KÜFRÜ HOŞGÖRENLERİN
İKİYÜZÜ
Narcılar her şeyi yapmışlar bir tek tükürüklerini yalamadıkları kalmıştı. Fakat onu da kendi dinleri uğruna yaptılar. Bundan bir sene evvel Patrik Bartholomeos’u hain ilân eden nurcular, şimdi onu alkışlıyorlar. Delilini mi istiyorsunuz:
Patrik Bartholomeos’un kötü niyetlerini öğrenmek isteyenler bunu en iyi onlardan öğrenebilirler. Kendi çıkardıkları dergi olan Aksiyon’dan alıntılarla Patrik ve Patrikhane’yi tanıyalım:
Fethullah Gülen ve bağlılarının çıkardığı haftalık AKSİYON dergisi 1-7 Temmuz 1995 tarihli 30. sayısında kapak konusu olarak Fener Rum Patriğini ve Patrikhane’yi işlemişti. Kullandıkları başlık şu idi: “Patrik ‘çizme’yi aştı.”
“...Patrik’in Fener Patrikhanesi’ni tüzel kişiliği olmayan, sıradan bir Türk kurumu olmaktan kurtarma girişimleri tabii ki bundan ibaret kalmayacaktı. Yıllardır planladıklarını gerçekleştirmek için, hızlı temposuna sonraki yıllarda da devam etti...”
“...Kısacası patrik ‘leyleği havada gören’ insan misali, 3.5 yılda tam 23 ayrı ülkeye üzerinde ‘çift başlı Bizans kartalı’ yerleştiren Yunan Olympus Havayolları’na ait bir uçakla dünya turu gerçekleştirdi. Yaptığı ziyaretler ve temaslarla Osmanlı döneminde hitap ettikleri alandan daha geniş bir coğrafya’da bütün Ortodoksları Fener Patrikhanesi altında toplamaya çalıştı. Bütün yurtdışı gezilerini de “ekümen-cihan patriği” sıfatıyla gerçekleştirdi. Böylece fiili olarak, Türk resmi makamlarının tepkisizliğinden de faydalanarak gayri-resmi bu sıfatına “hükmî şahsiyet” kazandırmaya çalıştı...”
Burada Patrik’in “cihan patriği” olma sevdası yeriliyor. Türk resmi makamlarının Patrik’in siyasetine ilgisizliği eleştiriliyor. Yani diyorlar ki “Bu patrik’i durdurun, Türkiye’ye zarar veriyor.” Ancak bir sene sonra yani şimdi bu tükürdüklerini yalıyorlar. Madem Türkiye’ye zarar veriyor, niye bir hıristiyanı sahipleniyorsunuz? Neden hem müslümanız deyip, hem de hıristiyanı dost ediniyorsunuz?
O zaman diyorlardı ki; papaz çizmeyi aştı, ama şimdi onun küfrü papazı aştı.
Yine aynı dergide şunları söylüyorlar:
“...Patrikhane, bütün Ordodoks dünyasının tek merkezi olma sevdasını, ısrarla reddetse bile Vatikan benzeri bir konumla sürdürmek istiyor. Bu amaçla Lozan’a göre genişletilmesi söz konusu olamayacak Patrikhane’nin çevresindeki toprakları artırmaya çalışarak daha geniş bir merkez elde etmeyi amaçlıyorlar...”
“...Bütün yurtdışı gezilerini Yunanistan’ın Olympus Havayolları ile yapan ‘özel olarak yetiştirilmiş ve korunmuş’ olan Patrik’e, ‘Değirmenin suyu nereden geliyor?’ diye sorulamıyorsa da, son 3.5 yıldır girişimleriyle nereye koştuğunu sormak artık kaçınılmaz hale geliyor...”
Acaba neden Fethullah Gülen bu soruyu sormadı?
Şöyle düşünmüş olmalı: “Boşver, vatanımızı ve dinimizi bölüversin, hoşgörelim!” Herşeyi hoşgörüyor ya, bunu da hoşgördü herhalde. Küfrü hoşgörenlerden ancak bu beklenir!
“... devletlerüstü uluslararası bir dini kurum statüsü elde etmek istiyor. ‘Devlet içinde devlet’ anlamına gelecek bu girişim, Türk dış ve iç politikası adına büyük riskler taşıyor. Ancak, bu konuda idarecilerimizin ‘siyasi irade gösterememiş olmaları Bartholemeos’un Patrikhane ve kendine ‘hükmi şahsiyet kazandırma girişimlerine de hız kazandırıyor...”
