15. HİCR SÛRESİ 99 Ayet
Kuranı Kerim Meali ››
015. Hicr Süresi Hakkında " Mekke döneminde inmiştir. 99 âyettir. Sûre, adını 80. âyette geçen “Hicr” kelimesinden almıştır. Hicr, Medine’nin kuzeyinde vaktiyle Semûd kavminin yaşadığı bir yerin adıdır. Sûrede başlıca Allah’ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları; peygamberlerin, çeşitli zamanlarda azgınlara ve inkarcılara karşı verdikleri mücadeleler çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu sûrede ayrıca ilahi kitapların kendisiyle kemale erdiği Kur’an’ın her türlü tahriften korunacağı hükmü de yer almaktadır. 0
015-HİCR SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık Kur’an’ın âyetleridir.
2. İnkâr edenler zaman zaman temenni edecekler: Keşke müslüman olaymışlar!
3. Bırak onları, yesinler, arzu, boş emeller onları oyalayadursun. Yakında bilecekler!
4. Biz hiçbir memleketi yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın.
5. Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de ondan geri kalır.
6. Dediler ki: “Ey kendisine zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka cinlenmiş (delirmiş)sin.”
7. “Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirmeli değil misin?”
8. Biz melekleri ancak hak ile indiririz. İşte o zaman onlara mühlet verilmez.
9. Bir zikir olan Kur’an’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.
10. Andolsun ki senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik.
11. Onlara herhangi bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ederlerdi.
12. İşte böylece biz onu (inkârı) suçluların kalplerine sokarız.
13. Kendilerinden öncekilerin sünneti (başlarına gelenler) geçmiş olduğu halde, yine de ona inanmazlar.
14. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan yukarı çıksalar,
15. Yine de: “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhalde büyülendik.” derlerdi.
16. Andolsun ki biz gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için süsledik.
17. Ve biz onu taşlanmış her şeytandan koruduk.
18. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş şûlesi yetişip kovalar.
19. Yeri döşeyip yaydık. Orada sabit dağlar yerleştirdik. Yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.
20. Orada hem sizin için hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz varlıklar için geçimlikler yarattık.
21. Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli ölçüye göre indiririz.
22. Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten de su indirdik, onunla sizi suladık. Yoksa o suyu siz depolayamazdınız.
23. Doğrusu biz hem diriltir hem de öldürürüz. Ve ancak biziz hepsine vâris olanlar.
24. Andolsun ki biz sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.
25. Şüphesiz ki Rabbin onları toplayacaktır. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
26. Andolsun ki biz insanı pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattık.
27. Cinleri de daha önce şiddetli ateş alevinden yarattık.
28. Rabbin meleklere demişti ki: “Ben balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım.”
29. “Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.”
30. Bunun üzerine meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.
31. Fakat İblis hariç. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.
32. Allah: “Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?” dedi.
33. İblis: “Ben pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim!” dedi.
34. Buyurdu ki: “Çık oradan! Sen artık kovuldun!”
35. “Kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır.”
36. Dedi ki: “Rabbim! Tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver!”
37. Buyurdu ki: “Şüphesiz ki sen mühlet verilenlerdensin.”
38. “Bilinen vaktin gününe kadar.”
39. Dedi ki: “Rabbim! Beni azdırdığın için, andolsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.”
40. “Ancak içlerinden ihlâsa erdirilmiş kulların hariç.”
41. Allah buyurdu ki: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
42. “Benim hâlis kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan azgınlar bunun dışındadır.”
43. Cehennem onların hepsine vâdolunan yerdir.
44. O cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan bir kısmı taksim olunmuştur.
45. Muttakiler cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
46. “Esenlikle ve korkusuz korkusuz oraya girin!”
47. Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Artık onlar kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar.
48. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.
49. Resulüm! Kullarıma benim çok bağışlayıcı ve merhamet edici olduğumu haber ver.
50. Fakat benim azabım da çok acıklı bir azaptır.
51. Onlara İbrahim’in misafirlerini anlat!
52. Onun yanına girdikleri zaman “Selâm sana!” dediler. O da: “Biz sizden korkuyoruz.” dedi.
53. “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik.” dediler.
