TÜM DUALAR

Listeden Seçiniz.

1. ANASAYFA
    17.1 PEYGAMBERİMİZ(S.A.V) DUALARI
        17.1.1 ANASAYFA
        17.1.2 SESLİ DİNLE
        17.1.3 1.AKŞAM OLUNCA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.4 2.AKŞAM VE SABAHA ERDİĞİ VAKİT
        17.1.5 3.ALLAH BÜYÜKTÜR, ÇOK TEMİZ VE MÜBAREK HAMDLER ALLAH'ADIR
        17.1.6 4.ALLAH KULUNA BİR NİMET VERDİĞİ ZAMAN KUL ELHAMDÜLİLLAH DERSE
        17.1.7 5.ALLAH, BÜYÜKTE BÜYÜKTÜR, ALLAH'A HAMDİMİZ ÇOKTUR, SABAH AKŞAM TESBİHİMİZ ALLAH'ADIR!
        17.1.8 6.ALLAH'A İSTLAZE EDİN.
        17.1.9 7.ALLAH'IN SANA FAYDALI KILACAĞI, ÖĞRETTİĞİN TAKDİRDE ÖĞRENEN KİMSENİN DE İSTİFADE EDECEĞİ,ÖĞRENDİKLERİNİ DE GÖĞSÜNDE SABİT KILACAK KELİMELERİ ÖĞRENDİKLERİNİ DE GÖĞSÜNDE SABİT KILACAK KELİMELERİ ÖĞRETEYİM Mİ
        17.1.10 8.ALLAH'A, İSM-İ AZAM'I İLE DUA ETTİ. O İSM-İ AZAM Kİ, ONUNLA DUA EDİLİRSE ALLAH İCABET EDER, ONUNLA İSTENİRSE VERİR.
        17.1.11 9.ALLAH'IN ZİKRİDİR
        17.1.12 10.ALLAH'TAN FAYDALI İLİM DİLEYİN, FAYDASIZ İLİMDEN ALLAH'A SIĞININ
        17.1.13 11.BALIĞIN KARNINDA İKEN, ZÜ'N-NÜN'UN YAPTIĞI DUA ŞU İDİ
        17.1.14 12.BANA NAMAZDA OKUYACAĞIM BİR DUA ÖĞRET
        17.1.15 13.BANA, ÜZERİNE GÜNEŞİN DOĞDUĞU ŞEYDEN (DÜNYADAN) DAHA SEVGİLİDİR.
        17.1.16 14.BEN BİR KELİME BİLİYORUM, HER KİM ÖLÜMÜ ANINDA ONU SÖYLERSE MUTLAKA AMEL DEFTERİ İÇİN BİR NUR OLUR
        17.1.17 15.BEN KUR'AN'DAN BİR PARÇA SEÇİP ALAMIYORUM. BANA KİFAYET EDECEK BİR ŞEYİ SİZ BANA ÖĞRETSENİZ
        17.1.18 16.BEN SENDEN AYRILDIKTAN SONRA DÖRT KELİME(IİK BİR DUA)YI ÜÇ KERE OKUDUM.
        17.1.19 17.BEN VE BENDEN ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN SÖYLEDİKLERİ EN FAZİLETLİ SÖZ
        17.1.20 18.BİR CEMAATTE OTURDUĞU ZAMAN, ASHABI İÇİN ŞU DUAYI OKUMADAN NADİREN KALKARDI
        17.1.21 19.BİR KİMSE EVİNE VEYA YATAĞINA GİRİNCE OKUNACAK DUA
        17.1.22 20.BİR ŞEY ÜZECEK OLSA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.23 21.BİR ŞEY YEYİP İÇTİ Mİ ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.24 22.BİRİSİYLE VEDALAŞTI MI ŞÖYLE DERDİ
        17.1.25 23.BU HAMD KULUN AMELİNİ YAZMAKLA MUVAZZAF İKİ MELEĞİ ACİZ BIRAKTI.
        17.1.26 24.BU KELİMELER, GÜNAHLARI DÖKER, TIPKI AĞACIN YAPRAKLARINI DÖKMESİ GİBİ.
        17.1.27 25.CENNETİN TOPRAĞI TEMİZ, SUYU TATLIDIR. ORAYA ATILACAK TOHUM DA
        17.1.28 26.DUA EDERKEN ŞUNU SÖYLERDİ
        17.1.29 27.DUAYA BAŞLARKEN
        17.1.30 28.ELBİSEYİ YENİLEDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.31 29.EVİNDEN ÇIKINCA KİM ŞU DUAYI OKURSA
        17.1.32 30.EVİNDEN ÇIKTIĞI VAKİT ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.33 31.EVİNDEN ÇIKTIĞI ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.34 32.EVİNE GİRİNCE ŞU DUAYI OKUSUN
        17.1.35 33.EY ALLAHIM! BENİ, GÜZEL AMEL İŞLEDİKLERİ ZAMAN(BUNUN MÜKAFAATIYLA) MÜJDELENEN VE,,,
        17.1.36 34.EY ALLAH'IN RESÜLÜ! BİZE ALLAH TEALA HAZRETLERİ, SANA SALAT OKUMAMIZI EMRETTİ
        17.1.37 35.GECELEYİN NAMAZDAN ÇIKINCA ŞU DUAYI OKUDUĞUNU İŞİTTİM
        17.1.38 36.GECELEYİN UYANINCA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.39 37.GÖK GÜRLEYİP, ŞİMŞEK ÇAKINCA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.40 38.GÜNAH İŞLEYİP ARKASINDAN KALKIP ABDEST ALARAK İKİ REKAT NAMAZ KILAN SONRA DA ALLAH TEALA HAZRETLERİNE TEVBE EDEN HER İNSAN MUTLAKA MAĞFİRET OLUNUR.
        17.1.41 39.HAZRETİ DAVUD (ALEYHİSSELAM)'UN DUALARI ARASINDA ŞU DA VARDIR
        17.1.42 40.HAZRETİ EBU BEKR GÖZLERİNİN YAŞINI TUTAMAYIP AĞLADI- SONRA DEDİ Kİ
        17.1.43 41.HELADAN ÇIKINCA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.44 42.HER HAL İÇİN ALLAH'A HAMDOLSUN.
        17.1.45 43.HİLALİ GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.46 44.HİLALİ GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURMUŞ
        17.1.47 45.İKİ HASLET VEYA İKİ HALLET -VARDIR Kİ ONLARI MÜSLÜMAN BİR KİMSE (DEVAM ÜZERE) SÖYLEYECEK OLURSA MUTLAKA CENNETE GİRER
        17.1.48 46.İKİ KELİME VARDIR, BUNLAR DİLE HAFİF, TERAZİDE AĞIR,
        17.1.49 47.İKİ SECDE ARASINDA DUA
        17.1.50 48.İKİ SECDE ARASINDA
        17.1.51 49.İSTERSEN SANA BİR DUA ÖĞRETEYİM, ONU OKURSAN, ŞÜLESİ SÖNER VE AĞZININ ÜSTÜNE DÜŞER
        17.1.52 50.KADİR GECESİNE TEVAFUK EDERSEM NASIL DUA EDEYİM
        17.1.53 51.KAZAYI HACET İÇİN HELAYA GİRDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.54 52.KELİMESİNİ FAZİLETTE HİÇBİR AMEL GEÇEMEZ VE BU KELİME HİÇBİR GÜNAHI BIRAKMAZ,
        17.1.55 53.KİM AKŞAMA VE SABAHA ERDİĞİ ZAMAN
        17.1.56 54.KİM BANA (BİR KERE) SALAT OKURSA ALLAH DA ONA ON SALAT OKUR VE ON GÜNAHINI AFFEDER,
        17.1.57 55.KİM BİR BELAYA UĞRAYANI GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURSA
        17.1.58 56.KİM BİR ŞEY YER VE ŞÖYLE DUA EDERSE
        17.1.59 57.KİM BİR YERDE KONAKLADIĞI ZAMAN ŞU DUAYI OKURSA, ORADAN AYRILINCAYA KADAR ONA HİÇBİR ŞEY ZARAR VERMEZ
        17.1.60 58.KİM ÇARŞIYA GİRİNCE
        17.1.61 59.KİM SABAHA ERDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURSA
        17.1.62 60.KİM, SABAH NAMAZININ PEŞİNDEN
        17.1.63 61.KİMİN SIKINTISI ARTARSA ŞU DUAYI OKUSUN
        17.1.64 62.KİŞİ EVİNİN -VEYA APARTMANIN- KAPISINDAN ÇIKINCA
        17.1.65 63.KİŞİNİN YAPTIĞI DUALAR İÇERİSİNDE EN HAYIRLISI ŞUDUR
        17.1.66 64.KIYAMET GÜNÜ BANA İNSANLARIN EN YAKINI, BANA EN ÇOK SALAVAT OKUYANDIR.
        17.1.67 65.KUR'AN'DAN BİR SURE ÖĞRETİR GİBİ ŞU DUAYI BİZE ÖĞRETMİŞTİ
        17.1.68 66.LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLA BİLLAH. (GÜÇ DE KUVVET DE ANCAK ALLAH'TANDIR) SÖZÜNÜ ÇOK TEKRAR EDİN.
        17.1.69 67.MAĞFİRET EDİLDİ. O MAĞFIRET EDİLDİ. O MAĞFİRET EDİLDİ!
        17.1.70 68.MALAYANİ KONUŞMALARIN ÇOK OLDUĞU BİR YERE OTURUR DA, ORADAN KALKMAZDAN ÖNCE ŞU DUAYI OKURSA
        17.1.71 69.MESCİDE GİRDİĞİ ZAMAN
        17.1.72 70.NAFİLE NAMAZ KILMAK İÇİN KALKTIĞI VAKİT (BAZAN) ŞUNU OKURDU
        17.1.73 71.NAMAZA (İFTİTAH TEKBİRİ İLE) BAŞLAYINCA ŞUNU OKURDU
        17.1.74 72.NAMAZA BAŞLARKEN TEKBİR GETİRİR, SONRA (BAZAN) ŞUNU OKURDU
        17.1.75 73.NAMAZDA HAPŞIRDI VE ŞU DUAYI OKUDU
        17.1.76 74.NAMAZDA NE DİYORSUN
        17.1.77 75.NAMAZDA ŞU DUAYI OKUMAMIZI ÖĞRETİYORDU
        17.1.78 75.O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir.''
        17.1.79 76.ON KÖLE AZAD ETMİŞ GİBİ SEVAB VERİLİR, AYRICA LEHİNE YÜZ SEVAB YAZILIR VE YÜZ GÜNAHI DA SİLİNİR.
        17.1.80 77.ÖLEN BİR NEFİS (ÖLÜM ANINDA) ALLAH'IN BİR VE BENİM ALLAH ELÇİSİ OLDUĞUMA ŞEHADET EDER,
        17.1.81 78.ÖLÜMÜNDEN ÖNCE ŞU DUALARI ÇOK TEKRAR EDERDİ
        17.1.82 79.RESÛLULLAH (ALEYHİSSALATU VESSELAM) ŞU DUAYI OKURLARDI
        17.1.83 80.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM KENDİSİNE ŞU DUAYI ÖĞRETMİŞTİR
        17.1.84 81.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM ŞÖYLE DUA EDERDİ
        17.1.85 82.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM ŞÖYLE YALVARDILAR
        17.1.86 83.RESÛLULLAH ŞU DUAYI ÇOK YAPARDI
        17.1.87 84.RESÛLULLAH'IN DUASININ ÇOĞU
        17.1.88 85.RÜKÜ VE SECDEDE EN AZ 3 DEFA
        17.1.89 86.RÜKÜ YAPTIĞI ZAMAN
        17.1.90 87.RÜKÜSUNDA VE SECDELERİNDE ŞU DUAYI ÇOKCA OKURDU
        17.1.91 88.RÜZGAR ESTİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.92 89.SANA (KOLAY VE SEVABI BÜYÜK) BİR AMEL GÖSTERİN.
        17.1.93 90.SANA CENNET HAZİNELERİNDEN BİR HAZİNEYİ HABER VEREYİM Mİ
        17.1.94 91.SANA SIKINTI ZAMANINDA OKUYACAĞIN BİR DUAYI ÖĞRETEYİM Mİ
        17.1.95 92.SANA, SENİN İÇİN DAHA HAYIRLI BİR DİKİLECEK FİDAN GÖSTEREYİM Mİ
        17.1.96 93.SECDE ETTİĞİ VAKİT ŞÖYLE DUA OKURDU
        17.1.97 94.SECDEDE DUA
        17.1.98 95.SECDELERİNDE ŞUNLARI SÖYLERDİ
        17.1.99 96.SEFER ARZUSUYLA AYAĞINI BİNEĞİNİN ÖZENGİSİNE KOYDUĞU ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.100 97.SEFERDE İKEN GECE OLUNCA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.101 98.SELAM VERİP (NAMAZDAN ÇIKINCA) ÜÇ KERE İSTİĞFARDA BULUNUP ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.102 99.SENDEN SIKINTINI GİDERİR VE BORCUNU ÖDER.
        17.1.103 100.SEVDİĞİ BİR ŞEYİ GÖRÜNCE
        17.1.104 101.SIRTINI RÜKÜDAN KALDIRDIĞI ZAMAN
        17.1.105 102.SIYR DAĞI KADAR BORCUN DA OLSA, ALLAH ONU SANA BEDEL ÖDER
        17.1.106 103.SİZDEN BİRİ HAPŞIRINCA ELHAMDÜLİLLAH ALA KÜLLİ HAL.
        17.1.107 104.ŞÖYLE İSTİAZE EDERLERDİ
        17.1.108 105.ŞU DUAYI OKUMAN SENİN İÇİN HİZMETÇİ EDİNMENDEN DAHA HAYIRLI
        17.1.109 106.ŞU DUAYI OKURLARDI
        17.1.110 107.TAHRİME TEKBİRİNİ ALINCA KIRAATE GEÇMEZDEN ÖNCE DUA
        17.1.111 108.TEHECCÜT NAMAZI KILMAK ÜZERE GECELEYİN KALKINCA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.112 109.TEŞEHHÜDDEN SONRA ŞUNU OKURDU
        17.1.113 110.UFUK-I SEMADA BİR BULUT BELİRTİSİ GÖRDÜ MÜ İŞİ TERKEDER, NAMAZDA İDİYSE KISA KESER VE ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.114 111.UĞRADIĞI HER TÜMSEKTE ÜÇ KERE TEKBİR GETİRİR, ARKADAN DA
        17.1.115 112.UYKUDA İKEN KORKUTULUYORUM DİYENE DUA
        17.1.116 113.UYUYAMAYINCA YATAĞINA GİRDİNMİ ŞU DUAYI OKU
        17.1.117 114.ÜZÜNTÜ SIRASINDA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.118 115.YATACAĞI SIRADA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.119 116.YATAĞINA GİRDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.120 117.YATAĞINA GİRDİĞİ ZAMAN, ELLERİNE ÜFLEYİP MUAVVİZETEYN'İ VE KUL HÜVALLAHU AHAD'İ OKUR
        17.1.121 118.YATAĞINA GİRDİĞİN ZAMAN ŞU DUAYI OKU
        17.1.122 119.YATAĞINA GİRİNCE VE SABAH KALKINCA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.123 120.YATAĞINA GİRİNCE, SAĞ ELİNİ YANAĞININ ALTINA KOYAR SONRA ŞU DUAYI OKURDU
        17.1.124 121.YENİ BİR ELBİSE GİYMİŞTİ VE ŞÖYLE DUA ETTİ
        17.1.125 122.YERYÜZÜNDE ALLAH'IN SEYYAH MELEKLERİ VARDIR. ONLAR ÜMMETİMİN SELAMINI (ANINDA) BANA TEBLİĞ EDERLER.
        17.1.126 123.YUNUS KAVMİNİN DUALARI ARASINDA ŞU DA VARDI
    17.2 ŞİFA DUALARI
        17.2.1 KUR’ÂN’DA ŞİFA ÂYETLERİ
        17.2.2 ŞİFA DUÂSI 1
        17.2.3 ŞİFA DUASI 2
        17.2.4 ŞİFA DUASI 3
        17.2.5 ŞİFA DUASI 4
        17.2.6 İSTİHARE DUÂSI
        17.2.7 HACET DUASI
        17.2.8 GAM VE KEDERDEN KURTULMAK İÇİN
        17.2.9 BELALARDAN KORUNMAK İÇİN
        17.2.10 EBU KARSAFE (RA)' DAN RİVAYETLE:
        17.2.11 İBNİ MESUD (RA)' DEN RİVAYETLE
        17.2.12 SULTÂN-ÜL MÜFESSİRÎN BURHÂNÜL MÜZEKKİRÎN EMİRİDDÂHİRÜL RAVİZİ HAZRETLERİ
        17.2.13 DERTLERE DEVA SALAVAT-I TEFRİCİYYE
        17.2.14 ŞİFA DUALARI
        17.2.15 HIZIR ALEYHİSSELAM’IN OKUDUĞU VİRDSIRLARI:
        17.2.16 MADDİ MANEVİ SIKINTILARIN GİDERİLMESİ İÇİN
        17.2.17 ÜZÜNTÜLÜ İKEN DUA
        17.2.18 SIKINTILI ANLARDA OKUNACAK
        17.2.19 HASTAYA OKUNACAK DUÂ
        17.2.20 BÖBREK RAHATSIZLIĞI İÇİN
        17.2.21 CÜZZAM FELÇ VE MANEVİ KÖRLÜĞE KARŞI OKUNACAK DUA
        17.2.22 NAZAR DUASI
        17.2.23 BAŞ AĞRISI İÇİN DUA
        17.2.24 BİR SENE BOYUNCA HASTE OLMAMAK İÇİN
        17.2.25 ŞİFA DUALARI
        17.2.26 ÇIBAN VE SİVİLCELER İÇİN
        17.2.27 HASTALIĞIN ALLAH'IN İZNİYLE SIHHATE DÖNÜŞMESİ
        17.2.28 HASTANIN OKUMASI YA DA ONUN YANINDA OKUNMASI GEREKEN DUA
        17.2.29 HASTAYA ŞİFA NAMAZI
        17.2.30 NAZAR BÜYÜ VE ZEHİRLİ HAŞERATA KARŞI
        17.2.31 SIKINTI DURUMUNDA
        17.2.32 TEHLİKEYE MARUZ KALANIN OKUYACAĞI DUA
        17.2.33 UYUYAMAYAN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA
        17.2.34 ZOR BİR İŞLE KARŞILAŞINCA OKUNACAK DUA
        17.2.35 HIZIR İLYAS DUASI
        17.2.36 BÜYÜ TUTMAMAS
        17.2.37 CEBRAİL (A.S) PEYGAMBERİMİZE OKUDUĞU ŞİFA DUASI
        17.2.38 BELADAN KURTULMAK İÇİN OKUNACAK DUA
        17.2.39 ŞİFA BULMAK İÇİN OKUNACAK DUA
        17.2.40 AĞRISI OLAN KİMSENİN OKUMASI GEREKEN DUA
        17.2.41 HASTANIN İYİLEŞMESİ İÇİN DUA
        17.2.42 SEYYİDÜL ISTİĞFAR
    17.3 KÜTÜBİ SİTTE DUA KELİMESİ GEÇEN HADİSİ ŞERİFLER
    17.4 KURANI KERİMDE DUALAR
    17.5 ÇEŞİTLİ DUALAR
        17.5.1 Allah Rızası
        17.5.2 Allah Sevgisi
        17.5.3 Ahlak
        17.5.4 Açlık
        17.5.5 Af ,Mafiret ve Bağışlanma
        17.5.6 Bereket
        17.5.7 Cennet ve Cehennem
        17.5.8 Cehalet Cahillik
        17.5.9 Camiye Girerken
        17.5.10 Dünya ve Ahiret
        17.5.11 Dua
        17.5.12 Düşman
        17.5.13 Dosdoğru Yol
        17.5.14 Eve girerken
        17.5.15 Fitne
        17.5.16 Gün
        17.5.17 Hamd ve Şükür
        17.5.18 Hatalar
        17.5.19 Helal
        17.5.20 Hayır ,İyilik
        17.5.21 Hesap
        17.5.22 Helaya Girerken
        17.5.23 Hidayet ve Takva
        17.5.24 İş
        17.5.25 İlim
        17.5.26 İman
        17.5.27 İstiaze Sığınma
        17.5.28 Kabir
        17.5.29 Küfür
        17.5.30 Kaza
        17.5.31 Mahşer
        17.5.32 Nefs
        17.5.33 Nur
        17.5.34 Rızık
        17.5.35 Rüzgar Eserken
        17.5.36 Ramazan
        17.5.37 Sağlık
        17.5.38 Sabah Uyandığında
        17.5.39 Şeytan
        17.5.40 Şükür
        17.5.41 Şifa
        17.5.42 Tevbe
        17.5.43 Tesbih Tenzih
        17.5.44 Tevekkül
        17.5.45 Yağmur
        17.5.46 Yardım
        17.5.47 Zarar
        17.5.48 Zulüm
    17.6 RAMUZÜL EHADİS DUALAR (7101 Hadis kitabından)
    17.7 Kıtabu'd-Daavat(Dualar Kitabı) Sahih-i Buhari
    17.8 TİRMİZİ DUALAR
    17.9 EVRADİ KUDSİYE
    17.10 AYETEL HIRS ARAPÇA
    17.11 AYETEL HIRSI OKUNUŞU

[TOP]

[TOP]

17.1 PEYGAMBERİMİZ(S.A.V) DUALARI

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
PEYGAMBERİMİZ(S.A.V) DUALARI

 

[TOP]

17.1.1 ANASAYFA

Previous topicNext topic
ANASAYFA

http://islamikonular.weebly.com/

 

Peygamberimiz(s.a.v) Duaları


Kütübi sittedeki hadisi şerifler kaynaklı olarak eklenmiştir.

Başlıklar ile 123 Dua.

[TOP]

17.1.2 SESLİ DİNLE

Previous topicNext topic
SESLİ DİNLE

[TOP]

17.1.3 1.AKŞAM OLUNCA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
1.AKŞAM OLUNCA ŞU DUAYI OKURDU

1791    Dua    AKŞAM VE SABAH YAPILACAK DUALAR    "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) akşam olunca şu duayı okurdu:
 
"Elhamdulillah geceye erdik. Mülk de, Allah için geceye erdi. AIlah'tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamdler 0'nàdır, O, her şeye kadirdir. Rabbim! Bu gecede olacak hayrı, bundan sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum. Bu gecede olacak şerden ve bundan sonra olacak şerlerden sana sığınıyorum. Ràbbim! TembeIlikten yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum. Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum!"
 
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) devamla, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sabah olunca şu duayı okuduğunu söyledi:
 
"ElhamduIiIIah sabaha erdik. Mülk de AIIah için sabaha erdi."    Müslim, Zikr 75, (2723); Tirmizi, Daavat 13, (3387); Ebu Davud, Edeb 110, (5071).

[TOP]

17.1.4 2.AKŞAM VE SABAHA ERDİĞİ VAKİT

Previous topicNext topic
2.AKŞAM VE SABAHA ERDİĞİ VAKİT
7121    Dua    SABAH VE AKŞAM YAPILACAK DUALAR    "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın hadimi Ebu Selam anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdular: "Akşam ve sabaha erdiği vakit: "Raditu billahi Rabben ve bi'I-İslami dinen ve bi-Muhammedin nebiyyen (Rabb olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, peygamber olarak Muhammed'den razıyım" diyen bir müslüman veya insan veya köle yoktur ki, o kimseyi Kıyamet günü razı ve memnun etmek Allah üzerine bir hak olmasın."  

[TOP]

17.1.5 3.ALLAH BÜYÜKTÜR, ÇOK TEMİZ VE MÜBAREK HAMDLER ALLAH'ADIR

Previous topicNext topic
3.ALLAH BÜYÜKTÜR, ÇOK TEMİZ VE MÜBAREK HAMDLER ALLAH'ADIR
1770    Dua    NAMAZ DUALARI    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaz kılarken nefes nefese bir adam geldi ve:
 
"Allahu ekber, Elhamdü lillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah'adır!)" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazı bitirince:
 
"Şu kelimeleri hanginiz söyledi?" diye sordu. Cemaat bir müddet sessiz kaldı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam):
 
"(Kim söylediyse çekinmesin, benim desin), Zira fena bir şey söylemiş değil)" dedi. Bunun üzerine adam:
 
"Ben, ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da:
 
"Ben on iki melek gördüm. Her biri, bu kelimeleri (Allah'ın huzuruna) kendisi yükseltmek için koşuşmuşlardı."    Müslim, Mesacid 149, (600); Ebû Davud, Salat 121, (763): Nesai, İftitah 19, (2,132,133).

[TOP]

17.1.6 4.ALLAH KULUNA BİR NİMET VERDİĞİ ZAMAN KUL ELHAMDÜLİLLAH DERSE

Previous topicNext topic
4.ALLAH KULUNA BİR NİMET VERDİĞİ ZAMAN KUL ELHAMDÜLİLLAH DERSE
7097    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah kuluna bir nimet verdiği zaman kul "Elhamdülillah" derse, kulun verdiği (yani hamd demek suretiyle ödediği, kendine sağlayacağı menfaatçe) aldığından efdal (üstün) olur."    

[TOP]

17.1.7 5.ALLAH, BÜYÜKTE BÜYÜKTÜR, ALLAH'A HAMDİMİZ ÇOKTUR, SABAH AKŞAM TESBİHİMİZ ALLAH'ADIR!

Previous topicNext topic
5.ALLAH, BÜYÜKTE BÜYÜKTÜR, ALLAH'A HAMDİMİZ ÇOKTUR, SABAH AKŞAM TESBİHİMİZ ALLAH'ADIR!

1769    Dua    NAMAZ DUALARI    "İbnu Ömer (radyallahu anhuma) anlatıyor: "Biz, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte namaz kılarken, cemaatten biri aniden:
 
"Allahu ekber kebira, velhamdü lillahi kesira, subhanallahi bükraten ve asila (Allah, büyükte büyüktür, Allah'a hamdimiz çoktur, sabah akşam tesbihimiz Allah'adır!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz:
 
"Bu sözleri kim söyledi?" diye sordu. Söyleyen adam:
 
"Ben, ey Allah'ın Resûlü" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesellam) efendimiz:"
 
"O sözler hoşuma gitti. Sema kapıları onlara açıldı" buyurdu. İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) der ki: "Söylediği günden beri o zikri okumayı hiç terketmedim."
 
Nesai, bir rivayette şu ziyadede bulunmuştur: "On iki adet meleğin, bu sözleri (yükseltmek üzere) koşuştuklarını gördüm."    Müslim, Mesacid 150, (601); Tirmizi, Daavat 137, (3586); Nesai İftitah 8, (2,125).

[TOP]

17.1.8 6.ALLAH'A İSTLAZE EDİN.

Previous topicNext topic
6.ALLAH'A İSTLAZE EDİN.
1851    Dua    İSTİÂZE    "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Belanın ezmesinden, helakın gelmesinden, kötü kazadan, düşmanların şamatasından Allah'a istiaze edin."    Buhari, Kader 13, Daavat 28; Müslim, Zikr 53, (2707); Nesai, İstiaze 34, (8, 269, 270).

[TOP]

17.1.9 7.ALLAH'IN SANA FAYDALI KILACAĞI, ÖĞRETTİĞİN TAKDİRDE ÖĞRENEN KİMSENİN DE İSTİFADE EDECEĞİ,ÖĞRENDİKLERİNİ DE GÖĞSÜNDE SABİT KILACAK KELİMELERİ ÖĞRENDİKLERİNİ DE GÖĞSÜNDE SABİT KILACAK KELİMELERİ ÖĞRETEYİM Mİ

Previous topicNext topic
7.ALLAH'IN SANA FAYDALI KILACAĞI, ÖĞRETTİĞİN TAKDİRDE ÖĞRENEN KİMSENİN DE İSTİFADE EDECEĞİ,ÖĞRENDİKLERİNİ DE GÖĞSÜNDE SABİT KILACAK KELİMELERİ ÖĞRENDİKLERİNİ DE GÖĞSÜNDE SABİT KILACAK KELİMELERİ ÖĞRETEYİM Mİ
1820    Dua    HAFIZAYI GÜÇLENDİRME DUALARI    "Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Ali İbnu Ebi Talib (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Annem ve babam sana kurban olsun, şu Kur'àn göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu cevabı verdi: "Ey Ebül-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?"
 
Hz. Ali (radıyallahu anh): "Evet, ey Allah'ın Rasülü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu tavsiyede bulundu:
 
"Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yà'kub da evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfàr edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvàffàk olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'àt namaz kıl. Birinci rek'atte, Fatiha ile Yà-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fatiha ile Ha-mim, ed-Duhan süresini oku, üçüncü rek'atte Fatiha ile Eliflam-mim Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:
 
"Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden razı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı olan celal, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sahibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celalin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbar et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı, celalin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır. " Ey Ebu'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icabet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zat-ı Zülcelal'e‚ yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min icabetten mahrum kalmadı."
 
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallahu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:
 
"Ey Allah'ın Resülü! dedi, geçmişte dört beş ayet ancak öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca onlar da (aklımda durmayıp) gidiyorlardı. Bugün ise, artık 40 kadar ayet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime okuyunca Kitabullah sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum.
 
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu söz üzerine Hz. Ali (radıyallahu anh)'ye: "Ey Ebü'l-Hasan! Kabenin Rabbine yemin olsun sen mü'minsin!" dedi."    Tirmizi, Daavat 125, (3565).

[TOP]

17.1.10 8.ALLAH'A, İSM-İ AZAM'I İLE DUA ETTİ. O İSM-İ AZAM Kİ, ONUNLA DUA EDİLİRSE ALLAH İCABET EDER, ONUNLA İSTENİRSE VERİR.

Previous topicNext topic
8.ALLAH'A, İSM-İ AZAM'I İLE DUA ETTİ. O İSM-İ AZAM Kİ, ONUNLA DUA EDİLİRSE ALLAH İCABET EDER, ONUNLA İSTENİRSE VERİR.
1764    Dua    İSM-İ ÂZAM VE ESMÂ-İ HÜSNA DUALARI    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam şöyle dua etmişti: "Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur, Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyümsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!"
 
(Bu duayı işiten) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu:
 
"Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?"
 
"Allah ve Resûlü daha iyi bilir`?"
 
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, İsm-i Azam'ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."    Tirmizi, Daavat 109 (3538); Ebû Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52).

[TOP]

17.1.11 9.ALLAH'IN ZİKRİDİR

Previous topicNext topic
9.ALLAH'IN ZİKRİDİR
1725    Dua    DUANIN FAZİLETİ VE VAKTİ    "Ebû'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûl-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam), (bir gün) sordu:
 
"En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, melikinizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi ?"
 
"Evet! Ey Allah'ın Resûlü!" dediler.
 
"Allah'ın zikridir!" buyurdu."    Tirmizi, Daavat 6, (3374); Muvatta, Kur'an 24.

[TOP]

17.1.12 10.ALLAH'TAN FAYDALI İLİM DİLEYİN, FAYDASIZ İLİMDEN ALLAH'A SIĞININ

Previous topicNext topic
10.ALLAH'TAN FAYDALI İLİM DİLEYİN, FAYDASIZ İLİMDEN ALLAH'A SIĞININ
7111    Dua    RESULULLAH'IN SIĞINMA TALEP ETTİĞİ ŞEYLER    "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Allah'tan faydalı ilim dileyin, faydasız ilimden Allah'a sığının" buyurdu."    

[TOP]

17.1.13 11.BALIĞIN KARNINDA İKEN, ZÜ'N-NÜN'UN YAPTIĞI DUA ŞU İDİ

Previous topicNext topic
11.BALIĞIN KARNINDA İKEN, ZÜ'N-NÜN'UN YAPTIĞI DUA ŞU İDİ
1813    Dua    ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUA    "Hz. Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Balığın karnında iken, Zü'n-Nün'un yaptığı dua şu idi: La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü mine'z-zalimin. (Allahım! Senden başka ilah yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim.)" Bununla dua edip de icabet görmeyen yoktur."    Tirmizi, Daavat 85. (3500).

[TOP]

17.1.14 12.BANA NAMAZDA OKUYACAĞIM BİR DUA ÖĞRET

Previous topicNext topic
12.BANA NAMAZDA OKUYACAĞIM BİR DUA ÖĞRET
1783    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a, Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) gelerek:
 
"Bana namazda okuyacağım bir dua öğret" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu duayı okumasını söyledi:
 
"Allahümme inni zalemtü nefsi zulmen kesiran ue la yağfiru z-zünübe illa ente fà'ğfir li mağfireten min indike verhamni inneke ente'l-ğàfüru'r-rahim. (Allahım ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen affedersin. Öyle ise beni, şanına layık bir mağfiretIe bağışla, bana merhamet et. Sen affedici ve merhamet edicisin"."    Buhari, Sıfatu's-Salat 149, Daavat 17, Tevhid 9; Müslim, Zikr 48, (2705); Tirmizi, Daavat 98, (3521); Nesai, Sehiv 58, (3, 53).

[TOP]

17.1.15 13.BANA, ÜZERİNE GÜNEŞİN DOĞDUĞU ŞEYDEN (DÜNYADAN) DAHA SEVGİLİDİR.

Previous topicNext topic
13.BANA, ÜZERİNE GÜNEŞİN DOĞDUĞU ŞEYDEN (DÜNYADAN) DAHA SEVGİLİDİR.
1857    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sübhanallahi, velhamdu lillahi, vela ilahe illallahu vallahu ekber (Allah'ı tesbih ederim, hamdler Allah'adır, Allah'tan, başka ilah yoktur. Allah en büyüktür) demem, bana, üzerine güneşin doğduğu şeyden (dünyadan) daha sevgilidir."    Müslim, Zikr 32, (2695); Tirmizi, Daavat 139, (3591).

[TOP]

17.1.16 14.BEN BİR KELİME BİLİYORUM, HER KİM ÖLÜMÜ ANINDA ONU SÖYLERSE MUTLAKA AMEL DEFTERİ İÇİN BİR NUR OLUR

Previous topicNext topic
14.BEN BİR KELİME BİLİYORUM, HER KİM ÖLÜMÜ ANINDA ONU SÖYLERSE MUTLAKA AMEL DEFTERİ İÇİN BİR NUR OLUR
7090    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Su'da'I-Mürriyye radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın vefatından sonra Hz. Ömer, (bir gün kocam) Talha'ya uğradı. (Onu üzgün bularak:) "Neyin var, niye üzgünsün? Amca oğlun (Ebu Bekr'in) halife oluşu mu seni üzdü?" dedi. Talha: "Hayır! Lakin ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Ben bir kelime biliyorum, her kim ölümü anında onu söylerse mutlaka amel defteri için bir nur olur ve onun cesedi ve ruhu, ölüm anında o kelime sebebiyle bir rıza, bir rahmet bulacaktır" buyurduğunu işittim" dedi. Ben bu kelimenin ne olduğunu o ölünceye kadar sormadım. (İşte bunun için üzgünüm)" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ben o kelimeyi biliyorum. O, Resûlullah aleyhissaltu vesselam'ın amcası (Ebu Talib)e vefatı anında teklif ettiği kelime-i tevhiddir. Eğer Resülııllah aleyhissalatu vesselam, amcası için, kelime-i tevhidden daha kurtarıcı bir şey bilseydi onu (söylemesini) emrederdi" dedi."    

[TOP]

17.1.17 15.BEN KUR'AN'DAN BİR PARÇA SEÇİP ALAMIYORUM. BANA KİFAYET EDECEK BİR ŞEYİ SİZ BANA ÖĞRETSENİZ

Previous topicNext topic
15.BEN KUR'AN'DAN BİR PARÇA SEÇİP ALAMIYORUM. BANA KİFAYET EDECEK BİR ŞEYİ SİZ BANA ÖĞRETSENİZ
1855    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Bir adam gelerek- "Ey Allah'ın Resülü! dedi, ben Kur'àn'dan bir parça seçip alamıyorum. Bana kifayet edecek bir şeyi siz bana öğretseniz!"
 
"Öyleyse, buyurdu, Sübhanallah velhamdüIillah, ve lailahe illallah, vallahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billah. (Allahım seni tenzih ederim, hamdler sana mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür, güç kuvvet Allah'tandır) de."
 
"Ey Allah'ın Resülü! dedi, bu zikir Allah içindir. (O'nu senadır), kendim için dua olarak ne söyleyeyim?"
 
"Şöyle dua et: Allahım bana merhamet et, afiyet ver, hidayet ver, rızık ver!"
 
Adam (dinleyip, kalkınca) ellerini sıkıp göstererek: "Şöyle (sımsıkı belledim!)" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bunun üzerine:
 
"İşte bu adam iki elini de hayırla doldurdu !.." buyurdu."    Ebu Davud, Salat 139, (832); Nesai, İftitah 32, (2, 143); Hadis Ebu Davud'da tam olarak, Nesai'de kısmi olarak rivayet edilmiştir.

[TOP]

17.1.18 16.BEN SENDEN AYRILDIKTAN SONRA DÖRT KELİME(IİK BİR DUA)YI ÜÇ KERE OKUDUM.

Previous topicNext topic
16.BEN SENDEN AYRILDIKTAN SONRA DÖRT KELİME(IİK BİR DUA)YI ÜÇ KERE OKUDUM.
1867    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Resûlullah (aleyhissàlatu vesselam)'ın zevcelerinden Cüveyriyye (radıyallahu anha)'nin anlattığına göre, "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz bir gün sabah namazını kılınca, daha kendisi namazgahında iken, erkenden yanından çıkmış, gitmiş, kuşluktan sonra Cüveyriyye (aynı yerinde zikrederek) otururken geri gelmiş ve: "Bırakıp gittiğim halde duruyorsun (hiç yerinden kımıldamadın galiba?)" diye sormuştur. "Evet" cevabı üzerine şunu söylemiştir: "Ben senden ayrıldıktan sonra dört kelime(Iik bir dua)yı üç kere okudum. Eğer bunlardan hasıl olan sevab tartılacak olsa, senin burada sabahtan beri okuduğun duaların sevabının ağırlığına denk olur. O dua şudur: "Sübhanallahi ve bihamdihi adede halkıhi ve rıda nefsihi ve zinete arşihi ve midade kelimatihi. (Allah'ı mahlukatı sayısınca, nefsinin rızasınca, arşının ağırIığınca, kelimelerinin adedince tesbih (noksanlıklardan tenzih) ederim."    Müslim, Zikr 79, (2726); Tirmizi, Daavat 117, (3550); Ebu Davud, Salat 359, (1503); Nesai, Sehv, 93, (4, 77).

[TOP]

17.1.19 17.BEN VE BENDEN ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN SÖYLEDİKLERİ EN FAZİLETLİ SÖZ

Previous topicNext topic
17.BEN VE BENDEN ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN SÖYLEDİKLERİ EN FAZİLETLİ SÖZ
1837    Dua    AREFE GÜNÜ VE KADİR GECESİ DUASI    "Amr İbnu Şuayb an Ebihi an Ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Duaların en faziletlisi àrefe günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir. (Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir. O, herşeye kadirdir) sözüdür."    Muvatta, Kur'an 32, (1, 214, 215); Tirmizi, Da'avat 133, (3579).

[TOP]

17.1.20 18.BİR CEMAATTE OTURDUĞU ZAMAN, ASHABI İÇİN ŞU DUAYI OKUMADAN NADİREN KALKARDI

Previous topicNext topic
18.BİR CEMAATTE OTURDUĞU ZAMAN, ASHABI İÇİN ŞU DUAYI OKUMADAN NADİREN KALKARDI
1806    Dua    OTURMA-KALKMA DUALARI    "İbnu Ömer hazretleri (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir cemaatte oturduğu zaman, ashabı için şu duayı okumadan nadiren kalkardı:
 
"Allahım! Bize korkundan öyle bir pay ayır ki, bu, sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun. İtaatinden öyle bir nasib ver ki, o bizi cennete ulaştırsın. Yakininden öyle bir hisse lutfet ki dünyevi musibetlere tahammül kolaylaşsın.
 
Allahım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et. Aynı şeyi bizden sonra gelecek olan neslimize de nasib et. İntikamımızı, bize zulmedenlerden almışlardan kıl (mazlumlardan değil). Bize tecavüz edenlere karşı bizi muzaffer kıl. Bize, dini musibet verme. Dünyayı, ne asıl gayemiz kıl, ne de ilmimizin son hedefi. Bize merhametli olmayanı bize musallat etme."    Tirmizi. Daavat 73, (3497).

[TOP]

17.1.21 19.BİR KİMSE EVİNE VEYA YATAĞINA GİRİNCE OKUNACAK DUA

Previous topicNext topic
19.BİR KİMSE EVİNE VEYA YATAĞINA GİRİNCE OKUNACAK DUA
1728    Dua    DUANIN FAZİLETİ VE VAKTİ    "Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
 
"Bir kimse evine veya yatağına gir'ince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele gelirler. Melek:
 
"Hayırla aç!" der. Şeytan da:
 
"Şerle aç!" der.
 
Adam, şayet (o sırada) Allah'ı zikrederse melek Şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi yine söylerler. Adam, şayet: "Nefsimi, ölümden sonra bana geri iade eden ve uykusunda öldürmeyen Allah    hamdolsun. İzniyle yedi semayı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allah'a hamdolsun"dese bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olur."    Rezin ilavesidir.

[TOP]

17.1.22 20.BİR ŞEY ÜZECEK OLSA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
20.BİR ŞEY ÜZECEK OLSA ŞU DUAYI OKURDU

1817    Dua    ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUA    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı bir şey üzecek olsa şu duayı okurdu: "Ya Hayyu ya Kayyum, birahmetike estağisu. (Ey diri olan, ey Kayyüm olan Rabbim rahmetin adına yardımını talep ediyorum)." Ve keza şöyle derdi: "Elizzu bi-ya-ze'l-celali ve'l-İkram." (Ya ze'l-celali ve'l-ikram)i devamlı söyleyin!"    Tirmizi Daavat 99, (3522).

[TOP]

17.1.23 21.BİR ŞEY YEYİP İÇTİ Mİ ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
21.BİR ŞEY YEYİP İÇTİ Mİ ŞU DUAYI OKURDU
1824    Dua    GİYİNME VE YEMEK DUALARI    "Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir şey yeyip içti mi şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun."    Tirmizi, Daavat 75, (3453); Ebu Davud, Et'ime 53, (3850); İbnu Mace, Et'ime 16, (3283).

[TOP]

17.1.24 22.BİRİSİYLE VEDALAŞTI MI ŞÖYLE DERDİ

Previous topicNext topic
22.BİRİSİYLE VEDALAŞTI MI ŞÖYLE DERDİ
1810    Dua    SEFERDE OKUNACAK DUA    "Abdullah el-Hatmi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) birisiyle vedalaştı mı şöyle derdi: "Dininizi emanetinizi ve işlerinizin akibetini Allah'ın muhafazasına bırakıyorum"."    Ebu Davud, Cihad 80 (2600); Tirmizi, Daavat 45, (3439).

[TOP]

17.1.25 23.BU HAMD KULUN AMELİNİ YAZMAKLA MUVAZZAF İKİ MELEĞİ ACİZ BIRAKTI.

Previous topicNext topic
23.BU HAMD KULUN AMELİNİ YAZMAKLA MUVAZZAF İKİ MELEĞİ ACİZ BIRAKTI.
7094    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Kudame İbnu İbrahim el-Cümahi radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Kendisi, Hz. Abdullah İbnu Ömer İbni'l-Hattab radıyallahu anhüma'ya gidip geliyordu. Bu uğramaları esnasında yaşça delikanlı ve üzerinde kırmızıya boyanmış iki parça giyecek vardı. Kudame devamla der ki: "Abdullah İbnu Ömer bize Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kendilerine şunu anlattığını söyledi: "Allah'ın kullarından bir kul dedi ki: "Ey Rabbim! Senin zatının celaline ve senin hakimiyetinin azametine layık şekilde sana hamd olsun." Bu hamd kulun amelini yazmakla muvazzaf iki meleği aciz bıraktı. Onlar (bunun sevabını) nasıl yazacaklarını bilemediler. Bunun üzerine melekler göğe çıktılar ve: "Ey Rabbimiz! Senin kulun öyle bir kelam söyledi ki, nasıl yazacağımızı bilemiyoruz" dediler. AllahTeala hazretleri, -kulun söylediği sözü en iyi bilen olduğu halde-: "Benim kulum ne söyledi?" diye sordu. Melekler: "Ey Rabbimiz! O kul: "Ya Rabbi lekel-hamdu kema yenbaği li-Celali vechike ve azimi sultanike" söyledi" dediler. Bunun üzerine Allah Teala hazretleri o iki meleğe buyurdu ki: "Kulum bana kavuşup da ben onu söylediği söze (hamde) karşılık mükafaatlandırıncaya kadar siz o sözü kulumun söylediği gibi yazınız" buyurdu."    

[TOP]

17.1.26 24.BU KELİMELER, GÜNAHLARI DÖKER, TIPKI AĞACIN YAPRAKLARINI DÖKMESİ GİBİ.

Previous topicNext topic
24.BU KELİMELER, GÜNAHLARI DÖKER, TIPKI AĞACIN YAPRAKLARINI DÖKMESİ GİBİ.
7101    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana dedi ki: "Sana sübhanallahi velhamdulillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber" demeyi tavsiye ederim. Zira bu kelimeler, günahları döker, tıpkı ağacın yapraklarını dökmesi gibi."    

[TOP]

17.1.27 25.CENNETİN TOPRAĞI TEMİZ, SUYU TATLIDIR. ORAYA ATILACAK TOHUM DA

Previous topicNext topic
25.CENNETİN TOPRAĞI TEMİZ, SUYU TATLIDIR. ORAYA ATILACAK TOHUM DA
1858    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Miraç sırasında İbrahim (aleyhisselam)'le karşılaştım. Bana:
 
"Ey Muhammed, ümmetine benden selam söyle. Ve haber ver ki: Cennetin toprağı temiz, suyu tatlıdır. Burası (suyu tutacak şekilde) düz ve boştur. Oraya atılacak tohum da sübhanallah, velhamdülillah, ve lailahe illallah, vallahu ekber cümlesidir."    Tirmizi, Daavat 60, (3458).

[TOP]

17.1.28 26.DUA EDERKEN ŞUNU SÖYLERDİ

Previous topicNext topic
26.DUA EDERKEN ŞUNU SÖYLERDİ
1844    Dua    SEBEBE VE VAKTE BAĞLI OLMAYAN DUALAR    "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) dua ederken şunu söylerdi: "Allahım, dinimi doğru kıl, o benim işlerimin ismetidir. Dünyamı da doğru kıl, hayatım onda geçmektedir. Ahiretimi de doğru kıl, dönüşüm orayadır. Hayatı benim için her hayırda artma (vesilesi) kıl. Ölümü de her çeşit şerden (kurtularak) rahat(a kavuşma) kıl."    Müslim, Zikr 71, (2720).

[TOP]

17.1.29 27.DUAYA BAŞLARKEN

Previous topicNext topic
27.DUAYA BAŞLARKEN
1744    Dua    DUANIN KEYFİYETİ    "Fadale İbnu Ubeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen:
 
"Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp:
 
"Biriniz dua ederken, Allahu Teala'ya hamd u sena ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat okusun, sonra da dilediğini istesin" buyurdu."    Tirmizi, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Davud, Salat 358, (1481); Nesai, Sehv 48, (3, 44).

[TOP]

17.1.30 28.ELBİSEYİ YENİLEDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
28.ELBİSEYİ YENİLEDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
1822    Dua    GİYİNME VE YEMEK DUALARI    "el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) elbiseyi yenilediği zaman şu duayı okurdu:
 
Allahım! Hamd sanadır. -(giydiği şey ne ise) ismen söyleyerek- Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayırlı olmasını, yapılış gayesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve yapılış gayesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum."    Ebu Davud, Libas 1, (4020); Tirmizi, Libas 29, (1767).

[TOP]

17.1.31 29.EVİNDEN ÇIKINCA KİM ŞU DUAYI OKURSA

Previous topicNext topic
29.EVİNDEN ÇIKINCA KİM ŞU DUAYI OKURSA
1803    Dua    EVDEN ÇIKIŞ VE EVE GİRİŞ DUALARI    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Evinden çıkınca kim: "Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır" derse kendisine: "İşine bak, sana hidayet verildi, kifayet edildi ve korundun da" denir, ondan şeytan yüz çevirir"."    Tirmizi, Daavat 34, (3422); Ebu Davud, Edeb 112, (5095); Nesai, İstiaze (8,268).

[TOP]

17.1.32 30.EVİNDEN ÇIKTIĞI VAKİT ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
30.EVİNDEN ÇIKTIĞI VAKİT ŞU DUAYI OKURDU
7123    Dua    EVDEN ÇIKINCA YAPILACAK DUA    "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, evinden çıktığı vakit şu duayı okurdu: "Bismillahi la havle vela kuvvete illa billah, et-tüklani alallah. (Allahın ismiyle. Dünya ve ukba işlerine güç kuvvet Allah'tandır. Dayanağım Allah'dır."    

[TOP]

17.1.33 31.EVİNDEN ÇIKTIĞI ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
31.EVİNDEN ÇIKTIĞI ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
1802    Dua    EVDEN ÇIKIŞ VE EVE GİRİŞ DUALARI    "Ümmü Seleme (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) evinden çıktığı zaman şu duayı okurdu: "Allah'ın adıyla Allah'a   tevekkül ettim. AIIahım! zillete düşmekten, dalalete düşmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş olmasından sana sığınırız"."    Tirmizi, Daavat 35, (3423); Ebu Davud, Edeb 112, (5094); Nesai İstiaze 30, (8,268); İbnu Mace, Dua 18, (3884).

[TOP]

17.1.34 32.EVİNE GİRİNCE ŞU DUAYI OKUSUN

Previous topicNext topic
32.EVİNE GİRİNCE ŞU DUAYI OKUSUN
1804    Dua    EVDEN ÇIKIŞ VE EVE GİRİŞ DUALARI    "Ebu Malik eI-Eş'àri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kişi evine girince şu duayı okusun: "AIIahım! Senden hayırlı girişler, hayırlı çıkışlar istiyorum. AIIah'ın adıyla girdik, AIIah'ın adıyla çıktık, Rabbimiz AIIah'a tevekkül ettik". Bu duayı okuduktan sonra ailesine selam versin"."    Ebu Davud, Edeb, 112, (5096).

[TOP]

17.1.35 33.EY ALLAHIM! BENİ, GÜZEL AMEL İŞLEDİKLERİ ZAMAN(BUNUN MÜKAFAATIYLA) MÜJDELENEN VE,,,

Previous topicNext topic
33.EY ALLAHIM! BENİ, GÜZEL AMEL İŞLEDİKLERİ ZAMAN(BUNUN MÜKAFAATIYLA) MÜJDELENEN VE,,,

7106    Dua    İSTİĞFAR    "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhisselatu vesselam şöyle dua ederdi: "Ey Allahım! Beni, güzel amel işledikleri zaman(bunun mükafaatıyla) müjdelenen ve hata işlediği zaman da istiğfar edenlerden eyle!"    

[TOP]

17.1.36 34.EY ALLAH'IN RESÜLÜ! BİZE ALLAH TEALA HAZRETLERİ, SANA SALAT OKUMAMIZI EMRETTİ

Previous topicNext topic
34.EY ALLAH'IN RESÜLÜ! BİZE ALLAH TEALA HAZRETLERİ, SANA SALAT OKUMAMIZI EMRETTİ
1870    Dua    HZ. PEYGAMBER'E SALAVÂT    "Ebu Mes'ud el Bedri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz Sa'd İbnu Ubade'nin meclisinde otururken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yanımıza geldi. Kendisine, Beşir İbnu Sa'd: "Ey Allah'ın Resülü! Bize Allah Teala Hazretleri, sana salat okumamızı emretti. Sana nasıl salat okuyabiliriz?" diye sordu. Efendimiz şu cevabı verdi:
 
"Şöyle söyleyin: "AIIahümme salli aIa Muhammedin ve aIa aI-i Muhammed, kema salleyte aIa İbrahime ve barik aIa Muhammedin ve aIa aI-i Muhammedin kema barekte aIa aI-i İbrahime inneke hamidun mecid. (AIIah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in aline rahmet kıI, tıpkı İbrahim'e rahmet kıldığın gibi. Muhammed'i ve Muhammed'in alini mübarek kıl. Tıpkı İbrahim'in alini mübarek kıldığın gibi." (ResuIullah ilaveten şunu söyledi): "Selam da bildiğiniz gibi olacak."
 
Müslim,Salat 65, (405), Kasru's-Salat 67,(1,165,166); Tirmizi,Tefsir, Ahzab,(3218); Ebu Davut, Salat 183, (980,981); Nesai, Sehv 49, (3, 45, 46).
 
Tirmizi dışındaki Kütüb-i Sitte kitaplarında, Ebu Humeyd es-Saidi (radıyallahu anh)'den gelen bir rivayet şöyle:
 
"Ashab sordu: "Ey Allah'ın Resülü sana nasıl salat okuyalım?" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): Şöyle söyleyin, dedi: "AIIahümme salli aIa Muhammedin ve aIa ezvacihi ve zürriyyetihi kema salleyte aIa İbrahime ve bàrik aIa Muhammedin ve aIaezvacihi ve zürriyyetihi kema barekte aIa İbrahime inneke hamidun mecid. (AIIahım! Muhammed‚ zevcelerine ve zürriyetine rahmet kıl, tıpkı İbrahim'e rahmet kıldığın gibi. Muhammed'i, zevcelerini ve zürriyetini mübarek kıl, tıpkı İbrahim'i mübarek kıldığın gibi. Sen övülmeye Iayıksın, Şerefi yücesin)."
 
Kà'b İbnu Ucre'den gelen bir rivayet de şöyle: "Resûlullah (aleyhissaIatu vesselam) yanımıza gelmişti: "Ey Allah'ın Resülü, dedik, sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Ama, sana nasıl salat okuyacağız (bilmiyoruz)? " "Şöyle söyleyin! dedi:
 
"AIIahümme salli aIa Muhammed'in ve ala aI-i Muhammedin kema salleyte aIa İbrahime inneke hamidun mecid. AIIahümme barik aIa Muhàmmedin ve aIa aI-i Muhammed, kema barekte aIa aIi İbrahime inneke hamidun mecid."    Buhari, Enbiya 8; Müslim, Salat 69, (407); Muvatta, Kasru's-; Ebu Davut, Salat,183, (979); Nesai. Buhari, Daavat 33: Müslim, Salat 66, (406); Ebu Davud, Salat 183, (976);Nesai, Sehv 51, (3, 47); Tirmizi Vitr,20, (483).

[TOP]

17.1.37 35.GECELEYİN NAMAZDAN ÇIKINCA ŞU DUAYI OKUDUĞUNU İŞİTTİM

Previous topicNext topic
35.GECELEYİN NAMAZDAN ÇIKINCA ŞU DUAYI OKUDUĞUNU İŞİTTİM
1785    Dua    SELAMDAN SONRA OKUNACAK DUA    "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim: "AlIahım! Senden, katından vereceğin öyIe bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kamil iman, dışıma amel-i salih, amellerime temizlik ve ihlas verir, rızana uygun istikameti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun.
 
Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakin ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.
 
Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunIa kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhàr olan) şühedaya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum!
 
Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum). Ràhmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrim sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifayab kilan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helake davetten, kabir azabindan korumanı diliyorum.
 
Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatindan birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey alemlerin Rabbi, onun husülü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum.
 
Ey Allahım! Ey (Kur'an gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sahibi! Kafirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-i kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, (dünyada iken çok) rükü ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.)
 
Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidayete ermiş hidayet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhalefet edene, senin ona olan adavetin sebebiyle adavet (düşmanlık) ediyoruz.
 
Allahım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin.
 
Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy!
 
Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver!
 
İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zat münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zat münezzehtir. Tesbih ve takdis sadece kendine layık olan Zat münezzehtir. Fazl ve nimetler sahibi Zàt münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zat münezzehtir. Celal ve ikram sahibi Zat münezzehtir."    Tirmizi, Daavat 30, (3415).
1786    Dua    SELAMDAN SONRA OKUNACAK DUA    "Hz. Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) selam verip (namazdan çıkınca) üç kere istiğfarda bulunup: "Allahümme entes-selam ve minke's-seIam tebarekte ve tealeyte ya ze'l-celali ve'I-ikram. (Allahım sen selamsın. Selàmet de sendendir. Ey celal ve ikram sahibi sen münezzehsin, sen yücesin)" derdi."    Müslim, Mesacid 135, (591); Tirmizi, Salat 224, (300); Ebu Davud, Salat 360 (1513); Nesai, Sehv 80, (3, 68).

[TOP]

17.1.38 36.GECELEYİN UYANINCA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
36.GECELEYİN UYANINCA ŞU DUAYI OKURDU
1798    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin"."    Ebu Davud, Edeb 108, (5061).

[TOP]

17.1.39 37.GÖK GÜRLEYİP, ŞİMŞEK ÇAKINCA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
37.GÖK GÜRLEYİP, ŞİMŞEK ÇAKINCA ŞU DUAYI OKURDU
1833    Dua    GÖK GÜR., RÜZGÂR ES., BULUT ÇIKINCA OKUNACAK DUA    "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) gök gürleyip, şimşek çakınca şu duayı okurdu:
 
"Allah'ım bizi gadabınla öldürme, azabınla da helak etme, bu (azabı)ndan önce bize afiyet (içinde ölüm) ver."    Tirmizi, Daavat 51, (3446).

[TOP]

17.1.40 38.GÜNAH İŞLEYİP ARKASINDAN KALKIP ABDEST ALARAK İKİ REKAT NAMAZ KILAN SONRA DA ALLAH TEALA HAZRETLERİNE TEVBE EDEN HER İNSAN MUTLAKA MAĞFİRET OLUNUR.

Previous topicNext topic
38.GÜNAH İŞLEYİP ARKASINDAN KALKIP ABDEST ALARAK İKİ REKAT NAMAZ KILAN SONRA DA ALLAH TEALA HAZRETLERİNE TEVBE EDEN HER İNSAN MUTLAKA MAĞFİRET OLUNUR.
1864    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Esma İbnu'I-Hakem el-Fezari (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hazreti Ali'yi dinledim, şöyle demişti: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'dan bir hadis dinledim mi, Allah Teala hazretlerinin faydalanmamı dilediği kadar ondan istifade ediyordum. Şayet bir adam O'ndan hadis rivayet edecek olsa (gerçekten duydun mu diye) yemin ettiriyordum. Yemin edince onu tasdik edip rivayetini kabül ediyordum."
 
Hz. Ebu Bekri's-Sıddik (radıyallahu anh) bana şu hadisi rivayet etti ve bu rivayetinde Ebu Bekir doğru söyledi: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim, demişti ki: "Günah işleyip arkasından kalkıp abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teala hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur." Sonra da şu ayeti okudu. (Mealen): "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? (Al-i İmran 135)."    Tirmizi, Tefsir Al-i İmran, (3009); Ebu Davud, Salat 361, (1521) İbnu Mace İkametu's-Salat 193, (1395).

[TOP]

17.1.41 39.HAZRETİ DAVUD (ALEYHİSSELAM)'UN DUALARI ARASINDA ŞU DA VARDIR

Previous topicNext topic
39.HAZRETİ DAVUD (ALEYHİSSELAM)'UN DUALARI ARASINDA ŞU DA VARDIR
1841    Dua    HZ. DAVUD (aleyhisselam)'UN DUASI    "Ebü'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hz. Davud (aleyhisselam)'un duaları arasında şu da vardır: "Allahım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine beni ulaştıracak ameli taleb ediyorum. Allah'ım! Senin sevgini nefsimden, ailemden, malımdan, soğuk sudan daha sevgili kıl."
 
Ebü'd-Derda der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Davud'u zikredince, onu "insanların en abidi (yani çok ve en ihlaslı ibadet yapanı)" olarak tavsif ederdi."    Tirmizi, Da'avat 74, (3485).

[TOP]

17.1.42 40.HAZRETİ EBU BEKR GÖZLERİNİN YAŞINI TUTAMAYIP AĞLADI- SONRA DEDİ Kİ

Previous topicNext topic
40.HAZRETİ EBU BEKR GÖZLERİNİN YAŞINI TUTAMAYIP AĞLADI- SONRA DEDİ Kİ
7114    Dua    RESULULLAH'IN SIĞINMA TALEP ETTİĞİ ŞEYLER    "Evs İbnu İsmail el-Beceli radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam vefat ettiği zaman, Hz. Ebu Bekr'in şöyle söylediğini işitmiştir:
 
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam benim şu makamımda ilk yıl, ayağa kalktı -böyle söyleyince Hz. Ebu Bekr gözlerinin yaşını tutamayıp ağladı- sonra dedi ki:
 
"Size doğru olmanızı sıdkı, tavsiye ederim. Çünkü sıdk birr (denen Allah'ın rızasına götüren en iyi amelle beraberdir) ikisi de cennettedir. Yalandan sakının. Çünkü o, fücürla beraberdir ve ikisi de cehennemdedir. Allah'tan afiyet dileyin. Çünkü, kimseye Çünkü, kimseye yakinden sonra afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Birbirinizle hasedleşmeyin. Birbirinizle aranızdaki iyi münasebetleri kesişmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları kardeşler olun!"    

[TOP]

17.1.43 41.HELADAN ÇIKINCA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
41.HELADAN ÇIKINCA ŞU DUAYI OKURDU
1829    Dua    KAZA-YI HACET DUASI    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) heladan çıkınca: "Gufraneke (affını taleb ediyorum) derdi."
 
Tirmizi'nin Hz. Ali'den kaydettiği diğer bir rivayette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Helaya girdiği zaman insanoğlunun avretleri ile cinnilerin gözleri arasındaki perde, kişinin "bismillah" demesidir."    Ebu Davud, Taharet 17, (30); Tirmizi, Taharet 5, (7); İbnu Mace, Taharet 10, (300).

[TOP]

17.1.44 42.HER HAL İÇİN ALLAH'A HAMDOLSUN.

Previous topicNext topic
42.HER HAL İÇİN ALLAH'A HAMDOLSUN.
7096    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle derlerdi: "Elhamdulillah ala külli hail. Rabbi eüzu bike, min hali ehli'n-nar" (Her hal için Allah'a hamdolsun. Ey Rabbim cehennem ehlinin halinden sana sığınırım."    

[TOP]

17.1.45 43.HİLALİ GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
43.HİLALİ GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURDU
1831    Dua    HİLALİ GÖRÜNCE OKUNACAK DUALAR    "Talha İbnu Ubeydillah (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hilali görünce şu duayı okurdu: "Allahım, Ay'ın hilal devresini bize bereketli, imanlı, selametli ve İslam üzere geçir. (Ey hilal) benim de senin de Rabbin Allah'tır."    Tirmizi, Daavat 52, (3447).

[TOP]

17.1.46 44.HİLALİ GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURMUŞ

Previous topicNext topic
44.HİLALİ GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURMUŞ
1832    Dua    HİLALİ GÖRÜNCE OKUNACAK DUALAR    "Katade (rahimehullah)'ye ulaştığına göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hilali görünce şu duayı okurmuş: "Hayırlı ve istikametli bir ihtilaI (devresi diliyorum.)" bunu üç kere söyledikten sonra, "Seni yaratan AIIah'a inandım."
 
Bunu da üç kere tekrar ettikten sonra: ". . Ayını çıkarıp... Ayını getiren Allah'a hamdolsun" dermiş."
 
Ebu Davud'un yine Katade'den kaydettiği bir diğer rivayetinde:
 
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), hilali görünce yüzünü ondan çevirirdi" denmektedir."    Ebu Davud, Edeb 111 (5092).

[TOP]

17.1.47 45.İKİ HASLET VEYA İKİ HALLET -VARDIR Kİ ONLARI MÜSLÜMAN BİR KİMSE (DEVAM ÜZERE) SÖYLEYECEK OLURSA MUTLAKA CENNETE GİRER

Previous topicNext topic
45.İKİ HASLET VEYA İKİ HALLET -VARDIR Kİ ONLARI MÜSLÜMAN BİR KİMSE (DEVAM ÜZERE) SÖYLEYECEK OLURSA MUTLAKA CENNETE GİRER
1854    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İki haslet veya iki hallet -vardır ki onları Müslüman bir kimse (devam üzere) söyleyecek olursa mutlaka cennete girer. Bu iki şey kolaydır. Kim onlarla amel ederse, azdır da... Her (farz) namazdan sonra on kere tesbih (sübhanallah), on kere tahmid (elhamdülillah), on kere tekbir (Allahu ekber) söylemekten ibarettir."
 
(Abdullah der ki:) "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bunları söylerken parmaklarıyla saydığını gördüm. Resûlullah devamla buyurdular: "Bunlar beş vakit itibariyle toplam olarak dilde yüzellidir. Mizanda bin beş yüzdür. "İkinci haslet" ise yatağa girince Allah'a yüz kere tesbih, tekbir ue tahmid'de bulunmanızdır. Bu da lisanda yüzdür, mizanda bindir. (Her ikisi toplam iki bin beş yüz eder.)"
 
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sözlerine şöyle bir soru ile devam etti:
 
"Hanginiz bir günde, gece ve gündüz iki bin beş yüz günah işler?"
 
"Bunları niye söylemiyelim ey Allah'ın Resülü?" dediler. Şu cevabı verdi:
 
"Şeytan, namazda iken her birinize gelir: "Şunu şunu hatırla" der, ve namazdan çıkıncaya kadar devam eder. (Bu hatırlatmaların neticesi olarak) kişi bu tesbihatı terk bile eder. Kişi yatağına girince de şeytan ona gelir, (zikir yapmasına imkan vermeden) uyutmaya çalışır ve uyutur da."    Tirmizi Daavat 25, (3407); Ebu Davud, Edeb 209, (5065); Nesai, Sehv 90, (3, 74).

[TOP]

17.1.48 46.İKİ KELİME VARDIR, BUNLAR DİLE HAFİF, TERAZİDE AĞIR,

Previous topicNext topic
46.İKİ KELİME VARDIR, BUNLAR DİLE HAFİF, TERAZİDE AĞIR,
1868    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İki kelime vardır, bunlar dile hafif, terazide ağır, Rahman'ada sevgilidirler: Sübhanallahi ve bihamdihi, Sübhanallahi'l-azim. (Allahım seni hamdinle tesbih ederim, yüce Allahım seni tenzih ederim) kelimeleridir."    Buhari, Daavat 65, Eyman 19, Tevhid 58; Müslim, Zikr 31, (2694); Tirmizi, Daavat 61, (3463).

[TOP]

17.1.49 47.İKİ SECDE ARASINDA DUA

Previous topicNext topic
47.İKİ SECDE ARASINDA DUA
1781    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) iki secde arasında: "Allahümme'ğfir li ve'rhamni, ve'cbürni, ve'hdini ve'rzukni. (Allahım bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidayet ver, bana rızık ver) derdi"."    Ebu Davud, Salat 145, (850); Tirmizi, Salat 211, (284); İbnu Mace, Salat 23, (898).

[TOP]

17.1.50 48.İKİ SECDE ARASINDA

Previous topicNext topic
48.İKİ SECDE ARASINDA
1781    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) iki secde arasında: "Allahümme'ğfir li ve'rhamni, ve'cbürni, ve'hdini ve'rzukni. (Allahım bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidayet ver, bana rızık ver) derdi"."    Ebu Davud, Salat 145, (850); Tirmizi, Salat 211, (284); İbnu Mace, Salat 23, (898).

[TOP]

17.1.51 49.İSTERSEN SANA BİR DUA ÖĞRETEYİM, ONU OKURSAN, ŞÜLESİ SÖNER VE AĞZININ ÜSTÜNE DÜŞER

Previous topicNext topic
49.İSTERSEN SANA BİR DUA ÖĞRETEYİM, ONU OKURSAN, ŞÜLESİ SÖNER VE AĞZININ ÜSTÜNE DÜŞER
1853    Dua    İSTİÂZE    "Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Mirac gecesi cinlerden bir ifrit gördüm. Elinde ateşten bir şüle olduğu halde beni takip ediyordu. Nazarımı her atışımda onu görüyordum. Cibril (aleyhisselam) bana: "İstersen sana bir dua öğreteyim, onu okursan, şülesi söner ve ağzının üstüne düşer" dedi." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Pekala!" dedi. Cibril (aleyhisselam) de "Şunu oku!" buyurdu:
 
"Allah'ın kerim olan rızàsı için, eksiksiz, mükemmel kelimatullah hakkı için -ki hiç kimse muttaki olsun, facir olsun onu aşıp daha güzelini söyleyemez- (bela olarak) semadan inen, semaya yükselen, (ve ceza gerektiren) şerlerden, yeryüzünde yarattığı şerden, yer(in altın)dan çıkan şerden, gece ve gündüz fitnelerinden, gece ve gündüz gelen musibetlerden AIIah'a sığınırım. Ey Rahman, hayır getiren hadiseler hariç."    Muvatta, Şi'r 10, (2, 950, 951).

[TOP]

17.1.52 50.KADİR GECESİNE TEVAFUK EDERSEM NASIL DUA EDEYİM

Previous topicNext topic
50.KADİR GECESİNE TEVAFUK EDERSEM NASIL DUA EDEYİM
1838    Dua    AREFE GÜNÜ VE KADİR GECESİ DUASI    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü, dedim, şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi:
 
"Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affeedicisin, affı seversin, beni affet."    Tirmizi, Da'avat 89, (3508).

[TOP]

17.1.53 51.KAZAYI HACET İÇİN HELAYA GİRDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
51.KAZAYI HACET İÇİN HELAYA GİRDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
1828    Dua    KAZA-YI HACET DUASI    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kazayı hacet için helaya girdiği zaman şu duayı okurdu:
 
"Allahümme inni eüzu bike mine'lhubsi ve'l-habais. (Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırm."    Buhari, Vudü 9, Da'avat 15; Müslim, Hayz 122, (375); Tirmizi, Taharet 4, (5); Ebu Davud Taharet 3, (4,5); Nesai, Taharet 18, (1, 20).

[TOP]

17.1.54 52.KELİMESİNİ FAZİLETTE HİÇBİR AMEL GEÇEMEZ VE BU KELİME HİÇBİR GÜNAHI BIRAKMAZ,

Previous topicNext topic
52.KELİMESİNİ FAZİLETTE HİÇBİR AMEL GEÇEMEZ VE BU KELİME HİÇBİR GÜNAHI BIRAKMAZ,
7092    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Ümmü Hani radıyallahu anh  anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "La ilahe illallah (Allahtan başka ilah yoktur)" kelimesini fazilette hiçbir amel geçemez ve bu kelime hiçbir günahı bırakmaz, (affettirir)."    

[TOP]

17.1.55 53.KİM AKŞAMA VE SABAHA ERDİĞİ ZAMAN

Previous topicNext topic
53.KİM AKŞAMA VE SABAHA ERDİĞİ ZAMAN
1792    Dua    AKŞAM VE SABAH YAPILACAK DUALAR    "Ebu Selam, Hz. Enes (radıyallahu anh)'ten naklediyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kim akşama ve sabaha erdiği zaman: "Rabb olarak Allah, din olarak İslam'a, resül olarak Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e razı olduk" derse onu razı etmek de Allah üzerine bir hak olmuştur".

[TOP]

17.1.56 54.KİM BANA (BİR KERE) SALAT OKURSA ALLAH DA ONA ON SALAT OKUR VE ON GÜNAHINI AFFEDER,

Previous topicNext topic
54.KİM BANA (BİR KERE) SALAT OKURSA ALLAH DA ONA ON SALAT OKUR VE ON GÜNAHINI AFFEDER,
1871    Dua    HZ. PEYGAMBER'E SALAVÂT    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim bana (bir kere) salat okursa AIIah da ona on salat okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir."
 
Yine Nesaide Ebu Talha (radıyallahu anh)'dan gelen bir rivayet şöyle: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), yüzünde bir sevinç olduğu halde geldi. Kendisine:
 
"Yüzünüzde bir sevinç görüyoruz!" dedik.
 
"Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: "Ey Muhammed! Rabbin diyor ki: "Sana salavat okuyan herkese benim on rahmette bulunmam, selam okuyan herkese de benim on selam okumam sana (ikram olarak) yetmez mi?"    Nesai, Sehv 55, (3, 50).

[TOP]

17.1.57 55.KİM BİR BELAYA UĞRAYANI GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURSA

Previous topicNext topic
55.KİM BİR BELAYA UĞRAYANI GÖRÜNCE ŞU DUAYI OKURSA
1843    Dua    BELAYA UĞRAYANI GÖRÜNCE OKUNACAK DUA    "Hz. Ömer ve Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anhüma) anlatıyorlar: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir belaya uğrayanı görünce şu duayı okursa: "Seni imtihan ettiği şeyde bana afiyet veren ve birçok yarattığından beni üstün kılan Allah'a hamdolsun!" Artık yaşadığı müddetçe, bu bela ne olursa olsun ona maruz kalmaktan muaf kılınır."
 
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'nin bir rivayetinde sadece: "..Bu bela ona isabet etmez" denmiştir."    Tirmizi, Da'avat 38, (3427, 3428); İbnu Mace, Dua 22, (3892).

[TOP]

17.1.58 56.KİM BİR ŞEY YER VE ŞÖYLE DUA EDERSE

Previous topicNext topic
56.KİM BİR ŞEY YER VE ŞÖYLE DUA EDERSE
1812    Dua    SEFERDE OKUNACAK DUA    "Havle Bintu Hàkim (radıyallahu anh ) anlatıyor:
 
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurmuşlardır ki: "Kim bir yerde konakladığı zaman şu duayı okursa, oradan ayrılıncaya kadar ona hiçbir şey zarar vermez: "Eüzü bi-kelimatillahi't-tammat min şerri ma halaka. (Allah'ın eksiksiz, mükemmel kelimeleri ile, yarattıklarının şerrinden AIlah'a sığınıyorum.)"    Müslim, 54, (2708); Muvatta, İsti'zan 34 (2, 978); Tirmizi, Daavat 41, (3433).

[TOP]

17.1.59 57.KİM BİR YERDE KONAKLADIĞI ZAMAN ŞU DUAYI OKURSA, ORADAN AYRILINCAYA KADAR ONA HİÇBİR ŞEY ZARAR VERMEZ

Previous topicNext topic
57.KİM BİR YERDE KONAKLADIĞI ZAMAN ŞU DUAYI OKURSA, ORADAN AYRILINCAYA KADAR ONA HİÇBİR ŞEY ZARAR VERMEZ
1825    Dua    GİYİNME VE YEMEK DUALARI    "Muaz İbnu Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir şey yer ve: "Bana bu yiyeceği yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah'a hamdolsun" derse geçmiş günahları aff olunur" dedi."
 
Ebu Davud'un rivayetinde şu ziyade var: "Kim bir elbise giyer ve: "Bunu bana giydirip, tarafımdan bir güç ve kuvvet olmaksızın beni bununla rızıklandıran Allah'a hamdolsun" derse geçmiş ve gelecek günahları affedilir."    Ebu Davud, Libas 1, (4023); Tirmizi, Da'avat 75, (3454); İbnu Mace, Et'ime 16, (3285).

[TOP]

17.1.60 58.KİM ÇARŞIYA GİRİNCE

Previous topicNext topic
58.KİM ÇARŞIYA GİRİNCE

1866    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissàlatu vesselam) buyurdular ki: "Kim çarşıya girince La ilahe iIIalIahu vahdehu Ia şerike Ieh, Iehü'I-mülkü ve Iehü'I-hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyün Ia yemütü bi-yedihi'I-hayr ve hüve aIa külli şey'in kadir. (AIlah'tan başka ilàh yoktur, tekdir, ortağı yoktur, mülk ve hamd ona aittir. Hayatı o verir, ölümü de o verir. Kendisi hayattardır, ölümsüzdür. Hayırlar O'nun elindedir. O her şeye kadirdir) duasını okursa AIIah ona bir milyon sevab yazar, bir milyon da günah affeder ve mertebesini bir milyon derece yüceltir."
 
Bir rivayette, üçüncü mükafaata bedel, "Onun için cennette bir köşk yapar" denmiştir."    Tirmizi, Daavat 36, (3424).

[TOP]

17.1.61 59.KİM SABAHA ERDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURSA

Previous topicNext topic
59.KİM SABAHA ERDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURSA
1793    Dua    AKŞAM VE SABAH YAPILACAK DUALAR    "Abdullah İbnu Gannam el-Beyazi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim sabaha erdiği zaman: "Allahım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır" derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder."    Ebu Davud, Edeb 110, (5073).

[TOP]

17.1.62 60.KİM, SABAH NAMAZININ PEŞİNDEN

Previous topicNext topic
60.KİM, SABAH NAMAZININ PEŞİNDEN
7093    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim, sabah namazının peşinden La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr ve hüve ala külli şey'in kadir (Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir)" derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından bir köleyi azad etmiş gibi sevap yazılır."    

[TOP]

17.1.63 61.KİMİN SIKINTISI ARTARSA ŞU DUAYI OKUSUN

Previous topicNext topic
61.KİMİN SIKINTISI ARTARSA ŞU DUAYI OKUSUN
1819    Dua    ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUA    "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) demiştir ki: "Kimin sıkıntısı artarsa şu duayı okusun:
 
"Allahım ben senin kulunum, kulunun oğluyum, cariyenin oğluyum, senin avucunun içindeyim, alnım senin elinde. Hakkımdaki hükmün caridir. Kazan ne olursa hakkımda adalettir. Kendini tesmiye ettiğin veya kitabında indirdiğin veya nezdinde mevcut gayb hazinesinden seçtiğin, sana ait her bir isim adına senden Kur'an'ı kalbimin baharı, sıkıntı ve gamlarımın atılma vesilesi kılmanı dilerim."
 
Bu duayı okuyan her kulun gam ve sıkıntısını Allah gidermiş, yerine ferahlık vermiştir."    Mecmau'z Zevaid'de (10, 136) mevcuttur. Hakim'in Müstedrek'inde de (1,509) kaydedilmiş.

[TOP]

17.1.64 62.KİŞİ EVİNİN -VEYA APARTMANIN- KAPISINDAN ÇIKINCA

Previous topicNext topic
62.KİŞİ EVİNİN -VEYA APARTMANIN- KAPISINDAN ÇIKINCA

7124    Dua    EVDEN ÇIKINCA YAPILACAK DUA    "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişi evinin -veya apartmanın- kapısından çıkınca, adama müekkel (nezaretçi) iki meleği vardır. Adam: "Bismillah" deyince onlar: "Doğruya irşad edildin" derler. "La havle vela kuvvete illa billah" deyince, melekler: "Korundun" derler. Adam: "Tevekkeltü alallah" deyince onlar: "İşin (sana bedel) görüldü" derler.
 
(Resûlullah aleyhissalatu vesselam devamla) dedi ki: "Sonra adamın iki karini (yani onu günaha sürüklemek isteyen insi ve cinni iki şeytanı) onu karşılarlar. Melekler (o şeytanlara): "Hidayete erdirilen, işi (Allah tarafından) görülen ve muhafaza altına alınan bir kimseden ne istiyorsunuz?" derler "    

[TOP]

17.1.65 63.KİŞİNİN YAPTIĞI DUALAR İÇERİSİNDE EN HAYIRLISI ŞUDUR

Previous topicNext topic
63.KİŞİNİN YAPTIĞI DUALAR İÇERİSİNDE EN HAYIRLISI ŞUDUR
1872    Dua    HZ. PEYGAMBER'E SALAVÂT    "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavat okuyandır."
 
Yine Tirmizi'de Hz. Ali (radıyallahu anh)'den kaydedilen bir rivayette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde bana salavat okumayandır."    Tirmizi, Salat 357, (484). Tirmizi, Daavat 110, (3540).

[TOP]

17.1.66 64.KIYAMET GÜNÜ BANA İNSANLARIN EN YAKINI, BANA EN ÇOK SALAVAT OKUYANDIR.

Previous topicNext topic
64.KIYAMET GÜNÜ BANA İNSANLARIN EN YAKINI, BANA EN ÇOK SALAVAT OKUYANDIR.
7115    Dua    RESULULLAH'IN SIĞINMA TALEP ETTİĞİ ŞEYLER    "Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin yaptığı dualar içerisinde en hayırlısı şudur: Allahümme inni es'eluke'l-mu'afate fid-dünya ve'l-ahireti (Ey Allah'ım! Senden dünya ve ahirette afiyet istiyorum),"    

[TOP]

17.1.67 65.KUR'AN'DAN BİR SURE ÖĞRETİR GİBİ ŞU DUAYI BİZE ÖĞRETMİŞTİ

Previous topicNext topic
65.KUR'AN'DAN BİR SURE ÖĞRETİR GİBİ ŞU DUAYI BİZE ÖĞRETMİŞTİ
7110    Dua    RESULULLAH'IN SIĞINMA TALEP ETTİĞİ ŞEYLER    "İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Kur'an'dan bir sure öğretir gibi şu duayı bize öğretmişti: "Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, Mesih Deccal'in fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım."    