Patrik’in girişimlerinin vatanımız ve milletimiz için büyük tehlike teşkil ettiği vurgulanıyor. Yetkililerin siyasi irade gösteremediklerinden bahsediliyor, Bartholomeos’u sorgulamak için. Devletin patrik karşısında görevini yapamadığı eleştiriliyor. Peki ya Fethullah Gülen hangi sebeple Patriğin küfrünü hoş gördü? Bunu narcılar kendilerine soruyorlar mı? Yoksa körü körüne onu takip etmeye devam mı edecekler?
Yine yayın organları Aksiyon dergisinden alıntıya devam edelim:
“...PATRİK GÖREVDEN ALINSIN
Patrik “cihan patrikliği”ni resmen ilan edene kadar Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak, eli kolu bağlı bekleyeceğini düşünmek tabii yanlış olur. Patriği bu makama atayan Türkiye’dir. Lozan’a göre bir ihanetle karşı karşıya kaldığında onu görevden alma yetkisi de Türkiye’dedir. Hiçbir tüzel kişiliği olmayan Patrikhane’ye kazandırılmaya çalışılan “ekümenlik” sıfatı, Patrik’in dini yetkilerini aşarak kendine siyasi güç sağlama girişimleri, Türkiye’nin yeni bir “Patras Vakası” ile karşı karşıya bulunduğunun göstergesi. Patrik’in Lozan’ı aşan bütün bu girişimleri, Türkiye’nin kendisini görevden alma hakkını da tahakkuk ettirmektedir. Türkiye daha önce de, vatan hainliği yapan Sen Sinod Meclisi üyeleri Patrik Athenagoras’ın vekili Emilyanos ve Metropolit Canovalis’i 1964 yılında sınırdışı ederek, Yakovas’a 1958 yılında yurda girme yasağı koyarak bunu yapabileceğini göstermiştir.
Yıllardır perde arkasından ortodoks dünyasının birliğini sağlaması için yetiştirilen 270. Patrik I. Bartholomeos’u, Türkiye atadığı gibi görevden almalıdır. Bu, Patrikhane’ye Lozan’da belirlenen statünün dışında, güç ve sıfat kazandırmaya çalışanların heveslerini kursaklarında bırakacağı gibi, bundan sonra patriklik makamına gelecek ruhbanların da, Türkiye içinde uluslararası bir statü taşıyan “cihan patriği-ekümenlik” ilân etme hülyalarına kapılmalarını engelleyecektir. Patrikhane, 60 milyonluk Türkiye’de, 3 bin Ortodoks’un artık “Bizans Devleti”nin başşehrini diriltemeyeceklerini öğrenmelidir...”
İşte Aksiyon dergisi’nde Patrik’in görevden alınmasını isteyenler, şimdi patrikle dost olup küfrü hoş görüyorlar. Bu derece tenakuz içerisinde olmalarının sebebi nedir?
Şimdi derginin devamındaki satırları da dikkat nazarlarınıza sunuyoruz:
“... Bütün bu siyasi sebeplerin ötesinde, Patrikhane’ye karşı, Türk toplumunda bir güven bunalımı yaşanmakta. Bu güven bunalımı 1821 yılındaki “Patras Vakası” ile başladı. Mora’da Ortodoks Rumlar tarafından o tarihte çıkarılan bir isyanda, onbin kadar Müslüman katledilmiş, bu isyanın da Patrik tarafından organize edildiği ortaya çıkmıştı. Patrik Gregoryas, Patrikhane’nin halen kapalı olan orta kapısının önünde, kendisini atayan sultanın fermanıyla olaylara karışan üç metropolit de idam ediliyordu. Bu hadiseden sonra, Osmanlı Rumlar’ı arasında Osmanlı düşmanlığının uyarılması için yapılan çalışmaların Patrikhane’nin de gayretleriyle arttığı gözlenmektedir.
Fener’de oturan ruhbanların Kurtuluş Savaşı’nda da Türkler’e unutulmayacak ihanetleri vardır. Etniki Eteryacı Mavri Mira, Pontus Rum Cemiyeti gibi Osmanlı’yı bölmeyi hedefleyen derneklerin organizasyonunda Ortodoks kiliselerin rolü bilinmekte. Yunan işgalini alkışlamak için Rum okullarının üç gün kapatılması, Ayasofya’ya dikilmek için çanlar ve çift başlı bayraklar hazırlanması da bunlar arasında. Patrikhane, Yunan işgaliyle birlikte Megola İdea’nın gerçekleşmesi için o kadar iyi çalışmıştır ki, Yunan Dışişleri Bakanlığı, yaptığı hizmetlerden dolayı 5 Mart 1921’de bir teşekkür mesajı yayınlamıştır.