54. O da: “Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen, beni müjdeliyor musunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?” dedi.
55. Dediler ki: “Sana hakkı müjdeledik, sakın ümit kesenlerden olma!”
56. İbrahim dedi ki: “Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümit keser?”
57. Dedi ki: “O halde işiniz nedir ey elçiler?”
58. Onlar da: “Biz suçlu bir kavme gönderildik.” dediler.
59. Lut âilesi bunun dışındadır. Biz onların hepsini kurtaracağız.
60. Karısının geride kalanlardan olmasını uygun bulduk.
61. Vaktaki elçiler Lut âilesine geldiler.
62. Lut onlara: “Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz.” dedi.
63. Dediler ki: “Biz sana onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik.”
64. “Sana gerçekle geldik. Biz şüphesiz ki doğru söyleyenleriz.”
65. “Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz sakın dönüp de ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere doğru gidin.”
66. Ona kesin olarak şu emri hükmettiğimizi bildirdik: “Sabaha çıkarken mutlaka bunların sonları kesilmiş olacak.”
67. Şehir halkı birbirine müjde vererek keyif içinde geldiler.
68. Lut onlara dedi ki: “Bunlar benim misafirlerimdir, onlara karşı beni mahçup edip utandırmayın.”
69. “Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.”
70. Dediler ki: “Biz seni elâlemin işine karışmaktan menetmemiş miydik?”
71. Lut: “Alacaksanız işte benim kızlarım!” dedi.
72. Resulüm! Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde serseri bir halde idiler.
73. Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.
74. Şehirlerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
75. Gerçekten bunda görebilenler için âyetler (ibretler) vardır.
76. O yerler işlek yollar üzerinde hâlâ durmaktadır.
77. Şüphesiz ki bunda inananlar için âyetler (ibretler) vardır.
78. Eyke halkı da gerçekten zâlim idiler.
79. Biz onlardan intikam aldık. Hâlâ her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir.
80. Andolsun ki Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.
81. Biz onlara âyetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
82. Onlar emniyet içinde kalacakları dağlardan evler oyarlardı.
83. Sabaha karşı o korkunç ses onları yakalayıverdi.
84. Kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı.
85. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O kıyamet saati mutlaka gelecektir. Güzel bir hoşgörü ile muamele et.
86. Şüphesiz ki Rabbin yaratan ve bilendir.
87. Resulüm! Andolsun ki biz sana daima tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik.
88. Onlardan bazı sınıflara geçici olarak faydalanmaları için verdiğimiz şeylere sakın gözünü dikme. Onlara üzülme. Müminlere tevazu kanatlarını ger.
89. De ki: “Ben şüphesiz ki apaçık bir uyarıcıyım.”
90. Biz o bölücülere (azap) indirmişizdir.
91. Onlar Kur’an’ı parça parça edenlerdir.
92. Rabbin hakkı için onlara mutlaka soracağız.
93. Yaptıkları şeylerden.
94. Resulüm! Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir.
95. Alay edenlere karşı şüphesiz ki biz sana yeteriz.
96. Onlar Allah ile beraber başka ilâh ediniyorlar. Onlar yakında bilecekler.
97. Gerçekten biliyoruz ki, söyledikleri şeylerden dolayı göğsün daralıyor, için sıkılıyor.
98. Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!
99. Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!
