden başka bir hidayet arar. Bazı işlerini iyi (ma'rûf) bulursun, bazı işlerini kötü (münker) bulursun” buyurdular. Ben tekrar: “Bu hayırdan sonra başka bir şer kaldı mı?” diye sordum. “Evet! buyurdular. Cehennem kapısına çağıran davetçiler var. Kim onlara icabet ederek o kapıya doğru giderse, onlar bunu ateşe atarlar” buyurdular. Ben: “Ey Allah'ın Resûlü! Ben (o güne) ulaşırsam, bana ne emredersiniz?” dedim. “Müslümanların cemaatine ve imamlarına uy, onlardan ayrılma. (İmam sırtına (zulmen) vursa, malını (haksızlıkla) alsa da onu dinle ve itaat et!)” buyurdular. “O zaman ne cemaat ne de imam yoksa?” dedim. “O takdirde bütün fırkaları terket (kaç)! Öyle ki, bir ağacın köküne dişlerinle tutunmuş bile olsan, ölüm sana gelinceye kadar o vaziyette kal” buyurdular.”"
4755 "Abdurrahman İbnu Abdi'l-ka'be anlatıyor: “Mescide girmiştim. Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma'yı gördüm: Ka'be'nin gölgesinde oturuyordu. Ka'be'nin gölgesinde birçok kimse ona müteveccih olarak oturmuştu. Ben de ona doğru oturdum. Şunu anlattı: “Bir seferde Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la beraberdik. Bir yerde konakladık. Kimimiz çadırını tamir ediyor, kimimiz yerini düzlüyor, kimimiz hayvanlarını güdüyordu. Derken Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın münadisi seslendi: “es-Salatu cami'a: “Haydin namaza!” Resûlullah'a gittik, yanında toplandık. “Benden önce her peygamber, ümmeti için hayır bildiği şeyi onlara öğretmekle mükellef idi. Onlar için şer bildiği şeyden de onları inzar etmesi (korkutması) gerekli idi. Bilesiniz, şu ümmetinizin afiyeti önce gelenler hakkında kesin kılınmıştır. Sonrakiler belaya ve kötü addedeceğiniz birkısım hallere maruz kalacaklardır. Birbirini takip eden fitneler gelecek. Mü'min: “Bu fitne helakimdir” diyecek. Sonra bu kalkacak, başka bir fitne gelecek. “Helakim işte bundan, işte bundan” diyecek. Öyleyse, kim ateşten uzak kalmayı ve cennete girmeyi dilerse, Allah'a ve ahiret gününe inanır olduğu halde ölümü karşılasın. İnsanlara, onların kendisine nasıl muamele etmelerini dilerse öyle muamelede bulunsun. Kim bir imama biat edip, samimiyetle sadakat sözü vermiş ise, elinden geldikçe ona itaat etsin. Bir başkası gelip, önceki ile münazaaya girişecek olursan sonradan çıkanın boynunu uçurun.” Ravi (Abdurrahman) der ki: “Abdullah İbnu Amr'a yanaştım ve: “Allah aşkına söyle. Bu anlattıklarını bizzat kendin Resûlullah aleyhissalam'dan işittin mi?” dedim. Sorum üzerine eliyle kulak ve kalbini tutarak: “Evet kulaklarım işitti, kalbim de belledi” dedi. Ben: “Ama, amcaoğlun Muaviye, bize mallarımızı aramızda batıl bir şekilde yememizi, birbirimizi öldürmemizi emrediyor. Halbuki Allah Teala hazretleri (mealen): “Ey iman edenler! Birbirinizin malını haram şekilde yemeyin; ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret başkadır. Birbirinizi ve kendinizi öldürmeyin. Canlarınızı da boşu boşuna tehlikeye atmayın. Şüphesiz ki Allah size merhametlidir” (Nisa 29) buyuruyor” dedim. Biraz sustu sonra: “Allah'a itaatte ona itaat et, Allah'a isyanda ona isyan et!” dedi.”"
4756 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam: “Irak ehline bir ölçeklik yiyecek ve tek dirhemlik paranın gelmeyeceği zaman yakındır!” buyurmuşlardı. “Nereden?” diye soruldu. “Acem diyarından. Onlar bunu yasaklayacak” buyurdu ve devamla: “Şam ehline de tek dinarlık paranın ve bir ölçeklik yiyeceğin gelmeyeceği zaman yakındır!” buyurdular. Yine: “Bu nereden gelmeyecek?” diye soruldu. “Rum cihetinden!” buyurdular. Sonra (Hz. Cabir) bir müddet sustu (ve ilave etti: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam dedi ki: “Ümmetimin sonunda bir halife gelecek; malı sayı ile değil, avuç avuç dağıtacak!)”"
4757 "Yine Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimin sonunda bir halife gelecek, malı sayarak değil, avuçlayarak dağıtacak.” Hadisi (Hz. Cabir'den rivayet eden) Ebu Nadre ve Ebu'l-Ala'ya: “Bunun Ömer İbnu Abdilaziz olmasına ne dersiniz?” diye sorulmuştu. Onlar: “Hayır, (o değildir)!” dediler.”"
4758 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam: “Irak'a ölçeği ve dirhemi verilmeyecek. Şam'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Mısır'a ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Başladığınız yere döneceksiniz” buyurdu ve üç kere tekrar etti. Buna Ebu Hureyre'nin eti ve kanı şahit oldu.”"
4759 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İblis'in arşı deniz üzerindedir. Oradan askerlerini gönderip insanları fitneye atar. Bunlardan, yanında mertebece en yüksek olanı en büyük fitneyi çıkarandır. Askerlerinden biri gelip: “Şunu şunu yaptım!” der. İblis: “Hiçbir şey yapmamışsın!” der. Sonra bir diğeri gelip: “Ben falanı(n peşini) hanımıyla arasını açıncaya kadar bırakmadım!” der. İblis onu kendisine yaklaştırıp: “sen ne iyisin!” der.”"
4760 "Ebu'l-Bahteri anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı dinleyen bir zatın bana anlattığına göre Resûlullah demiştir ki: “İnsanlar, günahları çoğalmadıkça helak olmayacaklardır.”"
4761 "Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim bize kılıç kaldırırsa bizden değildir.”"
4762 "Ebu Musa ve İbnu Ömer radıyallahu anhüm anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim bize karşı silah taşırsa bizden değildir.”"
4763 "Abdullah İbnu'z-Zübeyr radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim kılıcını çeker sonra koyarsa kanı hederdir.”"
4764 "Cündeb İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim ummiyye (gayesi İslam olmayan) bir bayrak altında bir asabiyete yardım ederken öldürülürse onun ölümü, cahiliye ölümü üzeredir.”"
4765 "Süraka İbnu Malik el-Cu'şemi radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “En hayırlınız, (zulme düşerek) günah işlemedikçe aşiretini müdafaa edendir.”"
4766 "Vasile İbnu'l-Eska' radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah'ın Resûlü dedim, asabiyet nedir?” “Asabiyet, buyurdular, zulümde kavmine yardım etmendir.”"