Geçmişte yaşanan bütün bu olumsuzluklar, Türkiye’de “evlat”, Patrikhane’de de “kuyruk” acısı sürdüğü müddetçe güvenin bir daha tazelenmesinin oldukça zor olduğunu gösteriyor. Bartholomeos’un Vatikan’dan Çin’e kadar uzanan bölgede yaptığı yeni faaliyetleri de buna eklenince...”
İşte bunların çıkardığı Aksiyon dergisi Patrik ve Patrikhane’yi böyle kötülüyor. Aynı adama Fethullah Gülen ise “Hazret” diyor.
•
Fethullah Gülen ve bağlılarının çıkardığı Zaman gazetesinde ise 28 Haziran 1995 Tarihli Orhan Öztürk’ün haberi şöyle:
“Patrik’ten Tahrik:
Fener Patriği I. Bartholomeos Türk hükümetinin, kendilerini yok etme politikaları güttüğünü iddia ederek, ülkemizi ABD ve diğer Batı ülkelerine şikayet edeceği tehdidini savurdu... İstanbul’un Ortodoksluğun ruhani başkenti olduğunu ve bu şehri terketmeleri yönünde gelen baskılara sonuna kadar dayanacaklarını söyledi. ‘Yüzlerce İmam Hatip okulu varken bizim Heybeliada’daki Ortodoks Teoloji Okulumuz zorla kapatıldı’ diyen Patrik, İmam-Hatip liselerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Patrik; ‘Yaklaşık olarak 250 adet İmam-Hatip okulunun yeniden açılması gündemde. Türkiye diğer Müslüman ülkeler gibi hızla İslâmi çizgiye doğru kayıyor. Bunun neticesi olarak bize hayat hakkı tanınmıyor.’ dedi.
Türkiye’yi Batılılara şikayet edeceğini söylüyor ve İmam-Hatip liselerini diline doluyordu. Tabii Zaman gazetesi de bunu eleştiriyor, haber yapıyordu.
1 Temmuz 1995 tarihli Zaman gazetesi ise şöyle manşet atmıştı: “Bartholomeos Papa statüsü peşinde.” Yazının devamında Bartholomeos’un Yunan Megalo İdea’sını gerçekleştirme peşinde koştuğu yazılmıştı.
Aynı haberde şöyle bir bölüm var:
“...Katolik ve Ortodoks dünyasının dini liderlerinin biraraya gelmesi ve Fener Rum Patriği I. Bartholomeos’un sürdürdüğü faaliyetlerin arkasında Bizans İmparatorluğu’nun yeniden canlandırılması hayalinin yattığı...”
O zaman patrik bu kadar kötü idi de şimdi iyi mi oldu? O zaman vatan haini idi de şimdi “Hazret” mi oldu?
ŞİMDİ NE DEĞİŞTİ?
Aynı Aksiyon dergisinin 13-19 Nisan 1996 tarihli 71. sayısında kapak başlığı “Diyaloğa Doğru”. Konu Fethullah Gülen’le Patrik’in görüşmesi. Orada ise şöyle yazıyorlar:
“... Fethullah Gülen ile Fener Rum Patriği Bartholomeos görüşmesinin Türkiye’nin menfaatleri için oldukça yararlı bir görüşme olarak nitelendirdiler. Görüşmenin son derece yapıcı geçtiğini belirten diplomatik kaynaklar, bu tip yakınlaşmaların Türkiye’nin dünyadaki prestijini de artıracağını savundular. Aynı kaynaklar Bartholomeos’un dünya çapında ve Hıristiyan dünyasında oldukça tanınan ve sevilen bir dini lider olduğu hatırlatılarak, Rum Patriği’nin kendisi ile azılı Türk düşmanı Yakovas arasına ciddi bir mesafe koyduğunu ve hatta Yunanistan hükümeti ile de ilişkilerinin iyi olmadığını iddia ettiler. 2004 İstanbul Olimpiyatları için çabalayan Türkiye’nin daha rasyonel davranıp Bartholomeos’un popülaritesinden faydalanarak Olimpiyatlar için daha tutarlı kulis yapabileceğini savundular...”