Kimlik alan
512
Said İbnu Cübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam gelerek, İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a "Ben Kur'an'da bazı ayetler görüyorum onlar bana aralarında ihtilaflı geliyor" dedi. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): "Nelermiş onlar?" diye sorunca adam şu ayetleri okudu: "Sûr'a üflendiği zaman, aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları sopları olmadığı gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (mü'minun, 101). Halbuki şu ayet de var: "Birbirlerine dönüp soruşurlar" (Saffat 27). Bir ayette şöyle denir: "O gün inkar edip peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah'tan bir söz gizleyemezler" (Nisa 42). Halbuki şu ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler puta tapanlar değildik, demekten başka çare bulamazlar" (En'am, 23). Nazi'at suresinde: "Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu Allah bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir. Gecesini karanlık yapmış, gündüzünü aydınlatmıştır. Ardından yeri düzenlemiştir" (27-30) buyuruyor. Burada göğün yaratılışı yerin yaratılışından öncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki günde yaratanı mı inkar ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz! O alemlerin Rabbi'dir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı. Arayanlar için yeryüzünde gıdalarını normal olarak dört gün (dört mevsim) içinde yetiştirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin" dedi, ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11). Kur'an'da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah işitici ve görücü oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden böyle olmuş bitmiş gibi ifade edilmektedir." İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şu cevabı verdi: "Sûr'a ilk üflemede onların aralarında hiçbir bağ olamaz, Allah'ın diledikleri dışında herkes gökte olsun yerde olsun bu ilk üflemede baygın düşer. İşte bu baygınlık anında bağ da yok, hal hatır sorma da yok. Sonra ikinci üflemede birbirlerine gelip soruşurlar." İbnu Abbas devam etti: "...Rabbimiz Allah'a and olsun ki biz puta tapanlar değildik" ayeti ile; "...Allah'tan bir şey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin günahlarını affeder. Bunun üzerine müşrikler: "Gelin bir de "Müşrik değildik" diyelim" derler. Allah da onların ağızlarını mühürler. Vücudlarındaki her bir uzuv yaptığı işleri söyler. O sırada, Allah'ın hiçbir sözü gizlemediği bilinir. O'nun yanında: "İnkar edenler: "Keşke Müslüman olsaydık" temennisinde bulunacaklardır" (Hicr, 2). Diğer soruna gelince: Allah yeri iki günde yarattı. Sonra göğe yöneldi, başka iki günde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diğer iki günde arzı düzenledi yani yaydı, arzdan su ve otlak çıkardı. Arzda dağlar, ağaçlar, tepeler ve arzla sema arasında bulunan şeyleri yarattı. Bunu Cenab-ı Hakk: "Ardından yeri düzenlemiştir" (Naziat, 30) kelam-ı şerifleriyle ifade buyurmaktadır. Böylece arz ve içindekiler dört günde yaratılmış olmaktadır. Semavat da iki günde yaratılmış olmaktadır. "Allah affedici, merhametli oldu" kelamına gelince, Allah kendisini bu şekilde isimlemiştir, yani O hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır, Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurduğu şey mutlaka olmuştur. Yazık sana, Kur'an (ayetleri) sana ihtilaflı gelmemeli. Çünkü onun tamamı Aziz ve Celil olan Allah'tandır."
669
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın arkasında çok güzel bir kadın namaz kılıyordu. Cemaatten bazıları onu görmemek için ön safa kaçıyor, (münafık ve cahil takımından) bazıları da en arka safa geliyor, rükuya vardığı zaman koltuğunun altından ona bakıyordu. Bu durum üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Andolsun, sizden öne geçenleri de biz biliriz, geri kalanları da biz biliriz" (Hicr, 24).
670
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Mü'minin ferasetinden kaçının, çünkü o Allahu Teala'nın nuruyla bakar" buyurup sonra şu ayeti okudular: "Elbette bunda fikr u firaseti olanlar için ibretler vardır" (Hicr, 75)
671
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) demiştir ki: "Andolsun ki sana Seb'u'l-Mesani'yi ve Kur'an-ı Azim'i verdik" (Hicr 87) ayetinde geçen es-Seb'u'l-Mesani, uzun sureler (tıvel)dir."
672
Yine İbnu Abbas (radıyallahu anhüma), "Kur'an'ı parçalayanlara da..." (Hicr, 91) ayetini açıklamak üzere: "Onlar Ehl-i Kitap'tır, yani Yahidi ve Hıristiyanlar. Bunlar onu parçalara bölerek bazı kısımlarına inandılar, bazı kısımlarına inanmadılar" buyurmuştur.
673
Hz. Enes (radıyallahu anh), "Rablerine andolsun ki hepsini yaptıklarından sorumlu tutacağız" (Hicr, 92-93) ayeti ile ilgili olarak: "Onlar 'Lailahe illallah' demekten sorumlu olacaklar" demiştir.
Created with the Personal Edition of HelpNDoc: Easily create Help documents
Copyright © <Dates> by <Authors>. All Rights Reserved.