4767 "Amr İbnu Ebi Kurre anlatıyor: “Huzeyfe radıyallahu anh Medain'de iken, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın öfke halinde, ashabından bazılarına sarfettiği sözleri anlatıyordu. Huzeyfe'den bunları işitenlerden birkısmı Selman radıyallahu anh'a gelip, Huzeyfe'nin anlattıklarını kendisine söylüyorlardı. Selman da onlara: “Huzeyfe söylediğini daha iyi bilir!” diyordu. Onlar da tekrar Huzeyfe'nin yanına dönüp kendisine: “Biz senin söylediklerini Selman'a sorduk. Ne tasdik etti ne de reddetti” dediler. Bunun üzerine Huzeyfe (Sebze tarlasında bulunan) Selman radıyallahu anhüma'nın yanına gidip: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan işittiğim şeyler hususunda beni niye tasdik etmedin?” diye sordu. Selman da: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam öfkelenir ve öfkeli iken konuşurdu. Razı olur ve rıza halinde de konuşurdu!” cevabını verdi ve sonra devamla: “Ey Huzeyfe! dedi. Sen, kalplerde, birkısım insanlara sevgi, birkısım insanlara buğz hasıl edip aralarında ihtilaf ve ayrılıklara sebep olan bu konuşmalardan vazgeçsen olmaz mı! Nitekim biliyorsun ki, Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) hutbesinde şöyle buyurmuştu: “Allahım! Ben senin katından bir garanti talep ediyorum: Ümmetimden kime öfkeli halimde (haksız yere) sebbetmiş veya lanet etmiş (veya vurmuş veya incitmiş) isem -ki ben de ademoğluyum, tıpkı onların öfkelenmeleri gibi öfkelenirim. Halbuki sen beni alemlere rahmet olarak gönderdin- bu (haksız sözümü) o kimseler için Kıyamet günü rahmet, (zekat, ecir, yakınlık vesilesi, tuhûr) kıl. (Ta ki o vesile ile sana yaklaşsın!)” Ey Huzeyfe! Allah'a yemin olsun, ya bu konuşmalardan vazgeçeceksin, yahut da seni Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh'a yazıp şikayet edeceğim!”"
4768 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Küfrün başı doğu cihetindedir. Övünme ve çalım satma işi at, deve, sığır besleyenler, çadırda oturanlar arasındadır. Sükûnet de koyun besleyenlerdedir.”"
4769 "Buhari'nin bir diğer rivayetinde denir ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İman Yemenlidir. Fitne şu tarafta, şeytanın boynuzunun doğduğu yerdedir.”"
4770 "Müslim'in rivayetinde şöyledir: “İman Yemenlidir. Küfür de şark cihetindedir. Sükûnet koyun besleyenlerin yanındadır. Övünmek ve çalım satmak feddadların, yani at besleyip çadırda kalanların yanındadır.”"
4771 "Ahnef İbnu Kays radıyallahu anh anlatıyor: “Şu adamı kastederek (evden) çıkmıştım. Yolda Ebu Bekre radıyallahu anh'a rastladım. “Ey Ahnef nereye gidiyorsun?” dedi. “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın amcaoğluna yardım etmeyi arzu ediyorum!” dedim. “Dön! dedi. Zira ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: “İki müslüman kılıçlarıyla birbirlerinin üzerine yürürlerse öldüren de ölen de ateştedir!” (Bu söz üzerine Resûl-i Ekrem'e): “Ey Allah'ın Resûlü! Katili anladık ama maktûl niye ateşte?” diye sorulmuştu. “Çünkü o da kardeşini öldürme hırsı taşıyordu!” cevabını verdi. -Bir başka rivayette ise: “O da kardeşini öldürmek istemişti” demiştir.-”"
4772 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizden kimse kardeşine silahla işarette bulunmasın. Zira, o bilemez, belki de şeytan elinde bir fesatta bulunur da ateşten bir çukura düşer.”"
4773 "Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümana sövmek fısktır, onunla çarpışmak da küfürdür.”"
4774 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Benden sonra birbirinizin boynunu vuran kafirler olarak (dinden) dönmeyin.” Nesai, İbnu Mes'ud'dan yaptığı bir rivayette şu ziyadeye yer verir: “Kişi ne babasının ne de kardeşinin cinayetinden sorumlu tutulmaz.”"
4775 "Abdullah İbnu Selam'ın kerdeşioğlu, amcası (Abdullah İbnu Selam) radıyallahu anh'tan naklediyor: “Hz. Osman radıyallahu anh öldürülmek istendiği zaman yanına geldim. Osman bana: “Sen niye geldin?” diye sordu. “Sana yardım edeyim diye geldim” dedim. “Öyleyse halka çık. Onları benden uzaklaştır. Zira sen bana hariçte olursan, yanımda olmaktan daha faydalı olursun!” dedi. Ben de çıkıp: “Ey insanlar! Bilirsiniz, benim adım cahiliye devrinde falandı. Ama Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni Abdullah diye tesmiye buyurdu. Benim hakkımda Kitabullah'ta birkısım ayetler nazil olmuştur. Şu ayet benim hakkımda nazil olanlardan biridir: “De ki: Söyleyin bana, eğer bu Kur'an Allah tarafından gönderildiği halde, onu inkar ettiyseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de Tevrat'a dayanarak onun hak kitap olduğuna şahitlik edip iman ettiği halde siz iman etmeyi büyüklüğünüze yediremezseniz, zalim olmaz mısınız? Muhakkak ki, Allah zalimler güruhuna yol göstermez” (Ahkaf 10). Keza şu ayet de benim hakkımda nazil oldu: “İnkar edenler, “Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Sizinle benim aramızda şahid olarak Allah ile O'nun kitapları hakkında bilgi sahibi olanlar yeter” (Ra'd 43). Allah'ın size karşı kınına konmuş bir kılıcı var. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın inmiş olduğu bu beldenizde melekler size mücavir oldular. Öyleyse bu adamı öldürmekten Allah'tan korkun! Allah'tan korkun! Allah'a yemin olsun eğer onu öldürürseniz, komşularınız olan melekleri buradan tardetmiş olacaksınız ve Allah'ın size karşı kında tuttuğu kılıcı kınından çıkartacaksınız ve artık o Kıyamete kadar kınına girmeyecek!” Bu sözlerim üzerine: “Şu yahudiyi öldürün! Osman'ı öldürün!” diye bağrıştılar."
4776 "Abdullah İbnu Ziyad anlatıyor: “Hz. Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe radıyallahu anhüm Basra'ya yürüyünce, Hz. Ali, Ammar İbnu Yasir ve Hasan'ı (radıyallahu anhüm) gönderdi. Bu ikisi Küfe'ye yanımıza geldiler ve minbere çıktılar. Hz. Hasan radıyallahu anh minberin yukarısında idi. Ammar radıyallahu anh da ondan aşağıda idi. Biz onların etrafında toplandık. Ammar'ın şöyle konuştuğunu işittim: “Aişe, Basra'ya yürüdü. Muhakkak ki o, dünyada da ahirette de Peygamber aleyhissalatu vesselam'ın zevcesidir. Ancak Allah sizi imtihan ediyor: Kendisine mi itaat edeceksiniz, yoksa ona (Hz. Aişe'ye) mi?”"
4777 "Şakik İbnu Abdillah anlatıyor: “Ben, Ebu Musa el-Eş'ari, Ebu Mes'ud el-Ensari ve Ammar radıyallahu anhüm ile oturuyordum. Ebu Mes'ud, Ammar'a: “Senin arkadaşlarından herkese dilediğim takdirde bir kulp takabilirim. Ama sen hariçsin. Senin hakkında bir şey söyleyemem. Senin, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a arkadaş olduğum günden beri, ikinizin şu işteki ağırlığınızdan başka bir kusurunuzu görmüş değilim!” Ebu Mes'ud -zengin birisiydi- şu karşılıkta bulundu: “Ey oğlum! İki hulle (takım) getir. Birini Ebu Musa'ya ver, diğerini de Ammar'a!” Ve ilave etti: “Bunların içinde ikiniz cumaya gidin.”"
4778 "Kays İbnu Abbad radıyallahu anh anlatıyor: “Ali radıyallahu anh'a: “Söyle bize! (Savaş için) şu yürüyüşünü Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir emrini yerine getirmek üzere mi yapıyorsun, şahsi bir içtihadın olarak mı?” diye sordum. “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana bu yürüyüşü yapmam için herhangi bir emirde bulunmadı. Ben bunu şahsi reyimle yapıyorum!” cevabını verdi.”"