[TOP]

17.1.68 66.LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLA BİLLAH. (GÜÇ DE KUVVET DE ANCAK ALLAH'TANDIR) SÖZÜNÜ ÇOK TEKRAR EDİN.

Previous topicNext topic
66.LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLA BİLLAH. (GÜÇ DE KUVVET DE ANCAK ALLAH'TANDIR) SÖZÜNÜ ÇOK TEKRAR EDİN.
1869    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Yine Ebu Hüreyre hazretleri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "La havle ve Ia kuvvete illa billah. (Güç de kuvuet de ancak AIIah'tandır) sözünü çok tekrar edin."
 
Mekhül dedi ki: "Kim bunu der ve sonra da: "Allah (ın gazabın) dan ancak O (nun rahmeti)'na iltica etmekle kurtuluşa erilebilir" derse, Allah ondan yetmiş çeşit zararı kaldırır ki bunların en hafifi fakirliktir."    Tirmizi, Daavat 141, (3596).

[TOP]

17.1.69 67.MAĞFİRET EDİLDİ. O MAĞFIRET EDİLDİ. O MAĞFİRET EDİLDİ!

Previous topicNext topic
67.MAĞFİRET EDİLDİ. O MAĞFIRET EDİLDİ. O MAĞFİRET EDİLDİ!

1763    Dua    İSM-İ ÂZAM VE ESMÂ-İ HÜSNA DUALARI    "Mihcen İbnu'l-Edra' (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir adamın: "Ey Allah'ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıy-la senden istiyorum. Günahlarımı mağfıret et, sen Gafürsun, Rahimsin!" dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi:
 
"O mağfiret edildi. O mağfıret edildi. O mağfiret edildi!"    Ebû Davud, Salat 184, (985); Nesai, Sehv 57, (3, 52).

[TOP]

17.1.70 68.MALAYANİ KONUŞMALARIN ÇOK OLDUĞU BİR YERE OTURUR DA, ORADAN KALKMAZDAN ÖNCE ŞU DUAYI OKURSA

Previous topicNext topic
68.MALAYANİ KONUŞMALARIN ÇOK OLDUĞU BİR YERE OTURUR DA, ORADAN KALKMAZDAN ÖNCE ŞU DUAYI OKURSA
1805    Dua    OTURMA-KALKMA DUALARI    "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hazretleri buyurdular ki: "Kim, malayani konuşmaların çok olduğu bir yere oturur da, oradan kalkmazdan önce şu duayı okursa bu yerde oturmaktan hasıl olan günahından arınmış olur:
 
Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diliyorum, Sana tevbe ediyor (af taleb ediyorum)"."    Tirmizi, Daavat 39, (2329).

[TOP]

17.1.71 69.MESCİDE GİRDİĞİ ZAMAN

Previous topicNext topic
69.MESCİDE GİRDİĞİ ZAMAN
1830    Dua    MESCİDE GİRİŞ ÇIKIŞ DUALARI    "Fatıma Bintu'l-Hüseyin İbni Ali, büyükannesi Fatımatu'l-Kübra (radıyallahu anha)'dan naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) mescide girdiği zaman Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e salat (dua) okur, sonra da: "Rabbim! günahımı affet, rahmet kapılarını bana aç" derdi, Çıkarken de yine Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e salat okur, sonra da: "Rabbim! günahımı affet, lütuf kapılarını benim için aç" derdi"."    Tirmizi, Salat 234, (314).

[TOP]

17.1.72 70.NAFİLE NAMAZ KILMAK İÇİN KALKTIĞI VAKİT (BAZAN) ŞUNU OKURDU

Previous topicNext topic
70.NAFİLE NAMAZ KILMAK İÇİN KALKTIĞI VAKİT (BAZAN) ŞUNU OKURDU
1772    Dua    NAMAZ DUALARI    "Muhammed İbnu Mesleme (radıyallahu anh)anlatıyor:
 
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) nafile namaz kılmak için kalktığı vakit (bazan) şunu okurdu:
 
"Allahu ekber veccehtü vechiye li'llezi fatara's-Semavati ve'1-arza hani-fen müslimen ve ma ene mine'l-müşrikin... (Allah büyüktür. Yüzümü Ha-nif ve Müslüman olarak semavat ve arzı yaratan Allah a yönelttim. Ben müşriklerden değilim). . . ")
 
Devamını Hz. Cabir (radıyallahu anh)'in rivayetinde olduğu şekilde zikretti. Sonra şunu okudu:
 
"Allahümme ente'l-Meliku. La ilahe illa ente sübhaneke ve bihamdike Allahım (kainatın gerçek) Meliki sensin. Senden başka ilah yoktur. Seni hamdinle takdis ederim]. " Sonra kıraata geçti."    Nesai, İftitah 17, (2,131).

[TOP]

17.1.73 71.NAMAZA (İFTİTAH TEKBİRİ İLE) BAŞLAYINCA ŞUNU OKURDU

Previous topicNext topic
71.NAMAZA (İFTİTAH TEKBİRİ İLE) BAŞLAYINCA ŞUNU OKURDU
1773    Dua    NAMAZ DUALARI    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza (iftitah tekbiri ile) başlayınca şunu okurdu:
 
"Subhaneke Allahümme ve bi-hamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke ve la ilahe gayruke. (Allah'ım seni her çeşit noksan sıfatlardan takdis ederim, hamdim sanadır. Senin ismin mübarek, azametin yücedir, senden başka ilah da yoktur)."    Tirmizi, Salat 179, (243); Ebû Davud, Salat 122, (776); İbnu Mace, İkameti's-Salat 1, (804).

[TOP]

17.1.74 72.NAMAZA BAŞLARKEN TEKBİR GETİRİR, SONRA (BAZAN) ŞUNU OKURDU

Previous topicNext topic
72.NAMAZA BAŞLARKEN TEKBİR GETİRİR, SONRA (BAZAN) ŞUNU OKURDU
1771    Dua    NAMAZ DUALARI    "Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza başlarken tekbir getirir, sonra (bazan) şunu okurdu: "İnne salati ve nüsüki ve mahyaye ve memati lillahi Rabbi'l-alemin. La şerike lehu ve bi-zalike ümirtü ve ene evvelü'l-müslimin. Allahümmehdini li-ahseni'l a'mali ve ahseni'l-ahlaki. La yehdi li-ahseniha illa ente. Ve kıni seyyie'l-a'mal ve seyyie'l-ahlak. La yaki seyyieha illa ente. (Namazım, ibadetim hayatım ve ölümüm alemlerin Şeriksiz Rabbi Allah içindir. Ben bununla emrolundum. Ben bu emre teslim olanların ilkiyim. Ey Allah'ım, beni amellerin ve ahlakın en iyisine sevket. Bunların en iyisine senden başka sevkeden yoktur. Beni kötü amellerden ve kötü ahlaktan koru, bunların kötülerinden ancak sen korursun."    Nesai, İftitah 16, (2,129).

[TOP]

17.1.75 73.NAMAZDA HAPŞIRDI VE ŞU DUAYI OKUDU

Previous topicNext topic
73.NAMAZDA HAPŞIRDI VE ŞU DUAYI OKUDU
1839    Dua    HAPŞIRANIN DUASI    "Amir İbnu Rebia (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)ın arkasında namaz kılan birisi, namazda hapşırdı ve şu duayı okudu: "Mübarek (heyrı boI), ihlaslı ve çok hamdle Allah'a hamdederiz, ta Rabbimiz razı oluncaya kadar; dünya ve ahiret işindeki rızasından sonra da (hamdimize devam ederiz)." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazdan çıktıktan sonra: "Namazda dua okuyan kimdi?" diye sordu. Ancak okuyan kişi süküt etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar sordu:
 
"Duayı kim okudu? Zira fena bir şey söylemedi." Bunun üzerine adam: "Bendim, bu dua ile sadece hayır murad ettim" dedi. Efendimiz:
 
"(Duanız) Rahman'ın Arşına kadar yükseldi" buyurdu."    Ebu Davud, Salat 121, (770, 774); Tirmizi, Salat 296, (404); Buhari, Ezan 115, (muhtasaran); Muvatta, Kur'àn 25, (1, 212); Nesai, İftitah 112 (2,196).

[TOP]

17.1.76 74.NAMAZDA NE DİYORSUN

Previous topicNext topic
74.NAMAZDA NE DİYORSUN
7113    Dua    RESULULLAH'IN SIĞINMA TALEP ETTİĞİ ŞEYLER    "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir adama: "Namazda ne diyorsun?" diye sordu. Adam: "Teşehhüdü (Ettahiyyatu, Allahümme salli, Allahümme barik...) okuyorum. Sonra Allah'tan cennet diliyor ve cehennem ateşinden O'na sığınıyorum. Ama vallahi ben, ne senin okuduğunu ne de Muaz'ın okuduğunu bilmiyorum" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam (adama): "Biz de senin okuduğun şeyler çerçevesinde okuyoruz" buyurdu."    

[TOP]

17.1.77 75.NAMAZDA ŞU DUAYI OKUMAMIZI ÖĞRETİYORDU

Previous topicNext topic
75.NAMAZDA ŞU DUAYI OKUMAMIZI ÖĞRETİYORDU
1821    Dua    HAFIZAYI GÜÇLENDİRME DUALARI    "Şeddad İbnu Evs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazda şu duayı okumamızı öğretiyordu:
 
"Allàhım! Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Keza nimetine şükretmeyi, sana güzel ibadette bulunmayı taleb ediyor, doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalb diliyorum. AIIahım, senin bildiğin her çeşit şerden sana sığınıyorum, bilmekte olduğun bütün hayırları senden istiyorum, bildiğin günahlarımdan sana istiğfàr ediyorum!"    Tirmizi, Daavat 22, (3404); Nesai, Sehv 61.

[TOP]

17.1.78 75.O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir.''

Previous topicNext topic
75.O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir.''
1764    Dua    İSM-İ ÂZAM VE ESMÂ-İ HÜSNA DUALARI    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam şöyle dua etmişti: "Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur, Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyümsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!"
 
(Bu duayı işiten) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu:
 
"Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?"
 
"Allah ve Resûlü daha iyi bilir`?"
 
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, İsm-i Azam'ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."    Tirmizi, Daavat 109 (3538); Ebû Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52).

[TOP]

17.1.79 76.ON KÖLE AZAD ETMİŞ GİBİ SEVAB VERİLİR, AYRICA LEHİNE YÜZ SEVAB YAZILIR VE YÜZ GÜNAHI DA SİLİNİR.

Previous topicNext topic
76.ON KÖLE AZAD ETMİŞ GİBİ SEVAB VERİLİR, AYRICA LEHİNE YÜZ SEVAB YAZILIR VE YÜZ GÜNAHI DA SİLİNİR.

1865    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim: "La ilahe illallahu vahdehu la-şerike leh, lehu'l mülkü ve lehu'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir" duasını bir günde yüz kere söylerse, kendisine on köle azad etmiş gibi sevàb verilir, ayrıca lehine yüz sevab yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, ayrıca üç gün akşama kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan
 
daha fazlasını okumayan hiçbir kimse, o adamınkinden daha efdal bir amel de getiremez. Kim de bir günde yüz kere "Sübhanallahi ve bihàmdihi" derse hataları dökülür, hatta denizin köpüğü kadar (çok) olsa bile."    Buhari, Daavat 54, Bed'ü'l-Halk 11; Müslim, Zikr 28, (2691); Muvatta, Kur'an 20, (1, 209); Timizi, Daavat 61, (3464).

[TOP]

17.1.80 77.ÖLEN BİR NEFİS (ÖLÜM ANINDA) ALLAH'IN BİR VE BENİM ALLAH ELÇİSİ OLDUĞUMA ŞEHADET EDER,

Previous topicNext topic
77.ÖLEN BİR NEFİS (ÖLÜM ANINDA) ALLAH'IN BİR VE BENİM ALLAH ELÇİSİ OLDUĞUMA ŞEHADET EDER,

7091    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölen bir nefis (ölüm anında) Allah'ın bir ve benim Allah elçisi olduğuma şehadet eder, kalbi de bunu tasdik ederse, Allah mutlaka ona mağfiret kılar."    

[TOP]

17.1.81 78.ÖLÜMÜNDEN ÖNCE ŞU DUALARI ÇOK TEKRAR EDERDİ

Previous topicNext topic
78.ÖLÜMÜNDEN ÖNCE ŞU DUALARI ÇOK TEKRAR EDERDİ
1856    Dua    İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVKALE    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölümünden önce şu duaları çok tekrar ederdi: "Sübhanallahi ve bihamdihi, estağfirullahe ve etübu ileyh. (Allahım seni hamdinle tesbih ederim, màğfiretini diler, günahlarıma tevbe ederim.)" Ben kendisinden bunun sebebini sordum. Şu açıklamayı yaptı:
 
"Ràbbim bana bildirdi ki, ben ümmetim hakkında bir alamet göreceğim. Ben onu görünce Sübhanallahi ve bihamdihi, estağfirullahe ve etübu ileyh zikrini artırdım. Bu gördüğüm, İza cae nàsrullahi ve'l-fethu.. süresidir. "    Buhari, Tefsir, Nasr, Ezan 123,139; Megazi 50; Müslim, Salat 220, (484).

[TOP]

17.1.82 79.RESÛLULLAH (ALEYHİSSALATU VESSELAM) ŞU DUAYI OKURLARDI

Previous topicNext topic
79.RESÛLULLAH (ALEYHİSSALATU VESSELAM) ŞU DUAYI OKURLARDI
1850    Dua    İSTİÂZE    "Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şu duayı okurlardı: "AIlah'ım, huşü duymaz bir kalbten sana sığınırım, dinlenmeyen bir duadan sana sığınırım, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden, bu dört şeyden sana sığınırım."    Tirmizi, Daavat 69, (3478); Nesai, İstiaze 2, (8, 255).

[TOP]

17.1.83 80.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM KENDİSİNE ŞU DUAYI ÖĞRETMİŞTİR

Previous topicNext topic
80.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM KENDİSİNE ŞU DUAYI ÖĞRETMİŞTİR
7112    Dua    RESULULLAH'IN SIĞINMA TALEP ETTİĞİ ŞEYLER    "Hz. Aişe radıyallahu anha'nın anlattığına göre: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam kendisine şu duayı öğretmiştir: "Allahım ben senden hayrın her çeşidini isterim; yakın olsun, uzak olsun; bildiğim olsun, bilmediğim olsun; bütün şerlerden de sana sığınırım; yakın olsun, uzak olsun; bildiğim şer olsun, bilmediğim şer olsun. Allahım! Kulun ve peygamberin Muhammed'in senden istediği şeyleri senden ben de istiyorum. Kulun ve peygamberin hangi şerlerden sana sığınmışsa ben de o şerlerden sana sığınıyorum. Allahım! Ben senden-, cenneti ve cennete götüren söz ve amel(de beni muvaffak kılman)ı istiyorum. Ateşten ve ateşe götüren söz ve fiillerden de sana sığınıyorum. Ve dahi benim hakkımda hükmettiğin her kaza ve kaderi hayırlı kılmanı senden diliyorum."    

[TOP]

17.1.84 81.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM ŞÖYLE DUA EDERDİ

Previous topicNext topic
81.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM ŞÖYLE DUA EDERDİ
1852    Dua    İSTİÂZE    "Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle dua ederdi: "Allahım, şikak ve nifaktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım."
 
Bir rivayette şöyle denmiştir: "Allahım! Açlıktan sana sığınırım, çünkü o pek fena yatak arkadaşıdır. Hıyanetten de sana sığınırım, çünkü o ne kötü huydur."    Ebu Davud, Salat 367, (1546); Nesai, İstiaze 21, (8, 264).

[TOP]

17.1.85 82.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM ŞÖYLE YALVARDILAR

Previous topicNext topic
82.RESÛLULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM ŞÖYLE YALVARDILAR
7118    Dua    İSM-İ AZAM    "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle yalvardılar: "Allahım! Ben, senin pak, güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla dua edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum."
 
Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, bir başka gün Aleyhissalatu vesselam'ın, kendisine "Ey Aişe! Kendisiyle dua edildiği taktirde icabet ettiği ismi, Allah'ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?" diye sormuştu. Hz. Aişe der ki: "Ben: "Ey AIlah'ın Resülü! Annem babam sana feda olsun, onu bana da öğret!" dedim. "Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!" buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm ve: "Ey Allah'ın Resülü! Onu bana öğret" diye ricada bulundum. O yine: "Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevi bir şey talep etmen uygunsuz olur" buyurdu."
 
Hz. Aişe devamla der ki: "Ben de kalkıp abdest aldım, sonra iki rekat namaz kıldım, sonra: "Allahım! Sana Allah isminle dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum.Sana Birrurrahim isminle dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle dua ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle" diye dua ettim."
 
Aişe devamla der ki: "Bu duam üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam güldü ve: "İsm-i azam, senin yaptığın şu duanın içinde geçti" buyurdu."    

[TOP]

17.1.86 83.RESÛLULLAH ŞU DUAYI ÇOK YAPARDI

Previous topicNext topic
83.RESÛLULLAH ŞU DUAYI ÇOK YAPARDI
7109    Dua    RESÜLULLAH'IN DUASI    "Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah şu duayı çok yapardı: "Allahümme sebbit kalbi ala dinike.(Allahım kalbimi dinin üzere sabit kıl." Bir adam: "Ey Allah'ın Resülü! Biz sana iman ettiğimiz ve senin getirdiklerini tasdik ettiğimiz halde bizim (akibetimiz) için korkuyor musun?" dedi. Aleyhissalatu vesselam adama şu cevabı verdi: "Kalpler, muhakkak ki Rahman'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, onu (dilediği şekilde) döndürür."
 
Ravi der ki : "A'meş iki parmağını gösterdi. "    

[TOP]

17.1.87 84.RESÛLULLAH'IN DUASININ ÇOĞU

Previous topicNext topic
84.RESÛLULLAH'IN DUASININ ÇOĞU
1845    Dua    SEBEBE VE VAKTE BAĞLI OLMAYAN DUALAR    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah'ın duasının çoğu: "Allahümme atina fi'd-dünya haseneten ve fi'l ahireti haseneten ve kına azabe'n-nar. (Allahım bize dünyada da bir hayır, ahirette de bir hayır ver, bizi cehennem azabından koru" idi."    Buhari, Daavat 55, Tefsir, Bakara 36; Müslim, Zikr 26, (2690; Ebu Davud, Salat 381, (1.519).

[TOP]

17.1.88 85.RÜKÜ VE SECDEDE EN AZ 3 DEFA

Previous topicNext topic
85.RÜKÜ VE SECDEDE EN AZ 3 DEFA
1778    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri rükü edince üç kere "Sübhane rabbiyel azim (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu, en az miktardir. Secde yapınca da üç kere "Sübhane Rabbiye'l a'la (Ulu Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu da en az miktardır."    Ebu Davud, Salat 154, (886); Tirmizi, Salat 194, (261).

[TOP]

17.1.89 86.RÜKÜ YAPTIĞI ZAMAN

Previous topicNext topic
86.RÜKÜ YAPTIĞI ZAMAN
1779    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), rükü yaptığı zaman: "AIIahümme Ieke reka'tu ve bike amentü ve leke eslemtü ve aleyke tevekkeltü ente Rabbiye, haşaa sem'i ve basari ve Iahmi ve demi ve izami IiIIahi Ràbbi'I-alemin. (Ey AIIahım sana rükü yapıyorum, sana inandım, sana teslim oldum, sana tevekkül ettim. Sen Rabbimsin, kulağım, gözüm, etim, kanım ve kemiklerim AIemIerin Rabbi olan Allah önünde haşyette, tezeIIüIdedir."    Nesai, İftitah 104, (2,192). Bu rivayet Müslim'de gelen uzun bir rivayetin bir parçasıdır (Salatu'l-Müsafirin) 201, (771).

[TOP]

17.1.90 87.RÜKÜSUNDA VE SECDELERİNDE ŞU DUAYI ÇOKCA OKURDU

Previous topicNext topic
87.RÜKÜSUNDA VE SECDELERİNDE ŞU DUAYI ÇOKCA OKURDU
1776    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resullulah (aleyhissalatu vesselam) rüküsunda ve secdelerinde şu duayı çokca okurdu:
 
"Sübhanekallahümme Rabbena ve bi-hamdike, Allahümmağfirli. (Allah'ım, seni takdis ve tenzih ederim. Rabbimiz! Takdisimiz hamdinledir. Ey Allahım, beni mağfiret et.)" Bu duayı okumakla Kur'an'a yani Kur'an'ın: "Rabbini hamd ile tesbih et" (Nasr 3) ayetineuyuyordu."
 
Müslim, Ebu Davud ve Nesai'de gelen bir rivayette şöyle denir: "Resüllullah (aleyhissalatu vesselam) rükü ve secdesinde şöyle derdi: "Subbühun kuddüsün Rabbü'l-melaiketi ver-Rühi, (Münezzehsin, mükaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)"."    Buhari, Ezan 123, 139, Meğazi 50, Tefsir, İzacae nasrullahi ve'l-Feth; Müslim, Salat 217, (484); Ebu Davud, Salat 152, (877); Nesai, İftitah 153, (2, 219).

[TOP]

17.1.91 88.RÜZGAR ESTİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
88.RÜZGAR ESTİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
1835    Dua    GÖK GÜR., RÜZGÂR ES., BULUT ÇIKINCA OKUNACAK DUA    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) rüzgar estiği zaman şu duayı okurdu: "AIIah'ım, senden bunun hayrını ve bunda olan (menfaatların da) hayrını ve bunun gönderiliş maksadındaki hayrı da istiyorum. Bunun şerrinden, bunda olanın şerrinden, burcunla gönderilen şeyin şerrinden de sana sığınıyorum."    Buhari, Bed'ül-Halk 5, Tefsir, Ahkaf 2, Edeb, 68; Müslim, İstiska 14, (899); Tirmizi, Daavat 50, (3445).

[TOP]

17.1.92 89.SANA (KOLAY VE SEVABI BÜYÜK) BİR AMEL GÖSTERİN.

Previous topicNext topic
89.SANA (KOLAY VE SEVABI BÜYÜK) BİR AMEL GÖSTERİN.
7100    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Ümmü Hani radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim ve: "Ey Allah'ın Resûlü! Bana (kolay ve sevabı büyük) bir amel gösterin. Zira artık ben yaşlandım, zaafa ugradım ve şişmanladım" dedim. Aleyhissalatu vesselam derhal şu cevabı verdiler: "Yüz kere Allahuekber de! Yüz kere elhamdulillah de, yüz kere sübhanallah de. (Bunu yapman senin için) Allah yolunda eğerlenip gemlenmiş yüz attan daha hayırlıdır. (Kurban edilmiş) yüz deveden daha hayırlıdır. Yüz köle azad etmekten daha hayırlıdır."    

[TOP]

17.1.93 90.SANA CENNET HAZİNELERİNDEN BİR HAZİNEYİ HABER VEREYİM Mİ

Previous topicNext topic
90.SANA CENNET HAZİNELERİNDEN BİR HAZİNEYİ HABER VEREYİM Mİ
7107    Dua    LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH    "Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana: "Sana cennet hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi?" buyurdular.
 
"Evet! Ey Allah 'ın Resülü!" dedim.
 
"La havle vela kuvvete illa billah (Gerek ibadet için gerek dünyevi işlerim için muhtaç olduğum) bütün güç kuvvet Allah'tandır" de!" buyurdular."    

[TOP]

17.1.94 91.SANA SIKINTI ZAMANINDA OKUYACAĞIN BİR DUAYI ÖĞRETEYİM Mİ

Previous topicNext topic
91.SANA SIKINTI ZAMANINDA OKUYACAĞIN BİR DUAYI ÖĞRETEYİM Mİ
1818    Dua    ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUA    "Esma Bintu Umeys (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir duayı öğreteyim mi?" diye sordu ve şu duayı söyledi: "Allahu, Allahu Rabbi la üşriku bihi şey'en. (Rabbim Allah'tır, Allah! Ben ona hiçbir şeyi ortak koşmam!)"    Ebu Davud, Salat 361, (1525), İbnu Mace, Dua 17, (3882).

[TOP]

17.1.95 92.SANA, SENİN İÇİN DAHA HAYIRLI BİR DİKİLECEK FİDAN GÖSTEREYİM Mİ

Previous topicNext topic
92.SANA, SENİN İÇİN DAHA HAYIRLI BİR DİKİLECEK FİDAN GÖSTEREYİM Mİ
7098    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Kendisi ağaç dikerken yanına Resûlullah aleyhissalatu vesselam uğrar ve: "Ey Ebu Hureyre! Şu diktiğin nedir?" der.
 
"Kendim için bir fidan dikiyorum!" cevabını verir. Aleyhissalatu vesselam: "Sana, senin için daha hayırlı bir dikilecek fidan göstereyim mi?" buyurur. Ebu Hureyre: "Göster! Ey Allah'ın Resülü!" der. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber (Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, bütün hamdler ona mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür)" de! Bunu söylersen her bir kelimesi için sana cennette bir ağaç dikilir."    

[TOP]

17.1.96 93.SECDE ETTİĞİ VAKİT ŞÖYLE DUA OKURDU

Previous topicNext topic
93.SECDE ETTİĞİ VAKİT ŞÖYLE DUA OKURDU
1782    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) secde ettiği vakit şöyle dua okurdu: "Allahım sana secde ettim, sana inandım, sana teslim oldum. Yüzüm de, kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan yaratanına secde etmiştir. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir" (Hacc 14).
 
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın teşehhüdle selam arasında okuduğu en son duası: "Allahümmağfir Ii ma kaddemtü ve ma ahhartü ve ma esrertü ve ma a'Ientü ve maesreftü ve ma ente a'Iemu bihi minni ente'I-mukaddim ve ente'I-muahhir. La ilahe illa ente. (Allahım, geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, gizli işlediklerimi, aleni yaptıklarımı, israflarımı, benim bilmediğim fakat senin bildiğin kusurlarımı affet. İlerleten sen, gerileten de sensin, senden başka ilah yoktur)"."    Müslim, Salatul-Müsafirin 201, (771), Tirmizi, Daavat 32, (3417, 3418, 3419); Ebu Davud, Salat 121, (760); Nesai, İftitah 17, (2,130).

[TOP]

17.1.97 94.SECDEDE DUA

Previous topicNext topic
94.SECDEDE DUA
1777    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı yatakta kaybettim ve araştırdım, derken elim ayağının altına rastladı. Secdede idi ve: "Allahümme inni eüzu bi-rızake min sahtike ve eüzu bi-muafatike min ukübetike ve eüzu bike minke La uhsi senaen aleyke. Ente kema esneyte ala nefsike. (Allahım! Senin rızanı şefaatçi kılarak öfkenden sana sığınıyorum. Affını şefaatçi yaparak cezandan sana sığınıyorum. Senden de sana sığınıyorum. Sana layık olduğun senayı yapamam. Sen kendini sena ettiğin gibisin)" diyordu."    Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud

[TOP]

17.1.98 95.SECDELERİNDE ŞUNLARI SÖYLERDİ

Previous topicNext topic
95.SECDELERİNDE ŞUNLARI SÖYLERDİ
1775    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), secdelerinde şunları söylerdi: "Allahümmağfirli zenbi küllehu, dıkkahu ve cüllehu, evvelehu ve ahirehu, sırrahu ve alaniyyetehu. (Allahım! Büyük-küçük birinci sonuncu, gizli-açik, bütün günahlarımı mağfiret buyur. "    Müslim, Salat 216, (483); Ebu Davud, Salat 152, (878).

[TOP]

17.1.99 96.SEFER ARZUSUYLA AYAĞINI BİNEĞİNİN ÖZENGİSİNE KOYDUĞU ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
96.SEFER ARZUSUYLA AYAĞINI BİNEĞİNİN ÖZENGİSİNE KOYDUĞU ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
1807    Dua    SEFERDE OKUNACAK DUA    "İmam Malik'e ulaştığına göre Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman şu duayı okurdu:
 
"Bismillah! Allahım! Sen seferde arkadaşım, ailemde vekilimsin. Allahım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır. Allahım, yolun meşakkatlerinden, üzüntülü dönüşten, mal ve ailede vuküa gelecek kötü manzaralardan sana sığınıyorum"."    Muvatta, İsti'zan 34, (2, 977).

[TOP]

17.1.100 97.SEFERDE İKEN GECE OLUNCA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
97.SEFERDE İKEN GECE OLUNCA ŞU DUAYI OKURDU
1811    Dua    SEFERDE OKUNACAK DUA    "Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
 
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) seferde iken gece olunca şu duayı okurdu:
 
"Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır. Senin de, (sende bulunanların da sende yaratılmış olanların da, senin üzerinde yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım. Arslanın, iri yılanın, yılanın, akrebin ve bu beldede ikamet eden (insilerin ve cinni)lerin, İblis'in ve İblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırım."    Ebu Davud, Cihad 80, (2603).

[TOP]

17.1.101 98.SELAM VERİP (NAMAZDAN ÇIKINCA) ÜÇ KERE İSTİĞFARDA BULUNUP ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
98.SELAM VERİP (NAMAZDAN ÇIKINCA) ÜÇ KERE İSTİĞFARDA BULUNUP ŞU DUAYI OKURDU
1786    Dua    SELAMDAN SONRA OKUNACAK DUA    "Hz. Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) selam verip (namazdan çıkınca) üç kere istiğfarda bulunup: "Allahümme entes-selam ve minke's-seIam tebarekte ve tealeyte ya ze'l-celali ve'I-ikram. (Allahım sen selamsın. Selàmet de sendendir. Ey celal ve ikram sahibi sen münezzehsin, sen yücesin)" derdi."    Müslim, Mesacid 135, (591); Tirmizi, Salat 224, (300); Ebu Davud, Salat 360 (1513); Nesai, Sehv 80, (3, 68).

[TOP]

17.1.102 99.SENDEN SIKINTINI GİDERİR VE BORCUNU ÖDER.

Previous topicNext topic
99.SENDEN SIKINTINI GİDERİR VE BORCUNU ÖDER.
1815    Dua    ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUA    "el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir gün Mescid'e girdi. Orada Ensar'dan Ebu Ümame (radıyallahu anh) denen kimse ile karşılaştı. Ona:
 
"Ey Ebu Ümame, niçin seni namaz vakti dışında Mescid'de oturmuş görüyorum?" diye sordu.
 
"Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resülü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
 
"Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder."
 
"Evet, ey Allah'ın Resülü, öğret!" dedim.
 
"Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: "AIlahım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çaImasından ve insanların kahrından sana sığınırım."
 
(Ebu Ümame) der ki: "Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi."    Ebu Davud, Salat 367, (1555).

[TOP]

17.1.103 100.SEVDİĞİ BİR ŞEYİ GÖRÜNCE

Previous topicNext topic
100.SEVDİĞİ BİR ŞEYİ GÖRÜNCE
7095    Dua    LA İLAHE İLLALLAH'IN FAZİLETİ    "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam sevdiği bir şeyi görünce: "Hamd o Allah'a mahsustur ki salih şeyler sadece onun lütuf ve nimetiyle tamamlanır" derdi. Hoşlanmadığı bir şey görünce de: "Her durum üzerine Allah'a hamd olsun" derdi."    

[TOP]

17.1.104 101.SIRTINI RÜKÜDAN KALDIRDIĞI ZAMAN

Previous topicNext topic
101.SIRTINI RÜKÜDAN KALDIRDIĞI ZAMAN
1780    Dua    RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR    "İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sırtını rüküdan kaldırdığı zaman: "SemiaIlahu Iimen hamideh, Allahümme Rabbena Ieke'I-hamdü mil'es-semavati ve miI'eI-arzi ve miI'e ma şi'te min şey'in ba'du. (AIIah, kendisine hamd edeni işitir. Ey AIIahım, ey Rabbimiz, semalar dolusu, arz dolusu ve bunlardan başka istediğin her şey dolusu hamdler sana olsun"    Müslim, Salat 204, (476); Ebu Davud, Salat 144, (846).

[TOP]

17.1.105 102.SIYR DAĞI KADAR BORCUN DA OLSA, ALLAH ONU SANA BEDEL ÖDER

Previous topicNext topic
102.SIYR DAĞI KADAR BORCUN DA OLSA, ALLAH ONU SANA BEDEL ÖDER
1847    Dua    SEBEBE VE VAKTE BAĞLI OLMAYAN DUALAR    "Hz. AIi (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, "Bir mükateb ona gelerek: "Kitabet borcumu ödemekten aciz kaldım, bana yardım et" dedi. Ona şu cevabı verdi: "Sana, Resûlullah (aleyhissalatu vesseIam)'ın bana öğretmiş bulunduğu bir duayı öğreteyim. (Onu okuduğun takdirde) Sıyr dağı kadar borcun da olsa, Allah onu sana bedel öder. Şöyle diyeceksin: "AIIah'ım, yeterince helalinden vererek beni haramından koru. Lütfunla ver, başkasına muhtaç etme."    Tirmizi, Daavat 121, (3558).

[TOP]

17.1.106 103.SİZDEN BİRİ HAPŞIRINCA ELHAMDÜLİLLAH ALA KÜLLİ HAL.

Previous topicNext topic
103.SİZDEN BİRİ HAPŞIRINCA ELHAMDÜLİLLAH ALA KÜLLİ HAL.
1840    Dua    HAPŞIRANIN DUASI    "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri hapşırınca "Elhamdülillah ala külli hal." (Her hal için elhamdülillah) desin. Kardeşi de yahut arkadaşı da- ona "Yerhamükallah" diye cevap versin. (Kardeşi bunu) kendisi için söyleyince, hapşıran da Yehdikümullah ve yuslih baleküm (Allah size de hidayet versin ve işinizi düzeltsin) desin."    Buhari, Edeb 126, Ebu Davud, Edeb 99, (5033).

[TOP]

17.1.107 104.ŞÖYLE İSTİAZE EDERLERDİ

Previous topicNext topic
104.ŞÖYLE İSTİAZE EDERLERDİ
1848    Dua    İSTİÂZE    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle istiaze ederlerdi: "Allah'ım! Aczden, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Keza, kabir azabından sana sığınırım. Haya ve ölüm fitınesinden sana sığınırım."    Buhari, Daavat 38, 40, 42, Cihad 25; Müslim, Zikr 52, (2706); Tirmizi, Daavat 71, (3480, 3481); Ebu Davud, Salat 367, (1540, 1541); Hurüf 1, (3972); Nesai, İstiaze 6, (8, 257, 258).

[TOP]

17.1.108 105.ŞU DUAYI OKUMAN SENİN İÇİN HİZMETÇİ EDİNMENDEN DAHA HAYIRLI

Previous topicNext topic
105.ŞU DUAYI OKUMAN SENİN İÇİN HİZMETÇİ EDİNMENDEN DAHA HAYIRLI
1816    Dua    ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUA    "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Fatıma (radıyallahu anha) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek bir hizmetçi taleb etmişti. Resûlullah ona:
 
"Şu duayı oku(man senin için hizmetçi edinmenden daha hayırlı)" dedi:
 
"Allahım! Sen yedi semanın Rabbi, Arş-ı Azam'ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve herşeyin Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkan'ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından yapışmışsın (dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zahirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen batınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl."    Tirmizi, Daavat 68, (3477); İbnu Mace, Dua, 2 (3831).

[TOP]

17.1.109 106.ŞU DUAYI OKURLARDI

Previous topicNext topic
106.ŞU DUAYI OKURLARDI
1849    Dua    İSTİÂZE    "Yine Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şu duayı okurlardı: "Allah'ım! Cüzzamdan, barastan (alaten), delilikten ve hastalıkların kötüsünden sana sığınırım."    Ebu Davud, Salat 367, (1554); Nesai, İstiaze 36, (8, 271).

[TOP]

17.1.110 107.TAHRİME TEKBİRİNİ ALINCA KIRAATE GEÇMEZDEN ÖNCE DUA

Previous topicNext topic
107.TAHRİME TEKBİRİNİ ALINCA KIRAATE GEÇMEZDEN ÖNCE DUA
1768    Dua    NAMAZ DUALARI    "Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaz için tahrime tekbirini alınca kıraate geçmezden önce bir müddet süküt buyurmuştur. Ben:
 
"Ey Allah'ın Resûlü, dedim, anam babam sana feda olsun, tekbir ile kıraat arasındaki süküt esnasında ne okuyorsunuz?" Bana şu cevabı verdi:
 
"Ey Allahım, beni hatalarımdan öyle temizle ki, kirden paklanan be-yaz elbise gibi olayım. Allahım beni, hatalarımdan su, kar ve dolu ile yıka" diyorum."
 
Ebû Davud, Nesai (ve Buhari'nin) rivayetlerinin başında şu ziyade vardır: "Allahım, benimle hatalarımın arasını doğu ile batının arası gibi uzak kıl,"    Buhari, Ezan 89; Müslim, Mesacid 147, (598); Ebû Davud, Salat 123, (781); Nesai, İftitah 15, (2,128,129).

[TOP]

17.1.111 108.TEHECCÜT NAMAZI KILMAK ÜZERE GECELEYİN KALKINCA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
108.TEHECCÜT NAMAZI KILMAK ÜZERE GECELEYİN KALKINCA ŞU DUAYI OKURDU

1790    Dua    TEHECCÜD NAMAZI ESNASINDA DUA    "Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı okurdu: "AIIahım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz ve semavatin ve onlarda bulunanIarın kayyumu ve ayakta tutanısın, hamdler yalnızca senin içindir. Sen semavat ve arzın ve onlarda bulunanların nûrusun, hamdler yalnızca sanadır. Sen haksın, va'din de haktır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet haktır, cehennem de haktır. Peygamberler hàktır, Muhammed (aleyhissalatu vesselam) de haktır. Kıyamet de haktır.
 
AIIahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Hasmına karşı senin (bürhanın) iIe dava açtım. Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum. Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli işlediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka ilah yoktur"."    Buhari, Teheccüt 1, Daavat 10 Tevhid 8, 24, 35; Müslim, Salatu'l-Müsafirin 199, (769); Muvatta, Kur'an 34, (1, 215, 216); Tirmizi, Daavat 29, (3414); Ebu Davud, Salat 121, (771); Nesai, Kıyamu'l-Leyl 9, (3, 209, 210).)

[TOP]

17.1.112 109.TEŞEHHÜDDEN SONRA ŞUNU OKURDU

Previous topicNext topic
109.TEŞEHHÜDDEN SONRA ŞUNU OKURDU
1784    Dua    TEŞEHHUDDEN SONRA OKUNACAK DUA    "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) hazretleri anlatıyor:
 
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) teşehhüdden sonra şunu okurdu: "Allahümme inni eüzu bike min azabi cehennem ve eüzu bike min azabi'I-kabri ve eüzu bike min fitneti'd-Deccal ve eüzu bike min fitneti'I-mahya ve'I-memat. (AIIahım, ben cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım. Deccal fitnesinden de sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım)"."    Ebu Davud, Salat 184, (984).

[TOP]

17.1.113 110.UFUK-I SEMADA BİR BULUT BELİRTİSİ GÖRDÜ MÜ İŞİ TERKEDER, NAMAZDA İDİYSE KISA KESER VE ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
110.UFUK-I SEMADA BİR BULUT BELİRTİSİ GÖRDÜ MÜ İŞİ TERKEDER, NAMAZDA İDİYSE KISA KESER VE ŞU DUAYI OKURDU
1734    Dua    DUANIN FAZİLETİ VE VAKTİ    "Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
 
"Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın."    Müslim, Salat 215, (482); Ebû Davud, Salat 152, (875).

[TOP]

17.1.114 111.UĞRADIĞI HER TÜMSEKTE ÜÇ KERE TEKBİR GETİRİR, ARKADAN DA

Previous topicNext topic
111.UĞRADIĞI HER TÜMSEKTE ÜÇ KERE TEKBİR GETİRİR, ARKADAN DA
1808    Dua    SEFERDE OKUNACAK DUA    "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), seferden dönerken, uğradığı her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: "La ilahe iIlaIIahu vahdehu Ia şerike Ieh, Iehü'I-mülkü ve Iehü'I-hamdü ve hüve aIa külli şey'in kadir. (AIIah'tan başka ilah yoktur. O tekbir, ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'nadır. O herşeye kadirdir) dönüyoruz, tevbe ediyoruz, kulluk ediyoruz, secde ediyoruz, Rabbimize hamdediyoruz. AIIah va'dinde sadık oldu, kuluna yardım etti. (Hendek Harbi'nde) müttefik orduları tek başına helak etti" derdi."    Buhari, Daavat 52, Ömer 12, Cihad 133, 197, Megazi 29; Müslim, Hacc 428, (1344); Muvatta, Hacc 243, (1,421); Tirmizi, Hacc 104, (950); Ebu Davud, Cihad 170, (2770).

[TOP]

17.1.115 112.UYKUDA İKEN KORKUTULUYORUM DİYENE DUA

Previous topicNext topic
112.UYKUDA İKEN KORKUTULUYORUM DİYENE DUA

1801    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "İmam Malik'ten rivayete göre, ona şu haber ulaşmıştır: "Halid İbnu'l-Velid (radıyallahu anh), Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e:
 
"Ben uykuda iken korkutuluyorum. (Ne yapmamı tavsiye buyurursunuz?)" diye sordu. Ona şu tavsiyede bulundu:
 
"Allah'ın eksiksiz, tam olan kelimeleri ile O'nun gadabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve (beni kötülüğe atan) beraberliklerinden AIlah'a sığınırım! de!"."    Muvatta, Şi'r 9, (2, 950).

 

[TOP]

17.1.116 113.UYUYAMAYINCA YATAĞINA GİRDİNMİ ŞU DUAYI OKU

Previous topicNext topic
113.UYUYAMAYINCA YATAĞINA GİRDİNMİ ŞU DUAYI OKU

1800    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün, Halid İbnu Velid el-Mahzumi (radıyallahu anh):
 
"Ey Allah'ın Resülü, bu gece hiç uyuyamadım" diye Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e yakındı.
 
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu tavsiyede bulundu:
 
"Yatağına girdinmi şu duayı oku: "Ey yedi kat semanın ve onların gölgelediklerinin Rabbi, ey arzların ve onların taşıdıklarının Rabbi, ey şeytanların ve onların azdırdıklarının Rabbi! Bütün bu mahlükatının şerrine karşı, bana himayekar oI! 0l ki hiç birisi, üzerime ani çullanmasın, saldırmàsın. Senin koruduğun aziz olur. Senin övgün yücedir, senden başka ilah da yoktur, ilah olarak sadece sen varsın."    Tirmizi, Daavat 96, (3518).

[TOP]

17.1.117 114.ÜZÜNTÜ SIRASINDA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
114.ÜZÜNTÜ SIRASINDA ŞU DUAYI OKURDU
1814    Dua    ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUA    "Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) üzüntü sırasında şu duayı okurdu: "Halim ve azim. olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş'ın Rabbi, arzın Rabbi, Semavat'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur."    Buhari, Daavat 27, Tevhid 22, 23; Müslim, Zikr 83, (2730); Tirmizi, Daavat 40, (8431); İbnu Mace, Dua 17, (3883).

[TOP]

17.1.118 115.YATACAĞI SIRADA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
115.YATACAĞI SIRADA ŞU DUAYI OKURDU
1799    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatacağı sırada şu duayı okurdu:
 
"Allahım, kerim olan Zat'ın adına, eksiği olmayan kelimelerin adına, alınlarından tutmuş olduğun hayvanların şerrinden sana sığınırım. Allahım sen borcu giderir günahı kaldırırsın. Allahım senin ordun mağlub edilemez, và'dine muhalefet edilemez. Servet sahibine serveti fayda etmez, servet sendendir. Allahım seni hamdinle tesbih ederim"."    Ebu Davud, Ebed 107, (5052).

[TOP]

17.1.119 116.YATAĞINA GİRDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
116.YATAĞINA GİRDİĞİ ZAMAN ŞU DUAYI OKURDU
1794    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girdiği zaman şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran AIIah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"    Müslim, Zikr 64, (2715); Tirmizi, Daavat 16, (3393); Ebu Davud, Edeb 107, (5053).

[TOP]

17.1.120 117.YATAĞINA GİRDİĞİ ZAMAN, ELLERİNE ÜFLEYİP MUAVVİZETEYN'İ VE KUL HÜVALLAHU AHAD'İ OKUR

Previous topicNext topic
117.YATAĞINA GİRDİĞİ ZAMAN, ELLERİNE ÜFLEYİP MUAVVİZETEYN'İ VE KUL HÜVALLAHU AHAD'İ OKUR
1795    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi"."    Buhari Fedailu'l-Kur'an 14, Tıbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selam 50, (2192); Muvatta, Ayn 15, (2, 942); Tirmizi, Daavat 21, (3399); Ebu Davud, Tıbb 19, (3902).

[TOP]

17.1.121 118.YATAĞINA GİRDİĞİN ZAMAN ŞU DUAYI OKU

Previous topicNext topic
118.YATAĞINA GİRDİĞİN ZAMAN ŞU DUAYI OKU
1797    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "Hz. Bera (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yatağına girdiğin zaman şu duayı oku: "Allahım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana emanet ettim sırtımı sana dayadım. Senin rahmetinden ümitvarım, gazabından da korkuyorum. Senin ikabına karşı, senden başka ne melce var, ne de kurtarıcı. İndirdiğin Kitab'a, gönderdiğin Peygamber (aleyhissalatu uesselam)'e imàn ettim"
 
"Eğer bunu okuduğun gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun. Şayet sabaha erersen hayır bulursun."
 
Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah (àleyhissalatu vesselam), uyumak isteyince sağ yanı üzerine dayanır ve şöyle dua ederdi: "Allàhım! Kullarını topladığın -veya yeniden dirilttiğin- gün, beni azabından koru"."    Buhare, Daavat 7, 9; Tevhid 34; Müslim, Zikr 56, (2710); Tirmizi, Daavat 76, (3391); Ebu Davud, Edeb 107, (5046, 5047, 5048).

[TOP]

17.1.122 119.YATAĞINA GİRİNCE VE SABAH KALKINCA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
119.YATAĞINA GİRİNCE VE SABAH KALKINCA ŞU DUAYI OKURDU
1796    Dua    UYUMA VE UYANMA DUALARI    "Hz. Huzeyfe İbnu'l-Yeman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girince şu duayı okurdu:
 
"Allahım! Senin adınla hayat bulur, senin adınla ölürüm".
 
Sabah olunca da şu duayı okurdu:
 
"Bizi öldürdükten sonra tekrar hayat veren AlIah'a hamdolsun!. Zaten dönüşümüz de O'nadır"."    Buhari, Daavat 7, 8, 16, Tevhid 13; Tirmizi, Daavat 29, (3413); Ebu Davud, Edeb 177, (5049).

[TOP]

17.1.123 120.YATAĞINA GİRİNCE, SAĞ ELİNİ YANAĞININ ALTINA KOYAR SONRA ŞU DUAYI OKURDU

Previous topicNext topic
120.YATAĞINA GİRİNCE, SAĞ ELİNİ YANAĞININ ALTINA KOYAR SONRA ŞU DUAYI OKURDU
7122    Dua    YATAĞA GİRİNCE YAPILACAK DUA    "Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, yatağına girince, sağ elini yanağının altına koyar sonra şu duayı okurdu:
 
"Allahümme, kıni azabeke yevme teb'asu -ev tecme'u- ibadeke (Allahım! Kullarını yeniden dirilttiğin veya topladığın- gün beni azabından koru." 

[TOP]

17.1.124 121.YENİ BİR ELBİSE GİYMİŞTİ VE ŞÖYLE DUA ETTİ

Previous topicNext topic
121.YENİ BİR ELBİSE GİYMİŞTİ VE ŞÖYLE DUA ETTİ
1823    Dua    GİYİNME VE YEMEK DUALARI    "Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) yeni bir elbise giymişti ve şöyle dua etti: "Avretimi örtebileceğim ve hayatta güzellik sağlayabileceğim bir elbise giydiren AIlah'a hamd olsun."
 
Sonra şunu söyledi: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim: "Kim yeni bir elbise giyer, böyle söyler, daha sonra da eskittiği elbiseyi tasadduk ederse, sağken de öldükten sonra da Allah'ın himayesi, hıfzı ve örtmesi altında olur."    Tirmizi, Daavat 119, (3555); İbnu Mace, Libas 2, (3557).

[TOP]

17.1.125 122.YERYÜZÜNDE ALLAH'IN SEYYAH MELEKLERİ VARDIR. ONLAR ÜMMETİMİN SELAMINI (ANINDA) BANA TEBLİĞ EDERLER.

Previous topicNext topic
122.YERYÜZÜNDE ALLAH'IN SEYYAH MELEKLERİ VARDIR. ONLAR ÜMMETİMİN SELAMINI (ANINDA) BANA TEBLİĞ EDERLER.
1873    Dua    HZ. PEYGAMBER'E SALAVÂT    "Hz. İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vessalam) buyurdular ki: "Yeryüzünde Allah'ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selamını (anında) bana tebliğ ederler."    Nesai, Sehv 46. (3, 43).

[TOP]

17.1.126 123.YUNUS KAVMİNİN DUALARI ARASINDA ŞU DA VARDI

Previous topicNext topic
123.YUNUS KAVMİNİN DUALARI ARASINDA ŞU DA VARDI
1842    Dua    Hz. YUNUS (aleyhisselam) KAVMIN DUASI    "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) Resûlullah'a ref ederek demiştir ki: "Yunus kavminin duaları arasında şu da vardı: "Ey diri olan, ey (mahlükata) kıyam veren, ey hiçbir hayat sahibinin olmadığı zamanda hayat sahibi olan, ey hayat veren, ey ölüm veren, ey celal ve ikram sahibi!"    Rezin ilavesidir.

17.2 ŞİFA DUALARI

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
ŞİFA DUALARI

[TOP]

17.2.1 KUR’ÂN’DA ŞİFA ÂYETLERİ

Previous topicNext topic
KUR’ÂN’DA ŞİFA ÂYETLERİ

Şifa âyetleri şunlardır:

1-"Ve yeşfî sudûra kavmi'm-mü'minîne ve yüzhib ğayza kulûbihim."

Meali: (Allah mü'minler topluluğunun gönüllerini ferahlandırsın, şifâ versin ve kalplerindeki ıztırabı gidersin.) 4

2- "Yâ eyyühe'n-nâsü kad câet küm mev'ızatun min Rabbikum ve şifâü'l-limâ fi's-sudûri ve hüden ve rahmetün li'l-mü'minîn."

Meali: (Ey İnsanlar! Size Rabb'inizden bir öğüt, gönüllerin derdine şifâ, mü'minlere bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.) 5

3- "Yahrucu mim-butûnihâ şarâbüm-muhtelifün elvânühû fîhi şifâü'l-linnâsi inne fî zâlike le'âyete'l-likavmi'y-yetefekkerûn."

Meali: (Onların karınlarından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır.") 6

4- "Ve nünezzilü mine'l-Kur'âni mâ hüve şifâü'v-ve rahmetü'l-li'l-mü'minîn."

Meali: (Biz Kur'ân'da mü'minler için şifâ ve rahmet olan âyetleri indiriyoruz." 7

5- "Ve izâ meridtü fehüve yeşfîn."

Meali: (Hastalandığımda bana şifâ veren Allah'tır." 8

6- "Kul hüve li'llezîne âmenû hüden ve şifâün."

Meali: (De ki: Kur'ân, inananlar için hidayet ve şifadır.) 9

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hastalara şöyle duâ etmiştir:

1-"Allahümme rabbi'n-nâsi ezhibi'lbe'se işfi. Ente'ş-şâfî. Lâ şifâe illâ şifâüke. Şifâen lâ yüğâdiru sekamen. Allahümme işfi abdeke yenke' leke adüvven ev yemşî leke ilâ salatin."

(Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Şifa ver! Şifa veren ancak Sen'sin! Sen'den başka şifâ verecek kimse yoktur! Allah'ım! Şu kuluna şifa ver ki, Senin bir düşmanına acı versin veya Senin rızânı kazanmak için namaz kılmak üzere yürüsün.) 10

2- "Bismillâhi erkîke min külli şey'in yü'zîke min şerri külli nefsin ev aynü hâsidin. Allahümme yeşfîke bismillâhi erkîke."

(Sana ıztırap veren her şeyden, her kıskanç nefisten, her hasetçi gözden Allah'ın adıyla sana şifa dilerim. Allah sana şifa versin. Allah'ın adıyla sana şifa dilerim.) 11

Dipnotlar:

1- Sözler, 287, 288, 2- Sözler, s. 145.
3- Sözler, 139, 4- Tevbe Sûresi: 14-15.
5- Yûnus Sûresi: 57, 6- Nahl Sûresi: 69, 7- İsrâ Sûresi: 82.
8- Şuarâ Sûresi: 80, 9- Fussilet Sûresi: 44.
10- Ebû Dâvud, Tıb, 3883; Ebû Dâvud, Cenâiz, 3107.
11- Tirmizî, Cenâiz, 972.
Şifa âyetleri şunlardır:

1-"Ve yeşfî sudûra kavmi'm-mü'minîne ve yüzhib ğayza kulûbihim."

Meali: (Allah mü'minler topluluğunun gönüllerini ferahlandırsın, şifâ versin ve kalplerindeki ıztırabı gidersin.) 4

2- "Yâ eyyühe'n-nâsü kad câet küm mev'ızatun min Rabbikum ve şifâü'l-limâ fi's-sudûri ve hüden ve rahmetün li'l-mü'minîn."

Meali: (Ey İnsanlar! Size Rabb'inizden bir öğüt, gönüllerin derdine şifâ, mü'minlere bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.) 5

3- "Yahrucu mim-butûnihâ şarâbüm-muhtelifün elvânühû fîhi şifâü'l-linnâsi inne fî zâlike le'âyete'l-likavmi'y-yetefekkerûn."

Meali: (Onların karınlarından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır.") 6

4- "Ve nünezzilü mine'l-Kur'âni mâ hüve şifâü'v-ve rahmetü'l-li'l-mü'minîn."

Meali: (Biz Kur'ân'da mü'minler için şifâ ve rahmet olan âyetleri indiriyoruz." 7

5- "Ve izâ meridtü fehüve yeşfîn."

Meali: (Hastalandığımda bana şifâ veren Allah'tır." 8

6- "Kul hüve li'llezîne âmenû hüden ve şifâün."

Meali: (De ki: Kur'ân, inananlar için hidayet ve şifadır.) 9

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hastalara şöyle duâ etmiştir:

1-"Allahümme rabbi'n-nâsi ezhibi'lbe'se işfi. Ente'ş-şâfî. Lâ şifâe illâ şifâüke. Şifâen lâ yüğâdiru sekamen. Allahümme işfi abdeke yenke' leke adüvven ev yemşî leke ilâ salatin."

(Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Şifa ver! Şifa veren ancak Sen'sin! Sen'den başka şifâ verecek kimse yoktur! Allah'ım! Şu kuluna şifa ver ki, Senin bir düşmanına acı versin veya Senin rızânı kazanmak için namaz kılmak üzere yürüsün.) 10

2- "Bismillâhi erkîke min külli şey'in yü'zîke min şerri külli nefsin ev aynü hâsidin. Allahümme yeşfîke bismillâhi erkîke."

(Sana ıztırap veren her şeyden, her kıskanç nefisten, her hasetçi gözden Allah'ın adıyla sana şifa dilerim. Allah sana şifa versin. Allah'ın adıyla sana şifa dilerim.) 11

Dipnotlar:

1- Sözler, 287, 288, 2- Sözler, s. 145.
3- Sözler, 139, 4- Tevbe Sûresi: 14-15.
5- Yûnus Sûresi: 57, 6- Nahl Sûresi: 69, 7- İsrâ Sûresi: 82.
8- Şuarâ Sûresi: 80, 9- Fussilet Sûresi: 44.
10- Ebû Dâvud, Tıb, 3883; Ebû Dâvud, Cenâiz, 3107.
11- Tirmizî, Cenâiz, 972.

[TOP]

17.2.2 ŞİFA DUÂSI 1

Previous topicNext topic
ŞİFA DUÂSI 1

(Üçer defa okumalı)


1-(Bismillâhi erkîke min külli şey'in yü'zîke ve min şerri külli nefsin ev aynin hâsidin Allâhü yeşfike).

Manası: "Seni rahatsız eden herşeyin şerrinden Allah adıyla sığınırım. Her nefsin kötülüğünden, her hasetçi gözün şerrinden sana ancak Allah şifa verir (veya versin)." demekdir.

[TOP]

17.2.3 ŞİFA DUASI 2

Previous topicNext topic
ŞİFA DUASI 2

 (Üçer defa okumalı)

2-(Bismillâhi erkîke min külli şey'in v-Allâhü yeşfîke min dâin fike min şerr'in-neffasâti fi-l-ukadi ve min şerri hâsidin izâ hased).

Manası: "Allah adıyla her şeyin şerrinden senin namına sığınırım. Allah sende olan her hastalığa şifa versin. Düğümlere üfleyen sihirbazların, haset ettiği vakit hasetçinin şerrinden de Allah seni korusun." demekdir.

[TOP]

17.2.4 ŞİFA DUASI 3

Previous topicNext topic
ŞİFA DUASI 3

(Üçer defa okumalı)

3-(Bismillâhi eûzü bi ızzetillâhi ve kudretihî min şerri mâ ecidü ve ühâzirü).

Manası: "Allah adıyla... hissettiğim ve çekindiğim şeylerin şerrinden Allanın izzet ve kudretine sığınırım." demekdir.

[TOP]

17.2.5 ŞİFA DUASI 4

Previous topicNext topic
ŞİFA DUASI 4

(Üçer defa okumalı)

4-(Allâhümme Rabbe'n-nâsi ezhib'il-be'se; işfî en- te'ş-şâfî lâ şifâe illâ şifâeke şifâen lâ yuğâdirü sakamen).

Manası: "Allahım! Ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider. Şifa ver. Zira sen şifa verensin. Senin verdiğin şifadan başka şifa yoktur. Senin şifan hastalık bırakmaz." demekdir.

[TOP]

17.2.6 İSTİHARE DUÂSI

Previous topicNext topic
İSTİHARE DUÂSI

İstihare Duâsı

Yapılacak her işin iyi veya kötü olduğunu, yahut hemen yapmanın mı, yoksa ertelemenin mi daha uygun olduğunu anlamak için iki rek'at namaz kılınıp Allah'a duâ ederek işin sonunu kalbine ilham etmesini niyazda bulunmak sünnetir.

İstihare Duâsı Şudur;

 

"Allâhumme innî estehîruke bi-ilmike ve estakdiruke bikudratike ve es'eluke min fadlike'l-azîm. Feinneke takdiru velâ ekdiru ve ta'lemu vela â'lemu ve ente allâmu'l-ğuyûb. Allâhumme in kunte ta'lemu enne hâzâ'l, emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî âcili emrî ve âcilihi fakdirhu lî ve yessirhu lî summe bârik lî fîh. Ve in kunte tâ'lemu enne hâza'l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emri âcili emrî ve acilihî fasrifhu annî vasrifnî anhu va'kir liyelhayra haysu kâne sume ardinî bih. "

"Allah'ım! Senin ilmine göre hayrını diliyorum, kudretinden güç istiyorum, senin büyük fazlını diliyorum. Zira sen kadirsin, ben kadir değilim, sen bilirsin ben bilmem, sen gizlileri bilirsin. Allah'ım eğer bu iş, benim dinim, geçmişim, sonum, şimdim ve geleceğim hakkında hayırlı ise bunu bana takdir eyle, kolaylaştır. Eğer bu işim benim dinim, geçimim, sonum, şimdim ve geleceğim hakkında şerli ise bunu benden, beni de bundan çevir, hayır nerede ise bana onu nasip eyle, sonra beni onunla hoşnud eyle."

[TOP]

17.2.7 HACET DUASI

Previous topicNext topic
HACET DUASI

HACET DUASI

(Allâhümme yâ mütefettih'el-ebvâb yâ müseb- bib'el-esbâb, yâ mukallib'el-kulûbi ve'1-ebsâr, yâ delîl'el-mütehayyirîn, ya gıyâs'el-müsteğîsîn, tevekkeltü aleyke yâ Rabbi ve fevveztü emrî ileyke yâ Rabbi, velâ havle ve lâ kuv- vete illâ billâh'il-aliyy'il-Azîm, ve sallallâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecma'în'et-tayyibîn).

Manası: "Ey kapılan açan, sebepleri yaradan, kalbleri ve gözleri çeviren, şaşkınlara yol gösteren, dara düşenlerin imdadına yetişen Allahım! Sana güvendim ya Rabbim! İşimi sana havale ettim ya Rabbim. Güç ve kuvvet ancak yüce Allah sayesindedir. Allah, tertemiz olan efendimiz Muhammed (S.A.S.)'e ehl-i beytine ve ashabına rahmet etsin." demekdir.

[TOP]

17.2.8 GAM VE KEDERDEN KURTULMAK İÇİN

Previous topicNext topic
GAM VE KEDERDEN KURTULMAK İÇİN

GAM VE KEDERDEN KURTULMAK İÇİN
Allahümme salli ala seyyidina muhammedinin nebiyyil ümmiyyit tahiriz zekiyyi salaten tehullü bihel ukadü ve tefükkü bihel kürab* 
Manası: Allah'ım! Efendimiz, ümmi, temiz, tertemiz Peygamber Muhammed'e salat eyle ki, Sen bu sebeple düğümleri çözer, üzüntüleri dağıtırsın


__________________________________

Gam Keder Ve Hastalıklara Karşı Okunacak Dua

" Allâhü Rabbî, lâ serikeleh ."

MANASI:
Benim Rabbim (sahibim) Allah'tir. Onun seriki yoktur.

[TOP]

17.2.9 BELALARDAN KORUNMAK İÇİN

Previous topicNext topic
BELALARDAN KORUNMAK İÇİN
BELALARDAN KORUNMAK İÇİN
Allahümme salli ve sellim ala seyyidina ve mevlana muhammedin salaten tehullü biha ukdeti ve tüferricü biha kürbeti ve tünkızüni biha min vahleti ve tükıylü biha asrati ve takdıy biha haceti*  
Manası: Allah'ım! Efendimiz, Önderimiz Muhammed (s.a.v)'e salat ve selam eyle ki, Sen müşkillerimi bu salat yüzünden çözer, sıkıntılarımı bu yüzden açar, düştüğüm bataklıktan beni bu sebeple kurtarır, yanılıp sürçtüğümde beni bu yüzden bağışlar ve ihtiyaçlarımı bu salat sebebiyle giderirsin.

[TOP]

17.2.10 EBU KARSAFE (RA)' DAN RİVAYETLE:

Previous topicNext topic
EBU KARSAFE (RA)' DAN RİVAYETLE:

ŞEVÂHİDİN NÜBÜVVE KİTABINDA, EBU KARSAFE (RA)' DAN RİVAYETLE:

Peygamber Efendimiz (sas) buyurdular ki; "Her kim yatağına yatmadan önce Tebâreke Sûresini okuyup, daha sonra dört defa bu salavatı söylerse, Hak Teâlâ (cc) iki melek gönderip bana ismi ile birlikte arz ederler Ben de ona selam ve rahmet dilerim"

Allâhümme Rabbel hilli velharâm,  Ve Rabbel beledil harâm,  Ve Rabbel meş'aril harâm,  Bikülli âyetin enzeltehâ fî şehr-i Ramazan,  Belliğ rûha seyyidinâ Muhammedin, Minnî tahiyyeten ve selâmen

[TOP]

17.2.11 İBNİ MESUD (RA)' DEN RİVAYETLE

Previous topicNext topic
İBNİ MESUD (RA)' DEN RİVAYETLE

RAVZATÜL ULEMÂ KİTABINDAN, İBNİ MESUD (RA)' DEN RİVAYETLE BUYURDULAR Kİ;

"Siz salavat vermek istediğiniz zaman güzelce edin Zirâ getirdiğiniz salavatı Efendimiz (sas) Hazretlerine arzederler Şu şekilde ederseniz Efendimiz (sas) de size selam verir ve Hak Teâlâ' dan o kimsenin bağışlanmasını ister

Allâhümmec'al salavâtike ve berekâtike ve rahmetike ve re'fetike ve mehabbetike alâ seyyidil mürselîne ve imâmil müttekîn ve kâidil ğurril muhaccelîn ve hâteminnebiyyin seyyidinâ Muhammedin abdike ve resûlike ve nebiyyike imâmilhayri ve kâidilhayri ve resûlirrahmeti Allâhümmebashü makâmen Mahmûdan yağbituhû bihil evvelûne vel âhirûne Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamîdün mecîd

[TOP]

17.2.12 SULTÂN-ÜL MÜFESSİRÎN BURHÂNÜL MÜZEKKİRÎN EMİRİDDÂHİRÜL RAVİZİ HAZRETLERİ

Previous topicNext topic
SULTÂN-ÜL MÜFESSİRÎN BURHÂNÜL MÜZEKKİRÎN EMİRİDDÂHİRÜL RAVİZİ HAZRETLERİ

SULTÂN-ÜL MÜFESSİRÎN BURHÂNÜL MÜZEKKİRÎN EMİRİDDÂHİRÜL RAVİZİ HAZRETLERİ BUYURMUŞLARDIR Kİ;

Hazreti Şeyh Sa'd (ksa) bir gece yine murâkebede iken Seyyid-i Âlem Sallalâhü Aleyhi Vesellem Efendimiz, kendilerine bu 6 salavâtı tâlim buyurmuşlardır Bu salavât bilhassa kederleri giderir, ferahlık verir Ümerâ yanına giderken okumakta çok faydalıdır

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten lâhikaten binûrihi,  Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten makrûneten bizikrihi ve mezkûrihi,  Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten câmiaten beyne ferahihi ve sürûrihi,  Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten muhîtaten bitûrihi ve sûrihi,  Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten münevvereten likulûbi eshâbi sudûrihi,  Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten şârihaten limenkûrihi fî mestûrihi,  Ve Salli Alâ cemîi ihvânihî minel enbiyâi ve evliyâi biadedi ubûrihi ve mürûrihi beynel mâi ve tuhûrihi vennûri ve zuhûrihi ve elhik ve umûrihi, yâ ERHAMERRÂHİMÎN

[TOP]

17.2.13 DERTLERE DEVA SALAVAT-I TEFRİCİYYE

Previous topicNext topic
DERTLERE DEVA SALAVAT-I TEFRİCİYYE

SALAVAT-I TEFRİCİYYE

Günde en az 41 kere okunulduğunda hastalara şifa verir .Efendimiz Muhammed Aleyhisselam bir hadisinde:  "Kim altından kalkamayacağı güç bir işle karşı karşıya gelirse, üzerime çok çok salavatı şerife getirsin.Çünkü Allahü Teala, üzerime getirilen salavat-ı şerife, sebebi ile onun sıkıntılarını,kederlerini giderir,rızkını çoğaltır,Allah'ın yardımı ile muradına nail olur." buyurmuşlardır.

[TOP]

17.2.14 ŞİFA DUALARI

Previous topicNext topic
ŞİFA DUALARI

HİZB-İ MUHAMMED(S.A.V) 

Aşağıda gelen hizbi Hazreti Peygamber(s.a.v.) büyük hadiselerin ve savaşların olduğu zamanlarda okurdu. Zamanımızın hadiselerinin arasında maddi ve manevi yönden sıkıntıda kalan kimseler bu hizbe devam ettiklerinde ferahlıyacaklar ve yaşantılarında genişlik hissedeceklerdir.(M.Ahzab,315)

Bismillahirrahmanirrahiym* Allahümme ya alimes sirri ven necva* Ve ya kaşifed durri vel belva* İc'al li emri feracen ve mahraca* Bi rahmetike ya erhamer rahımiyn* İyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn* Allahümme lekel hamdü ve ileykel müstean* E la ilellahi tesıyrul ümur* Fe se yekfiykehümüllahü ve hüves semiul aliym* Ve sallellahü ala hayri halkıhi muhammedin ve alihi ve sahbihit tayyibinen tahirine ve selleme tesliyma* Allahümme sarrif anni emsalehu ya settaral uyub* Allahümme inneke daimün la ilahe illa ente bi rahmetike ya erhamer rahımiyn* Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil aziym* Elif elif lam mim zalikel kitabü la raybe fiyh*  Be beraetün minellahi ve rasulihi illellezine ahedtüm minel müşrikin* Te tebbet yeda ebi lehebin ve tebbe ma ağna anhü malüh* Se sümme evrasnel kitabellezinastafeyna min ibadina* Cim cennatü adnin yedhuluneha yühallevne fiyha* Ha ha mim ayn sin kaf* Ha hatemellahü ala kulubihim ve ala sem'ıhim ve ala ebsarihim ğışaveh* Dal demmerallahü aleyhim ve lil kafirine emsalüha* Zel zerni ve men haleftü veıyda* Ra rubema yeveddüllezine keferu lev kanu müslimin* Ze züyyine linnasi hubbüş şehevat* Sin selamün ala nuhın fil alemin* Şın şehidellah* Sad sad sad vel kurani ziz zikr* Dad darabellahü meselen lillezine keferu vemraete nuhın vemraete lut* Tı taha ma enzelna aleykel kurane li teşka* Zı zaheral fesadü fil berri vel bahr* Ayn amme yetesaelun* Ğayn ğafiriz zenbi ve kabilit tevbi şedidil ıkab* Fe fe la ve rabbike la yü'minun* Kaf kaf vel kur'anil mecid* Kef kella sevfe ta'lemune sümme kella sevfe ta'lemun* Lam lev enzelna hazel kur'ane ala cebelin le raeytehü haşia* Mim muhammedün rasulüllah* Nun nun vel kalemi ve ma yesturun* Ve lillahil esmaül husna* He hüvallahüllezi* Lamelif la ilahe illa hüve küllü şey'in halikün illa vecheh* Ye ya'lemü ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm ve ilellahi türceul ümur* Ya allahü ya rahmanü ya rahıymü*Ya allahü la ilahe illellahü vahdehu la şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir* El hamdü lillahillezi la ilahe illa hüvel hayyül kayyumü ve netubü ileyhi nes'elühüt tevbete vel mağfirete vel ınayete vel hamdülillahi ve sübhanellahi vallahü ekberu ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil aziym* Bi fadlike ve keramike ve lutfike ve rahmetike ya erhamer rahımiyn* Ve sallellahü ala seyyidina ve nebiyyina muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmeıyn*

[TOP]

17.2.15 HIZIR ALEYHİSSELAM’IN OKUDUĞU VİRDSIRLARI:

Previous topicNext topic
HIZIR ALEYHİSSELAM’IN OKUDUĞU VİRDSIRLARI:

HİZB-İ MUHAMMED(S.A.V) 

Aşağıda gelen hizbi Hazreti Peygamber(s.a.v.) büyük hadiselerin ve savaşların olduğu zamanlarda okurdu. Zamanımızın hadiselerinin arasında maddi ve manevi yönden sıkıntıda kalan kimseler bu hizbe devam ettiklerinde ferahlıyacaklar ve yaşantılarında genişlik hissedeceklerdir.(M.Ahzab,315)

Bismillahirrahmanirrahiym* Allahümme ya alimes sirri ven necva* Ve ya kaşifed durri vel belva* İc'al li emri feracen ve mahraca* Bi rahmetike ya erhamer rahımiyn* İyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn* Allahümme lekel hamdü ve ileykel müstean* E la ilellahi tesıyrul ümur* Fe se yekfiykehümüllahü ve hüves semiul aliym* Ve sallellahü ala hayri halkıhi muhammedin ve alihi ve sahbihit tayyibinen tahirine ve selleme tesliyma* Allahümme sarrif anni emsalehu ya settaral uyub* Allahümme inneke daimün la ilahe illa ente bi rahmetike ya erhamer rahımiyn* Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil aziym* Elif elif lam mim zalikel kitabü la raybe fiyh*  Be beraetün minellahi ve rasulihi illellezine ahedtüm minel müşrikin* Te tebbet yeda ebi lehebin ve tebbe ma ağna anhü malüh* Se sümme evrasnel kitabellezinastafeyna min ibadina* Cim cennatü adnin yedhuluneha yühallevne fiyha* Ha ha mim ayn sin kaf* Ha hatemellahü ala kulubihim ve ala sem'ıhim ve ala ebsarihim ğışaveh* Dal demmerallahü aleyhim ve lil kafirine emsalüha* Zel zerni ve men haleftü veıyda* Ra rubema yeveddüllezine keferu lev kanu müslimin* Ze züyyine linnasi hubbüş şehevat* Sin selamün ala nuhın fil alemin* Şın şehidellah* Sad sad sad vel kurani ziz zikr* Dad darabellahü meselen lillezine keferu vemraete nuhın vemraete lut* Tı taha ma enzelna aleykel kurane li teşka* Zı zaheral fesadü fil berri vel bahr* Ayn amme yetesaelun* Ğayn ğafiriz zenbi ve kabilit tevbi şedidil ıkab* Fe fe la ve rabbike la yü'minun* Kaf kaf vel kur'anil mecid* Kef kella sevfe ta'lemune sümme kella sevfe ta'lemun* Lam lev enzelna hazel kur'ane ala cebelin le raeytehü haşia* Mim muhammedün rasulüllah* Nun nun vel kalemi ve ma yesturun* Ve lillahil esmaül husna* He hüvallahüllezi* Lamelif la ilahe illa hüve küllü şey'in halikün illa vecheh* Ye ya'lemü ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm ve ilellahi türceul ümur* Ya allahü ya rahmanü ya rahıymü*Ya allahü la ilahe illellahü vahdehu la şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir* El hamdü lillahillezi la ilahe illa hüvel hayyül kayyumü ve netubü ileyhi nes'elühüt tevbete vel mağfirete vel ınayete vel hamdülillahi ve sübhanellahi vallahü ekberu ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil aziym* Bi fadlike ve keramike ve lutfike ve rahmetike ya erhamer rahımiyn* Ve sallellahü ala seyyidina ve nebiyyina muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmeıyn*

[TOP]

17.2.16 MADDİ MANEVİ SIKINTILARIN GİDERİLMESİ İÇİN

Previous topicNext topic
MADDİ MANEVİ SIKINTILARIN GİDERİLMESİ İÇİN

GÖNENLİ MEHMED EFENDİ HAZRETLERİ'NİN TALEBELERİNE TAVSİYE BUYURDUĞU  
Fazileti: Bu salavat-ı şerife aynı zamanda zamanın büyük velisi ve kutbu olan Ahmed Bedevi Hazretleri tertiplemiştir.En büyük salavatlardan olduğu hususunda alimlerin ittifakı vardır.Çok yüce esrarı ihtiva eden bu salavatı sabah ve akşamları üçer defa okumak, Efendimiz Aleyhisselam'ın ruhaniyyetini celbe cesile olur.Ayrıca maddi ve manevi sıkıntıların giderilmesini sağlar.


Bismilahirrahmanirrahiym*Allahümme salli ala seyyidina ve mevlana muhammedin şeceratil aslin nuraniyyeti ve lem'atil kabdatir rahmaniyyeti ve efdalil halikatil insaniyyeti ve eşrafis suveril cismaniyyeti ve menbeıl esraril ilahiyyeti ve hazainil ulumil ıstıfaiyyeti sahıbil kabdatil asliyyeti ver rutbetil aliyyeti vel behcetis seniyyeti meninderacetin nebiyyune tahte livaihi fehüm minhü ve ileyhi ve salli ve sellim aleyhi ve ala alihi ve sahbihi adede ma halakte ve rezakte ve emette ve ahyeyte ila yevmin teb'asü men efneyte ve salli ve sellim aleyhi ve aleyhim teslimen kesiran kesira*

[TOP]

17.2.17 ÜZÜNTÜLÜ İKEN DUA

Previous topicNext topic
ÜZÜNTÜLÜ İKEN DUA

Üzüntülü İken Duâ

İbn-i Abbas -radıyallahu anhüma- der ki: Resûl-lah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri üzüntülü ve sıkıntılı halinde şöyle duâ ederlerdi:

"El- Azîm, el-Halîm Allah'dan başka bir ilâh yok! Arş-ı Azîm'in sahibi Allah'dan başka ilâh yok! Bütün semâların ve arzın ve çok şerefli Arş'ın sahibi Allah'dan başka ilâh  yok!" (19)

Yâ Rabb! Bütün âlemlerin ve Arş'ın sahibi ve yegâne hükümrânı Sensin! Başımıza gelen şu sıkıntı ve belâyı izâleye ancak sen kadirsin. Bu sebeble senden istiyoruz.  Kâffe-i mahlûkat; yani bütün yaradılmışlar senin kudret elindedir. Bilcümle mahlûkâtın şerrinden bizi muhafaza ile himaye eyle demektir.

Bir de Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz, belânın ağır basmasından, yani insana ölümü hayata tercîh ettirecek şekilde gelmesinden, dünyevî ve  uhrevî şekâveti mucîb bulunan ve helâke sebeb olan ahvâlden, ve kötü âkıbet, sû-i hatimeye dûçar olmaktan, düşmanlarını sevindirecek bir belâya duçar olup onları  kendisine üzüntü verecek şekilde konuşdurmaktan da Allah'a sığınırdı.

Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır: "Sizden birinize bir düşünce yahud üzüntü geldiği zaman yedi defa:

"Allah! Rabbim Allah'dır! O'na hiç bir şeyi şerîk koşmam ben!" desin. (20)

"Kul: "Ey yedi göklerin ve büyük Arş'ın Rabbi olan Rabbim! Beni her üzüntü verici şeyden, dilediğin şekilde ve dilediğin yerden kurtar" derse Allah Teâlâ onun  üzüntüsünü giderir. " (21)

Her sabah ve her akşam yedi defa:

diyen kimsenin dünyâ ve âhirete âid ne üzüntüsü varsa Allah giderir, bunda ister sâdık ister kâzib olsun. " (22)

"Üzüntüye mübtelâ olan kimsenin edeceği duâ şudur:

"Rahmetini umuyorum ey Rabbim! Beni göz açıp yu-muncaya kadar da olsa kendime bırakma (nefsime bırakma). Benim her hâlimi düzelt. Senden başka ilâh yoktur. "  (23)

"Kendisine bir üzüntü ,bir keder, bir hastalık ve zorluk isabet eden kimse:

derse bütün bunlardan kurtarılır." (24)

 (19) Buhârî, Deavat, 27; Müslim, Zikr, 83.
(20) Ebû Dâvud; Edeb, 36; İbn Mâce, Duâ, 17.
(21) krş. el-Ezkâr, lllvd.; Tuhfetüz-zakirîn, 193-202.
(22) el-Camiu's-Sağîr. (23) Tuhfetü'z-zâkirîn, 195 (İbn Hıbbân'dan)
(24) Râmüzû'l-ehâdis, 404 (Taberânî'den)

[TOP]

17.2.18 SIKINTILI ANLARDA OKUNACAK

Previous topicNext topic
SIKINTILI ANLARDA OKUNACAK

Sıkıntılı Anlarda Okunacak Dua

İnsan, maruz kaldığı sıkıntılı takdirlere nefsinin isyan etmeyip itaat etmesi için duâ etmeli, hakkında hayırlısını dilemelidir. Peygamberimiz (sav) böyle sıkıntı içinde kalan kimseye duâ tavsiye buyurmuştur. Onu okumalı, Allah'a teslim olmalıyız. Duâ şöyledir:


"Bismillâhi alâ nefsi ve mâlî ve dînî. Allahümme raddınî bi-kadâike ve bârik lî fîmâ kuddire lî, hattâ lâ uhibbe ta'cîle mâ ahhartehu ve te'hîra mâ acceltehu."

"Allah'ım, senin ismine, malımı, dinimi ve nefsimi emanet ediyorum. Allah'ım, hükmüne beni razı kıl, kaderimde olanı bana mübarek kıl ki, te'hir ettiğinin acelesini, acele ettiğinin de te'hirini istemeyeyim. Nefsimin isyanını önle, teslimini sağla."

[TOP]

17.2.19 HASTAYA OKUNACAK DUÂ

Previous topicNext topic
HASTAYA OKUNACAK DUÂ

HASTAYA OKUNACAK DUÂ

(Üç kere okuna)

(Allâhümme salli âlâ Seyyidinâ Muhammedin tıb-bi'1-kulûbü ve devâihâ, ve âfiyet'eli'bdâni ve şifâihâ ve nûri'l-ebsâri ve zıyâihâ).

Manası: "Allahım! Kalblerin tıbbi ve şifası olan, bedenlerin afiyeti ve şifası olan, gözlerin nur ve ziyası olan efendimiz Muhammed (S.A.S.)'e rahmet et." demekdir

______________________________________

Hastalıkta Okunacak Dua

"Celle Celaluhu" arkasindan mutlaka su sifa ayetleri okunmalidir:Bismillahirrahmanirrahim"Ve yesfi suduura kavmin mu'minin""Ve sifaun lima fissudur""Fihisifaun linnas""Ve nunezzilu minel kurani ma huve sifaun rahmetun""Veiza maridtu fehuve yesfin""Qul huve lillezine amenu huden ve sifa''

[TOP]

17.2.20 BÖBREK RAHATSIZLIĞI İÇİN

Previous topicNext topic
BÖBREK RAHATSIZLIĞI İÇİN

 BÖBREK RAHATSIZLIĞI İÇİN

Sevgili kardeşlerim, yukarıda ismi ile maruf bulunan rahatsızlığı tedavi edebilmek için önce bilerek veya bil-meyerek işlemiş olduğun günahlarına tevbe et. Sonra bu duayı okumalısın.