Kuranı Kerim Meali ››
015. Hicr Süresi Hakkında " Mekke döneminde inmiştir. 99 âyettir. Sûre, adını 80. âyette geçen “Hicr” kelimesinden almıştır. Hicr, Medine’nin kuzeyinde vaktiyle Semûd kavminin yaşadığı bir yerin adıdır. Sûrede başlıca Allah’ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları; peygamberlerin, çeşitli zamanlarda azgınlara ve inkarcılara karşı verdikleri mücadeleler çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu sûrede ayrıca ilahi kitapların kendisiyle kemale erdiği Kur’an’ın her türlü tahriften korunacağı hükmü de yer almaktadır. 0
015-HİCR SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık Kur’an’ın âyetleridir.
2. İnkâr edenler zaman zaman temenni edecekler: Keşke müslüman olaymışlar!
3. Bırak onları, yesinler, arzu, boş emeller onları oyalayadursun. Yakında bilecekler!
4. Biz hiçbir memleketi yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın.
5. Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de ondan geri kalır.
6. Dediler ki: “Ey kendisine zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka cinlenmiş (delirmiş)sin.”
7. “Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirmeli değil misin?”
8. Biz melekleri ancak hak ile indiririz. İşte o zaman onlara mühlet verilmez.
9. Bir zikir olan Kur’an’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.
10. Andolsun ki senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik.
11. Onlara herhangi bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ederlerdi.
12. İşte böylece biz onu (inkârı) suçluların kalplerine sokarız.
13. Kendilerinden öncekilerin sünneti (başlarına gelenler) geçmiş olduğu halde, yine de ona inanmazlar.
14. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan yukarı çıksalar,
15. Yine de: “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhalde büyülendik.” derlerdi.
16. Andolsun ki biz gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için süsledik.
17. Ve biz onu taşlanmış her şeytandan koruduk.
18. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş şûlesi yetişip kovalar.
19. Yeri döşeyip yaydık. Orada sabit dağlar yerleştirdik. Yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.
20. Orada hem sizin için hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz varlıklar için geçimlikler yarattık.
21. Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli ölçüye göre indiririz.
22. Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten de su indirdik, onunla sizi suladık. Yoksa o suyu siz depolayamazdınız.
23. Doğrusu biz hem diriltir hem de öldürürüz. Ve ancak biziz hepsine vâris olanlar.
24. Andolsun ki biz sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.
25. Şüphesiz ki Rabbin onları toplayacaktır. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
26. Andolsun ki biz insanı pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattık.
27. Cinleri de daha önce şiddetli ateş alevinden yarattık.
28. Rabbin meleklere demişti ki: “Ben balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım.”
29. “Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.”
30. Bunun üzerine meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.
31. Fakat İblis hariç. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.
32. Allah: “Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?” dedi.
33. İblis: “Ben pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim!” dedi.
34. Buyurdu ki: “Çık oradan! Sen artık kovuldun!”
35. “Kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır.”
36. Dedi ki: “Rabbim! Tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver!”
37. Buyurdu ki: “Şüphesiz ki sen mühlet verilenlerdensin.”
38. “Bilinen vaktin gününe kadar.”
39. Dedi ki: “Rabbim! Beni azdırdığın için, andolsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.”
40. “Ancak içlerinden ihlâsa erdirilmiş kulların hariç.”
41. Allah buyurdu ki: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
42. “Benim hâlis kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan azgınlar bunun dışındadır.”
43. Cehennem onların hepsine vâdolunan yerdir.
44. O cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan bir kısmı taksim olunmuştur.
45. Muttakiler cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
46. “Esenlikle ve korkusuz korkusuz oraya girin!”
47. Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Artık onlar kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar.
48. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.
49. Resulüm! Kullarıma benim çok bağışlayıcı ve merhamet edici olduğumu haber ver.
50. Fakat benim azabım da çok acıklı bir azaptır.
51. Onlara İbrahim’in misafirlerini anlat!
52. Onun yanına girdikleri zaman “Selâm sana!” dediler. O da: “Biz sizden korkuyoruz.” dedi.
53. “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik.” dediler.