4779 "Zeyd İbnu Vehb el-Cüheni -ki bu zat, Hz. Ali radıyallahu anh Haricilerle savaşmak üzere yürüdüğü zaman beraberindeki orduda bulunuyordu- anlatıyor: “Hz. Ali dedi ki: “Ey insanlar ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: “Ümmetimden bir grup çıkar. Kur'an'ı öyle okurlar ki, sizin okuyuşunuz onlarınkinin yanında bir hiç kalır. Namazınız da namazlarına göre bir hiç kkalır. Orucunuz da oruçları yanında bir hiç kalır. Kur'an'ı okurlar, onu lehlerine zannederler. Halbuki o aleyhlerinedir. Namazları köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Okun avı delip geçmesi gibi dinden hemen çıkarlar. Onlarla harb eden ordu(nun askerlerine) peygamberlerinin diliyle ne (kadar çok ücret)ler takdir edilmiş olduğunu bilselerdi (başkaca) amel yapmaktan vazgeçerlerdi. Onların alameti şudur: Aralarında pazusu olduğu halde kolu olmayan bir adam olacak. Pazusu üzerinde meme ucu bir çıkıntı bulunacak. Bunun üzerinde de beyaz kıllar bulunacak. Sizler Muaviye ve Şamlıların üzerine gidecek, buradakileri terkedeceksiniz. Onlar da sizin (yokluğunuzdan istifade ile) çoluk-çocuğunuza ve mallarınıza sizin namınıza halef olacaklar!.” (Hz. Ali ilave etti:) “O vallahi! Ben, onların bu kavim olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Çünkü onlar haram kan döktüler. Halkın meradaki hayvanlarını gasbettiler. Öyleyse, Allah adına bunlar üzerine yürüyün!” Ravi der ki: “Haricilerin başında o gün, Abdullah İbnu Vehb er-Rasibi olduğu halde, onlarla karşılaşınca Hz. Ali radıyallahu anh askerlerine: “Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından çıkarın. Çünkü ben, onların Harura günü size yaptıkları gibi yine size sulh teklif edeceklerinden korkuyorum!” dedi. Bu emir üzerine döndüler, mızraklarını bertaraf ettiler ve kılıçlarını sıyırdılar. Askerler onlara mızraklarını sapladı. Öldürüp üst üste yığdı. O gün cengaverlerden sadece iki kişi isabet alıp şehit düştü. Ali radıyallahu anh: “Aralarında o sakat herifi arayın!” emretti. Aradılar, fakat bulamadılar. Bizzat Ali kalkıp üst üste öldürülmüş insanların yanına geldi. “Bunları geri çekin!” dedi. Sonra yere gelen cesetler arasında onu buldular. Onun bulunması üzerine Hz. Ali radıyallahu anh tekbir getirdi ve: “Allah doğru söyledi. Resûlü de doğru tebliğ etti” dedi. Ubeyde es-Selmani, Hz. Ali'ye doğrulup: “Ey mü'minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah aşkına söyle. Sen bu hadisi Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan bizzat işittin mi?” diye sordu. Ali radıyallahu anh: “Kendinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim, evet!” dedi. Ubeyde Hz. Ali'ye üç sefer yemin verdi. O da ona üç sefer yemin etti.”"
4780 "Müslim, (bu hadisi) Abdullah İbnu Rafi'den de aynı şekilde tahriç etmiştir. O rivayetin baş kısmında şu ziyade var: “Haruriyye, Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh'a karşı hurûc ettikleri zaman: “Hüküm Allah'ındır” dediler. (Bu ibare Kur'an'dan bir iktibas olması hasebiyle) Hz. Ali de: “Kendisiyle batıl murad edilen hak bir söz” dedi.”"
4781 "Süveyd İbnu Gafle radıyallahu anh anlatıyor: “Ali radıyallahu anh dedi ki: “Ben size Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan bir hadis söyleyince, Allah'a yemin olsun Aleyhissalatu vesselam'ın söylemediği bir şeyi söylemektense gökten atılmayı tercih ederim. Ancak benimle sizin aranızda cereyan eden şeyler hakkında konuşunca, bilesiniz harp hiledir. Zira ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: “Ahir zamanda yaşça küçük, akılca kıt birtakım gençler çıkacak. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur'an'ı okurlar. İmanları gırtlaklarından öteye geçmez. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkarlar. Onlara nerede rastlarsanız onları gebertin. Zira, onları öldürene, Kıyamet günü, Allah'ın vereceği ücret var.”"
4782 "Ebu Said ve Enes radıyallahu anhüma anlatıyorlar: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimde ihtilaf ve ayrılıklar meydana gelecek, (Onlardan) bir grup lafıyla güzel, ameliyle kötü olacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar, ancak köprücük kemiklerinden aşağı geçmeyecek. Bunlar, dinden tıpkı okun avu delip geçmesi gibi çıkarlar. Onlar, ok kirişine dönmedikçe bir daha dine geri gelmezler. Bunlar mahlukatın en şeriridir. Onları öldürene ve onlar tarafından öldürülene ne mutlu! Onlar insanları Kitabullah'a çağırırlar, fakat kitaptan zerre kadar nasipleri yoktur.” Yanında bulunan Ashab: “Ey Allah'ın Resûlü dediler. Onların alameti nedir?” diye sordular da: “Tıraş olmak!” buyurdular.”"
4783 "Hz. Enes'ten gelen bir rivayette (Resûlullah şöyle) buyurmuştur: “Onların alameti tıraş ve saçın yolunmasıdır. Onları gördüğünüz zaman öldürün.”"
4784 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Huneyn dönüşünde bir adam yanına geldi. Bu sırada Hz. Bilal'in eteğinde gümüş (para) vardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam bundan avuç avuç alıp insanlara dağıtıyordu. Gelen adam: “Ey Muhammed! Adil ol!” dedi. Aleyhissalatu vesselam (öfkeli olarak): “Yazık sana! Ben de adil olmazsam kim adil olabilir? Eğer adil olmazsam zarara ve hüsrana düşerim!” buyurdular. Hz. Ömer atılıp: “Ey Allah'ın Resûlü! Bana müsaade buyurun şu münafığın kellesini uçurayım!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Halkın “Muhammed arkadaşlarını öldürüyor” diye dedikodu yapmasından Allah'a sığınırım. Bu ve arkadaşları Kur'an okurlar (ama okudukları) hançerelerini aşağı geçmez. Dinden, okun avı delip geçtiği gibi çıkıp giderler!” buyurdular.”"
4785 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Hz. Hafsa radıyallahu anha'nın yanına girdim ve: “(Ali ile Muaviye radıyallahu anhüma'nın Sıffin'deki hadiseleri sebebiyle halka gelenleri görüyorsun. (Şimdi Harameyn ve başka yerde hayatta kalan sahabeleri toplayıp fikirlerini almak istiyorlar.) Bu hilafet ve emirlik meselesinde bana hiçbir hak tanımadılar (bu sebeple gitmek istemiyorum, ne dersin?)” dedim. “Katıl. Çünkü onlar seni bekliyorlar. Onlardan geri durmanı, onların bir muhalefet saymalarından korkarım!” dedi ve Abdullah, oraya gidinceye kadar Hafsa onu bırakmadı. (Hakemlerin hüküm vermesinden sonra) Hz. Muaviye bir hutbe irad etti ve (Abdullah'la babası Ömer'i kastederek) dedi ki: “Kim bu hilafet meselesi hakkında bizimle konuşmak isterse kendini bize göstersin (meydana çıksın). Şurası muhakkak ki biz, halifeliğe ondan da babasından da ehakkız.” Habib İbnu Mesleme der ki: “Abdullah'a: “Ona cevap vermedin mi?” dedim. Abdullah cevaben: “Bu işe senden daha ehak olan, İslam adına sana ve babana karşı (Uhud'da, Hendek'te) mücadele vermiş olan Ali radıyallahu anh'tır!” demek istedim. Fakat, herkesin arasına tefrika sokup, kan akıtacak ve istemediğim bir manaya çekilecek bir kelime sarfetmekten korktum. Allah'ın sabredene) cennette hazırladığı mükafaatları da hatırlayarak (Muaviye'ye karşılık vermedim) demiştir. Habib İbnu Mesleme: “Bu tavrı takdir ederek: “Sen bir fitneden (inayet-i ilahi ile) korunmuş ve (ciddi) bir felaketten muhafaza edilmişsin!” dedm” der.”"