İnsafla düşünün; daha dün bu kadar hakkında yazı yazılan patrik şimdi oldukça sevilen bir dini lider konumuna getirilmiş.
2 Ekim 1996 tarihli Zaman gazetesinin başlığı ise şöyle:
“Medeniyetlerarası diyalog için ilk adım.
Konferansta alkışlarla karşılanan bir konuşma yapan Fener Rum Patriği Bartholomeos’un Fethullah Gülen hakkındaki sözleri bir takım acı olaylar yaşanmadan da uzlaşılabileceğinin somut bir göstergesi olarak kabul edildi...”
Yine bunların çıkardığı Zaman gatetesinde hoşgörü konferansı hakkında şöyle yazılmış:
“ÇOK RENKLİ MOZAYİK
Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Morovitch, Katolik Cemaati Ruhani Lideri Kati Pelatre, Türkiye Protestan Prespiteryan Cemaati Sözcüsü İsa Karataş ve Yunanistan Başkonsolosu Fotis Ksidas’ın da katıldığı konferans çok renkli bir mozayik meydana getirirken konuşmacıların hoşgörü yüklü sözleri büyük takdir topladı. Üzeyir Garih’in “Şu anda burada insanların birbirlerini sevmeleri ve birbirleriyle ilişki kurmaları için adeta eğitim yapılıyor.”, Patrik Bartholomeos’un “Fethullah Gülen Hoca’mızla birbirimizi çok seviyoruz. O hepimiz için barışın, hoşgörünün ve insanlık için muteber olan değerlerin bir timsalidir.” ve Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Birbirimizi kendi içimizde kabul edemedik o yüzden de kendi cennetimizi kaybettik.” sözleri buluşma noktasını işaret ediyordu.”
Acaba ne değişti de eskiden kötüledikleri, yerden yere vurdukları Patrik’i ve Patrikhane’yi sahipleniyorlar? Hatta Fethullah Gülen Bartholomeos’a “Patrik Hazretleri” diye hitap ediyor. Bunun sebebi nedir?
1 Ekim 1996 tarihinde ise yine aynı gazete de şöyle haber vardı:
“HEP BÖYLE, EL ELE!
Dünya Hoşgörüye Muhtaç
Hoşgörünün Timsali:
Adı adeta hoşgörü kavramı ile bütünleşen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, üçüncü yaş gününü, ününe layık bir gece ile Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde kutladı. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, rahatsızlığına rağmen son anda katıldığı muhteşem törende, toplumumuzun her kesiminden aydınlar, “Mutlu yarınlar için el ele” vermenin kaçınılmazlığını vurguladılar. Hiçbir din, dil, ırk ve sosyal statü ayırımı gözetmeksizin bir araya gelen davetliler, ülkemizin ihtiyacı olan toplumsal uzlaşma ve hoşgörünün görülmeye değer tablosunu oluşturdular.
Bartholomeos da Katıldı:
Toplantıya iştirakiyle çok manidar bir misyon ifa eden ve önemli bir konuşma yapan Fener Rum Patriği Bartholomeos, barışın, savaştan daha zor olduğunu ifade ettikten sonra vakfın yerine getirmeye çalıştığı görevin anlam ve önemine dikkat çekti. Patrik Bartholomeos, sözlerini şöyle noktaladı: “Biraz da, Fethullah Gülen hocamızdan bahsetmek ve şunu söylemek istiyorum. Sayın Fethullah Gülen hakikaten hepimiz için, barış ve hoşgörü için, bütün ülke liderleri ve bütün insanlık için muteber olan değerlerin bir timsalidir. Bu yönüyle kendilerini hepimiz hem seviyoruz, hem sayıyoruz.”
Bundan bir sene evvel Patrik hakkında suçlayıcı haberler yazan, “Sınırdışı edelim” diyen bunlar, şimdi “El ele verelim mutlu yarınları beraber kuralım.” diyorlar. El ele verelim demeleri bile hıristiyanları dost edindiklerinin delili değil midir? Gazetenin başlığına dikkat edin, “Hep böyle!” Hep böyle kalalım, beraber, dost olarak diyorlar, kendi dinlerine göre icraat yapıyorlar. Hıristiyanlarla el ele verip beraberce nereye gideceklerini iyi düşünsünler!
Halk bu değişikliğin sebebini merak ediyor. Neden tükürüklerini yaladıklarını soruyor.