Önce Fatihayı şerifi oku, sonra da bu dayı oku.

"Allahûmme ezhebe anni sui mâecidi." Bu ayeti celileyi okurken elini ağrıyan yerin üzerine koy, oku. Eğer bu seyansta geçmez ise yine önce Fatihayı şerifi oku, sonrada bu duayı okumalısın.

"Eûzu billahi ve kudrefihi min şerri mâ ecidü ve uhaziru." Bu okumaların başlangıcında elini, ağrıyan Sevgili kardeşlerim, yukarıda ismi ile maruf bulunan rahatsızlığı tedavi edebilmek için önce bilerek veya bilmeyerek işlemiş olduğun günahlarına tevbe et. Sonra bu duayı okumalısın.
Önce Fatihayı şerifi oku, sonra da bu dayı oku.

"Allahûmme ezhebe anni sui mâecidi." Bu ayeti celileyi okurken elini ağrıyan yerin üzerine koy, oku. Eğer bu seyansta geçmez ise yine önce Fatihayı şerifi oku, sonrada bu duayı okumalısın.

"Eûzu billahi ve kudrefihi min şerri mâ ecidü ve uhaziru." Bu okumaların başlangıcında elini, ağrıyan
yere koy, sonra okumaya başla, bu ikinci seyansta bitince sende bulunan rahatsızlık geçmedi ise böbrekle bir sıtıntın yok.

Kaynak : Şifalı Dualar http://www.sifamarket.com/sifali-dualarb.php#bobrek#ixzz1aUnpYBIg

[TOP]

17.2.21 CÜZZAM FELÇ VE MANEVİ KÖRLÜĞE KARŞI OKUNACAK DUA

Previous topicNext topic
CÜZZAM FELÇ VE MANEVİ KÖRLÜĞE KARŞI OKUNACAK DUA

  CÜZZAM FELÇ VE MANEVİ KÖRLÜĞE KARŞI OKUNACAK DUA


Sübhânellâhi ve bi hamdihî.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
"Sabah namazını kılınca (bu teşbihi) üç defa okursan felç, cüzzam ve manevi körlükten uzak olduğun halde afiyet içinde yaşarsın."

Kaynak : Şifalı Dualar http://www.sifamarket.com/sifali-dualarc.php#cuzzam#ixzz1aUoDqhNG

[TOP]

17.2.22 NAZAR DUASI

Previous topicNext topic
NAZAR DUASI

NAZAR DUASI


Bismillahirrahmânirrahîm

Ve in yekadülleziyne keferu le yüzlikuneke bi ebsarihim lemma semiuz zira ve yekulune innehü le mecnun Ve mahüve illa zikrun lil alemiyn.
__________________________________________________________


1-

Resûl-i Ekrem Efendimiz, torunları Hasan ve Hüseyin (r.a.)'e, nazar değmesin diye duâ okurlarmış. Bu duâ:

"Euzu bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min kulli şeytanin ve hammetin ve min külli aynin lammeh."

"Her türlü şeytandan, zararlı şeylerden ve kem gözlerden bütün kelimeleri yüzü hürmetine Allah'a sığınırım."

2-

Peygamber efendimiz nazar için ( Allahümme barik fihi ve la tedarruhü ) okurdu. (İbni Sünni)

"Allâh'im, bunu mübârek eyle. Ona zarar dokunmasina izin verme."

3-

Büyük velîlerden Hasan Basrî Hazretleri göz değmesine karşı (Kalem Sûresinin 51-52. ayetleri olan) şu âyetleri okurdu:

"Ve in yekadullezîne keferû leyuzlikûneke biebsarihim lemmâ semiu'z-zikre ve yekulûne innehu le mecnûnun ve ma huve illâ zikrun lil âlemîn."

"Gerçekten o küfredenler Kur'an-ı işittikleri zaman az kaldı seni gözleriyle yıkacaklardı. "O, mutlaka bir mecnundur" diyorlar. Oysa Kur'an bütün alemler için büyük bir uyarıcıdır.." (Kalem Sûresi, 51-52)

4-

Nazar değen kimse şifa için:

  Fatiha Suresi,
  Ayetü'l-Kürsî,
  Felâk Suresi,
  Nâs Suresi, okumalıdır.

5-

Bismillâhirrahmânirrahîm bismillâhi azîm-iş- şâni şedîd-il birri mâ şâallahü kâne habese hâbisün min hacerin yâbisin ve şihâbin kâbisin. Allahümme innî radedtü ayn-el âini aleyhi ve alâ men ehabb-en-nâsi ileyhi ve fî keyedihî ve kilyetihî lahmün rakîkun ve azmün dakîkun fîmâ lehû yelîku ferci-il basara hel terâ min fütûrin sümmerci-il basara kerrateyni yenkalib ileyk-el basaru hâsian ve hüve hasîr ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne lâ havle velâ kuvvete illâ billâh-il aliyy-il azîmi Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî. Sadaka rasûlullahi sallallahü teâlâ aleyhi ve selleme.

6-

Sabah-akşam, Besmele ile 3 defa "Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi vela fissemai ve hüvessemiulalim"  okuyan, büyü, nazar ve zulümden korunur."
7-

Fatiha, Âyet-el kürsi ve ( Kâfirun, İhlas, Felak, Nas sureleri ) 7şer defa okunup üflenirse, büyü, nazar ve her dert için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritilerek içmek de olur. Bir hadisi şerifte de, (Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez) buyuruldu.      

____________________________________________________________
Nazar duâsı

 

Nazar haktır. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.

Peygamberimiz, nazar ile ilgil olarak,"Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar" "Hoşa giden bir şeyi görünce, "Maşaallah la kuvvete illa billah" denirse o şeye nazar değemez." buyurdu.

Sabah-akşam, 3 defa "Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi vela fissemai ve hüvessemiulalim" (16) okuyan, büyü, nazar ve zulümmden korunur."

Göz değene, Peygamber efendimizin bildirdiği şu tavizi okumalıdır:

"Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanın ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin." (25)

Nazar değen kimseye şifa için Ayet-el-kürsi, Fatiha, Muavvizeteyn (Felak ve nas) (57) ve Kalem suresinin son iki ayetini (ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne) (62) okumanın muhakkak iyi geldiği bildirimiştir. Ayat-ı hırzı (76)okumak ve üzerinde taşımak da çok faidelidir.

Herkes, bilhassa nazarı değen kimse, beğendiği birşeyi görünce "Maşaallah" demeli, ondan sonra, ne söyliyecekse, o şeyi söylemelidir. Önce Maşaallah deyince, nazar değmez.

Büyüklerimizin bildirdiği Nazar Duâsı şöyle:

Bismillâhirrahmânirrahîm bismillâhi azîm-iş- şâni şedîd-il birri mâ şâallahü kâne habese hâbisün min hacerin yâbisin ve şihâbin kâbisin. Allahümme innî radedtü ayn-el âini aleyhi ve alâ men ehabb-en-nâsi ileyhi ve fî keyedihî ve kilyetihî lahmün rakîkun ve azmün dakîkun fîmâ lehû yelîku ferci-il basara hel terâ min fütûrin sümmerci-il basara kerrateyni yenkalib ileyk-el basaru hâsian ve hüve hasîr ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne lâ havle velâ kuvvete illâ billâh-il aliyy-il azîmi Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî. Sadaka rasûlullahi sallallahü teâlâ aleyhi ve selleme. (67)

[TOP]

17.2.23 BAŞ AĞRISI İÇİN DUA

Previous topicNext topic
BAŞ AĞRISI İÇİN DUA

BAŞ AĞRISI İÇİN DUA


Bismillahirrahmânirrahîm

Elif lam mim, Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayum, nezzele aleykel kitabe bil hakkı musadikan lima beyne yediyhi ve enzelet terate vel incile min kablü hüden lin nasi ve enzelel furkane innellezine keferu bi ayatillahi lehüm azabün şedidün vallahü azizün züntikam Uhruc minha mez'umen medruhan le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhüm ecmeiyn.

[TOP]

17.2.24 BİR SENE BOYUNCA HASTE OLMAMAK İÇİN

Previous topicNext topic
BİR SENE BOYUNCA HASTE OLMAMAK İÇİN

Bir Sene Boyunca Haste Olmamak İçin

Aşure günü bir miktar gül suyuna her birinin başında besmele çekilerek ve suya bakılarak yedi Fatiha okunup sonra o gül suyu başa ve yüze sürülürse o kişi bir dahaki seneye kadar illet ve dert görmez.

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Aralık 2010

[TOP]

17.2.25 ŞİFA DUALARI

Previous topicNext topic
ŞİFA DUALARI

Bir Yeriniz Ağrıdığı Zaman

Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

Bir yerin ağrıdığı zaman elini, ağrının olduğu yere koy ve şunu tekrarla:

"Bismillahi e'uzu bi'izzetillahi ve kudratihi min şerri mâ ecidü min veca'i hâzâ"

Kaynak. Ansiklopedik Büyük Dua Kitabı, Rauf Pehlivan, 2003

[TOP]

17.2.26 ÇIBAN VE SİVİLCELER İÇİN

Previous topicNext topic
ÇIBAN VE SİVİLCELER İÇİN

Çıban ve Sivilceler İçin

Çıban Duası

"Allâhümme musağğıre´i-kebîri ve mükebbire´s-sağîri. Sağğir mâ bî"

"Ey büyüğü küçülten ve küçüğü büyülten Allah'ım! Bende olanı küçült"

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Temmuz 2011

[TOP]

17.2.27 HASTALIĞIN ALLAH'IN İZNİYLE SIHHATE DÖNÜŞMESİ

Previous topicNext topic
HASTALIĞIN ALLAH'IN İZNİYLE SIHHATE DÖNÜŞMESİ

Hastalığın Allah'ın İzniyle Sıhhate Dönüşmesi

Hz.Hızır aleyhisselamdan nakledildiğine göre bir kimse bir hastanın hatırını sormaya gittiğinde şifa niyetine:

112 kere "Allahümme ente'l-melikü'l-hakku'llezi lâ ilâhe illâ ente yâ Allah ve Selâmü ya Kâfi"

3 kere de "Yâ Şifae'l Kulûb" dese o hastanın hastalığı Allah'ın izniyle sıhhate dönüşür.

"Yâ Selâm" Her kim bu ismi 161 kere hasta üzerine okusa o hasta sihhat bulur.

Kaynak: Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı,  M. Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001

[TOP]

17.2.28 HASTANIN OKUMASI YA DA ONUN YANINDA OKUNMASI GEREKEN DUA

Previous topicNext topic
HASTANIN OKUMASI YA DA ONUN YANINDA OKUNMASI GEREKEN DUA

Rasulüllah (sav) ailesinden bazı fertleri okuyup sağ eliyle sıvazlayarak Allah-u Teala'ya şöyle dua ederdi:

 

"Ey Allah' Ey İnsanların Rabbbi! Bu hastalığı gider, şifa ver, şifa veren ancak Sensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Oyle bir şifa ver ki hiçbir hastalık bırakmasın."

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Ağustos 2011

[TOP]

17.2.29 HASTAYA ŞİFA NAMAZI

Previous topicNext topic
HASTAYA ŞİFA NAMAZI

Hastaya Şifa Namazı

Her kim iki rekat namaz kılıp her bir rekatında Fatiha'dan sonra üç kere İhlas Suresi okur da namazı bitince kıldığı yerde oturup kimseyle hiç bir şey konuşmadan bin kere:

 

"Ey acayip işleri essiz olan Allah! Ceza gününe kadar bana hayırla rahmet et" tesbihiyle zikirde bulunursa Allah-u Subhanehu ve Tela ona yepyeni bir hayat bahşeder.

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Ocak 2011

[TOP]

17.2.30 NAZAR BÜYÜ VE ZEHİRLİ HAŞERATA KARŞI

Previous topicNext topic
NAZAR BÜYÜ VE ZEHİRLİ HAŞERATA KARŞI

Nazar Büyü ve Zehirli Haşerata Karşı

Rasulüllah (sav) Hasan ve Hüseyin'e
haşerat duası

"Ü'îzükümâ bikelimâtillâhi'ttâmmeti min külli şeytanin ve himmetin ve min külli aynin lametiné"

"Sizi her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah'ın tastamam olan kelimelerine sığındırırım"

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Temmuz 2011

[TOP]

17.2.31 SIKINTI DURUMUNDA

Previous topicNext topic
SIKINTI DURUMUNDA

Sıkıntı Durumunda
Sıkıntı anında:

"O en yüce ve çok sabırlı olan Allah dan başka hiçbir ilah yoktur. O büyük Arş'ın Rabbi olan Allah dan başka hiçbir ilah yoktur. Göklerin Rabbi, yerlerin Rabbi ve kıymetli Arş'ın Rabbi olan Allah dan başka hiçbir  ilah yoktur.

Bir şey sıkıntı verdiğinde:

"Ey Heyy ve Kayyum! Sadece Senin rahmetinden yardım talep ediyorum."

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Şubat 2011

[TOP]

17.2.32 TEHLİKEYE MARUZ KALANIN OKUYACAĞI DUA

Previous topicNext topic
TEHLİKEYE MARUZ KALANIN OKUYACAĞI DUA

Tehlikeye Maruz Kalanın Okuyacağı Dua

Rasulullah (sav) buyurdu:

 

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. o çok yüce ve pek büyük olan Allah'ın yardımı olmadan hiçbir güç ve kuvvet yoktur."

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Nisan 2011

[TOP]

17.2.33 UYUYAMAYAN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA

Previous topicNext topic
UYUYAMAYAN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA

Uyuyamayan Kimsenin Okuyacağı Dua

"Allahumme ğarati'n-nücûmü ve hedeetil uyûnu, ve ente Hayyün Kayyûmün lâ-te'hüzüke sinetün ve lâ nevmün, yâ Hayyü yâ Kayyûmü ehdi leyli ve enim ayni."

(Allah'ım, yıldızlar söndü, gözler kapandı. Sen ise hayat sahibi, daima duran ve tutansın. Seni ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Ey Hay olan Allah'ım, Kayyûm olan Allah'ım, gecemi rahat kıl gözlerimi kapatıver.)

Kaynak: Mecmûatul- Ahzab, Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi

[TOP]

17.2.34 ZOR BİR İŞLE KARŞILAŞINCA OKUNACAK DUA

Previous topicNext topic
ZOR BİR İŞLE KARŞILAŞINCA OKUNACAK DUA

Zor Bir işle Karşılaşınca Okunacak Dua


"Ey Allah! Senin kolay kıldığından başka  bir kolay yoktur. Sen dilediğin zaman, zor olanı kolay ve yumuşak yaparsın."

Kaynak: Kasr-ı Arifan Dergisi, Mayıs 2011

[TOP]

17.2.35 HIZIR İLYAS DUASI

Previous topicNext topic
HIZIR İLYAS DUASI

HIZIR İLYAS DUASI

Allah dedim kale yaptım
La ilahe illallah dedim kilit vurdum
Muhammeder rasulullah dedim mühür bastım
Ya Latif Ya Vedud la ilahe illallah Ya Hayrel Halas
İmdadıma yetiş HIZIR İLYAS

Bu duayı,her hangi bir işe başlarken,bir şeye niyet ederken,bir eylemi gerçekleştirirken ve dua okumaya başlamadan niyetinizin peşinden okumak çok makbul,tek başınada tesbih gibi okunabilir
__________________

[TOP]

17.2.36 BÜYÜ TUTMAMAS

Previous topicNext topic
BÜYÜ TUTMAMAS

BÜYÜ TUTMAMASI ,
YAPILAN BÜYÜNÜN BOZULMASI

Bu duaları su tuz sirkeye ayrı ayrı önünüze koyun,hepsine bir üfleyin
yemeklerinize ilave edin,sirkeyle evinizi silip,banyoda gusul abdestinden sonra suyla karıştırıp başınızdan dökün

17 DUHA SURESİ
17 AYETEL KÜRSÜ
1 YASİN
17 FELAK
17 NAS


___________________________________

Büyüden kurtulmak için, diğer hastalıklarda olduğu gibi sebeplere yapışmak lâzımdır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1- Bir miktar suya Âyet-el kürsî, ihlâs ve Mu'avezeteyn [Nas ve Felâk] sûrelerini okumalıdır. Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusledilmelidir.

2- Sedir ağacının yeşil yaprağından yedi adedi iki taş arasında ezilip su ile karıştırılır. Üzerine Âyet-el kürsî, İhlâs ve Kul-e'ûzüler okunur. Üç yudum içip geri kalanla gusledilir.

3- Üç kere Salavât-ı şerîfe okumalı, sonra yedi Fâtiha, yedi Âyet-el kürsî, yedi Kâfirûn sûresi, yedi İhlâs-ı şerîf, yedi Felâk ve yedi Nâs sûrelerini okuyup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflemelidir. Bunları tekrar okuyup hastanın odasına, yatağına, evin her yerine, bahçesine üflemelidir. İnşâallahü teâlâ büyüden kurtulur.

4- Fâtiha, Âyet-el kürsî ve dört kul, [yâni Kâfirûn, İhlâs, Felâk ve Nâs sûreleri] yedişer kere okunup hastaya üflenirse, bütün âfetler, dertler için ve sihir, nazar için iyi gelir. Tuz üzerine okunup, suda eritilerek içmek şeklinde de olur.

5- Bir kimse sabah akşam, Bakara sûresinin başından dört âyet ve Âyet-el kürsî ile, Âyet-el kürsîden sonraki iki âyeti ve Bakara sûresinin sonundaki üç âyeti okursa, evine şeytan girmez. Mecnûnun [Delinin] hastanın üzerine okunursa, iyi olur.

Silsile-i Aliyye

6- Yirmi beş kere Estagfirullah denir. Sonuncusunda ve etûbü ileyh'e kadar okunur. Sonra on bir ihlâs ve yedi kere Fâtiha-i şerîfe ve otuz üç kere, Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ ali seyyidinâ Muhammed okuyup, sevâbı Peygamber efendimizin ve Eshâb-ı kirâmın ve Evliyânın rûhlarına ve sonra Silsile-i aliyye denilen büyük âlimlerin isimlerini söyleyip; bu büyüklerin rûhlarına hediyye edilir. Bunların hürmetine şifâ vermesi için Allahü teâlâya duâ edilir. Hergün sabah-akşam böyle duâ edilir.

7- Âyât-i hırz'ı okumalıdır! Âyât-i hırz, şu sûre ve âyetlerdir:

Fâtiha, Bakara 1,2,3,4,5 ve 163,164 ve 255,256,257 ve 285,286, Âl-i İmrân 18,19. âyetten sadece: "İnneddîne indellâh-il-islâm" kısmı, Âl-i İmrân 26,27, Âl-i İmrân 154, En'âm 17, A'râf 54,55,56, Tevbe 51, Tevbe 128,129, Yunûs 107, Hûd 56, İbrahim 12, İsrâ 43, İsrâ 110,111, Mü'minûn 116,117,118, Ankebût 60, Rûm 17,18, Fâtır 2, Yasin 83, Saffât 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11, Saffât 180,181,182, Feth 27,28,29, Rahmân 33,34,35,36, Hadîd 1,2,3,4,5, Haşr 21,22,23,24, Cin 1,2,3,4,5,6, Burûc 20,21,22, İhlâs, Felak ve Nâs sûresi.

Abdest alınıp, yedi istigfâr ve onbir salevât okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki def'a hasta üzerine okunmalı, işâretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifâ buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defa'sı sonunda, bir Fâtiha okuyarak sevâbı, Peygamber efendimizin ve Behâeddin Buhârî, Ahmed Rifâî ve İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin rûhuna hediye edilmelidir. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Murâdı hâsıl olur.

Te'sir etmesi için

Peygamber aleyhisselâmın üç türlü ilaç kullandığı bildirilmiştir. Kur'ân-ı kerîm veya duâ okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı. (Mevâhib)

Kur'ân-ı kerîmin ve duânın te'sir etmesi için ba'zı şartların gözetilmesi lâzımdır. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilâçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması lâzımdır. Okuyan kimsenin, i'tikâdının bozuk olmaması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habîs şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(Allah'ı unutarak, gafletle edilen duâ kabûl olmaz.) [Tirmizî]

Duâ, ba'zı ilâçlar gibidir. Allahü teâlâ dilerse te'sir eder. Ya'nî te'sirini Allahü teâlânın verdiğine inanmalıdır! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Dert-belâ gelince, Hz. Yûnus'un duâsını okusun! Allahü teâlâ onu muhakkak kurtarır. Duâ şudur: "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke, innî küntü minez-zâlimîn.") [Hâkim]

("Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" okumak, 99 derde devâdır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hâkim]

(Allah, istigfara devâm edeni, her sıkıntıdan, her dertten kurtarır, ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesâî]


_____________________________________________________

Büyülerden Korunmak İçin Okunacak Dua

Bir miktar suya Ayet-el kürsi, Ihlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak]
surelerini okumalidir! Büyü yapilan kimse bundan üç yudum içmeli,
kalan su ile gusledilmelidir!

[TOP]

17.2.37 CEBRAİL (A.S) PEYGAMBERİMİZE OKUDUĞU ŞİFA DUASI

Previous topicNext topic
CEBRAİL (A.S) PEYGAMBERİMİZE OKUDUĞU ŞİFA DUASI
CEBRAİL (A.S) PEYGAMBERİMİZE OKUDUĞU ŞİFA DUASI
OKUNUŞU:
Bismillâhi erkıyke, vallâhü yeşfiyke min külli dâin ye'tiyke min şerrin-neffâsâti fil'ukadi ve min şerri hasidin iza hasede.
MANASI:
Allah'ın ismiyle seni muhafaza ederim. Yüce Allah, sana gelen her türlü hastalıktan, düğümleri üfleyenlerin (büyücülerin) şerrinden (vereceği zarardan)
ve hasedcinin hased etmek istediği zaman ki, şerrinden seni korusun ve sana şifâ versin.

[TOP]

17.2.38 BELADAN KURTULMAK İÇİN OKUNACAK DUA

Previous topicNext topic
BELADAN KURTULMAK İÇİN OKUNACAK DUA

Beladan Kurtulmak İçin Okunacak Dua

Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil'
aliyyil'azîm. (24) Duâsi da, ruhi hastaliklar ve bütün hastaliklar
için okunur. Derdlerden kurtulmak için ve murâda kavusmak için besyüz
kerre okunur. Evvelinde ve âhirinde yüzer def'a salevât-i serîfe
okuyup duâ etmelidir. Ayrica su duâ da okunmalidir.
Yâ Allahü biketehassantü ve biabdike ve resûlike seyyidine Muhammedin
sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem estecertü.

[TOP]

17.2.39 ŞİFA BULMAK İÇİN OKUNACAK DUA

Previous topicNext topic
ŞİFA BULMAK İÇİN OKUNACAK DUA

Şifa Bulmak İçin Okunacak Dua

*Sifa niyetine hergün 131 kere "Ya selam" okunur.
*Hasta üstüne "Ya Hayy" esmasi 180 kere okunur.
*Hastalara 7 gün 7 defa "Ya Muhyi" okunur.
*Sifa için "Ya Selam"Hastaya 160 kere "Ya Selam" esmasi okunursa Allahin izniyle iyilesir.
*Sifa için "Ya Allah"Her hangi bir hastaligin sifasi için 200 kere "Ya Allah" zikredilir.

[TOP]

17.2.40 AĞRISI OLAN KİMSENİN OKUMASI GEREKEN DUA

Previous topicNext topic
AĞRISI OLAN KİMSENİN OKUMASI GEREKEN DUA

Ağrısı Olan Kimsenin Okuması Gereken Dua

" Eûzü bi'izzetillâhi ve kudretihi min serrimâ ecidü ve ühâziru ."

MA'NASI:
"Allâh'in ismiyle. Hissettigim (duydugum) ve korktugum bu hastaligin (agri ve sancilarin) serrinden (zarar ve tehlikesinden) Allâh'in izzet ve kudretine siginirim."

________________________

AĞRI VE SIZILAR İÇİN OKUNAN AYETİ KERİME VE DUALAR
*Rakamlarla ayrılan terkîblerden herhangi biri oku-nur
1 - Sağ el, ağrıyan yerin üzerine konup, üç kere 3
"Eûzü bi-izzetillâhi ve kudretillâhi min şerri mâ ecidü ve ühâzirü"
2 - Sağ el, ağrıyan yerin üzerine konup, aşağıdaki duâ 3, 7 veya 11 kere okunur
Eûzü bi-izzetillâhi ve kudretihî min şerri mâ ecidü ve ühâzirü min külli dâin ve sekamin"
3 - Sağ el, ağrıyan yerin üzerine konur, aşağıdaki duâ 7 kere okunur
"Bimillâhi, eûzü bi-izzetillâi ve kudretihî min şerri mâ ecidü"
4 - Ağrıyan yere sağ el konup, aşağıdaki duâ 7 kere
BismillAhirrrahmAnirrahîm "Eûzü bi-izzetillâhi va azamatihi alâ külli şey'ln min şerri mâ ecidü ve ühâziru es'elûllâhe'l-aziyme rabbe'l-Arşi'l-Azîm en yeşfîke"
5 - Aşağıdaki duâ 7 kere okunur
Bismillâhirrrahmânirrahîm "Allahümme inneke kadîmün ezellyyün Tüzile'l-ilele ve kâime ezeliyyün biezeliyyetihi ve lâ yezâlü ve hazâ kezâlike yâ kesire'l-hayri ve yâ dâime'l-ma'rûfi birahmetike yâ er-hamerrahîmîn"

[TOP]

17.2.41 HASTANIN İYİLEŞMESİ İÇİN DUA

Previous topicNext topic
HASTANIN İYİLEŞMESİ İÇİN DUA

Hastanın İyileşmesi İçin Dua

Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Osman bin Huneyf bildiriyor: İyi olması için duâ istiyen bir âmâya, abdest alıp, iki rekât namaz kılmasını, sonra "Allahümme innî es'elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin Nebiyyirrahme, yâ Muhammed innî eteveccehü bike ilâ Rabbî fî hâcetî-hâzihî, li taktıye-li, Allahümme şeffi'hü fiyye" (17) duâsını okumasını emretmiştir.

Eshâb-ı kirâm, bu duâyı hep okurdu. Bu duâda, dileğin kabûl edilmesi için, Muhammed aleyhisselâmı vesîle edilmektedir.

Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil' aliyyil'azîm. Duâsı da bütün hastalıklar için okunur. Derdlerden kurtulmak için ve murâda kavuşmak için beşyüz kerre okunur. Evvelinde ve âhirinde yüzer def'a salevât-ı şerîfe okuyup duâ etmelidir.

Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, "Bir hasta, 'lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn' i (15)  kırk def'a okursa, şehîd olarak vefât eder. Şifâ bulursa, bütün günahları afv olur."

Âişe vâlidemiz buyurdu ki, Resûlullahın bir yerinde ağrı olsa iki Kûl e'ûzü sûresini okuyup, mubârek avucuna üfler, elini ağrı olan yere sürerdi.

Bir gün iki gözü a'mâ bir kimse gelip, "yâ Resûlallah "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" Allahü teâlâya duâ et, gözlerim açılsın," dedi. Peygamberimiz, "Kusûrsuz bir abdest al! Sonra Yâ Rabbî! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselâmı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselâm! Seni vesîle ederek, Rabbime yalvarıyorum.Senin hâtırın için kabûl etmesini istiyorum.Yâ Rabbî! Bu yüce Peygamberi bana şefâatcı eyle! Onun hurmetine duâmı kabûl et!" duâsını okumasını söyledi. Adam, abdest alıp duâ etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duâyı Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksadlarına kavuşmuşlardır.

[TOP]

17.2.42 SEYYİDÜL ISTİĞFAR

Previous topicNext topic
SEYYİDÜL ISTİĞFAR

FAZİLETİ
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular. Buhari

LATİN HARFLERLE OKUNUŞU
  "Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"

TÜRKÇE MANASI
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."

[TOP]