4786 "İbnu'l-Müseyyeb radıyallahu anh anlatıyor: “İlk fitne yani Hz. Osman radıyallahu anh'ın şehid edilmesi vukua geldiği zaman Ashab-ı Bedr'den kimseyi hayatta bırakmadı. Sonra ikinci fitne yani Harra hadisesi vukua geldi. Bu da Hudeybiye ashabından kimseyi hayatta bırakmadı. Sonra üçüncüsü vukua geldi. O da insanlar arasında akıl ve kuvvet (sahabe) bırakmadı.”"
4787 "Ebu Nevfel anlatıyor: “Abdullah İbnu'z-zübeyr radıyallahu anhüma'yı (Mekke'deki) Akabetü'l-Medine (denilen yerde) (asılmış) gördüm. Kureyş ve diğer halk onun yanına gelmeye başlamıştı. Derken Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma da geldi. Yanında durdu. “es-Selamu aleyke ey Ebu Hubeyb!” dedi ve bu selamı üç kere tekrar etti. Sonra sözlerine devamla (üç kere de) “Vallahi seni bu işten men etmiştim (ama beni dinlemedin)” deyip şunları söyledi: “Vallahi, benim biildiğime göre sen, çok oruç tutan, çok namaz kılan, yakınlara çokça yardımcı olan bir kimseydin. Vallahi, en kötüsü sen olan bir ümmet mutlaka en hayırlı bir ümmettir!” Haccac'a, Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın İbnu'z-Zübeyr karşısındaki tavrı ve söylediği bu sözleri ulaştı. Derhal adam göndererek İbnu'z-Zübeyr'in cesedini asılı olduğu kütükten indirip, yahudilerin kabirlerine attırdı. Sonra annesi Esma Bindu Ebi Bekr radıyallahu anha'ya da bir adam gönderip çağırttı. Fakat kadıncağız gitmekten imtina etti. Haccac ikinci bir elçi gönderdi ve: “Ya bana kendi rızanla gelirsin ya da, sana saç örgülerinden sürüyerek getirecek birisini gönderirim!” dedi. Esma yine imtina edip: “Sen, örgülerimden tutup beni sürükleyecek birini gönderinceye kadar vallahi gelmeyeceğim!” dedi. Haccac: “Bana ayakkabılarımı gösterin!” dedi. Papuçlarını alıp, çalımla koşup Esma'nın yanına girdi. “Allah düşmanına ne yaptığımı gördün mü?” dedi. “Ona dünyasını berbat ettiğini, onun da senin ahiretini berbat ettiğini gördüm. Bana ulaştığına göre ona: “Ey iki kuşaklının oğlu!” demişsin. Vallahi iki kuşaklı benim. Onlardan biriyle ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ve Ebu Bekr'in (hicret sırasındaki) yiyeceklerini bağladım. Diğeri de, kadının belinden ayırmadığı kuşağıdır. Şunu ilave edeyim ki, Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana: “Sakif'te bir yalancı, bir de zalim var!” demişti. Yalancıyı gördük. Zalime gelince; bunun da ancak sen olacağını zannediyorum!” dedi. Haccac, hiç cevap vermeden yanından ayrıldı.” Rezin şu ilavede bulundu: “Haccac (bilahare) demiş ki: “Ben Esma'nın yanına onu üzmek için girmiştim, ama o beni üzdü.”"
4788 "Zübeyr İbnu Adiy rahimehullah anlatıyor: “Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh'ın yanına girdik. Haccac'ın bize yaptıklarını şikayet ettik. “Sabredin, buyurdu. Zira öyle günlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gün, gidenden daha kötü olacak. Bu hal Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Resûlunüz aleyhissalatu vesselam'dan işittim.”"
4789 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sakif'ten bir yalancı, bir de zalim çıkacaktır.”"
4790 "Hişam İbnu Hisan rahimehullah anlatıyor: “Haccac'ın hükmen öldürdüğü insanların miktarı sayılmış. 120 bin kişiye ulaştığı görülmüştür.”"
4791 "Sa'id İbnu Amr İbni Said İbni'l-As anlatıyor: “Ceddim bana dedi ki: “Ben Ebu Hureyre radıyallahu anh ile beraber Medine mescidinde oturuyordum. Yanımızda Mervan da vardı. Bir ara Ebu Hureyre radıyallahu anh: “Ben, sadık ve masduk olan Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyurduklarını işittim: “Ümmetimin helak olması, Kureyş'e mensup (aklı kıt) bir grup çocukcağızların elleriyledir!” Mervan: “Allah onlara lanet etsin!” dedi. Ebu Hureyre der ki: “Eğer ben dileseydim falan falan diye onları teker teker ismen sayardım.” Said rahimehullah dedi ki: “Ben, Beni Mervan iktidar olduğu zaman dedemle birlikte Şam'a gittim. Orada onları genç oğlanlar olarak görünce: “Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın kastetttiği bunlar olmasın!” ded. Ben de: “Sen daha iyi bilirsin!” dedim.”"
4792 "Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): “Bana İslam telaffuz eden kaç kişi olduğunu sayıverin” buyurdular. Biz: “Ey Allah'ın Resûlü! Bizim sayımız altı-yediyüze ulaşmış olduğu halde, hakkımızda korku mu taşıyorsunuz?” dedik. “Siz bilemezsiniz, (çokluğunuza rağmen) imtihan olunabilirsiniz!” . Gerçekten öyle (belaya maruz kalıp) imtihan olunduk ki, içimizden namazını gizlice kılanlar oldu.”"
4793 "Sahiheyn'de yine Huzeyfe radıyallahu anh'tan gelen bir rivayet şöyledir: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “(Kıyamet günü, havz-ı kevserime birkısım gruplar da gelecekler ki, onlar oradan uzaklaştırılacaklar. Ben: “Onlar benim ashabımdır!” diyeceğim. Fakat, “Sen, onların arkandan neler işlediklerini bilmiyorsun!” denilecek.”"
4794 "Müseyyeb İbnu Rafi' anlatıyor: “Bera İbnu Azib radıyallahu anhüma'ya rastladım. Kendisine: “Sana ne mutlu! Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la sohbet şerefine erdin. O'na (Hudeybiye'de) ağaç altında biat ettin!” demiştim. Bana şu cevapta bulundu: “Ey kardeşimoğlu! Biz ondan sonra ne bid'alar işledik sen bilmezsin.”"
5995 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetimden bir grup insan Kur'an'ı muhakkak surette okuyacak. Ancak bunlar, okun avı süratle delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar.”"
5996 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam Cürrane'de, işlenmemiş altın ve ganimetleri taksim ediyordu. Taksim edilen mal Hz. Bilal'in eteğinde idi. Bir adam: “Ey Muhammed adil ol! Çünkü adalet etmiyorsun!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Yazık sana! Eğer ben de adil olmazsam, benden sonra kim daha adil olur?” diye mukabele etti. Hz. Ömer, (Resûlullah'ın üzüldüğünü farkederek): “Ey Allah'ın Resülü! Bana müsaade buyurun, şu münafığın kellesini uçurayım!” talebinde bulundu. Aleyhissalatu vesselam: “İşte bu adamın mutlaka arkadaşları -veya arkadaşcıkları- var. Bunlar Kur'an'ı okurlar, ama okudukları gırtlaklarından aşağı geçmez. Bunlar, okun avı delip geçmesi gibi dinden çıkıp giderler!” buyurdular.”"