“Eğer onlar Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilen Kur’an’a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Mâide: 81)
İKİYÜZÜ
Narcılar her şeyi yapmışlar bir tek tükürüklerini yalamadıkları kalmıştı. Fakat onu da kendi dinleri uğruna yaptılar. Bundan bir sene evvel Patrik Bartholomeos’u hain ilân eden nurcular, şimdi onu alkışlıyorlar. Delilini mi istiyorsunuz:
Patrik Bartholomeos’un kötü niyetlerini öğrenmek isteyenler bunu en iyi onlardan öğrenebilirler. Kendi çıkardıkları dergi olan Aksiyon’dan alıntılarla Patrik ve Patrikhane’yi tanıyalım:
Fethullah Gülen ve bağlılarının çıkardığı haftalık AKSİYON dergisi 1-7 Temmuz 1995 tarihli 30. sayısında kapak konusu olarak Fener Rum Patriğini ve Patrikhane’yi işlemişti. Kullandıkları başlık şu idi: “Patrik ‘çizme’yi aştı.”
“...Patrik’in Fener Patrikhanesi’ni tüzel kişiliği olmayan, sıradan bir Türk kurumu olmaktan kurtarma girişimleri tabii ki bundan ibaret kalmayacaktı. Yıllardır planladıklarını gerçekleştirmek için, hızlı temposuna sonraki yıllarda da devam etti...”
“...Kısacası patrik ‘leyleği havada gören’ insan misali, 3.5 yılda tam 23 ayrı ülkeye üzerinde ‘çift başlı Bizans kartalı’ yerleştiren Yunan Olympus Havayolları’na ait bir uçakla dünya turu gerçekleştirdi. Yaptığı ziyaretler ve temaslarla Osmanlı döneminde hitap ettikleri alandan daha geniş bir coğrafya’da bütün Ortodoksları Fener Patrikhanesi altında toplamaya çalıştı. Bütün yurtdışı gezilerini de “ekümen-cihan patriği” sıfatıyla gerçekleştirdi. Böylece fiili olarak, Türk resmi makamlarının tepkisizliğinden de faydalanarak gayri-resmi bu sıfatına “hükmî şahsiyet” kazandırmaya çalıştı...”
Burada Patrik’in “cihan patriği” olma sevdası yeriliyor. Türk resmi makamlarının Patrik’in siyasetine ilgisizliği eleştiriliyor. Yani diyorlar ki “Bu patrik’i durdurun, Türkiye’ye zarar veriyor.” Ancak bir sene sonra yani şimdi bu tükürdüklerini yalıyorlar. Madem Türkiye’ye zarar veriyor, niye bir hıristiyanı sahipleniyorsunuz? Neden hem müslümanız deyip, hem de hıristiyanı dost ediniyorsunuz?
O zaman diyorlardı ki; papaz çizmeyi aştı, ama şimdi onun küfrü papazı aştı.
Yine aynı dergide şunları söylüyorlar:
“...Patrikhane, bütün Ordodoks dünyasının tek merkezi olma sevdasını, ısrarla reddetse bile Vatikan benzeri bir konumla sürdürmek istiyor. Bu amaçla Lozan’a göre genişletilmesi söz konusu olamayacak Patrikhane’nin çevresindeki toprakları artırmaya çalışarak daha geniş bir merkez elde etmeyi amaçlıyorlar...”
“...Bütün yurtdışı gezilerini Yunanistan’ın Olympus Havayolları ile yapan ‘özel olarak yetiştirilmiş ve korunmuş’ olan Patrik’e, ‘Değirmenin suyu nereden geliyor?’ diye sorulamıyorsa da, son 3.5 yıldır girişimleriyle nereye koştuğunu sormak artık kaçınılmaz hale geliyor...”
Acaba neden Fethullah Gülen bu soruyu sormadı?
Şöyle düşünmüş olmalı: “Boşver, vatanımızı ve dinimizi bölüversin, hoşgörelim!” Herşeyi hoşgörüyor ya, bunu da hoşgördü herhalde. Küfrü hoşgörenlerden ancak bu beklenir!
“... devletlerüstü uluslararası bir dini kurum statüsü elde etmek istiyor. ‘Devlet içinde devlet’ anlamına gelecek bu girişim, Türk dış ve iç politikası adına büyük riskler taşıyor. Ancak, bu konuda idarecilerimizin ‘siyasi irade gösterememiş olmaları Bartholemeos’un Patrikhane ve kendine ‘hükmi şahsiyet kazandırma girişimlerine de hız kazandırıyor...”