17.3 KÜTÜBİ SİTTE DUA KELİMESİ GEÇEN HADİSİ ŞERİFLER

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
KÜTÜBİ SİTTE DUA KELİMESİ GEÇEN HADİSİ ŞERİFLER
Tablo1altformu
Kimlik alan
46 Ebu Bekre Nufey'u'bnu'l-Haris es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdu: "Zaman, döne döne Allah'ın arz ve semavatı yarattığı gündeki düzenini tekrar buldu. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aydır. Haram aylar da üç tanesi peş peşe gelir: "Zül-kade, Zü'l-hicce ve Muharrem. Bir de Cumadi ve Şaban ayları arasında yer alan Mudarlılar'ın Receb'i." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: "-Bu ay hangi aydır?" Biz: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dedik. Bir müddet sustu. Biz ayın ismini değiştirecek zannettik. Ancak şunu söylediler: "-Bu zi'l-hicce değil mi?" "-Evet!" karşılığını verdik. Devam etti: "-Peki burası neresidir?" Biz: "-Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verdik. Yine sustu ve biz bölgenin ismini değiştirecek vehmine kapıldık. "-Burası haram bölge değil mi?" dedi. "-Evet" dedik. "-İçinde bulunduğunuz gün nedir?" diye tekrar sordu, biz yine: "-Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dedik. Tekrar sustu ve biz yine günün ismini değiştirecek zannına düşmüştük ki: "-Kurban günü değil mi?" dedi. "-Evet" cevabımız üzerine sözüne devam etti: "-Bilin ki, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız birbirinize kesinlikle haramdır, tıpkı bu yerde, bu ayda şu gününüzün haram olması gibi. Rabbinize kavuştuğunuz zaman sizi yaptıklarınızdan hesaba çekecek. Sakın benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kafirler olmayın. Bu söylediklerimi duyanlar, duymayanlara ulaştırsınlar. Bazan söz kendisine ulaştırılan kimse, ulaştırılan sözü, bizzat dinleyenden daha iyi beller." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sonra şunu ekledi: " Tebliğ ettim mi, tebliğ ettim mi?" üç defa tekrarladı. "-Evet" cevabımız üzerine: "-Ya Rabbi şahid ol!" dedi. Müslim'in rivayetinde şu ziyade var: "Sonra Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) beyazı galebe çalan alaca iki koyuna yöneldi ve onları kesti. Sonra da koyunun bir parçasını alıp aramızda taksim etti." Rezin, rivayetin arasına şunu ilave eder: "Üç şey vardır, bir mü'minin kalbi onlara karşı ebediyen ihanet etmez; ameli sırf Allah için yapmak, idareyi elinde tutana karşı hayırhah olmak, Müslümanların cemaatine katılmak, çünkü onların Duaları cemaate dahil olanların hepsini içine alır." İbnu'l-Esir: "Bu ziyadeyi ana kitaplarda (Kütüb-i Sitte) görmedim" der. Bu ziyadenin manası şudur: Bu üç şeyde kalbler huzura kavuşur. Kim bunlara yapışır, rlayet ederse, kalbi hıyanet, hile ve şer gibi manevi kirlerden temiz kalır.
73 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) şunu anlatır: Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in bir hasırı vardı, geceleri perde yapıp gerisinde namaz kılardı, gündüzleri de yayıp üzerine otururdu. Halk da Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yanına dönep (gelip) aynen onun gibi namaz kılmaya başladılar. Sayı gittikçe arttı. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara yönelerek şunu söyledi: "Ey insanlar, takat getireceğiniz işleri yapın. Zira siz (Dua etmekten) usanmadıkça Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah'a en hoş gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır." Ravi der ki: Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in ailesi bir iş yapınca onu sabit kılardı (artık terketmez devamlı yapardı). Buhari'nin Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den yaptığı bir rivayette: "Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel, cenneti kazandırmayacaktır" buyurdu. "Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah'ın Resûlü?" dediler. "Evet, ben de, dedi, Allah affı ve rahmeti ile muamele etmezse ben de!" Buhari ve Nesai'de gelen bir başka rivayette: "Bu din kolaylıktır. Kimse (aşırı gayretle) dini geçmeye çalışmasın, (başa çıkamaz, yine de yapamadığı eksiklikleri kalır ve) galebiyet dinde kalır" buyrulmuştur.
92 Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve münkerden de yasaklarsınız veya Allah'ın katından umumi bir bela göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da Duanız kabul edilmez."
121 Esma Bintu Ebi Bekr (radıyallahu anhüma) anlatıyor. "Mekke'de Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anh)'e hamile kalmıştım. Doğum yaklaşmıştı ki, Mekke'yi terkettim ve Medine'ye geldim, Kuba'ya indim. Abdullah'ı orada dünyaya getirdim. Doğunca, bebeği alıp Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a götürdüm, kucağına bıraktım. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir hurma istedi, ağzında çiğneyerek ezdikten sonra, tükrüğünden çocuğun ağzına bıraktı. Abdullah'ın midesine ilk inen şey Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın mübarek tükrükleri idi. Sonra (yumuşattığı o) hurma ile çocuğun damağını oğdu, hakkında bereketle Dua etti ve Abdullah ismini verdi. Müslüman aileden ilk doğan çocuk bu idi. (Medine'de bütün Müslümanlar) onun doğumuna çok sevindiler. Çünkü "Yahudiler size sihir yaptılar, asla doğum yapamayacaksınız" diye bir şayla çıkarılmıştı."
122 Ebu Mûsa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir oğlum doğmuştu. Hemen Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirdim. İbrahim ismini verip bir hurma ile tahnikde bulundu. Sonra da "Mübarek olsun" diye Dua buyurdu ve çocuğu bana geri verdi. Bu çocuk, Ebu Musa'nın en büyük evladı idi."
139 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Yeni doğan çocuklar Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e getirilirdi. O da bunlara mübarek olmaları için Dua eder, tahnikde bulunurdu."
166 Ebu Üseyd Malik İbnu Rebi'a es-Saidi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkanı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Evet vardır" dedi ve açıkladı: "Onlara Dua, onlar için Allah'tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) taleb etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahmi ifa etmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak."
187 Hakim İbnu Hizam (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, cahiliye devrinde yaptığım hayırlar var: Dua, köle azad etme, sadaka vermek gibi, bana bunlardan bir sevab gelecek mi?" "Sen dedi, zaten, daha önce yaptığın bu iyiliklerin hayrına Müslüman olmuşsun." Bir diğer rivayette der ki: Dedim ki: "Allah'a kasem olsun, İslam'da yaptıklarımdan hiçbirini eksik bırakmadan, cahiliye devrinde hepsini yapmıştım." Diğer bir rivayette Hakim'in cahiliye devrinde yüz köle azad ettiği, yüz deve yükü mal tasadduk ettiği, Müslüman olunca da aynı miktarda hayır yaptığını belirtir.
275 Hazreti Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte gazveye katıldım. Ben su taşımada kullandığımız devemizin üzerinde giderken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana kavuştu. Devem yorgundu ve bu yüzden gerilerden yürüyordu. Durumu görünce Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de geride kalarak deveyi sürdü ve ona Dua buyurdu. Bunun üzerine bütün develerin önünden gitmeye başladı. Bana: "Deveni nasıl görüyorsun?" diye sordu. "Çok iyi görüyorum, bereketiniz değdi" dedim. "Onu bana satar mısın?" buyurdu. Ben utandım, bundan başka su taşıyan devemiz yoktu. Yine de "evet" dedim ve Medine'ye varıncaya kadar sırtı benim olmak şartıyla deveyi kendilerine sattım. Ona: "Ey Allah'ın Rasûlü yeni evliyim" diyerek izin istedim. Bana izin verdiler. Bunun üzerine, Medine'ye gelince beni dayım karşıladı. Deveden sordu. Deve ile ilgili yaptıklarımı anlatınca beni ayıpladı. İzin istediğim sırada Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Bakire ile mi, dulla mı evlendin?" diye sormuştu. Ben "dul biriyle" dedim. "Niye bakire ile değil, o seninle sen de onunla şakalaşırdınız" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, babam vefat etti. Bir çok kız kardeşim var, hepsi de küçük. Onlarla aynı yaşta, onların terbiyeleriyle meşgul olamayacak, onlara bakamıyacak çok genç biriyle evlenmeyi uygun bulmadım. Bu sebeple onlara bakıp terbiyelerini yapacak birdulla evlendim" dedim." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince deveyi vermek üzere yanlarına gittim. Bana parasını verdi ve deveyi de lade etti."
375 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, bizler için eşyalara fiyat tesbit ediver" diye müracaatta bulundu. Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayır fiyat koymayayım (rızka bolluk vermesi için) Allah'a Dua edeyim" cevabını verdi. Arkadan bir başkası gelerek: (Ortalık pahalandı, eşyaların) fiyatını bize siz tesbit ediverin" diye talebde bulununca, bu sefer: "Hayır rızkı bollaştırıp, darlaştıran Allah'tır. Ben hiçbir kimseye zulmetmemiş olarak Allah'a kavuşmak istiyorum" cevabını verdi.
463 Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra şu ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana Dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler varya, alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuşlardır" (Mü'min, 69).
464 Rezin şu ilave rivayeti kaydetti: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın Ashabı (radıyallahu anhüm ecmain) sordular: Rabbimiz yakın mıdır, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yüksek sesle taleblerimizi söyleyelim?" Bunun üzerine şu ayet indi: "Kullarım sana benden sorarlarsa, (söyle ki) ben yakınım. Dua edenin Duasına, bana Dua ettiği takdirde icabet ederim" (Bakara, 186).
509 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Cenab-ı Hakk'ın şu mealdeki sözü nazil olunca: "İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder..." (Bakar, 284) bu ihbar Sahabe (radıyallahu anhüma)'ye çok ağır geldi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler, diz çöküp oturdular ve dediler ki: "Ey Allah'ın elçisi, bize yapabileceğimiz işler emredildi: Namaz, oruç, cihad ve sadaka, bunları yapıyoruz. Ama Cenab-ı Hakk sana şu ayeti inzal buyurdu. Onu yerine getirmemiz mümkün değil." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Yani sizler de sizden önceki Yahudi ve Hıristiyanlar gibi "dinledik ama itaat etmiyoruz" mu demek istiyorsunuz? Hayır öyle değil şöyle deyin: "İşittik itaat ettik. Ey Rabbimiz affını dileriz, dönüş Sana'dır." Cemaat bunu okuyup, dilleri ona alışınca, bir müddet sonra Cenab-ı Hakk şu vahyi inzal buyurdu: "Peygamber ve inananlar O'na Rabbi'nden indirilene inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. "Peygamberleri arasında hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır" dediler" (Bakara 285). Ashab bunu yapınca Allah, önceki ayeti neshetti ve şu ayeti inzal buyurdu: "Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. (Resûlullah bu Duayı yapınca Allah Teala hazretleri: Pekala, yaptım buyurmuştur). Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! (Allah Teala hazretleri: Pekiyi buyurmuştur). Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma (Rabb Teala hazretleri: Pekiyi dedi). Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et (Rabb Teala buna da Pekiyi demiştir).
524 İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Safvan İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Haris İbnu Hişam'a bedDua ediyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128).
533 Ümmü Seleme (radıyallahu anha) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, Allahu Teala'nın kadınları hicretle ilgili olarak zikrettiğini hiç işitmiyorum, niçin? diye sordum. Bu sorum üzerine şu ayet indi: "Rableri Dualarını kabul etti: Bir birinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katında bir nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır." (Al-i İmran, 195).
592 Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) anlatıyor: Ömer: "Allah'ım, şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" diye Dua etmişti ki Bakara suresinde bulunan şu ayet indi: "Sana içki ve kumarı sorarlar de ki: "İkisinde hem büyük günah ve hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür." (Bakara 219). Bunun üzerine Ömer (radıyallahu anh) çağırıldı ve ayet kendisine okundu. Ömer yine: "Allah'ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra Nisa suresindeki: "Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar, cünübken, -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." (Nisa, 43) ayeti nazil oldu. Ömer (radıyallahu anh) çağırıldı ve ayet kendine okundu. Ömer yine: "Allah'ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra, Maide suresindeki ayet indi: "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki saadete eresiniz. Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?" (Maide 90-91). Ömer yine çağırılıp ayet kendisine okundu. Bu sefer "Evet Rabbimiz vazgeçtik, vazgeçtik" dedi.
621 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ebu Cehl (birgün) şöyle dedi: "Allahımız, eğer bu Kitap, gerçekten senin senin katından ise, bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" (Enfal, 32) diye Dua etmişti. Şu ayet indi: "Sen içlerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah azab edecek değildir" (Enfal, 33). Müşrikler mü'minleri Mekke'den çıkardıkları zaman da şu ayet indi: "Yoksa Mescid-i Haram'a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azab etmesin?..." (Enfal, 34).
688 Saffan İbnu Assal (radıyallahu anh) anlatıyor: "İki Yahudi konuşuyorlardı, biri arkadaşına: "Gel seninle şu Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gidelim ve birşeyler soralım" dedi. Arkadaşı: "Ona peygamber deme" diye müdahale edip ekledi: "Şayet o, kendisinden "peygamber" diye bahsettiğini duyacak olursa sevincinden gözleri dört olur." Beraberce gidip Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a imtihan niyetiyle dokuz açık ayetten soru sordular. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara "Allah'a hiç bir şeyi ortak kılmayın, hırsızlık yapmayın, zina fazihasını işlemeyin. Allah7ın haram kıldığı cana kıymayın, masum kişiyi öldürtmek içinsultana gammazlamayın, sihir yapmayın, faiz yemeyin, günahsız kadına zina iftirası atmayın, savaş sırasında cepheyi koyup kaçmayın, ey Yahudiler, bilhassa sizin için söylüyorum, cumartesi günü yasağını ihlal etmeyin" dedi. Saffan der ki: "Bu cevap üzerine Yahudiler, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın el ve ayaklarını öptüler ve: "Şehadet ederiz ki, sen peygambersin" dediler. Saffan diyor ki: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Öyleyse niye bana uymuyorsunuz?" diye sordu. Onlar: "Davud (aleyhisselam), neslinden peygamber kesilmesin diye Dua etti. Biz, sana uyduğumuz takdirde Yahudilerin bizi öldürmesinden korkuyoruz" cevabını verdiler."
690 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) diyor ki: "Şu ayet Dua hakkında nazil olmuştur: "(Ey Muhammed) namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma..." (İsra, 110).
716 Zühri merhum, Urve ve başkalarından almış olarak Hazreti Aişe'nin şu rivayetini nakleder: " Hazreti Aişe (radıyallahu anha) buyurmuştur ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir sefere çıkacağı zaman kadınları arasında kur'a çeker, kur'a kime çıkarsa onu beraberinde sefere götürürdü. Bir sefer sırasında da benim okum çıktı ve yolculuğuna ben refakat ettim. Bu sefer, örtünme emri geldikten sonra idi. Ben yol sırasında deve sırtında giden bir mahmil içinde taşınıyordum. Konak yerlerinde de onun içinde iken iniyordum. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın o gazvesi sona erinceye kadar hep böyle yol aldık. Nihayet geri döndü ve Medine'ye yakın bir yerde konakladık. Geceleyin bir müddet kaldıktan sonra dönüş emri verildi. Dönüş emri çıktığı sırada ben kalkıp (kaza-yı hacet için tek başıma) sordudan ayrılıp gittim. İhtiyacımı gördükten sonra bineğime geri geldim. O sırada göğsümü yokladım. Yemen'in göz boncuğundan yapılmış gerdanlığım kopmuştu. Aramak üzere geri döndüm. Onu aramak beni epeyce oyaladı. Benim bineğimle meşgul olan askerler gelip mahmilimi deveme yüklemişler. Zannetmişler ki ben mahmilin içindeyim. O zamanlar kadınlar çok hafifti. Az yedikleri için şişman değillerdi. Askerler mahmilini kaldırırken hafifliğine şaşırmayıp yüklemişler. Ben zaten küçük yaşta bir kadındım: Hülasa devemi sürüp gitmişler. Ordu gittikten sonra gerdanlığımı buldum. Ordugaha geri döndüğüm zaman kimseyi bulamadım. Herkes gitmişti. Önce bulunduğum yere geldim. Beni bir müddet sonra kaybetmiş olduklarını farkederek aramaya geleceklerini düşündüm. Bu halde iken uyku bastırmış ve uyuyup kalmışım. Safvan İbnu Muattal es-Sülemi -ki bilahere (Zekvan'da ikamet ederek) Zekvani ünvanını da almıştır- (geri gözcülüğü vazifesiyle) ordugahın gerilerinde geceyi geçirmişti. Sabah olunca benim menzilden geçerken uyuyan bir insan karaltısı görerek yanıma geldi. Görür görmez beni tanıdı. Zira örtünme emri gelmezden önce beni görmüştü. Ben onun istirca sesiyle "İnna lillah ve inna ileyhi raci'ûn =Biz Allah'ın kullarıyız ve Allah'a dönüp varacağız" uyandım. Derhal başörtümle yüzümü örttüm. Allah'a kasem olsun bana tek kelime konuşmadı, istircaından başka bir tek sözünü de işitmedim. İndi ve devesini ıhtırdı. Binmem için devenin ön ayaklarına ayağıyla bastı. Ben de bindim. Devemi önden çekti, böylece yol aldık. Ordu bir yerde konakladığı sırada onlara yetiştik. (Gecikme hadisesini iftira vesilesi yaparak) benim yüzümden helak olanlar oldu. Bu işte en büyük vebal de Abdullah İbnu Ubey İbni Selûl'e düşmüştü. Medine'ye geldiğimiz zaman bir ay kadar hasta yattım. Meğer bu esnada iftira edenlerin dedikoduları herkesi meşgul ediyormuş. Benim ise hiçbir şeyden haberim olmadı. Ancak bir husus bende kuşku uyandırmıştı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'da, başka zaman hastalanınca gördüğüm iltifat ve alakayı göremiyordum. Yanıma girip selam veriyor, sonra da: "Şu sizinki nasıl?" deyip çıkıyordu. Bu davranışından biraz işkilleniyordum ama yine de (ortalığı saran) fitne
735 Hazreti Enes (radıyallahu anh), "Yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümid ile Rablerine Dua ederler.." (Secde 16) mealindeki ayetin, Atame denen yatsı namazını bekleyenler hakkında indiğini söylemiştir."
736 Hazreti Enesin rivayeti Ebu Davud'da şu şekilde gelmiştir: Müslümanlar, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında) akşamla yatsı arasında nafıle namaz kılıyorlardı. Bunun üzerine "Yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümid ile Rablerine Dua ederler..:' ayeti nazil oldu." Hasan Basri merhum: "Ayet-i kerime kıyamu'l-leyl yani gece namazı ile ilgilidir, o kastedilmektedir" demiştir.
780 Mesruk (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'un yanında oturuyorduk, o da aramızda yatmış vaziyette idi. Kendisine bir adam geldi ve: "- Ey Ebu Abdirrahman! Bir kıssacı (Kinde kapıları yanında), Duhan mücizesi gelerek kafırlerin nefıslerini alıp götüreceğini, mü'minlerin ondan nezle şeklinde (çok hafıf müteessir olarak) geçiştireceğini anlatıyor" dedi. Bunun üzerine İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) kızarak oturdu ve şunları söyledi: "- Ey insanlar Allah'tan korkun. İçinizden bir şeyler bilenler bildiklerini söylesin. Bilmeyenler de, "Allahu a'lem (Allah bilir)" desin. Zira birinizin bilmediği bir şey için "Allah bilir" demesi en büyük ilimdir. Zira Allahu Teala Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam)'i için şöyle buyurmuştur: "Ben bu hizmetim için sizden bir ücret istemiyorum, kendiliğinden bir şey teklif edenlerden de değilim, de!" (Sad, 86). Şüphesiz, Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam), insanlarda bir gerileme gördüğü zaman: "Rabbim, Hazreti Yusufun yedi (senesi) gibi yedi (kıtlık) senesi ver"diye bedDuada bulunmuştu. Bu bedDua üzerine Mekkeli müşrikleri öyle bir kıtlık yakalamıştı ki her şeyi silip süpürmüş, açlıktan laşelerin derilerini bile yemek zorunda kalmışlardı. Onlardan biri semaya bakınca, duman gibi birşeyler görür olmuştu. Bu durum karşısında, (Mekkelilerin lideri olan Ebu Süfyan) Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e müracaat ederek: "- Ey Muhammed, sen Allah'a taat ve yakınlarına yardım emrederek geldin. Kavmin helak oldu. Onlar için Allah'a Dua et!" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle. Bu can yakan bir azabtır. İnsanlar: "Rabbimiz bu azabı bizden kaldır, doğrusu artık biz inananlarız" derler. Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler "belletilmiş bir deli" demişlerdi. Biz sizden azabı az süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz" (Duhan,10-15). Abdullah İbnu Mes'ud şöyle dedi: "- Haklarında: "Onları çarptıkça çarpacağımız gün intikamımızı mutlaka alırız" (Duhan 16) buyurulanlardan hiç ahiret azabı kaldırılır mı?" Ayette geçen batşa (çarptıkca çarpma), Bedir Savaşı' dır."
859 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: (Bürüc süresinin), "İçlerinde burçları bulunan semaya, vaadedilen güne, şahidlik edene ve şahidlik edilene andolsun.."ayetlerinde (1-3) geçen "vaadedilen gün" den maksad kıyamet günüdür; "şahidlik edilen gün"den maksad arefe günüdür; "şahidlik eden"den maksad da cuma günüdür." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) devamla buyurdular ki: "Güneş, cumadan daha hayırlı bir gün üzerine ne doğdu ne de battı. Onda bir an vardır ki, hayır Duası o ana rastlayan bir kulun Duası, mutlaka kabul edilir, bir şerden sakınma (istlaze) talebinde bulunan kimse de mutlaka ondan sakındırılır."
961 Hazreti Enes (radıyalahu anh) anlatıyor: "Muharcirler hicretle Medine'ye gelip (Ensar'ın yardımlarını gördükleri) vakit şöyle dediler: " Ey Allah 'ın Rasûlü ! Biz, çok maldan böylesine cömertce veren, az maldan da yardımı böylesine güzel yapan aralarına inmiş bulunduğumuz şu Medinelilerden başka bir kavmi hiç görmedik! Bize bedel işlerimizi yaptılar, hayatımızı düzene koymada yardımcı oldular. Biz (hicret ve ibadetlerimizle kazandığımız) sevapların hepsini onlar alacak diye korkuyoruz !" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara şu cevabı verdi: " Hayır! Onlar sizin Dua ve teşekkürlerinizden hasıl olan sevabı alacaklar. "
1018 Şeddad İbnu'l-Had (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir bedevi gelerek Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a iman etti. Sonra da sordu: "Seninle hicret edeyim mi?" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onu ashabından birine teslim edip meşgul olmasını söyledi. Sonra yapılan gazvede Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bir miktar ganimet elde etmişti. Bunu taksim etti ve bedeviye de bir pay ayırdı. Bedevi: "Bu nedir?" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Bu payı sana ayırdım" dedi. Adam: "Ben bunun için sana tabi olmuş değilim, ben -eli ile boğazını göstererek- şuraya bir ok atılıp ölmem ve cennete gitmem için sana tabi oldum" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da: "Sen Allah'a sadık oldun mu o da sana sadık olur (dilediğini verir)" dedi. Askerler bir müddet durdular. Sonra düşmanla mukatele etmek üzere kalktılar. Adamcağızı, az sonra sırtlayıp Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e getirdiler. Tam gösterdiği yere bir ok isabet etmiş ve ölmüştü. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Bu, o adam mı?" diye sordu: "Evet, odur!" dediler. "Öyleyse o Allah'a doğru söyleyip sadakat gösterdi, Allah da ona sadakat gösterdi" dedi. Adam, Resûlullah (aleyhissalatu vessselam)'ın cübbesi ile kefenlendi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) cenazeyi öne çıkardı, üzerine namaz kıldı. Okuduğu Duadan işitilenler arasında şu da vardı: "Ey Allahım, bu senin bir kulundur. Senin yolunda hicret etmek üzere memleketinden ayrıldı. Şehid olarak öldürüldü. Ben buna şahidlik ediyorum."
1025 Nu'man İbnu Mukarrin. (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birçok gazvelere katıldım. (Şunu gördüm): Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), şafak sökünce, güneş doğuncaya kadar mukateleyi durdururdu. Güneş doğunca öğle vaktine kadar tekrar mukateleye geçerdi. Tam öğle vaktinde mukateleyi durdurur, güneş batıya meyledinceye kadar ara verirdi. Meyledince, ikindi vaktine kadar mukatele eder, ikindi vaktinde ikindi namazını kılıncaya kadar ara verir, sonra tekrar mukateleye geçerdi. (Ashab) derdi ki: "Bu vakitte (yani güneşin zevali vaktinde) yardım rüzgarları eser, mü'minler namazlarında orduları için Dua ederler."
1052 Osman İbnu Ebi Hazim, babası vasıtasıyla dedesi Sahr (radiyallahu anh)'dan rivayet ediyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Taif'e karşı gazveye çıkmıştı. Sahr bunu işitir işitmez, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a imdad etmek üzere bir grup atlıyla hareket etti. Ancak, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı fetih yapmadan geri dönmüş buldu. Sahr, o gün Allah'a yemin ederek: "Şu Kasr, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın hükmüne boyun eğmedikçe kuşatmayı kaldırmayacağım" dedi ve oradan ayrılmadı. Nihayet içeridekiler Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın hükmüne boyun eğdiler. Sahr, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a şöyle yazarak durumu bildirdi: "Emmaba'd: Ey Allah'ın Resulu! Sakif senin hükmüne boyun eğmiştir. Ben, onları süvariler arasında getiriyorum." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Es-salatu Camlatun" diye nida edilmesini emretti. Kahraman (yani Sahr) için: "Rabbim, şu kahramana atlarını, adamlarını mübarek kıl!" diye on kere Dua etti. Derken halktan bir grup Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yanına geldi. Muğire İbnu Su'be söz alıp: "Ey Allah'ın Resulu! Sahr, halamı yakaladı. Halbuki halam Müslümanların girdiği şeye (imana) girmişti" dedi. Resululah (aleyhissalatu vesselam) onları çağırıp: "- Ey Sahr, bir kavm Müslüman oldu mu, artık kanlarını da mallarını da korumuş olurlar. Muğire'ye halasını lade et!" dedi. O da kadını ona lade etti. Sahr, Beni Süleym'e ait olan bir suyu Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den istedi. Beni Süleym, İslam'dan kaçarak bu suyu terketmişti. Sahr: "Ey Allah'ın Resulu, beni ve kavmimi oraya yerleştir!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Pekala!" dedi ve onu oraya yerleştirdi: Sonra Süleymiler Müslüman oldular ve Sahr'a gelip suyu kendilerine lade etmesini söylediler. Sahr, buna imtina edince Süleymiler, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a başvurdular: "- Ey Allah'ın Resulu, biz Müslüman olduk, suyumuzu lade etmesi için Sahr'a geldik. O imtina edip vermedi" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Sahr'ı çagırttı. Gelince: " Ey Sahr, bir kavm Müslüman olunca mallarını ve kanlarını korurlar, bunlara sularını geri ver!'' diye emretti. Sahr: "- Başüstüne ey Allah'ın Resulu!" dedi. Ravi der ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yüzünün bu sırada suyu Sahr'dan geri almaktan duyduğu haya sebebiyle genç kızın yüzü gibi kızardığını gördüm."
1081 Umeyr Mevla Abi'l-Lahm (radıyallahu anh) anlatıyor: "Efendilerimle birlikte Hayber Gazvesi'ne katıldım. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a benden bahsettiler ve benim köle olduğumu söylediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da bana kılıç kuşatmalarını emretti. Bana kılıç kuşatıldı. (Açıcak yaşça küçük olmam ve boyumun kısalığı sebebiyle) kılıcı yerde sürüyordum. Sonra Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bana ev eşyası verilmesini emretti. Delileri tedavi için okuduğum bir rukyeyi (afsunlama Duası) (kontrol ettirmek için) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzettim. Bir kısmını atıp, diğer bir kısmını muhafaza etmemi emretti."
1106 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Peygamberlerden (aleyhimüsselam) biri, gazveye çıktı da kavmine: "Nikahla bağlanıp, gerdeğe girmek istediği halde henüz gerdek yapmadığı kadını olan benimle gelmesin, keza bina yapıp henüz çatısı atılmamış inşsaatı olan da gelmesin, keza gebe koyun veya develer satın alıp doğurmalarını bekleyeniniz varsa o da gelmesin" dedi. . Gazveye çıktı. Derken tam ikindi namazı sırasında veya buna yakın bir zamanda (fethedeceği) beldeye yaklaştı. Güneş'e: "Sen bir memursun, ancak ben de bir memurum" dedi ve Allah'a yönelerek: "Ey Rabbim, şu güneşi bize durdur (da namazımız geçmesin!)" diye Dua etti. Güneş, o yerlerin fethini Allah müyesser kılıncaya kadar durduruldu. Sonra elde edilen ganimetleri topladılar. Toplanan ganimetleri yemek üzere ateş geldi. Fakat ateş tatmadı bile. Bunun üzerine Peygamber: "İçimizde ganimetten çalan bir hırsız var, her kabileden bir kişi bana blat etsin!" dedi. Bu suretle ona blat etmeye başladılar. Derken bir adamın eli peygamerin eline yapışıp kaldı."Hırsız bu kabilede. Kabilenin her ferdi bana teker teker blat etsin !" dedi. Blat etmeye başladılar. İki veya üç kişinin eli O'nun eline yapıştı kaldı. "Ganimet hırsızı sizde" dedi. Öküz başı kadar iri bir altın getirdiler. Ganimet yığınının içine o da atıldı. Ateş gelip ganimeti yedi. Bilesiniz, bizden önce hiçbir ümmete ganimet helal kılınmamıştır. Ganimetleri Allah sadece bize helal kıldı. Bu da, bizde gördüğü aczimiz ve za'fımız sebebiyledir.
1365 Abdullah İbnu Saib anlatıyor: "Safa ile Merve arasındaki tavaf sırasında Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle Dua ettiğini işittim: "Rabbimiz bize dünyada hayır ver, ahirette de hayır ver ve bizi ateş azabından koru."
1366 Nafi' (rahimehullah)'nin anlattığına göre, İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'i Safa tepesi üzerinde şöyle Dua ederken işitmiştir: "Ey Allah'ım, Kitab-ı Mübin'inde: "Bana Dua edin size icabet edeyim!" (Gafır 60) diyorsun, sen sözünden dönmezsin. Ben şimdi senden istiyorum: Bana hidayet verip İslam'ı nasib ettin, onu geri alma. Son nefesimi Müslüman olarak vermemi nasib et" (Amin). Ya Rabb, aynı Duayı biz de yapıyoruz, kabül et! Rezin şunu ilave etmiştir: "(İbnu Ömer), üç kere tekbir getirir ve şöyle derdi: "Allah'tan başka ilah yoktur, O tekdir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, bütün hamdler O'na aittir, O her şeye kadirdir." Bunu da yedi kere tekrarlardı. Merve'de de, her şavtta aynı şeyleri tekrar ederdi. Rezin'in bu ilavesi de Muvatta'nın aynı babındadır (127. hadis)
1367 Rezin'in bir rivayetinde şöyle denir: "Bu yirmi bir tekbir, yedi tehlil eder. Bunlar arasında da Dua eder, Allah'tan ister, sonra (tepeden inmeye başlar), vadinin tabanına (şimdilerde Yeşil Sütunlara) varınca koşmaya başlar, buradan çıkıncaya kadar koşar, Merve yamacına varınca normal yürümeye devam eder. Tepeye, zirveye çıkar, orada durup, Safa'da yaptıklarını aynen tekrar ederdi. Bunu yedi kere tekrarlar ve böylece sa'yini tamamlamış olurdu."
1368 Hazreti Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Safa tepesinde durduğu zaman üç kere tekbir getirip sonra: Allah'tan başka ilah yoktur. O tekdir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir, O herşeye kadirdir" derdi. Ve bunu üç sefer tekrar eder, Dua okurdu. Aynı şeyi Merve tepesinde de yapardı."
1377 Yine Müslim'de kaydedilen bir rivayette, İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şunu söyler: "Sizler Kabe'yi tavafla emrolundunuz, içine girmekle değil." Ve der ki: "Üsame (radıyallahu anh) bana, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın, Beytullah'a girdiği zaman her tarafında Dua ettiğini, dışarı çıkıncaya kadar namaz kılmadığını, çıkınca Beytullah'ın önünde (kapısına yakın yerde) iki rek'at kılıp: "Bu (Beyt), kıbledir" dediğnni haber verdi."
1378 Buhari'nin bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir. "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Kabe'ye girdi. İçeride altı direk vardı. Her bir direğin yanında bir miktar durdu, Dua etti, ama namaz kılmadı."
1380 Nesai'nin bir diğer rivayeti şöyle: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)) Kabe'ye girdi, ilerledi. Kapıya yakın bulunan iki sütunun arasına gelince oturdu. Allah'a hamd ve senada bulundu. Sonra kalkıp Kabe'nin arka cihetinden karşısına gelen kısma kadar yürüdü. Alnını ve yanağını sürdü. Allah'a hamd'u senada bulundu, Dua ve istiğfar etti. Sonra Kabe'nin her bir köşesine gitti ve her birini tekbir, tehlil, tesbih ve Allah Teala'ya sena, Dua ve istiğfarla karşıladı.Sonra çıkıp, Beytullah'ın ön yüzünde iki rek'at namaz kıldı. Namazdan çıkınca: "Bu (Beyt), kıbledir" dedi."
1414 Hazreti Üsame (radıyallahu anh) anlatıyor: "Arafat'da ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın devesinin terkisinde idim. Bir ara Dua için ellerini kaldırmıştı. (O esnada) deve, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı eğdi.Derken yuları düştü. Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yuları elinin biriyle tutup, diğer elini kaldırarak Duasına devam etti."
1430 İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Ey Allahım, traş olanlara rahmet et" diye Dua etmişti. Yanındakiler: "Kısaltanlara da ey Allahın Resûlü!" dediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz: "Ey Allahım traş olanlara rahmet et!"diye Duasını tekrar etti. Yanındakiler tekrar: "Kısaltanlara da Ey Allah'ın Resûlü!" dediler, bu sefer: "Kısaltanlara dal"buyurdu."
1431 Sahiheyn'in Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den kaydettiğn bir rivayet şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Ey Allahım,traş olanlara mağfiret et!" demişti, yanındakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Kısaltanlar için de (Dua ediver!)" dediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yine: "Ey Allahım, traş olanlara mağfiret et!" buyurdu. Yanındakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Kısaltanlar için de (Dua ediver!)" dediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Ey Allahım, traş olanlara mağfiret et!" dedi.Yanındakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Kısaltanlara da (Dua ediver)" dediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (bu üçüncü talebte): "Kısaltanlara da!" dedi."
1432 Müslim'de Ümmü'1 Husayn (radıyallahu anha)'ın bir rivayeti şöyledir: "Veda haccında Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın, traş olanlara üç kere, kısaltanlara bir kere Dua ettiğini işittim."
1523 Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhisslatu vesselam) ilerledi, Mekke'ye girdi. (Doğru Beytullah'agiderek) Haceru'1-Esved'e geldi, (ilk iş) onu istilam buyurdu. Sonra Beytullah'ı (yedi şavtta) tavaf etti. (Tavaf tamamlanınca) Safa tepesine geldi, oradan beytullah'a baktı. Ellerini kaldırıp Allah'ı (tekbir, tehlil, tahmid ve tevhitle zikretmeye başladı ve Allah'ın zikretmesini dilediğince zikretti, Dua etti. Bu sırada Ensar (radıyallahu anhüm) da onun aşağısında (aynı şekilde zikir ve Duada bulunuyordu)."
1599 Ümeyye el-Mahzûmi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir hırsız getirildi. Suçunu itiraf etmişti. Ancak çaldığı eşya beraberinde bulunmadı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), (hadden kurtarmak maksadıyla): "Senin çaldığını zannetmiyorum"dedi. Hırsız: "Hayır çaldım" diye te'yid etti. (Resûlullah) sözlerini aynı şekilde iki veya üç kere tekrar etti. Sonunda, elinin kesilmesini emretti ve kesildi. Sonra hırsız Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirildi. Efendimiz: " Allah tevbe ve istiğfarda bulun!" diye nasihat etti. Adamcağız: "- Allah'a tevbe ediyor, O'ndan mağfiret diliyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da: " Allahım, onu mağfiret et!"diyerek üç kere Duada bulundu."
1620 Hazreti Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Lakabı Hımar olan bir adam vardı. Bu zat zaman zaman Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı güldürürdü. Hazreti Peygamber bu adamı, içki sebebiyle dövdürmüştü. Bir gün yine içki suçuyla getirildi. Resûlullah emretti, celde uygulandı. Cemaatten birisi: "Allah'ım şu adama lanet et! Kaç sefer içki sebebiyle getirildi, bir türlü ıslah olmuyor)" diye bedDua etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): " Ona lanet etmeyin. Allah'a yeminle söylüyorum, bu adam hakkında bildiğim bir şey varsa o da Allah ve Resûlü'nü (samimiyetle) sevmiş olmasıdır" buyurdu." Ebû Davud'da, Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)'den kaydedilen bir rivayette: "Böyle söylemeyin, fakat şöyle deyin: "Ey Allahım, ona rahmet et, onun taksiratını affet!" buyurmuştur.
1663 Cübeyr İbnu Mut'im (radıyallahu anh) anlatıyor. "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir bedevi gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü, (kuraklıktan) insanlar meşakkate düştüler. Aile efradı zaylata uğradı. Hayvanlarımız da helak oldular. Bizim için Allah'a Dua et, su göndersin. Zira biz Allah'a karşı senin şefaatini, sana karşı da Allah'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) adama şu mukabelede bulundu: "Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin ? Sübhanallah!" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sübhanallahları o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sözüne şöyle devam etti: "Yazık sana, mahlukatından hiç kimseye karşı Allah şefaatçi kılınmaz. Allah'ın şanı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen Allah'ın (azametinin) ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı, semavatının' şöyle üzerindedir.-Parmaklarıyla işaret ederek- tıpkı üzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı Zülcelal sebebiyle inleyip ses çıkarır, tıpkı süvarisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi. "
1700 Hazreti Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Size emirlerinizin en hayırlıları kimlerdir, en şerirleri kimlerdir haber vereyim mi? Onların en hayırlıları sizlerin sevgisine mazhar olanlar, sizleri sevenlerdir; lehlerinde hayırla Dua edersiniz, onlar da size hayır Dua ederler. Ümeranızın şerirleri de sizin buğzettiklerinizdir, onlar da size buğzederler, siz onlara lanet edersiniz, onlar da size lanet ederler"
1712 Kasım İbnu Muhammed anlatıyor: " Hazreti Aişe (radıyallahu anha) bir gün hastalanmış: "Vay başım, (ölüyorum)!" demişti. Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (şaka olsun diye): "Keşke bu ben sağken olsa, sana istiğfar eder, Dua ediveririm!"dedi. Bunun üzerine Hazreti Aişe (radıyallahu anha) birden parladı: "Vay başıma gelen. Vallahi görüyorum ki ölmemi istiyorsun. Ben öleceğim, sen de akşama zevcelerinden biriyle başbaşa kalacaksın ha!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (sözü değiştirerek) dedi ki: "Bilakis ben ölüyorum, vay başım! Ebu Bekir'e ve oğluna birinzi gönderip (benden sonra hilafet hususunda "ben daha layığım" iddla veya temennisinde bulunacaklara karşı) yerime geçeceği tesbit etmek istemiştim. Sonradan (kendi kendime: "Böyle bir iddlayı Ebû Bekir dışında kim yaparsa) Allah kabul etmez, mü'min1er de reddederler" dedim (ve vasiyet yapmaktan vazgeçtim)."
1722 Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu ayeti okudular. (Mealen): "Rabbiniz: ''Bana Dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu." (Gafır 60).
1723
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kime Dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen (dünyevi şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece Dua geri çevirir. Öyle ise sizlere Dua etmek gerekir. "
1730 Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve; "Kim bana Dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım" der. " Rivayetin Müslim'deki bir vechi şöyle: "Allahu Teala gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semaya inerek şöyle der: "Melik benim, Melik benim. Kim bana Dua edecek?"
1731 Ebû Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor: "Derdi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan Dua hangisidir?" "Gecenin sonunda yapılan Dua ile farz namazların ardından yapılan Dualardır!" diye cevap verdi."
1732 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ezanla kaamet arasında yapılan Dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)" "Öyleyse, dendi, "ey Allah'ın Resûlü, nasıl Dua edelim?" "Allah'tan, dedi, dünya ve ahiret için afıyet isteyin!"
1733 Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan Dua ile, insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan Dua."
1734 Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) Duayı çok yapın."
1735 Yine Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) anlatıyor: "(Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab Dua vardır, bunların icabete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun Duası, müsafirin Duası, babanın evladına Duası."
1736 Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İcabete mazhar olmada gaib kimsenin gaib kimse hakkında yaptığı Duadan daha sür'atli olanı yoktur."
1737 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Duvaları örtmeyin. Kim kardeşinin mektubuna, onun izni olmadan bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan avuçlarımızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin; Duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün."
1738 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Dua ederken ellerini öyle kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını gördüm."
1739 Hazreti Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ellerini Dua ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardı."
1740 Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Adamın biri iki parmağı ile Dua ediyordu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Birle! Birle!" diye müdahale etti."
1741 Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı ne minberde ne de bir başka şey üzerinde Dua yaparken ellerini uzattığını görmedim. Bilakis şöyle gördüm" dedi ve baş ve orta parmaklarını kapayıp şehadet parmağını açmış vaziyette işaret etti."
1742 Hazreti Selman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu Dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder."
1743 Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlulla: (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'a Duayı, size icabet edeceğinden emin olarak yapın. Şunu bilin ki Allah celle şanuhu (bu inançla olmayan ve) gafletle (başka meşguliyetlerle) oyalanan kalbin Duasını kabul etmez."
1744 Fadale İbnu Ubeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Dua eden bir adamın, Dua sırasında Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen: "Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Biriniz Dua ederken, Allahu Teala'ya hamd u sena ederek başlasın, sonra Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat okusun, sonra da dilediğini istesin" buyurdu."
1745 Hazreti Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua sema ile arz arasında durur. Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez. (Beni hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, Duanızın başında, ortasında ve sonunda salat okuyun.)" Tirmizi, bunu Hazreti Ömer (radıyallahu anh)'e mevkuf olarak rivayet etmiştir. Rezin ise merfu olarak rivayet etmiştir.
1746 Hazreti İbnu. Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer (radıyallahu anhüma) beraber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye başladım ve arkasından Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a salat okuyarak devam ettim. Sanra kendim. için Duada bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Hazreti Peygaınber (aleyhissalatu vesselam); "İşte!.İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor'' dedi."
1747 Hazreti Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) birisine Dua edeceği vakit önce kendisine Dua ederek başlardı."
1748 Ebû Müsabbih el-Makrai, Ebû Züheyr en-Nümeyri (radıyallahu anh)'den naklen anlatıyor: "Bir gece Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber çıktık., Derken bir adama rastlatdık. Sual (ve Allah'tan talep) hususunda çok ısrarlı idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onu dinlemek üzere durakladı. Ve: "Eğer (Duayı) sonlandırırsa vacib oldu!" buyurdu. Kendisine: "Ne ile sonlandırırsa ey Allah'ın Resûlü!" denildi. "Amin ile" dedi, uzaklaştı. Adama: "Ey fülan! Duanı aminle tamamla ve de gözün aydın olsun!" dedi."
1749 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri Dua edince "Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!" demesin. Bilakis, azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teala Hazretleri'ni kimse icbar edemez. "
1750 Ebû Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir sefere (Hayber Seferi) çıkmıştık. Halk (yolda, bir ara) yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Bunun üzerine Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (müdahele ederek): "Nefislerinize karşı merhametli olun. Zira sizler, sağır birisine hitab etmiyorsunuz, muhatabınız gaib de değil. Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zat'a, Allah'a hitab ediyorsunuz. Dua ettiğiniz Zat, her birirıize, bineğinin boynundan daha yakındır" dedi."
1751 Hazreti Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bir kimsenin: "Ya Rabbi, senden nimetin kemalini taleb ediyorum" dediğini işitmişti. Sordu: "Nimetin kemali nedir?" "Bu bir Duadır, onunla Dua edip, onunla hayır (çok mal) ümid ettim" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) "Sordum, zira, nimetin kemali cennete girmektir, ateşten kurtulmaktır" dedi. Bir başkasının da şöyle dediğini işitti: "Ey celal ve ikrab sahibi Rabbim!" hemen şunu söyledi: "Duana icabet edilmiştir, (ne arzu ediyorsan) durma iste" Derken ,bir başkasının: "Ya Rabbi senden sabır istiyorum!" dediğini işitmişti, ona da: "Allah'tan bela istedin, afiyet de iste!" dedi.
1752 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) özlü Duaları tercih eder, diğerlerini bırakırdı."
1753 Hazreti İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Duayı üç kere yapmaktan, istiğfarı üç kere yapmaktan hoşlanırdı."
1754 Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyudular ki: "Acele etmediği müddetçe herbirinizin Duasına icabet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: "Ben Rabbime Dua ettim Duamı kabul etmedi." Müslim'in diğer bir rivayeti şöyledir: "Kul, günah taleb etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe Duası icabet görmeye (kabul edilmeye) devam eder." Tirmizi'nin bir diğer rivayetinde şöyledir: "Allah'a Dua eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da Dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek süretiyle olur, yeter ki günah taleb etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun."
1755 Hazreti Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nefslerinizin aleyhine Dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de Dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de Dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de Dua etmeyin. Ola ki, Allah'ın Duaları kabul ettiyi saate rastgelir de, istediğiniz kabul ediliverir."
1758 İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Teala Hazretleri'nin fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever. İbadetin en efdali de (Dua edip) kurtuluşu beklemektir."
1759 Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir kadın: "Ey Allah'ın Resûlü, bana ve kocama dud ediver!" diye ricada bulunmuştu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz: "Allah sana da, kocana da rahmet etsin!" diye Dua buyurdu."
1760 Ebû'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kardeşinin gıyabında Dua eden hiçbir mü'min yoktur ki melek de: "Bir misli de sana olsun" demesin." Ebû Davud'un rivayetinde şu ziyade vardır: "Melekler: "Amin, bir misli de sana olsun!" derler."
1761 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her kim, kendine zulmedene bedDua ederse, ondan intikamını (dünyada) almış olur."
1762 Hazreti Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir adamın şöyle söylediğini işitti: "Allah'ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur." Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsm-i Azamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla Dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. "
1764 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam şöyle Dua etmişti: "Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur, Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyümsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!" (Bu Duayı işiten) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak Dua ediyor, biliyor musunuz?" "Allah ve Resûlü daha iyi bilir`?" "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, İsm-i Azam'ı ile Dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla Dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."
1767 El - Kuddûs: Ayıplardan temiz demektir. es-Selam: Selam sahibi‚ yani herçeşit ayıptan selamette‚her türlü afetten beri demektir. el-Mü’min: Kullarına va’dinde sadık olan demektir. Tasdik manasına olan imandan gelir. Yahut‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mana eman’dan gelir. el-Muheyyim: Şahid olan (görüp güzeten) demektir. Emin manasına geldiği de söylenmiştir. Aslı‚ müeymin’dir‚ ancak hemze‚ ha’ya kalbolmuştur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasına geldiği de söylenmiştir. el-Azizu: Kahreden‚ galebe çalan demektir. "İzzet"‚galebe çalmak manasına gelir. el Cebbar: Mahlukatı mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ bütün mahlukatının fevkinde yücedir manasına geldiği de söylenmiştir. el-Mütekebbir: Mahlukata ait sıfatlardan yüce‚ uzak manasına gelir. Ayrıca "Mahlukatından büyüklük taslayarak kendisiyle azamet yarışına kalkanlara büyüklüyünü gösteren ve onlara haddini bildiren manasına geldiği de söylenmiştir.Keza şu manaya geldiği de belirtilmiştir: "Mütekebbir" Allah’ın azametini ifade eden kibriya kelmesinden gelir‚ tezyifi bir mana taşıyan kibir kelimesinden gelmez. el-Bariu: Mahlukatı‚ mevcut bir misale bakmaksızın‚ yoktan‚ örneksiz olarak yaratan manasına gelir. Bu kelime‚ öncelikle hayvanlar için kullanılır‚ diğer mahluklar için pek kullanılmaz. Hayvanlar dışındaki mahlukat hakkında nadiren kullanılır. el-Müsavvir: Mahlukatı farklı sûretlerde yaratan" demektir. Tsvir lügat olarak hat ve şekil çizmek manasına gelir. el-Gaffar: Kulların günahlarını tekrar tekrar affeden‚ manasına gelir. Gafr kelimesi‚ aslında setr (örtmek) ve kapatmak manalarına gelir. Allah Teala kullarının günahlarını affedici‚ onlar için cezayı terketmek sûretiyle (günahları) örtücüdür. el-Fettah: Kulları arasında hakim demektir. Araplar, hakim iki hasmın (davalı-davacı) arasındaki ihtilafı çözdüğü zaman: "Hakim iki hasmın arasını fethetti" derler. Hükmetti, çözüme kavuşturdu manasında, hakime fatih dendiği de olmuştur. Mamafih "Kullarına rızk ve rahmet kapılarını açan", rızıklarından kapanmış olanları açan manasına da gelir. el-Kabız: Kullarının rızkını lütfu ve hikmetiyle tutan manasına gelir. el-Basıt: Kullarına rızkı açıp cûd ve rahmetiyle genişleten demektir. Böylece Cenab-ı Hakk, hem ihsan sahibi, hem de onu men edici olmaktadır. el-Hafid: Cebbarları ve firavunları alçaltan demektir. Yani onları horlar ve değersiz kılar demektir. er-Rafi': Velilerini, dostlarını yüeltir. Aziz kılar demektir. Böylece Allah, hem zelil hem de aziz kılıcı olmaktadır. el-Hakem: Hakim demektir. Bu da hakikatı hükmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gönderilen demek olur. el-Adlu: Kendinde heva meyli olmayan, hükümde doğruluktan ayrılmayan cevre yer vermeyen manasına gelir. Aslında masdardır. Ancak adil makamında kullanılmıştır. Adil'den daha beliğdir, çünkü müsemma, fiilin kendisiyle isimlenmiştir. el-Latifu: Arzunu sana rıfkla ulaştıran de
1774 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, ben rükü ue secde halinde Kur'an okumaktan men edildim. Öyleyse rüküda Rabb Teala'yı tazim edin, secdede ise Dua etmeye gayret edin, (zira secdede iken yaptığınız Dua) icabet edilmeye layıktır."
1776 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resullulah (aleyhissalatu vesselam) rüküsunda ve secdelerinde şu Duayı çokca okurdu: "Sübhanekallahümme Rabbena ve bi-hamdike, Allahümmağfirli. (Allah'ım, seni takdis ve tenzih ederim. Rabbimiz! Takdisimiz hamdinledir. Ey Allahım, beni mağfiret et.)" Bu Duayı okumakla Kur'an'a yani Kur'an'ın: "Rabbini hamd ile tesbih et" (Nasr 3) ayetineuyuyordu." Müslim, Ebu Davud ve Nesai'de gelen bir rivayette şöyle denir: "Resüllullah (aleyhissalatu vesselam) rükü ve secdesinde şöyle derdi: "Subbühun kuddüsün Rabbü'l-melaiketi ver-Rühi, (Münezzehsin, mükaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)".
1782 Hazreti Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) secde ettiği vakit şöyle Dua okurdu: "Allahım sana secde ettim, sana inandım, sana teslim oldum. Yüzüm de, kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan yaratanına secde etmiştir. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir" (Hacc 14). Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın teşehhüdle selam arasında okuduğu en son Duası: "Allahümmağfir Ii ma kaddemtü ve ma ahhartü ve ma esrertü ve ma a'Ientü ve maesreftü ve ma ente a'Iemu bihi minni ente'I-mukaddim ve ente'I-muahhir. La ilahe illa ente. (Allahım, geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, gizli işlediklerimi, aleni yaptıklarımı, israflarımı, benim bilmediğim fakat senin bildiğin kusurlarımı affet. İlerleten sen, gerileten de sensin, senden başka ilah yoktur)".
1783 Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a, Hazreti Ebu Bekir (radıyallahu anh) gelerek: "Bana namazda okuyacağım bir Dua öğret" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu Duayı okumasını söyledi: "Allahümme inni zalemtü nefsi zulmen kesiran ue la yağfiru z-zünübe illa ente fa'ğfir li mağfireten min indike verhamni inneke ente'l-ğafüru'r-rahim. (Allahım ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen affedersin. Öyle ise beni, şanına layık bir mağfiretIe bağışla, bana merhamet et. Sen affedici ve merhamet edicisin".
1785 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın geceleyin namazdan çıkınca şu Duayı okuduğunu işittim: "Allahım! Senden, katından vereceğin öyIe bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kamil iman, dışıma amel-i salih, amellerime temizlik ve ihlas verir, rızana uygun istikameti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun. Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakin ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım. Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunla kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhar olan) şühedaya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum! Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum). Rahmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrim sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifayab kilan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helake davetten, kabir azabindan korumanı diliyorum. Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatindan birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey alemlerin Rabbi, onun husülü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum. Ey Allahım! Ey (Kur'an gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şerlat gibi) doğru yolun sahibi! Kafirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-i kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, (dünyada iken çok) rükü ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.) Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidayete ermiş hidayet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhalefet edene, senin ona olan adavetin sebebiyle adavet (düşmanlık) ediyoruz. Allahım! Bu bizim Duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin. Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy! Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olac
1790 Hazreti İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu Duayı okurdu: "Allahım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz ve semavatin ve onlarda bulunanların kayyumu ve ayakta tutanısın, hamdler yalnızca senin içindir. Sen semavat ve arzın ve onlarda bulunanların nûrusun, hamdler yalnızca sanadır. Sen haksın, va'din de haktır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet haktır, cehennem de haktır. Peygamberler haktır, Muhammed (aleyhissalatu vesselam) de haktır. Kıyamet de haktır. Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Hasmına karşı senin (bürhanın) iIe dava açtım. Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum. Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli işlediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka ilah yoktur".
1791 İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) akşam olunca şu Duayı okurdu: "Elhamdulillah geceye erdik. Mülk de, Allah için geceye erdi. AIlah'tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamdler O'nadır, O, her şeye kadirdir. Rabbim! Bu gecede olacak hayrı, bundan sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum. Bu gecede olacak şerden ve bundan sonra olacak şerlerden sana sığınıyorum. Rabbim! TembeIlikten yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum. Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum!" İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) devamla, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sabah olunca şu Duayı okuduğunu söyledi: "ElhamduIiIlah sabaha erdik. Mülk de Allah için sabaha erdi."
1792 Ebu Selam, Hazreti Enes (radıyallahu anh)'ten naklediyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kim akşama ve sabaha erdiği zaman: "Rabb olarak Allah, din olarak İslam'a, resül olarak Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e razı olduk" derse onu razı etmek de Allah üzerine bir hak olmuştur". Rezin bu Duaya: "Kıyamet günü" ifadesini ilave etmiştir.
1794 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girdiği zaman şu Duayı okurdu: "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran Allah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"
1796 Hazreti Huzeyfe İbnu'l-Yeman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girince şu Duayı okurdu: "Allahım! Senin adınla hayat bulur, senin adınla ölürüm". Sabah olunca da şu Duayı okurdu: "Bizi öldürdükten sonra tekrar hayat veren Allah'a hamdolsun!. Zaten dönüşümüz de O'nadır".
1797 Hazreti Bera (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yatağına girdiğin zaman şu Duayı oku: "Allahım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana emanet ettim sırtımı sana dayadım. Senin rahmetinden ümitvarım, gazabından da korkuyorum. Senin ikabına karşı, senden başka ne melce var, ne de kurtarıcı. İndirdiğin Kitab'a, gönderdiğin Peygamber (aleyhissalatu uesselam)'e iman ettim" "Eğer bunu okuduğun gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun. Şayet sabaha erersen hayır bulursun." Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), uyumak isteyince sağ yanı üzerine dayanır ve şöyle Dua ederdi: "Allahım! Kullarını topladığın -veya yeniden dirilttiğin- gün, beni azabından koru".
1798 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) geceleyin uyanınca şu Duayı okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".
1799 Hazreti Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatacağı sırada şu Duayı okurdu: "Allahım, kerim olan Zat'ın adına, eksiği olmayan kelimelerin adına, alınlarından tutmuş olduğun hayvanların şerrinden sana sığınırım. Allahım sen borcu giderir günahı kaldırırsın. Allahım senin ordun mağlub edilemez, va'dine muhalefet edilemez. Servet sahibine serveti fayda etmez, servet sendendir. Allahım seni hamdinle tesbih ederim".
1800 Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün, Halid İbnu Velid el-Mahzumi (radıyallahu anh): "Ey Allah'ın Resülü, bu gece hiç uyuyamadım" diye Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e yakındı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu tavsiyede bulundu: "Yatağına girdinmi şu Duayı oku: "Ey yedi kat semanın ve onların gölgelediklerinin Rabbi, ey arzların ve onların taşıdıklarının Rabbi, ey şeytanların ve onların azdırdıklarının Rabbi! Bütün bu mahlükatının şerrine karşı, bana himayekar oI! 0l ki hiç birisi, üzerime ani çullanmasın, saldırmasın. Senin koruduğun aziz olur. Senin övgün yücedir, senden başka ilah da yoktur, ilah olarak sadece sen varsın."
1802 Ümmü Seleme (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) evinden çıktığı zaman şu Duayı okurdu: "Allah'ın adıyla Allah'a tevekkül ettim. Allahım! zillete düşmekten, dalalete düşmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş olmasından sana sığınırız".
1804 Ebu Malik eI-Eş'ari (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kişi evine girince şu Duayı okusun: "Allahım! Senden hayırlı girişler, hayırlı çıkışlar istiyorum. Allah'ın adıyla girdik, Allah'ın adıyla çıktık, Rabbimiz Allah'a tevekkül ettik". Bu Duayı okuduktan sonra ailesine selam versin".
1805 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hazretleri buyurdular ki: "Kim, malayani konuşmaların çok olduğu bir yere oturur da, oradan kalkmazdan önce şu Duayı okursa bu yerde oturmaktan hasıl olan günahından arınmış olur: Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diliyorum, Sana tevbe ediyor (af taleb ediyorum)".
1806 İbnu Ömer hazretleri (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir cemaatte oturduğu zaman, ashabı için şu Duayı okumadan nadiren kalkardı: "Allahım! Bize korkundan öyle bir pay ayır ki, bu, sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun. İtaatinden öyle bir nasib ver ki, o bizi cennete ulaştırsın. Yakininden öyle bir hisse lutfet ki dünyevi musibetlere tahammül kolaylaşsın. Allahım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et. Aynı şeyi bizden sonra gelecek olan neslimize de nasib et. İntikamımızı, bize zulmedenlerden almışlardan kıl (mazlumlardan değil). Bize tecavüz edenlere karşı bizi muzaffer kıl. Bize, dini musibet verme. Dünyayı, ne asıl gayemiz kıl, ne de ilmimizin son hedefi. Bize merhametli olmayanı bize musallat etme."
1807 İmam Malik'e ulaştığına göre Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman şu Duayı okurdu: "Bismillah! Allahım! Sen seferde arkadaşım, ailemde vekilimsin. Allahım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır. Allahım, yolun meşakkatlerinden, üzüntülü dönüşten, mal ve ailede vuküa gelecek kötü manzaralardan sana sığınıyorum".
1809 Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Ey Allah'ın Resülü, ben sefere çıkmak istiyorum bana tavsiyede bulun!" diye talepte bulundu. Efendimiz: "Sana Allah'tan korkmanı ve (yol boyu aştığın) her tepeııin başında tekbir getirmeni tavsiye ediyorum!" buyurdu. Adam döneceği sırada şu Duada bulundu: "Allah'ım! Ona uzaklığı dür, yolculuğu kolay kıl."
1811 Hazreti Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) seferde iken gece olunca şu Duayı okurdu: "Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır. Senin de, (sende bulunanların da sende yaratılmış olanların da, senin üzerinde yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım. Arslanın, iri yılanın, yılanın, akrebin ve bu beldede ikamet eden (insilerin ve cinni)lerin, İblis'in ve İblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırım."
1812 Havle Bintu Hakim (radıyallahu anh ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurmuşlardır ki: "Kim bir yerde konakladığı zaman şu Duayı okursa, oradan ayrılıncaya kadar ona hiçbir şey zarar vermez: "Eüzü bi-kelimatillahi't-tammat min şerri ma halaka. (Allah'ın eksiksiz, mükemmel kelimeleri ile, yarattıklarının şerrinden AIlah'a sığınıyorum.)"
1813 Hazreti Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Balığın karnında iken, Zü'n-Nün'un yaptığı Dua şu idi: La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü mine'z-zalimin. (Allahım! Senden başka ilah yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim.)" Bununla Dua edip de icabet görmeyen yoktur."
1814 Hazreti İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) üzüntü sırasında şu Duayı okurdu: "Halim ve azim. olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş'ın Rabbi, arzın Rabbi, Semavat'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur."
1815 el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir gün Mescid'e girdi. Orada Ensar'dan Ebu Ümame (radıyallahu anh) denen kimse ile karşılaştı. Ona: "Ey Ebu Ümame, niçin seni namaz vakti dışında Mescid'de oturmuş görüyorum?" diye sordu. "Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resülü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder." "Evet, ey Allah'ın Resülü, öğret!" dedim. "Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu Duayı oku: "AIlahım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çaImasından ve insanların kahrından sana sığınırım." (Ebu Ümame) der ki: "Ben bu Duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi."
1816 Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Fatıma (radıyallahu anha) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek bir hizmetçi taleb etmişti. Resûlullah ona: "Şu Duayı oku(man senin için hizmetçi edinmenden daha hayırlı)" dedi: "Allahım! Sen yedi semanın Rabbi, Arş-ı Azam'ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve herşeyin Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkan'ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından yapışmışsın (dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zahirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen batınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl."
1817 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı bir şey üzecek olsa şu Duayı okurdu: "Ya Hayyu ya Kayyum, birahmetike estağisu. (Ey diri olan, ey Kayyüm olan Rabbim rahmetin adına yardımını talep ediyorum)." Ve keza şöyle derdi: "Elizzu bi-ya-ze'l-celali ve'l-İkram." (Ya ze'l-celali ve'l-ikram)i devamlı söyleyin!
1818 Esma Bintu Umeys (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir Duayı öğreteyim mi?" diye sordu ve şu Duayı söyledi: "Allahu, Allahu Rabbi la üşriku bihi şey'en. (Rabbim Allah'tır, Allah! Ben ona hiçbir şeyi ortak koşmam!)"
1819 İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) demiştir ki: "Kimin sıkıntısı artarsa şu Duayı okusun: "Allahım ben senin kulunum, kulunun oğluyum, cariyenin oğluyum, senin avucunun içindeyim, alnım senin elinde. Hakkımdaki hükmün caridir. Kazan ne olursa hakkımda adalettir. Kendini tesmiye ettiğin veya kitabında indirdiğin veya nezdinde mevcut gayb hazinesinden seçtiğin, sana ait her bir isim adına senden Kur'an'ı kalbimin baharı, sıkıntı ve gamlarımın atılma vesilesi kılmanı dilerim." Bu Duayı okuyan her kulun gam ve sıkıntısını Allah gidermiş, yerine ferahlık vermiştir."
1820 Hazreti İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: " Hazreti Ali İbnu Ebi Talib (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Annem ve babam sana kurban olsun, şu Kur'an göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu cevabı verdi: "Ey Ebül-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?" Hazreti Ali (radıyallahu anh): "Evet, ey Allah'ın Rasülü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hazreti Peygamber şu tavsiyede bulundu: "Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan Dua müstecabtır. Kardeşim Ya'kub da evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfar edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvaffak olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'at namaz kıl. Birinci rek'atte, Fatiha ile Ya-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fatiha ile Ha-mim, ed-Duhan süresini oku, üçüncü rek'atte Fatiha ile Eliflam-mim Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun Duaların sonunda şu Duayı oku: "Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden razı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı olan celal, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sahibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celalin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbar et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı, celalin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır. " Ey Ebu'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle Duana icabet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zat-ı Zülcelal'e‚ yemin olsun bu Duayı yapan hiçbir mü'min icabetten mahrum kalmadı." İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallahu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a aynı önceki meclis
1821 Şeddad İbnu Evs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazda şu Duayı okumamızı öğretiyordu: "Allahım! Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Keza nimetine şükretmeyi, sana güzel ibadette bulunmayı taleb ediyor, doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalb diliyorum. Allahım, senin bildiğin her çeşit şerden sana sığınıyorum, bilmekte olduğun bütün hayırları senden istiyorum, bildiğin günahlarımdan sana istiğfar ediyorum!"
1822 el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) elbiseyi yenilediği zaman şu Duayı okurdu: Allahım! Hamd sanadır. -(giydiği şey ne ise) ismen söyleyerek- Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayırlı olmasını, yapılış gayesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve yapılış gayesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum."
1823 Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) yeni bir elbise giymişti ve şöyle Dua etti: "Avretimi örtebileceğim ve hayatta güzellik sağlayabileceğim bir elbise giydiren AIlah'a hamd olsun." Sonra şunu söyledi: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim: "Kim yeni bir elbise giyer, böyle söyler, daha sonra da eskittiği elbiseyi tasadduk ederse, sağken de öldükten sonra da Allah'ın himayesi, hıfzı ve örtmesi altında olur."
1824 Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir şey yeyip içti mi şu Duayı okurdu: "Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun."
1827 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Sa'd İbnu Ubade'nin yanında ekmek ve zeytinyağı yemişti. Sonunda şöyle bir Dua buyurdu: "Yanınızda oruçlular yemek yesin, yemeğinizden ebrarlar yesin, üzerinize melekler Dua etsin." Ebu Davud'un Hazreti Cabir (radıyallahu anh)'den kaydettiği diğer bir rivayette şöyle denir: "Ebû'l-Heysem bir yemek hazırladı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve Ashabın'ı (radıyallahu anhüm) davet etti. Hazreti Peygamber yemekten kalkınca: "Kardeşinizi mükafaatlandırın!" buyurdu. Ashab: "Mükafaatı da ne?" diye sordular. Efendimiz: "Kişinin evine girilip yemeği yendi, içeceği içildi mi ev sahibi için Dua edilir. İşte bu onun mükafaatıdır" cevabını verdi."
1828 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kazayı hacet için helaya girdiği zaman şu Duayı okurdu: "Allahümme inni eüzu bike mine'lhubsi ve'l-habais. (Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırm."
1830 Fatıma Bintu'l-Hüseyin İbni Ali, büyükannesi Fatımatu'l-Kübra (radıyallahu anha)'dan naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) mescide girdiği zaman Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e salat (Dua) okur, sonra da: "Rabbim! günahımı affet, rahmet kapılarını bana aç" derdi, Çıkarken de yine Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e salat okur, sonra da: "Rabbim! günahımı affet, lütuf kapılarını benim için aç" derdi".
1831 Talha İbnu Ubeydillah (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hilali görünce şu Duayı okurdu: "Allahım, Ay'ın hilal devresini bize bereketli, imanlı, selametli ve İslam üzere geçir. (Ey hilal) benim de senin de Rabbin Allah'tır."
1832 Katade (rahimehullah)'ye ulaştığına göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hilali görünce şu Duayı okurmuş: "Hayırlı ve istikametli bir ihtilaI (devresi diliyorum.)" bunu üç kere söyledikten sonra, "Seni yaratan Allah'a inandım." Bunu da üç kere tekrar ettikten sonra: ". . Ayını çıkarıp... Ayını getiren Allah'a hamdolsun" dermiş." Ebu Davud'un yine Katade'den kaydettiği bir diğer rivayetinde: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), hilali görünce yüzünü ondan çevirirdi" denmektedir.
1833 İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) gök gürleyip, şimşek çakınca şu Duayı okurdu: "Allah'ım bizi gadabınla öldürme, azabınla da helak etme, bu (azabı)ndan önce bize afiyet (içinde ölüm) ver."
1834 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ufuk-ı semada bir bulut belirtisi gördü mü işi terkeder, namazda idiyse kısa keser ve şu Duayı okurdu: "Allah'ım, bunun şerrinden sana sığınırım." Yağmur başlarsa: "Allah'ım, boI yağmur, faydalı yağmur (ver)" derdi."
1835 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) rüzgar estiği zaman şu Duayı okurdu: "Allah'ım, senden bunun hayrını ve bunda olan (menfaatların da) hayrını ve bunun gönderiliş maksadındaki hayrı da istiyorum. Bunun şerrinden, bunda olanın şerrinden, burcunla gönderilen şeyin şerrinden de sana sığınıyorum."
1837 Amr İbnu Şuayb an Ebihi an Ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Duaların en faziletlisi arefe günü yapılan Duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir. (Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir. O, herşeye kadirdir) sözüdür."
1838 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü, dedim, şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl Dua edeyim?" Şu Duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affeedicisin, affı seversin, beni affet."
1839 Amir İbnu Rebla (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)ın arkasında namaz kılan birisi, namazda hapşırdı ve şu Duayı okudu: "Mübarek (heyrı boI), ihlaslı ve çok hamdle Allah'a hamdederiz, ta Rabbimiz razı oluncaya kadar; dünya ve ahiret işindeki rızasından sonra da (hamdimize devam ederiz)." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazdan çıktıktan sonra: "Namazda Dua okuyan kimdi?" diye sordu. Ancak okuyan kişi süküt etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar sordu: "Duayı kim okudu? Zira fena bir şey söylemedi." Bunun üzerine adam: "Bendim, bu Dua ile sadece hayır murad ettim" dedi. Efendimiz: "(Duanız) Rahman'ın Arşına kadar yükseldi" buyurdu."
1841 Ebü'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: " Hazreti Davud (aleyhisselam)'un Duaları arasında şu da vardır: "Allahım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine beni ulaştıracak ameli taleb ediyorum. Allah'ım! Senin sevgini nefsimden, ailemden, malımdan, soğuk sudan daha sevgili kıl." Ebü'd-Derda der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hazreti Davud'u zikredince, onu "insanların en abidi (yani çok ve en ihlaslı ibadet yapanı)" olarak tavsif ederdi."
1842 Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) Resûlullah'a ref ederek demiştir ki: "Yunus kavminin Duaları arasında şu da vardı: "Ey diri olan, ey (mahlükata) kıyam veren, ey hiçbir hayat sahibinin olmadığı zamanda hayat sahibi olan, ey hayat veren, ey ölüm veren, ey celal ve ikram sahibi!"
1843 Hazreti Ömer ve Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallahu anhüma) anlatıyorlar: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir belaya uğrayanı görünce şu Duayı okursa: "Seni imtihan ettiği şeyde bana afiyet veren ve birçok yarattığından beni üstün kılan Allah'a hamdolsun!" Artık yaşadığı müddetçe, bu bela ne olursa olsun ona maruz kalmaktan muaf kılınır." Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'nin bir rivayetinde sadece: "..Bu bela ona isabet etmez" denmiştir.
1844 Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Dua ederken şunu söylerdi: "Allahım, dinimi doğru kıl, o benim işlerimin ismetidir. Dünyamı da doğru kıl, hayatım onda geçmektedir. Ahiretimi de doğru kıl, dönüşüm orayadır. Hayatı benim için her hayırda artma (vesilesi) kıl. Ölümü de her çeşit şerden (kurtularak) rahat(a kavuşma) kıl."
1845 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah'ın Duasının çoğu: "Allahümme atina fi'd-dünya haseneten ve fi'l ahireti haseneten ve kına azabe'n-nar. (Allahım bize dünyada da bir hayır, ahirette de bir hayır ver, bizi cehennem azabından koru" idi."
1847 Hazreti AIi (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, "Bir mükateb ona gelerek: "Kitabet borcumu ödemekten aciz kaldım, bana yardım et" dedi. Ona şu cevabı verdi: "Sana, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bana öğretmiş bulunduğu bir Duayı öğreteyim. (Onu okuduğun takdirde) Sıyr dağı kadar borcun da olsa, Allah onu sana bedel öder. Şöyle diyeceksin: "Allah'ım, yeterince helalinden vererek beni haramından koru. Lütfunla ver, başkasına muhtaç etme."
1849 Yine Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şu Duayı okurlardı: "Allah'ım! Cüzzamdan, barastan (alaten), delilikten ve hastalıkların kötüsünden sana sığınırım."
1850 Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şu Duayı okurlardı: "AIlah'ım, huşü duymaz bir kalbten sana sığınırım, dinlenmeyen bir Duadan sana sığınırım, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden, bu dört şeyden sana sığınırım."
1852 Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle Dua ederdi: "Allahım, şikak ve nifaktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım." Bir rivayette şöyle denmiştir: "Allahım! Açlıktan sana sığınırım, çünkü o pek fena yatak arkadaşıdır. Hıyanetten de sana sığınırım, çünkü o ne kötü huydur."
1853 Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Mirac gecesi cinlerden bir ifrit gördüm. Elinde ateşten bir şüle olduğu halde beni takip ediyordu. Nazarımı her atışımda onu görüyordum. Cibril (aleyhisselam) bana: "İstersen sana bir Dua öğreteyim, onu okursan, şülesi söner ve ağzının üstüne düşer" dedi." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Pekala!" dedi. Cibril (aleyhisselam) de "Şunu oku!" buyurdu: "Allah'ın kerim olan rızası için, eksiksiz, mükemmel kelimatullah hakkı için -ki hiç kimse muttaki olsun, facir olsun onu aşıp daha güzelini söyleyemez- (bela olarak) semadan inen, semaya yükselen, (ve ceza gerektiren) şerlerden, yeryüzünde yarattığı şerden, yer(in altın)dan çıkan şerden, gece ve gündüz fitnelerinden, gece ve gündüz gelen musibetlerden Allah'a sığınırım. Ey Rahman, hayır getiren hadiseler hariç."
1855 İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Bir adam gelerek- "Ey Allah'ın Resülü! dedi, ben Kur'an'dan bir parça seçip alamıyorum. Bana kifayet edecek bir şeyi siz bana öğretseniz!" "Öyleyse, buyurdu, Sübhanallah velhamdüIillah, ve lailahe illallah, vallahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billah. (Allahım seni tenzih ederim, hamdler sana mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür, güç kuvvet Allah'tandır) de." "Ey Allah'ın Resülü! dedi, bu zikir Allah içindir. (O'nu senadır), kendim için Dua olarak ne söyleyeyim?" "Şöyle Dua et: Allahım bana merhamet et, afiyet ver, hidayet ver, rızık ver!" Adam (dinleyip, kalkınca) ellerini sıkıp göstererek: "Şöyle (sımsıkı belledim!)" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bunun üzerine: "İşte bu adam iki elini de hayırla doldurdu !.." buyurdu."
1856 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölümünden önce şu Duaları çok tekrar ederdi: "Sübhanallahi ve bihamdihi, estağfirullahe ve etübu ileyh. (Allahım seni hamdinle tesbih ederim, mağfiretini diler, günahlarıma tevbe ederim.)" Ben kendisinden bunun sebebini sordum. Şu açıklamayı yaptı: "Rabbim bana bildirdi ki, ben ümmetim hakkında bir alamet göreceğim. Ben onu görünce Sübhanallahi ve bihamdihi, estağfirullahe ve etübu ileyh zikrini artırdım. Bu gördüğüm, İza cae nasrullahi ve'l-fethu.. süresidir. "
1865 Hazreti Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim: "La ilahe illallahu vahdehu la-şerike leh, lehu'l mülkü ve lehu'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir" Duasını bir günde yüz kere söylerse, kendisine on köle azad etmiş gibi sevab verilir, ayrıca lehine yüz sevab yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, ayrıca üç gün akşama kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan daha fazlasını okumayan hiçbir kimse, o adamınkinden daha efdal bir amel de getiremez. Kim de bir günde yüz kere "Sübhanallahi ve bihamdihi" derse hataları dökülür, hatta denizin köpüğü kadar (çok) olsa bile."
1866 Hazreti Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim çarşıya girince La ilahe iIlallahu vahdehu la şerike Ieh, Iehü'I-mülkü ve Iehü'I-hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyün la yemütü bi-yedihi'I-hayr ve hüve ala külli şey'in kadir. (AIlah'tan başka ilah yoktur, tekdir, ortağı yoktur, mülk ve hamd ona aittir. Hayatı o verir, ölümü de o verir. Kendisi hayattardır, ölümsüzdür. Hayırlar O'nun elindedir. O her şeye kadirdir) Duasını okursa Allah ona bir milyon sevab yazar, bir milyon da günah affeder ve mertebesini bir milyon derece yüceltir." Bir rivayette, üçüncü mükafaata bedel, "Onun için cennette bir köşk yapar" denmiştir."
1867 Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevcelerinden Cüveyriyye (radıyallahu anha)'nin anlattığına göre, "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz bir gün sabah namazını kılınca, daha kendisi namazgahında iken, erkenden yanından çıkmış, gitmiş, kuşluktan sonra Cüveyriyye (aynı yerinde zikrederek) otururken geri gelmiş ve: "Bırakıp gittiğim halde duruyorsun (hiç yerinden kımıldamadın galiba?)" diye sormuştur. "Evet" cevabı üzerine şunu söylemiştir: "Ben senden ayrıldıktan sonra dört kelime(Iik bir Dua)yı üç kere okudum. Eğer bunlardan hasıl olan sevab tartılacak olsa, senin burada sabahtan beri okuduğun Duaların sevabının ağırlığına denk olur. O Dua şudur: "Sübhanallahi ve bihamdihi adede halkıhi ve rıda nefsihi ve zinete arşihi ve midade kelimatihi. (Allah'ı mahlukatı sayısınca, nefsinin rızasınca, arşının ağırIığınca, kelimelerinin adedince tesbih (noksanlıklardan tenzih) ederim."
2560 Gunder'in bir rivayetinde denir ki: "İbnu'l-Eş'as zamanında Küfe'ye Mataru'bnu Naciye (adında biri) galebe çaldı. (İbnu Abbas'ın oğlu) Ebu Ubeyde İbnu Abdillah'a halk'ın önüne geçip namaz kıldırmasını emretti. Ebu Ubeyde, (namaz kıldırırken) başını rükudan kaldırdığı zaman ben: "Allahümme Rabbena ve leke'l-hamdü mil'e's-semavat ve mil'e'l-ardı ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'du. Ehle's-senai ve'l-mecdi, La mani'a li-ma a'tayte ve la mu'tiye li-ma mena'te. Ve la yenfe'u za'l-ceddi minke'l-ceddü" Duasını okuyuncaya kadar kıyamda dururdu." el-Hakem der ki: "Bunu ben Abdurrahman İbnu Ebi Leyla'ya zikrettim. Dedi ki: "Bera İbnul-Azib (radıyallahu anh)'i işittim: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın kıldığı namazın rükusu, secdesi, rüku ve secdeden başını kaldırdığı zamanki ve iki secde arasındaki (fasılaları) birbirine yakın uzunlukta idi" demişti." Şu'be der ki: "Ben bunu Amr İbnu Mürre'ye söyledim. O da: "Ben, İbnu Ebi Leyla'yı gördüm, onun namazı böyle değildi" dedi."
3168 Mu'az İbnu Zühre anlatıyor: "Bana ulaştı ki, Resulullah aleyhissalatu vesselam, iftar ettiği zaman şu Duayı okurdu: "Allahümme leke sumtü ve ala rızkıke eftartü. (Ey Allahım senin rızan için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açıyorum.)"
3169 Mervan İbnu Salim, Hazreti İbnu Ömer radıyallahu anhüma'den naklediyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam orucunu açınca şöyle derdi: "Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşaallah Teala sevap kesinleşti." "Rezin, Duanın baş kısmına "Elhamdülillah" kelimesini ziyade etti.''
3177 Ümmü Ammare Bintu Ka'b (radıyallahu anha)'ın anlattığına göre: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanına girmiştir. Ammare yemek ikram edince, Aleyhissalatu vesselam: "Sen de ye!" demiş, kadın: "Ben oruç tutuyorum'' deyince Resulullah şöyle buyurmuştur: "Oruçlu kimse, başkasına ikramda bulunur ve yemeğinden başkaları yerse, onlar yedikleri müddetçe melaike aleyhimüsselam oruçluya rahmet Duasında bulunurlar." Bir başka rivayette şöyle denmiştir: "Oruçlunun yanında oruçsuzlar yemek yiyecek olursa, melekler oruçluya rahmet okurlar.''
5397 İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Izdırab ve matemi sebebiyle) yanaklarını yolan, üst başını yırt(ıp dövün)en, cahileye Duasıyla Dua eden bizden değildir."
5416 Muğire radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Binekli, cenazenin ardından yürür, yaya ise dilediği yerden. Çocuğa da namaz kılınır. Anne-babası için mağfiret ve rahmetle Dua edilir."
1985 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hazreti Muaz (radıyallahu anh)'ı Yemen'e gönderdi. (Giderken) ona dedi ki: "Sen EhI-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin iIk şey Allah'a ibadet olsun. Allah'ı tanıdılar mı, kendilerine Allah'ın zekatı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver. Onlar buna da ittaat ederlerse kendilerinden zekatı aI. Zekat alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın. Mazlumun bedDuasını almaktan kork. Zira Allah'la bu bedDua arasında perde mevcut değildir.
2028 C'abir İbnu Atik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Size bir grup sevimsiz atlılar gelecek. Geldikleri zaman, onları iyi karşılayın. Onlarla talep ettikleri şeylerin arasından çekilin. Adalet ederlerse bu kendi lehlerinedir. Zulmederlerse bu da onların aleyhlerindedir. Siz onları razı edin. Zekatınızın kemali onların rızasına bağlıdır. (Öyle ise onları razı edin ki) sizlere Dua etsinler."
2030 Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Babam ashabu'ş-şecereden idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine bir kavm zekatlarını getirince şöyle Dua buyururlardı: "Allah'ım Ebu Evfa'ya rahmet buyur" diye Dua etti."
2045 Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vessselam) şöyle Dua ederdi: "Allah'ım, Al-i Muhammed'in rızkını belini doğrultacak kadar ver -Bir diğer rivayette- "yetecek kadar ver" buyurmuştur.
2046 Hazreti Enes (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle Dua etmişti: "Allah'ım, beni miskin olarak, yaşat, miskin olarak ruhumu kabzet, kıyamet günü de miskinler zümresiyle birlikte haşret." Hazreti Aişe (radiyallahu anha) atılarak sordu: "Niçin ey Allah'ın Resulu?" "Çünkü, dedi, onlar cennete, zenginlerden kırk bahar önce girecekler. Ey Aişe! fakirleri sev ve onları (rivayet meclisine) yaklaştır, ta ki kıyamet günü Allah da sana yaklaşsın." Diğer bir hadiste: "beşyüz yıl" tabiri vardır. İki hadis şöyle cem'edilir: "Kırktan maksad hırs sahibi fakirin, hırs sahibi zenginden öne geçeceği müddettir. Beşyüzden maksad, zahid fakirin hırslı zenginden önce gireceği müddettir. Böylece hırs sahibi fakir, zahid fakirin yirmibeş derece üstünlüğüne nazaran iki derecelik bir üstünlüğe sahiptir. Bu kırkın beşyüze nisbetidir. Bu ve benzeri takdirler Resulullah'ın lisanında mücazefe veya tesadufi olarak cereyan etmez. Bilakis idrak ettiği bir sır veya ilminin ihata ettiği bir nisbet sebebiyle söylenmiştir. Zira o hevadan konuşmaz."
2126 Yahya İbnu Said'in anlattığına göre, Said İbnu'l Müseyyeb (rahimehullah)'ten şunu işitmiştir: " Hazreti İbrahim (aleyhisselam), misafir ağırlayan ilk kimse idi. Keza o ilk sünnet olan kimseydi, bıyığını kesenlerin ilki, saçında aklık görenlerin ilki de o idi. Ak saçları görünce: "Ya Rabbi bu nedir?" diye sormuş; Rabbi de: "Bu vakardır ey İbrahim!" demiş. O da: "Rabbim! Öyleyse vakarımı artır!" diyerek Duada bulunmuştur." Rezin şunu ilave etmiştir. "Bu sırada Hazreti İbrahim 120 yaşındaydı. Bundan sonra 80 yıl daha yaşadı."
2156 Sahr İbnu Vedaa el-Gamidi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle Dua ederdi: "Allah'ım, ümmetime erkenciliği mübarek kıl." Nitekim, Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz bir seriyye veya bir ordu göndereceği zaman, onu günün erken saatinde yola çıkarırdı. Sahr tüccardı, o da ticarete günün ilk saatinde çıkardı. Böylece zengin oldu ve malı arttı."
2168 Yine Hazreti Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yürüme sırasında geride kalır, (kafileye kavuşturmak için) zayıf hayvanı sürer, üzerindekini terkisine alır ve onlara Dua ederdi."
2202 Hazreti Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hiçbir Arabi at yoktur ki, her seher vaktinde şu kelimelerle Dua etmesine izin verilmesin: "Ya Rabbi, Beni insanoğlundan dilediğine temlik ettin, beni onun malı kıldın. Öyleyse beni, ona onun en sevgili malı, en sevgili ehli kıl" veya "Beni ona, onun en sevgili malından ve ehlinden biri kıl."
2214 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: " Hazreti Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e (yahudiler tarafından) sihir yapıldı. Öyle ki, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu. Bir gün benim yanımda iken Allah'a Dua etti, sonra tekrar Dua etti. Ve dedi ki: "Ey Aişe, hissettin mi, sorduğum hususta Allah bana fetva verdi?" "Hangi hususta Ey Allah'ın Resülü?" dedim. "İki kişi bana gelip, biri başucumda, diğeri de ayak tarafımda oturdu. Biri diğerine: "Bu zatın rahatsızlığı nedir?" dedi. Öbürü: "Büyüdür!" dedi. Önceki tekrar sordu: "Kim büyüledi?" Diğeri: "Lebid İbnu'l-Asam adındaki Beni Züreykli bir yahudi" diye cevap verdi. Öbürü: "Büyüyü neye yaptı?" dedi. Arkadaşı: "Bir tarakla saç döküntüsüne ve bir de erkek hurma tomurcuğunun içine!" cevabını verdi. Diğeri: "Pekala, şimdi nerede?" diye sordu. Arkadaşı: "Zervan kuyusunda!" cevabını verdi." Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Ashabından bir grupla birlikte (radıyallahu anhüm) kuyuya gitti, ona baktı, kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Sonra benim yanıma dönüp: "Ey Aişe! Allah'a yemin olsun, kuyunun suyu sanki kına ıslatılmış gibi (bulanık) ve (o kuyu iIe sulanan) hurma ağaçlarının başları da sanki şeytanların başları gibiydi!" dedi. Ben: "Ey Allah'ın Resülü! Onu (kuyudan) çıkardın mı?" diye sordum. "Hayır" dedi ve ilave etti: "Bana gelince, Allah bana afiyet Iütfetti ve şifa verdi. Ben ondan halka bir şer gelmesine sebep olmaktan korktum!" Resûlullah onun gömülmesini emretti ve yere gömüldü"
2276 Zühre İbnu Ma'bed, ceddi Abdullah İbnu Hişam'dan naklen anlatıyor: "Abdullah Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı görmüş idi. Annesi Zeyneb Bintu Humeyd onu (Abdullah'ı) Resûlullah'a götürüp şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resülü; bundan blat al!" Aleyhissalatu vesselam efendimiz: "0 henüz küçük!" deyip başını okşadı, bereketle Dua etti. Onu (Zühre İbnu Ma'bed'i) ceddi AbduIlah İbnu Hişam çarşıya çıkarır, yiyecek satın alırdı. Bir gün, ona İbnu Ömer'le, İbnu'z-Zübeyr (radıyallahu anhüma) rastladılar: "(Satın aldıklarına) bizi de ortak kıl, zira Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sana bereketle Dua buyurdu!" dediler. O, (bu teklifi kabul ederek) onları ortak yaptı. (Abdullah İbnu Hişam o Duanın bereketine) bazan bir deve yükü kar ederdi de olduğu gibi eve gönderirdi."
2447 Beni Neccar'dan bir kadın demiştir ki: "Benim evim, Mescid-i Nebevi'nin etrafındaki en uzun ev idi. Bilal (radıyallahu anh), sabah ezanını evimin damında okurdu. Seher'den gelip, dama oturur vaktin girmesini gözetlerdi. Vaktin girdiğini görünce gerinir, sonra da: "Allah'ım sana hamdediyor, dinini (müslümanların) ikame etmeleri için, Kureyş'e karşı yardımını diliyorum" der, arkadan ezan okurdu." Kadın devamla der ki: "Vallahi, onun bu Duayı terkettiği tek gece bilmiyorum!"
2587 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir ihtiyaç sebebiyle, kendilerine Kurra denilen yetmiş kişiyi yola çıkardı. Süleym aşiretinden Ri'I ve Zekvan adında iki kabile Bi'r-i Ma'üne (Ma'üne Kuyusu) denilen bir suyun yanında bunların önünü kesti. Hey'et bunlara: "Biz size gelmedik. Biz Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bir ihtiyacı için gidiyoruz" dediler. Ancak öbürleri bunları dinlemeyip öldürdüler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (duruma muttali olduktan sonra) sabah namazlarından sonra bir ay boyu onlara bedDua etti. Bu hadise namazda kunüt okumanın başlangıcı oldu. Biz kunut yapmıyorduk." Abdülaziz İbnu Süheyb der ki: "Bir zat Enes (radıyallahu anh)'e Kunüt'dan sorarak: "Bu, rüküdan sonra mı yoksa kıraatın tamamlanmasından sonra mı?" dedi. Enes: "Hayır, kıraatin bitiminde" diye cevap verdi." Bir başka rivayette (Enes) şöyle dedi: "(Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir ay boyu) rükudan sonra (kunut yaparak bazı Arap kabilelerine bedDua etti.)"
2589 Müslim'in bir rivayetinde: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bir ay boyu sabah namazında rüküdan sonra kunüt yaparak Useyye (kabilesi)ne bedDua etti" denir." Buhari nin bir rivayetinde: "Kunüt, akşam ve sabah namazındaydı" denir." Ebu Davud ve Nesai'nin bir rivayetinde: "Bir ay kunüt yaptı sonra terketti" denir."
2590 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tam bir ay boyu, hiç aralık vermeden her namazın peşinde, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarında Kunüt yaptı. Şöyle ki: Son rek'at'te semi'allahu li-men hamideh deyince Süleym aşiretinden Ri'l, Zekvan, Useyye kabilelerine bedDua ediyor, namazda kendine uyanlar da amin diyorlardı."
2594 Hasan İbnu Ali İbnu Ebi Talib (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana vitirde okuduğum bir Dua öğretti. Şöyle ki: "Allahım! Beni hidayet verdiklerinden kıl, afiyet verdiklerinden eyle, beni, işlerini üzerine aldıkların arasına koy. (Ömür, mal, ilim, v.s.'den) verdiklerini hakkımda mübarek kıl. Vuküuna hükmettiğin şerlerden beni koru. Sen dilediğin hükmü verirsin, kimse seni mahkum edemez. Sen kimin işini üzerine aldıysan o zelil olmaz. Rabbimiz! Sen münezzehsin, muallasın."
2599 Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir" (dersiniz). Sonra her biriniz hoşuna giden Duayı seçip onunla Dua etsin."
2600 Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "...bize onları öğretirdi veya şu Duaları bize teşehhüdü öğrettiği gibi öğretirdi: "Allah'ım! Kalplerimizi birleştir, aramızdaki geçimsizliği düzelt. Bizi selamet yollarına sevket, zulümattan nüra kavuştur. Bizi, çirkinliklerin açık ve gizli olanlarından uzak tut. Kulaklarımızı, gözlerimizi, kalplerimizi, zevcelerimizi ve çocuklarımızı hakkımızda mübarek ve hayırlı kıl. Tevbelerimizi kabul et, sen rahimsin, tevbeleri kabul edersin. Bizleri verdiğin nimetlere şakir, onlarla sena edici, onları kabul edici kıl, onları (ağirette de nasib ederek) hakkımızda tamamla."
2608 Muvatta'da Şöyle gelmiştir: "(Nafi der ki:) "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) şöyle teşehhüd okurdu: "BismiIlahi, et-tahiyyatu lil-lahi, ve'ssalavatu lillahi, ez-Zakiyatu lillahi, es-Selamu aIe'n-Nebiyyi ve Rahmetullahi ve berekatuhu, es-Selamu aleyna ve ala ibadillahi's-Salihin, Şehidtü en la-ilahe illallahu ve şehidtü enne Muhammeden ResüIullahi." Bunu ilk iki rek'at(in ka'desin)de okur ve teşehhüdünü tamamlayınca Dua ederdi. Namazın sonunda oturunca da yine böyle teşehhüdde bulunur ve teşehhüd'ü öne alırdı. Sonra dilediği Duayı okuyarak Dua ederdi. Teşehhüdünü tamamlayıp selamı vermek isteyince şöyle derdi: "Es-selamu ale'n, Nebiyyi ve rahmetullahi ve berekatuhu es-selamu aleyna ve ala ibadillahi's-salihin." Sonra sağına, es-selamu aleyküm derdi. Sonra mukabeleten imama selam verirdi. Solundan biri kendisine selam verirse mukabeleten ona da selam verirdi." Rezin şunu ilave etti: "Ve dedi ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) böyle yapmayı emretti."
2616 Yine İbnu'z-Zübeyr (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (namazda oturur vaziyette iken), Dua edince, hareket ettirmeksizin parmağıyla işaret yapar, bu vaziyette Dua (teşehhüd) okurdu. Sol eliyle de sol uyluğunun üzerine dayanırdı." Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Gözü de işaretinden ayrılmazdı."
2617 Vail İbnu Hucr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sol ayağını yere yaydı, elini sol uyluğunun üzerine koydu, sağ ayağını da dikti." Nesai'nin bir rivayetinde: "Kollarını, uyluklarının üzerine koydu. Şehadet parmağıyla işaret ederek Dua ediyordu (teşehhüdü okuyordu)."
2619 Asım İbnu Küleyb el-şermi an ebihi an ceddihi -ki ismi de Şihab İbnu'l-Mecnün'dur- der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın huzuruna girdim, namaz kılıyordu. Sol elini sol uyluğunun üzerine koymuş, sağ elini de sağ uyluğunun üzerine koymuş idi. (Sağ elin) parmakları hep yumuk, sadece işaret parmağı açıktı. Şöyle Dua ediyordu: "Ey kalbleri döndüren Allah'ım, kaIbimi dinin üzerine sabit kıl."
2674 Ata İbnu Yesar (rahimehullah) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle Dua buyurdular: "Allahım, kabrimi ibadet edilen bir put kılma" (ve devamla dedi ki): "Nebilerinin kabirlerini mescidler haline getiren bir kavme Allah'ın öfkesi artmıştır."
2686 Ebu'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza kalktı. Şunu okuduğunu işttik: "Senden Allah'a sığınırım. '' Sonra da üç kere: ''Seni Allah'ın lanetiyle lanetliyorum'' dedi ve sanki bir şey yakalıyormuşcasına elini uzattı. Namazı bitirince: "Ey Allah 'ın Resûlü! dedik, senden bugün daha önce hiç söylemediğin bir şey işittik. Ayrıca ellerini de açtığını gördük? şu cevabı verdi: "Allah'ın düşmanı olan iblis, yüzüme koymak için ateşten bir alev getirdi. Ben de ona, üç kere : " Eûzu billahi '' dedim. Sonra da: " Seni Allah'ın eksiksiz lanetiyle lanetliyorum'' dedim, geri çekilmedi, üç kere tekrarladım. Sonunda onu yakalamak istedim. Vallahi kardeşim Süleyman'ın Duası olmasa idi, bağlı olarak sabaha erecek ve Medine'nin çocukları onunla oynayacaklardı.''
2714 Yezid İbnu Nimran (rahimehullah) anlatıyor: "Tebük'de yatalak bir adam gördüm. Dedi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaz kılarken, ben eşeğin üzerinde olduğum halde önünden geçtim. Bana: "Allah'ım, izini kes!" diye bedDuada bulundu. Artık ondan sonra eşek üzerinde (bile) yol alamadım." Bir rivayette şöyle gelmiştir: "(Resulullah aleyhissalatu vessalam şöyle dedi:) "0 bizim namazımızı kesti, Allah da onun izini kessin."
2750 Tirmizi'nin.İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) 'dan yaptığı bir rivayette şu ziyade gelmiştir: İbnu Abbas der ki: "Bir adam gelerek dedi ki, "Ey Allah 'ın Resûlü! gece uyurken rüyamda kendimi gördüm. Sanki ben bir ağacın arkasında secde yapıyorum. Ben secde yaptım, secdem üzerine ağaç da secde yaptı. Onun şöyle söylediğini işittim: " Allah 'ım, secdem sebebiyle bana sevab yaz, onun hürmetine günahımı dök, onu senin nezdinde bana azık yap. Kulun Davud'dan kabul ettiğin gibi, onu benden kabul et. " İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) der ki: "Bundan sonra, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) 'ın secde ayeti okuduğunu, (tilavet secdesi sırasında) o adamın kendisine, ağacın sözü olarak haber verdiği Duanın aynısyla Dua ettiğini işittim."
2752 Sa'd İbnu Ebi Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte Mekke 'den çıktık, Medine 'ye gitmeyi arzu ediyorduk. Yolun bir yerine (Azvera 'ya) ulaşınca, aleyhissalatu vesselam ellerini kaldırıp Allah 'a Dua etti ve secdeye kapandı. Uzun müddet öyle kaldı. Sonra kalkıp yeniden ellerini kaldırdı, bir müddet (öyle kaldı). Sonra tekrar secdeye kapandı. Bu şekilde üç kere secde yaptı. Sonra dedi ki: " Ben Rabbimden talepte bulundum ve ümmetime şafaat ettim.Rabbim, ümmetimin üçte birini bana verdi. Ben de Rabbim için şükür secdesine kapandım. Sonra başımı yerden kaldırıp, ümmetim lehinde tekrar (mağrifet için) talepte bulundum, bana ümmetimin üçte birini daha verdi, ben de Rabbime şükür secdesinde bulundum. Sonra başımı kaldırdım ümmetim için tekrar talepte bulundum, bana ümmetimin son üçte birini de verdi, ben de Rabbime şükür secdesine kapandım."
2784 Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Üç şey vardır, onları yapmak kimseye helal olmaz: "Kişi bir kavme imamlık yapar, sonra da sadece kendisi için Dua eder, cemaatini Dua dışı bırakır; bunu yapan onlara ihanet eder. Kişi, izin almazdan önce bir evin içine bakamaz, bunu yapan ev halkına ihanet eder. Kişi küçük abdestine sıkışmış iken hafifleyinceye kadar namaz kılamaz."
2826 Abdullah İbnu Amr İbni'l As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cum'a namazına üç (grup) insan katılır: 1) Kişi var, namaza katılır, boş konuşma yapar. Bunun namazdan hissesi, o konuşmasıdır. 2) Kişi var namaza gelir Dua eder. Bu kimse Allah'a Duada bulunmuştur, Allah dilerse onun istediğini hemen verir, dilerse vermez. 3) Kişi vardır, namaza gelir sadece dinler ve sükût eder, mü'minlerin arasından yararak geçmez, kimseye eza vermez. Onun bu namazı, daha önce geçen cum'a'ya ve fazladan da üç güne kadar (günahlarına) kefarettir. Bu hal Cenab-ı Hakk'ın şu sözüne binaendir: "Kim bir hayır yaparsa bu kendisinden on misliyle kabul edilir" (En'am 160).
2847 İbnu Mes 'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) teşehhüd okuyunca şu mealde zikirde, Duada bulunurdu: "Hamd Allah'adır, O'na sığınır, O'ndan mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden de O'na sığınırız. Allah kime hidayet verirse onu kimse sapıtamaz, kimi de sapıtırsa onu kimse hidayete götüremez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Resûlüdür. O'nu hak ile, Kıyametten önce müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdi. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Kim de o ikisine isyan ederse, (bilsin ki) sadece kendisine zarar verir, Allah'a hiç bir zarar verermez." Bir rivayette hadise şu ziyadeyi yaptıktan sonra gerisini aynen rivayet etmiştir: "....Cum'a günü teşehhüd'den sonra.....''
2976 Hazreti Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vitrni kılarken şu Duayı okurdu: "Allah'ım gadabından rızana sığınırım. Cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana (yapılması gereken) senayı sayamam. Sen, kendi nefsine yaptığın övgüdeki gibisin."
2980 Ubadetu'b'nu's-Samit (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Geceleyin kim uyanırsa şunu söylesin: "Allah'tan başka ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd de O'na aittir, O herşeye kadirdir. Hamd Allah'a aittir, Allah münezzehtir, Allah büyüktür, bütün amel ve ibadetler için gereken güç ve kuvvet Allah'tandır. Sonra aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Rabbim beni affet!'' desin veya Dua ederse Duasına cevap verilir. Eğer abdest alır ve namaz kılarsa namazı kabûl edilir.''
3007 Hazreti Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile (bir ramazan) ayında beraber oruç tuttuk. Ay boyunca bize son yedi güne kadar hiç (ziyade) namaz kıldırmadı. Ayın son yedinci gününde gecenin üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Altıncı gününde yine bir şey kıldırmadı. Beşinci gününde gecenin yarısı geçinceye kadar namaz kıldırdı: Kendisine: "Bu gecemizin geri kalan kısmında da bize nafile kıldırsanız! ''dedik. Talebimize karşı: "Kim imamla namaza başlar, sonuna kadar devam ederse, kendisine gecenin tamamını namazla geçirmiş (sevabı) yazılır '' buyurdular. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam), aydan son üç gece kalıncaya kadar başka namaz kıldırmadılar. Üçüncü gece bize namaz kıldırdılar. Ehline ve kadınlarına Dua ettiler. Bize (o kadar uzun) namaz kıldırdılarki "Felah''ı kaçırmaktan korktuk. (Ebu Zerr 'e:) "Felah '' nedir? diye soruldu: "Sahur!'' cevabını verdi. (Sonra ayın geri kalan kısmında bize namaz kıldırmadı.)"
3025 Ümmü Atiyye (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah bize, bayram namazlarına genç kızları, çadırda kalan genç bakireleri, ve hayızlı kadınları da çıkarmamızı emretti. Hayızlıların da katılmaları müslümanların cemaatlerini görmeleri, Dualarında hazır bulunmaları içindi, bunlar namazgahların dışında kalacaklardı."
3029 Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "İnsanlar kıtlığa maruz kaIdılar. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir cum'a günü hutbe verirken bir bedevi kalkıp: "Ey Allah'ın Resulü, malımız helak oldu, horantamız kaldı, bizim için Allah'a Dua ediver!'' dedi. Buunun üzerine aleyhissalatu vesselam ellerini kaldırdı. Biz gökte bir bulut göremiyorduk. Nefsim elinde olan Zat'a yemin olsun, daha ellerini geri çekmeden, semada dağlar gibi bulutlar peydah oldu. Derken daha minberden inmemişti bile ki, sakalından yağmur damlaları dökülmeye başladı. O gün, ertesi güne kadar yağmur yağdı. Daha sonraki günde de yağdı, onu takib eden günde de yağdı, hatta müteakıp cum'aya kadar yağış devam etti. Öyle ki, o bedevi veya bir başkası kalkıp: "Ey Allah'ın Resulü, binalarımız yıkıldı, mallarımız suda boğuldu, bizim için Allah'a Dua ediver (artık yağmur kesilsin)'' dedi. Aleyhissalatu vesselam ellerini kaldırıp: "Allahım etrafımıza yağdır, üzerimize olmasın!'' diye Dua ettiler. Eliyle bulutlara doğru hangi istikametteki buluta işaret etti ise, bulutlar orada açıldı. Bütün Medine buluttan temizlendi." Bir rivayette de şöyle denmiştir: "Allahım, (yağmur) etrafımıza yağsın, üzerimize değil! Allahım, dağların ve tepelerin üzerine, vadilerin içine ağaç biten yerlere olsun!'' Hazreti Enes der ki: "Bulut hemen çekildi biz de çıkıp güneşte yürüdük.''
3030 Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yağmur kıtlığından şikayet edildi. Bunun üzerine bir minber getirilmesini söyledi. Musallaya minber kuruldu. Halka, oraya gidilecek gün tesbit edidi.'' Hazreti Aişe devamla der ki: "Güneşin kızıllığı ufukta görülür görülmez yola çıktı. Musallaya varıp minbere oturdu. Tekbir getirdi. Allah'a hamdetti. Sonra: "Sizler memleketinizin kuraklığıa uğradığından, yağmurun normal yağma zamanında gelmeyip gecikmesinden şikayetlendiniz. Allah (celle celaluhu) kendisine Dua etmenizi emrediyor. Duanıza icabet edeceğini vaadetti" buyurdular ve sonra şöyle dediler. "Hamd alemlenin Rabbine aittir. O, Rahman ve Rahim'dir, ahiret gününün sahibidir. Allah 'tan başka ilah yoktur, O dilediğini yapar. Ey Rabbimiz, sen kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın. Sen zenginsin, biz fakiriz. Üzerimize yağmur indir. İndirdiğini bize kuvvet ve güç kıl. Ecel zamanımıza kadar yetecek kıl!" Bunu söyledikten sonra ellerini kaldırdı. O kadar yukarı kaldırdı ki, koltuk altı beyazlığı göründü. Sonra sırtını halka dönderdi, elbisesini ters çevirdi, elleri bu sırada hep kalkmış vaziyette idi. Sonra tekrar halka yöneldi: Minberden indi ve iki rek'at namaz kıldı. Anında Allah bulut hasıl etti. Gök gürledi. Şimşek çaktı. Allah'ın izniyle yağmur başladı. Resullullah daha mescidine dönmeden seller aktı. Aleyhissalatu vesselam, cemaatin sığınağa dönmekteki acelelerini görünce azı dişleri görününceye kadar güldü. Ve: "Şehadet ederim ki, Allah her şeye kadirdir ve ben de Allah'ın kulu ve Resulüyüm" buyurdular."
3039 Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölü üzerine namaz kıldınız mı ona ihlasla Dua edin."
3040 Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, kendisine: "Cenaze üzerine nasıl namaz kılarsın?" diye sorulmuştu. Dedi ki: "Ailesinin evinden takibe başlarım, yere kondu mu tekbir getirir, Allah'a hamd, Resulüne salat eder, sonra şu Duayı okurum: "Ya Rabbi o senin abdindirr, abdinin oğludur, cariyenin oğludur. O, senden başka ilah olmayıp sadece senin ilah olduğuna, Muhammed7in senin kulun ve elçin olduğuna şehadet ederdi, sen onu (bizden) daha iyi bilirsin. Ay Allahım, eğer o muhsin ise ona yapacağın ihsanı artır. Eğer kötüllerden ise, günahlarını affet. Ey Allahım, bizi (ona kılınan namazın) ecrinden mahrum etme, ondan sonra bize fitne verme."
3041 Avf İbnu Malik (radıyallahu anlı) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir cenazenin namazını kıldırdı. Okuduğu Duadan şunları ezberledik: "Allahım, şunu mağfıret et ve şuna rahmet eyle. Afiyet ver, affeyle, vardığı yerde ikramda bulun, girdiği yeri genişlet. Onun (günalarını) kar ve buzla yıka, hatalardan pak eyle, tıpkı elbisenin kirden pak edilmesi gibi. Onu dünyadaki evinden daha iyi bir eve, ailesinden daha hayırlı bir aileye koy, eşinden daha hayırlı bir eşe ulaştır. Onu kabir azabından, ateş azabından sakındır.'' Avf (radıyallahu anh) der ki: "(Resulullah'ın bu Dualarını işitince) o ölünün yerinde kendimin olmasını temenni ettim.''
3042 Hasan Basri (rahimehullah): "Ç'ocuk üzerine‚ Fatiha okunur'' der ve şöyle Dua ederdi: "Ey Allahım; bunu bize öncü yap, karşılayıcı kıl, (ahiret) azığı ve ücret yap."
3066 Hazreti Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam) bize, Kur'an'dan -bir süre öğrettiği gibi her işte istiharede bulunmamızı öğretirdi. Derdi ki: "Biriniz bir işi yapmaya arzu duyduğu zaman, farzlar dışında iki rek'at namaz kılsın, sonra şu Duayı okusun: "Allahım, senden hayır taleb ediyorum, zira sen bilirsin. Senden hayrı yapmaya kudret taleb ediyorum, zira sen vermeye kadirsin, Rabbim yüce fazlını da taleb ediyorum. Sen herşeye kadirsin, ben acizim. Sen bilirsin, ben cahilim. Sen gayıbları bilirsin. Allahım, eğer biliyorsan ki bu işi bana dinim, bayatım ve sonum için -veya hal-i hazırda ve ileride demişti- hayırlıdır, bunu bana takdir et ve yapmamı kolay kıl. Sonra da onu hakkımda mübarek kıl. Eğer bu işin, bana dinim, hayatım ve akibetim için -veya hal-i hazırda ve ileride dedi- zararlıdır; onu benden çevir, beni de ondan çevir. Hayır ne ise bana onu takdir et, sonra da bana onu sevdir!" Hazreti Cabir dedi ki: "Bu Duadan sonra yapacağı işi zikrederdi.''
3067 Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallatıu anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin Allah'a veya herhangi bir insana ihtiyacı hasıl olursa önce abdest alsın, abdesti de güzel yapsın, sonra iki rek'at namaz kılsın, sonra Allah Teala Hazretlerine senada bulunsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a salat okusun, sonra şu Duayı okusun: "Halim, kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azam'ın Rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbabı (hakkımda yaratmanı) taleb ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyor, her çeşit iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan selamet diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir günahımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Hangi amelden razı isen onu ver, ey rahim olan, bana en ziyade rahmet gösteren Rabbim!''
3208 Ümmü Seleme (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı şunları söylerken işittim: "Kendisine bir musibet gelen müslüman Allah'ın emrettiği: "İnna lillahi ve inna ileyhi raci'ün, allahümme ecirni fi musibeti vahluf li hayran minha. "Biz Allah'ınız ve ancak O'na döneceğiz. Bana bu musibetim için ücret ver. Ve bana bunun arkasından daha hayırlısını ver'' derse Allah o musibeti alır ve mutlaka daha hayırlısını verir." Ümm-ü Seleme der ki: "Ebu Seleme (radıyallahu anh) vefat ettiği zaman ben: "Ebu Seleme'den daha hayırlı olan hangi müslüman var? Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ilk hicret eden hane, onun hanesiydi'' dedim. Ben bunu söyledikten sonra Allah, onun yerine bana Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı verdi. Şöyle ki: Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bana Hatib İbnu Ebi Belte'a'yı göndererek kendisi için beni istetti. Ben: "Benim (küçük) bir kız çocuğum var, ayrıca ben kıskanç bir kadınım. (Resulullah'ın ise birçok hanımı var, imtizacsızlıktan korkarım)'' diye cevap verdim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kız çocuğuna gelince, Allah'a Dua ederiz, onu kendisinden müstağni kılar, kıskançlığı için de Allah'a gidermesini Dua ederim'' buyurdular.''
3212 Ata İbnu Ebi Rabah rahimehullah anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) bana: "Sana cennet ehlinden bir kadın göstermeyeyim mi?'' dedi. Ben de: "Evet göster!'' dedim. "İşte dedi, şu siyah kadın var ya, o, Resulullah'a gelip: "Ben saralıyım, (nöbet gelince) üstümü başımı açıyorum, Allah'a benim için Dua ediver (hastalıktan kurtulayım)'' dedi. Aleyhissalatu vesselam; "Dilersen sabret, sana cennet verilsin, dilersen sana şifa vermesi için Allah'a Dua edivereyim'' dedi. Kadın: "Öyleyse sabredeceğim, ancak üstümü başımı açmamam için Dua ediver'' dedi. Resulullah da ona öyle Dua etti.''
3214 Habbab İbnu'l-Eret (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ka'be'nin gölgesinde‚ bir bürdeye yaslanmış otururken, gelip (müşriklerin yaptıklarından) şikayette bulunduk: "Bize yardım etmiyor musun, bize Dua etmiyor musun?'' dedik. Şu cevabı verdi: "Sizden. önce öyleleri vardı ki, kişi yakalanıyor, onun için hazırlanan çukura konuyor, sonra getirilen bir testere ile başının ortasından ikiye bölünüyordu. Bazısı vardı, demir taraklarla taranıyor, vücudunda sadece et ve kemik kalıyordu. Bu yapılanlar onları dininden çeviremiyordu. Allah'a kasem olsun Allah bu dini tamamlayacaktır. Öyle ki, bir yolcu devesine bindimi San'a'dan kalkıp Hadramevt'e kadar gidecek, Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacak, koyunu için de sadece kurttan korkacak. Ancak siz acele ediyorsunuz."
3230 Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kulların sabaha erdiği her günde iki melek semadan iner ve bunlardan biri şöyle Dua eder: "Ey İlahımız! İnfak edene halef (devam) ver." Diğeri de şöyle Dua eder: "Ey İlahımız! Cimriye de telef ver." Bir başka rivayette: "Allah Teala Hazretleri şöyle der: "Ey Ademoğlu! Sen infak et, ben de sana infak edeyim" şeklinde gelmiştir.
3336 Kays İbnu Sa'd İbni Ubade radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bizi, evimizde ziyaret etti. Ve: "Esselamü aleyküm ve rahmetullah!" dedi. Babam, çok hafif bir sesle mukabelede bulundu. Babama: "Resulullah'a izin vermiyor musun?" dedim. O: "Bırak, bize çokça selam okusun!" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam tekrar: "Esselamün aleyküm ve rahmetullah!" dedi. Sa'd yine hafif bir sesle mukabele etti. Sonra Resûlullah aleyhissalatu vesselam tekrar: "Esselamün aleyküm ve rahmetullah!" dediler ve döndüler. Sa'd peşine düştü ve: "Ey Allah'ın Resulü, ben senin selamını işitiyordum. Ancak, bize daha fazla selam vermen için alçak sesle mukabele ediyordum" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam onunla birlikte geri döndü. Ondan su isteyip gusletti. Sonra Sa'd, zaferan veya versle boyanmış bir havlu verdi, Aleyhissalatu vesselam ona sarındı. Sonra ellerini kaldırıp: "Allah'ım, Sa'd İbnu Ubade ailesine mağfiret ve rahmet buyur!" diye Dua etti. Sonra yemek yedi. Geri dönmek isteyince Sa'd, bir merkeb yaklaştırdı. Üzerine kadife bir örtü yaymıştı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam merkebe bindi. Sa'd, bana: "Ey Kays, Resulullah'a refakat et!" dedi. Ben de refakat ettim. Yolda Aleyhissalatu vesselam bana: "Benimle sen de bin!" dedi, ben imtina edince: "Ya binersin, ya dönersin!" buyurdular. Ben de geri döndüm."
3380 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim eceli gelmeyen bir hastayı ziyaret eder v yanında şu Duayı yedi kere okursa, Allah ona bu hastalığından mutlaka şifa verir: Es'elullahe'l-azime Rabbe'l-Arşi'l-azimi en yeşfike. (Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan senin için şifa taleb ediyorum.)"
3458 Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şu Duayı çok yapardı: "Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!" Ben (bir gün kendisine): "Ey Allah'ın resûlü! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim. Bana şöyle cevap verdi: "Evet! Kalpler, Rahman'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir."
3482 Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, mescidde otururken, bir bedevi girip iki rek'at namaz kıldı. Sonra da şöyle Dua etmeye başladı: "Allah'ım, bana da, Muhammed'e de rahmet et. Bizden başka kimseye rahmet etme!" Resûlullah aleyhissalatu vesselam atılıp: "Geniş alanı darattın!" dedi. Derken adam hemen kalkıp mescidin içine akıtmaya başladı. Halk da hemencecik üzerine yürüdü. Resûlullah aleyhissalatu vesselam onları yasaklayıp: "Kolaylaştırıcılar olarak gönderildiniz, zorlaştırıcılar olarak gönderilmediniz. Üzerine bir kova su dökün!" ferman buyurdular."
3484 Ebu Abdullah el-Cüşemi anlatıyor: "Bize Cündüp radıyallahu anh anlattı ve dedi ki: "Bir bedevi geldi. Devesini önce ıhtırdı, sonra bağladı. En sonra mescide girip Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın arkasında namaz kıldı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam selam verince, bedevi bineğinin yanına gelerek bağını çözüp, üzerine bindi. Sonra da seslice şöyle Duada bulundu: "Allahım, bana ve Muhammed'e rahmet et. Rahmetimizde bir başkasını bize ortak kılma!" Resûlullah aleyhissalatu vesselam müdahale edip: "Bunu mu, yoksa devesini mi, hangisini daha şaşkın görüyorsunuz? Ne söylediğini duymadınız mı?" buyurdular. Oradakiler: "Evet! duyduk" dediler."
3552 Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, ayakta halka hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim: "Güzelce abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vacib olmasın!" (Bunları işitince kendimi tutamayıp:) "Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi: "Az önce söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu'I-Hattab'mış. O, sözüne devam etti: "Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti: "Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer." Ebu Davud'un rivayetinde "...abdesti güzel yaparsa..." denmiştir. Tirmizi'nin rivayetinde "....resûlühü (Allah'ın ...Resûlü)" kelimesinden sonra "Allah'ım, beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl" Duası da vardır.
3624 Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, abdest alıyordu. Şu Duayı okuduğunu işittim: "Allahümma'ğfirli zenbi ve vassi'li fi dari ve barik li fi rızki (Allah'ım günahımı mağfıret et, evimi bana genişlet, rızkımı bana mubarek kıl."
3757 Nesai 'nin rivayetinde hadis şöyledir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Ashabından bir erkekle karşılaşınca onu mesheder ve ona Dua ediverirdi. Bir gün erken vakitte Aleyhissalatu vesselam'ı (sokakta) gördüm. Hemen yolumu ondan çevirdim. (Eve gidip yıkandıktan sonra) güneş yükselince yanına geldim. Bana: "(Sabahleyin) seni görmüştüm, hemen yolunu benden çevirdin!'' buyurdular. Ben de açıkladım: "Çünkü ben cünübtüm (bu halde) bana dokunmanızdan korktum.'' "Şurası muhakkak ki dedi Aleyhissalatu vesselam, mü'min necis olmaz!''