54. O da: “Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen, beni müjdeliyor musunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?” dedi.
55. Dediler ki: “Sana hakkı müjdeledik, sakın ümit kesenlerden olma!”
56. İbrahim dedi ki: “Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümit keser?”
57. Dedi ki: “O halde işiniz nedir ey elçiler?”
58. Onlar da: “Biz suçlu bir kavme gönderildik.” dediler.
59. Lut âilesi bunun dışındadır. Biz onların hepsini kurtaracağız.
60. Karısının geride kalanlardan olmasını uygun bulduk.
61. Vaktaki elçiler Lut âilesine geldiler.
62. Lut onlara: “Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz.” dedi.
63. Dediler ki: “Biz sana onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik.”
64. “Sana gerçekle geldik. Biz şüphesiz ki doğru söyleyenleriz.”
65. “Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz sakın dönüp de ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere doğru gidin.”
66. Ona kesin olarak şu emri hükmettiğimizi bildirdik: “Sabaha çıkarken mutlaka bunların sonları kesilmiş olacak.”
67. Şehir halkı birbirine müjde vererek keyif içinde geldiler.
68. Lut onlara dedi ki: “Bunlar benim misafirlerimdir, onlara karşı beni mahçup edip utandırmayın.”
69. “Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.”
70. Dediler ki: “Biz seni elâlemin işine karışmaktan menetmemiş miydik?”
71. Lut: “Alacaksanız işte benim kızlarım!” dedi.
72. Resulüm! Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde serseri bir halde idiler.
73. Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.
74. Şehirlerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
75. Gerçekten bunda görebilenler için âyetler (ibretler) vardır.
76. O yerler işlek yollar üzerinde hâlâ durmaktadır.
77. Şüphesiz ki bunda inananlar için âyetler (ibretler) vardır.
78. Eyke halkı da gerçekten zâlim idiler.
79. Biz onlardan intikam aldık. Hâlâ her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir.
80. Andolsun ki Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.
81. Biz onlara âyetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
82. Onlar emniyet içinde kalacakları dağlardan evler oyarlardı.
83. Sabaha karşı o korkunç ses onları yakalayıverdi.
84. Kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı.
85. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O kıyamet saati mutlaka gelecektir. Güzel bir hoşgörü ile muamele et.
86. Şüphesiz ki Rabbin yaratan ve bilendir.
87. Resulüm! Andolsun ki biz sana daima tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik.
88. Onlardan bazı sınıflara geçici olarak faydalanmaları için verdiğimiz şeylere sakın gözünü dikme. Onlara üzülme. Müminlere tevazu kanatlarını ger.
89. De ki: “Ben şüphesiz ki apaçık bir uyarıcıyım.”
90. Biz o bölücülere (azap) indirmişizdir.
91. Onlar Kur’an’ı parça parça edenlerdir.
92. Rabbin hakkı için onlara mutlaka soracağız.
93. Yaptıkları şeylerden.
94. Resulüm! Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir.
95. Alay edenlere karşı şüphesiz ki biz sana yeteriz.
96. Onlar Allah ile beraber başka ilâh ediniyorlar. Onlar yakında bilecekler.
97. Gerçekten biliyoruz ki, söyledikleri şeylerden dolayı göğsün daralıyor, için sıkılıyor.
98. Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!
99. Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!