Patrik’in girişimlerinin vatanımız ve milletimiz için büyük tehlike teşkil ettiği vurgulanıyor. Yetkililerin siyasi irade gösteremediklerinden bahsediliyor, Bartholomeos’u sorgulamak için. Devletin patrik karşısında görevini yapamadığı eleştiriliyor. Peki ya Fethullah Gülen hangi sebeple Patriğin küfrünü hoş gördü? Bunu narcılar kendilerine soruyorlar mı? Yoksa körü körüne onu takip etmeye devam mı edecekler?
Yine yayın organları Aksiyon dergisinden alıntıya devam edelim:
“...PATRİK GÖREVDEN ALINSIN
Patrik “cihan patrikliği”ni resmen ilan edene kadar Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak, eli kolu bağlı bekleyeceğini düşünmek tabii yanlış olur. Patriği bu makama atayan Türkiye’dir. Lozan’a göre bir ihanetle karşı karşıya kaldığında onu görevden alma yetkisi de Türkiye’dedir. Hiçbir tüzel kişiliği olmayan Patrikhane’ye kazandırılmaya çalışılan “ekümenlik” sıfatı, Patrik’in dini yetkilerini aşarak kendine siyasi güç sağlama girişimleri, Türkiye’nin yeni bir “Patras Vakası” ile karşı karşıya bulunduğunun göstergesi. Patrik’in Lozan’ı aşan bütün bu girişimleri, Türkiye’nin kendisini görevden alma hakkını da tahakkuk ettirmektedir. Türkiye daha önce de, vatan hainliği yapan Sen Sinod Meclisi üyeleri Patrik Athenagoras’ın vekili Emilyanos ve Metropolit Canovalis’i 1964 yılında sınırdışı ederek, Yakovas’a 1958 yılında yurda girme yasağı koyarak bunu yapabileceğini göstermiştir.
Yıllardır perde arkasından ortodoks dünyasının birliğini sağlaması için yetiştirilen 270. Patrik I. Bartholomeos’u, Türkiye atadığı gibi görevden almalıdır. Bu, Patrikhane’ye Lozan’da belirlenen statünün dışında, güç ve sıfat kazandırmaya çalışanların heveslerini kursaklarında bırakacağı gibi, bundan sonra patriklik makamına gelecek ruhbanların da, Türkiye içinde uluslararası bir statü taşıyan “cihan patriği-ekümenlik” ilân etme hülyalarına kapılmalarını engelleyecektir. Patrikhane, 60 milyonluk Türkiye’de, 3 bin Ortodoks’un artık “Bizans Devleti”nin başşehrini diriltemeyeceklerini öğrenmelidir...”
İşte Aksiyon dergisi’nde Patrik’in görevden alınmasını isteyenler, şimdi patrikle dost olup küfrü hoş görüyorlar. Bu derece tenakuz içerisinde olmalarının sebebi nedir?
Şimdi derginin devamındaki satırları da dikkat nazarlarınıza sunuyoruz:
“... Bütün bu siyasi sebeplerin ötesinde, Patrikhane’ye karşı, Türk toplumunda bir güven bunalımı yaşanmakta. Bu güven bunalımı 1821 yılındaki “Patras Vakası” ile başladı. Mora’da Ortodoks Rumlar tarafından o tarihte çıkarılan bir isyanda, onbin kadar Müslüman katledilmiş, bu isyanın da Patrik tarafından organize edildiği ortaya çıkmıştı. Patrik Gregoryas, Patrikhane’nin halen kapalı olan orta kapısının önünde, kendisini atayan sultanın fermanıyla olaylara karışan üç metropolit de idam ediliyordu. Bu hadiseden sonra, Osmanlı Rumlar’ı arasında Osmanlı düşmanlığının uyarılması için yapılan çalışmaların Patrikhane’nin de gayretleriyle arttığı gözlenmektedir.
Fener’de oturan ruhbanların Kurtuluş Savaşı’nda da Türkler’e unutulmayacak ihanetleri vardır. Etniki Eteryacı Mavri Mira, Pontus Rum Cemiyeti gibi Osmanlı’yı bölmeyi hedefleyen derneklerin organizasyonunda Ortodoks kiliselerin rolü bilinmekte. Yunan işgalini alkışlamak için Rum okullarının üç gün kapatılması, Ayasofya’ya dikilmek için çanlar ve çift başlı bayraklar hazırlanması da bunlar arasında. Patrikhane, Yunan işgaliyle birlikte Megola İdea’nın gerçekleşmesi için o kadar iyi çalışmıştır ki, Yunan Dışişleri Bakanlığı, yaptığı hizmetlerden dolayı 5 Mart 1921’de bir teşekkür mesajı yayınlamıştır.