3785 Naciye İbnu Ka'b anlatıyor: " Hazreti Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ebu Talib ölünce Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelip: "Dalalette olan ihtiyar amcan öldü" dedim. Bana: "Git babanı göm! Sonra, bana gelinceye kadar hiçbir şey yapma!" buyurdular. Ben de gidip gömdüm ve Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelip haber verdim. Bunun üzerine bana yıkanmamı emir buyurdular ve yıkandım.. Sonra bana Dua ediverdi (ancak Duayı ezberleyemedim)"
3873 Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam kendisine, ilk çıkan turfanda meyve getirildi de, o zaman şöyle Dua ederdi: " Allah'ım Medine'mizi bizim için mübarek kıl, meyvelerimizi, müdd'ümüzü, sa'mızı mübarek kıl, bereketlerini kat kat artır." Bu Duadan sonra, getirilen meyveyi orada hazır bulunan çocukların en küçüğüne verirdi."
3886 Rezin rahimehullah Hazreti Cabir radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam çekirgelere bedDua etti ve dedi ki: "Allah'ım! Çekirgeleri helak et, büyüklerini öldür, küçüklerini helak et, nesillerini kes, ağızlarını geçimliğimiz ve rızkımızdan (uzak) tut. Sen Duaları işitensin." (Orada bulunan) bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Çekirgelere nasıl böyle bedDua ediyorsunuz, onlar ki Allah'ın ordularından bir ordudur" dedi. Aleyhissalatu vesselam da cevaben: "Çekirge, denizdeki bir balığın hapşırığıdır" buyurdular."
3968 Tirmizi'nin Sevban radıyallahu anh'tan yaptığı bir rivayet şöyledir: "(Resûlullah aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Size humma isabet ederse, humma ateşten bir parça olduğu için, derhal su ile söndürsün. (Şöyle ki:) Akmakta olan bir nehrin içine girsin Akıntıyı karşısına alıp dursun ve sabah namazından sonra ve güneşin doğuşundan önce şu Duayı yapsın: "Allah'ın adıyla! Ey Allah'ım, kuluna şifa ver ve Resûlün Hazreti Muhammed'in sözünü doğrula!" Nehre üç gün, üç kere bansın. Üçte şifa bulamazsa, beş, yedi, dokuz (gün)e kadar çıksın. Zira humma Allah'ın izniyle dokuz (gün)ü tecavüz etmez (şifa hasıl olur)."
3996 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, humma'ya ve bütün ağrılara karşı şu Duayı okumamızı öğretmişti: "Bismillahi'l-Kebiri eûzü billahi'l-Azimi min külli ırkın na'arın ve min şerri harri'n nar." "Ulu Allah'ın adıyla, kanla kabaran her bir damardan ve ateş hararetinin şerrinden büyük Allah'a sığınırım."
3997 Hazreti Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir hastaya geldiği veya kendisine bir hasta getirildiği zaman şu Duayı okurdu: "Ey insanların Rabbi, acıyı gider, şifa ver, sen Şafisin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Senden hiçbir hastalığı hariç tutmayan şifa istiyoruz."
3998 Sabit İbnu Kays İbni Şemmas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ben hasta iken yanıma gelip şu Duayı okudu: "Ey insanların Rabbi! Sabit İbni Kays İbni Şemmas'tan acıyı kaldır." Sonra (Medine'nin) Buthan (nam vadi)den toprak alarak bir kadehe koydu, üzerine su döküp nefes etti, sonra (su ile karışan bu toprağı) üstüme serpti."
3999 Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor. "Resûlullah aleyhissalatu vesselam cinlerden ve insanın göz (değmes)inden (çeşitli Dualar okuyarak) Allah'a sığınırdı. Muavvizeteyn (Nas ve Felak sureleri) nazil olunca bu iki sureyi esas aldı, diğerlerini terketti."
4000 Yine Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Cibril aleyhisselam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldi ve: "Ey Muhammed, hasta mısın? diye sordu. "Evet!" cevabını alınca, Cibril aleyhisselam şu Duayı okudu: "Bismillahi erkike, min külli dain yü'zike ve min şerri külli nefsin ev aynin hadisin. Allahu yeşfike, bismillahi erkike. (Seni Allah'ın adıyla, sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasedci gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin, ben Allah'ın adıyla sana Dua ediyorum)."
4001 Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ın anlattığına göre, kendisine bir adam gelerek idrar tutukluğuna yakalandığını söyledi. O da adama: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan şöyle söylediğini işittim" dedi: "Sizden kim hastalanırsa şu Duayı okusun: "Rabbuna'llahu'llezi fi's-semai tekaddese ismüke, emrüke fi's-semai ve'l-ardı kema rahmetike fi's-semai fec'al rahmeteke fi'l-ardı. Vegfir lena hûbena ve hatayana. Ente Rabbu't-tayyıbin. Enzil rahmeten min rahmetike ve şifaen min şifaike ala haza'l vec'i fe yebreu. (Ey huzuru semavatı dolduran Rabbim! Senin ismin mukaddestir. Senin emrin arz ve semadadır, tıpkı Rahmetin semada olduğu gibi. Arza da rahmetinden gönder ve bizim günahlarımızı ve hatalarımızı affet. Sen (kötü söz ve fiillerden kaçınan) bütün iyi kimselerin Rabbisin. Bu ağrıya, Rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa indir, iyileşsin." (Ebu'd-Derda radıyallahu anh, adama) bu Duayı okumasını emretti. O da okudu ve iyileşti."
4002 Osman İbnu Ebi'l-As radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. Bana: "Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve şu Duayı oku!" buyurdu. Dua şu idi: Üç kere: "Bismillah" tan sonra yedi kere, "Eûzü bi-izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidu ve uhaziru." "Bedenimde çekmekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum" diyecektim. Bunu birçok kereler yaptım. Allah Teala hazretleri benden hastalığı giderdi. Bunu ehlime ve başkalarına söylemekten hiç geri kalmadım."
4004 İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Ümmetimden yetmişbin kişi (Mahşer'de) hesaba çekilmeden cennete girecektir!" buyurdular. Kendisine: "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar kimlerdir?" diye sual edildi. "Onlar, kendilerine dağlamayanlar, rukyeye başvurmayanlar, teşa'üme (uğursuzluğa) inanmayanlar ve Rablerine tevekkül ederlerdir!" buyurdu. Ukkaşe radıyallahu anh kalkıp: "Ey Allah'ın Resûlü! Dua buyur, Allah beni onlardan kılsın!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Sen onlardansın!" müjdesini verdi. Bir başkası daha kalkıp: "Ey Allah'ın Resûlü! Beni de onlardan kılması için Allah'a Dua ediver!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "O hususta Ukkaşe senden önce davrandı!" cevabını verdi."
4062 Urve İbnu Amir el-Kureşi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında uğursuzluktan bahsedilmişti. Buyurdular ki: "Bunun en iyisi fe'l (uğur çıkarma)dır. (Uğursuzluk inancı) bir müslümanı yolundan alıkoymasın. Biriniz, hoşlanmadığı bir şey görecek olursa şu Duayı okusun: "Allahümme la ye'ti bi'l-hasenatı illa ente ve la yedfe'u's-Seyylati illa ente vela havle ve la kuvvete illa bike. (Allahım! Hayrı ancak sen verebilirsin, kötülüğü de ancak sen defedebilirsin. İbadet, çalışma, korunma vs. için muhtaç olduğumuz) güç ve kuvvet de ancak sendendir.)"
4073 Yine Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "...Aleyhissalatu vesselam sonra buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, melekleri, semavat ehli, deliğindeki karıncaya, denizindeki balıklara varıncaya kadar arz ehli, halka hayrı öğretene mağfiret Duasında bulunur."
4093 İkrime rahimehullah anlatıyor: "İbnu Abbas radıyallahu anhüma dedi ki: "İnsanlara haftada birkere hadis anhlat. Buna uymazsan iki kere olsun. Daha çok yapmak istersen üç olsun. Sakın halkı şu Kur'an'dan usandırma! Halk kendi meselelerini konuşurken, senin onlara gelip, sözlerini keserek, bir şeyler anlatıp onları bıktırdığını görmeyeceğim. Onlar konuşurken sus ve dinle. Onlar sana gelip: "Konuş!" diye talebte bulununca, istiyorlar demektir, o zaman konuşursun. Dua'da seci meselesine dikkat et ve ondan kaçın. Zira ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam ve Ashab-ı Kiram'ın devrinde yaşadım, bunu yapmıyorlardı."
4114 Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana Dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sadır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."
4200 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bana Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh anlattı. Dedi ki: "Bedir günü olunca, Aleyhissalatu vesselam müşriklere bir baktı. Onlar bin kişiydiler. Halbuki ashabı üçyüzondokuz kişi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak şöyle Dua etmeye başladı: "Ey Allahım! Bana vaadettiğin (zaferi) yerine getir. Allahım! Bana zafer ver! Ey Allahım, eğer ehl-i İslam'ın bu bölüğünü helak edersen artık yeryüzünde sana ibadet edilmeyecek!" Ellerini uzatmış olarak yakarmalarına öyle devam etti ki, rıdası omuzundan düştü. Bunu gören Ebu Bekir radıyallahu anh yanına gelerek rıdasını aldı omuzuna attı, sonra arkasından yaklaşıp: "Ey Allah'ın Resûlü! Rabbine olan yakarışın yeter. Allah Teala Hazretleri sana vaadini mutlaka yerine getirecek!" dedi. O sırada aziz ve celil olan Allah şu vahyi inzal buyurdu: "Hani siz Rabbinizden imdad taleb ediyordunuz da O da: "Muhakkak ki ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi ile) imdad ediciyim" diyerek Duanızı kabul buyurmuştur" (Enfal 9). Gerçekten Hak Teala Hazretleri o gün melerlerle yardım etti."
4203 İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Bedir günü, ashabından üçyüzonbeş kişi ile yola çıktı. Bedir'e gelince: "Allahım bunlar açtır, doyur! Allahım bunlar ayakkabısızdır, bindir! Allahım bunlar çıplaktır giydir!" diye Dua etti. Allah Bedir günü fetih ve zafer müyesser etti. Savaş bitince döndüler. Savaşa katılanlardan her biri bir veya iki deve ile döndüler. Elbiseler giydiler, doydular da."
4227 Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Beni Süleym'den bir grubu Beni Amir'e gönderdi, -bir rivayette: (annem) Ümmü Süleym'in kardeşi dayım Haram'ı yetmiş süvari içerisinde gönderdi.- (Bi'r-i Maûna'ya vardıkları zaman dayım onlara: "Ben sizden önce gideyim. Eğer bana Resulüllah'tan tebliğde bulunmam için eman verilirse (tebliğde bulunurum). Eman vermezlerse, sizler bana yakın bir yerde bulunmuş olursunuz" dedi. Ve ilerledi. Gerçekten dayıma önce eman verdiler. O, kendilerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan bahsederken, kendilerinden bir adama ima ile işaret ettiler. O da dayıma ansızın mızrak sapladı. Dayım: "Allahu ekber, Ka'be'nin Rabbına yemin olsun, (şehidlik) kazandım!" dedi. Sonra dayımın diğer arkadaşlarına yönelip (dağa kaçan iki kişi hariç) hepsini öldürdüler. Cibril aleyhisselam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a onların Rablerine kavuştuğunu, allah'ın onlardan razı olup onları da razı ettiğini haber verdi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam bir ay boyu, Arap kabilelerinden Ril, Zekvan, Usayye ve Beni Lihyan'a sabah namazında bedDua etti."
4231 Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Hendek'den döndüğü zaman, silahları bırakıp (elini yüzünü) yıkamış, tam başındaki toprakları çırparken Cebrail aleyhisselam geldi. "Sen, dedi, silahı bıraktın, vallahi biz daha bırakmadık. Onlara geri git. "Nereye kadar?" dedi Resûlullah. "Şuraya!" diyerek Beni Kureyza'yı gösterdi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam bu emir üzerine onlarla savaşmaya çıktı. Kureyzalılar hükmüne razı oldular. Hakem olarak Sa'd İbnu Mu'az'ı seçtiler. O da: "Ben onlardan muharib olanların öldürülmesine, kadın ve çocukların esir edilmesine, mallarının da taksim edilmesine hükmediyorum!" dedi. Sa'd, Hendek savaşı sırasında ana damarından yara almıştı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam tedavisiyle yakından ilgilenmek için mescidin içinde ona bir çadır kurdurmuştu. -Bir rivayette Sa'd der ki: "Ey Allahım sen biliyorsun ki, senin yolunda kendileriyle cihad etmekten en ziyade memnun olacağım bir kavim Resulünü tekzib eden ve Onu yurdundan sürüp çıkaranlardır. Ey Allahım kanaatim şu ki, sen, bizimle onların arasındaki (harbi artık) bıraktın. Eğer hala Kureyş'le savaş olacaksa bana daha hayat ver de senin yolunda onlara karşı cihad edeyim. Eğer savaşı kesti isen damarımı daha da aç, ölümüm ondan olsun."- Bu Dua üzerine, o gece damarı iyice açıldı. O zaman mescidde bulunan Beni Gıfar'a ait çadırda kalanları kanın kendilerine doğru akmasından başka bir şey ürkütmemiş. "Ey çadır sahibi, dediler. Sizin taraftan bize doğru gelen nedir?" Bu, kanamakta olan Sa'd'ın yarasından akmıştı. O sebeple öldü, radıyallahu anh."
4232 Hazreti Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Ahzab (Hendek) günü Sa'd İbnu Mu'az radıyallahu anh (Kureyş'ten İbnu'l-Arika'nın attığı bir okla) koldaki ana damardan vurulmuştu, böylece damarı kesilmiş oldu. (Kanı durdurmak için) Resûlullah aleyhissalatu vesselam dağlama uyguladı. Bunun üzerine eli şişti, çokça kan akarak Sa'd'ı zayıf düşürdü. Resûlullah tekrar dağladı. Eli yine şişti. Bu hali görünce (Sa'd radıyallahu anh): "Allahım, Beni Kureyza'dan gönlüm rahata ermedikçe canımı alma!" diye Dua etti. Derken kanı durdu. Kureyza onun hükmünne baş eğinceye kadar tek damla akmadı. Onlar hakkında erkeklerin öldürülmesine, kadınların sağ bırakılmasına hükmetti. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Haklarında Allah'ın verdiği hükme isabet ettin!" buyurdu. Dörtyüz kişiydiler. Onların katli tamamlanınca, damarı patladı. Sad radıyallahu anh vefat etti. (Allah rahmetini bol kılsın)."
4238 Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hudeybiye'ye geldik. Biz, bindörtyüz kişi idik. (Kuyunun başında) elli koyun vardı. Suyu bunlara bile yetmiyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam kuyunun kenarına oturdu. (İyice hatırlıyamıyorum) ya Dua buyurdu, ya da kuyuya tükürdü. Derken kuyunun suyu coştu. Biz de hem kendimiz içtik, hem de hayvanlarımızı suladık. Sonra Aleyhissalatu vesselam, bizi bir ağacın altında blat etmeye çağırdı. Önce ben blat ettim, sonra herkes gelip sırayla blat etti. Nihayet halkın ortasında kalınca: "Ey Seleme, blat et!" buyurdu." "Ey Allah'ın Resulü, en başta ben blat ettim!" dedim. "Yine de!" buyurdu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni çıplak, yani silahsız bulmuştu. Bana deriden yapılmış bir kalkan verdi. Sonra bey'at almaya devam etti. Son kişiden de bey'at alınca: "Ey Seleme, sen bana blat etmiyor musun?" dedi. "Ey Allah'ın Resulü, ben sana başta da, ortada (da olmak üzere iki kere) blat ettim" dedim. "Olsun, yine de" buyurdu. Ben de üçüncü sefer blat ettim. Sonra bana: "Ey Seleme! Benim sana verdiğim kalkanın nerede?" dedi. "Ey Allah'ın Resulü dedim, amcam Amir çıplak olarak bana rastladı, ben de kalkanı ona verdim. Bu sözüm üzerine Aleyhissalatu vesselam güldü ve: "Sen, dedi, vaktin birinde adamın dediği gibisin: "Allahım, demiş, bana öyle bir dost ver ki, o bana, kendi nefsimden daha sevgili olsun!" Sonra müşrikler bizimle sulh hususunda haberleşmeye başladılar. Öyle ki; birbirimize gidip gelmeler oldu. (Sonunda) sulh yaptık. ben Talha İbnu Ubeydillah radıyallahu anh'ın hizmetçisi idim. Atını sular, kaşağılar, kendine de hizmet eder, yemeğinden yerdim. (Çünkü) Allah ve Resulü yolunda hicret için malımı ve ailemi terketmiştim. Biz ve Mekkeliler aramızda sulh yapınca, birbirimizle karıştık. Ben bir ağacın yanına gelip dikenlerini süpürerek dibine yattım. Mekke halkından dört müşrik yanıma geldi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a hakaret etmeye başladılar. Ben onlara kızdım ve bir başka ağacın dibine geçtim. silahlarını ağaca asıp yattılar. Onlar bu vaziyette iken vadinin aşağısından bir münadi şöyle sesleniyordu: "Muhacirlerin imdadına yetişin! İbnu Züneym öldürüldü!" "Hemen kılıncımı çekip, bu uyuyan dört kişiye hızla yürüyüp silahlarını aldım, elimde deste yapıp, sonra da: "Muhammed'in yüzünü mükerrem kkılan o Zat'a yemin olsun, sakın sizden kimse başını kaldırmasın. İki gözü taşıyan (kellesini) uçururum!" dedim. Sonra onları sürerek Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a getirdim. O sırada amcam Amir radıyallahu anh da Abelat'tan Mikrez denilen bir adamı, üzeri çullanmış bir at üzerinde beraberinde yetmiş müşrik olduğu halde Resulullah'a getirdi. Aleyhissalatu vesselam onlara bir nazar edip: "Bırakın onları, fücûrun başı da sonu da onların olsun!" dedi ve hepsini affetti. Bunun üzerine Allah Teala hazretleri şu ayeti indirdi: "O sizi Mekke'nin karnında (hudud
4261 Ebu İshak rahimehullah anlatıyor: "Bir adam Bera İbnu Azib radıyallahu anhüma'ya geldi ve: "Ey Ebu İmare! Huneyn gününde hepiniz geri mi kaçtınız?" diye sordu. Bera: "Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kaçmadığına şehadet ederim! Ancak, askerlerden yükü hafif olan (aceleciler) ile zırh taşımayanlar Hevazin'in bir kanadına yürüdüler. Halbuki buradakiler okçu kimselerdi: Onları çekirge sürüsü gibi hep birden ok yağmuruna tuttular. Bunun üzerine dağalmak zorunda kaldılar. Böylece düşman, Resûlullah'a yöneldi. Aliyhissalatu vesselam'ın katırını Ebu Süfyan İbnu'l- Haris İbni Abdilmuttalib radıyallahu anh yediyorkdu. Aleyhissalatu vesselam katırından indi, Dua etti, (Allah'tan) yardım taleb etti. Şöyle diyordu: "Ben Peygamberim yalan değil! Ben Abdulmuttalibin Oğluyum! Allahım yardımını indir." Sonra askerleri düzene koydu. Bera devamla der ki: "Vallahi, biz savaş kızıştı mı Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a sığınırdık. Bizim cesurumuz Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la aynı hizada durabilendi."
4264 Hazreti Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Huneyn Gazvesi'nden fariğ olunca, Ebu Amir radıyallahu anh'ı bir askeri birliğin başında Evtas'a gönderdi. Ebu Amir, orada Dureyd İbnu's-Sımme ile karşılaştı. Dureyd öldürüldü. Allah da adamlarını hezimete uğrattı. (O sırada) ben Ebu Amir ile beraberdim. Dizine bir ok atıldı. Yanına gelip: "bu oku sana kim attı?" diye sordum. Bana bir şahsı işaret ederek (ok atanı) gösterdi. Ona yönelip, yanına vardım. Beni görünce kaçtı. Ben de peşine düştüm. "Utanmıyor musun, durmuyor musun?" diye peşinden bağırmaya başladım. Birden durdu. Karşılıklı olarak bir-iki kılıç salladık. Derken ben onu öldürdüm. Sonra gelip Ebu Amir'e: "Allah seninkinin canını aldı!" dedim. "Hele şu oku bir çek!" dedi. Ben oku çektim. (Okun yerinden) su çıktı. "Ey kardeşimin oğlu, dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a benden selam söyle, benim için Allah'tan mağfiret dileyiversin." Ebu Amir, birliğin komutanlığını bana devretti. Bir müddet durup sonra vefat etti. Dönünce, durumdan Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'a bilgi verdim. Bir miktar su getirtti, abdest alıp ellerini kaldırdı. Koltuk altlarının beyazlığını gördüm. Sonra şöyle Dua etti. "Allahım, Ubeyd Ebu Amir'e mağfiret buyur. Allahım, Kıyamet günü onu, onun derecesini kullarının -veya insanların- birçoğunun derecesinden üstün tut!" "(Ey Allah'ın Resûlü) benim için de istiğfar ediver!" dedim. "Allahım, Abdullah İbnu Kays'ın günahını mağfiret et! Onu, Kıyamet günü iyi bir yere koy!" dedi. Ebu Bürde der ki: "O iki Duadan biri Ebu Amir içindi, diğeri de Ebu Musa içindi."
4310 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İki kadın vardı. Bunların beraberlerinde iki de çocukları vardı. Bir kurt gelerek bu çocuklardan birini kapıp kaçırdı. Kadın, arkadaşına: "Kurt senin çocuğunu kaçırdı!" dedi. Diğeri ise: "Hayır, senin çocuğunu alıp gitti!" dedi. Bunlar (ihtilafa düştüler) Hazreti Davud aleyhisselam'a dava açtılar. Hazreti Davud, büyük kadın lehine hükmetti. Küçük, hükme razı olmayınca, davayı Hazreti Süleyman'a götürdüler. Hazreti Süleyman aleyhisselam: "Bir bıçak getirin, çocuğu ikiye böleyim, size birer parça vereyim!" diye hükmetti. Küçük kadın: "Böyle yapma! Allah'ın rahmetine mazhar ol! Çocuk onundur!" dedi. Hazreti Süleyman bu cevap üzerine çocuğun küçük kadına ait olduğuna hükmetti." Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: " Hazreti Süleyman Beytu'l-makdis'i bina ettiği zaman, Allah'tan kendisine üç imtiyaz vermesini istedi: - İlahi hükme müsadif olacak (uygun düşecek) hüküm (verme kapasitesi) taleb etti; bu ona verildi. - Kendisinden sonra kimseye verilmeyecek bir saltanat taleb etti; bu da ona verildi. - Mescidin inşaatını bitirdikten sonra, bu mescide sırf namaz kılmak için gelenlerin, oradan çıkarken, annelerinden doğdukları gündeki gibi bütün günahları affedilmiş olarak çıkmalarını yalvardı; bu Duası da kabul edildi."
4331 İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam ( Hazreti İbrahim'in Duası olan): "Ey Rabbim şüphesiz ki o putlar insanlardan pek çoğunu saptırmıştır. Kim bana uyarsa muhakkak ki o bendendir. Kim de emirlerime karşı gelirse, şüphesiz ki sen çok bağışlayıcı, çok merhamet edicisin" (İbrahim 36) mealindeki ayeti ile, Hazreti İsa'nın Duası olan: "Eğer onlara azab edersen onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette sen dilediğini yapmaya kadirsin ve sen herşeyi hikmetle yaparsın" (Maide 113) mealindeki ayeti tilavet buyurdu ve ellerini kaldırdı, şöyle yalvardı: "Allahım! Ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfiret et!)" ve ağladı. Allah Teala Hazretleri: "Ey Cibril, Muhammed'e git! dedi. -Rabbin bildiği halde- niye ağladığını sor!" diye emretti. Cebrail aleyhisselam, O'na gelip niye ağladığını sordu. (Rabb Teala'ya dönüp Muhammed'in) ne söylediğini -O çok iyi bildiği halde- haber verdi. Bunun üzerine Allah Teala Hazretleri: "Ey Cebrail! Muhammed'e git ve ona söyle ki: "Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz, asla kederlendirmeyeceğiz."
4358 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle Dua etmişti: "Allahım, İslam'ı şu iki şahıstan sana en sevgili olanla aziz kıl: Ebu Cehil ile veya Ömer İbnu'l-Hattab ile. Bunlardan Allah'a daha sevgili olanı Ömer'di."
4389 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abbas radıyallahu anh'a dedi ki: "Ey amcam, pazartesi sabahı bana sen ve oğlun beraber gelin size Dua edivereyim. Allah bu Dua bereketine, sana da oğluna da hayırlar halketsin!" İbnu Abbas devamla der ki: "Abbas gitti, biz de beraberinde gittik. (Resûlullah) hepimize bir kisa örttü; sonra da şöyle Dua buyurdu: "Allahım! Abbas'ı ve oğlunu mağfiretine erdir, öyle bir mağfiret ki zahiri batıni bütün günahlarına ulaşıp temizlesin, hiçbir günah hariç kılmasın. Allahım, ona çocuğu sebebiyle ikram et." Rezin bir rivayette şu ziyadeyi kaydetti: "Hilafeti onun neslinde baki kıl."
4411 Hazreti Ebu Zerr radıyallahu anh: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile karşılaşmazdan önce üç yıl ibadet ettim" demişti. Kendisine: "(Bu ibadeti) kimin için yaptın?" diye sordular. "Allah için!" cevabını verdi. Tekrar: "Pekiyi nereye yönelerek yaptın?" denildi. "Rabbim beni nereye yöneltmiş idiyse oraya!" dedi ve açıklamaya devam etti: "Akşam vakti namaza başlıyor, gecenin sonuna kadar devam ediyordum. O zaman kendimi bir örtü gibi atıyor, güneş tepeme yükselinceye kadar öyle kalıyordum. (Bir gün kardeşim) Üneys bana: "benim Mekke'de görülecek bir işim var. Sen bana baş-göz ol (eksikliğimi duyurma) dedi ve Mekke'ye gitti. Oraya varınca bana dönmekte gecikti. Nihayet geldi. "Ne yaptın?" dedim. "Mekke'de bir adama rastladım, senin (gibi farklı bir) din üzerine yaşıyor. Ancak O, kendisini Allah Teala'nın gönderdiğini zannediyor" dedi. "Halk ne diyor?" diye sordum. "Halk mı? Halk O'na şair diyor, kahin diyor, sahir (sihirbaz) diyor!" dedi. Esasen Üneys şairlerden biriydi. Tekrar sordum: "Pekala sen ne diyorsun?" "ben dedi, kahinlerin sözünü işittim, bilirim. Onunki kahin sözü değil. onun söylediklerini şiir çeşitlerine tatbik ettim. Hiçbirine uygun gelmiyor. Benden sonra kimse O'na şiir diyemez. Vallahi O doğru sözlüdür, kahinler ise hep yalancıdırlar!" dedi. Bu açıklama üzerine ben ona: "Öyleyse benim işlerime de sen baş-göz ol, bir de ben gidip göreyim!2 dedim." Ebu Zerr, gerisini şöyle anlatır: "Mekke'ye geldim. Halktan zayıf bir adam buldum. Ona: "Şu Sabii (sapık) dediğiniz adam nerede?" diye sormuştum. Adam, beni göstererek: "Burada bir sabii var! Burada bir sabii var!" diye bağırmaya başladı. Derken vadi halkı kesek ve kemiklerle üzerime hücum etti. Bayılarak yığılmış kalmışım. Kendime gelip kalktığım zaman kırmızı bir dikili taş gibiydim. Zemzem'e kadar gittim. Kanlarımı yıkadım, suyundan biraz içtim. Böylece otuz gün, gece ile gündüz arası kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir taam almadım. Buna rağmen şişmanladım ve karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi duymadım. Mekkeliler, ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah'ı tavaf eden yoktu. Onlardan sadece iki kadın, İsaf ve Naile (adındaki putlarına) Dua ediyordu. Tavafları sırasında bana kadar geldiler. (Dayanamayıp): "Onları birbirlerine nikahlayıverin bari!" dedim. Onlar Dualarından vazgeçmeyip, tavaflarını yaparken yanıma kadar geldiler. Bu sefer: "Onlar(a niye tapıyorsunuz)? Odundan farkları ne?" dedim. Kadınlar: "(İmdat!) burada bir adam yok mu?" diye velvele kopararak gittiler. Tam o sırada kadınları Resûlullah aleyhissalatu vesselam ve Ebu Bekr radıyallahu anh tepeden inerlerken karşılayıp: "(Niye bağırdınız) başınıza ne geldi?" derler. Kadınlar (onları daha tanımadan)" "Ka'be ile örtüsü arasında bir sabii (sapık) var!" derler. Onlar sorarlar: "Size ne dedi?" " Bize ağzı dolduran (ağza alınmaz) sözler söyl
4418 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni sinesine bastırdı ve: "Allahım, bunu dinde fakih kıl" diye Dua etti." Bir başka rivayette: "Allahım ona Kitab'ı öğret!"; bir diğer rivayette: "Hikmeti öğret" demiştir."
4432 Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Ümmü Süleym radıyallahu anha dedi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! Hadimin Enes için Allah Teala Hazretlerine Dua ediver!" Bunun üzerine şu Duayı yapıverdi: "Allahım, onun malını, çocuklarını çoğalt ve ona verdiklerini hakkında mübarek kıl!"
4433 Ebu Halde Halid İbnu Dinar anlatıyor: "Ebu'l-Aliye'ye: "Enes, "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan hadis işitti mi?" diye sordu. Ebu'l-Aliye: "(Bu nasıl soru?) Hazreti Enes on yıl Resûlullah'a hizmet etti, Resûlullah onun için Duada bulundu. Enes'in bir bahçesi vardı, yılda iki sefer meyve verirdi. Bahçede bir reyhanı vardı, ondan misk kokusu gelirdi" diye cevap verdi.
4438 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedim, senden çok güzel şeyler işitiyorum, fakat ezberimde tutamıyorum!" "Ridanı aç!" emrettiler. Ben de açtım. (Dua buyurdu, sonra topladım). Bundan sonra bana çok hadis söyledi. Ben söylediklerinden hiçbirini unutmadım."
4446 Abdurrahman İbnu Ebi Umeyre radıyallahu anh -ki "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Ashabından idi- Resûlullah'ın Muaviye için şöyle Dua ettiğini rivayet etmektedir: "Allahım, onu hidayet edici ve hidayeti bulmuş kıl ve onunla (insanlara) hidayet ver."
4482 Ebu Malik el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah sizi üç hasletten himaye etti: "Hepinizi helak edecek olan peygamberinizin bedDuasından, batıl ehlinin hak ehline (nurunu söndürecek kesin) bir galebesinden, dalalet üzerine birleşmenizden."
4485 Amir İbnu Sa'd babası radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalatu vesselam Beni Muaviye Mescidine girdi. Orada iki rek'at namaz kıldı, biz de onunla beraber kıldık. Sonra Rabbine uzun uzun Dua etti. Sonra yanımıza döndü. Dedi ki: "Rabbimden üç şey talep ettim. İkisini verdi, birini geri çevirdi: Rabbimden ümmetimi umumi bir kıtlıkla helak etmemesini talep ettim, bunu bana verdi. Ümmetimi suda boğulma suretiyle helak etmemesini diledim, bana bunu da verdi. Ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını da talep etmiştim, bu geri çevrildi."
4507 Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Tufeyl İbnu Amr ed-Devsi, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Devs kabilesi helak oldu. (Allah'a) asi oldu (ve İslam'a girmekten) imtina etti. Onlara bir bedDuada bulunnun!" dedi. Orada bulunanlar, Aleyhissalatu vesselam'ın bedDua yapacağını zannetti. Ama O: "Allah'ım, Devs'e hidayet ver, onları imana getir!" buyurdu."
4508 Hazreti Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Sahabeler (r.a.) aleyhissalatu vesselam'a müracaat ederek: "Ey Allah'ın Resûlü! Taiflilerin okları bizleri yaralayıp parçaladı. Aleyhlerine Allah'a bir bedDuada bulunuverseniz!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Allahım, Taiflilere hidayet ver!" buyurdular!"
4532 Talha İbnu Ubeydillah İbni Keriz radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Günlerin en efdali arafe günüdür. (Faziletçe) cum'a'ya muvafakat eder. O, cum'a günü dışında yapılan yetmiş haccdan efdaldir. Duaların en efdali de arafe günü yapılan Duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en efdal söz de: "Lailahe illallah vahdehu la-şerikelehu. (Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, O'nun ortağı da yoktur) sözüdür." İmam Malik "Duaların en efdali.." ibaresinden sonraki kısmını Muvatta'da tahric etmiştir. Rezin ise rivayeti baştan sona kadar tam olarak tahric etmiştir.
4538 Hazreti Enes radıyallahu anh demiştir ki: "Cuma günü, (Duaların kabul edileceği) ümit edilen saati, ikindi namazından sonra güneşin ufuktan kaybolması anına kadar arayın."
4569 Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Medine'ye geldiği vakit Ebu Bekr ve Bilal radıyallahu anhüma hastalandılar. Ben yanlarına gittim: "Ey babacığım, dedim. Kendini nasıl hissediyorsun? Ey Bilal sen nasılsın?" diye sordum. Hazreti Ebu Bekr radıyallahu anh hummaya yakalanınca: "Her insana "sabahın hayırlı olsun" denmiştir. Halbuki ölüm ona ayakkabısının bağından daha yakındır" derdi. Hazreti Bilal radıyallahu anh da humma nöbetinden çıkınca sesini yükseltir ve (Mekke'ye hasretini ifade eden şu beyitleri) terennüm ederdi: "Bilmem ki! Mekke vadisinde etrafımı izhir ve celil otları sarmış olarak bir gece daha geçirebilecek miyim? Mecenne suyuna ulaşacağım bir gün daha gelecek mi? (Mekke'nin) Şame ve Tafil dağları bana bir kere daha görünecek mi?" (Sonra Bilal şöyle bedDua etti: "Allahım, bizi yurdumuzdan çıkarıp bu cebalı diyara süren Şeybe İbnu Rebi'a, Utbe İbnu Rebi'a ve Ümeyye İbnu Halef'e lanet et!) Hazreti Aişe der ki: "(Ben gidip, bunlardaki Mekke hasretini) Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a haber verdim. O, şöyle Dua buyurdu: "Allahım bize Medine'yi sevdir. Tıpkı Mekke'yi sevdiğimiz gibi, hatta fazlasıyla! Allahım onun havasını şıhhatli kıl. Onun müddünü, sa'ını hakkımızda mübarek eyle. Onun hummasını al, Cuhfe'ye koy!"
4570 Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle Dua buyurdular: "Allahım! Mekke'ye verdiğin bereketi iki katıyla Medine'ye de ver!"
4571 Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a (yılın turfanda) ilk meyvesi getirildiği zaman şöyle buyururlardı: "Allahım, bize Medine'mizi, meyvelerimizi, müddümüzü, sa'ımızı bereket üzerine bereketle mübarek kıl. Allahım, İbrahim senin kulun, peygamberin ve halilindir. Ben de senin kulun ve peygamberinim. O sana Mekke için Dua etti. Ben de Medine için, onun Mekke hakkında yaptığı Duayı bir misli ziyadesiyle aynen yapıyorum." Resûlullah bu şekilde Dua ettikten sonra getirilen meyveyi, orada hazır olan çocuklardan en küçüğüne verirdi."
4619 Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin cemaatle kıldığı namaz, evinde ve işyerinde kıldığı namazından yirmibeş kat daha sevablıdır. Çünkü, güzelce abdest alır, mescide gider. Bu gidişte gayesi sadece ve sadece namazdır. Her adım atışında bir derece yükseltilir, günahından da bini dökülür. Namazını kılınca, namazgahında kıldığı müddetçe melekler ona mağfiret Duasında bulunur ve: "Allahım ona mağfiret et, Allahım ona rahmet et, Allahım onun tevbesini kabul et" derler. Bu kimseye, orada eza vermedikçe, hadeste bulunmadıkça böyle devam eder." Ebu Hureyre radıyallahu anh'a: "Hadeste bulunması ne demek?" diye sorulmuştu: "Sesli veya sessiz yel bırakmadıkça!" diye açıkladı. "Sizden biri, namazı beklediği müddetçe namazdadır."
4627 Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Bir seferde Resûlullah'la beraberdik. Bir gün yakınına tesadüf ettim ve beraber yürüdük. "Ey Allah'ın Resûlü, dedim. Beni cehennemden uzaklaştırıp cennete sokacak bir amel söyle!" "Mühim bir şey sordun. Bu, Allah'ın kolaylık nasib ettiği kimseye kolaydır; Allah'a ibadet eder, Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekat verirsin, ramazan orucunu tutarsın, Beytullah'a hacc yaparsın!" buyurdular ve devamla: "Sana hayır kapılarını göstereyim mi?" dediler. "Evet ey Allah'ın Resûlü" dedim. "Oruç (cehenneme) perdedir; sadaka hataları yok eder, tıpkı suyun ateşi yoketmesi gibi. Kişinin geceleyin kıldığı namaz salihlerin şlarıdır" buyurdular ve şu ayeti okudular. (Mealen): "Onlar ibadet etmek için gece vakti yataklarından kalkar, Rablerinin azabından korkarak ve rahmetini ümid ederek O'na Dua ederler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden de bağışta bulunurlar" (Secde 16) Sonra sordu: "Bu (din) işinin başını, direğini ve zirvesini sana haber vereyim mi?" "Evet, ey Allah'ın Resûlü!" dedim. "Dinle öyleyse" buyurdu ve açıkladı: "Bu dinin başı İslam'dır, direği namazdır, zirvesi cihaddır!" Sonra şöyle devam buyurdu: "Sana bütün bunları (tamamlayan) baş amili haber vereyim mi?" "Evet ey Allah'ın Resûlü!" dedim. "Şuna sahip ol!" dedi ve eliyle diline işaret etti. Ben tekrar sordum: "Ey Allah'ın Resûlü! Biz konuştuklarımızdan sorumlu mu olacağız?" "Anasız kalasıca Muaz! İnsanları yüzlerinin üstüne -veya burunlarının üstüne dedi- ateşe atan, dilleriyle kazandıklarından başka bir şey midir?" buyurdular."
4907 Ebu'l-Müseyyeb anlatıyor: "(Bir gün) Ebu Said radıyallahu anh'ın yanına girmiştim, namaz kılıyor buldum. Onu beklemek üzere oturdum. Derken evin bir köşesinde tavanı örten hurma dalları arasında bir kıpırtı gördüm. Oraya bakınca bir yılan olduğunu gördüm. Öldürmek üzere atıldım. Ebu Said oturmam için işaret etti. Tekrar yerime oturdum. Namazdan çıkınca bana evde bir oda gösterdi ve: "Bu odayı görüyor musun?" diye sordu. Ben: "Evet!" deyince devam etti: "Onda, bizden evlenmesi yakın bir genç vardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hendek (harbin)e gittik. Genç, gün ortasında, ehline uğramak için Aleyhissalatu vesselam'dan izin istiyordu. Bir gün ondan yine izin istedi. Aleyhissalatu vesselam ona: "Silahını beraberine al, ben Kureyza'dan sana bir zarar gelir diye korkuyorum!" buyurdular. Adam silahını aldı. Ailesine geldi. Hanımı iki kapı arasında ayakta duruyordu. Elindeki mızrağı ile, dürtmek üzere kaadına eğildi. Adama kıskançlık gelmişti. Kadın ona: "Mızrağını geri çek! Hele eve gir, beni dışarı çıkaran şeyi bir gör!" dedi. Adam içeri daldı. Bir de ne görsün: Yatağın üzerine çöreklenmiş iri bir yılan! Mızrağıyla ona yöneldi ve yılana sapladı. Sonra çıkıp, süngüyü avluya dikti. Derken yılan üzerine atıldı. Bilemiyoruz, hangisi evvel öldü; yılan mı, genç mi? Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelip, bu durumu anlattık ve: "Dua edin, Allah ona tekrar hayat versin!" dedik. Aleyhissalatu vesselam: "Arkadaşınız için istiğfar ediverin!" buyurdular. Sonra şu açıklamada bulundular: "Medine'de müslüman olan cinler var. Onlardan birini görürseniz, kendisine üç gün ihtarda bulunun. Eğer bundan sonra yine de görünürse onu öldürün. Çünkü o bir şeytandır."
4957 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: " Hazreti İbrahim beraberinde Hazreti İsmail aleyhimasselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi. Kadının yanında bir de su tulumu vardı. Hazreti İbrahim, kadını Beyt'in yanında, Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası Mescid'in yukarı tarafında ve Zemzem'in tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke'de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu. İşte Hazreti İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı. Hazreti İbrahim aleyhisselam bundan sonra(emr-i ilahi ile) arkasını dönüp (Şam'a gitmek üzere) oradan uzaklaştı. İsmail'in annesi, İbrahim'in peşine düştu (ve ona Keda'da yetişti). "Ey İbrahim, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?" diye seslendi. bu sözünü birkaç kere tekrarladı. Hazreti İbrahim, (emir gereği) ona dönüp bakmadı bile. Anne, tekrar (üçüncü kere) seslendi: "Böyle yapmanı sana Allah mı emretti?" dedi. Hazreti İbrahim bunun üzerine: "Evet!" buyurdu. Kadın: "Öyleyse (Rabbimiz hafizimizdir), bizi burada perişan etmez!" dedi, sonra geri döndü. Hazreti İbrahim de yoluna devam etti. Kendisini göremeyecekleri Seniyye (tepesine) gelince Beyt'e yöneldi, ellerrini kaldırdı ve şu Duaları yaptı: "Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmınnı, senin hürmetli Beyti'inin yanında, ekinsiz bir vadide yerleştirdim -namazlarını Beyt'inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye-. Ey Rabbimiz! Sen de insanlardan mü'min olanlarrın gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler" (İbrahim 37). İsmail'in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu. Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi). Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu. onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalktı, kendisine en yakın bulduğu Safa tepesine gitti. Üzerine çıktı, birilerini görebilirmiyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi. safa'dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı. Ciddi bir işi olan bin insanın koşusuyla koşmaya başladı. Vadiyi geçti. Merve tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı. Ama kimseyi göremedi. bu gidip-gelişi yedi kere yaptı. İşte (hacc esnasında) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelir. Anne, (bu sefer) Merve'ye yaklaşınca bir ses işitti. Kendi kendine: "Sus" dedi ve sese kulağını verdi. O sesi yine işitti. Bunun üzerine: "(Ey ses sahibi!) sen sesini işittirdin, bir yardımın varsa (gecikme)!" dedi. Derken Zemzem'in yanında bir melek (tecelli etti). Bu Cebrail'di. Cebrail kadına seslendi: "Sen kimsin?" Kadın: "Ben Hacer'im, İbrahim'in oğlunun annesi..." "İbrahim sizi kime tevkil etti?" "Allah Teala'ya." "her ihtiyacınızı görecek Za
4958 Hazreti Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden öncekiler arasında bir kral vardı. Onun bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz yaşlanınca Kral'a: "Ben artık yaşlandım. Bana bir oğlan çocuğu gönder de sihir yapmayı öğreteyim!" dedi. Kral da öğretmesi için ona bir oğlan gönderdi. Oğlanın geçtiği yolda bir rahip yaşıyordu. (Bir gün giderken) rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık sihirbaza gittikçe, rahibe uğruyor, yanında (bir müddet) oturup onu dinliyordu. (Bir gün) delikanlıyo sihirbaz, yanına gelince dövdü. Oğlan da durumu rahibe şikayet etti. Rahip ona: "Eğer sihirbazdan (dövecek diye) korkarsan: "Ailem beni oyaladı!" de; ailenden korkacak olursan, "beni sihirbaz oyaladı" de!" diye tenbihte bulundu. O bu halde (devam eder) iken, insanlara mani olmuş bulunan büyük bir canavara rastladı. (Kendi kendine:) "Bugün bileceğim; sihirbaz mı efdal, rahip mi efdal!" diye mırıldandı. Bir taş aldı ve: "Allahım! Eğer rahibin işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, şu hayvanı öldür de insanlar geçsinler!" deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü. İnsanlar yollarına devam ettiler. Delikanlı rahibe gelip durumu anlattı. Rahib ona: "Evet! Bugün sen benden efdalsin (üstünsün)! Görüyorum ki, yüce bir mertdebedesin. Sen imtihan geçireceksin. İmtihana maruz kalınca sakın benden haber verme!" dedi. Oğlan anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi eder, insanları başkaca hastalıklardan da kurtarırdı. Onu kralın gözlyeri kör olan arkadaşı işitti. Birçok hediyeler alarak yanına geldi ve: "Eğer beni tedavi edersen, şunların hepsi senindir" dedi. O da: "Ben kimseyi tedavi etmem, tedavi eden Allah'tır. Eğer Allah'a iman edersen, sana şifa vermesi için Dua edeceğim. O da şifa verecek!" dedi. Adam derhal iman etti, Allah da ona şifa verdi. Adam bundan sonra kralın yanına geldi. Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu. Kral: "Gözünü sana kim lade etti?" diye sordu. "Rabbim!" dedi. Kral: "Senin benden başka bir Rabbin mi var?" dedi. Adam: "Benim de senin de Rabbimiz Allah'tır!" cevabını verdi. Kral onu yakalatıp işkence ettirdi. O kadar ki, (gözünü tedavi eden ve Allah'a iman etmesini sağlayan) oğlanın yerini de gösterdi. Oğlan da oraya getirildi. Kral ona: "Ey oğul! Senin sihrin körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek bir dereceye ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun!" dedi. Oğlan: "Ben kimseyi tedavi etmiyorum, şifayı veren Allah'tır!" dedi. Kral onu da tevkif ettirip işkence etmeye başladı. O kadar ki, o da rahibin yerini haber verdi. Bunun üzerine rahip getirildi. Ona: "Dininden dön!" denildi. O bunda direndi. Hemen bir testere getirildi. Başının ortasına konuldu. Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü. Sonra oğlan getirildi. Ona da: "Dininden dön!" denildi. O da imtina etti. Kral onu da adamlarından bazılarına teslim etti. "Onu falan dağa götürün, tepesine
4959 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Üç kişi dışında hiç kimse beşikte iken konuşmamıştır. Bunlar: Hazreti İsa İbnu Meryem aleyhima's-selam, Cüreyc'in arkadaşı. Cüreyc, kendini ibadete vermiş abid bir kuldu. Bir manastıra çekilmiş orada ibadetle meşguldü. Derken bir gün annesi yanına geldi, o namaz kılıyordu. "Ey Cüreyc! (Yanıma gel, seninle konuşacağım! Ben annenim)" diye seslendi. Cüreyc: "Allahım! Annem ve namazım (hangisini tercih edeyim?" diye düşündü). Namazına devama karar verdi. Annesi çağırmasını (her defasında üç kere olmak üzere) üç gün tekrarladı. (Cevap alamayınca) üçüncü çağırmanın sonunda: "Allahım, kötü kadınların yüzünü göstermedikçe canını alma!" diye bedDuada bulundu. Beni İsrail, aralarında Cüreyc ve onun ibadetini konuşuyorlardı. O diyarda güzelliğiyle herkesin dilinde olan zaniye bir kadın vardı. "Dilerseniz ben onu fitneye atarım" dedi. Gidip Cüreyc'e sataştı. Ancak Cüreyc ona iltifat etmedi. Kadın bir çobana gitti. Bu çoban Cüreyc'in manastırı(nın dibi)nde barınak bulmuş birisiydi. Kadın onunla zina yaptı ve hamile kaldı. Çocuğu doğurunca: "Bu çocuk Cüreyc'ten!" dedi. Halk (öfkeyle) gelip Cüreyc'i manastırından çıkarıp manastırı yıktılar, (hakaretler ettiler), kendisini de dövmeye başladılar, (linç edeceklerdi). Cüreyc onlara: "Derdiniz ne?" diye sordu. "Şu fahişe ile zina yaptın ve senden bir çocuk doğurdu!" dediler. Cüreyc: "Çocuk nerede, (getirin bana?)" dedi. Halk çocuğu ona getirdi. Cüreyc: "Bırakın beni, namazımı kılayım!" dedi. Bıraktılar ve namazını kıldı. Namazı bitince çocuğun yanına gitti, karnına dürttü ve: "Ey çocuk! Baban kim?" diye sordu. Çocuk: "Falanca çoban!" dedi. Bunun üzerine halk Cüreyc'e gelip onu öpüp okşadı ve: "senin manastırını altından yapacağız!" dedi. Cüreyc ise: "Hayır! Eskiden olduğu gibi kerpiçten yapın!" dedi. Onlar da yaptılar. (Üçüncüsü): Bir zamanlar bir çocuk annesini emiyordu. Oradan şahlanmış bir at üzerinde kılık kıyafeti güzel bir adam geçti. Onu gören kadın: "Allah'ım şu oğlumu bunun gibi yap!" diye Dua etti. Çocuk memeyi bırakarak adama doğru yönelip baktı ve: "Allahım beni bunun gibi yapma!" diye Dua etti. Sonra tekrar memesine dönüp emmeye başladı." Ebu Hureyre der ki: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı, şehadet parmağını ağzına koyup emmeye başlayarak, çocuğun emişini taklid ederken görür gibiyim." (Resulullah anlatmaya devam etti:) "(Sonra annenin yanından) bir kalabalık geçti. Ellerinde bir cariye vardı. Onu dövüyorlar ve: "(Seni zani seni!) Zina yaparsın, hırsızlık yaparsın ha!" diyorlardı. Cariye ise: "Allah bana yeter, o ne iyi vekildir!" diyordu. Çocuğun annesi: "Allahım çocuğumu bunun gibi yapma!" dedi. Çocuk yine emmeyi bıraktı, cariyeye baktı ve: "Allahım beni bunun gibi yap!" dedi. İşte burada anne-evlat karşı
4960 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlardan üç kişi yola çıktılar. (Akşam olunca) geceleme ihtiyacı onları bir mağaraya sığındırdı ve içine girdiler. Dağdan (kayan) bir taş yuvarlanıp, mağaranın ağzını üzerlerine kapadı. Aralarında: "sizi bu kayadan, salih amellerinizi şefaatçi kılarak Allah'a yapacağınız Dualar kurtarabilir!" dediler. Bunun üzerine birincisi şöyle dedi: "Benim yaşlı, ihtiyar iki ebeveynim vardı. Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirini yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı. Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım. Hala uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım. Geciktiğim için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı. Ben ise süt kapları elimde, onların uyanmalarını beklliyordum. Derken şafak söktü: "Ey Allahım! Bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan, bizim yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar!" Taş bir miktar açıldı. Ama çıkacakları kadar değildi. İkinci şahıs şöyle dedi: "Ey Allahım! benim bir amca kızım vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ondan kam almak istedim. Ama bana yüz vermedi. Fakat gün geldi kıtlığa uğradı, bana başvurmak zorunda kaldı. Ona, kendisini bana teslim etmesi mukabilinde yüzyirmi dinar verdim; kabul etti. Arzuma nail olacağım sırada: "Allah'ın mührünü, gayr-ı meşru olarak bozman sana haramdır!" dedi. Ben de ona temasta bulunmaktan kaçındım ve insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim altınları da terkettim. Ey Allah'ım, eğer bunları senin rıza-yı şerifin için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar." Kaya biraz daha açıldı. Ancak onlar çıkabilecek kadar açılmadı. Üçüncü şahıs dedi ki: "Ey Allahım, ben işçiler çalıştırıyordum. Ücretlerini de derhal veriyordum. Ancak bir tanesi (bir farak pirinçten ibaret olan) ücretini almadan gitti. Ben de onun parasını onun adına işletip kar ettirdim. Öyle ki çok malı oldu. Derken (yıllar sonra) çıkageldi ve: "Ey Abdullah! bana olan borcunu öde!" dedi. Ben de: "Bütün şu gördüğün sığır, davar, deve ve köleler senindir. Git bunları al götür!" dedim. Adam: "Ey Abdullah, benimle alay etme!" dedi. Ben tekrar: "Ben kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al götür!" diye tekrar ettim. Adam hepsini aldı götürdü. "Ey Allahım, eğer bunu senin rızan için yaptıysam, bize şu halden kurtuluş nasip et!" dedi. Kaya açıldı, çıkıp yollarına devam ettiler."
4963 Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Beni İsrail'den üç kişi vardı: Biri alatenli, biri kel, biri de ama. Allah bunları imtihan etmek istedi. Bu maksadla onlara (insan suretinde) bir melek gönderdi. Melek önce alatenliye geldi. Ve: "En çok neyi seversin?" dedi. Adam: "Güzel bir renk, güzel bir cild, insanları benden tiksindiren halin gitmesini!" dedi. Melek onu meshetti. Derken çirkinliği gitti, güzel bir renk, güzel bir cild sahibi oldu. Melek ona tekrar sordu: "Hangi mala kavuşmayı seversin?" "Deveye!" dedi, adam. Anında ona on aylık hamile bir deve verildi. Melek: "Allah bunları sana mübarek kılsın!" deyip (kayboldu) ve Kel'in yanına geldi. "En ziyade istediğin şey nedir?" dedi. Adam: "Güzel bir saç ve halkı ikrah ettiren şu halin benden gitmesi!" dedi. Melek,keli elleriyle meshetti, adamın keli gitti. Kendisine güzel bir saç verildi. Melek tekrar: "En çok hangi malı seversin?" diye sordu. Adam: "Sığırı!" dedi. Hemen kendisine hamile biir inek verildi. Melek: "Allah bu sığırı sana mübarek kılsın!" diye Dua etti ve amanın yanına gitti. Ona da: "En çok neyi seversin?" diye sordu. Adam: "Allah7ın bana gözümü vermesini ve insanları görmeyi!" dedi. Melek onu meshetti ve Allah da gözlerini anında lade etti. Melek ona da: "En çok hangi malı seversin?" diye sordu. Adam: "Koyun!" dedi. Derhal doğurgan bir koyun verildi. Derken sığır ve deve yavruladılar, koyun da kuzuladı. Çok geçmeden birinin bir vadi dolusu develeri, diğerinin bir vadi dolusu sığırları, öbürünün de bir vadi dolusu koyunları oldu. Sonra melek, alatenliye, onun eski hali ve heyetine bürünmüş olarak geldi ve: "Ben fakir bir kimseyim, yola devam imkanlarım kesildi. Şu anda Allah ve senden başka yardım edecek kimse yok! Sana şu güzel rengi, şu güzel cildi ve malı veren Allah aşkına bana bir deve vermeni talep ediyorum! Ta ki onunla yoluma devam edebileyim!" dedi. Adam: "(Olmaz öyle şey, onda nicelerinin) hakları var!" dedi ve yardım talebini reddetti. Melek de: "Sanki seni tanıyor gibiyim!Sen ala tenli, herkesin ikrah ettiği, fakir birisi değil miydin? Allah sana (sıhhat ve mal) verdi" dedi. Ama adam: "(Çok konuştun!) Ben bu malı büyüklerimden tevarüs ettim!" diyerek onu tersledi. Melek de: "Eğer yalancı isen Allah seni eski haline çevirsin!" dedi ve onu bırakarak kel'in yanına geldi. Buna da onun eski halinde kel birisi olarak göründü. Ona da öbürüne söylediklerini söyleyerek yardım talep etti. Bu da önceki gibi talebi reddetti. Melek buna da: "Eğer yalancıysan Allah seni eski halinne çevirsin!" deyip, ama'ya uğradı. Buna da onun eski hali heyeti üzere (yani bir ama olarak) göründü. Buna da: "Ben fakir bir adamım, yolcuyum, yola devam etme imkanım kalmadı. Bugün, evvel Allah sonra senden başka bana yardım edecek yok! Sana gözünü lade eden Allah aşkına senden bir koyun istiyorum; ta ki yolculuğuma devam edebile
5030 Hureys İbnu Kabisa radıyallahu anh anlatıyor: "Medine'ye geldim ve: "Ey Allahım! Bana salih bir arkadaş nasib et!" diye Dua ettim. Derken Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın yanına oturdum. Kendisine: "Ben, Allah'a bana salih bir arkadaş nasip etmesi için Dua ettim. bana, Resûlullah'tan işittiğin bir hadis söyle! Olur ki Allah Teala Hazretlerri ondan faydalanmamı nasib eder!" dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: "Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrana düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Rab Teala Hazretleri: "Bakın, kulumun (defterinde yazılmış) nafilesi var mı?" buyurur. Böylece, farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra, bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir."
5036 İbnu'l-Müseyyib, Ata İbnu Zeyd el-Leysi, Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan naklen anlatıyorlar: "İnsanlar Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a: "Ey Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. O da: "Siz bulutsuz dolunay gecesinde ayı görmekten şüpheye düşer misiniz?" diye cevap verdi. Onlar: "Hayır! Ey Allah'ın Resûlü!" diye cevap verdiler. Aleyhissalatu vesselam: "Bulutsuz bir günde güneşi görmekten şüphe eder misiniz?" diye tekrar sordu. Ashab yine: "Hayır!" cevabını verdiler. Bunun üzerine: "Şunu bilin ki, siz Rabbinizi de böyle göreceksiniz. Kıyamet günü, insanlar haşrolunurlar. (Rab Teala): "Kim (Benden başka) bir şeye tapıyor idiyse ona tabi olsun!" buyurur. Onlardan bir kısmı güneşe, bir kısmı aya, bir kısmı da putlara tabi olurlar. Orada, münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. Allah onlara (tanımadıkları bir surette) yaklaşır. "Ben sizin Rabbinizim!"buyurur. Oradakiler: "(Senden Allah'a sığınırız). Biz, Rabbimiz bize gelinceye kadar bu yerdeyiz! Rabbimiz gelince biz onu tanırız!" derler. Derken Rableri (onların tanıyacağı surette) gelir. "Ben Rabbinizim!" der. Onlar da: "Sen Rabbimizsin!" derler. Rabb Teala onları (cennete) davet eder. Cehennemin üzerine Sırat kurulur. Peygamberler arasında, ümmetiyle Sırat'tan ilk geçen ben olurum. O gün peygamberler dışında kimse konuşmaz. Peygamberlerin o günkü kelamı da: "Allahümme sellim, Allahümme sellim (Ey Rabbimiz selamet ver, ey Rabbimiz selamet ver!)" olacak. Cehennemde, deve dikeninin dikenleri gibi kancalar var. Deve dikeninin dikenlerini gördünüz mü?" diye sordu. Ashab: "Evet!" deyince Aleyhissalatu vesselam devam etti: "İşte o kancalar, tıpkı deve dikeninin dikenleri gibidir. Ancak, onların büyüklüğü ne kadardır, Allah'tan başka kimse bilmez. İnsanlarrı (kötü) amelleri sebebiyle kapar. İnsanların bir kısmı (kötü) ameli sebebiyle helak olur. Bir kısmı da ateşin içine yıkılır, sonra kurtulur. Allah, ateş ehlinden kurtarmak istediklerine rahmet etmeyi irade edince, ateş ehlinden Allah'a ibadet etmiş olanları, ateşten çıkarmaları için meleklere emreder. Melekler bu kimseleri, secde izleriyle tanırlar. Çünkü Allah Teala Hazretleri secde mahallinin yakılmasını ateşe haram etmiştir. Onlar böylece ateşten çıkarlar. Hepsi de ateşten kavrulmuş vaziyettedir. Üzerlerine hayat suyu dökülür. Selin getirdiği milli topraktan habbelerin (filiz açıp) bitmesi gibi, suyun değdiği yerler yeniden bitecek. Rabb Teala, sonra, kullar arasındaki hükmünü tamamlayacak. Derken cennetle cehennem arasında bir kul kalacak. Bu, cennete girmede cehennemliklerin sonuncusudur. Yüzü cehenneme doğru ilerlerken: "Ey Rabbim! Yüzümü ateş tarafından çevir! Kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu" diye yalvaracak. Allah Teala'ya, kendisine Dua etmesini dilediği kadar Duada bulunacak. Sonra Allah Teala Hazretleri: "Ben bu istediğini versem, bundan başkasını da ister misin?" diye soracak.
5053 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir Duası vardır. Her peygamber o Duayı yapmada acele etti. Ben ise bu Duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı ahirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nail olacaktır."
5056 Yine Sahiheyn ve Tirmizi'nin Ebu Hureyre'den kaydettikleri bir rivayet şöyledir: "Biz bir davette Resûlullah ile beraberdik. Ona sofrada hayvanın ön budu(n dan bir parça) ikram edildi. Bud hoşuna giderdi. Ondan bir parça ısırdı ve: "Ben Kıyamet günü ademoğlunun efendisiyim! Acaba bunun neden olduğunu biliyor musunuz? (Açıklayayım:) Allah o gün, öncekileri ve sonrakileri tek bir düzlükte toplar. Bakan onlara bakar, çağıran onları işitir. Güneş onlara yaklaşır. Gam ve sıkıntı, insanların tahammül edemeyecekleri ve takat getiremeyecekleri dereceye ulaşır. Öyle ki insanlar: "İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz, sizlere şefaat edecek birini görmüyor musunuz?" demeye başlarlar. Birbirlerine: "Babanız Adem var!" derler ve ona gelerek: "Ey Adem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi. (Bütün isimleri sana öğretti). Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Seni cennete yerleştirdi. (Allah katında itibarın, makamın var.) Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim şu halimizi, başımıza şu geleni görmüyor musun?" derler. Adem aleyhisselam da: "Bugün Rabbim çok öfkelidir, daha önce bu kadar öfkelenmedi. Bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen şefaate benim yüzüm yok, çünkü, cennette iken, Allah) beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben, bu yasağa asi oldum. (Ben cennette iken işlediğim günah sebebiyle cennetten çıkarıldım. Bugün günahlarım affedilirse bu bana yeter). Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin, Nûh aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar Nûh aleyhisselam'a gelecekler: "Ey Nuh! Sen yeryüzü ahalisine gönderilen resullerin ilkisin. Allah seni çok şükreden bir kul (abden şekûra) diye isimlendirdi. İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?" diyecekler. Nuh aleyhisselam da şöyle diyecek: "Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce hiç bu kkadar öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek! Benim bir Dua hakkım vardı. Ben onu kavmimin aleyhine (bedDua olarak) yaptım. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. İbrahim aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar İbrahim aleyhisselam'a gelecekler: "Ey İbrahim! Sen allah'ın peygamberi ve arz ahalisi içinde yegane Halilisin, bize Rabbin nezdinde şefaat et! İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler. İbrahim aleyhisselam onlara: "Rabbim bugün çok öfkeli. Bundan önce bu kadar öfkelenmemişti, bundan sonra da bu kadar öfkelenmeyecek. (Şefaat etmeye kendimde yüz de bulamıyorum. Çünkü ben) üç kere yalan söyledim!" deyip, bu yalanlarını birer birer sayacak. Sonra sözlerine şöyle devam edecek: "Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Musa aleyhisselam'a gidin!" İnsanlar, Hazreti Musa aleyhisselam'a gelecekler ve: "Ey Musa! Sen Allah'ın peygamberisin. Allah seni, risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstü
5063 Yine Sa'd İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, insanlar neden yaratıldı?" "Sudan!" buyurdular. "Ya cennet?" dedim, o neden inşa edildi?" "Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zaferandır. Ona giren nimete mazhar olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz." Aleyhissalatu vesselam sözlerine şöyle devam buyurdular: "Üç kişi vardır Duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir): -Adil imam (devlet başkanı). -İftarını yaptığı zaman oruçlu. -Zulme uğrayanın Duası. Allah, (mazlumun) Duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Allah Teala Hazretleri: "İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, Duanı mutlaka kabul edeceğim!" buyurur."
5085 Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet günü, ateşten bir parça, boyun şeklinde uzanır. Bunun, gören iki gözü, işiten iki kulağı, konuşan bir dili vardır. Der ki: "Ben üç takım (insanı cezalandırmak) için vazifelendirildim: Allah'la birlikte bir başka ilaha Dua eden kimse, bile bile zulmeden cebbar, tasvirciler."
5109 Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen dari' (denen dikenli bir ot) verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecekle imdat edilir. (Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.) Derken, dünyada iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek talep ederler. Kendilerine demir kancalar bulunan kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına girince, içerilerini param parça eder. Bu sefer de: "Cehennemin bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz hafifletir!" derler. Onları çağırırlar. Onlar gelince: "Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?" derler. Onlar: "Evet getirmişti (ama dinlemedik)" derler. Bunun üzerine, bekçiler: "Siz isteyin durun! Kafirlerin istekleri (burada) boşadır!" derler" (Gafir 50). Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince: "(Cehenneme müvekkel melek) Malik'i çağırın!" derler. (Malik gelince): "Ey Malik, (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!" derler. Malik de onlara: "Hayır! (Siz burada canlı olarak ebedi) kalıcılarsınız!" diye cevap verecek" (Zuhruf 77). (Hadisin ravilerinden) A'meş rahimehullah der ki: "Bana bildirildi ki, cehennemliklerin Malik'e yalvarmaları ile Malik'in onlara verdiği cevap arasında bin yıllak zaman geçecektir. Cehennemlikler, bu sefer aralarında: "Rabbinize Dua edin, sizin için O'ndan daha hayırlı kimse yok!" diyecekler ve elbirlik şöyle yakaracaklar: "Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz bizi bundan çıkar. Eğer (yine) küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zalimlerden oluruz" (Mü'minûn 106-107). Rab Teal, onlara: "Cehennemin içine yıkılıp gidin! Bana bir şey söylemeyin!" diyecek" (Mü'minûn 108). Resûlullah devamla dedi ki: "Bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit hayırdan ümidlerini keserler; hıçkırmaya, nedamet etmeye, dövünüp yırtınmaya başlarlar."
5125 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) şöyle hitap ettiler: "Ey insanlar! Allah Teala hazretleri tayyibtir, tayyibten başka bir şey kabul etmez. Allah'ın mü'minlere emrettiği şeyler, peygambere emretmiş olduklarının aynısıdır. Nitekim Allah Teala hazretleri (peygamberlere): "Ey peygamberler, temiz olanlardan yiyin ve salih amel işleyin" (Mü'minûn 51) emretmiş, mü'minlere de: "Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yiyin" (Bakara 172) diye emirde bulunmuştur." Sonra seferi uzatıp, saçı başı dağınık, toz-toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp: "Ey Rabbim, ey Rabbim" diye Dua eden bir yolcuyu zikredip, dedi ki: "Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve (netice itibariyle) haramla beslenmektedir. Peki böyle bir kimsenin Duasına nasıl icabet edilir?" buyurdular."
5130 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak." Rezin şu ziyadede bulunmuştur: "Böylelerinin hiçbir Duası kabul edilmez."
5175 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İbrahim aleyhisselam sadece üç yalan söylemiştir: Bunlardan ikisi Allah'ın zatıyla ilgili; biri "İnne sagimü" sözüdür; diğeri de "Bel fegalehu kebiruhum haza" sözüdür. Bir tanesi de zevce-i pakleri Sare Hatun hakkındadır. Hazreti İbrahim zalim birinin diyarına (Mısır'a) beraberinde Sare de olduğu halde gelmişti. Sare güzel bir kadındı. Sare'ye: "Bu cebbar herif, bilirse ki sen karımsın, senin için bana galebe çalar. Eğer sana soracak olursa, kızkardeşim olduğunu söyle! Çünkü sen, zaten İslam yönünden kardeşimsin, din kardeşiyiz. Ben yeryüzünde senden ve benden başka bir müslüman bilmiyorum" dedi. Bunlar zalim kralın memleketine girince, adamlarından biri bunları gördü. Hemen gidip: "Senin memleketine öyle güzel bir kadın girdi ki, sizden başkasının olması münasib değildir" dedi. Kral derhal adamlar gönderip, Sare'yi yanına getirtti. Hazreti İbrahim namaza durdu. Sare adamın yanına girince, kraI (onu ayakta karşıladı, fakat) elini ona uzatamadı. Eli şiddetli şekilde tutuldu. Sare'ye: "Elimi salması için Allah'a Dua et! Sana zarar vermeyeceğim!" dedi. Sare de dediğini yaptı. Ama kral tekrar Sare'ye sataşmak istedi. Eli, öncekinden daha şiddetli tutulup kaldı. Sare'ye aynı şekilde ricada bulundu. O da kabul etti. (Adam normal hale dönünce tekrar) sataşmak istedi. Eli önceki iki seferden daha şiddetli şekilde tutuldu. Sare'ye yine: "Allah'a Dua et, elimi salsın, sana zarar vermeyeceğim!" diye rica etti. Sare Dua etti, adamın elleri açıldı. Kral kadını getiren adamı çağırdı ve ona: "Sen bana insan değil bir şeytan getirmişsin. Bunu diyarımdan çıkar!" dedi. Sare'ye, Hacer'i bağış olarak verdi. Sare yürüyerek geldi. İbrahim onu görünce: "Nasılsın, ne haber?" dedi. Sare: "Hayır var! Allah cebbarın elini tuttu ve (bana) bir hadim verdi!" dedi." Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh der ki: "Ey sema suyunun oğulları! Bu kadın (Hacer) sizin annenizdir."
5293 Abdulhamid İbnu Cafer anlatıyor: "Babamın dedem Rafi' İbnu Sinan radıyallahu anh'tan anlattığına göre dedem Rafi' müslüman olmuş, fakat hanımı müslüman olmamakta direnmiş ve (iş ayrılma noktasına gelince) kadın, Aleyhissalatu vesselam'a gelerek:) "Kızım benimdir, sütten de kesilmiştir" demiştir. Rafi'de: "Kızım benimdir" demiştir. (Resûlullah, Rafi'e: "Sen bir köşeye otur!)" kadına da: "Sen de bir köşeye otur!" der. Çocuğu da ikisinin arasına oturtur. Sonra kadına ve erkeğe: "Çocuğu kendinize çağırın!" buyurur. Çağırırlar. Çocuk annesine meyleder. Aleyhissalatu vesselam: "Allahım ona doğruyu göster!" diye Dua eder. Bunun üzerine kız babasına yönelir. Baba böylece çocuğu alır."
5310 Semüre İbnu Cündüb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Birbirinize, Allah'ın laneti, Allah'ın gadabı ve cehennem temennisiyle bedDuada bulunmayın."
5311 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Ey Allah'ın Resülü! Müşriklere bedDua et, onları lanetle!" denilmişti. Şu cevabı verdi: "Ben rahmet olarak gönderiIdim, lanetleyici olarak değil!"
5328 Ubeyy İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam gecenin üçte ikisi geçince kalkar ve: "Ey insanlar! Allah'ı zikredin! Allah'ı zikredin! "Sarsıcı" kesinlikle gelecektir; "takipçi" de onun arkasından gelecektir. Ölüm, içindeki (şiddet ve sıkıntı)larla gelecek, (öyleyse ahirete hazırlanın!)" derdi." Übey devamla dedi ki: "Ey Allah'ın Resülü dedim, ben sana çok salat oku(mak isti)yorum. (Duamda) ne miktarını sana salat u selam yapayım?" "Dilediğin kadar!" buyurdular. "Dörtte bir (yeter mi)?" dedim. "Dilediğin kadar!" buyurdular, "Eğer artırırsan, bu senin için daha hayırlı!" dediler. "Yarı(ya ne dersiniz)?" dedim. "Dilediğin kadar!" buyurdular, "Eğer artırırsan, bu senin için daha hayırlı!" dediler. "Üçte iki(ye ne dersiniz?)" dedim. "Dilediğin kadar!" buyurdular, "Eğer artırırsan, bu senin için daha iyi!" dediler. "(Kendim için Dua ettiğim vaktin) tamamını size salat u selam okumaya ayırayım mı?" dedim. "Bu takdirde, (dünyevi ve uhrevi) dileğin kabul edilir, günahın affedilir!" buyurdular."
5371 Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam muhtazar olduğu (ölüm anlarına geldiği) zaman, sık sık ızdıraplar bürümeye başladı. Kerimeleri Hazreti Fatıma radıyallahu anha: "Vay babacığım, ne ızdırab çekiyor!" diye yakınmaya başladı. Aleyhissalatu vesselam: "Bugünden sonra baban ızdırab çekmeyecek!" buyur(arak onu teselli etmek iste)di. Aleyhissalatu vesselam ölünce, Hazreti Fatıma: "Vay babacığım! Rabbi, Duasına icabet etti! Vay babacığım, gideceği yer Firdevs cennetidir! Vay babacığım, ölümünü Cibril'e haber verdik" diye yas etti. Aleyhissalatu vesselam gömülünce de: "Ey Enes! Resûlullah aleyhissalatu vesselam üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu?" diyerek ızdırabının azametini dile getirdi."
5383 Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Ebu Seleme radıyallahu anh'ın yanına girdi. Ebu Seleme'nin gözleri açık kalmıştı; onları kapattı. Sonra: "Ruh kabzedildi mi göz onu takip eder" buyurdu. Ehlinden bazıları feryad u figan koparmıştı. Aleyhissalatu vesselam: "Kendinize kötü temennide bulunmayın, hayır Dua edin! Çünkü melekler, söylediklerinize amin derler!" buyurdu. Sonra ilave etti: "Allahım, Ebu Seleme'ye mağfiret buyur! Derecesini hidayete erenler arasında yükselt. Arkasında kalanlar arasında ona sen halef ol! Ey alemlerin Rabbi! Ona da bize de mağfiret buyur! Ona kabrini geniş kıl, orada ona nur ver!"
5430 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, geceleyin bir kabre girdi. Kendisine bir kandil yakılmıştı. Uzanmış vaziyetteki cenazeyi kıble cihetinden aldı. (Ölüye): "Muhakkak ki sen çok Dua eden, çok Kur'an okuyan (yufka yürekli) bir kimseydin. Allah sana rahmetini bol kılsın!" diye Dua etti ve dört kere tekbir getirdi."
5461 Zeyd İbnu Sabit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, bizimle birlikte, Beni Neccar'a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, onu aniden saptırdı, nerdeyse (sırtından yere) atacaktı. Karşısında beş veya altı kabir vardı. Aleyhissalatu vesselam: "Bu kabirlerin sahiplerini bilen var mı?" buyurdular. Bir adam: "Ben biliyorum!" deyince, Aleyhissalatu vesselam: "Ne zaman öldüler?" dedi. Adam: "Şirk devrinde!" deyince Aleyhissalatu vesselam; "Bu ümmet kabirde fitneye maruz kılınacak. Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını size de işittirmesi için Allah'a Dua ederdim" buyurdular ve sonra şunları söylediler: "Kabir azabından Allah'a sığının!" Oradakiler: "Kabir azabından Allah'a sığınırız!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Cehennem azabından da Allah'a sığının!" dedi "Cehennem azabından Allah'a sığınırız" dediler. "Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah'a sığının!" dedi. "Açık ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!" dediler. "Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığının!" buyurdu. "Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığınırız!" dediler."
5463 Nesai. Hazreti Enes radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir kabirden bir ses işitmişti: "Bu ne zaman öldü? (Bileniniz var mı?" buyurdular. "Cahiliye devrinde!" dediler. Bu cevaba sevindi ve: "Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım kabir azabını size de işittirmesi için Dua ederdim" buyurdular."
5467 Yine Ebu Hureyre anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i cariye (bırakan), veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine Dua edecek salih evlat (bırakan)."
5557 Hazreti Bera radıyallahu anh'tan rivayete göre demiştir ki: "Siz Fetih deyince Mekke'nin fethini anlıyorsunuz. Evet Mekke'nin fethi bir fetihtir. Ancak biz sahabiler, fetih deyince, Hudeybiye günündeki Bey'atu'r-Rıdvan'ı anlardık. Biz o zaman, Aleyhissalatu vesselam'ın yanında bindörtyüz kişi idik. Hudeybiye bir kuyu(nun adı)dır. Biz o kuyunun suyunu tamamen aldık, tek damla bırakmadık. Bu durum aleyhissalatu vesselam'a ulaşmıştı. Derhal kuyunun yanına geldi, kenarına oturup bir kap su istedi. Elini yıkadı, ağzına su alıp (kuyuya püskürttü) ve Dua etti. Sonra suyu kuyuya döktü. ("Onu bir müddet terkedin" dedi.) Biz kuyuyu terkedip biraz uzaklaştık. Az sonra kuyu bize ve bineklerimize yetecek kadar su saldı."
5559 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la beraber bir seferde idik. Derken bir ara halkın azığı tükendi. Bineklerinden bazısını kesmek istediler. Hazreti Ömer, (Aleyhissalatu vesselam'a müracaat ederek): "Ey Allah'ın Resûlü! Ben cemaatin geri kalan yiyeceklerini toplasam da sen onlar üzerine -bereketlenmeleri için- Dua ediversen daha iyi olur, bineklerimizi kesmeyiz)!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da öyle hareket etti. Buğdayı olan buğdayını, hurması olan hurmasını, (hurma) çekirdeği olan da çekirdeğini getirdi." "Çekirdekle ne yapıyorlardı?" diye sorulunca açıkladı: "Halk onu emiyor, üzerine de su içiyorlardı. Resûlullah Dua buyurdu. (Taam öylesine bereketlendi ki) herkes azık kaplarını yiyecekle doldurdu. (Aleyhissalatu vesselam bu ilahi ikram karşısında:) "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve ben O'nun resulüyüm. Bu iki kaziyede şüpheye düşmeden Allah'a kavuşan cennete gidecektir" buyurdu."
5560 Hazreti Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Hendek'in kazılması sırasındaydı. Aleyhissalatu vesselam'ın çok acıktığını gördüm. Hanımıma gelerek: "Yanında yiyecek bir şey var mı, Aleyhissalatu vesselam'ı çok acıkmış gördüm" dedim. İçerisinde bir sa' kadar arpa bulunan bir dağarcık çıkardı. Bizim, evcilleşmiş bir koyuncuğumuz vardı. Zevcem koyunu kesti, arpayı da öğüttü. Ben işimi bitirinceye kadar o da bitirdi. Koyunu onun çömleğine parçaladım. Sonra Aleyhissalatu vesselam'ın yanına döndüm. Hanımım: "Sakın beni Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a karşı mahcup etmeyesin!" dedi. Ben, Aleyhissalatu vesselam ve beraberindekilerin yanına geldim ve gizlice: "Ey Allah'ın resûlü! Bir hayvancağızımız vardı kestik, evde bulunan bir sa' kadar arpayı da öğüttük. Haydi siz ve beraberinizdekiler bize buyurun!" dedim. Ama Resûlullah yüksek sesle: "Ey Hendek halkı! Cabir size ziyafet hazırlamış! Haydi buyurun!" diye bağırdı. (Bana da): "Ben gelinceye kadar tencereyi ocaktan indirmeyin, hamurunuzu da ekmek yapmayın!" buyurdular. Ben (eve) geldim. Halktan önce Resûlullah aleyhissalatu vesselam geldi. Ben hanımıma uğramıştım. Bana: "Yaptığını gördün mü, (beni mahcup edeceksin), alacağın olsun" dedi. Ben de: "Senin söylediğini yaptım" dedim. Hemen hamuru çıkardım. Aleyhissalatu vesselam içine tükrüğünden koydu ve bereketle Dua etti, sonra tencereye yöneldi, ona da tükrük koyup bereketle Dua etti. Sonra zevceme: "Ekmek yapacak bir kadın çağır, seninle ekmek yapsın! Tencereden de kepçeyle al, onu ocaktan indirme!" diye talimat verdi. Gelenler bin kadardı. Allah'a yemin olsun hepsi de (doyuncaya kadar) yedi ve sofradan ayrıldı. Tenceremiz, olduğu gibi kaynıyordu. Hamurumuz ise, ekmek yapılıyor olduğu halde aynen (eksiksiz) duruyordu."
5561 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün, elimde birkaç hurma olduğu halde Hazreti Peygamber aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldim ve: "Ey Allah'ın Resûlü, şunlara bereketle bir Dua ediverin!" dedim. Hemen onları bir araya getirip, sonra onların bereketi için bana Dua etti. Sonra: "Bunları al, şu erzak kabına koy. Her ne zaman bundan bir şey almak isteyince, elini içine daldır ve al. Sakın, içindekileri döküp dağıtma!" buyurdular. Ben de öyle yaptım. Ben bundan şu şu kadar vask miktarında Allah yolunda tasaddukta bulundum. Ayrıca biz ondan hem kendimiz yedek hem de başkalarına yedirdik. Onu belimden hiç ayırmadım. Bu hal, Hazreti Osman'ın şehid edildiği güne kadar devam etti. O zaman koptu. (Rezin şu ilavede bulundu: "ve düştü, buna çok üzüldüm."
5562 Hazreti İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Ka'be'nin yanında namaz kılarken, Ebu Cehl ve arkadaşları da orada oturuyorlardı. Bir gün öncesi bir deve kesilmişti. Ebu Cehl arkadaşlarına: "Falan ailenin kestiği devenin işkembesini kim getirip, secdeye gidince Muhammed'in omuzları arasına bırakacak?" dedi. Oradakilerin en bedbahtı fırlayıp, işkembeyi kaptığı gibi, Aleyhissalatu vesselam secdeye kapanınca iki omuzu arasına bıraktı. Buna hepsi güldüler, (keyflerinden) birbirlerinin üzerine eğilmeye başladılar. Ben (biraz uzaklarında) ayakta durmuş onlara bakıyordum. Eğer bir destekcim olsaydı onu sırtından atardım. Resulullah secdede idi, başını kaldırmıyordu. Derken biri kalkıp Hazreti Fatıma radıyallahu anha'ya haber verdi. O, henüz küçük bir kızcağızdı geldi, işkembeyi sırtından yere attı. Sonra onlara yönelip, hakaretler savurdu. Aleyhissalatu vesselam namazını tamamlayınca, sesini yükseltti ve hepsine bedDuada bulundu. Resûlullah Dua etti mi üç kere tekrar ederdi, bir şey isteyince de üç kere isterdi. Namazı bitince: "Allah'ım, Kureyş (in helakini) sana havale ediyorum!" dedi ve üç kere tekrar etti. Resûlullah'ın sesi kulaklarına gelince, onlardan gülme gitti. Duasından korkuya düştüler. (BedDua edince bu onlara çok ağır geldi. Zira onlar, bu beldede yapılan Duaların kabul edildiğini biliyorlardı.) Sonra Resûlullah: "Ey Allah'ım, Ebu Cehl İbnu Hişam'ı, Utbe İbnu Rebi'a'yı, Şeybe İbnu Rebi'a'yı, Velid İbnu Utbe'yi, Ümeyye İbnu Halef'i, Utbe İbnu Ebi Muayt'ın helaklerini sana havale ediyorum" dedi. bir yedinciyi de zikretmişti, aklımda tutamadım. Muhammed'i hak ile gönderen Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun, Resûlullah'ın ismen zikrettiği bu adamları, Bedir günü hep yerlere serilmiş gördüm. Bunlar, sonra da kuyuya, Bedir kuyusuna sürüklenip atıldılar."
5564 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Ben müşrike annemi İslam'a davet ediyordum, fakat hep imtina ediyordu. Bir gün yine davette bulunmuştum, bana Resûlullah aleyhissalatu vesselam hakkında hoşuma gitmeyen sözler işittirdi. Ağlayarak Aleyhissalatu vesselam'a gittim. "Niye ağlıyorsun?" diye sordu. "Ey Allah'ın Resûlü dedim, annemi İslam'a davet ediyordum, hep bana imtina etti. Bugün de aynı davette bulundum, bu sefer sizin hakkınızda hoşuma gitmeyen sözler sarfetti. Ebu Hureyre'nin annesine hidayet vermesi için Allah'a Dua ediverin!" dedim. Bu talebim üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Allahım! Ebu Hureyre'nin annesine hidayet et" buyurdular. Ben, Aleyhissalatu vesselam'ın Duasına sevinerek huzurlarından ayrıldım. Anneme geldiğim zaman, kapıya yöneldim. Kapı kapalıydı. Annem ayak seslerimi işitti. "Ebu Hureyre! Yerinde dur (içeri girme)!" diye seslendi. Ben su şırıltılarını işittim, yıkanıyordu. Yıkandı, entarisini giydi, alelacele başörtüsünü koydu ve kapıyı açtı. "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, Şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir!" diyordu. Ben hemen Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a döndüm. Sevinçten ağlıyordum. "Ey Allah'ın Resulü! Müjde dedim. Allah senin Duanı kabul buyurdu. Ebu Hureyre'nin annesine hidayet nasib etti!" Aleyhissalatu vesselam Allah'a hamdetti ve hayırlı sözler söyledi."
5565 Ebu Zeyd İbnu Ahtab anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam eliyle yüzümü okşadı ve bana Dua etti." Urve der ki: "Ben onu yüzyirmi sene kadar yaşadıktan sonra gördüm, yüzünde sayılabilecek kadar sayıda beyaz kıl vardı."
5575 Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Beni'l-Haris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü. (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Ruman, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, Ensardan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye Dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, (kuşluk vakti aniden) Resûlullah aleyhissalatu vesselam(ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim."
5578 Hazreti Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "İddetim sona erince, Hazreti Ebu Bekr radıyallahu anh bana (bir elçi göndererek) istetti ve evlenme teklif etti. Ben kabul etmedim. Derken Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Hazreti Ömer radıyallahu anh'ı göndererek kendisi için Ümmü Seleme'yi istetti. Ümmü Seleme, Ömer'e: "Resûlullah'a haber ver: Ben çok kıskanç bir kadınım, ayrıca benim çok çocuğum var, bir de velilerimden hiçbiri burada hazır değil!" dedi. O da gidip, Resûlullah'a aktardı. Aleyhissalatu vesselam, Ömer'e: "Ona dön ve kendisine söyle ki: "Kıskançlığına gelince, senden onu gidermesi için Allah'a Dua edeceğim. Çocuklarına gelince, onların himayesi de görülecektir. Velilerin meselesine gelince, onlardan hazır veya gaib hiç biri bu evliliği yadırgamayacak" buyurdular. Bunun üzerine Ümmü Seleme oğluna: "Ey Ömer! Kalk! Resûlullah'la beni nikahla" dedi. O da nikahladı."
5594 İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize hacet Duasını öğretti. Şöyleydi: "Hamd Allah'a mahsustur. O'ndan yardım dileriz, O'ndan af talep ederiz, nefsimizin şerlerinden, amellerimizin kötülerinden O'na sığınırız. Allah kime hidayet verirse onu saptıracak yoktur. Allah kimi de saptırmışsa, onu da hidayete erdirecek yoktur. Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna da şehadet ederim. Ey iman edenler, adını zikrederek birbirinize talepte bulunduğunuz Allah'tan ve aranızdaki akrabalık bağın(ı koparmak)tan korkun! Şurası muhakkak ki Allah üzerinizde murakıbtır" (Nisa 1). "Ey iman edenler! Allah'tan hakkıyla korkun. Sakın ha müslümanlar olmaktan başka şekilde ölmeyin" (Al-i İmran 102). "Ey iman edenler Allah'tan korkun ve sağlam bör söz söyleyin. Ta ki Allah sizin işlerinizi salaha çıkarsın ve günahlarınızı da affetsin. kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur." (Ahzab 70-71).
5595 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İçerisinde teşehhüd bulunmayan bir Dua, kesilmiş el gibidir."
5603 Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz bir kadınla evlenir veya bir köle satın alırsa şöyle Dua etsin: "Allahım, ben bunun hayırlı olmasını ve hayırlı bir yaratılış üzere olmasını diliyorum. Onun şerrinden ve şerli bir tablat üzere olmasından sana sığınıyorum. Eğer bir deve satın alırsa, eliyle hörgücünün üstenden tutup aynı şeyi söylesin."
5604 Zeyd İbnu Eslem radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz bir kadınla evlenir veya bir hizmetçi (köle) satın alırsa, perçeminden tutup ona bereketle Dua etsin. Bir deve satın alınca hörgücünün tepesinden tutup, şeytan-ı racim'e karşı Allah'a istlazede bulunsun."
5606 Hasan(-ı Basri) anlatıyor: "Akil İbnu Ebi Talib radıyallahu anh, Beni Cüşem'den bir kadınla evlenmişti. Onu: "Kaynaşma ve oğullar" dileyerek tebrik ettiler. Fakat o: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kullandığı tabirlerle Dua edin: "Allah size (evliliği) mübarek etsin ve size bereket versin" deyin!" dedi."
5739 Bera İbnu'l-Azib radıyallahu anh anlatıyor: " Hazreti Ebu Bekr radıyallahu anh, evinde babama uğradı. Ondan bir semer satın aldı. (Babam) Azib'e: "Benimle oğlunu gönder, onu evime kadar götürüversin!" dedi. Babam bana: "Hay onu götürüver!" dedi. Ben de götürüverdim. Babam onunla beraber çıktı, bedelini alacaktı. Babam, Ebu Bekr'e: "Ey Ebu Bekr! Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la (hicret ettiğin) gece ne yaptınız?" diye sordu. "Evet o gece yürüdük. Ertesi günü de öğle vaktine kadar yürüdük. Yolumuz tenha idi, hiç kimseye rastlamadık. Önümüze uzun bir kaya çıktı. Kayanın henüz güneşin değmediği bir gölgesi vardı. Yanına konakladık. Ben kayanın yanına geldim. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın duldasında uyuması için eIimle bir yeri düzledim. Sonra oraya bir post yayıp: "Ey Allah'ın Resülü! (Siz biraz istirahat buyurup şurada) uyuyun, ben etrafınızı gözetlerim!" dedim. Derken yatıp uyudu, ben de çıkıp etrafını gözetlemeye başladım. Kayaya doğru sürüsüyle gelmekte olan bir çobanla karşılaştım. O da bizim gibi gölgeye sığınmak istiyordu. "Sen kimlerdensin ey delikanlı?" diye sordum. Medine veya Mekke'den bir adama aitti. Ben tekrar: "Koyununda süt var mı?" dedim. "Evet!" dedi. "Sağar mısın?" dedim. Tabii dedi ve sağmak üzere bir koyun yakaladı. "Memede kıl, toz-toprak çer-çöp olabilir, bunları bir çırp!" dedim. Dediğimi yaptı, beraberindeki bir kaba bir miktar süt sağdı. Benim de yanımda Resûlullah aleyhissalatu vesselam için taşıdığım bir kap vardı. İçmede, abdestte onu kullanırdı. (Sütü kendi kabıma aktararak) Aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldim. Uyuyordu. Uyandırmak istemedim. Uyanıncaya kadar yanında durdum. Süte biraz su kattım, dibi serinledi. "Ey Allah'ın Resülü, buyurun için!" dedim. O içti ben de memnun oldum. Sonra: "Yola koyulma vakti gelmedi mi?" dedi. "Evet!" dedim. Güneşin zevalinden sonra hareket ettik. Peşimize Süraka İbnu Malik İbni Cu'şem düştü. Biz sert bir arazide yürüyorduk. "Ey Allah'ın Resülü, bize yaklaştı!" dedim. "Üzülme! Allah bizimledir!" buyurdu. Aleyhissalatu vesselam, Sürakaya bedDua etti. Derhal atının ön ayağı karnına kadar yere saplandı. Süraka: "Anladım ki, siz bana ilendiniz. Ne olur benim için Dua edin. Allah için ben de takipçileri sizden geri çevireceğim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam Dua ediverdi, adam kurtuldu ve geri döndü. Yol boyu her kime rastladı ise: "Ben size bedel burada gereken (aramayı) yaptım (kimse yok)!" dedi. Böylece her kime rastladı ise geri çevirdi. Hülasa, bize verdiği sözü tuttu."
5761 Sa'd İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Veda haccı senesinde, bende şiddet peyda eden bir ağrı sebebiyle yatmakta olduğum hastalıgım için bana geçmiş olsun ziyaretine geldi. "Ey Allah'ın Resûlü dedim. Gördüğünüz gibi ağrım çok şiddetlendi. Ben mal mülk sahibi bir kimseyim. Bana varis olacak tek kızımdan başka kimsem yok. Malımın üçte ikisini tasadduk etmek istiyorum!" dedim. Hemen "Hayır, olmaz!" buyurdular. "Yarısı?" dedim. Yine "olmaz!" buyurdular. "Üçte biri? dedim. "Üçte birini mi? Üçte bir de çok. Senin varislerini zenginler olarak bırakman, halka ihtiyaçlarını açan fakirler olarak bırakmandan daha hayırlıdır. Sen aziz ve celil olan Allah'ın rızasını arayarak her ne harcarsan, -hatta bu, hanımının ağzına koyduğun bir lokma bile olsa- mutlaka onun sebebiyle mükafaatlanacaksın" buyurdular. Ben: "Ey Allah'ın Resülü dedim. Ben arkadaşlarımdan sonra burada kalacak mıyım?" dedim. "Eğer geri kalır, kendisiyle Allah'ın rızasını düşündüğün bir amel yapacak olursan bu ameller sebebiyle mutlaka derecen artacak, merteben yükselecektir. şunu da söyleyeyim. Sen daha yaşayacaksın. Öyle ki Allah seninle birkısım kavimlere hayır ulaştıracak, diğer birkısımlarına da şer" buyurdular. Resulullah aleyhissalatu vesselam sonra, şöyle Dua ettiler: "Allahım! Ashabının hicretini tamama erdir. Onları gerisin geri (başarısızlıkla) çevirme!" Ve sözlerini (Hicret evi olan) Mekke'de ölmüş olan Sa'd İbnu Havle hakkında sarfettikleri "Lakin zavallı, Sa'd İbnu Havle'dir!" mersiyesiyle tamamladılar."
5771 Hakim İbnu Hizam radıyallahu anh'ın anlattığına göre, "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, kendisine bir dinar vererek kurbanlık bir koç almaya gönderdi. Çarşıdan bir dinara bir kurbanlık satın aldı. Ancak onu (beriye gelince) iki dinara sattı. Geri dönüp bir dinara bir koç satın aldı. Böylece Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a bir dinar ve bir koçla geldi. Resûlullah dinarı tasadduk etti. Hakim'e de bu ticaretinde mübarek kılması için Allah'a Dua etti."
5811 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Allah adına sığınma talebinde bulunursa ona sığınma, verin, kim Allah adına isterse ona verin, kim sizi davet ederse ona icabet edin; kim size bir iyilik yaparsa karşılıkta bulunun, şayet verecek bir şey bulamazsanız kendinizi, ona karşılığını vermiş görünceye kadar Dua edin."
5813 Sahiheyn ve Tirmizi de Ebu Hureyre'den gelen diğer bir hadiste Resûlullah şöyle buyurmuştur: "Allah Teala Hazretleri şöyle buyurdu: "Ben, kulumun benim hakkımdaki zannına göreyimdir." Müslim ve Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade vardır: "O bana Dua edince ben onunlayım."
5919 İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Kisra'ya memtubunu göndermişti. Kisra, mektubu okuyunca yırttı. Aleyhissalatu vesselam da "paramparça olmaları için" bedDua etti."
5971 Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ömrü ancak birr (her çeşit hayırlar, iyilikler, ihsanlar) uzatır; kaderi de ancak Dua geri çevirir. Kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum kalır!"
5977 Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle Dua etmişti: "Allahım! İslam'ı, hassaten Ömer İbnu'l Hattab(ın müslüman olmasıyla) aziz kıl!"
5983 Abdurrahman İbnu Ebi Leyla anlatıyor: "Babam Ebu Leyla Hazreti Ali radıyallahu anh ile akşamları biraraya gelip sohbet ederlerdi. Hazreti Ali, kışta yaz elbiseleri, yazda da kış elbiseleri giyerdi. Biz (babama bunun hikmetini bir) sorsanız! dedik. O da sordu. Ali radıyallahu anh şu açıklamayı yaptı: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Hayber günü, gözümden rahatsız olduğum bir sırada, bana adam göndererek yanına çağırdı. Ben: "Ey Allah'ın Resülü dedim, gözlerimden hastayım, (vereceğiniz vazifeyi yapamamaktan endişe ederim)" dedim. Bunun üzerine, gözüme mübarek tükrüklerinden sürüp, bir de: "Allah'ım, ondan sıcak ve soğuğun vereceği rahatsızlıkları kaldır!" diye Dua buyurdular. O günden sonra ne sıcakta terledim, ne de soğukta üşüdüm" açıklamasını yaptı." Hazreti Ali, ilaveten Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu anlattı: "Yarın, Hayber'in fethi için öyle bir zatı komutan yapacağım ki, o Allah'ı ve Resûlünü hakkıyla sever, Allah ve Resûlü de onu severler. O cepheden kaçacak biri de değildir."
6002 Nevvas İbnu Sem'an el-Kilabi anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Dedi ki: "Rahman'ın iki parmağı arasında olmayan bir kalp yoktur. Allah dilerse onu doğru yola sevkeder, dilerse şaşırtır!" Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle Dua ederdi: "Ey kalpleri tesbit eden Rabbimiz! Kalplerimizi dinin üzerine tesbit et." Resûlullah yine derdi ki: "Mizan (terazi) Rahmanın elindedir. Kıyamet'e kadar bazı kavimleri yükseltir, bazı kavimleri de alçaltır."
6017 Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, bir gün, hücrelerinden birinden çıkıp mescide girmişti. Mescidde ise iki halka vardı. Birinde halk, Kur'an okuyor, Allah'a Dua ediyordu. Diğerindekiler ilim öğrenip ilim öğretmekle meşguldü. Aleyhissalatu vesselam: "Her ikisi de hayır üzeredir: Şunlar Kur'an okuyorlar, Allah'a Dua ediyorlar, Allah (taleplerini) dilerse onlara verir, dilemezse vermez. Bunlar ise öğrenip öğretiyorlar. Ben de bir muallim olarak gönderildim!" buyurdular ve ilim halkasına oturdular."
6022 Ebu Katade babasından naklediyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin (öldükten sonra) geride bıraktıklarının en hayırlısı şu üç şeydir: "Kendisine Dua eden salih bir evlad, ecri kendisine ulaşan bir sadaka-i cariye, kendinden sonra amel edilen bir ilim."
6045 Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri, helaya girince sakın şu Duayı okumaktan aciz olmasın; "Allahümme inni eüzu bike mine'r-ricsi'n-necesi el-habisi'l-muhbisi, eş-şeytani'r-racimi (Allahım, ben, pis, necis, habis ve muhbis olan şeytan-ı racim'den sana sığınırım."
6127 Vasile İbnu'l-Eska' anlatıyor: "Bir bedevi, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Allahım, bana ve Muhammed'e rahmet kıl! Bu rahmetinde bize başkasını ortak yapma!" diye Dua etti. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Bak şu yaptığına! -veya: Yazık sana!- Sen geniş olan şeyi gerçekten daralttın!" buyurdu. Derken bedevi bacaklarını ayırıp akıtmaya başladı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ashabı: "Hey! (ne yapıyorsun!) deyip (telaşlandılar). Aleyhissalatu vesselam: "Bırakın adamı (işini tamamlasın!)" diye müdahale etti. Sonra da bir kova su getirtip üzerine döktü."
6190 Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın pek muhterem kerimeleri Hazreti Fatıma radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam mescide girince: "Bismillahi vesselamu ala Resulillahi. Allahümmağfirli zunubi veftah li rahmetike (Allah'ın adıyla girip, Allah'ın Resulune selam ediyorum. Ey Allahım, benim günahımı affet, bana rahmet kapılarını aç)" derdi. Mescidden çıkarken de: "Bismillahi. Vesselamu ala Resulillahi. Allahümmağfir li zunubi veftah li ebvabe fadlike (Allah'ın adıyla çıkıyorum, Resulullah'a selam ediyorum. Allahım, günahımı affet, bana fazl u kereminin kapılarını aç!)" diye Dua okurdu."
6191 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz mescide girince Resulullah aleyhissalatu vesselam'a selam etsin ve şu Duayı okusun: Allahümmaftah li ebvabe rahmetike (Allahım, bana rahmetinin kapılarını aç) çıkarken de Resulullah'a selam versin ve şu Duayı okusun: "Allahümme a'sımıni mine'şşeytani'r-racim (Allahım, beni taşlanmış şeytandan koru)."
6193 Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim evinden namaz kılmak üzere çıkar ve: "Ey Allahım! Senden isteyenlerin senin katındaki hakkı için ve şu yürüyüşümün hakkı için senden istiyorum. Ben kibirlenmek, böbürlenmek veya görsünler, desinler gibi adi maksadlarla evden çıkmış değilim. Senin gazabından sakınmak, rızanı kazanmak için evden çıktım. Öyleyse beni ateşten korumanı istiyorum, günahlarımı bağışlamanı talep ediyorum. Çünkü senden başka günahları affeden yoktur" diye Dua eder, (yalvar yakar olursa) Allah Teala hazretleri, ona (rahmet) yüzüyle teveccüh eder ve yetmişbin melek de kendisi için istiğfar eder."
6200 İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Allahümme inni euzü bike mine'ş-şeytani'r-racim ve hemzihi ve nefhihi ve nefsihi "Allahım, şeytan-ı racimden, onun dürtmelerinden, telkinlerinden, atacağı kibirden sadece sana sığınırım" diye Dua ederdi."
6223 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam gece namazında, iki secde arasında: "Rabbi'ğ-fir li ver'hamni vecburni ve'rzukni verfa'ni (Rabbim! Beni mağfiret et, bana rahmet buyur, kırıklarımı iyileştir hana rızık ver derecemi yükselt)" diye Dua ederdi."
6225 Amr İbnu Rabi'a radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bana salavat okuyan bir mü'min yoktur ki ona melekler rahmet Duası etmemiş olsun. Bu, bana salavat okuduğu müddetçe devam eder. Öyleyse kul bunu, ister az ister çok yapsın!"
6227 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir adama: "Namazda (oturunca) ne diyorsun?" diye sordu. Adam: "Ben teşehhüdü okurum, sonra Allah'tan cenneti isterim, ateşe karşı O'na sığınırım. Ama vallahi, ben ne senin mırıldanmalarını ne de Muaz'ın mırıldanmalarını (sessizce yapılan Dualar) bilmiyorum" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Biz de aynı şeyler etrafında mırıldanıyoruz" buyurdu."
6228 Vail İbnu Hucr radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm. Teşehhüdde (sağ elinin) baş ve orta parmaklarını halka etmiş, bunları takiben gelen şehadet parmağını kaldırıp onunla Dua ederken gördüm."
6250 Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, (namazda) safları dolduranlara Allah rahmet kılar, melekler de günahlarının örtülmesi için Dua ederler. Kim de safdaki bir gediği doldurursa, bu ameli sebebiyle Allah onun cennetteki makamını bir derece yükseltir."
6295 Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam oturuyordu. Ben: "Allah'ın kitabında (Tevrat'ta) şu ifadeyi buluyoruz: "Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, mü'min kul o saati denk getirerek namaz kılıp Allah'a Dua ettiği taktirde isteği mutlaka yerine getirilir" dedim. Abdullah devamla dedi ki: "Benim bu sözüm üzerine Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Yahut bir saatin bir kısmı" diye bana işaret buyurdu. Ben de: "Doğru söylediniz veya bir saatin bir kısmı" diyerek sözümü düzelttim. Sonra sordum: "Bu vakit (cumanın) hangi vaktidir?" Bana: "O, gündüzün saatlerinin sonudur" diye cevap verdi. Ben dedim ki: "Bu saat namaz vakti değildir." Şu cevabı verdi: "Evet, mü'min kul namaz kılar, sonra müteakip namazı beklemek maksadıyla oturursa o, sevap yönüyle aynen namaz kılıyor gibidir."
6305 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah'a Dua edince avuçlarının içini açarak Dua et, ellerinin sırtlarıyla Dua etme. Duayı bitirince avuçlarını yüzüne sür."
6327 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir gün yağmur Duasına çıkmıştı. Ezan ve ikamet olmaksızın bize iki rek'at namaz kıldırdı. Sonra bize hutbe okudu. Yüzünü, elleri kaldırılmış olarak kıbleye çevirdi. Ayrıca ridasını ters çevirdi: sağ yanını solu, sol yanını da sağı üzerine aldı."
6328 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir bedevi gelerek Resulullah aleyhissalatu vesselam'a: "Ey Allah'ın Resulü! Ben öyle bir kabileden geliyorum ki, (kuraklık sebebiyle) çobanlar hayvan otlatamıyor ve erkek develerinden hiçbiri rahat rahat yürüyemiyor" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam minbere gelip Allah'a hamd ü senadan sonra: "Allahümme's-kına gaysen muğisan merien tabakan meri'en ğadakan acilen ğayra raisin (=Allahım! Bize can kurtaran akibeti, hayırlı, umumi, bol, sırılsıklam eden acil ve gecikmesiz yağmur ver" diye Dua etti, sonra minberden indi. Etraftan gelen herkes: "(Peygamberin Duası bereketine gelen yeterli miktarda yağmurla) hepimiz ihya edildik") dedi."
6358 Rıfa'atü'l-Cüheni radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri gecenin yarısı veya üçte ikisi geçinceye kadar (günahların kaydını) geciktirir. Sonra: "Sakın kullarım benden başkasından bir talepte bulunmasınlar! Kim ben Azimüşşan'dan talep ederse, isteğine icabet eder, Duasını kabul ederim. Kim benden talepte bulunursa, ona istediğini veririm. Kim benden af dilerse onu affederim, bu hal fecir doğuncaya kadar devam eder" buyurur"
6363 Abdullah İbnu Ebi Evfa el-Eslemi radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) Resulullah aleyhissalatu vesselam yanımıza geldi ve: "Kimin Allah'a veya mahlukatından birine bir haceti varsa abdest alsın, iki rek'at namaz kılsın, sonra şu Duayı okusun: Lailahe illallahu'l-Halimu'l-Kerim. Subhanallahi Rabbi'l-Arşi'l-azim. Elhamdulillahi Rabbi'l-Alemin. Allahümme inni eselüke mucibatı rahmetike ve azaime mağfiretike ve'l-ganimete min külli birrin Vesselamete min külli ismin, Es'elüke ella teda'a li zenben illa ğafartehü. Ve la hemmen illa ferrectehu vela haceten hiye leke rıdan illa kaday teha li (Halim ve kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arşın Rabbi noksan sıfatlardan mukaddestir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah'ım, şüphesiz ben, senin rahmetine vesile olan sebepleri, mağfretini gerektiren hasletleri, her hayrın ganimetlerini ve her günahtan selamette olmayı senden dilerim. Allahım! Her günahımı bağışlamanı, her kederimi gidermeni, rızana uyan her dileğimigörmeni senden talep ediyorum)." Sonra Allah'tan dünya ve ahiretle ilgili ne dilerse ister, çünkü şüphesiz (o dilek) takdir edilir."
6385 Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bana: "Bir hastanın yanına girince, ondan sana Dua edivermesini talep et. Çünkü onun Duası meleklerin Duası gibidir" buyurdular."
6402 İmran İbnu'l-Husayn ve Ebu Berze radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah, aleyhissalatu vesselam'la birlikte bir cenazeye gittik. (Bu esnada) Aleyhissalatu vesselam, ridalarını atıp sadece gömlekleri içerisinde yürümekte olan bir cemaat gördü ve: "Cahiliye amelini mi işliyorsunuz? Yoksa cahiliye fiilini yaparak onlara mı benzemeye çalışıyorsunuz? Şu suretinizden bir başka suretle (kabristandan) dönmeniz için hakkınızda bedDua etmeyi cidden arzuladım" buyurdu. Bunun üzerine ridalarını giydiler ve bir daha bu adetlerine dönmediler."
6413 Hüseyin İbnu Ali İbni Ebi Talib radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu Kasım vefat edince Hazreti Hatice radıyallahu anha: "Ey Allah'ın Resulü! Kasım'ın sütü taştı. Keşke Allah ona, süt çağını tamamlayacak kadar ömrünü uzatsaydı" dedi. Aleyhissalatu vesselam, bunun üzerine: "O süt devresini cennette tamamlayacak!" buyurdular. Hazreti Hatice: "Ey Allah'ın Resulü!, Şayet bunu bilseydim, çocuğun ölümü, nazarımda hafiflerdi" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Dilersen Allah'a Dua edeyim de sana onun sesini işittireyim" dedi. Ancak Hazreti Hatice: "Hayır! Ey Allah'ın Resulü! Allah ve Resulünü tasdik ediyorum" dedi."
6427 Said İbnnu'I-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor: "Ben, İbnu Ömer radıyallahu anhüma ile birlikte bir cenazede beraber bulundum. Cenazeyi lahde koyunca: "Bismillahi ve fi sebilillahi, ve ala Milleti Resulillahi" dedi. Sonra lahidin önüne kerpiç dizilmeye başlanınca: "Allahümme ecirha mineşşeytani ve min azabi'l-kabri, Allahümme cafi'l-arda an cenbeyha ve sa'id ruhaha ve lakkıha minke rıdvanen, (Ey Allahım bu cenazeyi şeytanın şerrinden ve kabir azabından koru. Ey Allahım! Yeri onun yanlarından uzak tut! Ruhunu yükselt, onu katından rızaya erdir!" dedi. Ben. "Ey İbnu Ömer! Bu Duayı Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan mı işittin, kendi fikrinle mi söylüyorsun?" dedim. "Bunu ben kendimden söylesem, ben söz söylemeye muktedirim demektir. Hayır! Ben onu Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan işittim" cevabını verdi."
6502 Abdullah İbnu'z-Zübeyr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Sa'd İbnu Muaz'ın yanında iftar açmıştı. Şöyle buyurdular: "Yanınızda oruçlular iftar etti. Yemeklerinizden ebrar olanlar yedi, size de melaikeler rahmet Duasında bulundular."
6504 Abdullah İbnu Amr İbni'l As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir Duası vardır."
6647 Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Allahın, ümmetim için perşembe günü ilk vaktin(de yapılan iş)i mübarek kıl" diye Dua ettiler.
6648 İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam şöyle Dua buyurdular: "Allahım, ümmetime, günün ilk vakitlerin(de yaptıkları iş)i bereketlendir."
6668 Hazreti Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni Yemen'e gönderdi. "Ey Allah'ın Resûlü dedim. Sen beni gönderiyorsun. Halbuki ben gencim ve aralarında davalarını hükme bağlayacağım. Ben ise daha hükmetmeyi bilmiyorum!" Ali devamla der ki: "Bunun üzerine Resûlullah eliyle göğsüme vurdu ve: "Allahım, kalbine hidayet, diline hakta sebat ver!" diye Dua etti." Ali der ki: "O günden sonra, iki kişi arasında verdiğim hiçbir hükümde tereddüt etmedim."
6680 Abdülhamid İbnu Seleme'nin dedesi radıyallahu anh anlatıyor: "(Boşanan) annesi ile babası, kendisini yanında tutmak hususunda ihtilafa düşerek, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a başvurdular. Bunlardan biri kafir, diğeri müslüman idiler. Aleyhissalatu vesselam çocuğu (anne veya babadan birini seçmede) muhayyer bıraktı. Çocuk kafir olanı tercih etmişti ki, Aleyhissalatu vesselam: "Allahım, onu doğruya yönelt!" diye Dua buyurdu. Bunun üzerine çocuk müslüman olana yöneldi. Böylece çocuğu müslüman olana verdi."
6841 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın elçileridir. Onlar Allah'a Dua etseler, Allah onlara derhal icabet eder (Dualarını kabul eder). Eğer kendisinden af ve mağfret dileseler, derhal onlara mağfiret eder."
6846 Hazreti Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize hitap ederek buyurdular ki: "Medine halkının ihrama gireceği yer Zülhuleyfe'dir. Şam halkının ihrama gireceği mikat yeri Cuhfe'dir. Yemenlilerin mikat yeri Yelemlem'dir. Necid ahalisinin mikat mahalli Karn'dır. Doğu (yani Irak) ahalisinin mikat yeri Zat-ı Irk'dır." Aleyhissalatu vesselam sonra, mübarek yüzlerini doğu taraftaki ufka çevirdi ve: "Allahım onların (doğudakilerin) kalplerini İslam'a çevir" diye Dua etti."
6853 Ata İbnu Ebi Rabah Ka'be'yi tavaf ederken İbnu Hişam radıyallahu anhüm'ün kendisine şöyle soru sorduğuna ve kendisinin şöyle cevap verdiğine şahit oldum: "İbnu Hişam: "Rükn-i Yemani hakkında bilgi verir misin?" diye sordu. Ata dedi ki: "Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın rivayetine göre, Aleyhissalatu vesselam demiştir ki: "Rükn-i Yemani yetmiş(70) bin meleğe emanet edilmiştir. Kim (onun yanında): "Allahım! Senden af, dünya ve ahirette afiyet diliyorum. Rabbimiz! Bize dünyada iyiyi, ahirette de iyiyi ver ve bizi cehennem azabından koru!" diye Dua ederse o melekler "amin!" derler." Ata, Hacerü'l-esved'in bulunduğu köşeye gelince: "Ey Ebu Muhammed! Bu Hacerü'I-esved rüknü hakkında ne işittin?" dedi. Ata şu cevabı verdi: "Ebu Hureyre radıyallahu anh bana, Resulullah aleyhissalatu vesselamın: "Kim hacerü'l-esvede yönelirse, şüphesiz Rahman (olan) Allah'a yönelmiş olur" buyurduğunu anlattı.. " İbnu Hişam, Ata'ya: "Ey Ebu Muhammed! Tavafın faziletiyle ilgili ne işittiniz?" diye sordu. Ata şu cevabı verdi: "Ebu Hureyre radıyallahu anh, bana Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Kim Beytullah'ı yedi sefer tavaf eder, tavaf sırasında konuşmayıp sadece "Sübhanallah, velhamdülillah ve lailahe illallah, vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billah" derse ondan on günah silinir ve on sevap yazılır, onun bununla mertebesi on derece yükselir. Kim de tavaf sırasında konuşursa sadece ayaklarıyla rahmete girer, tıpkı ayaklarıyla suya dalanlar gibi."
6863 Abbas İbnu Mirdas es-Sülemi radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Arafe günü akşamı ümmeti için mağfiret Duasında bulunmuştur. Rabb Teala, Duasına: "Ben, zalimler hariç ümmetini mağfiret buyurdum. Zira ben zalimden mazlumun intikamını alacağım" diye icabette bulunmuştur. Resûlullah: "Ey Rabbim! Dilersen mazluma (kendi katından bir lütuf olarak) cenneti verir, zalimi de affedersin!" dedi. O akşam Rabb Teala bu Duasına icabet etmedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam Müzdelife'de sabah namazını kılınca, önceki (cevapsız kalan) Duasını tekrar etti. Duasına, arzusu istikametinde cevap verildi. Ravi devamla der ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bunun üzerine (memnuniyetinden) güldü -veya "tebessüm etti" demiştir.- Hazreti Ebu Bekr ve Ömer radıyallahu anhüma: "Annem babam sana kurban olsunlar! Şimdiye kadar bu saatlerde hiç gülmemiştiniz. Sizi güldüren şey nedir? Allah seni sevindirsin!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Allah'ın düşmanı İblis, Rab Teala hazretlerinin, ümmetimin hepsini mağfiret buyurduğunu öğrenince, yerden toprak alıp kendi yüzüne saçtı ve "Yazıklar olsun bana! Helak oldum, her emeğim boşa gitti!" diye bağırıp çağırmaya başladı. Onun bu korku ve üzüntüsünü görmek beni güldürdü" buyurdular."
6866 İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Akabe cemresine taş attığı zaman hemen geçiyor (orada Dua ve zikir için) durmuyordu."
6869 Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Mina'da Hayf (denilen dere kenarın)da ayağa kalkarak şunları söyledi: "Benim sözümü işitip aynen tebliğ edenin yüzünü (Kıyamet günü) Allah ak eylesin. Çünkü fıkıh (dolu hadisleri) yüklenen nice kimseler vardır ki, fakih değildir. Nice hadis taşıyıcıları vardır ki kendilerinden daha fakih olana hadis götürürler. Üç haslet vardır ki, bunlar oldukça mü'min kalbi kin ve husümet taşımaz: Ameli Allah rızası için ihlaslı yapmak, müslüman idarecilere hayırhah olmak, müslümanların cemaatine devam etmek... Çünkü müslümanların Duaları ona katılanların hepsini kuşatır."
6980 Ebu Hizame radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a: "Tedavi için kullandığınız ilaçlar şifa isteğiyle okunan Dualar ve (düşmanlardan) korunmak için kullandığımız koruyucu şeyler hakkında ne dersiniz, bunlar Allah'ın kaderinden bir şeyi geri çevirip değiştirir mi ?" diye sormuşlardı. "Bu saydıklarınız da Allah'ın kaderindendir" diye cevap verdi."
7005 Halide Bintu Enes Ümmü Beni Hazm es-Saidiyye radıyallahu anha'nın anlatığına göre: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelmiş, (tedavide okuduğu) Duayı Aleyhissalatu vesselam'a (kontrol ettirmek üzere) arzetmiştir. Aleyhissalatu vesselam (Dua metninde mahzurlu bir kelam görmediği için) o Duayı tedavide okumasına ruhsat vermiştir."
7006 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adamı akrep sokmuştu. O gece acıdan uyuyamadı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a: "Falancayı akrep soktu, bu yüzden geceleyin hiç uyuyamadı" diye haber verilmişti. Şöyle buyurdular: "Keşke akşamleyin şu Duayı okusaydı: Eûzu bikelimatillahi't-tammati min şerri ma halaka" (Yarattığının şerrinden Allah'ın mükemmel kelimelerine sığınırım)" deseydi, akrebin sokması sabaha kadar ona zarar vermezdi."
7007 Amr İbnu Hazm radıyallahu anh anlatıyor: "Yılan sokmasına karşı okunan Duayı Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a arzettim, onu okumama izin verdi."
7008 Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (hastalığım sırasında) bana geçmiş olsun ziyaretine gelmişti. Bana: "Seni, Cebrail'in bana getirdiği Dua ile tedavi etmeyeyim mi?" buyurdular. Ben: "Annem babam sana kurban olsun ey Allah'ın Resülü! Evet!" dedim. Okudular: "Bismillahi erkike vallahu yeş ike min külli dain fike min şerri'n-neffasati fi'I-ukadi ve min şerri hasidin iza hased (Allah'ın adıyla sana okuyorum, sende olan her hastalığa karşı, düğümlere üfleyenlerin şerrine, hased ettikleri zaman hasedçilerin şerrine karşı Allah şifa versin (veya şifayı verecek olan Allah'tır)." Bunu üç sefer okudu."
7009 Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, şiddetli bir hummaya yakalanmış iken Cebrail aleyhisselam gelmişti. Efendimizi tedavi için şu Duayı okudu: "Bismillahi erkike min külli şey'in yüz'ike min hasedi hasidin ve min külli aynin. Allah u yeşfike. (Sana Allah adıyla okuyor, sana eza veren herşeyden, hasedcinin hasedinden ve herbir (kem) gözden şifa diliyorum. Allah sana şifa versin."
7010 Abdullah İbnu Mes'udun zevcesi Zeyneb radıyallahu anhüma anlatıyor: "Yaşlı bir kadın vardı, bize gelir, humre (denilen bir veba çeşidine) karşı rukye yapardı. Bizim ayakları uzun bir karyolamız vardı. (Eşim) Abdullah eve gireceği zaman (geldiğini sezdirmek için) öksürüp ses çıkarırdı. Bir gün Abdullah aynı şekilde içeri girdi. Kadın, sesini işitince ona karşı örtüsüne büründü. Abdullah gelip yanına oturdu ve bana eliyle dokundu ve bir ipin eline değdiğini hissetmişti ki : "Bu nedir?" diye sordu. Ben: "(Takındığım bu muska) içinde humraya karşı Dua var!" dedim. Abdullah onu derhal çekip kopardı, fırlatıp attı ve: "Abdullah'ın ailesi şirkten müstağnidir. Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Rukyeler, muskalar ve büyü bir şirktir" dediğini işittim" dedi. Ben: "Ama ben bir gün dışarı çıkmıştım. Beni falanca gördü, bunun üzerine ona gelen taraftaki gözüm yaşardı. O günden beri rukye yapınca gözümün yaşı kesilir, rukyeyi bıraktım mı tekrar yaşarır" dedim. Bunun üzerine Abdullah dedi ki: "Bu şeytandır, ona itaat edince seni bırakıyor, ona isyan ettiğin vakit parmağıyla gözüne dürtüyor. Ama Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yaptığı gibi yapsaydın, bu senin için daha hayırlı, şifa bulman için de daha münasib olurdu: Gözüne su serpip şöyle diyeceksin: "Ezhibi'l-be's, Rabbi'n-nas, işfi, enteş-şafi, la şifaen illa şifauke, şifaen la yugadiru sakamen (Fenalığı gider. Ey insanların Rabbi! Şifa ver! Sen şifa verensin. Senin verdiğinden başka şifa yok! Öyle şifa ver ki, hiçbir hastalık geride kalmamış olsun)."
7106 Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhisselatu vesselam şöyle Dua ederdi: "Ey Allahım! Beni, güzel amel işledikleri zaman(bunun mükafaatıyla) müjdelenen ve hata işlediği zaman da istiğfar edenlerden eyle!"
7109 Hazreti Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah şu Duayı çok yapardı: "Allahümme sebbit kalbi ala dinike.(Allahım kalbimi dinin üzere sabit kıl." Bir adam: "Ey Allah'ın Resülü! Biz sana iman ettiğimiz ve senin getirdiklerini tasdik ettiğimiz halde bizim (akibetimiz) için korkuyor musun?" dedi. Aleyhissalatu vesselam adama şu cevabı verdi: "Kalpler, muhakkak ki Rahman'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, onu (dilediği şekilde) döndürür." Ravi der ki : "A'meş iki parmağını gösterdi. "
7110 İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Kur'an'dan bir sure öğretir gibi şu Duayı bize öğretmişti: "Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, Mesih Deccal'in fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım."
7112 Hazreti Aişe radıyallahu anha'nın anlattığına göre: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam kendisine şu Duayı öğretmiştir: "Allahım ben senden hayrın her çeşidini isterim; yakın olsun, uzak olsun; bildiğim olsun, bilmediğim olsun; bütün şerlerden de sana sığınırım; yakın olsun, uzak olsun; bildiğim şer olsun, bilmediğim şer olsun. Allahım! Kulun ve peygamberin Muhammed'in senden istediği şeyleri senden ben de istiyorum. Kulun ve peygamberin hangi şerlerden sana sığınmışsa ben de o şerlerden sana sığınıyorum. Allahım! Ben senden-, cenneti ve cennete götüren söz ve amel(de beni muvaffak kılman)ı istiyorum. Ateşten ve ateşe götüren söz ve fiillerden de sana sığınıyorum. Ve dahi benim hakkımda hükmettiğin her kaza ve kaderi hayırlı kılmanı senden diliyorum."
7115 Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin yaptığı Dualar içerisinde en hayırlısı şudur: Allahümme inni es'eluke'l-mu'afate fid-dünya ve'l-ahireti (Ey Allah'ım! Senden dünya ve ahirette afiyet istiyorum),"
7117 el-Kasım (İbnu Abdirrahman) radıyallahu anh demiştir ki: "Allah'ın, Duada şefaat kılındığı taktirde, o Duayı kabul ettiği ism-i azamı şu üç surededir: Bakara, Al-i İmran ve Ta-Ha. Ebu Ümame radıyallahu anh'tan yapılan bir rivayette, bunun benzeri Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan merfu olarak gelmiştir.
7118 Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle yalvardılar: "Allahım! Ben, senin pak, güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla Dua edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum." Hazreti Aişe'nin belirttiğine göre, bir başka gün Aleyhissalatu vesselam'ın, kendisine "Ey Aişe! Kendisiyle Dua edildiği taktirde icabet ettiği ismi, Allah'ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?" diye sormuştu. Hazreti Aişe der ki: "Ben: "Ey AIlah'ın Resülü! Annem babam sana feda olsun, onu bana da öğret!" dedim. "Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!" buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm ve: "Ey Allah'ın Resülü! Onu bana öğret" diye ricada bulundum. O yine: "Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevi bir şey talep etmen uygunsuz olur" buyurdu." Hazreti Aişe devamla der ki: "Ben de kalkıp abdest aldım, sonra iki rekat namaz kıldım, sonra: "Allahım! Sana Allah isminle Dua ediyorum. Sana Rahman isminle Dua ediyorum.Sana Birrurrahim isminle Dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle Dua ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle" diye Dua ettim." Aişe devamla der ki: "Bu Duam üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam güldü ve: "İsm-i azam, senin yaptığın şu Duanın içinde geçti" buyurdu."
7120 Ümmü Hakim Bintü Vedda'el-Huza'iyye radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdular: "Babanın Duası perdeyi deler (kabul makamına ulaşır)."
7122 Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, yatağına girince, sağ elini yanağının altına koyar sonra şu Duayı okurdu: "Allahümme, kıni azabeke yevme teb'asu -ev tecme'u- ibadeke (Allahım! Kullarını yeniden dirilttiğin veya topladığın- gün beni azabından koru."
7123 Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, evinden çıktığı vakit şu Duayı okurdu: "Bismillahi la havle vela kuvvete illa billah, et-tüklani alallah. (Allahın ismiyle. Dünya ve ukba işlerine güç kuvvet Allah'tandır. Dayanağım Allah'dır."
7172 Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ömrü sadece yapılan iyilik artırır. Kaderi de sadece Dua geri çevirir. Şurası muhakkak ki, kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum edilir."
7194 Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Mirac gecesinde, Resûlullah aleyhissalatu vesselam Hazreti İbrahim, Hazreti Musa ve Hazreti İsa ile karşılaştı. Kıyameti aralarında müzakere ettiler. Önce Hazreti İbrahim aleyhisselam'dan başlayıp ona Kıyametten sordular. Onun Kıyamet hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hazreti Musa aleyhisselam'a sordular. Kıyamet hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hazreti İsa aleyhisselam'a geldi. O: "Kıyametin kopmasına yakın şeyler (alametler) hakkında bana bilgi verildi. Ama Kıyametin kopma (vaktini) Allah'tan başka hiç kimse bilemez" dedi. Sonra (Kıyametin alametlerin en biri olarak) Deccal'in çıkmasını anlattı. Şunları söyledi: "Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine dönecek. Bu defa onların karşısına Ye'cüc ve Me'cüc çıkacak ve her tepeden hızla hücum edeceklerdir. Onlar giderken rastladıkları her suyu içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler. Bunun üzerine halk feryat ederek Allah'tan yardım dileyecek. Ben de Ye'cüc ve Me'cüc'ü öldürmesi için Allah'a Dua edeceğim. (Duam kabul görecek) ve yer onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine Allah'a Dua edeceğim! Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra dağlar ufaltılıp dağıtılacak ve yer, derinin yarılıp genişletildiği gibi yayılıp genişletilecek. İşte söylenen bu hal vuküa gelince, insanlara yakınlığı itibariyle Kıyametin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden karşılaşacaklarını bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi." Ravi el-Avvam demiştir ki: "Bunun tasdiki Kitabullah'da bulunmuştur (Mealen): "Nihayet, Ye'cüc ile Me'cüc'ün önündeki sed açıldığında, her tepeden saldırmağa başlarlar" (Enbiya 96).
7214 Ebu Sa'idi'I-Hudri radiyallahu anh derdi ki : "Fakirleri sevin. Zira ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın, Dualarında şöyle söylediğini işittim: "Allahım, beni fakir olarak yaşat, fakir olarak ruhumu kabzet, ahirette de fakirler zümresinde hasret."
7215 Habbab radiyallahu anh "Akşam, sabah, Rablerinin rızasını dileyerek O'na Dua edenleri yanından kovma. Onların hesabı senden sorulmayacaktır, senin hesabın da onlara sorulmayacaktır, öyleyse onları kovup da zalimlerden olma" (En'am 52) mealindeki ayetle ilgili olarak şunu anlattı: "Akra' İbnu Habis et-Temimi ve Uyeyne İbnu Hisn el Fezarı Resulullah'ın yanına geldiler. Aleyhissalatu vesselam'ı Suheyb, Bilal, Ammar ve Habbab gibi zayıf müslümanlarla oturmuş buldular. (Bu gariban takımını) Resulullah'ın etrafında görünce onları küçümseyip hakir gördüler. Aleyhissalatu vesselam'a yaklaşıp başbaşa kaldılar (yani biz bir kenara çekildik). Onlar: "Biz, senin bize hususi bir sohbet oturumu ayırmanı isteriz, ta ki Araplar bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Zira sana (her taraftaki) Araplardan (durmadan) heyetler geliyor. Onların bizi bu (değersiz) köle bozuntularıyla beraber görmelerinden utanıyoruz. Şu halde, her ne zaman biz sana gelirsek, onları yanından kaldır. Biz gidince, dilersen yine onlarla beraber ol!" dediler. Aleyhissalatu vesselam da: "Pekala!" diye cevap verdi. Bunun üzerine onlar: "Bu teklifimizi bir yazı ile de teşvik et" dediler." (Habbab) der ki: "Aleyhissalatu vesselam hemen bir kağıt istedi, yazması için Ali radiyallahu anh'ı çağırdı. Biz hala bir kenarda oturmuş duruyorduk. Derken Cibril aleyhisselam indi ve şu vahyi getirdi. (Mealen): "Sabah akşam Rablerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur. Senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın" (En'am 52). Ayet-i kerime daha sonra Akra' İbnu Habis ve Uyeyne İbnu Hisn'i zikrederek devam etti: "Böylece, "Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?" demeleri için onları birbiriyle imtihan ettik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?" (En'am 53). Ayet şöyle devam etti: "(Ey Muhammed) ayetlerimize iman edenler sana gelince: "Size selam olsun!" de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık ister de arkasından tevbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır" (En'am 54). Habbab devamla der ki: "Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam'a yaklaştık, Öyle ki dizlerimizi dizlerinin üzerine koyduk. Aleyhissalatu vesselam bizimle otururdu. Kalkıp gitmek istediği zaman doğrulur ve bizi öyle terkederdi. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah şu vahyi indirdi: "(Sabah-akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden ayırma -yani eşraf ile beraber oturma-. Bizi anmasını kendilerine unutturduğumuz yani Uyeyne ve Akra'- ve işinde aşırı giderek hevesine uyan kimseye uyma" (Kehf 28). Sonra onlara (yani mü'minlere ve kafirlere iki kişinin misalini (Kehf 32-44) ve dünya hayatının misalini (Kehf 45) getirdi (yani mezkur ayetleri bu maksatla inzal buyurdu). Habbab der ki: "(Bu hadiseden sonra) biz (zayıf takımdan olan sahabiler) Resulullah aleyhissalatu vesselam'la beraber
7221 Nukade el-Esedi radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam beni, bir adama göndererek onun dişi devesini meniha olarak (bir müddet sütünden istifade etmek için) istedi. Adam talebi kabul etmedi. Bunun üzerine, Aleyhissalatu vesselam bir başka adama (aynı maksatla) yolladı. Bu zat, Efendimize sağmal bir deve yolladı. Resulullah deveye bakınca: "Allahım, deveyi göndereni mübarek kıl!" diye Dua buyurdu." Nukade der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a: "Onu getireni de (deyin)" dedim. Aleyhissalatu vesselam: "Onu getireni de (mübarek kıl)" dedi. Sonra devenin sağılmasını emretti. Deve sağıldı fakat derhal yine memeleri süt doldu. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Allahım, falanın malını çoğalt!" diye, önce reddeden kimse için de Dua etti. Devesini gönderen için de: "Allahım, falanın rızkını gün be gün eyle" diye Dua etti."
7229 Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Ensar'dan bir zatın kapısının üstüne yaptırdığı bir kubbe gördü. "Bu nedir?" diye sordu. "Bu falancanın inşa ettirdiği bir kubbedir!" dediler. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Böyle sarfedilen her mal, Kıyamet günü sahibine bir vebaldir!" buyurdular. Bu söz Ensari'ye ulaşmıştı. Kubbe'yi hemen yıktı. Sonra, Aleyhissalatu vesselam oradan tekrar geçti, fakat kubbeyi göremedi, akibetini sordu. "Sizin söylediğiniz kendisine ulaşınca yıktı" denildi. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Allah ona rahmet kılsın, Allah ona rahmet kılsın!" diye Dua buyurdular."
7291 Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Şu dünya ateşiniz var ya! Bu, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür. Eğer o, su ile iki kere söndürülmemiş (harareti giderilmemiş) olsaydı, ondan faydalanamazdınız. Şurası muhakkak ki, bu dünya ateşi, aziz ve celil olan Allah'a, bir daha eski hararetine döndürmemesi için Dua eder."