5997 "İbnu Ebi Evfa anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Hariciler cehennemin köpekleridir.”"
5998 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İleride genç bir grup ortaya çıkacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar, ancak, okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek. Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır.” İbnu Ömer der ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır” ibaresini yirmi kereden fazla işittim.” (İbnu Ömer, Resûlullah'tan işittiği sözleri şöyle tamamladı:) “Nihayet bu cemaatin sürdürdüğü hile ve aldatma esnasında Deccal çıkacaktır.”"
5999 "Ebu Rezin anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Rabbimiz, sıkıntılı durumunun değişeceği zaman yakın olmasına rağmen kullarının ümitsizliğe düşmesine güldü.” Ebu Rezin devamla der ki: “Ey Allah'ın Resûlü dedim, hiç Rab Teala güler mi?” “Evet” buyurdular. Ben de: “Öyleyse gülme vasfı bulunan bir Rabb'ten bize hayır eksik olmayacaktır!” dedim.”"
6000 "Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cennet ehli nimetler arasında yaşarken onlar için bir nur parlar. Onlar derhal başlarını kaldırırlar. Rab Teala'yı başlarının üstünde kendilerine yaklaşmış ve: “Ey cennet ehli, sizlere selam olsun!” dediğini görürler.” Resûlullah devamla dedi ki: “İşte bu hal, Kur'an'da zikri geçen: “Rahmet sahibi Rablerinden onlara selam vardır” ( Yasin 58) ayetinin haber verdiği durumdur.” Resûlullah devamla buyurdular: “Rab Teala onlara, onlar da Rab Teala'ya bakarlar. O'na baktıkları müddetçe etraflarındaki cennet nimetlerinden hiçbirine iltifat etmezler. Bu hal onların nazarında Rabb Teala hicaba bürününceye kadar devam eder. Rabb Teala hicaba bürünür, fakat Allah'ın nüru ve bereketi cennet ehlinin üzerinde ve makamlarında baki kalır.”"
6001 "Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Abdullah İbnu Amr İbni Haram, Uhud günü, öldürüldüğü zaman Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana rastladı ve: “Ey Cabir! Allah baban için ne söyledi, sana haber vermiyeyim mi?” buyurdular.” Yahya'nın rivayetinde ise Resûlullah: “Ey Cabir, seni niye böyle kalben kırık (ve üzüntülü) görüyorum” buyurmuş, Cabir de: “Ey Allah'ın Resûlü! Babam şehit düştü, geriye bir yığın horanta ve borç bıraktı” demiştir. Aleyhissalatu vesselam da: “Sana, Allah'ın babanı karşıladığı şeklin müjdesini vereyim mi?” diye sordu. Cabir: “Evet! Ey Allah'ın Resûlü!”dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam açıkladı: “Allah her kimle konuştu ise mutlaka hicab gerisinden konuştuğu halde babana vicahen konuştu ve: “Ey kulum! Benden ne dilersen dile, dilediğini sana vereyim!” dedi. O da: “Ey Rabbim! Beni hir kere daha ihya et, senin yolunda ikinci kere öleyim!” dedi. Rab Teala Hazretleri de: “Benden daha önce şu hüküm sadır oldu: “Ölenler artık dünyaya bir daha dönmeyecekler” buyurdular. Baban da: “Ey Rabbim, öyleyse (benim durumumu) arkamda kalanlara ulaştır!” dedi. Bu talep üzerine şu ayet nazil oldu: “Allah yolunda şehid edilenleri ölü sanma. Onlar Rablerinin katında hayat sahibidirler ve O'nun nimetleriyle rızıklanırlar” (Al-i İmran 169)."
6002 "Nevvas İbnu Sem'an el-Kilabi anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Dedi ki: “Rahman'ın iki parmağı arasında olmayan bir kalp yoktur. Allah dilerse onu doğru yola sevkeder, dilerse şaşırtır!” Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle dua ederdi: “Ey kalpleri tesbit eden Rabbimiz! Kalplerimizi dinin üzerine tesbit et.” Resûlullah yine derdi ki: “Mizan (terazi) Rahmanın elindedir. Kıyamet'e kadar bazı kavimleri yükseltir, bazı kavimleri de alçaltır.”"
6003 "Ebu Sa'idi'I-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah üç şeye güler (rahmetiyle yönelir): Namaz için teşkil edilen saf, geceleyin namaz kılan adam ve orduda cihad eden adam.”"
6004 "Ebu'd-Derda radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Allah her an iş başındadır” (Rahman 29) ayeti ile ilgili olarak: “Bir günahın affı, bir sıkıntıyı gidermesi, bir kavmi yükseltip, bir başkalarını alçaltması O'nun işlerindendir” buyurduğunu nakletmiştir.”"
7136 "Evs (İbnu Ebi Evs Huzeyfe es-Sakafi) radıyallahu anh anlatıyor: “Biz Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında oturuyorduk. O bize birkısım kıssalar anlatarak vazu nasihat ediyordu. Derken bir adam gelerek, gizli bir şeyler söyledi. Resulullah: “Bunu götürüp öldürün!” emretti. Adam geri dönünce, Resûlullah onu çağırdı ve: “Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet edermisin?” diye sordu. Adam “Evet!” deyince: “Gidin, bu adamı serbest bırakın! Zira ben, insanlarla onlar la ilahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu dediler mi, bana onların kanları ve malları haram olur” buyurdu."
7137 "İmran İbnu'I-Husayn radıyallahu anh anlatıyor: “Nafi' İbnu'l-Ezrak ve arkadaşları geldiler ve bana: “Ey İmran helak oldun (dinden çıktın)!” dediler. İmran: “Hayır! İmran helak olmadı (dinden çıkmadı)” dedi. Onlar ısrarla: “Evet evet helak oldun!” dediler. İmran: “Beni helak eden şey nedir?” dedi. Onlar: “Allah Teala hazretleri: “Fitne olmasın, dinin tamamı Allah için olsun diye onlarla savaşın” buyuruyor” dediler. İmran: “Evet biz onlarla savaştık ve hatta onları sürdük. Dinin tamamı Allah içindi. Dilerseniz, ben size Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan işittiğim bir hadisi rivayet edeyim!” dedi. Onlar: “Onu Resûlullah aleyhissaltu vesselam'dan sen mi işittin?” dediler. İmran: “Evet! Ben gördüm ki, Resûlullah, müşriklere karşı müslümanlardan müteşekkil bir ordu gönderdi. Askerler müşriklerle karşılaşınca, aralarında çok şiddetli bir savaş oldu. Müşrikler mağlup olup sırtlarını müslümanlara verdiler (saf dışı oldular). Sonra benim yakınlarımdan bir adam müşriklerden birine mızrakla saldırdı. Adamın üzerine yürüyünce, müşrik Eşhedü en lailahe illallah (Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim), ben müslümanım” dedi. Fakat müslüman asker ona mızrağını saplayıp adamı öldürdü. Adam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına gelip: “Ey Allah in Resülü! Helak oldum! (Yani büyük bir günah işledim)” dedi. Aleyhissalatu vesselam bir iki sefer: “Ne yaptın?” diye sordu. Adam yaptığını olduğu gibi anlattı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam adama: “Kalbini yarıp içinde ne olup olmadığına bakmalı değil miydin?” dedi. Adam: “Ey Allah'ın Resülü! Eğer kalbini yarsaydım içindekini bilebilir miydim ?” diye sordu . Aleyhissalatu vesselam: “Sen adamın hem sözünü kabul etmiyorsun hem de kalbindekini bilmiyorsun (olur mu böyle şey!)” dedi. İmran sözlerine devam etti: “Sonra Resûlullah aleyhissalatu vesselam, adam hakkında bir şey söylemedi. Adam da az bir zaman yaşadı. Nihayet öldü. Biz onu defnettik. Ertesi günü adamın cesedi yerüstünde görüldü. Halk: “Belki de bir düşman, kabrini deşip (kötülük için çıkarmıştır)” dedi. Tekrar onu defnettik. Gençlerimize mezarı başında nöbet tutmalarını söyledik. Buna rağmen cesedi tekrar mezardan dışarı atıldı. “Bekleyen gençlerimiz uyumuş olabilirler” diye düşündük. Bir kere daha onu defnettik. Bu sefer mezarını kendimiz bekledik. Ertesi gün yine cesedi kabirden dışarı atıldı. Bunun üzerine, adamın cesedini dağlar arasında bir geçide attık.” Hadise, bir başka rivayette İmran İbnu'I-Husayn tarafından (biraz farkla) şöyle anlatılmıştır: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bizi bir seriyyeye göndermişti. Sonra (savaşın bitiminde) müslümanlardan biri, müşriklerden birine saldırdı...” hadisi yukarıdaki gibi anlattı. Şu ilavede bulundu: “Toprak onun cesedini dışarı attı. Biz durumu Resûlullah'a haber verdik. Aleyhissalatu vesselam: “Bu toprak, ondan daha şerir insanları da kabul eder. Fakat Allah Teala hazretleri, size “la ilahe illallah” kelamının hürmetinin büyüklüğünü ders vermek istedi.”"