Geçmişte yaşanan bütün bu olumsuzluklar, Türkiye’de “evlat”, Patrikhane’de de “kuyruk” acısı sürdüğü müddetçe güvenin bir daha tazelenmesinin oldukça zor olduğunu gösteriyor. Bartholomeos’un Vatikan’dan Çin’e kadar uzanan bölgede yaptığı yeni faaliyetleri de buna eklenince...”
İşte bunların çıkardığı Aksiyon dergisi Patrik ve Patrikhane’yi böyle kötülüyor. Aynı adama Fethullah Gülen ise “Hazret” diyor.
•
Fethullah Gülen ve bağlılarının çıkardığı Zaman gazetesinde ise 28 Haziran 1995 Tarihli Orhan Öztürk’ün haberi şöyle:
“Patrik’ten Tahrik:
Fener Patriği I. Bartholomeos Türk hükümetinin, kendilerini yok etme politikaları güttüğünü iddia ederek, ülkemizi ABD ve diğer Batı ülkelerine şikayet edeceği tehdidini savurdu... İstanbul’un Ortodoksluğun ruhani başkenti olduğunu ve bu şehri terketmeleri yönünde gelen baskılara sonuna kadar dayanacaklarını söyledi. ‘Yüzlerce İmam Hatip okulu varken bizim Heybeliada’daki Ortodoks Teoloji Okulumuz zorla kapatıldı’ diyen Patrik, İmam-Hatip liselerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Patrik; ‘Yaklaşık olarak 250 adet İmam-Hatip okulunun yeniden açılması gündemde. Türkiye diğer Müslüman ülkeler gibi hızla İslâmi çizgiye doğru kayıyor. Bunun neticesi olarak bize hayat hakkı tanınmıyor.’ dedi.
Türkiye’yi Batılılara şikayet edeceğini söylüyor ve İmam-Hatip liselerini diline doluyordu. Tabii Zaman gazetesi de bunu eleştiriyor, haber yapıyordu.
1 Temmuz 1995 tarihli Zaman gazetesi ise şöyle manşet atmıştı: “Bartholomeos Papa statüsü peşinde.” Yazının devamında Bartholomeos’un Yunan Megalo İdea’sını gerçekleştirme peşinde koştuğu yazılmıştı.
Aynı haberde şöyle bir bölüm var:
“...Katolik ve Ortodoks dünyasının dini liderlerinin biraraya gelmesi ve Fener Rum Patriği I. Bartholomeos’un sürdürdüğü faaliyetlerin arkasında Bizans İmparatorluğu’nun yeniden canlandırılması hayalinin yattığı...”
O zaman patrik bu kadar kötü idi de şimdi iyi mi oldu? O zaman vatan haini idi de şimdi “Hazret” mi oldu?
ŞİMDİ NE DEĞİŞTİ?
Aynı Aksiyon dergisinin 13-19 Nisan 1996 tarihli 71. sayısında kapak başlığı “Diyaloğa Doğru”. Konu Fethullah Gülen’le Patrik’in görüşmesi. Orada ise şöyle yazıyorlar:
“... Fethullah Gülen ile Fener Rum Patriği Bartholomeos görüşmesinin Türkiye’nin menfaatleri için oldukça yararlı bir görüşme olarak nitelendirdiler. Görüşmenin son derece yapıcı geçtiğini belirten diplomatik kaynaklar, bu tip yakınlaşmaların Türkiye’nin dünyadaki prestijini de artıracağını savundular. Aynı kaynaklar Bartholomeos’un dünya çapında ve Hıristiyan dünyasında oldukça tanınan ve sevilen bir dini lider olduğu hatırlatılarak, Rum Patriği’nin kendisi ile azılı Türk düşmanı Yakovas arasına ciddi bir mesafe koyduğunu ve hatta Yunanistan hükümeti ile de ilişkilerinin iyi olmadığını iddia ettiler. 2004 İstanbul Olimpiyatları için çabalayan Türkiye’nin daha rasyonel davranıp Bartholomeos’un popülaritesinden faydalanarak Olimpiyatlar için daha tutarlı kulis yapabileceğini savundular...”