[TOP]

17.4 KURANI KERİMDE DUALAR

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
KURANI KERİMDE DUALAR

TAKVİDEN TEK TEK YAZILMIŞTIR DİĞER KISIMLAR GİBİ,

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Ey Rabbimiz Bize sabır,cesaret ve sebat ver,kafirlere karşı bize yardım et.(Bakara 250)

Ey Rabbim Bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat.(Şuara 83)

Ey Rabbimiz Bize çok sabir ver müslüman olarak canımazı al.(Araf 126)

Ey Rabbim,beni ve neslimi namazı devamlı kılanlardan eyle;duamı kabul et.(İbrahim 40)

Ey Rabbimiz Bize gücümüzün yetmediği işleri yükleme bizi affet bizi bağışla.(Bakara 286)

Rabbim Gönlüme ferahlık ver.İşimi bana kolaylaştır.(Taha 25)

Rabbim Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın.(Enbiya 89)

Allah bize yeter,O ne güzel vekildir.(Ali İmran 173)

Ey Rabbimiz Nurumuzu tamamla bizi bağışla,çünkü Sen her şeye kadirsin.(Tahrim 8)

BURASI KURANI KERİM FİHRİSTİDEN EKLENMİŞTİR.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin"; (Bakara Suresi, 127)

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)

Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi. (Ali İmran Suresi, 38)

Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde bir şey (yükümlülük), senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun. (En'am Suresi, 52)

De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz." (En'am Suresi, 63)

De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız Kendisi'ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (Araf Suresi, 29)

Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (Araf Suresi, 55)

Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56)

Başlarına iğrenç bir azap çökünce, dediler ki: "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğulları'nı seninle göndereceğiz. (Araf Suresi, 134)

İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde 'aykırılığa (ve inkara) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır. (Araf Suresi, 180)

O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız." (Araf Suresi, 189)

Onların Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkar ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı. (Enfal Suresi, 35)

Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)

Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 103)

Oradaki duaları: "Allah'ım, Sen ne Yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Yunus Suresi, 10)

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)

Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız." (Yunus Suresi, 22)

(Allah) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın." (Yunus Suresi, 89)

Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Yusuf Suresi, 34)

Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir. (Ra'd Suresi, 14)

"Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir." (İbrahim Suresi, 39)

"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim Suresi, 40)

İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. (İsra Suresi, 11)

Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. (Kehf Suresi, 28)

Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım." (Meryem Suresi, 4)

"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48)

Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)

Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya Suresi, 88)

Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi. (Enbiya Suresi, 90)

Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)

De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır." (Furkan Suresi, 77)

Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?" (Şuara Suresi, 72)

Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)

İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. (Rum Suresi, 33)

Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (Secde Suresi, 16)

O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, mü'minleri çok esirgeyicidir. (Ahzab Suresi, 43)

Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez. (Fatır Suresi, 14)

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın." (Zümer Suresi, 8)

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 49)

Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de. (Mü'min Suresi, 14)

Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin." (Mü'min Suresi, 49)

(Bekçiler:) "Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar: "Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. (Mü'min Suresi, 50)

Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mü'min Suresi, 60)

O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun. (Mü'min Suresi, 65)

İnsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman ise, artık o, geniş (kapsamlı ve derinlemesine) bir dua sahibidir. (Fussilet Suresi, 51)

Ve onlar dediler ki: "Ey büyücü, sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." (Zuhruf Suresi, 49)

Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu-günahkar bir kavimdirler" diye dua etti. (Duhan Suresi, 22)

(Allah da:) "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz." (diye duasını kabul edip cevap verdi). (Duhan Suresi, 23)

"Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta Kendisi'dir." (Tur Suresi, 28)

Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al." (Kamer Suresi, 10)

Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan Muhammed,) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi. (Cin Suresi, 19)

De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum." (Cin Suresi, 20)

 

 

 

[TOP]

17.5 ÇEŞİTLİ DUALAR

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
ÇEŞİTLİ DUALAR

[TOP]

17.5.1 Allah Rızası

Previous topicNext topic
Allah Rızası

Rabbim beni razı olduklarının arasına kat.

Maksudumuz sensin rızana nail olmaktan bizi mahrum etme Yarabbi.

Allahım Rızanı kazanmak için Hz İbrahim gibi ateşe koşmayı öğret bize.

[TOP]

17.5.2 Allah Sevgisi

Previous topicNext topic
Allah Sevgisi

Allahım Senin sevgini,bana canımdan,ailemden ve soğuk sudan daha sevgili kıl.(Tirmizi)

 

[TOP]

17.5.3 Ahlak

Previous topicNext topic
Ahlak
Allahım Şikak ve Nifaktan ve kötü ahlaktan Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.4 Açlık

Previous topicNext topic
Açlık
Allahım açlıktan Sana sığınırım,çünkü o pek fena yatak arkadaşıdır.

[TOP]

17.5.5 Af ,Mafiret ve Bağışlanma

Previous topicNext topic
Af ,Mafiret ve Bağışlanma

Rabbimiz Bizim günahlarımız bağışla kötülüklerimiz ört.

Allahım Kalbimi temizle, kazancımı güzelleştir.Günahımı mağfiret et.

Allahım Büyük-küçük,gizli-açık bütün günahlarımı mağfiret buyur.

Allahım Sen affedicisin,affı seversin,beni affet.

Rabbimiz Bizi inkar edenlerle deneme, bizi bağışla, Sen güçlü olan,Hakim olansın.

Allahım Sen affı Seversin bizi affeyle Yarabbi.

Allahım Gazabından rızana,cezanladırmandan affına,Senden yine Sana sığınırım.

Allahım Beni bağışla.Bana merhamet et.Beni doğru yola ilet.Beni ıslah eyle.

Allahım Sen affedicisin,affetmeyi seversen.Ey Rabbim beni de affet.

[TOP]

17.5.6 Bereket

Previous topicNext topic
Bereket

Allah bereketli kılsın ve berekitini daim etsin. İkinizin arasını hayırda birleştirsin.

Ya Rabbi günahımı affet ,evimi genişlet ,rızkımı mübarek kıl.

Allahım bizi artır ve kuvvetlendir azaltıp zayıflatma.Bizi aziz kıl, zillete düşürme.

[TOP]

17.5.7 Cennet ve Cehennem

Previous topicNext topic
Cennet ve Cehennem

Allahım Senden ismi-azamını ve yüce rızanı şefaatçi kılarak cenetini talep ediyorum.

Bizi dünyada ve ahirette de hasene ver ve bizi ateş azabından muhafaza buyur.

Ey Rabbimiz Cehennem azabını üzerimizden sav.

Allahım Senden cenneti isterim ve cehennemden Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.8 Cehalet Cahillik

Previous topicNext topic
Cehalet Cahillik
Allahım Cehalete düşmekten veya cahil bırakılmaktan Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.9 Camiye Girerken

Previous topicNext topic
Camiye Girerken
Rabbim bana rahmetinin kapılarını aç.

[TOP]

17.5.10 Dünya ve Ahiret

Previous topicNext topic
Dünya ve Ahiret

Ey Allahım Senden dünyü ve ahirette afiyet istiyoum.

Allahın ismiyle.Dünya ve ukba işlerine güç ve kuvvet Allahındır.Dayanağım Allahdır.

Allahım Dünyevi ve uhrevi ihtiyaçlarımın karşılanmasını yanızca Senden taleb ediyorum.

Allahım Resulunun(s.a.v) senden istediği şeyi bende istiyorum.

[TOP]

17.5.11 Dua

Previous topicNext topic
Dua
Allahım Huşu duymaz bir kalpten,dinlenmeyen bir duadan, Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.12 Düşman

Previous topicNext topic
Düşman
Allahım Bize hayır ihsan et. Bizi düşmanlarımıza üstün kıl, bizi onlara mağlub etme.

[TOP]

17.5.13 Dosdoğru Yol

Previous topicNext topic
Dosdoğru Yol
Ya Rab Salih kullarını ilettiğin sırat-müstakim denilen o dosdoğru yola bizide ilet.

[TOP]

17.5.14 Eve girerken

Previous topicNext topic
Eve girerken
Yarattıklarının şerrinden Allahın tam kelimelerine sığınırım.

[TOP]

17.5.15 Fitne

Previous topicNext topic
Fitne

Cenabı Hak bizi ve sizi,bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin.

Allahım Deccalin fitnesinden,hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.

Allahım Deccalden, kabir azabından, dirilerin ve ölülerin fitnesinden Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.16 Gün

Previous topicNext topic
Gün
Allahım Bu gününmün başını salah,ortasını felah,sonunu da korktuklarımızdan kurtuluş kıl.

[TOP]

17.5.17 Hamd ve Şükür

Previous topicNext topic
Hamd ve Şükür

Allahım Seni tenzih ederim,hamdler Sana mahsustur.Allahtan başka ilah yoktur.

Allahım Seni hamdinle tesbih ederim,mağfiretini diler,günahlarıma tevbe ederim.

Her hal için Allaha hamd olsun.Ey Rabbim cehennem ehlinin halinden Sana sığınırım.

Ey Allahım Semalar dolusu ve arz dolusu hamdler Sana olsun.

Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allaha hamdolsun.

Üzüntümüzü gideren Allaha hamdolsun.Allah bağışlandır,şükrün karşılığını verendir.

Bizi yediren,içiren,koruyan ve barındıran Allaha hamdoliun.

Ey Allahım Seni hamdin ile tesbih ederim. İsmin ne mübarektir,azametin ne yücedir.

İşlediğimiz günahlar sebebiyle suyumuzu acılaştırıp,tuzlu kılmayan Rabbimize hamd olsun.

[TOP]

17.5.18 Hatalar

Previous topicNext topic
Hatalar

Allahım benimle hatalarımın arasını doğu ile batının arası gibi uzak kıl.

Ya Rabbi lütfunla bizi günahlardan ve hatalardan temizle bize merhamet et.

[TOP]

17.5.19 Helal

Previous topicNext topic
Helal
Allahım,yeterince helalinden vererek beni haramından koru.

[TOP]

17.5.20 Hayır ,İyilik

Previous topicNext topic
Hayır ,İyilik
Allahım Hayrımızı artır,bizi iyilikte noksanlaştırma.Bize ikram et,zillete düşürme.

[TOP]

17.5.21 Hesap

Previous topicNext topic
Hesap
Allahım beni kolay şekilde hesaba çek.

[TOP]

17.5.22 Helaya Girerken

Previous topicNext topic
Helaya Girerken
Allahım pislikten ve pis şeylerden Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.23 Hidayet ve Takva

Previous topicNext topic
Hidayet ve Takva

Allahım Senden hidayet,takva,iffet ve helal yoldan servet isterim.

Allahım Beni,iyilik ettiği zaman sevinen,kötülük etteği zaman istiğfar edenlerden kıl.

Allahım Senden hidayet,takva,iffet ve helal yoldan servet isterim.

Allahım bizi hidayete eren ve hidayete erdiren kullarındam eyle.

[TOP]

17.5.24 İş

Previous topicNext topic
İş

Rabbim Ferahlık ver, işimi kolaylaştır.

Allahım Bütün işlerimi düzelt ve beni göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa nefsime bırakma.

[TOP]

17.5.25 İlim

Previous topicNext topic
İlim

Allahım Senden faydalı bilgi,temiz rızık ve kabul edilmiş ibadet dilerim.

Ey Rabbim Senden faydalı ilim,temiz rızık ve makbul amel talep ediyorum.

[TOP]

17.5.26 İman

Previous topicNext topic
İman

İndirdiğine inandık, Peygambere uyduk;bizi şahed olanlarla beraber  yaz.

Rabbimiz Bizi herşeyiyle Sana Teslim olmuş kullar eyle.

Ey Rabbimiz İman ettik;bizim günühlarımızı bağışla,bizi ateş azabından koru.

Allahım kalbimi dinin üzere sabit kıl.

Rabbim Allahtır Allah Ben Ona hiçbir şeyi ortak koşmam.

Ey kalbleri çeviren Allahım .Kalbimi dinin üzerine sabit kıl.

Ey Rabbim Bizi iman ziynetiyle süsle,bizi doğru yolda olan hidayet rehberleri kıl.

İlah ancak Allahtır.Onun şeriki yoktur. Mülk Onundur,O herşeye kadirdir.

Ey kalbleri çekip çeviren Rabbim Kalbimi dinin üzere sabit kıl.

Ey Rabbim Bizi iman ziynetiyle süsle,bizi doğru yolda olan hidayet rehberleri kıl.

Allahım Aramızı ıslah eyle,kaplerimizi birbirine ısındır.

[TOP]

17.5.27 İstiaze Sığınma

Previous topicNext topic
İstiaze Sığınma

Allahım Yüksek yerden düşmekten,göçük altında kalmaktan sana sığınırım.

Allahım Hususi ve umumi bütün kötülükleri binyesinde toplayan habislerden Sana sığınırım.

Allahım boğulmaktan ve yanmaktan sana sığınırım.

Allahım ansızın gelen kıtlıktan ve zarar verici yangından sana sığınırım.

Ey Rabbim Din düşmanlarından hakikate kibirlenmekten Sana sığınırım.

Allahım sağırlıktan,dilsizlikten,delilikten ve kötü hastelıklardan sana sığınırım.

[TOP]

17.5.28 Kabir

Previous topicNext topic
Kabir

Allahım Aczden,tembellikten,korkaklıktan,kabir azabından Sana sığınırım.

Allahım Cehennem azabından,kabir azabindan Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.29 Küfür

Previous topicNext topic
Küfür
Allahım Sapıklığa düşmekten veya düşürülmekten Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.30 Kaza

Previous topicNext topic
Kaza

Allahım Benim için kaza ettiğin şeyin akibetini doğru yola ulaştır.

Ey Rabbim Beni kazana razı kıl. Bana takdir olunanı benim için bereketlendir.

[TOP]

17.5.31 Mahşer

Previous topicNext topic
Mahşer

Allahım Kullarını yeniden diriltiğin veya topladığın gün beni azabindan koru.

Allahım Kullarını dirilteceğin gün beni azabından koru.

[TOP]

17.5.32 Nefs

Previous topicNext topic
Nefs

Allahım Seni her çeşit kusurlardan tenzih ederim. Ben nefsime zulmedenlerdenim.

Allahım Doymak bilmeyen bir nefisten faydası olmayan bir ilimden Sana sığınırım.

Allahım Hz Musa gibi,firavun nefsimle savaşmayı öğret bana.

Beni nefsimle baş başa bırakma.Ben kendimi korumaya güç yetiremem Allahım.

Allahım Sana kul olmanın şerefi ile şereflendir nefsimizi.

Rahmetini umuyorum Rabbim beni göz acıp yumuncaya kadarda olsa nefsime bırakma.

[TOP]

17.5.33 Nur

Previous topicNext topic
Nur

Rabbimiz Nurumuzu daha da artır, kusurlarımızı affet çünkü Sen herşeye kadirsin.

Ya Rabb kalbimi ve yüzümü nurlandır.

Kalbimi iman ve Kuran nuruyla nurlandır Allahım.

[TOP]

17.5.34 Rızık

Previous topicNext topic
Rızık

Bana bu elbiseyi giydiren ve beni onunla rızıklandıran Allaha hamd olsun.

Allahım Onların rızıklarına bereket ver,onları bağışla ve onlara merhamet et.

Ey Allahım Günahımı bağışla,evimi genişlet ve rızkımda bereket ihsan et.

Allahım senin verdiğine engel olacak da yoktur.vermediğini verecek de yoktur.

Rabbim Ben zayıfım,beni kuvvetlendir.Ben sana muhtacım. beni rızıklandır.

Allahım lütfunla ver, başkasına muhtaç etme, İzzetle yaşamayı nasib et.

[TOP]

17.5.35 Rüzgar Eserken

Previous topicNext topic
Rüzgar Eserken
Rüzgar eserken: Allahım Senden bu rüzgarın hayrını diler ve şerrinden Sana sığınırım.

[TOP]

17.5.36 Ramazan

Previous topicNext topic
Ramazan
Allahım Receb ve şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır.

[TOP]

17.5.37 Sağlık

Previous topicNext topic
Sağlık

Allahım Bana merhamet et ,afiyet ver, hidayet ver ,rızık ver.

EY rabbim bizi gadabınla öldürme ,azabınla helak etme bundan evvel bize afiyet ver.

[TOP]

17.5.38 Sabah Uyandığında

Previous topicNext topic
Sabah Uyandığında
Ölüyü dirilten Allahı tesbih ederim ve O her şeye kadirdir.

[TOP]

17.5.39 Şeytan

Previous topicNext topic
Şeytan

Her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan Allahın tastamam olan kelimelerin sığınırım.

Allahın rahmetinden kovulmuş şeytandan,Allaha sığınırım.

Allahım Ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından Sana sığınırım.

Her türlü şeytandan ve kem gözlerden bütün kelimeleri yüzü hürmetine Allaha sığınırım.

[TOP]

17.5.40 Şükür

Previous topicNext topic
Şükür
Allahım Seni anlamak, Sana şükretmek ve Sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et.

[TOP]

17.5.41 Şifa

Previous topicNext topic
Şifa

Ey Rabbim Beni kendi devan ile tedavi et,bana kendi şifan ile şifa ver.

Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi Şifa ver,çünkü şifa verici sensin.

Rabbim Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle şifa ver ki hiç hastalık bırakmasın.

Büyük Arşın Rabbi Allahdan sana şifa vermesini istiyorum.

 

[TOP]

17.5.42 Tevbe

Previous topicNext topic
Tevbe
Allahım Beni çok tevbe edenlerden ve beni günah ve pisliklerden temizlenenlerden kıl.

[TOP]

17.5.43 Tesbih Tenzih

Previous topicNext topic
Tesbih Tenzih

Allahı malukatı sayısınca,kelimelerinin adedince tesbih (Noksanlıklardan tenzih)ederim.

Allahım Sana olan övgüleri sayamam.Sen,kendini övdüğün gibisin.

Allahım Sen selamsın,selam Senden gelir.Celal ve ikram sahibi Sen ne yücesin.

Allahım Sana hamdederek,Seni tüm noksanlıklardan tezih ederim.Allahım Beni bağışla.

[TOP]

17.5.44 Tevekkül

Previous topicNext topic
Tevekkül
Allahım sen bizi Sana tevekkül edenlerden eyle.

[TOP]

17.5.45 Yağmur

Previous topicNext topic
Yağmur

Allahım bunu faydalı bir yağmur eyle.

Ey Allahım senin kolay kıldığından başka bir kolay yoktur.

 

[TOP]

17.5.46 Yardım

Previous topicNext topic
Yardım

Ey diri olan ey Kayyüm olan Rabbim Rahmetin adına yardımını talep ediyorum.

Ey hayy olan,ey Kayyüm olan Allahım rahmetinle sana sığınıyor yardımını taleb ediyorum.

Allahım Senin yardımınla yaşar ve Senin yardımınla ölürüz.Dönüş,yalnız Sanadır.

Allahım Yardımınla sabahlar ve yine Senin yardımınla akşamlarız.Dönüş,sadece Sanadır.

Çok yüce ve pek büyük olan Allahım senin yardımın olmadan hiçbir güç ve kuvvet yoktur.

[TOP]

17.5.47 Zarar

Previous topicNext topic
Zarar
Allahım Beni elinden dilinden hiç kimsenin zarar görmediği kullarından eyle.

[TOP]

17.5.48 Zulüm

Previous topicNext topic
Zulüm
Allahım zulmetmekten veya zulme uğramaktan Sana sığınırım.

[TOP]

17.6 RAMUZÜL EHADİS DUALAR (7101 Hadis kitabından)

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
RAMUZÜL EHADİS DUALAR (7101 Hadis kitabından)


SAĞLIK

SABAH UYANINCA

YATAĞA GELİNCE

ÜZÜNTÜ-KEDER-HÜZÜN-GAM-DERT DEVASI

SÖZ-KELİME-ZİKİR

YEMEK

HELAYA GİRERKEN

HELADAN ÇIKINCA

DUA

EVE GİRERKEN

EVDEN ÇIKARKEN

NAMAZ

AKSIRMAK

GÜNAHLAR AF EDİLİR

ORUÇU KOLAY TUTMAK İÇİN

ORUÇLUYKEN YEMEK GETİRİLDİĞİNDE

SALAVAT

GİYSİ GİYDİĞİNDE


SAĞLIK

82-Cebrail gelip bana:"Ey Muhammed rahatsız mı oldun?"dedi.Bende:"Evet"dedim.O da hemen şöyle okudu:"Allahın adı ile sana eziyet veren her şey için okuyorum.Her canlının şerrinden ,hasetçinin zararından kurtulman için okuyorum.Allah adı ile sana okuyorum.Alllah adı ile sana okuyorum.Allah sana şifa verecektir."

89-Cibril bana gelip şöyle dedi:Allah sana şu kelimelerle dua etmeni emrediyor.Çünkü onların biri sayesinde sana istediğini lütfedecektir."Allahım bana afiyet vermeni ,belana karşı sabretme gücünü vermeni ,dünyadan rahmetine çıkmamı diliyorum senden.

375-Birinizin sancısı (Ağrısı) olursa elini sancısının bulunduğu yere koysun "Euzü bi izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidü ve ühaziru."desin.


SABAH UYANINCA

386-Biriniz sabah kalkınca şöyle desin:"Allahım senin yardımınla akşamladık senin yardımınla kalktık.Emrinle diriliyoruz.Yaşayoruz ve emrinle öleceğiz. Varış ancak sanadır."Akşam oluncada şöyle desin"Senin yardımınla akşamladık,yardımınla sabaha kavuştuk.Emrinle yaşıyoruz ve emrinle öleceğiz ve kabirden dirilerek sana varacağız."

388-Sabaha kavuştuğun zaman 3 kez şöyle de:"Allahım sen benim Rabbimsin.Senin hiçbir ortağın yok.Mülkte sabaha kavuştu.Senin Hiçbir ortağın yok.(3 kez)Akşamda aynısı günahlara kefaret olur.Akşam olunca aynısını söyle,çünkü bu sözler,aralarında işlenen günahlara kefaret olur.

365-Biriniz uyandığı zaman şöyle desin:"Bana ruhumu iade eden ,vücuduma sağlık veren,kendini anmama izin veren Allah hamd olsun."

366-İnsan uykusundan uyandığı zaman hemen yanına bir melek birde şeytan geliverir.Melek:"Hayırla başla"derken,şeytan da:"şerle başla"der.O eğer."Ruhumu ölümden sonra dirilten Allaha hamd olsun.Göğü yer üzerine düşmekten koruyan Allaha hamd olsun.Üzerine ölümle hükmettiğini tutan ,diğerlerini belirli bir süreye kadar yaşaması için salıveren Allaha hamd olsun."derse melek şeytanı kovmaya muvafffak olur ve onu devamlı olarak korur.

778-Biriniz uykusundan kalktığı zaman:"Biz ölüler haline geldikten sonra tekrar ruhlarımızı bize geri veren Allaha hamd olsun."Desin.


YATAĞA GELİNCE


267-Sizden biriniz yatağına geldiği zaman şöyle desin:"Allahümme rabbes semavati ve rabbel ard.Rabbbena ve Rabbekülli şey ente ahızün bi nasiyetih.Entel evvelü fe leyse kableke şey ve entel ahiru fe leyse badeke şey ve entel batınü fe leyse duneke şey.Ağnina minel fakri vakdı anned deyn."

268-Sizden biriniz döşeğine geldiğinde,izarının(gömleğinin)içini çevirsin onunla yatağını silsin.Çünkü kendisinden sonra onda ne olduğunu bilmez. Sonra sağ tarafına yatsın ve şöyle desin: "Rabbim senin adınla vücudumu yatağa koydum.Senin isminle kaldıracağım.Ruhumu alırsan ona acı,şayet onu salıverirsen salih kullarını koruduğun şey ile onu koru.

307-"Biriniz uyumak maksadıyla yatağına gelince,Fatiha ve bir de sure okusun.Çünkü Allah ona bir melek gönderir ki, onunla beraber yürüdüğü zaman yürür,geldiği zaman gelir."

308-Yatağına geldiğin zaman şöyle de: "Euzü bi kelima tillahit tammeti min gadabihi ve ikabihi ve şerri ibadihi ve min hemezatiş şeyatıyni ve en yahdurun."Böyle dersen sana hiçbir şey zarar veremez.Sana zarar vermemesi en doğru husustur.

464-Yatağa geldiğinde "Kul ya eyyühel kafirun" süresini oku sonra onu bitirir bitirmez uyu .Çünkü bu insanın şirkten beraatını sağlar.

392-Sizden biriniz yatağında sağ tarafına yatıp da"Allahım kendi nefsimi sana teslim ettim.Yüzümü sana yönelttim.Sırtımı sana dayadım.İşimi sana havale ettim.Senden kaçmak yok ancak yine sana sığınmak vardır.Kitabınada Resülünede iman ediyorum."der ve o gece ölürse cennete gider.

456-Akşam namazından fariğ olup ayrıldığın zaman 7 kere "Allahım beni ateşten kurtar."(7kere) Bunu yapıp da o gece ölürsen sana ondan kurtulma belgesi yazılır.Sabah namazını kıldığın da aynısını söyle.Zira o gün ölürsen senin için ondan (ateşten)kurtulma belgesi yazılır.

386-Biriniz sabah kalkınca şöyle desin:"Senin yardımınla akşamladık,senin yardımınla kalktık.Emrinle diriliyoruz. Yaşıyoruz ve emrinle öleceğiz .Varış ancak sanadır."

910-Yatağa yattığın zaman,Fatiha ile ihlası okursan,ölümden başka her şeyden emin olursun.


ÜZÜNTÜ-KEDER-HÜZÜN-GAM-DERT DEVASI


204-Uğursuzluk hakkında yapılacak en güzel şey kadere teslim olmaktır.Müslüman kaderi ilahiyyeyi ve ilahi hükmü geriye çeviremez.Sevmedik bir şeyle karşılaşınca şöyle duada bulunsun:"Allahım iyilikleri ancak sen verirsin kötülükleri ancak sen def edersin.Güç kuvvet ancak sayendedir.

381-Biriniz bir üzüntü ve kederle karşı karşıya kalırsa şöyle desin:"Allah Allah benim Rabbimdir.Ona hiçbir şeyi ortak koşmam .Allah Allah benim Rabbimdir.Ona hiçbir şeyi ortak koşmam.

382-Birinize bir hüzün ve gam çökerse 7 kere şöyle desin:"Allah Allah Rabbimdir.Ona hiçbir şeyi şerik Koşmam."(7 kere)

606-Biriniz belaya uğrayan bir kimseye gördüğünde şöyle desin:"Allaha hamd olsun ki beni , seni müptela kıldığı şeyden muaf tutmuş ve beni sana ve bir çok kullarınada tercih etmiştir."Böyle derse nimete şükretmiş olur.

914-Başın derde girdiği zaman :"Bismillahirrahmanirrahıym ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym.de Çünkü Allah bununla bela çeşitlerinden dilediğin önler.

975-"la havle ve la kuvvete illa billah"ile yardım isteyin.Cünkü bu kelimeler en hafifi keder olan yetmiş zarar kapısını giderir .

976-"la havle ve la kuvvete illa billah"kelimesini çok söyleyin.Zira bu kelimeler.en hafifi keder olan tam doksan dokuz zarar kapısını kapatır.

997-Yorumlamanın en gerçeği iyiye olandır.Uğursuz sayılan şey müslüman kişiyi hacetinden geri çevirmez.Hoş görmediğiniz ve şer sandığınz bir şey gördüğüzde şöyle deyin:"Allahın iyilikleri veren şüphesiz ki sensin .Kötülükleri gideren de senden başkası değil .Güç ve Kuvvet de ancak senin yardımınladır.


SÖZ-KELİME-ZİKİR


176-Allaha sözün en sevimlisi kulun:"Sübhanallahi ve bi hamdih"demesidir.

177-Allah kelamın en sevimlisi şu dört kelimedir."Sübhanellahi vel hamdü lillahi ve la ilahe illellahü ,vallahü ekber.Hangsi ile başlarsan mahzuru yoktur.Çocuğuna :Yesar,Rebah,Tecih,Eflah"isimlerini koyma.Sen söylersin,bakalım o orada olur mu?Olmaz ve (hayır) der de yalancı olursun.

416-Mümin kabrine konduğunda iki melek gelir ve o teredüdsüz "La ilahe ilellahü ve enne Muhammeden abdühu ve Rasulüh."der .İşte bu "Allah iman edenleri sabit bir sözle kabirlerinde sabit kılar"kavl-i celilinin muktezasıdır.

537-Sana bir şey anlattığım zamandaha fazlasını isteme.Dört(kelime) vardır ki onlar sözün en güzelidir ve Üstelik kurandandır.Hangsiyle başlarsan sana yeter."Sübhanellah vel hamdü lillah ve la ilahe ilellah vallahü ekber."dir buyurdu.

880-Rasullüllah:"Cennet bahçelerinden geçersiniz nimetlerden istifade edin"buyurdu.Oradakiler biri tarafından "Nedir cennet bahçeleri?diye soruldu.Peygamber:"Mescitlerdir"buyurdu.Yine sordular:"Pekala nimetlerinden istifde etmenin anlamı nedir?denildi.Cevaben "Bu, Sübhanellahi vel hamdü lillahi ve la ilahe illellahu vallahü ekber"dir.

794-"Sübhanellah "dediğinn zaman,Allahı anmış olursun.Allah da seni anar."Elhamdü lillah "dediğin zaman,Allaha şükretmiş olursun, Allah da sana nimetini artırır."La ilahe illellah"dediğin zaman bil ki bu Tevhit kelimesini her kim şek ve şüphe etmeden,kibir ve zorbalık hissinden arınarak söylerse Allah onu ateşten azat kılar.


YEMEK

428-Biriniz yemek yediği zaman şöyle desin:"Allahım bunu bize bereketli kıl ondan daha iyisini bize ihsan et."

Süt içtiği zaman da şöyle desin "Allahım sütümüze bereket ver ve onu çoğalt."Çünkü yemek ve içmekte sütün yerini birşey tutmaz.

438--Yemek yediğin veya su içtiğin zaman "Bismillahi ve billahillezi la yedurru measmihi şeyün fil erdı ve la fis semai Ya Hayyü Ya Kayyüm "de.Bilmiş ol ki içinde zehir dahi olsa herhangi bir hastalık gelmez.

427-Biriniz yemek yediği zaman Allahın adını ansın .Yemeğe başlarken Allahın adını anmayı unutmuşsa şöyle desin:Bismillahi ala evvelihi ve ahıri


HELAYA GİRERKEN

K192-Helaya girdiğinde "Bismillahi allahümme inni euzü bike minel hubsi ve habais"derdi.


HELADAN ÇIKINCA

"Bana eza vereni benden gedirip yarar vereni bırakan Allah hamd olsun.


DUA

589- Biriniz du ettiğinde kendi duasına da "Amin" desin.

96-"Ey nas!Çok fazla dua etmek ister misiniz?Öyle ise şöyle deyin:"Allahümme einna ala şükrike ve zikrike ve husni ibadetik.(Ey Allahım sana şükretmek ,seni anmak ve en güzel şekilde sana ibadet etmek hususunda bize yardım et.

394-Biriniz bir şeyini yitirirse yahut bir yardım isteme ihtiyacında olup da bulunduğu yerde bir arkadaşı olmazsa şöyle desin:"Allahın kulları beni kurtarın.Ey Allahın kulları bana yardım edin."Çünkü Allahın görülmeyen kulları vardır.

487-Biriniz sultandan korkarsa şöyle dua etsin:"Ey yedi kat göklerin ve büyük arşın sahibi olan Allanım falan oğlu falanların şerrinden beni kurtar.Cin,İnsan ve uydularının bana zarar vermelerinden de beni koru.Şanın yüce oldu.Yardımında kurtarışında pek güçlü mahiyet arz eder.Senden başka hiçbir ilah yoktur."

655-Biriniz Rabbinden bir dilekte bulunduğu zaman dilleğinin yerine getirileceğini anlayınca "Bütün iyi şeyler ancak kendi nimeti ile tamamlanan Allaha hamd olsun."Dilediği .inas gecikirse "Elhamdü lillahi ala külli hal.


EVE GİRERKEN

920-Kişi evine girince şöyle desin:"Allahım Senden iyi giriş ve hayırlı çıkış dilerim :Allahın ismi ile giriyoruz,Allahın adı ile çıkıyoruz.Tevekkülümüz yalnız Allahadır."Sonra kendi nefsine selam versin.


EVDEN ÇIKARKEN

559-Biriniz evinden çıktığı zaman şöyle desin:"Bismillah La havle ve la kuvvete illa billah Ma şaellah Tevekkeltü allellah Hasbiyellah ve nımel vekil."


NAMAZ

705-Farz namazını kıldıktan sonra ardından on kere:"La ilahe illellahü vahdehu la şerike leh .Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir."deyin(Kim böyle yaparsa)ona bir köle azad etmiş gibi sevap yazılır.

783-Fatiha suresini okuduğunuz zaman :"Bismillahirrahmanirrahıym" Okuyun.Çünkü o ,Ümmül Kuran ,Ümmül Kitap ve Sebul Mesanidir."Bismillahirrahmanirrahiym"da onun ayetlerinden biridir.

934-Yemeğinizi Allahın zikri ve namaz ile eritin.Yemek üzerine uyumayın,Yoksa kalpleriniz katılaşır.


AKSIRMAK

735-Biriniz aksırdığnda:"Elhamdü lillahi rabbilalemin"yahut "Elhamdü lillahi ala külli hal"desin.Bunu dediğinde yanındaki de:"Yerhamükellah"desin.O da bunu dediği zaman ona şöyle mukabele etsin:"Yağfirullahü lena ve leküm"

736-Biriniz aksırıp da"Elhamdü lillah"dediği zaman melekler:"Rabbil alemin"derler.Kendisi "Rabbil alemin"nide söylerse melekler bu defa:"Rahimekellah "(Allah seni esirgesin)derler.

737-Aksıran bir kimseye hamd ile başlaması telkin edin.Çünkü aksıranın Elhamdülillah ile başlaması ,her hastalığa karşı ve mevcut acıya karşı kesin bir ilaçtır.

738-Biriniz aksırdığında yanında oturan:"Yerhamükellah" desin.Eğer aksırması üçü geçerse anla ki o zükkame(nezleye)yakalanmıştır onun için üçten sonra ona "Yerhamükellah"demesin.


GÜNAHLAR AF EDİLİR

760-Kul "Estağfirullahellezi la ilahe illa hüvel hayyül kayyumü ve etubü ileyh"derse,harpten kaçmış dahi olsa,günahları affedilir.

766-kul:"Eşhedü en la ilahe illellah"dediği zaman,Allah meleklere şöyle hitap eder :Ey meleklerim Kulum benden başka Rabbi olmadığın bildi.Ben onu bağışladım.Sizi şahit tutuyorum."


ORUÇU KOLAY TUTMAK İÇİN

958-Dört şey yapan kişi,orucunu gayet rahat tutar:

1-Su ile iftar bozması

2-Sahuru terk etmemesi

3-Öğle istirahatını terk etmemesi

4-Güzel koku koklaması


ORUÇLUYKEN YEMEK GETİRİLDİĞİNDE

785-Birinize oruçlu iken yemek getirildiğinde,şöyle desin:"Bismillahi velhamdü lillah Allahümme leke sumtü ve ala rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü Sübhaneke ve bi hamdike Tekabbel minni inneke entes semiyul alim"

SALAVAT

836-Perşembe günü geldiğinde,Allah beraberlerinde gümüş sahifeler,altın kalemler bulunan melekleri gönderir.Onlar perşembe günü ve cuma gecesinde bana en çok salatü selam getirenleri kaydederler.


GİYSİ GİYDİĞİNDE

848-Biriniz yeni bir elbise giydiği zaman :"Bana avret yerlerimi örtüp hayatımı güzelleştirebileceğim bir giysiyi giydiren Allaha hamd olsun"desin.

[TOP]

17.7 Kıtabu'd-Daavat(Dualar Kitabı) Sahih-i Buhari

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
Kıtabu'd-Daavat(Dualar Kitabı) Sahih-i Buhari

[TOP]

17.8 TİRMİZİ DUALAR

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
TİRMİZİ DUALAR
49: du bölümleri

bölüm: 1

duâ yapmanın değer ve kıymeti

3370- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’a duâdan daha üstün bir şey yoktur.” (İbn Mâce, Dua: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi merfu olarak sadece Imrân el Kattan’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Imrân el Kattan, İbn Dâvûd’tur. Ebû’l Avvam diye künyelenir.

Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî vasıtasıyla Imrân el Kattan’dan bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

3371- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Duâ ibadetin iliği beyni ve özüdür.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garib olup sedece İbn Lehia’nın rivâyetiyle bilmekteyiz.

3372- Numân b. Beşîr (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Duâ ibadettir.” Sonra mü’min sûresi 60. ayetini okudu: “Ama Rabbiniz buyuruyor ki: “Bana duâ edin, duânızı kabul edeyim. Şüphesiz ki, bana kulluk etmekten ululuk taslayarak çekinenler, aşağılık bir halde Cehenneme gireceklerdir.” (İbn Mâce, Dua: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Mansur da bu hadisi A’meş’den ve Zerr’den rivâyet etmiştir. Bu hadisi sadece Zerr’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Zerr Abdullah el Hemedânî’dir. Güvenilen biridir. Ömer b. Zerr’in babasıdır.

bölüm: 2

allah’tan istemeyeni allah sevmez mi?

3373- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Allah’tan istemezse duâ etmezse Allah o kişiye gazablanır.” (İbn Mâce, Dua: 17)

ž Tirmizî: Vekî’ ve başkaları Ebû’l Melîh’den bu hadisi rivâyet etmişlerdir. Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebû’l Melih’in ismi Sabîh’tır. Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Ebû’l Melih’e, Farisi de denilir.

bölüm: 3

Cennet hazinelerinden bir hazine hangisidir?

3374- Ebû Musa el Eşarî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir savaşta idik. Savaşı bitirince Medîne’ye döndük insanlar tekbir getirerek seslerini yükselttiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rabbiniz sağır değildir. Uzakta da değildir; O her yerdedir.”

Ebû Musa dedi ki: Ey Abdullah b. Kays! Sana Cennetin hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi? “La havle vela kuvvete illa billah.” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Osman en Nehdî’nin ismi Abdurrahman b. Mül’dür. Ebû Neame es Sa’dî’nin ismi Amr b. Absî’dir.

İshâk b. Mansur, Ebû Âsım vasıtasıyla Humeyd b. ebû’l Melih’den, Ebû Salih’den, Ebû Hüreyre’den benzeri şekilde rivâyet etmiştir.

bölüm: 4

dil daima allah’ı hatırlayarak ıslak kalmalı

3375- Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! İslamın nafile ibadetleri bana ağır geldi, devamlı yapabileceğim bir şey ver ki ona sarılayım” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dilin devamlı olarak Allah’ı hatırlayarak ıslak kalmalı.” (İbn Mâce, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

bölüm: 5

allah’ı her an gündemde tutmak herşeyden üstün müdür?

3376- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e: “Kıyamet günü Allah’a derece bakımından kulların hangisi üstündür” diye soruldu da Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ı her an gündemde tutan erkek ve kadınlardır.” “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda savaş eden gaziden de mi üstündür?” dedim. Şöyle buyurdular: “Kılıcını kırılıncaya kadar ve her tarafı kana bulanıncaya kadar kafir ve müşriklere vursa dahi Allah’ı her an ve her yerde gündemde tutan kimse derece bakımından daha değerlidir.” (Müsned: 11295)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Derrac’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

bölüm: 6

amellerin en değerlisi hangisidir?

3377- Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Dikkat edin! Amellerinizin en hayırlısını Allah katında en değerlisini altın ve gümüş dağıtmaktan daha hayırlı ve derecelerinizi daha yükselten, düşmanla karşılaşıp sizin onların boyunlarını, onların da sizin boyunlarınızı vurmanızdan daha hayırlı bir şeyi size haber vereyim mi? Ashab: “Evet” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Her zaman ve her zeminde Allah’ı devamlı hatırlayıp gündemde tutmaktır.”

Muâz b. Cebel dedi ki: “Allah’ın azabından kişiyi en iyi kurtaran her zamanda ve her zeminde Allah’ı gündemden çıkarmayıp her an hatırlamaktır.” (İbn Mâce, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bazıları bu hadisi Abdullah b. Saîd’den aynı senedle benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir. Bazıları ise mürsel olarak rivâyet etmişlerdir.

bölüm: 7

bir yere oturup allah’ı hatırlayıp onun dinini gündemde tutanların değeri ve kıymeti

3378- Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el Hudrî (r.anhüma)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir gurup insan bir yerde toplanıp Allah’ı gündemde tutmak için onun dinini öğrenmeye çalışırlarsa melekler onların etrafını çevirir. Allah’ın rahmeti onları kaplar ve üzerlerine huzur iner Allah onları kendi huzurundaki melekler yanında anar.” (İbn Mâce, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3379- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Muaviye bir gün mescide çıktı ve toplu halde olan bir guruba sizi burada oturtan sebeb nedir? diye sordu. Onlar da: “Allah’ın verdiği nimetleri hatırlayıp onu daima gündemde tutmak ve onun rızasını kazanmak için dinimizi öğrenmek için oturuyoruz” dediler. Muaviye: “Allah hakkı için sizi burada oturtan sebep bu mudur?” dedi. Onlar da: “Vallah’i sadece bu sebeple burada oturmaktayız” dediler. Muaviye: Dikkat ediniz sizi töhmet ettiğimden dolayı sizden yemin istemiş değilim. Rasûlullah (s.a.v.)’e karşı benim yakınlık derecemde olup ta kendisinden benden daha az hadis rivâyet eden yoktur. Rasûlullah (s.a.v.), ashabından meydana gelmiş bir topluluğun yanına çıkmış ve: “Sizi bu toplulukta oturtan sebep nedir?” diye sormuştu. Onlar da şöyle demişlerdi: “Allah’ı hatırlayıp ona hamdetmek ve bizi İslam üzere hidayet ettiği için ve bize lutfuyla muamele ettiği ve bize her türlü nimetleri verdiği için hamdedip şükretmek için oturduk.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah hakkı için sizi oturtan sebep sadece bu mudur?” Onlar da: “Allah hakkı için bizi oturtan sebep budur” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Dikkat ediniz size karşı bir töhmetten dolayı sizden yemin istemiş değilim. Ne varki Cibril bana geldi ve meleklere karşı Allah’ın sizinle övündüğünü bildirdi.” (Müslim, Zikir: 27; Nesâî, Adab-ül Kudat: 17)

ž Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Ebû Neame es Sa’dî’nin ismi Amr b. İsa’dır. Ebû Osman en Nehdî’nin ismi ise Abdurrahman b. Mell’dir.

bölüm: 8

biraraya gelip allah’ı gündem etmeyen toplulukların hali

3380- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir topluluk ki bir yerde oturur ve orada Allah’ı hatırlamazlar ve peygamberine salavat getirmezlerse o toplantı onların günahlarını artırıp onlara vebal olur. Allah dilerse onlara azab eder, dilerse onları bağışlar.” (Müsned: 9213)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Bu hadis başka şekillerde de yine Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

Hadiste geçen “Tire” kelimesinin anlamı pişmanlık ve zarar demektir. Arap bilginlerince bunun anlamı günah ve sıkıntı demektir.

Yusuf b. Yakup, Hafs b. Ömer vasıtasıyla Şu’be’den, Ebû İshâk’tan aktararak şöyle derler: Ebû Müslim Eğar’dan işittim şöyle diyordu: Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’nin rivâyet ettiklerine şâhidim o ikisi de Rasûlullah (s.a.v.)’in böyle bir hadisini bize aktararak şâhid olmuşlardır.

bölüm: 9

müslümanın duâsı mutlaka kabul görür

3381- Câbir (r.a.), Peygamber (s.a.v)’in şöyle dediğini işitmiştir: “Her bir Müslüman, Allah’a duâ ettikçe Allah onun dileğini yerine getirir ve benzeri bir kötülüğünü ondan siler. Bu duâ günah için ve akraba ile bağını koparmak için olmadığı sürece böylece devam eder.” (Müsned: 14350)

ž Bu konuda Ebû Saîd ve Ubâde b. Sâmit’den de hadis rivâyet edilmiştir.

3382- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sıkıntılı ve ızdıraplı anlarda duâsının Allah tarafından kabul edilmesi her kimi sevindirirse bolluk ve rahat zamanlarında duâsını çoğaltsın.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

3383- Câbir (r.a.), Peygamber (s.a.v)’in şöyle söylediğini işitmiştir: Zikrin en değerlisi “Lailahe illallah” tır. Duânın en değerlisi ise “Elhamdilillah” tır. (İbn Mâce, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Musa b. İbrahim’in rivâyetiyle bilmekteyiz.

Ali b. el Medîni ve pek çok kimse bu hadisi Musa b. İbrahim’den rivâyet etmişlerdir.

3384- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) tüm zamanlarında ve her yerde Allah’ı hatırlar ve onu gündeminden hiç eksik etmezdi.” (Müslim, Hayz: 27; Ebû Dâvûd, Tahara: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Yahya b. Zekeriyya b. ebî Zaide’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Behiy’in ismi Abdullah’tır.

bölüm: 10

duâ eden önce kendisinden başlamalıdır

3385- Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.) bir kimseyi hatırlayıp duâ ettiği zaman önce kendisinden başlardı. (Müslim, Fedail: 27; Ebû Dâvûd, Huruf: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Ebû Katan’ın ismi Amr b. Heysem’dir.

bölüm: 11

duâ ederken ellerin kaldırılması gerekir mi?