7138 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam Veda haccı sırasında buyurdular ki: “Bilesiniz! Günlerin en ziyade haram olanları şu günlerinizdir. Bilesiniz! Ayların en haramı da şu ayınızdır. Bilesiniz! Beldelerin en haramı da şu beldenizdir. Bilesiniz! Kanlarınız, mallarınız birbirinize şu ayda, şu beldede şu gününüzün haramlığı gibi haramdır. Acaba tebliğ ettim mi?” Halk: “Evet!” dediler. Resûlullah: “Ey Allahım şahid ol!” buyurdu.”"
7139 "Abduldah İbnu Amr radıyallahu anh anlatıyor: “Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Ka'be'yi tavaf ederken gördüm, şöyle diyordu: “Sen ne temizsin, kokun da ne güzel! Sen ne yücesin, senin hürmetin ne büyük! Muhammed'in nefsini elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun! Mü'minin Allah katındaki hürmeti, senin hürmetinden daha büyüktür. Mü'minin malının, kanının hürmeti de böyledir. Biz mü'min hakkında sadece hüsn-i zanda bulunuruz.”"
7140 "Füdale İbnu Ubeyd anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Gerçek mü'min, halkın, kendisinden malı ve canı hususunda emin olduğu kimsedir. Hakiki muhacir de hata ve günahlardan hicret (terk) eden kimsedir.”"
7141 "Sa'lebe lbnu'l-Hakem radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gazvede) düşmanın koyun sürüsüne rastlamıştık. Hemen yağmaladık ve tencereleri kurduk. Resûlullah aleyhissalatu vesselam tencerelerimizin yanından geçti (ve onları gördü). Kaldırmamızı emretti. Derhal hepsini devirdik. Sonra: “Yağma helal değildir” buyurdu.”"
7142 "Ebu Hureyre ve İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümana sebbetmek (sövmek) fısktır, öldürmek de küfürdür.”"
7143 "Sunabih el-Ahmesi radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bilesiniz! Havz(-ı kevser)e ilk geleniniz ben olacağım ve ben diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim. Benden sonra birbirinizi öldürmeyin.”"
7144 "Ebu Bekrı's-Sıddık radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sabah namazını kim kılarsa, o Allah'ın zimmetindedir. Allah'ın bu garantisini ihlal etmeyin. Kim onu öldürürse, Allah, yüzüstü cehenneme atıncaya kadar öldürenin peşini bırakmaz.”"
7145 "Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın garantisi altındadır.”"
7146 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mü'min, Allah katında, birkısım meleklerden daha kıymetlidir.”"
7147 "Füseyle'nin babası (Vasile İbnu'l-Eska) radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah'ın Resulü dedim, kişinin kavmini sevmesi, (merdud olan) asabiye midir?” “Hayır buyurdular, asabiye, kişinin zulümde kavmine yardımcı olmasıdır.”"
7148 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ümmetim dalalet (batıl) üzerinde toplanmaz. Öyleyse bir ihtilaf görünce, size çoğunluğu iltizam etmenizi tavsiye ederim."
7149 "Hz. Mu'az İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: “Bir gün, Resûlullah aleyhissalatu vesselam, bir namaz kılmış ve namazı çok uzatmıştı. Namazdan çıkınca biz: “Ey Allah'ın Resülü! Bugün namazı çok uzattınız!” dedik. Şu açıklamayı yaptılar: “Ben bugün, bir ümit ve korku namazı kıldım. Ben (namazda) aziz ve celil olan Allah'tan ümmetim için üç şey talep ettim. Allah bunlardan ikisini verdi, birini vermedi. Ben Allah'tan ümmetime, kendileri dışında bir düşman musallat etmemesini talep ettim, bu talebimi kabul etti. Allah'tan ümmetimi (eski ümmetler gibi) toptan suda boğarak helak etmemesini talep ettim. Allah bunu da kabul etti. Allah'tan ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını talep ettim, Allah bunu reddetti.”"
7150 "Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “(Benden sonra ümmetim içerisinde) fitneler olacak. O fitnelerde, kişi mü'min olarak sabahlar, kafır olarak akşamlar, Allah'ın ilimle ihya ettikleri hariç.”"
7151 "Muhammed İbnu Mesleme radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:”Şurası muhakkak ki, bir fitne, bir ayrılık ve bir ihtilaf olacak. Bu durum gelince, Uhud'a kılıncınla git! Kırılıncaya kadar onu (taşa) çal. Sonra evinde otur. Hatta sana günahkar bir el veya ölüm gelinceye kadar (evinden çıkma).” Nitekim (haber verilen bu fitne) çıktı ve ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın söylediğini yaptım.”"
7152 "Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir keresinde): “İki müslüman birbirlerine kılıç çekerlerse katil de maktül de cehennemdedir” buyurmuşlardı. Orada bulunanlar: “Ey AIlah'ın Resülü! Katili anladık, cehennemdedir; ya maktulün suçu ne?” dediler. “Çünkü, o da kardeşini öldürmek istemişti” buyurdular.”"
7153 "Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mertebe itibariyle insanların Kıyamet günü Allah indinde en kötüsü, ahiretini, başkasının dünyası için helak eden kuldur.”"
7154 "Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Fitneden kaçının! Çünkü o esnada dil, (tesir bakımından) kılıç darbesi gibidir.”"
7155 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şurası muhakkak ki: Kişi, (bazan) Allah'ın gazabına sebep olan bir kelam eder, kendisi o sözde bir mahzur görmez. Ama o söz sebebiyle, cehennem ateşinin yetmiş yıllık dibine iner.”"
7156 "Ebu'ş-Şa'şa' rahimehullah'ın anlattığına göre, “İbnu Ömer radıyallahu anhüma'ya: “Biz ümeranın yanlarına girer, bir çeşit konuşuruz, yanlarından çıkınca da bir başka çeşit konuşuruz” denilmişti. Onlara “Biz bunu, Resûlullah aleyhissalatu vesselam zamanında münafıklık addederdik” dedi.”"
7157 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şurası muhakkak ki İslam garib (eşine rastlanmadık bir şekilde) başladı tekrar garibliğe avdet edecek. Gariblere ne mutlu.”"