İnsafla düşünün; daha dün bu kadar hakkında yazı yazılan patrik şimdi oldukça sevilen bir dini lider konumuna getirilmiş.
2 Ekim 1996 tarihli Zaman gazetesinin başlığı ise şöyle:
“Medeniyetlerarası diyalog için ilk adım.
Konferansta alkışlarla karşılanan bir konuşma yapan Fener Rum Patriği Bartholomeos’un Fethullah Gülen hakkındaki sözleri bir takım acı olaylar yaşanmadan da uzlaşılabileceğinin somut bir göstergesi olarak kabul edildi...”
Yine bunların çıkardığı Zaman gatetesinde hoşgörü konferansı hakkında şöyle yazılmış:
“ÇOK RENKLİ MOZAYİK
Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Morovitch, Katolik Cemaati Ruhani Lideri Kati Pelatre, Türkiye Protestan Prespiteryan Cemaati Sözcüsü İsa Karataş ve Yunanistan Başkonsolosu Fotis Ksidas’ın da katıldığı konferans çok renkli bir mozayik meydana getirirken konuşmacıların hoşgörü yüklü sözleri büyük takdir topladı. Üzeyir Garih’in “Şu anda burada insanların birbirlerini sevmeleri ve birbirleriyle ilişki kurmaları için adeta eğitim yapılıyor.”, Patrik Bartholomeos’un “Fethullah Gülen Hoca’mızla birbirimizi çok seviyoruz. O hepimiz için barışın, hoşgörünün ve insanlık için muteber olan değerlerin bir timsalidir.” ve Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Birbirimizi kendi içimizde kabul edemedik o yüzden de kendi cennetimizi kaybettik.” sözleri buluşma noktasını işaret ediyordu.”
Acaba ne değişti de eskiden kötüledikleri, yerden yere vurdukları Patrik’i ve Patrikhane’yi sahipleniyorlar? Hatta Fethullah Gülen Bartholomeos’a “Patrik Hazretleri” diye hitap ediyor. Bunun sebebi nedir?
1 Ekim 1996 tarihinde ise yine aynı gazete de şöyle haber vardı:
“HEP BÖYLE, EL ELE!
Dünya Hoşgörüye Muhtaç
Hoşgörünün Timsali:
Adı adeta hoşgörü kavramı ile bütünleşen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, üçüncü yaş gününü, ününe layık bir gece ile Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde kutladı. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, rahatsızlığına rağmen son anda katıldığı muhteşem törende, toplumumuzun her kesiminden aydınlar, “Mutlu yarınlar için el ele” vermenin kaçınılmazlığını vurguladılar. Hiçbir din, dil, ırk ve sosyal statü ayırımı gözetmeksizin bir araya gelen davetliler, ülkemizin ihtiyacı olan toplumsal uzlaşma ve hoşgörünün görülmeye değer tablosunu oluşturdular.
Bartholomeos da Katıldı:
Toplantıya iştirakiyle çok manidar bir misyon ifa eden ve önemli bir konuşma yapan Fener Rum Patriği Bartholomeos, barışın, savaştan daha zor olduğunu ifade ettikten sonra vakfın yerine getirmeye çalıştığı görevin anlam ve önemine dikkat çekti. Patrik Bartholomeos, sözlerini şöyle noktaladı: “Biraz da, Fethullah Gülen hocamızdan bahsetmek ve şunu söylemek istiyorum. Sayın Fethullah Gülen hakikaten hepimiz için, barış ve hoşgörü için, bütün ülke liderleri ve bütün insanlık için muteber olan değerlerin bir timsalidir. Bu yönüyle kendilerini hepimiz hem seviyoruz, hem sayıyoruz.”
Bundan bir sene evvel Patrik hakkında suçlayıcı haberler yazan, “Sınırdışı edelim” diyen bunlar, şimdi “El ele verelim mutlu yarınları beraber kuralım.” diyorlar. El ele verelim demeleri bile hıristiyanları dost edindiklerinin delili değil midir? Gazetenin başlığına dikkat edin, “Hep böyle!” Hep böyle kalalım, beraber, dost olarak diyorlar, kendi dinlerine göre icraat yapıyorlar. Hıristiyanlarla el ele verip beraberce nereye gideceklerini iyi düşünsünler!
Halk bu değişikliğin sebebini merak ediyor. Neden tükürüklerini yaladıklarını soruyor.
“Eğer onlar Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilen Kur’an’a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Mâide: 81)