3386- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), duâda ellerini kaldırdığı zaman onları yüzüne sürmedikçe indirmezdi.” Muhammed b. Müsenna kendi rivâyetinde: “Onları yüzüne sürmedikçe indirmezdi” demektedir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir. Sadece Hammad b. İsa’’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu hadisi tek başına rivâyet etmiştir. Bu kimsenin hadis rivâyeti azdır. Bazı kimseler ondan hadis rivâyet etmişlerdir. Hanzale b. ebî Sûfyân güvenilir bir kimse olduğunu söylemiştir.

bölüm: 12

duânın sonucu beklemede acele edilmeli mi?

3387- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sizden birinizin duâsı acele etmediği ve duâ ettim fakat benim duâm kabul edilmedi demediği takdirde kabul edilecektir.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Ubeyde’nin ismi Sa’d’tır. Abdurrahman b. Ezher’in azâdlı kölesidir. Abdurrahman b. Avf’ın azâdlısı olduğu da söylenir. Abdurrahman b. Ezher ise Abdurrahman b. Avf’ın amcasının oğludur.

Tirmizî: Bu konuda Enes (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 13

sabah ve akşam yapılacak duâlar

3388- Osman b. Affân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Bir kimse her gün ve her gece üç kere: “İsmi anılıp O’nun adına hareket edildikçe yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremediği her şeyi duyan ve bilen Allah adıyla…” derse hiçbir şey ona zarar veremez. Ebân, kısmî Felç’e uğramıştı. Bu hadisi aktarırken dinleyicilerden bir kimse ona bakmaya başladı. Ebân da ona dedi ki: “Ne bakıyorsun?” hadis sana aktardığım gibidir. Fakat ben bu hastalığa yakalandığım gün Allah’ın kaderi benim için gerçekleşeceği için söyleyememiştim. (İbn Mâce, Dua: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir.

3389- Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim akşam olduğunda: Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, Peygamber olarak Muhammed’den hoşnudum ben, salat ve selam ona olsun” derse bu kimseyi memnun etmesi Allah üzerine bir hak olur. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

3390- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) akşamleyin şöyle buyurmuştur: “Biz ve tüm evren Allah sayesinde akşama ulaştı. Eksiksiz tüm övgüler O Allah’a mahsustur. Ondan başka ilah yok sadece tek olarak o var onun ortağı da yok.”

Râvî diyor ki: Bu konuda şöyle söylediğini de zannediyorum: “Evren tümüyle onundur. Her türlü eksiksiz övgüler ona aittir. O’nun her şeye gücü yeter. Ey Allah’ım senden bu gece ve sonraki gecelerin hayrını dilerim. Bu gece ve sonraki gecelerin şerrinden de sana sığınırım. Tembellikten ve ihtiyarlığın bunaklığından, Cehennem ve kabir azabından da sana sığınırım.” Sabaha çıktığında da aynen bu duâyı okurdu: “Biz ve tüm evren Allah’ın sayesinde sabaha ulaştık eksiksiz övgüler Allah’adır…” diye. (Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be bu hadisi aynı senedle merfu olmaksızın İbn Mes’ûd’tan rivâyet etmiştir.

3391- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) ashabına duâ öğretir ve şöyle buyururdu: Sabahladığınızda şöyle deyin: “Allah’ım senin izin ve yardımınla sabahladık ve akşamladık ve yine senin izin ve yardımınla yaşar ve ölürüz, dönüşümüzde sanadır.

Akşama çıktığınızda da aynı şekilde: “Allah’ım senin izin ve yardımınla akşama çıktık ve sabahladık ve yine senin iznin ve yardımınla yaşar ve ölürüz, dönüşümüzde sanadır.” (İbn Mâce, Dua: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 14

sabah ve akşam yapılabilecek duâlar

3392- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir: Ey Allah’ın Rasûlü! Sabah ve akşam söyleyeceğim bir şeyi bana öğret. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: De ki: “Hiç kimsenin bilemeyeceği ve olup biten her şeyi bilen sensin. Gökleri ve yeri yaratan sensin. Her şeyin ve herkesin hayatını programlayan ve sahibi sensin. Senden başka gerçek ilah olmadığına ben şâhidlik ederim. Benliğimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve şirkinden sana sığınırım.” Rasûlullah (s.a.v.): “Sabah akşam ve yatağına uzandığında bunları söyle” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 15

seyyid-ül istiğfar duâsı nasıldır?

3393- Şeddâd b. Evs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.): “İstiğfar etmenin en güzelini sana öğreteyim mi?” buyurdu ve: “Allah’ım sensin benim Rabbim, senden başka gerçek ilah yok. Beni yarattın ben de senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim sözüm ve senin va’din üzereyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. İşte verdiğin nimetlerle senin huzurundayım günahlarımla huzurundayım. Beni affet çünkü günahları ancak sen affedersin.” Sizden her kim bunu akşamleyin söyler sabaha varmadan da ölürse Cennet kendisine vâcib olur. Sabah söyler ve akşama varmadan da ölürse yine o kimseye Cennet vâcib olur. (Buhârî, Deavat: 27; Nesâî, İstiaze: 17)

ž Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, İbn Mes’ûd, İbn Ebza ve Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Abdulaziz b. ebî Hazim, Zahid olan Ebû Hazim’in oğludur. Bu hadis değişik şekilde Şeddâd b. Evs’den de rivâyet edilmiştir.

bölüm: 16

yatağa girildiğinde okunacak duâ

3394- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sana yatacağında söyleyeceğin bazı duâlar öğreteyim mi? Onları söylediğin gece ölürsen fıtrat üzere tertemiz ölürsün, sabaha çıkarsan hayır kazanmış olarak sabahlamış olursun; “Allah’ım irademi sana teslim ettim yönümü sana çevirdim senden korkup seni isteyerek işlerimi sana bıraktım sırtımı sana dayadım senden kaçıp kurtulmak ancak sana dönmekle mümkündür. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere iman ettim.” Berâ diyor ki: “Ben gönderdiğin Rasûle dedim…” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) göğsüme vurdu ve; “gönderdiğin peygambere” de buyurdu. (Buhârî, Vudu: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir. Berâ’dan değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Mansur b. Mu’temir, Sa’d b. Ubeyde’den, Berâ’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Fakat şu ilaveyi yapmıştır: “Yatağına girdiğinde ve abdestli olduğun halde”

Tirmizî: Bu konuda Rafi’ b. Hadîç’den de hadis rivâyet edilmiştir.

3395- Rafi’ b. Hadîç (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Sizden biriniz yatağına girince sağ yanı üzere yatıp şöyle desin: “Allah’ım irademi sana teslim ettim yönümü sana çevirdim. Sırtımı sana dayadım. İşlerimi sana bıraktım. Senden kaçıp kurtulmak ancak sana dönmekle mümkündür. Senin kitabına ve elçine iman ettim.” O kişi bunu söylediği gece ölürse Cennete girer. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis Rafi’ b. Hadîç rivâyeti olarak hasen garibtir.

3396- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yatağına girdiğinde şöyle duâ ederdi: “Bizi yedirip doyuran bizi içirip kandıran, ihtiyaçlarımızı gideren ve bizi meskenlerimizde barındıran Allah’a hamdolsun. İhtiyaçlarını karşılayacak kimsesi olmayan ve barınak yeri olmayan nice kimseler vardır.” (Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

bölüm: 17

yatağa girildiğinde okunacak başka bir duâ

3397- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Her kim yatağına girdiğinde üç kere: “Kendisinden başka gerçek ilah bulunmayan daima diri ve başkasına ihtiyacı olmayan yüce Allah’tan bağışlanmamı ister, O’na tevbe edip O’na yönelirim.” Bu duâyı yaparsa Allah o kimsenin günahlarını denizin köpükleri kadar olsa da ağaçların yaprakları sayısı kadar olsa da, çöllerin kumları sayısı kadar olsa da, dünya günleri sayısınca olsa da bağışlar. (Müsned: 10652)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle Vasafî Ubeydullah b. Velid’in rivâyeti olarak bilmekteyiz.

bölüm: 18

yine uyuyacak kimsenin yapacağı duâlardan

3398- Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), uyumak istediği zaman elini başının altına koyar ve şöyle derdi: “Allah’ım kullarını mahşerde topladığın veya mahşerde kaldırdığın gün beni azabından koru.” (Müsned: 22160)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3399- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), uyuyacağı zaman sağ elini yastık yapar ve şöyle derdi: “Kullarını mahşerde kaldıracağın gün beni azabından koru.” (Müsned: 17742)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Sevrî bu hadisi Ebû İshâk’tan ve Berâ’dan rivâyet ederek ikisi arasında başka birini zikretmemiştir. Şu’be ise, Ebû İshâk’tan, Ebû Ubeyde’den ve bir başka kimseden ve Berâ’dan bize aktarmaktadır.

Şüreyk ise; Ebû İshâk’tan, Abdulah b. Yezîd’den ve Berâ’dan rivâyet etmektedir. İsrail ise bu hadisi Ebû İshâk’tan, Ebû Ubeyde’den ve Abdullah’tan benzeri şekilde rivâyet etmiştir.

bölüm: 19

yatarken yapılacak duâlardan…

3400- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.): Herhangi birimiz yatacağında bize şöyle dememizi emrederdi: “Allah’ım Ey göklerin ve yerlerin Rabbi, bizim ve her şeyin rabbi, taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’ân’ı indiren! Her şerlinin şerrinden sana sığınırım ki her şeyin iradesi senin elindedir. Önce sensin senden önce hiçbir varlık yoktur. Ahir olan sensinsenden sonra hiçbir varlık yoktur. Zahir olan sensin senin üzerinde hiçbir varlık yoktur. Bâtın sensin senin ötende hiçbir şey yoktur. Benim borçlarımı ödettir ve beni fakirlikten kurtar.” (Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 20

yatarken yapılacak duâ

3401- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Biriniz yatağından kalkıp tekrar oraya döndüğünde elbisesinin eteğiyle yatağın içersini üç kere çırpıp temizlesin çünkü kendisinden sonra o yerini kimin işgal ettiğini bilemez. Yattığı zamanda şöyle desin: Ey Rabbim senin adınla yatağa yanımı koydum ve senin vereceğin güç kuvvet ve izinle o yataktan yanımı kaldıracağım. Eğer ruhumu tutarsan ona rahmet et. Şayet ruhumu alıp götüreceksen Salih kullarını muhafaza ettiğin yerde ruhunu muhafaza et.” Uyandığında da şöyle desin: “Vücuduma sıhhat ve afiyet veren Allah’a hamdolsun. Ruhumu bana geri çeviren ibadet ve kulluk yapmama izin veren Allah’a hamdolsun.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu konuda Câbir ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre hadisi hasendir. Bazıları bu hadisi rivâyet edip şöyle demiştir: “Elbisesinin bir parçasıyla yatağını çırpıp temizlesin.”

bölüm: 21

yatarken okunacak sûreler hangileridir?

3402- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yatağına yatacağı zaman avuçlarını bir araya getirir onlara üfürerek o ikisi içerisine İhlas, Felak ve Nas sûrelerini okur sonra o avuç içleriyle vücudunun ulaşabileceği kadar yerlerini sıvazlardı. Bu işe başından ve yüzünden başlar ve bunu üç sefer yapardı. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

bölüm: 22

yatarken başka hangi sûre okunur?

3403- Ferve b. Nevfel (r.a.)’den rivâyete göre, Ferve, Peygamber (s.a.v)’e geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Yatağıma yattığımda söyleyeceğim bir şeyi bana öğret.” Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Kafirun sûresini oku, çünkü bu sûre kişiyi şirkten korur.” Şu’be dedi ki: Ebû İshâk bazı rivâyetlerde; “Bu sûreyi oku” diyor bazı rivâyetlerinde de: “Bir kere oku” diyor. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27; Dârimî, Fedail: 17)

ž Musa b. Hizam, Yahya b. Adem vasıtasıyla İsrail’den, Ebû İshâk’tan, Ferve b. Nevfel’den ve babasından rivâyet ederek “Nevfel, Peygamber (s.a.v)’e geldi…” diyerek geçen hadisin manaca bir benzerini bize aktarmıştır ki bu rivâyet daha sağlamdır.

Tirmizî: Züheyr bu hadisi Ebû İshâk’tan, Ferve b. Nevfel’den ve babasından buradakine benzer şekilde rivâyet etmiştir. Bu rivâyet Şu’be’nin rivâyetinden daha uygun ve daha sağlamdır. Ebû İshâk’ın adamları bu hadiste karmaşıklığa düşmüşlerdir.

Bu hadis başka şekilde de rivâyet edilmiştir. Abdurrahman b. Nevfel babasından rivâyet etmiştir. Abdurrahman b. Ferve, Abdurrahman b. Nevfel’in kardeşidir.

3404- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Secde ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı.” (Dârimî, Fedail-ül Kur’ân: 27)

ž Tirmizî: Aynı şekilde Sûfyân ve başkaları bu hadisi Leys’den, Ebû’z Zübeyr’den, Câbir’den banzeri şekilde rivâyet etmişlerdir. Züheyr bu hadisi Ebû’z Zübeyr’den rivâyet ederek şöyle demektedir: Ebû’z Zübeyr’e bu hadisi Câbir’den işittin mi diye sordum. Şu karşılığı verdi: Câbir’den duymadım ancak Safvân’dan veya Safvân’ın oğlundan işittim. Şebabe de bu hadisi Muğîre b. Müslim’den, Ebû’z Zübeyr’den, Câbir’den Leys’in hadisine benzer şekilde rivâyet etmiştir.

3405- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Zümer sûresi ve İsra sûrelerini okumadan uyumazdı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Muhammed b. İsmail bana şöyle haber verdi: Ebû Lübabe’nin adı; Mervan olup Abdurrahman b. Ziyâd’ın azâdlı kölesidir. Ebû Lübabe, Âişe’den hadis işitmiştir. Hammad b. Zeyd te ondan hadis dinlemiştir.

3406- Irbad b. Sariye (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Müsebbihat denilen (Hadid, Haşr, Saff, Cuma, Teğabün ve A’lâ) sûrelerini okumadan uyumazdı ve şöyle buyururdu: Bu sûreler içersinde bin ayetten daha hayırlı bir ayet vardır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 23

yatarken herhangi bir sûre de okunabilir mi?

3407- Hanzeleoğullarından bir adam (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Şeddâd b. Evs’e bir yolculukta arkadaş olmuştum. O da şöyle demişti: “Dikkat et! Rasûlullah (s.a.v.)’in bize söylememizi emrettiği bir duâyı sana öğreteyim mi? “Allah’ım işlerimde sebat isterim senden, Doğru yolda gayretli ve becerikli olmayı isterim senden, nimetlerine karşı şükür etmemi güzelce ibadet ve kulluk yapmayı isterim, doğru dil ve selamet bulan bir kalp isterim senden. Bildiğin her zararlı şeyin şerrinden sana sığınırım. Bildiğin her faydalı şeyin hayrını senden isterim. Bildiğin her bir günahımdan dolayı bağışlanma isterim senden. Şüphesiz sen kimselerin bilemeyeceği gaybı bilensin.” Şeddâd dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir Müslüman yatacağında Allah’ın kitabından bir sûre okursa Allah o kimse için bir meleği vekil kılar ve onu korumakla görevlendirir. Kalkacağı zamana kadar ona zarar verecek hiçbir şey ona yaklaşamaz.” (Müsned: 16509)

ž Tirmizî: Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Cüreyri, Saîd b. İyas, Ebû Mes’ûd el Cüreyrî’dir. Ebû’l Alâ’nın ismi Yezîd b. Abdullah b. Şıhhîr’dir.

bölüm: 24

uyunulacak zamanda tesbih, tahmid ve tekbir getirmek

3408- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Fatıma, un öğütmekten dolayı ellerinin kabarmasından şikayette bulundu.” Ben de: “Babana git ve bir hizmetçi iste” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dikkat ediniz! İkiniz için de hizmetçiden daha faydalı bir şeyi size göstereyim mi? Yatağınıza girdiğinizde otuz üç kere elhamdülillah, otuz üç kere subhanallah, otuz dört kere de Allahü ekber dersiniz.” Bu hadis buradakinden uzuncadır. (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

ž Tirmizî: İbn Avn rivâyeti olarak bu hadis hasen garibtir.

Bu hadis değişik bir şekilde yine Ali’den rivâyet edilmiştir.

3409- Ali (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Fatıma ev işlerinden ve un öğütmekten dolayı ellerinin kabarmasından dolayı Rasûlullah (s.a.v.)’e şikayete gelmişti de Rasûlullah (s.a.v.): “Sübhanallah, Allahuekber ve Elhamdülillah demeyi emretti.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

bölüm: 25

farz namazların sonunda yapılacak duâ ve tesbihat nedir?

3410- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İki özellik vardır ki kim bunlara devam eder ve müslümanca hayatını devam ettirerek ölürse Cennete girer. Dikkat edin bu iki şey çok kolaydır. Fakat bunları yapan çok azdır. Her namazın arkasından on sefer “sübhanallah” on sefer “Elhamdülillah” on sefer “Allahuekber” demek.” Rasûlullah (s.a.v.), bu on sayısını eliyle gösterdi. İşte bunlar günde beş vakit namazda söylendiği takdirde yüz elli eder. Allah iyiliklere bir’e on verdiği için terazide binbeşyüz eder. İkinci özellik: Yatacağınız zaman otuz üç “Sübhanallah” otuz üç “Elhamdülillah” otuz üç “Allahuekber” ki yüz eder. Bu dilde yüz fakat terazide bindir. Hangi biriniz bir gece ve gündüzde iki bin beş yüz günah işler? Bunun üzerine Ashab: “Bu kadar şeyi, nasıl çekebiliriz” dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Şeytan gelir ve namazdan çıkıncaya kadar o kimseyi falan kimseyi ve filan işi hatırla der bu yüzden tesbih çekmeyi belki yapamaz yine yatacağında şeytan gelir uyuyuncaya kadar ona bazı şeyleri hatırlamaya devam eder de o kişide bunları söylemeden uyur kalır. (İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Şu’be ve Sevrî bu hadisi Atâ b. Sâib’den rivâyet etmişlerdir. A’meş ise bu hadisi buradakinden kısa olarak rivâyet etmektedir.

Bu konuda Zeyd b. Sabit, Enes ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

3411- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in tesbihi, parmaklarını sayarak çektiğini gördüm. (İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis A’meş’in rivâyeti olarak hasen garibtir.

3412- Ka’b b. Ucre (r.a.)’den, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Farz namazların sonunda söylenmesi gereken bazı tesbihat vardır ki onları yapanlar zararda değillerdir. Her namazın arkasında otuz üç sefer “Sübhanallah” otuzüç sefer “Elhamdülillah” otuz dört sefer “Allahuekber” demek. (Müslim, Mesacid: 27; Nesâî, Sehv: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Amr b. Kays el Mülaî hafız ve güvenilen bir kimsedir. Şu’be bu hadisi Hakem’den merfu olmaksızın rivâyet etmiştir. Mansur b. Mu’temir ise Hakem’den merfu olarak rivâyet etmiştir.

3413- Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Her farz namazın sonunda otuz üç kere “Sübhanallah” otuz üç kere “Elhamdülillah” otuz dört kere “Allahuekber” demekle emrolunduk. Ensâr’dan bir kişide rüyasında gördü ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) size farz namazlardan sonra otuz üç sefer sübhanallah, otuzüç sefer elhamdülillah otuz dört seferde Allahuekber demeyi emretti mi? O da: “Evet” dedi. Ravi diyor ki: Bu syıları sonunda getireceğiniz tehlille beraber yirmibeş de yapabilirsiniz. Ertesi gün bunu Rasûlullah (s.a.v.)’e haber verdi de Rasûlullah (s.a.v.): “Öyle de yapabilirsiniz” buyurdu. (Müsned: 20617)

bölüm: 26

geceleyin uyanan kimsenin yapacağı duâ

3414- Ubâde b. Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Her kim geceleyin herhangi bir sebeple uyanır da şu duâyı yaparsa duâsı mutlaka kabul edilir. “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Ancak tek ilah olan Allah vardır. Onun ortağı da yoktur. Her şey onundur ve onun her şeye gücü yeter. O Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih edip büyük kabul ederim. Her türlü eksiksiz övgüler ona aittir. Ondan başka hiçbir gerçek ilah yoktur. Ancak o vardır. O Allah en büyüktür. Her türlü güç ve kuvvet onundur” der ve sonra: “Rabbim beni bağışla der veya dilediği duâyı yaparsa duâsı kabul olunur. Sonra biraz daha gayret edip abdest alır ve namaz kılarsa namazı da mutlaka kabul edilir.” (Buhârî, Cuma: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

3415- Mesleme b. Amr (r.a.), şöyle demiştir: Umeyr b. Hani denilen kişi her gün bin secde ederek namaz kılar ve yüzbin tesbih çekerdi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

bölüm: 27

Rasûlullah (s.a.v.)’in geceleyin ençok söylediği sözler hangisiydi?

3416- Rabia b. Ka’b el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in kapısının yanında geceler ve onun abdest suyunu verirdim. Geceleyin uzun zaman boyunca: “Semiallahü limen hamideh: Allah kendisini öven ve hamdeden kimsenin bu sözünü de diğer tüm sözlerini işittiği gibi işitti ve işitmektedir.” Sözü ile “Elhamdülillahi rabbil alemîn (Eksiksiz tüm övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur)” Sözünü uzun süre söylediğini işitirdim. (Müslim, Salat: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 28

uyumak isteyen nasıl duâ etmeli?

3417- Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), uyumak istediğinde: “Allah’ım senin isminle ölür ve dirilirim. (uyur ve uyanırım) Uyandığımda ise: “Benim canımı aldıktan sonra dirilten (uyuduktan sonra uyandıran) Allah’a hamdolsun. Ölümden sonra dirilip dönüşümüz onun huzurunadır.” (Buhârî, Deavat: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 29

Rasûlullah (s.a.v.), gece namaza kalktığında nasıl duâ ederdi?

3418- Abdullah b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), gece namaza kalktığında şöyle derdi: “Allah’ım sana hamdolsun sen göklerin ve yerin nurusun tüm övgüler sana mahsustur. Gökleri ve yerleri ayakta tutan sensin övülmeye layık olan sadece sensin. Sen göklerin ve yerin ve her ikisi arasındaki tüm şeylerin hayatlarını düzene koyansın. Sen gerçek ilahsın senin va’din de mutlaka gerçekleşecektir. Sana kavuşmakta mutlaka olacaktır. Cennet gerçektir. Cehennem gerçektir. Kıyamet muhakkak gerçekleşecektir. Allah’ım tüm irademi sana teslim ettim sana inandım sana güvenip dayandım ve daima sana yöneliyorum senin verdiğin güç ve kuvvetle düşmanlarla mücadele ediyorum ve sadece senin hükmüne müracaat ediyorum. İşlediğim ve işleyeceğim gizli ve açık tüm günahlarımı bağışla. Benim kulluk yapacağım tek ilahım sensin senden başka ilah yoktur.” (Buhârî, Cuma: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis değişik şekilde de İbn Ömer’den rivâyet edilmiştir.

bölüm: 30

Rasûlullah (s.a.v.), gece namazından sonra nasıl duâ ederdi?

3419- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in gece namazından sonra şöyle dediğini işittim: “Allah’ım senin katından öyle bir rahmet istiyorum ki o rahmet vasıtasıyla kalbimi doğru yoluna iletesin, işlerimi toplayasın, dağınıklıklarımı düzene koyasın, iç alemimi düzenleyesin ve dış alemimi onunla düzeltesin amellerimi onunla tertemiz edesin. Doğruluğu bana ilham edesin ve benim yakınlığımı kendine çekeceğin ve beni her türlü kötülükten koruyacağın bir rahmet istiyorum senden. Allah’ım bana yakînî bir iman ver ki kendisinden sonra bir küfür olmasın Dünyada ve ahirette senin ikramına erebileceğim bir rahmet ver. Allah’ım senden hüküm ve bağış gününde kurtulmayı, şâhidlerin derecelerine çıkmayı, mutlu kimselerin yaşantısını ve düşmanlara karşı senden yardım isterim. Allah’ım ihtiyaçlarımı sana arzediyorum. Görüşüm kısa amelim zayıf olsa da senin rahmetine muhtacım. Ey Tüm işlerin hakimi ve tüm gönüllere şifa veren denizleri birbirine karışmaktan koruduğun gibi beni de Cehennem azabından ve Cehennem’de vâveylâyı koparmaktan ve kabir azabından korumanı isterim. Allah’ım görüşüm kısa da olsa, niyetimle ulaşamasam bile istemeyi beceremesem bile kullarından birine vaat ettiğin veya kullarından birinin ulaştığı bir hayır varsa ondan istiyorum senden Ey Alemlerin Rabbi! İsteyip te ulaşamadığım her türlü rahmetini istiyorum senden. Ey Allah’ım sen sağlam şeriat ve sistemin sahibisin. Dosdoğru işlerin sahibi sensin. Ceza ve tehdid gününde senden emniyeti sonsuzluk gününde de Cennet isterim. Sana yakın olan kimselerle, şehîdlerle rükû’ ve secdelere kapananlarla, sözlerini tutan mü’minlerle birlikte sen merhametli ve kullarını seven ve sevilensin, sen dilediğini yapansın. Allah’ım bizi hidayete götüren ve hidayet üzere olanlardan eyle, sapıklığa düşenlerden eyleme. Dostların için dost olanlardan, düşmanların için de düşman olanlardan eyle ki senin sevginle seni seveni sevelim. Sana karşı gelene senin düşmanlığınla bizde karşı çıkalım. Allah’ım duâmız budur. Kabul etmek sana aittir. Gayretimiz bundan ibaret olup sana güvenip dayanmamızdır.

Allah’ım banim kabrimi nurlandır, kalbimi nurlandır, altımdan üstümden nur ver, gözüme kulağıma nur ver saçımı başımı nurlandır, derimde ve etime nur ver, kanımda ve kemiklerimde nur ver. Allah’ım nurumu büyüt ve artır. Bana nur ve benim için bir nur yarat. Her türlü güç ve kuvvete bürünen Allah’ım seni her türlü eksik şeylerden tenzih ederim. Büyüklük ve ikram sahibi olan Rabbimi her türlü eksiklikten tenzih ederim. Tenzih edilmeye sadece kendisi layık olan zatı tenzih ederim. Bol bol bağış ve nimetlerin sahibini tenzih ederim. Yücelik ve ikramların sahibini tenzih ederim. Celal ve ikram sahibi Allah’ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece İbn ebî Leylâ’nın rivâyetiyle bu şekliyle bilmekteyiz.

Şu’be ve Sûfyân es Sevrî bu hadisin bir kısmını Seleme b. Küheyl’den, Küreyb’den ve İbn Abbâs’tan rivâyet etmişlerdir.

bölüm: 31

gece namazına başlarken nasıl duâ edilir?

3420- Ebû Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah (s.a.v.) gece namazına hangi duâ ile başlardı diye sordum, Âişe’de dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) gece namazına kalktığında namazına şu duâ ile başlardı: (Bizim bugün sübhaneke diye okuduğumuz duâ yerine okuduğu duâ) “Allah’ım! Ey Cebrail, Mikail ve İsrafil’in rabbi, ey göklerin ve yeryüzünün yaratıcısı, herkesin bilemeyeceği gayb denilen bilgileri ve bilinen her şeyi bilen Allah’ım. Kulların anlaşmazlığa düştükleri her konuda aralarında sen hüküm vereceksin. Doğru diye ortaya atılan tüm ihtilaflardan beni uzak tut ve izninle doğruya ilet. Çünkü sen dosdoğru yolun sahibisin.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 27; Nesâî, Kıyam-ül Leyl: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 32

Rasûlullah (s.a.v.), namaz kılmaya başlarken nasıl dua ederdi?

3421- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), namaza kalktığı zaman şöyle derdi: “Yönümü, yerleri ve gökleri yaratan Allah’a samimi bir şekilde yönelttim. Ve ben müşriklerden değilim. Benim namazım ve tüm kulluklarım, ölümüm ve diriliğim Alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Böyle olmam bana emredildi ve ben Müslümanlardanım. Allah’ım hükümdar sensin, senden başka hükümdar yoktur. Sen benim hayatımı programlayansın. Ben de senin kulunum. Ben nefsime zulmettim, günahlarımı itiraf ettim. Benim tüm günahlarımı bağışla gerçekten günahları bağışlayan sensin. Beni en güzel ahlaklı olmaya yönelt gerçekten sen ahlakın en güzeline yöneltirsin. Benden kötülükleri gider çünkü kötülükleri ancak sen giderirsin. Sana iman ettim sen ne yüce ve ne büyüksün, senden bağışlanma diler ve sana yönelirim. Rükû’a vardığında ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğildim sana inandım irademi sana teslim ettim. Kulağım gözüm iliklerim kemiklerim ve tüm sinirlerim sana olan sevgi ve korku ile saygı halindedir.” Başını rükû’dan kaldırdığı anda ise şöyle derdi: “Ey Rabbim gökler, yerler ve her ikisi arasındaki mesafeler dolusu derdi. Ve dilediğin şeyler dolusu kadar hamd sanadır.” Secdeye vardığında ise: “Allah’ım sadece sana secde ettim, sana inandım, irademi sana teslim ettim. Yüzüm, kendisini yaratıp şekil veren kulak ve göz verene secde etti. Her şeyi en güzel şekliyle yaratan Allah güzellerin güzeli ve ne mübarektir.” Sonra teşehhüd oturumu ve selam arasında da şöyle derdi: “Allah’ım öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi, gizli ve aşikar olarak yaptığımı senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla, öne geçiren ve geri bırakan sensin senden başka gerçek ilah yoktur.” (Nesâî, İftitah: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3422- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) namaza kalktığı vakit şöyle derdi: “Yüzümü yerleri ve gökleri yaratana samimi olarak yönelttim ve ben müşriklerden değilim. Muhakkak ki benim namazım ve tüm ibadetlerim yaşamam ve ölümüm, alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun ortağı yoktur. Ben bu şekilde söylemek ve yaşamakla emrolundum. Ve ben Müslümanlardanım. Allah’ım hükümdar sensin senden başka gerçek ilah yoktur. Sen benim Rabbimsin ben de senin kulunum ben benliğime zulmettim, günahımı itiraf ettim. Tüm günahlarımı affet senden başka günahları bağışlayacak kimse yoktur. Ancak sen varsın. Beni en güzel ahlaka ulaştır. Senden başka güzel ahlaka ulaştıracak yoktur. Kötülükleri benden uzaklaştır. Senden başka kötülükleri uzaklaştıracak kimse yoktur. Her türlü emrine hazır vaziyetteyim. Senden başkasına kul köle olmam! Bütün hayırlar senin elindedir. Kötülükler senden değildir. Ben senin sayende varım ve sana dönmüşüm. Sen ne ulusun ve ne yücesin. Senden günahlarımın bağışlanmasını diler ve sana yönelirim.” Rükû’a vardığında ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğildim sana iman ettim irademi sana teslim ettim. Kulağım gözüm sinirlerim ve kemiklerim sana olan sevgi ve korku ile saygı halindedir.” Rükû’dan doğrulunca ise şöyle derdi: “Allah’ım gökler ve yerler dolusu ve ikisinin arasındaki mesafeler dolusu ve dilediğin şeyler dolusu kadar hamd ve övgüler sana mahsustur.” Secdeye vardığında ise: “Allah’ım sadece sana secde ettim sana inandım irademi sana teslim ettim. Yüzüm kendisini yaratıp şekil veren kulak ve göz verene secde etti. Her şeyi en güzel şekliyle yaratan Allah, güzellerin güzeli ve ne mübarektir.” Sonra teşehhüd oturumu ve selam arasında da şöyle derdi: “Allah’ım, öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi, gizli ve aşikâr olarak yaptığımı ve aşırı giderek işlediğim tüm günahlarımı ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı affet bağışla. Öne geçiren ve geri bırakan sensin. Senden başka gerçek ilah yoktur, ancak sen varsın.” (Nesâî, İftitah: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3423- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), farz namazı kılmak için kalktığında ellerini omuz hizasına kadar kaldırır, okumasını bitirince aynı şekilde ellerini omuz hizasına kadar kaldırırdı. Rükû’dan kalktığı zaman da aynısını yapardı. Oturduğu anda hiçbir şekilde elini kaldırmazdı iki secdeyi yaptıktan sonra kıyama kalkacağında aynı şekilde ellerini kaldırır ve tekbir alırdı. Tekbirden sonra namaza başlarken şu duâ ile başlardı: “Yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a samimi olarak yönelttim ben müşriklerden değilim. Benim namazım tüm kulluğum hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle söylemek ve yaşamakla emrolundum ve ben Müslümanlardanım. Allah’ım sen gerçek hükümdarsın. Senden başka gerçek ilah yoktur ancak sen varsın seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Benim Rabbim sensin ben senin kulunum benliğime zulmettim. Günahımı itiraf ediyorum. Günahlarımın tümünü bağışla çünkü senden başka günahları bağışlayacak kimse yoktur. Beni en güzel ahlaka yönelt senden başka güzel ahlaka yöneltecek yoktur. Kötülükleri benden uzaklaştır, senden başka kötülükleri uzaklaştıracak yoktur. Her türlü emrine hazır vaziyetteyim senden başkasına kul köle olmam ben senin sayende varım ve sana dönmüşüm senden kurtuluş ve kaçış ancak sana dönmekle mümkündür. Senden bağışlanmamı ister ve sana yönelirim.” Sonra Kur’ân’dan dilediği kadar okurdu. Rükû’a vardığında ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğilirim, Sana iman eder irademi sana teslim ederim Sen benim hayatımı programa alansın. Kulağım gözüm iliklerim ve kemiklerim sana olan sevgi ve korku ile saygı halindedir. Sen tüm âlemlerin rabbisin.” Rukû’dan başını kaldırdığında ise şöyle derdi: “Allah, kendisini öven ve hamdeden kimsenin bu sözünü de diğer tüm sözlerini işittiği gibi işitti ve işitmektedir” der ve şunu ilave ederdi: “Allah’ım, Ey Rabbimiz! Gökleri ve yer dolusu ve dilediğin şeyler dolusu kadar hamd sanadır.” Secdeye vardığında ise: “Ey Allah’ım sadece sana secde ederim sana inanırım irademi sana teslim ederim. Benim Rabbim sensin yüzüm beni yaratan bana göz kulak verene secde etti. her şeyi en güzel şekliyle yaratan Allah güzellerin güzeli ve ne mübarektir.” Namazını bitirip namazdan ayrılacağında ise şöyle derdi: “Allah’ım öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi gizli ve açık olarak yaptığım tüm günahlarımı bağışla. Benim gerçek ilahım sensin, senden başka gerçek ilah yoktur.” (Nesâî, İftitah: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şâfii ve bazı arkadaşlarımızın uygulaması bu hadise göredir.

Tirmizî: Ahmed bu görüşte değildir. Ebû İsmail et Tirmizî, Muhammed b. İsmail b. Yusuf’dan işittim şöyle diyordu: Süleyman b. Dâvûd el Haşimi’den işittim şöyle diyordu: Bu hadisi zikretti ve şöyle dedi: Bu rivâyet bizim yanımızda Zührî’nin, Sâlim’den, babasından rivâyeti gibi muteberdir.

bölüm: 33

secde ayetleri okunduğunda ne söylenir?

3424- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve şöyle dedi: Bu gece rüyamda kendimi namaz kılar durumda gördüm. Ben secde ettiğimde ağaç ta benim secdeme uyarak secde etti. Ağacın şöyle dediğini işittim: “Allah’ım bu secdeden dolayı bana katından sevap yaz secde sebebiyle benden günahımı kaldır. Onları katında bana azık olması için sakla, onu kulun Dâvûd’tan kabul ettiğin gibi benden de kabul et.” İbn Cüreyc şöyle dedi: Deden (Ubeydullah b. Yezîd) İbn Abbâs’tan naklen bana dedi ki: “Peygamber (s.a.v), secde ayetini okudu ve secde etti.” İbn Abbâs diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’in o esnada adamın anlattığı ağacın söylediği gibi söylediğini işittim.” (İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu konuda Ebû Saîd el Hudrî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

3425- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), geceleyin Kur’ân’dan secde ayetini okuduğunda şöyle derdi: “Yüzüm kendisini yaratana, güç ve kuvvetiyle kulak ve göz verene secde etti.” (Nesâî, Tatbik: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 34

evden çıkarken okunacak duâ

3426- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim evinden çıktığında: “Allah’ın adıyla Allah’a güvendim, Allah’a dayandım çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir” derse kendisine: “İhtiyaçlarının karşılandı koruma altına alındın” denilir ve şeytan o kimseden uzaklaşır. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

bölüm: 35

evden çıkarken okunacak değişik bir duâ

3427- Ümmü Seleme (r.a.)’den rivâyete göre: Peygamber (s.a.v), evinden çıkarken şöyle duâ ederdi: “Allah’ın adıyla… Allah’a güvenip Allah’a dayandım. Ey Allah’ım hak yolundan ayağımın kaymasından sapıklığa düşmekten zulmetmekten ve zulme uğramaktan, cahillik etmekten ve bize karşı cahillik edilmesinden sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 36

çarşıya girerken okunacak duâ

3428- Muhammed b. Vâsi (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mekke’ye geldiğimde kardeşim Sâlim b. Abdullah b. Ömer’le karşılaşmıştım, babasından ve dedesinden aktararak Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söyledi: Her kim çarşıya girdiğinde şöyle derse: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece o vardır, O’nun ortağı yoktur. Saltanat onundur. Hamd ona mahsustur, hayat veren ve öldüren O’dur. Kendisi tek ölümsüz olandır ve her zaman diridir. Tüm hayırlar onun elindedir ve o her şeye güç yetirendir.” Allah bunu söyleyen kimseye milyon kere sevap yazar, milyon günahını siler ve derecesini milyon kere yükseltir. (İbn Mâce, Ticarat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

Zübeyr ailesinin kahramanlarındandır. Amr b. Dinar, Sâlim b. Abdullah’tan bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiştir.

3429- Sâlim b. Abdullah’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim çarşıda Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur, saltanat onundur, hamd O’na mahsustur, hayat veren ve öldüren O’dur. Kendisi ölümsüz olup daima diridir. Tüm hayırlar O’nun elindedir ve O’nun gücü her şeye yeter” derse, Allah ona bir milyon sevap yazar, milyon günahını siler ve Cennet’te ona bir köşk inşa eder. (İbn Mâce, Ticarat: 27)

ž Tirmizî: Amr b. Dinar, Basralı bir ihtiyardır. Bazı hadisçiler kendisi hakkında ileri geri konuşmuşlardır.

bölüm: 37

hastalık anında söylenecek duâ

3430- Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre (r.anhüma)’dan rivâyet edilmiştir: “Kim Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, Allah en büyüktür derse Rabbi onu doğrular ve: “Benden başka ilah yoktur ancak ben varım ve ben en büyüğüm” der. Kul: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ancak Allah vardır ve o tektir” deyince Allah: “Benden başka gerçek ilah yoktur, ancak tek olan ben varım” der. Kul: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur tek olan Allah vardır onun ortağı yoktur” derse Allah: “Benden başka gerçek ilah yoktur tek olan ben varım” der. Kul: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, saltanat O’nundur, hamd O’na mahsustur” derse Allah: “Benden başka gerçek ilah yok ben varım, saltanat benimdir, hamd benim hakkımdır” der. Kul: Allah’tan başka gerçek ilah güç, kuvvet sadece Allah’a aittir” derse Allah: “Benden başka gerçek ilah yok ben varım, güç kuvvet benimdir” der. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Her kim bunu hastalandığında söyler ve sonra ölürse Cehennem ateşi onu yiyemez.” (İbn Mâce, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Şu’be bu hadisi Ebû İshâk’tan, Eğar, Ebû Müslim’den, Ebû Hüreyre’den ve Ebû Saîd’den bu hadisin mana olarak bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmektedir. Aynı şekilde Bündar da, Muhammed b. Cafer’den ve Şu’be’den bu şekilde bize bu hadisi aktarmıştır.

bölüm: 38

özürlü ve sakat bir kimse görüldüğünde ne söylenir?

3431- Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim özürlü ve sakat birini görünce: Sana verdiği bu musibetten beni afiyette kılan ve beni birçok yarattıklarına karşı üstün kılan ve nimetlerle donatan Allah’a hamdolsun” derse yaşadığı sürece o dertten kurtulmuş olur. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Zübeyr ailesinin itimatlı kimsesi olan Amr b. Dinar, Basralı bir ihtiyardır. Hadis konusunda pek sağlam biri değildir. Bazı hadisleri Sâlim b. Ömer’den tek başına rivâyet etmiştir. Ebû Cafer, Muhammed b. Ali’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Özürlü kimseyi gördüğü zaman Allah’a sığınır bunu içinden yaparlar özürlü kimseye duyurmaz.”

3432- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim özürlü bir kimseyi görünce: Sana verdiği bu dertten beni afiyette kılan ve beni birçok yarattıklarına karşı üstün kılan ve nimetlerle donatan Allah’a hamdolsun” derse o dert onun başına gelmez. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir.

bölüm: 39

bir toplantıdan kalkıldığı zaman okunacak duâ

3433- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir toplantıda oturup orada fazla boş sözler konuşursa o toplantıdan kalkmazdan önce: Allah’ım seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına ancak senin gerçek ilah olduğuna şâhidlik ederim. Senden bağışlanmayı ister tevbe eder sana yönelirim” derse o toplantıda meydana gelen hataları bağışlanır. (Müsned: 10012)

ž Tirmizî: Bu konuda Ebû Berze ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garib sahihtir. Onu Süheyl’in rivâyeti olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

3434- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir toplantıda Rasûlullah (s.a.v.)’in kalkmazdan önce yüz kere şu duâyı yaptığı sayılırdı: “Rabbim beni bağışla tevbemi kabul buyur şüphesiz sen tevbeleri kabul eden ve günahları bağışlayansın.” (İbn Mâce, Edeb: 27)

ž İbn ebî Ömer, Sûfyân vasıtasıyla Muhammed b. Suka’dan bu senedle mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

bölüm: 40

sıkıntılı anlarda okunacak duâ

3435- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), sıkıntılı anlarda şöyle duâ ederdi: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur o yücedir ve halîmdir. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. O büyük arşın sahibidir. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Göklerin ve yerin Rabbi odur, kerim olan arşın da rabbidir.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

ž Muhammed b. Beşşâr, İbn ebî Adiyy vasıtasıyla Hişâm’dan, Katâde’den, Ebû’l Âliye’den, İbn Abbâs’tan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3436- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’i bir iş üzdüğü zaman başını göğe kaldırır: “Ulu Allah’ım! Seni her türlü eksikliklerden tenzih ederim” derdi. Var gücüyle duâ ettiğinde ise: “Ey diri olan ey var kılıp diri tutan Allah’ım” derdi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 41

bir yerde konaklayan kimsenin yapacağı duâ

3437- Havle binti Hakîm es Sülemiyye (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Her kim bir konaklama yerine iner de şu duâyı okursa oradan ayrılıncaya kadar kendisine hiçbir şey zarar veremez: “Allah’ın yarattığı mahlukatın şerrinden, Allah’ın eksiksiz tam ayetlerine sığınırım.” (Müslim, Zikr: 27; ibn Mâce, Tıp: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Mâlik b. Enes bu hadisi kendisine Yakup b. Abdullah b. Eşec’den nakledilmiş olarak rivâyet etmekte ve yaklaşık olarak bu şekilde bize aktarmaktadır.

Yine bu hadis İbn Aclan vasıtasıyla Yakub b. Abdullah b. Eşec’den rivâyet edilmiştir ki Yakup bu rivâyetinde: “Saîd b. Müseyyeb’den ve Havle’den” demektedir.

Tirmizî: Leys’in hadisi rivâyet olarak İbn Aclan’ın rivâyetinden daha sağlamdır.

bölüm: 42

yolculuğa çıkıldığı zaman yapılacak duâ

3438- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) sefere çıktığı ve binitine bindiği zaman parmağıyla işaret eder -Şu’be parmağıyla işaret etti- ve şöyle derdi: “Allah’ım yolculuk boyunca arkadaşımız sensin. Çoluk çocuğumuzu da sana emanet ederiz. Allah’ım bizi nasihatlerinle birlikte kıl. Bizi emniyet içersinde memleketimize geri çevir. Allah’ım bize mesafeleri kısalt, yolculuğumuzu kolay kıl. Allah’ım yolculuğun sıkıntılarından sana sığınırım ve dönüşün zorluklarından ve kötülüklerinden de sana sığınırım.” (Nesâî, İstiaze 27)

ž Tirmizî: Bu hadisi sadece İbn ebî Adiyy’in, Süveyd’den nakletmesi ile bilmekteyiz. Süveyd b. Nasr Abdullah b. Mübarek vasıtasıyla Şu’be’den aynı senedle mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Tirmizî: Ebû Hüreyre rivâyeti olarak bu hadisi hasen garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Adiyy’in, Şu’be’den rivâyetiyle bilmekteyiz.

3439- Abdullah b. Sercis (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir yolculuğa çıktığında şöyle derdi: “Allah’ım yolculukta arkadaş sensin çoluk çocuğumuza da sen vekilsin. Allah’ım yolcuğun sıkıntılarından sana sığınırım. Dönüşün zorluklarından ve kötülüklerinden de sana sığınırım. Allah’ım yolculuğumuzda bizim arkadaşımız ol çoluk çocuğumuza da vekil ol, bolluktan sonraki darlıktan, mazlumun bedduâsından, mal ve çoluk çocukta kötü görüntü ve kötü neticelerden sana sığınırım.” (Müslim, Hac: 27; ibn Mâce, Duâ: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Tirmizî: “Varlıktan sonra yokluktan” diye de rivâyet edilmektedir. “Varlıktan veya bolluktan sonra yoksulluk” sözlerinin manasıda her ikisinin de ayrı bir tefsiri vardır. İmandan küfre dönüş veya itaatten günaha dönüş olduğu da söylenmektedir. Yani iyi bir şeyden kötü bir şeye dönüş kastedilmektedir.

bölüm: 43

yolculuktan dönüldüğünde okunacak duâ

3440- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), bir seferden döndüğünde şöyle derdi: “Dönenler, tevbe edenler, İbadet edenler ve Rabbimize hamdedenleriz.” (Müsned: 17746)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Servî bu hadisi Ebû İshâk vasıtasıyla Berâ’dan rivâyet etmekte ve hadisin senedinde Rabi’ b. Berâ’yı zikretmemektedir.

Şu’be’nin rivâyeti daha sahihtir.

Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer, Câbir, Enes ve Abdullah b. Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

3441- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), bir yolculuktan döndüğü vakit şehrin binaları gözüne görünmeye başladığı vakit orduyu hızlandırırdı. Eğer bir binit üzerinde ise Medîne sevgisinden dolayı binitini hızlandırırdı.” (Buhârî, Hac: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

bölüm: 44

bir kimseyi uğurlarken yapılacak duâ

3442- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir kişiyi uğurlayacağı zaman onun elini tutar, o kişi peygamberin elini bırakmadıkça elini bırakmaz ve şöyle duâ ederdi: “Dinini, Allah’a olan sorumluluğunu ve işlerinin sonunun iyi olmasını Allah’a emanet ederim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir.

Bu hadis değişik bir şekilde de yine İbn Ömer’den rivâyet edilmiştir.

3443- İbn Ömer: Yolculuğa çıkmak isteyen bir kimseye şöyle derdi: “Yaklaş bana seni Rasûlullah (s.a.v.)’in bizi uğurladığı gibi uğurlayayım; Dinini, Allah’a olan sorumluluğunu ve işlerinin sonunun iyi olmasını Allah’a emanet ederim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Sâlim rivâyeti olarak bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

bölüm: 45

yola çıkacak kimseye Rasûlullah (s.a.v.)

nasıl hayır duâ etmişti?

3444- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Ben yolculuğa çıkmak istiyorum bana hayır duâ et. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Allah azığını takva etsin yani her zaman ve yolculuk boyunca yolunu Allah’ın mesajıyla bulmaya çalış.” Adam biraz daha bir şeyler söyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.): “Allah günahını bağışlasın” buyurdu. Adam: “Anam babam senin uğruna feda olsun biraz daha bir şeyler söyle” deyince Rasûlullah (s.a.v.): “Nerede olursan ol. Allah sana hayrı kolay getirsin.” (Dârimî, İstizan: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 46

yolculuğa çıkan kimseye Rasûlullah (s.a.v.)’in değişik bir duâsı

3445- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, adamın biri: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben yolculuğa çıkmak istiyorum. Bana tavsiyede bulun” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a karşı sorumluluk bilincini elden bırakma her türlü yüksek yerlere çıkarken tekbir getir.” Adam dönüp gidince Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım yeryüzünü dür uzakları yakın eyle ve yolculuğunu kolay kıl.” (İbn Mâce, Cihâd: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 47

binite binerken ne okunur?

3446- Ali b. Rabia (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ali (r.a.)’yi gördüm, binmesi için kendisine bir binit getirilmişti. Ayağını üzengiye koyduğu an üç sefer “Bismillah” dedi. Bineğin sırtına oturup doğrulunca da “Elhamdülillah” dedi ve Zuhruf sûresi 13. 14. ayetini okudu: “Bize bu biniti veren Allah ne yücedir. O bu imkanı bize vermeseydi biz onu kullanamazdık. Doğrusu dönüp dolaşıp yine ona varacağız.” Sonra üç sefer “Elhamdülillah” dedi. Üç sefer “Allahuekber” dedi ve şu duâyı okudu: “Ey Rabbim ne yücesin sen. Ben kendime zulmettim beni bağışla. Günahları bağışlayan sadece sensin sen. Sonra güldü bunun üzerine ben: Ey Mü’minlerin emiri neden güldün? Şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.)’i görmüştüm benim yaptığımı yaptı ve gülümsedi. Ben de niçin güldün? Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Şöyle buyurdu: Allah kulunun: “Rabbim günahlarımı bağışla günahları senden başkası bağışlayamaz” demesinden hoşlanır. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 17)

ž Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3447- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Peygamber (s.a.v), yolculuğa çıkacağında binitine biner üç sefer tekbir getirir ve Zuhruf sûresi 13-14. ayetlerini okurdu: “Bize bu biniti veren Allah ne yücedir. O bu imkanı bize vermeseydi biz onu kullanmazdık doğrusu dönüp dolaşıp yine ona varacağız.” Sonra şöyle duâ ederdi: “Allah’ım bu yolculuğumda senden sana itaat ve kullukta yine sana karşı sorumluluk bilinci içersinde olmayı dilerim. Razı olacağım amelleri yapmayı dilerim. Allah’ım yolculuğumuzu kolay getir. Uzakları yakın eyle. Yolculuğumuzda arkadaşımız sensin çoluk çocuğumuz hakkında da vekil sensin. Allah’ım bu yolculuğumuzda da bize arkadaş ol. Çoluk çocuğumuz hakkında da vekilimiz ol.” Yolculuk bitip evine döneceğinde de şöyle dedi: “Dönüyoruz inşallah hatalarımıza tevbe ediyoruz. Sadece Rabbimize hamdediyoruz.” (Müslim, Hac: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

bölüm: 48

duâları kabul gören üç kişi kimlerdir?

3448- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kabul edilecek üç duâ vardır: “Mazlum, haksızlık gören kimse, misafir ve yolculuk yapan kimse, anne babanın çocuğuna yaptığı duâ.” (İbn Mâce, Duâ: 27)

ž Ali b. Hucr, İsmail b. İbrahim vasıtasıyla Hişâm ed Destevaî’den, Yahya b. ebî Kesir’den bu senedle hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir ve şu ilaveyi yapmıştır: “Kabulünde şüphe yoktur.”

Tirmizî: Bu hadis hasendir. Yahya b. ebî Kesir’den hadis rivâyet eden Ebû Cafer er Râzî’ye, Ebû Cafer el Müezzin de denilir. Kendisinden Yahya b. ebî Kesir başka hadis rivâyet etmiştir. İsmini bilmiyoruz.

bölüm: 49

rüzgar şiddetli estiğinde nasıl duâ edilir?

3449- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) rüzgarın şiddetli estiğini görünce şöyle derdi: “Allah’ım bu rüzgarın hayrını taşıdığı şeylerin hayrını ve gönderdiği şeyin hayrını senden ister. Bu rüzgarın şerrinden, taşıdığı şeyin şerrinden ve gönderildiği şeyin şerrinden sana sığınırım.” (Müslim, Salat-ül İstiska: 27)

ž Tirmizî: Bu konuda Übey b. Ka’b’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 50

gök gürlemesi esnasında nasıl duâ edilir?

3450- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), gök gürültüsü ve şimşek parıltısı gördüğünde şöyle duâ ederdi: “Allah’ım bizi gazabınla öldürme ve azabınla bizleri yok etme bize her zaman afiyetler ver veya böyle bir afetle değil de tabii ölümle bizi öldür.” (Müsned: 5503)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle biliyoruz.

bölüm: 51

hilal görüldüğü zaman nasıl duâ edilir?

3451- Talha b. Ubeydullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), hilali gördüğü zaman şöyle duâ ederdi: “Allah’ım bu ayı bizim üzerimize bereket, iman, selamet ve İslam üzere doğdur. Ey Hilâl benimde seninde Rabbin Allah’tır.” (Müsned: 1324)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 52

öfke anında hangi duâ yapılmalı?

3452- Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: İki adam Peygamber (s.a.v)’in yanında kavga edip sövüştüler. Sonunda birinin öfkelenme belirtileri üzerinde görülmeye başlayınca Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben bir kelime biliyorum ki bu kimse onu söylerse öfkesi mutlaka geçecektir. “Euzu billahi mineşşeytanirracim (Allah’ın rahmetinden kovulmuş taşlanmış şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.)” (Müsned: 21072)

ž Bündar, Abdurrahman vasıtasıyla Sûfyân’dan bu senedle hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Tirmizî: Bu konuda Süleyman b. Surad’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis mürseldir. Çünkü Abdurrahman b. ebî Leylâ, Muâz b. Cebel’den hadis işitmemiştir. Muâz, Ömer b. Hattâb’ın halifeliği döneminde vefat etmiştir. Ömer b. Hattâb şehîd edildiği zaman Abdurrahman b. ebî Leylâ, altı yaşında bir çocuktu. Şu’be, Hakem’den ve Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan aynı şekilde rivâyet etmiştir. Abdurrahman b. ebî Leylâ, Ömer b. Hattâb’tan hadis rivâyet etmiş ve kendisini de görmüştür. Abdurrahman b. ebî Leylâ, Ebû İsa diye künyelenir. Ebû Leylâ’nın ismi Yesâr’dır. Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan şöyle dediği rivâyet edilmektedir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından yüz yirmi kişiye ulaştım.”

bölüm: 53

sevilmeyen bir rüya görüldüğünde ne yapılır?

3453- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’den şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Herhangi biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah’tandır. Allah’a hamdetsin ve gördüğünü anlatsın. Hoşlanmadığı cins bir rüya görürse bu şeytandandır onun şerrinden Allah’a sığınsın ve onu hiçkimseye anlatmasın böylece o rüya ona zarar vermez.” (Buhârî, Ta’bir: 27)

ž Tirmizî: Bu konuda Ebû Katâde’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. İbn’ül Hâd’ın ismi Yezîd b. Abdullah b. Üsâme b. el Hâd el Medenî olup güvenilen bir kimsedir. Mâlik ve diğer kimseler kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir.

bölüm: 54

turfanda meyve görüldüğünde nasıl duâ edilir?

3454- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İnsanlar ilk meyveyi elde ettikleri zaman onu Rasûlullah (s.a.v.)’e getirirlerdi. Rasûlullah (s.a.v.) bunu eline aldığı zaman şöyle duâ ederdi: “Allah’ım meyvelerimizi bereketli kıl, memleketimizi de bereketli kıl, ölçeklerimizi de bereketli kıl. Allah’ım! İbrahim senin kulun, dostun ve peygamberindir. Ben de senin kulun ve Peygamberinim. Onun Mekke hakkında yaptığı duânın benzerini ben de Medîne için yapıyorum.” Ebû Hüreyre dedi ki: “Sonra Peygamber (s.a.v), orada bulunan en küçük çocuğu çağırır ve o meyveyi ona verirdi.” (Müslim, Hac: 27; İbn mace, Menasik: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 55

süt içildiğinde nasıl duâ edilmelidir?

3455- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben ve Hâlid b. Velid, Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber Meymûne’nin yanına girdik Meymûne bize bir süt kabı getirdi. Rasûlullah (s.a.v.) ondan içti. Ben O’nun sağındaydım. Hâlid ise solundaydı. Rasûlullah (s.a.v.), bana: “İçme sırası senindir. Ancak istersen bu hususta Hâlid’i kendine tercih edebilirsin” buyurdu. Ben de: “Senin artığın süt için başkasını kendime tercih edemem” dedim. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah bir kimseye bir şey yedirirse Allah’ım bu yiyeceği bize mübarek kıl ve bize bundan hayırlısını yedir” desin. Allah kime de süt içirirse: “Allah’ım bu sütü bize faydalı kıl ve bundan bize bol ver” desin. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sütten başka hem yiyecek hem de içeceğin yerini tutan bir şey yoktur.” (İbn Mâce, Etıme: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Bazıları bu hadisi Ali b. Zeyd’den rivâyet ederek: “Ömer b. Harmele’den” demiş. Kimileri de “Amr b. Harmele” demiştir ki doğru değildir.

bölüm: 56

yemekten sonra okunacak duâ

3456- Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in önünden sofra kaldırıldığında şöyle duâ ederdi: “Eksiksiz tüm övgülerin hepsi en iyileri sanadır. Ya Rabbi! Sen mübareksin her şey senden istenir ve tüm yarattığın nimetlere her zaman muhtacız.” (Buhârî, Etıme: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3457- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), yediği ve içtiği zaman: “Bizi doyuran, içecekleriyle kandıran ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.” (İbn Mâce, Etıme: 27)

3458- Muâz b. Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Her kim bir yemeği yerde: “Bana bu yemeği yediren ve benim hiçbir kuvvet ve kudretim olmadan onu rızık olarak bana veren Allah’a hamdolsun” derse geçmiş günahları bağışlanır. (İbn Mâce, Etıme: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Merhum’un ismi Abdurrahman b. Meymun’dur.

bölüm: 57

eşek anırması ve horoz ötmesi esnasında ne yapılır?

3459- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Horoz ötmesini işittiğiniz vakit Allah’ın lutfundan isteyiniz, çünkü horoz bir melek görmüştür. Eşeğin anırmasını işittiğiniz vakit taşlanmış şeytandan Allah’a sığınınız. Çünkü eşek şeytanı görmüştür de ondan anırmıştır.” (Buhârî, Bed-ül Halk: 27; Müslim, Zikr: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 58

deniz köpüğü kadar bile olsa hatalar hangi duâ ile silinir?

3460- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Dünya üzerinde hiçbir kimse yoktur ki: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Ancak Allah vardır. Allah en büyüktür. Güç ve kuvvet sadece Allah’ın elindedir” derse denizin köpüğü kadar bile hatası olsa affedilir. (Müsned: 6665)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Şu’be bu hadisi Ebû Belc’den aynı senedle buradaki gibi merfu olmaksızın Ebû Belc’in ismi Yahya b. ebû Süleym’de denilir. Muhammed b. Beşşâr, İbn ebî Adiyy vasıtasıyla Hatîm b. ebî Sağîre’den, Ebû Belc’den, Amr b. Meymun’dan, Abdullah b. Amr’dan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Hâtim, Ebû Yunus el Kuşeyrî diye künyelenir.

Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Cafer vasıtasıyla Şu’be’den, Ebû Belc’den bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir.

3461- Ebû Musa el Eşarî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir savaşta idik. Döndüğümüzde Müslümanlar seslerini yükselterek tekbir getirdiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizin Rabbiniz sağır değildir. Uzakta da değildir. Yanı başınızda ve aranızda gibidir.” Sonra şöyle devam etti: “Ey Abdullah b. Kays! Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana haber vereyim mi? Güç kuvvet sadece Allah’ındır.” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Osman en Nehdî’nin ismi Abdurrahman b. Müll’dür. Ebû Neame’nin ismi ise Amr b. Musa’dır. Hadiste geçen: “Beyneküm ve beyne rüûzu ricaliküm” manası “ilmi ve kudretiyle aranızdadır” demektir.

bölüm: 59

cennette ağaç ve ovalar var mıdır?

3462- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mîrâc’a çıkarıldığım gece İbrahim ile karşılaştım: Ya Muhammed! Ümmetine benden selam söyle ve onlara bildir ki: Cennetin toprağı güzel suyu tatlıdır. Cennet’te ovalar vardır. Buraların dikili ağacı, Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber’dir. (Allah’ı tenzih ederim, hamdolsun Allah’a, Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ve Allah en büyüktür). (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu konuda Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle İbn Mes’ûd rivâyeti olarak hasen garibtir.

3463- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) yanında oturanlara sizden birinizin bin sevap kazanmaya gücü yetmez mi? buyurdu. Oturanlardan biri hangimiz bin sevâbı nasıl kazanabilir? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Herhangi biriniz yüz sefer Sübhanallah derse kendisine bin sevap yazılır ve bin günahı silinir.” (Müslim, Zikr: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 60

Cennet’te adınıza hurma ağacı diktirmek ister misiniz?

3464- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kim: “Büyükler büyüğü Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse kendisi için Cennet’te bir hurma ağacı dikilir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Ebû’z Zübeyr’in, Câbir’den rivâyeti olarak bilmekteyiz.

3465- Yine Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kimi büyükler büyüğü Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse kendisi için Cennet’te bir hurma ağacı dikilir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

3466- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Kim, Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse denizin köpükleri kadar bile günahı olsa bağışlanır. (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3467- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İki kelime vardır ki, dilde hafif terazide ağır ve Rahman olan Allah’a da pek sevimlidir. Kendisine layık övgülerle Allah yücedir ve eksiksizdir en büyük Allah ne yücedir.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

3468- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim günde yüz kere Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ancak Allah vardır, O tektir. Onun ortağı yoktur. Saltanat O’nundur, hamd ona mahsustur. Hayat verip öldüren O’dur, ve ‘onun her şeye gücü yeter” derse on köle hürriyetine kavuşturma sevâbı verilir ayrıca yüz sevap yazılır, yüz günahı silinir. Bu okuduğu şey o gün boyunca akşama kadar şeytandan korunma olur. Bundan daha fazlasını bir kimse yapmadıkça ondan fazla sevap kazanamaz. (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

ž Bu senedle şöyle de rivâyet edilmiştir: “Kim günde yüz kere Allah’ı hamdiyle tesbih ederim derse denizin köpükleri kadar bile olsa günahları silinir.”

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 61

günde yüz kere söylenecek duâ hangisidir?

3469- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim sabah ve akşam yüz kere Allah’ı hamdiyle tesbih ederim derse, onun söylediği kadar veya onu geçen kişiden başkası kıyamet gününde sevap olarak onu geçemez.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

3470- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), günlerden bir gün ashabına şöyle buyurdu: “Günde yüz kere Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” deyiniz. Her kim bir sefer söylerse kendisine on sevap yazılır on defa söyleyene yüz sevap yazılır, yüz sefer söyleyene bin sevap yazılır. Kim artırırsa Allah’ta sevap miktarını artırır kim Allah’tan bağışlanma isterse Allah onu bağışlar. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 62

çok sevap kazanmanın yolları nelerdir?

3471- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim Allah’ı sabahleyin yüz kere akşamleyin yüz kere tesbih ederse yüz kere hac yapmış sevâbı kazanır. Her kim de günde yüz kere sabah akşam Allah’ı hamdederse Allah yolunda cihâd için yüz at hazırlamış gibidir veya yüz kere savaşa katılmış kimse gibi sevap kazanır. Kim de yüz kere sabahleyin yüz kere de akşamleyin lailahe illallah derse İsmailoğullarından yüz köle azâd eden kişinin sevâbını kazanır, kim de yüz kere sabahleyin yüz kere de akşamleyin Allahuekber derse onun söylediği kadar söyleyen veya onun söylediği kadarı geçen kimseden başka hiçbir kimse onun kazandığı sevâbı kazanamaz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

3472- Zührî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ramazan ayında bir kere “Sübhanallah” demek diğer aylarda söylenecek bin sübhanallah’tan daha üstün ve değerlidir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

bölüm: 63

kırk milyon sevap kazanmak ister misiniz?

3473- Temim ed Dârî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurmuştur: “Kim on kere; Ben inanır ve inandığımı bildiririm ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ancak Allah vardır o tektir onun ortağı yoktur. Bir olup ikincisi olmayan tektir. Herkes ve her şey ona muhtaç olup o kimseye muhtaç değildir. Eş ve çocuk edinmemiştir. Hiçbir şey ona denk ve benzer olamaz o hiçbir şeye benzetilemez” derse Allah ona kırk milyon sevap yazar. (Müsned: 16340)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Halil b. Mürre hadisçiler yanında sağlam biri değildir. Muhammed b. İsmail der ki: Bu şahıs münker hadisler rivâyet eden birisidir.

3474- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kim, sabah namazından sonra diz çökmüş durumda hiçbir şey konuşmadan on kere: Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur sadece Allah vardır. O tekdir onun ortağı yoktur. Saltanat ona aittir. Hamd ona mahsustur hayat verip öldüren de O’dur. Onun her şeye gücü yeter” derse kendisine on sevap yazılır on günahı silinir. On derece yükseltilir. O gün boyunca her türlü kötülüklerden korunur. Şeytandan korunur. Allah’a şirk koşmaz ise işleyeceği hiçbir günah ona zarar vermez günahları silinmiş olur. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

bölüm: 64

ismi azam duâsı hangi ayetlerde ve duâ içersindedir?

3475- Büreyde el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), bir adamın şöyle duâ ettiğini işitti: “Ey Allah’ım Ben senden istiyorum ki: Senin tek olduğuna senden başka gerçek ilah olmadığına ben inanıyor ve bu gerçeği de başkalarına da bildiriyorum. Sen ikincisi düşünülemeyen teksin. Sen kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayansın fakat herkes ve her şey sana muhtaçtır. O Allah kesinlikle baba olmamıştır ve çocuğu da yoktur. Hiçbir şey ona denk ve benzer olamaz o hiçbir şeye benzetilemez.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu adam Allah’tan, kendisine onunla duâ edildiği zaman mutlaka kabul edeceği ve kendisinden onunla istenildiği zaman mutlaka vereceği, ismi Azam duâsını yapmış oldu. Zeyd dedi ki: Bu hadis bundan birkaç yıl sonra Züheyr’e hatırlatmıştım da şöyle demişti: Bu hadisi bana Ebû İshâk Mâlik b. Mığvel’den aktarmıştı. Zeyd diyor ki: Sonra bu hadisi Sûfyân’a anlattım o da bu hadisi bana Mâlik’den aktardı. (İbn Mâce, Duâ: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Bu hadisi Şerîk, Ebû İshâk’tan, Büreyde’den, babasından rivâyet etmektedir. Oysa Ebû İshâk bu hadisi Mâlik b. Mığvel’den almıştır. O ona vasıta olmuştur. Şerîk ise bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmektedir.

bölüm: 65

duâya başlamazdan önce neler söylenmeli?

3476- Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), mescidde oturmakta iken bir adam geldi namaz kıldı sonra şöyle duâ etti: “Allah’ım beni bağışla bana acı.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Ey namaz kılan acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit Allah’a layık olduğu şekilde hamdet sonra bana salat ve selam et sonra da yapacağın duâyı yap.” Bundan sonra başka biri namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamdetti ve Peygambere salat ve selam getirdi. Başka bir şey yapmadı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), o kimseye şöyle buyurdu: “Ey namaz kılan kimse! Duâ et duân kabul edilsin.” (Nesâî, Sehv: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir. Hayve b. Şüreyh bu hadisi Ebû Hani’den rivâyet etmiştir. Ebû Hani’nin ismi Humeyd b. Hâni’dir. Ebû Ali el Cenbî’nin ismi ise Amr b. Mâlik’tir.

3477- Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), bir adamın namazında teşehhütte duâ ettiğini. Fakat Peygamber (s.a.v)’e salat ve selam getirmediğini işitti ve şöyle buyurdu: “Bu adam acele etti.” Sonra onu çağırarak ona ve başkalarına şöyle buyurdu: “Sizden biriniz namaz kıldığında Allah’a hamd ve sena ile başlayıp Peygamber (s.a.v)’e salat ve selam getirip sonra dilediği şekilde duâsını yapsın.” (Nesâî, Sehv: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3478- Esma binti Yezîd (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) buyurdular ki: “Allah’ın, ismi Azam denilen en büyük ismi şu iki ayet içersindedir: “İlahınız tek bir ilahtır. O’ndan başka gerçek ilah yoktur, ancak O vardır. O dünyada herkese merhamet eden ahirette ise sadece mü’minlere merhamet edendir.” (Bakara: 163) “Elif lam mim, Allah kendisinden başka gerçek ilah olmayan tek Allah’tır. O daima diri ve ölümsüz olup tüm varlıkların tek yöneteni ve gözetenidir.” (Âl-i imrân: 1-2) (İbn Mâce, Duâ: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 66

Allah’a nasıl bir inançla duâ edilmelidir?

3479- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a kabul edileceğini gerçekten bilerek duâ ediniz. Biliniz ki Allah, umursamazlık ve oyun eğlence türünden yapılan duâları kabul etmez.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Tirmizî: Abbâs el Anberî’nin şöyle dediğini işittim. Abdullah b. Muaviye el Cumhî’den hadis yazınız çünkü o güvenilir biridir.

bölüm: 67

Rasûlullah (s.a.v.)’den değişik bir duâ

3480- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım vücudumu afiyette kıl, gözümü afiyette kıl, son nefesime kadar beni afiyette kıl. Hertürlü ikram sahibi ceza vermede acele etmeyen Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Büyük arşın sahibi olan Allah’ı tenzih ederim. Eksiksiz tüm övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Tirmizî: Muhammed’den işittim diyordu ki: Habib b. ebî Sabit, Urve b. Zübeyr’den hiçbirşey işitmemiştir. Allah en iyisini bilendir.

bölüm: 68

Rasûlullah (s.a.v.), fatıma’ya hangi duâyı öğretmişti?

3481- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fatıma bir hizmeçi istemek üzere Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi: Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle buyurdu: Sen şöyle duâ et: “Yedi kat göklerin Rabbi, Allah’ım büyük arşın sahibi Allah’ım Ey Rabbimiz, Ey tüm varlıkların Rabbi Tevratı, İncili ve Kur’ân-ı indirdiren, Ey taneyi ve çekirdeği yaran herşeyin şerrinden sana sığınırım. Her canlının iradesi senin elindedir. İlk sensin senden evvel hiçbir varlık yoktur. Son sensin, senden sonraya hiçbir varlık kalmayacaktır. Zahir sensin senin üstünde hiçbirşey yoktur. Batın sensin senden ileri hiçbir varlık yoktur. Borçlarımı öde beni yoksulluktan kurtar.” (Müslim, Zikr: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. A’meş’in adamlarından bazıları A’meş’den buradakine benzer şekilde rivâyet etmişlerdir.

Bazıları bu hadisi A’meş’den, Ebû Salih’den mürsel olarak rivâyet etmişler ve Ebû Hüreyre’yi zikretmemişlerdir.

bölüm: 69

allah’a sığınılması gereken dört şey nelerdir?

3482- Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım sana karşı saygı duymayan kalbten kulak verilmeyen duâdan doymayan candan faydasız ilimden sana sığınırım. Bu dört şeyden sana sığınırım.” (Nesâî, İstiaze: 27)

ž Tirmizî: Bu konuda Câbir, Ebû Hüreyre ve İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Abdullah b. Amr rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.

bölüm: 70

Imrân b. husayn’a öğretilen iki duâ şekli nedir?

3483- Imrân b. Husayn (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), babama: “Ey Husayn! Bugün kaç tanrıya ibadet ediyorsun?” buyurdu. Babam şu cevabı verdi: “Altısı yerde biri gökte yedi tanrıya.” Rasûlullah (s.a.v.): “İstek, arzu ve korkuların bunlardan hangisinedir?” buyurdu. Babam: “Göktekine” diye cevap verdi. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Husayn! Müslüman olmuş olsaydın sana fayda verecek iki kelime öğretirdim…” Husayn, Müslüman olunca: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana vaad ettiğin iki kelimeyi bana öğret” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şöyle duâ et: Allah’ım bana faydalı olan şeyleri ilham et ve beni benliğimin şerrinden de koru.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadis Imrân b. Husayn’dan değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

bölüm: 71

allah’a sığınılacak şeyler hangileridir?

3484- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in çoğunlukta şu kelimelerle duâ ettiğini işitirdim: “Allah’ım sıkıntıdan üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, borcun belimi bükmesinden ve insanların bana tahakkümünden sana sığınırım.” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadis Imara b. Husayn’dan değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

3485- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım, tembellikten, ihtiyarlıktan, korkaklıktan, cimrilikten, Mesih Deccâl’ın fitnesinden ve kabir azabından sana sığınırım.” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 72

Peygamber (s.a.v) parmaklarıyla mı tesbih çekerdi?

3486- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), tesbihi parmaklarıyla çekerdi.” (Nesâî, Sehv: 17; İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis A’meş’in, Atâ b. Sâib’den rivâyeti olarak bu şekliyle hasen garibtir. Şu’be, Sevrî bu hadisi Atâ b. Sâib’den uzun bir şekilde rivâyet etmiştir. Bu konuda Yüseyre binti Yâsir’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Kadınlar topluluğu parmaklarınızla tesbih çekiniz. O parmaklar da mes’uldür ve şâhidlik yapmak üzere konuşturulacaklardır.”

3487- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), hasta bir kişiyi ziyaret etti o kimse zayıflayarak kuş yavrusu gibi kalmıştı. Rasûlullah (s.a.v.): “O’na sen duâ etmez miydin. Rabbinden afiyet dilemez miydin?” Diye sordu. Adam dedi ki: “Allah’ım! Ahirette bana vereceğin bir ceza varsa onu çabucak bana dünyada veriver.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sübhanallah! Sen buna güç yetiremezsin veya buna gücün yetmez. Allah’ım bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem azabından koru diyemez miydin.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

3488- Hasan (r.a.)’den rivâyete göre: “Ey Rabbim bize dünyada da ahirette de iyilik ver” duâsı hakkında dünyadaki iyilik ilim ibadet ve kulluktur. Ahiretteki iyilik ise Cennettir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Muhammed b. Müsenna, Hâlid b. Hâris vasıtasıyla Humeyd’den, Sabit’den ve Enes’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

bölüm: 73

Rasûlullah (s.a.v.)’in değişik bir duâsı

3489- Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû’l Ahvas’tan işittim, Abdullah b. Mes’ûd’tan şöyle aktarmıştı: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım ben senden hidayet, sorumluluk bilinci iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, Zikir: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3490- Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dâvûd Peygamber şöyle de duâ ederdi: “Allah’ım senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim. Allah’ım senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle...” Ebû’d Derdâ diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.), Dâvûd’u andığı zaman ondan bahseder ve insanların en çok ibadet edeniydi” derdi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 74

Allah’tan sevgisi istenir mi?

3491- Abdullah b. Yezîd el Hatmî el Ensarî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), duâsında şöyle derdi: “Allah’ım bana sevgini ve senin yanında sevgisini bana fayda verecek olan kimsenin sevgisini ver.” Allah’ım sevdiğim mal evlat sıhhatten bana ne verdinse onu senin sevdiğin konularda bana güç ve kuvvet yap. Allah’ım sevdiklerimden neyi benden aldınsa onları sevdiğin ibadet ve kulluk konusunda bana kuvvet kıl. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Cafer el Hutmî’nin adı Umeyr b. Yezîd b. Humaşe’dir.

bölüm: 75

hangi organlarımızdan Allah’a sığınmalıyız?

3492- Şekel b. Humeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’e geldim ve şöyle dedim: “Ey Allah’ın Rasûlü bana bir sığınma duâsı öğret te onunla sığınayım.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu: “Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve tenasül organımın şerrinden sana sığınırım.” (Nesâî, İstiaze: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle Sa’d b. Evs’in, Bilâl b. Yahya’dan rivâyetiyle bilmekteyiz.

bölüm: 76

Rasûlullah (s.a.v.) secdede nasıl duâ ederdi?

3493- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir, dedi ki: Peygamber (s.a.v)’in yanı başında uyumakta idim. Geceleyin onu yanımda bulamadım elimle araştırdığımda elim ayaklarına dokundu secde vaziyetinde idi, şöyle duâ etmekte idi: “Gazabından hoşnutluğuna, cezalandırmandan bağışlanmana sığınırım, seni, nasıl öveceğimi bilemem sen kendini övdüğün gibisin.” (Müslim, Salat: 27)

Tirmizî: Bu hadis hasendir. Daha değişik bir şekilde Âişe’den rivâyet edilmiştir. Kuteybe, Leys vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmış olup şu ilaveyi yapmıştır: “Senden sana sığınırım, Seni nasıl öveceğimi sayıp bitiremem.”

bölüm: 77

Rasûlullah (s.a.v.) Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi hangi duâyı öğretirdi?

3494- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), ashabına Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi şu duâyı öğretirdi: “Allah’ım Cehennem azabından ve kabir azabından sana sığınırım. Mesih Deccâl fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölümün fitnelerinden sana sığınırım.” (Müslim, Mesacid: 27; Nesâî, Cenaiz: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3495- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım Cehennem’in fitnesinden ve Cehennem azabından, kabir fitnesinin şerrinden ve yoksulluk fitnesinin şerrinden ve Mesih Deccâl’ın fitnesinden sana sığınırım. Allah’ım hatalarımı kar ve dolu suyu ile yıka beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi de günahlardan temizle. Doğu ile batının arasını uzaklaştırdığın gibi benimle günahlarımın arasını aç uzaklaştır. Allah’ım tembellikten, ihtiyarlıktan günahtan ve borçtan sana sığınırım.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3496- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i vefatı anında şöyle duâ ederken işitmiştim: “Allah’ım beni affet bana acı. Beni yüce dosta ulaştır.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 78

dilersen affet dilersen acı şeklinde duâ edilmemeli

3497- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz, Allah’ım dilersen beni bağışla, Allah’ım dilersen bana acı demesin. Duâsını kesin yapsın çünkü kendisini zorlayan yoktur.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 79

hangi vakitte yapılan duâlar kabul edilir?

3498- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gecenin son üçte biri kalınca Rabbimiz dünya semasına iner ve şöyle der: Bana duâ eden var mı duâsını kabul edeyim. Benden isteyen var mı? Kendisini bağışlayayım.” (Buhârî, Cuma: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Ubeydullah el Eğar’ın ismi Selman’dır.

Tirmizî: Bu konuda Ali, Abdullah b. Mes’ûd, Ebû Saîd, Cübeyr b. Mut’ım, Rıfaa el Cühenî, Ebû’d Derdâ ve Osman b. Ebî’l As’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

3499- Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle denildi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Duâların hangisi daha makbuldür?” Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gecenin son yarısında ve farz namazlardan sonra yapılan duâlar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Zerr ve İbn Ömer’den Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Gecenin son yarısı ki onda yapılan duâ daha değerli ve daha ümid vericidir veya benzeri bir ifade kullandı.”

3500- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam:Ey Allah’ın Rasûlü! Bu gece duâ yaptığınızı işittim. Duânızdan bana ulaşan şey şu sözleriniz oldu: “Allah’ım günahlarımı bağışla rızkımı genişlet bana verdiğin rızıkları bereketli kıl.” Rasûlullah (s.a.v.): “Bu duâyı yaparsan istemedik bir şey bıraktığını zanneder misin? Yani her şeyi istemiş oluyorsun.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebû’s Selil’in ismi Dureyb b. Nüfeyr’dir. İbn Nüfeyr’de denilir.

3501- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim sabahladığında: Ey Allah’ım sana iman ettiğimize şâhid olarak arşını taşıyan meleklerin varlığına iman edip tüm meleklerin de varlığını kabul ederek tüm yaratıkları da senin yarattığını kabul ederek şâhidlik yaparım ki senden başka gerçek ilah yoktur. Ancak sen varsın sen ikincisi olmayan teksin senin ortağın da yoktur. Muhammed de senin kulun ve Rasûlündür.” Derse o günde işlediği günahı Allah bağışlar. Eğer bu duâyı akşamleyin yaparsa o gece işlediği günahını Allah bağışlar. (Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

bölüm: 80

toplantı sonrası hangi duâ okunmalı)

3502- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir toplantıdan kalkmazdan önce mutlaka ashabına şu duâyı yapardı: “Allah’ım sana karşı işlenecek günahlarla aramızda perde olacak korkundan, bizi Cennetine ulaştıracak kulluğundan, dünya musibetlerine karşı tahammülümüzü kolaylaştıracak güçlü bir iman nasib et. Allah’ım bizi yaşattıkça kulaklarımız gözlerimiz ve gücümüzden bizi faydalandır. Aynı şeyleri soyumuza da nasib et. Bize zulmedenlerden intikamımızı al. Düşmanlarımıza karşı bize yardım et. Bizi dinimizden yaralama. Dünyayı en büyük gayemiz eyleme. Dünyalık bilgilerle de sonumuzu getirme. Bize acımayanları üzerimize güçlü ve kuvvetli kılma.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Tirmizî: Bazıları bu hadisi İbn Ömer, Nafi’ ve Hâlid b. ebî Imrân’dan rivâyet etmişlerdir.