7158 "Hz. Ömer radıyallahu anh'ın anlattığına göre: “Bir gün Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın mescidine gitmiştir. Orada Hz. Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh'ı Aleyhissalatu vesselam'ın kabrinin dibinde oturmuş ağlar bulmuş ve: “Niçin ağlıyorsun?” diye sormuştur. Hz. Mu'az: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan işitmiş olduğum bir hadis sebebiyle” demiş ve Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın hadisini okumuştur: “Şurası muhakkak ki riyanın azı dahi şirktir. Kim Allah'ın velisine düşmanlık yaparsa şüphesiz Allah ile savaşmaya çıkmış olur. Allah itaatkar, takva sahibi ve halktan uzak duran öyle (kendi halinde) kullarını gerçekten sever ki, onlar görünmedikleri zaman aranmazlar (ehemmiyet verilmedikleri için, yoklukları kimsenin dikkatini çekmez), hazır bulundukları zaman (da meclislere, ciddi meşguliyetlere) çağırılmazlar, tanınmazlar. Kalpleri pırıl pırıl hidayet kandilleridir. (Onları hiçbir şey şekke şüpheye atamaz.) Her müşkil meselenin, ağır belanın altından kalkarlar.”"
7159 "Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: 'İnsanlar, içerisinde bir tane iyisini bulamayacağın yüz deve(lik bir sürü) gibidirler.”"
7160 "Avf İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Yahudiler yetmişbir fırkaya bölündüler, onlardan sadece bir fırka cennetliktir, yetmiş fırka cehennemliktir. Hıristiyanlar ise yetmişiki fırkaya bölündüler. Bunlardan da yetmişbir fırka cehennemliktir, sadece biri cennetliktir. Muhammed'in nefsi elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun! Benim ümmetim yetmişüç fırkaya bölünecek, bunlardan biri cennetlik, yetmişikisi cehennemliktir.” “Ey Allah 'ın Resülü! Cennetlikler kimlerdir?” diye sorulmuştu. “Onlar, cemaattir” buyurdular.”"
7161 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Muhakkak ki, İsrailoğulları yetmişbir fırkaya bölündü, ümmetim de yetmişiki fırkaya ayrılacak. Biri hariç hepsi ateştedir. O hariç olan cemaattir.”"
7162 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizler, kendinizden önce gelen ümmetlerin sünnetine kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpa tıp uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler deliğine girseler oraya siz de gireceksiniz.” Oradakiler, “Ey Allah'ın Resulü! (Onlar) yahudiler ve hıristiyanlar mı?” diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: “Bunlar değilse kimler olur?” buyurdular.”"
7163 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Her sabah mutlaka iki melek nida eder: “Kadından vay erkeğin haline!” ve “Erkekten vay kadının haline!”"
7164 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam mescidde otururken Müzeyre kabilesinden bir kadın girdi, çok süslüydü, zinetleriyle mescidin içinde bile pek çalımlı yürüyordu. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: “Ey insanlar! Kadınlarınızı mescidde süsler takınmaktan ve çalımlı yürümekten men edin! Zira İsrailoğulları, kadınları zinet takınıp, mescidde çalımlı yürüyünceye kadar lanetlenmediler” buyurdular.”"
7165 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): “Hiçbiriniz kendisini tahkir etmesin” buyurmuştu. Yanındakiler: “Ey Allah'ın Resülü! Bizden biri nefsini nasıl tahkir eder?” diye sordular. “Bir kimse öyle bir şey görür ki, onunla ilgili birşey söylemesi Allah'ın onun üzerindeki hakkıdır. Fakat o, bu hususta konuşmaz. (Yani, insanlardan çekinip konuşmamakla nefsini tahkir etmiş, alçaltmış olur). Allah Teala hazretleri de Kıyamet günü, ona: “Şu şu meselede niye üzerine düşen sözü söylemedin?” diye hesaba çeker. Adam: “Konuşmamı halk korkusu engelledi” der. Allah Teala da: “Sen (insanlardan değil), önce benden korkmalıydın” der.”"
7166 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına Habeşistan muhacirleri dönünce, onlara: “Habeşistan diyarında gördüğünüz farklı şeylerden bana anlatmaz mısınız?” buyurdular. Onlardan bir grub genç: “Elbette! Ey Allah'ın Resülü!” dediler (ve anlatmaya başladılar): “(Bir gün) biz otururken, onların yaşlı rahibelerinden biri, başının üstünde bir su küpü olduğu halde yanımızdan geçti, onlardan bir gence rastladı. Genç elinin birini rahibenin omuzları arasına koyup onu itti. Kadın dizlerinin üzerine düştü ve küpü kırıldı. Kadın yerden kalkınca, gence yöneldi ve: “Ey zalim! Allah kürsüyü kurup, evvelin ve ahirini toplayıp hesaba çektiği, el ve ayakların lisana gelip yaptıklarını anlattıkları (o Kıyamet gününde) sen bana yaptığın zulmün ne demek olduğunu bileceksin! Yarın Allah'ın huzurunda benim halimle, kendi halinin ne olduğunu göreceksin!” dedi. Ravi der ki: “Resûlullah (bu anlatılanları dinledikten sonra): “Rahibe doğru söylemiş, rahibe doğru söylemiş. Allah, zayıfların intikamını güçlülerden almayan bir ümmeti nasıl takdis edip (günahlarından arındırır?)” buyurdu.”"
7167 "Ebu Umame radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah (hacc esnasında) birinci cemrenin yanında iken yanına bir adam gelerek: “Ey Allah'ın Resülü! Hangi cihad efdaldir?” dedi. Aleyhissalatu vesselam adama cevap vermedi. Adam ikinci cemrede görünce tekrar aynı şeyi sordu. Resûlullah yine süküt buyurdular. Akabe taşlamasını yapınca, bineğine binmek üzere, ayağını özengiye koyunca: “Soru sahibi nerdedir?” dedi. Adam da: “İşte benim ey Allah'ın Resülü!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “(En efdal cihad) zalim sultana karşı hakkı söylemektir!” buyurdular.”"
7168 "Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gün) Ey Allah'ın Resülü! Emr-i bi'l-ma'ruf ve'n-nehy-i ani'l-münker'i ne zaman terketmeliyiz?” diye sorulmuştu. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: “Aranızda, sizden önceki milletlerde zuhur etmiş olan şeyler zuhüra başladığı vakit.” Biz: “Bizden önceki ümmetlerde ne zuhür etmişti?” diye sorduk. “Hükümdarlık küçüklerinizin elinde olduğu, fuhuş (her çeşit çirkin ve kirli işler) büyüklerinizce işlendiği, ilim de rezillerinizin eline geçtiği vakit” buyurdular.” Ravi Zeyd İbnu Yahya der ki: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın “ilim rezillerinizin eline geçtiği vakit” sözünün manasının açıklanması, “İlmin, fasıkların (haramı alenen işleyen, farzları alenen terkeden) eline geçmesi demektir.”"
7169 "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri, Kıyamet günü kulu mutlaka hesaba çeker. Hatta şunu da söyler: “Münkeri gördüğün zaman onu tatbik etmene mani olan şey ne idi?” Eğer Allah Teala hazretleri kula hüccetini söylemeyi telkin ederse kul şöyle der: “Ey Rabbim! Ben senin rahmetini umdum ve insanlardan korktum (ve dinin reddettiği münkerlere müdahaleyi bu sebeple terkettim).”"
7170 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “(Bir gün) Resûlullah aleyhissalatu vesselam yanımıza gelip şöyle buyurdular: “Ey muhacirler! Beş şey vardır, onlarla imtihan olacağınız zaman (artık cemiyette hiçbir hayır kalmamıştır. Onların siz hayatta iken zuhurundan Allah'a sığınırım. (Bu beş şey şunlardır:) l) Zina: Bir millette zina ortaya çıkar ve aIeni işlenecek bir hale gelirse, mutlaka o millette taun hastalığı yaygınlaşır ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görûlmeyen hastalıklar yayılır. 2) Ölçü-tartıda hile: Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın zulmüne uğrar. 3) Zekat vermemek: Hangi millet mallarının zekatını vermezse mutlaka gökten yağmur kesilir. Hayvanlar da olmasaydı tek damla yağmur düşmezdi. 4) Ahdin bozulması: Hangi millet Allah ve Resülünün ahdini (yani düşmanla yaptığı anlaşmayı) bozarsa, Allah Teala hazretleri o millete, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve ellerindeki (servet)lerin bir kısmını onlar alır. 5) Kitabullahla hükmetmeyi terk: Hangi milletin imamları Kitabullahla ameli terkederek Allah'ın indirdiği hükümlerden işlerine gelenleri seçerlerse, Allah onları kendi aralarında savaştırır.”"