Kimlik alan
512
Said İbnu Cübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam gelerek, İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a "Ben Kur'an'da bazı ayetler görüyorum onlar bana aralarında ihtilaflı geliyor" dedi. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): "Nelermiş onlar?" diye sorunca adam şu ayetleri okudu: "Sûr'a üflendiği zaman, aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları sopları olmadığı gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (mü'minun, 101). Halbuki şu ayet de var: "Birbirlerine dönüp soruşurlar" (Saffat 27). Bir ayette şöyle denir: "O gün inkar edip peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah'tan bir söz gizleyemezler" (Nisa 42). Halbuki şu ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler puta tapanlar değildik, demekten başka çare bulamazlar" (En'am, 23). Nazi'at suresinde: "Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu Allah bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir. Gecesini karanlık yapmış, gündüzünü aydınlatmıştır. Ardından yeri düzenlemiştir" (27-30) buyuruyor. Burada göğün yaratılışı yerin yaratılışından öncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki günde yaratanı mı inkar ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz! O alemlerin Rabbi'dir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı. Arayanlar için yeryüzünde gıdalarını normal olarak dört gün (dört mevsim) içinde yetiştirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin" dedi, ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11). Kur'an'da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah işitici ve görücü oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden böyle olmuş bitmiş gibi ifade edilmektedir." İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şu cevabı verdi: "Sûr'a ilk üflemede onların aralarında hiçbir bağ olamaz, Allah'ın diledikleri dışında herkes gökte olsun yerde olsun bu ilk üflemede baygın düşer. İşte bu baygınlık anında bağ da yok, hal hatır sorma da yok. Sonra ikinci üflemede birbirlerine gelip soruşurlar." İbnu Abbas devam etti: "...Rabbimiz Allah'a and olsun ki biz puta tapanlar değildik" ayeti ile; "...Allah'tan bir şey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin günahlarını affeder. Bunun üzerine müşrikler: "Gelin bir de "Müşrik değildik" diyelim" derler. Allah da onların ağızlarını mühürler. Vücudlarındaki her bir uzuv yaptığı işleri söyler. O sırada, Allah'ın hiçbir sözü gizlemediği bilinir. O'nun yanında: "İnkar edenler: "Keşke Müslüman olsaydık" temennisinde bulunacaklardır" (Hicr, 2). Diğer soruna gelince: Allah yeri iki günde yarattı. Sonra göğe yöneldi, başka iki günde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diğer iki günde arzı düzenledi yani yaydı, arzdan su ve otlak çıkardı. Arzda dağlar, ağaçlar, tepeler ve arzla sema arasında bulunan şeyleri yarattı. Bunu Cenab-ı Hakk: "Ardından yeri düzenlemiştir" (Naziat, 30) kelam-ı şerifleriyle ifade buyurmaktadır. Böylece arz ve içindekiler dört günde yaratılmış olmaktadır. Semavat da iki günde yaratılmış olmaktadır. "Allah affedici, merhametli oldu" kelamına gelince, Allah kendisini bu şekilde isimlemiştir, yani O hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır, Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurduğu şey mutlaka olmuştur. Yazık sana, Kur'an (ayetleri) sana ihtilaflı gelmemeli. Çünkü onun tamamı Aziz ve Celil olan Allah'tandır."
669
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın arkasında çok güzel bir kadın namaz kılıyordu. Cemaatten bazıları onu görmemek için ön safa kaçıyor, (münafık ve cahil takımından) bazıları da en arka safa geliyor, rükuya vardığı zaman koltuğunun altından ona bakıyordu. Bu durum üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Andolsun, sizden öne geçenleri de biz biliriz, geri kalanları da biz biliriz" (Hicr, 24).
670
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Mü'minin ferasetinden kaçının, çünkü o Allahu Teala'nın nuruyla bakar" buyurup sonra şu ayeti okudular: "Elbette bunda fikr u firaseti olanlar için ibretler vardır" (Hicr, 75)
671
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) demiştir ki: "Andolsun ki sana Seb'u'l-Mesani'yi ve Kur'an-ı Azim'i verdik" (Hicr 87) ayetinde geçen es-Seb'u'l-Mesani, uzun sureler (tıvel)dir."
672
Yine İbnu Abbas (radıyallahu anhüma), "Kur'an'ı parçalayanlara da..." (Hicr, 91) ayetini açıklamak üzere: "Onlar Ehl-i Kitap'tır, yani Yahidi ve Hıristiyanlar. Bunlar onu parçalara bölerek bazı kısımlarına inandılar, bazı kısımlarına inanmadılar" buyurmuştur.
673
Hz. Enes (radıyallahu anh), "Rablerine andolsun ki hepsini yaptıklarından sorumlu tutacağız" (Hicr, 92-93) ayeti ile ilgili olarak: "Onlar 'Lailahe illallah' demekten sorumlu olacaklar" demiştir.
Created with the Personal Edition of HelpNDoc: Easily create Help documents
Copyright © <Dates> by <Authors>. All Rights Reserved.