7171 "Bera İbnu Azib radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (bir defasında): “Onlara Allah lanet eder ve lanet edenler de onlara lanet eder” buyurdu ve arkasından lanet edenler ibaresiyle “yerde yürüyen hayvanlar” ın kastedildiğini açıkladı.”"
7172 "Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ömrü sadece yapılan iyilik artırır. Kaderi de sadece dua geri çevirir. Şurası muhakkak ki, kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum edilir.”"
7173 "Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam hasta yatmakta iken yanına girdim. Elimi üzerine koydum, hararetini, yorganın üstünden elimin altında hissettim. “Ey Allah'ın Resülü! Hararetiniz çok fazla!” dedim. “Biz (peygamberler) böyleyiz. Belalar bize katmerli gelir, buna mukabil ücretleri de katmerli verilir” buyurdular. “Ey Allah'ın Resülü! Hangi insanlar en çok bela çekerler?” dedim. “Peygamberler!” buyurdular. “Ey Allah'ın Resûlü! Sonra kimler?” dedim. “Sonra salihler! buyurdular ve açıkladılar: Onlardan biri fakirliğe öylesine müptela olur ki, kendini örten abadan başka birşey bulamaz. Onlar, sizin bollukla sevindiğiniz gibi fakirlikle sevinirler.”"
7174 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Uhud (savaşı) gününde Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir dişi kırıldı ve başından yaralandı. Kan yüzüne akmaya başladı. Yüzündeki kanı hem siliyor hem de: “Kendilerini AIlah'a çağıran peygamberlerinin yüzünü kana boyayan bir kavim nasıl ıslah olur?” diyordu. Allah Teala hazretleri (sanki bu sözleri tevekküle uygun bulmayarak) şu ayeti inzal buyurdu: “Kullarımın tedbir ve idaresinden senin elinde birşey yoktur ve sen onların inkarlarından mes'ul değilsin. Allah dilerse onlara tevbe nasip eder, dilerse zalim oldukları için onlara azab verir” (Al-i İmran 128)."
7175 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Bir gün Hz. Cibril aleyhisselam, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldi. O sırada Resûlullah üzgün vaziyette oturuyordu. Sebebiyse Mekkelilerden biri vurup yaralamıştı, mübarek vücutları kana boyanmıştı. Hz. Cebrail: “Neyin var (niye üzgünsün)?” diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: “Şunlar bana yaptıklarını yaptılar!” dedi. Cibril: “Diler misin sana bir mucize göstereyim?” dedi. Resûlullah: “Evet bana (bir mucize) gösterin!” buyurdu. Derken Cebrail aleyhisselam, bulundukları vadinin gerisindeki bir ağacı gösterdi: “Şu ağacı çağır!” dedi. O da hemen çağırdı. Ağaç yürüyerek geldi önünde durdu. Cebrail aleyhisselam: “Ona söyle de geri gitsin!”dedi. Aleyhissalatu vesselam ağaca: “Geri dön!” dedi, o da döndü, eski yerine vardı. (Bunu gören Resûlullah aleyhissalatu vesselam, “üzüntümün zail olması için) bu bana yeter!” buyurdu.”"
7176 "Übey İbnu Ka'b radıyallahu anh'ın anlattığına göre: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam Mi'rac gecesinde çok hoş bir koku hissetti. “Ey Cibril bu güzel koku nedir?” diye sordu. O da anlattı: “Bu maşıta (berber) kadının, iki oğlunun ve kocasının kabirlerinin kokusudur. Bunların hikayesi şöyledir: Hızır aleyhisselam, Beni İsrail'in ileri gelenlerinden biriydi. Onun yol güzergahında manastırda oturan bir rahib vardı. Hızır oradan geçtikçe rahib önüne çıkar, İslamı öğretirdi. Hızır büluğa erince babası onu bir kadınla evlendirdi. Hızır İslamı hanımına öğretti ve bunu kimseye haber vermemesi hususunda söz aldı. Kendisi kadınlara yaklaşmazdı. Bu sebeple bir müddet sonra kadını boşadı. Aradan zaman geçince babası, Hızır'ı bir başka kadınla evlendirdi. Hızır ona da İslam'ı öğretti ve kimseye söylememesi için söz aldı. Bu sırrı o iki kadından biri tuttu, diğeri ifşa etti. (Böylece onun İslam'ı yaydığı ortaya çıktı.) Bunun üzerine Hızır oradan kaçtı. Deniz ortasında bir adaya geldi. Odun kesmek için iki kişi oraya geldi ve onu gördüler. Bunlardan biri Hızır'ı gördüğünü gizledi, diğeri ifşa etti ve: “Ben Hızır'ı gördüm!” dedi. Ona: “Seninle beraber onu başka kim gördü?” denildi. O: “Falan kimse!” dedi. Ona soruldu ise de gördüğünü söylemedi. Onların dininde yalan söyleyen öldürülürdü. Zamanla bu sır tutan adam öbür sır tutan kadınla evlendi. Bu kadın, Firavun'un kızının başını tararken tarak elinden düştü. Kadıncağız: “Firavun helak olsun!” dedi. Kız bunu babasına haber verdi. Kadının kocasından başka iki de oğlu vardı. Firavun, onları da çağırttı. Bunları dinlerinden çevirmek için Firavun ısrar etti. Onlar direndiler. O zaman Firavun: “Öyleyse sizi öldüreceğim!”dedi. Karı-koca: “Bu, tarafınızdan bize bir ihsan olur!” diye merdane cevap verdiler ve: “Madem öldüreceksin hiç olsun bizi bir kabre koy!” dediler. O da öyle yaptı. Resûlullah aleyhissatatu vesselam, Mirac'ta iken güzel bir koku duydu, Cibril aleyhisselam'a bunu sordu. O da bu hadiseyi anlattı.”"
7177 "Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: “Halilim Aleyhissalatu vesselam bana şu vasiyette bulundu: “Hiçbir şeyi Allah'a ortak kılma, hatta param parça edilsen, ateşlerde yakılsan da; bile bile hiçbir namazını terketme; kim namazı bile bile terkederse ondan Allah'ın zimmeti (garantisi) kalkar; içki içme, çünkü o, bütün kötülüklerin anahtarıdır.”"
7178 "Hz. Muaviye radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Dünyanın bela ve fitneden başka hiçbir şeyi kalmadı.”"
7179 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İnsanlar öyle aldatıcı yıllar görecek ki, o yıllarda yalancılar tasdik, doğru söyleyenler tekzib edilecekler. Keza o yıllarda haine itimad edilecek, emin kimseye de hainsin denecek. O zaman ruvaybıda adam amme işinde söz sahibi olacak.” “Ruvaybıda kimdir?” diye sorulmuştu. “Amme işlerinde (söz sahibi olan) değersiz adam” diye cevap verdi.”"
7180 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İyi hurmalar adilerinden ayıklandığı gibi siz de ayıklanacaksınız. İyileriniz gidecek, kötüleriniz kalacak. (O devirde kötülerin içinde kalmaktansa) elinizden gelirse hemen ölün (ölün de hayırlı olanı tercih edin).”"
7181 "Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “(İslam'ı yaşama) işi gittikçe zorlaşacak. Dünya da (gerçek müslümanlara) gittikçe sırt çevirecek. İnsanların da cimriliği artacak. Kıyamet ancak şerirlerin tepesine kopacak. Mehdi, Hz. İsa'dan başkası değildir.”"