3503- Müslim b. ebî Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam benim şöyle dediğimi duydu: “Allah’ım her türlü sıkıntıdan, tembellikten ve kabir azabından sana sığınırım.” Ve; “Bunları kimden işittin” dedi. Ben de: “Senin bunları söylediğini işittim” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: “Bunları elden bırakma! Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)’in bunları söylediğini işittim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 81

mutlaka affedileceğimiz duâ hangisidir?

3504- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle buyurdu: “Affedilmiş olsan bile söylediğinde affedileceğin bazı kelimeleri sana öğreteyim mi?” Dedi ki: “Büyük ve yüce Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, ancak o vardır ikram sahibi ceza vermede acele etmeyen Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece O’ vardır. Büyük arşın Rabbi olan Allah’ı her türlü eksiklikten tenzih ederim. Ondan başka gerçek ilah yoktur, sadece o vardır.” (Müsned: 663)

ž Ali b. Haşrem dedi ki: Ali b. Huseyn b. Vakîd babasından bu hadisin bir benzerini bize nakletmiş olup hadisin sonunda: “Eksiksiz övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” ilavesi vardır.

Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle Ebû İshâk’ın Hâris b. Ali’den rivâyetiyle bilmekteyiz.

bölüm: 82

yunus (a.s.)’ın balığın karnındaki duâsı nasıldır?

3505- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yunus’un balığın karnında iken yaptığı duâ olan: “Senden başka gerçek ilah yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, her şeyin üstündesin doğrusu ben yapılması gerekeni yapmamak suretiyle kendime haksızlık edenlerdenim.” (Enbiya: 87) Bu duâyı herhangi konuda yaparsa Allah onun duâsını mutlaka kabul eder.” (Müsned: 1383)

ž Muhammed b. Yahya diyor ki: Muhammed b. Yusuf b. Mürre b. İbrahim b. Muhammed b. Sa’d bu hadisi Sa’d b. ebî Vakkâs’tan rivâyet etmiş olup “Âişe’den” dememiştir.

Tirmizî: Başkaları bu hadisi Yunus b. ebî İshâk’tan, İbrahim b. Muhammed b. Sa’d’den ve Sa’d b. ebî Vakkâs’tan rivâyet etmişler ve senedinde “babasından” dememişlerdir.

Bazıları ise Yunus b. İshâk’tan rivâyet ederek şöyle demişlerdir: “İbrahim b. Muhammed b. Sa’d, babasından ve Sa’d b. ebî Vakkâs’tan rivâyet etmişlerdir.” Yunus b. ebî İshâk ise bazen hadisin senedinden “babasından” demekte bazen da dememektedir.

bölüm: 83

allah’ın isimleri kaç tanedir?

3506- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve hayatı boyunca Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşallah Cennete girer.” (Buhârî, Şurût: 17; Müslim, Zikir: 27)

ž Yusuf diyor ki Abdul A’lâ bu hadisin bir benzerini Hişâm b. Hassân’dan, Muhammed’den ve Ebû Hüreyre’den bize aktarmıştır.

3507- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve hayatı boyunca Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşallah Cennete girer.” “O Allah ki Ondan başka gerçek ilah yoktur ancak o vardır. O dünyada herkese ahirette ise sadece mü’minlere acıyıp şefkat edendir.”

(Bu 99 ismi; manzum tercemesiyle veriyoruz ki Müslümanlar kolayca ezberleyip Allah’ı iyi bilisinler diye…)

Buhârî ve Müslim’de isimler sayılmaksızın, Tirmizî, Deavât, 86 ve İbn-i Mâce, Duâ, 10 da 99 isim sayılarak rivayet edildiğine göre; “Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları öğrenir (hayatı boyunca Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşaallah) Cennete girer.”

اَللَّهُ

Allah, O'ndan başka yoktur tapacak

En güzel isimler, O'nundur ancak.

اَلْوَكِيلُ - اَلْقَوِىُّ

Vekîl'dir, daima kulun vekili.

Kavî'dir, işi pek güçlü, kuvvetli.

اَلرَّحْمَنُ – اَلرَّحِيمُ

Rahman'dır, esirger, merhametlidir.

Rahim'dir, kuluna pek rahmetlidir.

اَلْمَتِينُ - اَلْوَلِىُّ

Metîn'dir, sarsılmaz pek metanetli.

Velî'dir, mevlâ'dır, ne güzel velî.

اَلْمَلِكُ – اَلْقُدُّوسُ

Melik'dir, mülk O'nun varlık O'nundur.

Kuddûs'tür, eşsizlik, birlik O'nundur.

اَلْحَمِيدُ – اَلْمُحْصِى

Hamîd'dir, her işi yerinde, yüce.

Muhsî'dir, saymıştır, nasıl ve nice.

اَلسَّلاَمُ – اَلْمُؤْمِنُ

Selâm'dır, selâmet, saadet O'ndan.

Mü'min'dir, hidayet emniyet O'ndan.

اَلْمُبْدِئُ – اَلْمُعِيدُ

Mübdî'dir, her işin başıdır, başlar.

Muîd'dir, her işi tekrar O işler.

اَلْمُهَيْمِنُ – اَلْعَزِيزُ

Müheymin, gözeten, denetleyen O.

Aziz'dir, şerefli, şeref veren O.

اَلْمُحْيِى - اَلْمُمِيتُ

Muhyî'dir diriltir, hayat bahşeder.

Mümît'dir, öldürür ve helak eder.

اَلْجَبّاَرُ

Cebbâr'dır, her derdin çaresi O'ndan.

Çıkmaya çare yok, buyruklarından.

اَلْحَىُّ - اَلْقَيوُّمُ

Allah'ım bir Hayy'dir, daim sağ ölmez.

Kayyûm'dur hiç bir şey O'nsuz sağ olmaz.

اَلْمُتَكَبِّرُ

Büyüklük O'nundur, O mütekebbir.

Bir Allah, en büyük demektir tekbir.

اَلْواَجِدُ - اَلْماَجِدُ

Vâcid'dir, ezeli, ebedi vardır.

Mâcid'dir, mecidle anlamı birdir.

اَلْخاَلِقُ – اَلْباَرِئُ

Hâlık'tır, yarattı, yoktan var etti.

Bârî'dir, düpdüzgün yaptı, düzeltti.

اَلْواَحِدُ - اَلصَّمَدُ

Vâhid'dir, birdir O, başka İlah yok.

Samed'dir, eşsizdir, gayrine âh yok.

اَلْمُصَوِّرُ

Musavvir, her şeye bir suret vermiş.

Sanatını gözler önüne sermiş.

اَلْقاَدِرُ - اَلْمُقْتَدِرُ

Kâdir'dir, herşeyin üstüne gider.

Muktedîr, her işi yapar, alteder.

اَلْغَفّاَرُ – اَلْقَهّاَرُ

Ğaffâr'dır, bağışlar, eksiği kapar.

Kahhâr'dır, kahreder ne yapar, yapar.

اَلْمُقَدِّمُ - اَلْمُؤَخِّرُ

Mukaddim, isterse öne alır O.

Muahhir, isterse sona alır O.

اَلْوَهّاَبُ – اَلرَّزاَّقُ

Vehhâb'tır, hep verir, hep karşılıksız.

Razzâk'tır, mahlûku komaz rızıksız.

اَلأَوَّلُ – اَلآخِرُ

Evvel'dir, ilk O'dur, yoktur öncesi.

Ahir'dir son O'dur, yoktur sonrası.

اَلْفَتّاَحُ – اَلْعَلِيمُ

Fettâh'tır, yol açar kapılar açar.

Alîm'dir, bilendir sonsuz ilmi var.

اَلظّاَهِرُ - اَلْباَطِنُ

Zâhir'dir, en üstün O'ndan üste yok.

Bâtın'dır, en gizli O'ndan berî yok.

اَلْقاَبِضُ – اَلْباَسِطُ

Kâbız'dır, dilerse sıkar, dar eder.

Bâsıt'tır, bol verir, yoğu var eder.

اَلْواَلِى - اَلْمُتَعاَلِى

Vâlî'dir, üstlenir, destekler kulu.

Müteâlî O'dur, yüksek ve ulu.

اَلْخاَفِضُ – اَلرّاَفِعُ

Hâfız'dır, indirir, alçaltır aman.

Râfı'dir, bindirir, yüceltir heman.

اَلْبَرُّ - اَلتَّوّاَبُ

Berr'dir, kaplamıştır lutfu her yeri.

Tevvâb, kabul eder, tüm tevbeleri.

اَلْمُعِزُّ – اَلْمُذِلُّ

Muîz'dir, yükseltir izzetler verir.

Müzil'dir, alçaltır, zilletler verir.

اَلْمُنْتَقِمُ – اَلْعَفُوُّ

Müntakîm, intikam alır, bırakmaz.

Afüv'dür, yalvarsan affeder, bakmaz.

اَلسَّمِيعُ – اَلْبَصِيرُ

Semi'dir, herşeyi duyar, işitir.

Basîr'dir, herşeyi görür, gözetir.

اَلرَّؤُوفُ – ماَلِكُ الْمُلْكِ

Raûf'dur, şefkati, merhameti çok.

Mâliki'l-Mülk'tür O, mülk de ortağı yok.

اَلْحَكَمُ – اَلْعَدْلُ

Hakem'dir, söz O'nda, her sözü hikmet.

Adl, işi adalet, sözü adalet.

ذُوالْجَلاَلِ وَاْلاِكْراَمِ

O'dur zü'l-Celâli ve'l-İkrâm mevlâ.

Yücelik ve İhsan hep O'ndan ola.

اَللَّطِيفُ – اَلْخَبِيرُ

Latîf'tir, lutfeder, pek ince bilir.

Habîr'dir, her şeyden haberdar olur.

اَلْمُقْسِطُ - اَلْجاَمِعُ

Muksit'tir, Âdildir, her işi denge.

Câmî'dir, toplayan belli bir güne.

اَلْحَلِيمُ – اَلْعَظِيمُ

Halîm'dir, hiç ivmez, hep verir mühlet.

Azîm'dir, sadece O'nun azamet.

اَلْغَنِىُّ - اَلْمُغْنِى

Ğanîy'dir, değildir bir şeye muhtaç.

Muğnî'dir, O'ndandır bütün ihtiyaç.

اَلْغَفُورُ – اَلشَّكُورُ

Ğafûr'dur, bağışlar, örter, affeder.

Şekûr'dur, hak bilir, azı çok eder.

اَلْماَنِعُ

Manî'dir, engeller her ne isterse.

Veremez hiç kimse, O bir keserse.

اَلْعَلِىُّ – اَلْكَبِيرُ

Alîy'dir, en üstün, en yüksek O'dur.

Kebîr'dir, en büyük, en büyük O'dur.

اَلضّاَرُّ - اَلنّاَفِعُ

Zârr'dır, zararına engel olunmaz.

Nafi'dir, faydasından uzak kalınmaz.

اَلْحَفِيظُ – اَلْمُقِيتُ

Hafîz'dir, O kollar, O bekler durur.

Mukît'tir, herşeyin hakkını korur.

اَلنُّورُ - اَلْهاَدِى

Nûr'dur, nasıl nûrdur asla bilinmez.

Hâdî'dir, O'nsuz hiç bir şey bulunmaz.

اَلْحَسِيبُ – اَلْجَلِيلُ

Hasîb'tir, hesaplar ve hesap sorar.

Celîl'dir en yüce, en yüce O var.

اَلْبَدِيعُ - اَلْباَقِى

Bedî'dir, herşeyi yoktan var kılan.

Bâkî'dir, ebedi kalacak olan.

اَلْكَرِيمُ – اَلرَّقِيبُ

Kerîm'dir, pek cömert, ikram edici.

Rakîb'dir, görücü, hem gözetici.

اَلْواَرِثُ

Vâris'dir, herşeyin mirası O'nun.

Burası O'nundur, orası O'nun.

اَلْمُجِيبُ – اَلْواَسِعُ

Mücîb'dir, karşılık verir duâya.

Yalvar herşeyi bol, Vâsî Mevlaya.

اَلرَّشِيدُ - اَلصَّبوُرُ

Reşîd'dir, gösterir ve eriştirir.

Sabûr'dur, sabırlı hep fırsat verir

اَلْحَكِيمُ – اَلْوَدُودُ

Hakîm'dir, her sözü, her işi doğru.

Vedûd'dur, sevilir, sever kulunu.


En güzel isimler bir tek Allah'ın.

Var sen de nimeti ve çok günahın.

اَلْمَجِيدُ – اَلْباَعِثُ

Mecîd'dir, şanlıdır, pek şereflidir.

Bâis'dir, ruh verir, elçi gönderir.


Nimetiyle günahını temizle.

Bu güzel adları iyi ezberle.

اَلشَّهِيدُ – اَلْحَقُّ

Şehîd'dir, her şeye şâhidtir Allah.

Ezelî, ebedî tek Hak'dır Allah.


Sonra hakkın ver gaflete dalma.

Cehenneme girip, Cennet’ten olma.

(İbn-i Mâce, Duâ: 10 (Terc. 10/48)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Pek çok râvî bu hadisi bize Safvân b. Salih’den rivâyet etmiştir. Bu hadisi sadece Safvân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadisçiler yanında güvenilen bir kişidir.,Bu hadis aynı zamanda değişik şekilde Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.Pek çok rivâyetler içinde Esma-ül Hüsna’nın isimlerinin sayıldığını sadece bu hadisle bilmekteyiz. Adem b. ebî İyas bu hadisi başka bir senedle yine Ebû Hüreyre’den zikrederek Allah’ın isimlerini zikretmiştir. Fakat rivâyetin senedi sağlam değildir.

3508- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır, bunları öğrenip bunlara göre Allah’ı tanıyıp yaşayan ve bu imanla ölen kimse inşallah Cennete girer.” (İbn-i Mâce, Duâ: 10)

ž Tirmizî: Bu rivâyette isimlerin sıralaması yoktur.

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3509- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cennet bahçelerine uğradığınızda oradan istifade ediniz.” Bunun üzerine ben: “Ey Allah’ın Rasûlü! Cennet bahçesi neresidir?” dedim. Buyurdular ki: “Mescidlerdir.” Ben: “Oradan istifade etmek ne demektir?” dedim. Şöyle buyurdular: “Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahü ekber (Allah yücedir ve eksiksizdir.Bütün övgüler Allah’adır. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ve Allah en büyüktür.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

3510- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman oradan istifade ediniz.” Ashab: “Cennet bahçeleri neresidir?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Allah’ın dinini öğrenmek üzere meydana getirilen sohbet guruplarıdır” buyurdu.(Müsned: 12065)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Sabit’in Enes’den rivâyeti olarak hasen garibtir.

bölüm: 84

bir musibet anında hangi duâ yapılmalı?

3511- Ebû Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Herhangi birinizin başına bir musibet geldiğinde şöyle desin: “Bizi yaratan Allah’tır. Allah’ın mülkünde yaşamaktayız. Varlığımız, Allah içindir, sonunda ona dönecek ve hesaba çekileceğiz.” (Bakara: 156) “Allah’ım senin katında başıma gelenlere sevap verileceğini umuyorum. Bundan dolayı beni mükafatlandır ve onun yerine bana daha hayırlısını ver.” Ebû Seleme can verirken: “Allah’ım hanımıma benim ölümümden sonra benden daha hayırlı birini nasib et” diye duâ etti. Ebû Seleme vefat edince Ümmü Seleme: “Varlığımız, Allah içindir. Allah’ın mülkünde yaşamaktayız. Sonunda ona dönüp hesaba çekileceğiz” deyip; “Allah katındaki bu musibetlerden dolayı sevap verileceğini ümid ediyorum. Bundan dolayı beni mükafatlandır.” (Müsned: 25448)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu hadis değişik şekilde yine Ümmü Seleme’den rivâyet edilmiştir. Ebû Seleme’nin adı Abdullah b. Abdul Esed’tir.

bölüm: 85

dünya ve ahirette afiyet istemek herşey yerine geçer mi?

3512- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve: “Hangi duâ daha değerli ve kıymetlidir” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de buyurdu ki: “Rabbinden dünya ve ahirette selamet ve afiyet dile.” Sonra ikinci bir gün gelerek tekrar “Hangi duâ daha faziletli ve değerlidir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.), ona aynı cevabı verdi. Üçüncü sefer geldiğinde yine aynı soruyu sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de aynı cevabı verdi ve şöyle devam etti: “Sana dünya ve ahirette afiyet verilmişse zaten kurtulup gitmişsindir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadisi sadece Seleme b. Verdan’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

3513- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem hangi duâyı okumamı tavsiye edersin?” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım sen affedicisin, ikram sahibisin affetmeyi seversin beni de affet.” (İbn Mâce, Duâ: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3514- Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana bir şey öğret ki onu Allah’tan isteyeyim” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’tan afiyet dile…” Birkaç gün sonra tekrar geldim: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana bir şey öğret ki onu Allah’tan isteyeyim” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle dedi: “Ey Abbâs! Ey Peygamberin amcası! Allah’tan dünya ve ahirette afiyet iste.” (Müsned: 1687)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Abdullah b. Hâris b. Nevfel, Abbâs b. Abdulmuttalib’den hadis işitmiştir.

3515- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’tan, afiyetten daha sevimli ve üstün bir şey istenmemiştir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Abdurrahman b. ebî Bekir el Müleykî rivâyeti olarak bilmekteyiz.

bölüm: 86

kişi kendisini satar mı?

3516- Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir işi yapmak istediği zaman: “Allah’ım bana hayırlısını ver ve benim için en uygun olanı seç” diye duâ ederdi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup bu hadisi sadece Zenfel’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadisçiler yanında Zenfel zayıf birisidir. Kendisine Zenfel-ül Arafî’de denilmektedir. Arafat ta oturmakta idi. Bu hadisi tek olarak rivâyet etmiş ve kendisi gibi rivâyet eden biri olmamıştır.

3517- Ebû Mâlik el Eş’arî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Abdest, imanın bir parçasıdır. Elhamdülillah diyecek şekilde yaşamak mizanı doldurur. Sübhanallah ve Elhamdülillah diyecek şekilde bir hayat sürmek gökler ve yeryüzü arasını dolduracak kadar sevap kazandırır. Namaz, nurdur. Sadaka kişinin Müslüman olduğuna bir delildir. Sabır her an önümüzdeki bir ışıktır. Kur’ân ise lehimizde veya aleyhimizde bir delildir. Her insan sabahleyin kalkıp nefsinin satıcısıdır. Ya ibadet ve kulluk yaparak kendisini Allah’a satmış olur. Veya arzu ve hevesine veya şeytana uyarak kendisini helak etmiş olur.” (Müslim, Tahara: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

bölüm: 87

mizanı dolduran ve çok sevap kazandıran şeyler nelerdir?

3518- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sübhanallah demek mizanın yarısını doldurur. Elhamdülillah demek ise teraziyi doldurmuş olur. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, sadece O vardır diyen kimse ile Allah arasında hiçbir perde yoktur. Cennette kendisiyle beraber oluncaya kadar…” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garib olup senedi de sağlam değildir.

3519- Süleymoğullarından bir kişiden rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), şunları benim elimde veya kendi elinde saydı: Sübhanallah demek mizanın yarısıdır. Elhamdülillah ise onu doldurmuş olur. Allahuekber demek gök ile yeryüzü arasını doldurur oruç sabrın yarısı temizlikte imanın yarısıdır.” (Müsned: 17571)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir. Şu’be ve Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmişlerdir.

bölüm: 88

Rasûlullah (s.a.v.), arafatta vakfe yerinde

nasıl duâ ederdi?

3520- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Arafat akşamı vakfe yerinde şöyle duâ ederdi: “Allah’ım, senin buyurduğun gibi ve bizim söylediğimizden daha hayırlı biçimde sana hamdolsun. Allah’ım namazım tüm ibadetlerim hayatım ve ölümüm senin içindir. Dönüşüm sanadır. Her türlü varlığım sana kalacaktır. Allah’ım kabir azabından kalbimin vesvesesinden işlerimin dağınıklığından sana sığınırım. Allah’ım rüzgarın getireceği afetlerin şerrinden sana sığınırım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Senedi de sağlam değildir.

bölüm: 89

geniş kapsamlı dua nasıldır?

3521- Ebû Umame (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), çok uzunca bir duâ etmişti ki ondan bir şey ezberleyememiştik. Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Uzunca bir duâ yaptınız bundan bir şey ezberleyemedik” dedik. Şöyle buyurdular: “Size tüm duâları toplayan bir duâ öğreteyim mi? Şöyle duâ edersiniz: “Allah’ım! Peygamber’in Muhammed (s.a.v.)’in senden istediği şeyin hayrından biz de istiyoruz ve Peygamber’in Muhammed (s.a.v.)’in sana sığındığı şeyin şerrinden biz de sana sığınıyoruz. Yardımına müracaat edilen tek kapı sensin eninde sonunda sana ulaşacağız hiçbir güç ve kuvvet yoktur ancak tüm güçler senin elindedir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 90

Rasûlullah (s.a.v.)2in en çok yaptığı duâ hangisidir?

3522- Şehr b. Havşeb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmü Seleme (r.anha)’ya; “Ey Mü’minlerin anası! Rasûlullah (s.a.v.), senin yanında olduğu zaman en çok yaptığı duâ ne idi?” Dedi ki: “Çoğunlukla yaptığı duâ şuydu: “Ey kalbleri bir halden bir hale çeviren Rabbim, benim kalbimi de dinin üzere sabit kıl.” Ben kendisine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Niçin bu duâyı yapıyorsunuz?” diye sordum. Şöyle buyurdular: “Hiçbir kimse yoktur ki onun kalbi Allah’ın parmakları arasında olmuş olmasın. Dilediğini düzeltir, düzgün yola kor dilediğini ise kalbini kaydırarak yoldan çıkarır.” Sonra Âl-i Imrân sûresi 8. ayetini okudu: “O derin kavrayış sahipleri şöyle yakarırlar: “Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi bu gerçeklerden bir daha saptırma, katından bize rahmet ver, şüphesiz bağışı en çok olan sensin sen.” (Müsned: 25210)

ž Tirmizî: Bu konuda Âişe’den, Nevvâs b. Sem’an’dan, Enes, Câbir, Abdullah b. Amr ve Nuaym b. Ammâr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 91

uykusunda korkan kimsenin yapacağı duâ

3523- Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hâlid b. Velid el Mahzûmî, Peygamber (s.a.v)’e şikayette bulundu ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Korkudan dolayı gece uyuyamıyorum. Rasûlullah (s.a.v.) ona şöyle buyurdu: Yatağına girdiğinde şöyle duâ et: “Allah’ım ey yedi kat göklerin ve gölgelendirdiklerinin Rabbi, Ey dünyaların ve sırtında taşıdıklarının Rabbi, Ey şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi, Bütün yarattıklarının şerrinde ve onlardan birinin bana saldırması ve haksızlık etmesinden beni koruyucu ol. Senin koruman altında olan güçlüdür. Senin övgün yücedir. Senden başka gerçek ilah yoktur. Ancak sen varsın.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadisin senedi sağlam değildir. Hakem b. Zuheyr’in rivâyetini bazı hadisçiler almıştır. Bu hadis başka bir şekilde mürsel olarak rivâyet edilmektedir.

bölüm: 92

sıkıntılı anlarda Rasûlullah (s.a.v.) nasıl dua ederdi?

3524- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Herhangi bir iş Rasûlullah (s.a.v.)’e sıkıntı verdiği zaman şöyle duâ ederdi: “Ey devamlı din olan ölümsüz bütün varlıkların tek yöneteni ve gözeteni senin rahmetinle yardım isterim.”

Aynı senedle Enes dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ya zelcelali velikram” duâsına devam ediniz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

Bu hadis Enes’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

3525- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ya zelcelali velikram” duâsına devam ediniz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup mahfuz değildir. Gerçek şu ki bu hadis Hammad b. Seleme’den, Humeyd’den ve Hasan-ı Basrî’den rivâyet edilmiştir ki bu rivâyet daha sağlamdır. Müemmil hadisin senedinde yanılarak Humeyd’den ve Enes’den demiştir ki bu konuda kendisine uyan olmamıştır.

bölüm: 93

abdestli olarak yatağa girip dua eden kimsenin durumu

3526- Ebû Umâme el Bâhîlî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim: “Abdestli olarak yatağına giren uykusu gelinceye kadar Allah’ı zikreden bir kimse uykusu anında veya gecenin bir vaktinde dünya ve ahiretin hayrına dair hangi duayı yaparsa mutlaka Allah ona o isteklerini verir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Bu hadis aynı şekilde Şehr b. Havşeb’den, Ebû Zabya’den, Amr b. Abese’den de rivâyet edilmiştir.

bölüm: 94

uykudan korkarak uyanan ne demeli?

3527- Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), bir adamın şöyle duâ ettiğini işitti: “Allah’ım senden nimetin tamamını isterim.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), “Nimetin tamamı hangi şeydir” diye sordu. Ben: “Bir duâ ettim ve bu duâ sebebiyle hayır ümid etmekteyim” dedi. Rasûlullah (s.a.v.), ise: “Cennete giriş ve Cehennem’den kurtuluş nimetin tamamı sayılır” buyurdu.

Yine Rasûlullah (s.a.v.) bir adamın: “Ya zelcelali velikram” dediğini işitti ve bunun üzerine şöyle buyurdu: “Duâ kapısı sana açıldı dilekte bulun!” Yine Peygamber (s.a.v) bir adamın: “Allah’ım senden sabır isterim” dediğini duydu ve: “Sen Allah’tan bela ve imtihan istemiş oldun ondan afiyet dile” buyurdu. (Müsned: 21009)

ž Ahmed b. Meni’, İsmail b. İbrahim’den, Cüreyrî’den bu senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.

Tirmizî: Bu hadis hasendir.

3528- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Biriniz uykudan korkarak uyanırsa şöyle desin: “Allah’ın gazabı ve azabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve bana yaklaşmalarından Allah’ın eksiksiz olan tam kelimelerine sığınırım.” Bu durumda hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah b. Amr, akıl baliğ olan çocuğuna bu duâyı belletir. Okuyamayacak küçük çocuklar için bir kağıda yazıp onun boynuna asardı. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 95

sabah akşam söylenebilecek duâ

3529- Ebû Râşid el Hayranî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Âs’a geldim ve: “Rasûlullah (s.a.v.)’tan işittiğin bir şeyi bana anlatır mısınız?” dedim. Bunun üzerine bana bir yazı çıkardı ve: “Bu, Rasûlullah (s.a.v.)’in benim için yazdırdığı şeydir” dedi. Yazıya baktım orada şunlar yazılıydı: Ebû Bekir es Sıddık: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana sabah ve akşam okuyacağım bir duâyı öğret” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): Ey Ebû Bekir şöyle de buyurdu: “Ey Allah’ım Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Gizli ve açık her şeyi bilen senden başka gerçek ilah yoktur. Ancak sen varsın. Her şeyin Rabbi ve idarecisi sensin. Benliğimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve beni şirke düşürmesinden, günah işlemekten ve bir Müslüman’a kötülük etmekten sana sığınırım.” (Müsned: 6309)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

bölüm: 96

allah’tan daha kıskanç birisi var mıdır?

3530- Amr b. Mürre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Vâil’den işittim, şöyle diyordu: Abdullah b. Mes’ûd’tan şöyle dediğini işittim, dedi. Bunun üzerine ben kendisine sen bunu Abdullah’tan işittin mi diye sordum. Ebû Vâil: “Evet” dedi. Abdullah hadisi merfu olarak rivâyet ederek şöyle dedi: “Allah’tan daha kıskanç bir kimse yoktur bu yüzden gizli ve açık tüm kötülükleri haram kılmıştır. Övülmeyi Allah’tan daha çok seven bir kimse yoktur. Bu yüzden Allah kendini övmüştür.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’an: 27; Müslim, Tevbe: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garib sahihtir.

bölüm: 97

namazda yapılacak başka bir duâ

3531- Ebû Bekir es Sıddık (r.a.)’tan rivâyete göre, kendisi şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana namazda yapacağım bir duâ öğret” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: “Deki: Ey Allah’ım ben nefsime çok zulmettim günahları ancak sen bağışlarsın katından bir bağışlanma ile beni bağışla bana merhamet et. Şüphesiz sen bağışlayan ve acıyansın.” (Buhârî, Ezan, 17; Müslim, Zikir: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis Leys b. Sa’d rivâyeti olarak hasen garibtir. Ebû’l Hayrın ismi Mersed b. Abdullah el Yezenî’dir.

3532- Muttalib b. ebi’l Vedaa (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Abbâs sanki bir şey duymuş gibi Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gelmişti. Rasûlullah (s.a.v.), minberde doğruldu ve “Ben kimim” buyurdu. Ashab: “Sen Allah’ın Rasûlüsün sana selam olsun.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed’im. Allah yarattıklarını yaratmış ve beni yarattıklarının en hayırlılarından kılmıştır. Sonra o yaratıklarını ikiye ayırmış beni onlar içinde yine en hayırlılarından kılmıştır. Sonra o insanları kabilelere ayırmış ve beni en hayırlı kabileden çıkarmıştır. Sonra o kabileleri de daha küçük birimlere ayırmış ve beni de neseb soy sop olarak onların en hayırlılarından kılmıştır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 98

günahlar, ağacın yaprağı gibi hangi dua ile dökülür?

3533- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yaprakları kurumuş bir ağacın yanından geçerken bastonuyla ağaca vurdu ve yaprakları döküldü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Tüm eksiksiz övgüler Allah’a mahsustur, Allah’ı tenzih ederim ve O’nu överim O’ndan başka gerçek ilah yoktur. Ancak O vardır. Allah en büyüktür, sözlerini söylemek kulun günahlarını şu ağacın yapraklarını döktüğü gibi mutlaka dökecektir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

3534- Umâra b. Şebîb es Saî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim güneşin batımından sonra on kere Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ancak O vardır O tektir, O’nun ortağı yoktur. Saltanat ve irade tümüyle ona aittir. Eksiksiz övgülere O layıktır. Hayat veren O’dur. Ölüm de O’nun elindedir. Ve o her şeye güç yetirendir” derse Allah bu kimse için sabaha kadar şeytandan koruyacak silahlı koruyucular gönderir ve ona on sevap yazılır ve on günahı silinir. Ve bu yaptığı duâ on mü’min köleyi hürriyetine kavuşturma sevâbına denk sevap kazandırmış olur. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Leys b. Sa’d’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Umâra’nın Peygamber (s.a.v)’den hadis işittiğini bilmiyoruz.

bölüm: 99

tevbe ve istiğfarın değeri ve Allah’ın kullarına rahmeti

3535- Zir b. Hubeyş (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Saffan b. Assâl el Murâdî’ye mestler üzerine mesh yapmanın hükmünü sormaya gelmiştim bana şöyle dedi: “Ey Zir! Seni buraya hangi şey getirdi?” Ben de: “Bilgi edinmek için” dedim. Bunun üzerine Safvân: “Şüphesiz ki melekler ilim elde etmek için gayret gösterene istediği şeyden memnunluk duyarak onu her şeyden korumak için kanatlarını gererler.” Ben de: “Soracağım ve kalbimi tırmalayan şey şudur dedim ve: “Büyük ve küçük abdest bozduktan sonra mestler üzerine mesh yapmak nasıl olacaktır?” Sen Peygamberin sahabîlerindensin. Sana bu konuyu sormaya geldim sen Rasûlullah (s.a.v.)’den bu konuda bir şeyler işittin mi?” Safvân: “Evet” dedi; “Rasûlullah (s.a.v.) ile yolculukta olduğumuz zaman veya bir yerde misafir olduğumuz zaman cünüplük dışında küçük abdest, büyük abdest ve uykudan dolayı üç gün üç gece mestlerimi çıkarmamamızı emrederdi.”

Bundan sonra ben: “Rasûlullah (s.a.v.)’den sevgi hakkında bir şeyler işittin mi?” diye sordum. Safvân: “Evet” dedi; bir yolculukta Peygamber (s.a.v) ile birlikteydik ansızın bir bedevi yüksek sesle “Ya Muhammed!” diye bağırdı.Rasûlullah (s.a.v.)’de onun sesine yakın bir sesle: “Haydi gel” diye cevap verdi. Biz o bedevî kimseye yazıklar olsun sana sesini alçalt, çünkü sen peygamberin huzurundasın yüksek sesle konuşmak yasaktır dememize rağmen vallahi sesimi alçaltmam dedi. Sonra o bedevi dedi ki: “Bir kişi bir topluluğu seviyor ama henüz onlara katılmış değil.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “Kıyamet gününde kişi sevdikleriyle beraberdir” buyurdu. Ve bize bazı şeyler anlattı. Sonunda şöyle buyurdu: “Batı tarafında (Sûfyân, Şam tarafında dedi.) bir kapıdan bahsetti ki bu kapının genişliği bir binitli kimsenin kırk yıl veya yetmiş yıl yürümesi kadardır. Allah bu kapıyı gökleri ve yeri yarattığı gün tevbe için açmıştır. Güneş batıdan doğuncaya kadar yani kıyamete kadar da kapatmayacaktır.” (Nesâî, Tahara: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3536- Zir b. Hubeyş (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Safvân b. Assâl el Muradiye gelmiştim ki bana “Buraya niçin geldin” dedi. Ben de: “Bilgi edinmek için” dedim. Bunun üzerine Safvân: Benim Rasûlullah (s.a.v.)’den öğrendiğime göre: “Melekler ilim öğrenmek isteyen kimseye memnun olduklarından dolayı onu her şeyden korumak için kanatlarını gererler.” Sonra kendisine dedim ki: “Mest üzerine mesh konusunda zihnime takılan şeyler var bu konuda Rasûlullah (s.a.v.)’den öğrendiğin bir şeyler var mı?” Safvân: “Evet” dedi; “Bir yolculukta olduğumuzda veya misafirlikte iken cünüplük dışında küçük abdest, büyük abdest bozmak ve uykudan dolayı üç gün üç gece mestlerimizi çıkarmamamızı bize emretmişti.”

Bundan sonra ben: “Rasûlullah (s.a.v.)’den sevgi hakkında bir şeyler işitin mi?” Safvân: “Evet” dedi; “Bir yolculukta Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber iken görgüsüz kaba bir bedevi yüksek sesle Ya Muhammed! Ya Muhammed! Diye Peygamberimizi çağırmıştı. Ashab ona: Sus, sesini alçalt; böyle yapmak yasaktır, dedik. Rasûlullah (s.a.v.), onun sesine yakın bir sesle: “Gel bakalım” diye cevap verdi. O bedevi de: “Bir kimse bir topluluğu seviyor ama henüz onlar arasına karışmış değildir” diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Kişi sevdikleriyle beraberdir” buyurdu: Zir diyor ki: Safvân anlattı anlattı sonunda Allah’ın tevbe için batıda genişliği yetmiş yıllık mesafe olan bir kapı yarattığını, güneş batı tarafından doğuncaya kadar kapatılmayacağını ve Allah’ın Enam sûresi 158. ayetinin bu tevbe konusunda olduğunu bana anlattı: “O Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıranlar, inanmak için kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ancak Rabbinin onları imana mecbur edecek bazı alametleri geldiği gün, iman etmenin daha önce inanmamışsa veya inancıyla bir iyilik kazanmamışsa, o günkü imanı ona bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin öyleyse ahiret gününü ey inançsızlar! Biz de bekliyoruz başınıza gelecekleri.” (Nesâî, Tahara: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3537- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah kulunun tevbesini can boğaza gelmediği sürece kabul eder.” (İbn Mâce, Zühd: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Muhammed b. Beşşâr, Ebû Âmir el Akdî vasıtasıyla Abdurrahman’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

3538- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden birinizin tevbe etmesi, kaybettiği bir şeyi bulduğunda nasıl sevinirse Allah ondan daha fazla sevindirir.” (Müslim, Salat: 27; İbn Mâce, Zühd: 17)

ž Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Numân b. Beşîr ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Ebû’z Zinad rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadisi Mekhûl, Ebû Zerr rivâyetiyle aynı senedle benzeri şekilde rivâyet etmiştir.

3539- Ebû Eyyûb (r.a.)’den rivâyete göre: Ebû Eyyûb, ölümü yaklaştığında şöyle dedi: “Bir şeyi sizden gizlemiştim o da şuydu: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: Siz günah işlemez bir toplum olsaydınız mutlaka Allah günah işleyen bir topluluk yaratırdı da onlar günah işlerler ve Allah’a tevbe ederlerdi. Allah’ta onları bağışlardı.” (Müslim, Tevbe: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Bu hadis Muhammed b. Ka’b’den, Ebû Eyyûb’tan benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Aynı şekilde Kuteybe, Abdurrahman b. ebi’z Zinad vasıtasıyla Gafre’nin azâdlı kölesi Ömer’den, Muhammed b. Ka’b’tan ve Ebû Eyyûb’tan benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.

3540- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurdu: “Allah: Ey Ademoğlu! Sen bana duâ ettiğin ve benden ümid ettiğin sürece senin hatalarını bağışlarım ve hiç aldırış etmem. Ey Ademoğlu! Senin günahların göğün bulutlarına ulaşsa bile sen de benden bağışlanma dilesen seni bağışlarım ve hiçbir şeye aldırış etmem. Ey Ademoğlu! Sen bana dünya dolusu kadar hatalarla gelip bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan şüphesiz seni dünya dolusu bağışlanma ile karşılarım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

bölüm: 100

allah’ın rahmeti yüz olup 99’u kendisinde biri yeryüzündedir

3541- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah, yüz rahmet yarattı ve yarattıkları arasına bir merhamet koydu ki bu yüzden insanlar ve hayvanlar birbirlerine merhamet ederler. Doksan dokuz rahmet ise Allah’ın katındadır.” (Buhârî, Edeb: 27; Müslim, Tevbe: 17)

ž Tirmizî: Bu konuda İbn Selman, Cündüp b. Abdullah b. Sûfyân el Becelî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3542- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Mü’min, Allah katında olan azabı bilmiş olsa hiç kimse Cennete göz dikmez, Kafir de Allah katında olan rahmeti bilmiş olsa hiç kimse Cennet’ten ümidini kesmezdi.” (Müslim, Tevbe:

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir. Alâ’nın babasından ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmesiyle bilmekteyiz.

3543- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah tüm yarattıklarını yarattığı zaman kendi üzerine şöyle yazmıştır: “Benim rahmetim gazabımı geçmiştir.” (İbn Mâce, Zühd: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

3544- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), mescide girdi ve bir adam namaz kılmış duâ ediyor ve duâsında şöyle diyordu: “Ey Allah’ım senden başka ilah yoktur, ancak sen varsın sen bol bol verensin.” Ey göklerin ve yerin yoktan var edicisi, Ey Celal ve ikram sahibi” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Onun Allah’a ne ile duâ ettiğini biliyor musunuz?” diye sordu sonra kendisi: “O kimse Allah’a ismi azam duâsıyla duâ etmiştir. Bununla duâ edildiğinde Allah kabul eder ve bu duâlarla istenildiğinde Allah verir” diye cevap verdi. (İbn Mâce, Dua: 27)

ž Tirmizî: Sabit b. Enes’in rivâyeti olarak bu hadis garibtir. Bu şeklin dışında da Enes’den bu hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 101

kimlerin burnu yerde sürtülecektir?

3445- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yanında ismim anıldığı halde bana salevat getirmeyen kimsenin burnu yerde sürtünsün. Ramazan ayına girdiği halde günahlarını bağışlatmadan Ramazandan çıkan kimsenin de burnu yerde sürünsün. Yanında anne ve babası ihtiyarlamalarına rağmen onları razı etmediğinden dolayı Cennete giremeyen kimsenin burnu yerde sürtülsün.” Abdurrahman diyor ki: “Zannedersem anne ve babasından biri” demişti. (Müsned: 7139)

ž Tirmizî: Bu konuda Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Rib’î b. İbrahim, İsmail b. İbrahim’in kardeşi olup güvenilir bir kişidir. Kendisine İbn Uleyye de denilir.

Bazı ilim adamlarından şöyle rivâyet edilmiştir: “Bir kimse bir toplantıda Peygambere tek bir kere salevat getirse toplantı sonuna kadar o kimseye yeterlidir.”

3546- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cimri o kimsedir ki yanında ismim anılır fakat bana salevat getirmez.” (Müsned: 1645)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

bölüm: 102

allah’a en sevimli duâ kendisinden afiyet istenmesidir

3547- Abdullah b. ebî Evfâ (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım! Kalbimi kar, dolu ve soğuk su ile soğut. Allah’ım! Beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi de hatalardan temizle.” (Nesâî, Gusül: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

3548- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kime duâ kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan afiyet istenilmesinden daha sevimli bir şey istenilmemiştir.” Rasûlullah (s.a.v.) konuşmasını şöyle devam etti: “Duâ, inen belaya ve inmeyen belaya karşı faydalıdır. Ey Allah’ın kulları duâya sarılınız.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece Abdurrahman b. Ebî Bekir el Kureşî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz ki bu şahıs hadis konusunda zayıftır. Bazı hadisçiler hafızası yönünden kendisini zayıf kabul etmişlerdir. İsrail bu hadisi Abdurrahman b. ebî Bekir’den, Musa b. Ukbe’den, Nafi’ ve İbn Ömer’den rivâyet ederek şöyle aktarmışlardır: “Allah’tan afiyetten daha sevimli olan bir şey istenmemiştir.”

3549- Bilâl (r.a.)’den Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Gece namazını ihmal etmeyiniz. Çünkü o sizden önceki salih kişilerin adetidir. Gece namazı Allah’a yakınlık olup günahlardan sakındırır, kötülüklere keffâret olup vücuttan hastalığı kovar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bilâl’in rivâyetiyle ve sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi yönünden zayıftır.

Tirmizî: Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Muhammed el Kureşî, Muhammed b. Saîd eş Şamî’dir. İbn ebî Kays ve Muhammed b. Hassân bu zatın kendisidir ve hadisleri terkedilmiştir.

Muaviye b. Salih bu hadisi Rabia b. Yezîd’den, Ebû İdris el Havlânî’den, Ebû Umâme’den rivâyet ederek şöyle demişlerdir: “Gece ibadete devam ediniz! Çünkü O sizden önceki Salih insanların adetidir. Rabbinize yaklaştırıcıdır, günahlara keffârettir, günahlardan sakındırır.” (

Tirmizî: Ebû İdris’in, Bilâl’den rivâyet ettiği bu hadis daha sahihtir.

3550- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin ömürleri yetmiş ile altmış arasındadır. Onlardan yetmişi aşacak olanlar çok azdır.” (İbn Mâce, Zühd: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Muhammed b. Amr’ın, Ebû Seleme’den ve Ebû Hüreyre’den rivâyeti olarak…

Ebû Hüreyre’den daha değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

bölüm: 103

Rasûlullah (s.a.v.)’den değişik duâlar

3551- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Rabbim bana yardım et, aleyhimde olacak şeylerde yardım etme. Bana yardım et aleyhime yardımcı olma. Bana zafer ver bana karşı olanlara zafer verme, olayları benim iyiliğime gerçekleştir. Bana zarar olacak şekilde gerçekleştirme. Beni hidayete erdir ve hidayeti bana kolaylaştır. Bana saldırana karşı yardımını benden esirgeme. Ey Rabbim beni sana çok şükreden, seni çok zikreden senin azabından çok korkan sana pek çok itaat eden, sadece senin için eğilen, sana yönelip yakaran bir kişi kıl. Ey Rabbim tevbemi kabul eyle günah ve hatalarımı temizle duâmı kabul et. Delilimi sabit eyle, dillimi doğru kıl. Kalbime hidayet eyle göksümden kin ve hasedi çıkar.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27; İbn Mâce, Duâ: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Mahmûd b. Gaylân, Muhammed b. Bişr el Abdî’den ve Sûfyân’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

3552- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim kendisine zulmedene bedduâ ederse mutlaka yardım görür.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup bu hadisi sadece Ebû Hamza’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Hamza hakkında bazı ilim adamları ileri geri konuşmuşlardır. Kendisine Meymun el A’ver denilir. Kuteybe, Humeyd b. Abdurrahman er Revâsî vasıtasıyla Ebû’l Ahves’den ve Ebû Hamza’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.

bölüm: 104

dört bin tesbih çekmeye bedel duâ var mıdır?

3553- Ebû Eyyûb el Ensârî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Her kim on kere: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur sadece Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur, saltanat O’nundur, her türlü övgüler ona mahsustur, hayat veren de öldüren de O’dur. O’nun gücü her şeye yeter” derse İsmail zürriyetinden dört köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır. (Buhârî, Deavat: 27; Müslim: Zikr: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis Ebû Eyyûb’tan mevkuf olarak ta rivâyet edilmiştir.

3554- Safiye (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) yanımıza girdi. Önümde tesbih gibi saydığım dört bin çekirdek bulunuyordu. Dedim ki: Onlarla sayarak Allah’ı tesbih etmişimdir. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben sana bu tesbih çektiğin şeylerden daha fazla sevap kazandıracak birşeyi öğreteyim mi?” Ben de: “Evet” dedim. Buyurdular ki: “De ki: Allah’ın yarattıkları sayısınca tesbih ederim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Safiyye rivâyetiyle bu şekilde bilmekteyiz ki Haşim b. Saîd el Kufî tarafından rivâyet edilmiştir. Senedi pek bilinmemektedir. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

3555- Cüveyriyye binti Hâris (r.anha)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Mescidde namaz kıldığım yerde iken Rasûlullah (s.a.v.) yanıma uğramıştı. Gündüzün yarısına yakın bir zamanda uğradığında beni aynı halde buldu ve: Hala sabahki durumda mısın? diye sordu. Ben de evet dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdular: Sana bazı kelimeler öğreteyim de onları söyle böylece uzun zaman boyu burada kalmamış olursun. Yarattıklarının sayısınca Sübhanallah, yarattıklarının sayısınca Sübhanallah, Yarattıklarının sayısınca sübhanallah. Kendi razı olacağı kadar sübhanallah. Kendi razı olacağı kadar sübhanallah. Arşın ağırlığı kadar sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar sübhanallah, sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah.” (Müslim, Zikr: İbn Mâce, Edeb: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Muhammed b. Abdurrahman, Talha ailesinin azâdlı kölesidir. Medîneli bir ihtiyardır, güvenilen bir kişidir. Mes’ûdî ve Sevrî kendisinden bu hadisi rivâyet etmişlerdir.

bölüm: 105

allah cömerttir duâ edeni boş çevirmez

3556- Selman el Farisî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah çok haya sahibi ve ikram edicidir. Kişi O’na ellerini kaldırıp duâ ettiği zaman onları boş çevirmekten haya eder.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27; İbn Mâce, Edeb.: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bazıları bu hadisi merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir.

3557- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, adamın biri iki parmağıyla işaret ederek duâ ediyordu. Rasûlullah (s.a.v.) ona: “Tek parmağınla tek parmağınla diye ikaz etti.” (Nesâî, Sehv: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Bu hadisin manası şöyledir: Kişi namazında teşehhüd anında tek parmağıyla işaret etmelidir.

bölüm: 106

imandan sonra en hayırlı şey nedir?

3558- Muâz b. Rifâa (r.a.)’nın babasından bize haber verdiğine göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir es Sıddık, minber üzerinde ayağa kalktı ağladı ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.), bir yıl önce bu minber üzerinde ayağa kalkıp ağlamış ve şöyle demişti: “Allah’tan affedilmeyi ve afiyet içersinde olmayı isteyiniz. Çünkü hiç kimseye sağlam imandan sonra afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Ebû Bekir es Sıddık rivâyeti olarak garibtir.

bölüm: 107

tevbe ve günahta ısrar ne demektir?

3559- Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan bağışlanma isteyen kimse o tevbe ettiği günahı günde yetmiş kere işlemiş olsa bile o günaha bir daha varmayacağı için ısrar etmiş sayılmaz.” (Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebû Nadra’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Senedi pek sağlam değildir.

bölüm: 108

allah’ın koruması altına nasıl girilir?

3560- Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb yeni bir elbise giymişti ve şöyle demişti: “Allah’a hamdolsun ki avret yerlerimi kapatacak ve işlerimi güzelce devam ettirebileceğim bir elbiseyi bana giydirdi” diye duâ edip eski elbisesini sadaka olarak verdi. Sonra şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurmuştu: “Kim yeni bir elbise giyerde: “Allah’a hamdolsun avret yerlerimi kapatacak ve işlerimi güzelce devam ettirebileceğim bir elbiseyi bana giydirdi” diyerek duâ eder ve eski elbisesini tasadduk ederse o kişi diri ve ölü olarak mutlaka Allah’ın koruması altında, himayesinde olmuş olur.” (İbn Mâce, Libas: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

Bu hadisi Yahya b. ebî Eyyûb, Ubeydullah b. Zahr’dan, Ali b. Yezîd’den, Kâsım’dan ve Ebû Umâme’den rivâyet etmiştir.

bölüm: 109

dönüşü çabuk kazancı bol olan cemaat hangisidir?

3561- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Necid tarafına bir müfreze göndermişti de onlar pek çok ganimetler elde ederek dönüp gelmişlerdi. Bunun üzerine o müfrezede olmayan bir kimse dedi ki: “Bu müfrezeden daha çabuk dönen ve daha çok ganimetle gelen bir müfreze görmedik.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Dikkat edin! Ganimet bakımından daha hızlı bir topluluğu size göstereyim mi?” Bir topluluk ki sabah namazında hazır bulunup sonra oturup güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikredenler. İşte bunlar; dönüşü çabuk kazancı bol olan cemaattir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Hammad b. ebî Humeyd, Ebû İbrahim el Ensarî el Müzenî olup, Muhammed b. ebû Humeyd el Medenî’dir. Hadis konusunda zayıftır.

bölüm: 110

hac ve umreye gidenlerden ne istenmeli?

3562- Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)’den Umreye gitmek için izin istemişti de bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Ey kardeşim duâlarına bize de ortak et bizi unutma” demişti. (Ebû Dâvûd, Salat: 27; İbn Mâce, Menasik: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 111

borçlu kimse hangi duâyı yapmalı?

3563- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, sözleşmeye bağlı bir köle: “Sözleşme bedelini ödemekten aciz kaldım bana yardım et” dedi. Ali de şu karşılığı verdi: “Dikkat et! Rasûlullah (s.a.v.)’in bana öğretmiş olduğu bazı duâları sana öğreteyim: Sebîr dağı kadar bile borcun olsa Allah onu sana kolayca ödettirir. Şöyle duâ et: “Allah’ım haramlarından uzaklaştır helal olana kanaat ettir. Lutfunla beni kimseye muhtaç etme.” (Müsned: 1250)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 112

hastalanan kimse nasıl duâ etmeli?

3564- Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Rahatsızlandım ve şöyle duâ etmekte iken Rasûlullah (s.a.v.) bana uğramıştı: “Allah’ım ecelim geldi ise canımı alarak bana rahatlık ver. Eğer ecelim daha uzak ise beni bu hastalıktan kurtar. Eğer bu benim bir imtihanım ise bana sabır ver. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) nasıl dedin? Dedi: Ali söylediklerini tekrarladı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) ayağı ile beni dürttü ve Allah’ım buna afiyet ver, (veya şüphe eden Şu’be’dir.) şifa ver. Ali dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in bu duâsından sonra bir daha rahatsız olmadım.” (Müsned: 1005)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3565- Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir hastayı ziyaret ettiğinde şöyle duâ ederdi: “Ey İnsanların Rabbi olan Allah’ım sıkıntıyı gider, şifa ver, çaresini gönder. Sensin tek şifa veren yok senin şifandan başka şifa hastalık bırakmayan bir şifa ile şifa ver Ey Rabbim.” (Müsned: 533)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 113

Rasûlullah (s.a.v.) vitr namazında nasıl duâ ederdi?

3566- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) vitr namazında şöyle duâ ederdi: “Allah’ım gazabından rızana sığınırım cezalandırmandan bağışına sığınırım. Senden sana sığınırım. Seni övebilecek kelimeleri bulamam. Sen kendini övdüğün gibisin.” (Nesâî, Kıyam-ül Leyl: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis Ali rivâyeti olarak hasen garibtir. Ancak bu şekliyle ve Hammad b. Seleme rivâyetiyle bilmekteyiz.

bölüm: 114

Rasûlullah (s.a.v.)’in farz namazların sonunda yaptığı duâsı

3567- Mus’ab b. Sa’d (r.a.)’den ve Amr b. Meymun (r.anhüma)’dan rivâyete göre, dediler ki: Okulda öğretmenlerin küçük çocuklara okuma yazma öğrettikleri gibi Sa’d ta çocuklarına Rasûlullah (s.a.v.)’in farz namazdan sonra yaptığı şu duâyı öğretirdi: “Allah’ım korkaklıktan, cimrilikten ihtiyarlığın bunaklığından, dünyanın belalarından ve kabir azabından sana sığınırım.” (Buhârî, Cihâd: 27; Nesâî, İstiaze: 17)

ž Tirmizî’nin hocası Abdullah b. Abdurrahman dedi ki: Ebû İshâk el Hemedanî bu hadiste karmaşıklığa düşmüştür. Bazen Amr b. Meymun vasıtasıyla Ömer’den diyor bazen de başka râvîleri zikrederek karmaşıklığa düşmüş oluyor.

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahihtir.

3568- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Sa’d ve Peygamber (s.a.v), bir kadının yanına girmişti bu kadının önünde tesbih çekmek için kullandığı hurma çekirdekleri veya çakıl taşları vardı. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Sana bundan daha kolay ve daha değerli olanı haber vereyim mi? “Gökteki yaratıkları sayısınca sübhanallah, yeryüzünde yarattıkları sayısınca sübhanallah. Her ikisi arasında yarattıkları sayısınca sübhanallah. Yaratacağı şeyler sayısınca sübhanallah. Bütün bunlar sayısı kadar Allahü ekber. Bütün bunlar sayısı kadar Elhamdülillah ve yine bütün bunlar sayısı kadar la havle vela kuvvete illa billah” dersin.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)

ž Tirmizî: Sa’d’ın rivâyeti olarak bu hadis hasen garibtir.

3569- Zübeyr b. Avvam (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her sabah Allah’ın kulları için bir görevli çıkıp şöyle der: Allah herşeyin ve varlık aleminin sahibidir. Eşsizlik ve tek olmakta ona mahsustur. Siz de bu Allah’ı tesbih ediniz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

bölüm: 115

birşeyi ezberlemek için hangi duâ yapılmalı?

3570- İbn Abbâs (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında iken ansızın Ali b. ebî Tâlib geldi ve: “Annem babam sana feda olsun Ey Allah’ın Rasûlü! Bu Kur’ân, benim göğsümden kaybolup gidiyor ve buna engel de olamıyorum.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ona: “Ey Ebû’l Hasan sana bazı kelimeler öğreteyim mi? ki Allah bu kelimelerle seni faydalandırsın, sendeki o şeyler de başkalarını faydalandırsın ve öğrendiğin şeyi de kalbine yerleştirsin. Ali: “Evet, ey Allah’ın Rasûlü! öğret bana” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cuma gecesi gecenin son üçte birinde kalkmaya gücün yeterse bu saat meleklerin hazır bulundukları bir saattir bu saatte duâ kabul edilir. Kardeşim Yakup Peygamber de çocuklarına: “İleride sizin için rabbime duâ edeceğim” (Yusuf sûresi: 98) demişti ki bu Cuma gecesine gelince demektir. Eğer buna gücün yetmezse gecenin yarısında kalk, şayet buna da gücün yetmezse gecenin başlangıcında kalkıp dört rekat namaz kıl. Birinci rekatta fatiha ile birlikte Yasin sûresini oku ikinci rekatta, Hâ mim, Duhan sûresini oku. Üçüncü rekatta ise Fatiha ve Elif lam mim Secde sûresini oku dördüncü rekatta ise Fatiha ile birlikte Tebareke sûresini okursun. Teşehhüdü bitirdiğin vakit Allah’a hamdeyle Allah’a en güzel şekilde senada bulun bana da salevatı güzel bir şekilde getir. Sonra tüm Peygamberlere de salevat getir. Sonra tüm mü’min erkekler ve kadınları bağışlanma talebinde bulun ve senden önce gelip geçen tüm imanlı kardeşlerin için bağışlanma isteğinde bulun bunlardan sonra da şöyle söyle: Allah’ım hayatta bıraktığın sürece beni kötülüklere bulaştırma bana acı. Beni ilgilendirmeyen şeylere özenmekten beni esirge. Razı olduğun şeylere eğilmeyi bana nasib et. Allah’ım ey gökleri ve yeri eşsiz benzersiz yaratan ey Celal ve ikram sahibi! Ey Allah’ım! Erişilmez güç sahibi Sensin. Ey Rahman olan Allah’ım, Ey Allah’ım senin celalin için isterim. Yüzünün nuru için öğrettiğin şekilde Kur’ân-ı bana ezberletmeni isterim. Seni benden razı edecek şekilde O kitabı okumayı bana nasib et. Göklerin ve yerin eşsiz ve benzersiz yaratıcısı Allah’ım, Celal, ikram ve İzzet sahibi Allah’ım senin gücüne hiçbir güç erişemez. Ey Allah’ım, Ey Rahman olan senin celalinle yüzünün nuru ile ve senin kitabınla gözümü aydınlatmanı isterim. Dilimi onunla söyletmeni, kalbimdeki sıkıntıyı onunla gidermeni gönlümü onunla açmanı bedenimi onunla tamir etmeni isterim nitekim hak uğrunda bana senden başkası yardım etmez ve hakkı sadece sen verirsin senden başka güç kuvvet yoktur, ancak sen varsın sen büyüksün ve ulusun. Ey Ebû’l Hasen bunu üç veya beş veya yedi Cuma yapacak olursan Allah’ın izniyle duân mutlaka kabul edilecektir. Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki bu duâ mü’minden hiçbir zaman şaşmamıştır. Abdullah b. Abbâs dedi ki: Vallahi Ali beş veya yedi Cuma geçtikten sonra böyle bir toplantıda Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve Ey Allah’ın Rasûlü bundan önce ancak dört ayet kadar ezberlemekte idim ondan fazlası benden sıyrılır yok olur giderdi. Bugün kırk ayet kadar ezberliyor ve bunları okurken sanki kitap gözlerimin önünde gibidir. Nitekim bir hadis dinlerdim onu başkasına aktaracağım zaman benden kaybolur giderdi. Bugün ise hadisler işitiyorum ve onları bir başkasına aktardığım zaman bir harf bile eksik etmeden anlatabiliyorum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ey Ebû’l Hasen Ka’be’nin Rabbine andolsun ki sen gerçek bir mü’minsin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Velid b. Müslim rivâyeti olarak bilmekteyiz.

bölüm: 116

allah kendisinden istenilmesini sever

3571- Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ın lutfundan isteyiniz. Çünkü Allah kendisinden istenilmesini sever ibadetlerin en değerlisi sıkıntının giderilmesini beklemektir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Aynı şekilde Hammad b. Vakîd bu hadisi bu şekilde rivâyet etmiştir. Bu rivâyetine karşı çıkılmıştır.

Hammad b. Vakîd: Bu Saffar denilen kişi hafız değildir. Bizce Basralı bir ihtiyardır. Ebû Nuaym bu hadisi İsrail’den, Hakîm b. Cübeyr’den ve ismi belirtilmeyen bir kimseden mürsel olarak rivâyet etmiştir. Ebû Nuaym hadisi daha sahih olabilecek durumdadır.

3572- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım tembellikten acizlikten ve cimrilikten sana sığınırım.” (Müslim, Zikr: 17)

ž Aynı senedle Peygamber (s.a.v)’den şöyle de rivâyet edilmiştir. Peygamber (s.a.v): “İhtiyarlığın bunaklığından ve kabir azabından da Allah’a sığınırdı.”

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

3573- Cübeyr b. Nüfeyr (r.a.)’den rivâyete göre, Ubâde b. Sâmit, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu aktarmıştır: “Yeryüzünde herhangi bir Müslüman, günah işlemek üzere ve akraba ile ilişki kesmek üzere olmaksızın her ne türlü duâ ederse Allah o duâsında istediği şeyi kendisine verir veya giderilmesini istediği şeyi ondan giderir.” Bunun üzerine orada bulunanlardan biri: “Öyleyse duâyı çoğaltırız” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de “Allah’ın ikramı daha da çoktur buyurdu.” (Müsned: 21720)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. İbn Sevbân, Abdurrahman b. Sabit b. Sevbân el Âbid eş Şamî’dir.

bölüm: 117

yatağa girince yapılacak duâ

3574- Berâ (r.a.)’dan aktarıldığına göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Yatağına yatacağında namaz abdesti gibi abdest al sonra sağ yanının üzerine yat ve: “Allah’ım kendimi sana teslim ettim, işlerimi sana havale ettim, Senin azabından korkarak ve Cennetini ümid ederek sırtımı sana dayadım. Senin azabından korunmak ancak sana sığınmakla mümkündür. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin Peygambere iman ettim” diye duâ et, eğer o gece ölürsen İslam üzere ölmüş olursun. Berâ dedi ki: Bu duânın kelimelerini iyice ezberlemek için tekrarlayıp durdum ve; “Gönderdiğin Rasûlüne iman ettim” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Gönderdiğin Peygamberlerine iman ettim” de buyurdular. (Buhârî, Vudu’: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Berâ’dan değişik şekilde de rivâyet edilmiş olup sadece bu rivâyette “namaz için abdest aldığın gibi abdest al” ilavesi vardır.

3575- Abdullah b. Hubeyb (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Karanlık ve yağmurlu bir gecede bize duâ etmesi için Rasûlullah (s.a.v.) aramaya çıkmıştık. Ben kendisine yetiştim. Oku dedi. Ben de bir şey okuyamadım tekrar oku dedi. Ben yine bir şey okumadım tekrar oku deyince ne okuyayım? Dedim. “Sabah ve akşam İhlas, Nas ve Felak sûrelerini üçer defa okursan her şeye karşı sana yeterlidir” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Ebû Saîd el Berrad, Esîd b. ebî Esîd olup Medînelidir.

bölüm: 118

Rasûlullah (s.a.v.)’den değişik duâ örnekleri

3576- Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), babamın yanına misafir olarak gelmişti. Kendisine yemek ikram ettik, ondan yedi sonra kendisine hurma getirildi. Rasûlullah (s.a.v.), hurmayı yiyor ve çekirdeğini iki parmağıyla atıyordu, şahadet parmağı ile orta parmağını birleştirdi ve (Şu’be diyor ki: Hurma çekirdeğinin iki parmakla atılması bu hadisle gösterilmiş oldu.) çekirdeği iki parmağıyla attı sonra kendisine içecek getirildi Rasûlullah (s.a.v.) bundan içti sonra onu sağındaki kişiye verdi. Babam, Rasûlullah (s.a.v.)’in devesinin yularını tutarak “bize duâ et” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Allah’ım onlara verdiğin rızıkları bereketli kıl onları bağışla onları esirge” diye duâ etti. (Müslim, Eşribe: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Abdullah b. Büsr’den değişik şekilde de rivâyet edilmiştir.

3577- Rasûlullah (s.a.v.)’in azâdlı kölesi Bilâl b. Yesâr b. Zeyd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu bize aktarmıştır: “Her zaman diri ve hiç kimseye ihtiyacı olmayan kendisinden başka ilah bulunmayan O büyük Allah’tan bağışlanma diler ve tevbe ederim derse savaştan kaçmış olsa bile Allah onu bağışlar.” (Ebû Dâvûd, Salat: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilinmektedir.

bölüm: 119

allah’tan afiyet istenmeli mi?

3578- Osman b. Huneyf (r.a.)’den rivâyete göre, gözleri görmeyen bir adam Peygamber (s.a.v)’e geldi ve: “Allah’ın bana afiyet vermesi için bana duâ et” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “İstersen duâ edeyim ama sabretmen senin için daha hayırlıdır” buyurdu. Adam: “Duâ et” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ona güzelce abdest almasını ve şu duâlarla duâ etmesini emretti: “Allah’ım Rahmet Peygamberi Peygamberin Muhammed ile senden istiyor ve sana yöneliyorum. Bu ihtiyacım konusunda ben rabbime yöneliyorum. Allah’ım o Peygamberini bana şefaatçi kıl.” (İbn Mâce, İkame: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ancak bu şekliyle Ebû Cafer el Hatmî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Osman b. Huneyf Sehl b. Huneyf’in kardeşidir.

3579- Amr b. Abese (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bizzat kendisi Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Rabbin kuluna en yakın olduğu vakit gecenin son yarısıdır. Eğer o saatlerde Allah’ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse sen Allah’ı zikredenlerden ol…” (Nesâî, Mevakît: 27; İbn Mâce, İkame: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

3580- Imara b. Za’kere (r.a.)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir. Allah şöyle buyurmaktadır: “Kullarımdan benim gerçek kulum savaşta bana kavuşup şehid olasıya kadar bile beni hatırından çıkarmaz ve daima anar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi pek sağlam değildir. Imara b. Za’kere’yi sadece bu hadisi rivâyetiyle tanımaktayız. Hadiste geçen “mülakın kırnehü” sözünün manası: savaş esnasında bile beni hatırlayıp anar.

bölüm: 120

la havle vela kuvvete illa billah demenin değer ve kıymeti

3581- Kays b. Sa’d b. Ubâde (r.a.)’den rivâyete göre, babası Kays’ı hizmet etmek üzere Peygamber (s.a.v)’e vermişti. Kays dedi ki: Peygamber (s.a.v) bana uğramıştı ben namazını kılmıştım ayağıyla beni dürterek sana Cennet kapılarından bir kapıyı göstereyim mi? Ben de evet dedim. Buyurdu ki: “La havle vela kuvvete illa billah = çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir.” (Müsned: 14932)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih garibtir.

3582- Saffan b. Süleym (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Yeryüzüne inen hiçbir melek yoktur ki, mutlaka: “Çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir” derler. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

bölüm: 121

tesbih parmakla mı çekilmeli?

3583- Yüseyre (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir. Yüseyre hicret eden kadınlardan idi dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) bize şöyle buyurdu: “Tesbih, tehlil ve takdisi elden bırakmayınız ve parmaklarınızla tesbihinizi çekiniz. Çünkü onlar da sorguya çekilecekler ve konuşturulacaklardır. Gaflete düşmeyin sonra rahmeti unutursunuz.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)

Tesbih: Sübhanallah demektir.

Tehlil: Lailahe illallah demektir.

Takdis: Sübhanel melikil kuddûs veya Sübbühün, Kuddusûn Rabbüna ve Rabbül melaiketi ver ruh demektir.

Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece Hani b. Osman’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. Rabia, Hani b. Osman’dan rivâyet etmiştir.

bölüm: 122

savaş başlayacağında nasıl dua edilir?

3584- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), savaşacağı zaman şöyle duâ ederdi: “Allah’ım dayanağım sensin, yardımcım sensin senin verdiğin güçle düşmanlarla savaşıyorum.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Azudî kelimesinin manası yardımcı ve dayanak demektir.

bölüm: 123

arefe günü yapılan dua hayırlı mıdır?

3585- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Duâların en hayırlısı arefe günü yapılan duâdır. Benim söylediğim ve benden önceki Peygamber (s.a.v)’in söylediği en hayırlı şey ise: Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece O vardır. O tektir. O’nun ortağı yoktur. Saltanat O’nundur. Hertürlü eksiksiz övgüler O’na mahsustur. O’nun her şeye gücü yeter.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Hammad b. ebû Humeyd, Muhammed b. ebû Humeyd’tir. Ebû İbrahim el Ensarî de denilir. Medînelidir. Hadisçiler yanında pek sağlam sayılmaz.

bölüm: 124

içimiz de dışımızda hayırlı mı olmalı?

3586- Ömer b. Hattâb (r.a.) rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana şu duâyı belletti: Deki: “Allah’ım içimi dışımdan daha hayırlı kıl. Dışımı da yararlı kıl. Allah’ım mal aile ve çocuk bakımından insanlara verdiklerinin iyi ve hayırlısını, dalalete düşen veya dalalete düşüren olmamayı senden isterim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi de pek sağlam değildir.

bölüm: 125

kalplerimiz için nasıl duâ edilmeli?

3587- Küleybil Cermî (r.a.)’nın babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in yanına girdim namaz kılmakta idi. Sol elini sol uyluğuna koymuş parmaklarını toplamış şehâdet parmağını açmış ve şöyle diyordu: “Ey kalbleri halden hale evirip çeviren Allah’ım, benim kalbimi de dinin üzere sabit kıl.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir.

bölüm: 126

sancılı anlarımızda nasıl duâ etmeliyiz?

3588- Muhammed b. Sâlim (r.a.)’den aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Sabit el Bünanî bana: “Ey Muhammed!” dedi. Sancılandığın zaman elini sancılandığın yere koy ve şöyle duâ et: “Allah adıyla uğradığım şu ızdırabın şerrinden Allah’ın güç ve kudretine sığınırım. Sonra elini kaldır. Sonra aynı şeyi tek olarak tekrar et. Çünkü Enes b. Mâlik, Rasûlullah (s.a.v.)’den bunu böylece anlatmış olduğunu bize aktarmıştı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Muhammed b. Sâlim, Basralı bir ihtiyardır.

bölüm: 127

akşam vakti nasıl duâ etmeli?

3589- Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana öğretti ve şöyle buyurdu: De ki: “Allah’ım bu akşam ezanı gecenin başladığını gündüzün sona erdiğinin ve senin davetinin sesleri ve namaz vaktinin girişidir. Senden beni bağışlamanı dilerim.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle biliyoruz. Hafsa binti ebî Kesîr’in ne kendisini ne de babasını tanımıyoruz.

3590- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kişi tam bir samimiyetle: “la ilahe illallah” derse büyük günahlardan sakındığı sürece göğün kapıları kendisine açılır ve o kelime arşa ulaşır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

3591- Ziyâd b. Alaka (r.a.)’nın amcasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım! Ahlakın amellerin ve arzuların kötülerinden sana sığınırım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ziyâd b. Alaka’nın amcası Peygamber (s.a.v)’in sahabisi olan Kutbe b. Mâlik’tir.

3592- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte namaz kılmakta iken cemaatten bir adam: “Büyükler büyüğü Allah’tır. Sayısız hamdler Allah’a mahsustur. Sabah akşam Allah’ı tesbih ve tenzih ederim” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Şöyle şöyle diyen kimdi?” buyurdu. Cemaatten biri; “Benim, Ey Allah’ın Rasûlü” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Ona hayran oldum göğün kapıları onun için açıldı.” İbn Ömer diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim günden beri bu kelimeleri bırakmadım. (Müslim, Mesacid: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Haccac b. ebû Osman, Haccac b. Meysere es Savvaf’tır. Ebû’s Salt diye künyelenir. Hadisçiler yanında güvenilen bir kimsedir.

bölüm: 128

hangi söz allah’a daha sevimlidir?

3593- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Zerr’i hastalığı münasebetiyle ziyaret etmişti. Veya Ebû Zerr hastalığı dolayısıyla Rasûlullah (s.a.v.)’i ziyaret etmişti; “Anam babam sana feda olsun, Ey Allah’ın Rasûlü! hangi söz Allah’a daha sevimlidir?” Dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah’ın melekleri için seçtiği söz ki şudur: “Rabbimi hamdiyle tesbih ederim. Rabbimi hamdiyle tesbih ederim.” (Müslim, Mesacid: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 129

ezanla kâmet arasında ne istemeliyiz?

3594- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ezanla kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.” Bunun üzerine ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! öyleyse hangi duâyı yapalım?” dediler. Şöyle buyurdu: “Allah’tan afv ve afiyet dileyiniz hem bu dünya hemde ahiret için.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisteki: “Öyleyse hangi duâyı yapalım? Rasûlullah (s.a.v.) dünya ve ahirette afv ve afiyet dileyin” sözünü Yahya b. Yemân ilave etmiştir.

3595- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ezan ile kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadisi aynı şekilde Ebû İshâk el Hemedanî, Büreyde b. ebî Meryem el Kûfi’den ve Enes’den rivâyet etmiş olup bu rivâyet daha sahihtir.

3596- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Müferridun olanlar geçip gitmişlerdir. Ey Allah’ın Rasûlü! Müferridun kimlerdir?” dediler. Şöyle buyurdu: “Allah’ı zikretmeye, Allah’ı hatırından hiç çıkarmamaya düşkün olan kimselerdir ki Allah yaptıkları bu hayırlı işten dolayı onların günahlarını kaldırırda onlar Allah’ın huzuruna çok hafif ve yüklerinden kurtulmuş olarak gelirler. (Müsned: 7940)

ž Bu hadis hasen garibtir.

3597- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ı tenzih ederim, Allah’a hamdolsun, Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece Allah vardır ve O Allah en büyüktür” demem, güneşin üzerine doğduğu her şeyden bana daha sevimlidir.” (Müslim, Zikr: 17)

3598- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Üç kimsenin duâları geri çevrilmez. Oruçlu, İftar edinceye kadar, Adil hükümdar ve mazlumun duâsı ki Allah onu bulutların üzerine kaldırır. Göğün kapılarını onun üzerine açar ve şöyle buyurur: İzzetim hakkı için kısa bir süre sonra olsa da sana mutlaka yardım edeceğim.” (İbn Mâce, Sıyam: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir. Sa’dan el Kummî, Sa’dan b. Bişr’dir. Hadisçilerin ileri gelenleri İsa b. Yunus ve Ebû Âsım kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir. Ebû Mûcâlid Sa’d et Taî’dir. Ebû Müdelleh ise Âişe’nin azatlı kölesidir. Kendisini sadece bu hadiste tanıyoruz. Kendisinden bu hadis daha uzun ve değişik şekilde de rivâyet edilmiştir.

3599- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım bana öğrettiğin ilimle beni yararlandır bana yarayacak olan ilmi bana öğret. ilmimi artır. Her zaman ve zeminde sana hamdolsun. Cehennemliklerin halinden Allah’a sığınırım.” (İbn Mâce, Dua: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

bölüm: 130

melekler allah’a kulluk yapan kulları nasıl överler?

3600- Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre (r.anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların sevap ve günahlarını yazan meleklerden başka Allah’ın yeryüzünde dolaşan melekleri vardır ki Allah’ı hatırlayıp devamlı gündemde tutan toplulukları görünce aradığınıza koşun diye çağrışırlar ve hemen oraya gelerek dünya semasına kadar onları çepeçevre kuşatırlar. Allah, o meleklere sorar: Kullarımı hangi hal üzere bıraktınız? Onlar da derler ki: Sana hamd ediyorlar seni en büyük olarak kabul ediyorlar ve seni daima gündemde tutuyorlar. Allah: Beni gördüler mi buyurur. Melekler: Hayır diye cevap verirler. Allah: Beni görselerdi durumları nasıl olurdu? Melekler: Seni görmüş olsalardı. Şüphesiz daha çok hamd ederler daha çok seni büyük kabul ederler ve daha çoğunlukla seni gündemde tutarlardı. Allah: O kullarım neyi istiyorlar? Buyurur. Melekler: Cenneti istiyorlar derler. Allah: Cenneti gördüler mi? buyurur. Melekler: Hayır derler. Allah: Görmüş olsalardı durum nasıl olurdu? Buyurur. Melekler: Cenneti görmüş olsalardı onu daha çok isterler ve hırslanırlardı, derler. Allah: Hangi şeyden sığınıyorlar? Der. Melekler: Cehennem’den derler. Allah: Cehennemi gördüler mi? buyurur. Melekler: Hayır derler. Allah: görselerdi durum nasıl olurdu? der. Melekler: Cehennemi görselerdi elbette ondan daha çok kaçarlar ondan daha çok korkarlar ve ondan daha çok Allah’a sığınırlardı, derler. Allah: Sizler şâhid olunuz ki ben onları bağışladım. Melekler: O toplum içinde isteyerek oraya gelmeyen fakat bir ihtiyaç için orada bulunan günahkar kimseler de vardır, derler. Allah: Onlar öyle bir topluluktur ki onların yanında bulunanlar affedilmekten mahrum bırakılmazlar.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

bölüm: 131

yetmiş zararkapısı hangi dua ile kapanır?

3601- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: “Güç ve kuvvetimiz ancak Allah iledir” sözünü çokça söyle çünkü o Cennetin hazinelerindendir.” Mekhul dedi ki: “Her kim güç ve kuvvetimiz ancak Allah iledir, Allah’ın azabından kurtuluş ancak ona sığınmakla mümkündür derse” Allah o kimseye yetmiş zarar kapısını kapatır bu kapıların en azı ise fakirliktir.” (Müsned: 8054)

ž Tirmizî: Bu hadisin senedi muttasıl değildir. Mekhul, Ebû Hüreyre’den hadis işitmemiştir.

3602- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her peygamberin kabul edilecek bir duâsı vardır. Ben ise bu duâmı şefaat olarak ümmetim için sakladım. Bu şefaatim Allah’a ortak koşmadan ölenlere mutlaka ulaşacaktır.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, İman: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 132

allah’a yaklaşmamıza göre allah’ta bize yaklaşır

3603- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah şöyle buyurur: “Ben kulumun bana olan tahminine göre ona muamele ediciyim o beni gündemde tuttuğu sürece kendisiyle beraberim. Beni içinden anıp hatırlarsa ben de onu kendi kendime anıp hatırlarım. Beni bir topluluk içersinde gündeme almışsa ben de onu onlardan daha hayırlı bir toplum arasında hatırlarım. Bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana, bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse ben de ona koşarak gelirim.” (Buhârî, tevhid: 27; Müslim, Zikir: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Bu hadisin tefsiri hakkında A’meş’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Kim bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım demek; Bağışlanmam ve rahmetimle demektir.” Bazı ilim adamları buradaki yaklaşmayı bağışlama ve rahmetle tefsir etmekte ve şöyle demektedirler: “Kul, Allah’a itaatle ve emrettiği ibadetlerle yaklaşırsa Allah’ın bağışlaması ve rahmeti de o kimseye adeta koşar” demektir.

Saîd b. Cübeyr, Bakara 152. ayeti hakkında şöyle demiştir: Bana itaatle kim beni hatırlarsa bende o kimseyi bağışlamamla hatırlar ve karşılarım. Abd b. Humeyd, Hasan b. Musa’dan, Amr b. Haşim er Remlî vasıtasıyla İbn Lehia’dan, Atâ b. Yesâr’dan ve Saîd b. Cübeyr’den bu hadisi aynı şekilde rivâyet etmiştir.

bölüm: 133

hangi şeylerden Allah’ha sığınmalıyız?

3604- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cehennem azabından Allah’ha sığınınız. Kabir azabından Allah’a sığınınız. Mesih Deccâl’ın fitnesinden Allah’a sığınınız. Ölüm fitnesinden ve hayatta olan insanların fitnesinden Allah’a sığınınız.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

[TOP]

17.9 EVRADİ KUDSİYE

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
EVRADİ KUDSİYE
EVRAD-I KUDSİYE




Evradı Kudsiye Hakkında:

Bu dua ve evrad çok kudsi ve kerametli bir duadır. Bu duanın sahibi büyük mutasavvıf Hz. Şah-ı Nakşibendi'dir.Evrad-ı Kudsiye, Şah-ı Nakşibend'in (r.a.) alem-i manada Peygamber Efendimizden aldığı bir derstir. Bediüzaman Hazretleri; "Münafık düşmanlarımın maddi ve manevi zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar" (Emirdağ Lahikası, s. 129) demek suretiyle onların kudsiyetini güzel bir şekilde belirtir.


EVRAD-I KUDSİYE AÇIKLAMASI
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

1. Allah’ım! Sen bütün varlıkların gerçek maliki ve onlarda görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibi olan Melik’sin; varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay’sın; varlığınla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm’sun; Kâinattaki bütün varlıkların dayandıkları tek gerçek Senin isim ve sıfatlarının tecellileridir ve Sen, zâtın gerçek olduğu gibi, şuûnat, sıfât, isim ve fiilleri de gerçek olan Hak’sın; peygamber ve kitaplar göndererek Kendini tanıttıran ve razı olacağın şeyleri insanlara, cinlere ve dilediğin varlıklara bildiren Mübîn’sin.
2. Öyle ki, Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Sen benim Rabbimsin, zira beni Sen yarattın. Ben ise Senin kulunum. Sana verdiğim söze ve vaadime gücüm yettiği kadar bağlıyım. Yaptığım kötülüklerin şerrinden Sana sığınırım. Üzerimdeki nîmetin olan iyilik ve sevaplarımla huzuruna geliyor ve günahlarımla birlikte Sana dönüyorum. Günahlarımı affet, çünkü günahları bağışlayan başka kimse yok, ancak Sen varsın,
ey az çok, küçük büyük her türlü günahı her tevbede bağışlayan Gaffâr ve Gafûr!
3. Allah bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehtir. Bütün hamdler, övgü, minnet ve
teşekkürler Allah’a aittir. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür ve yüceler yücesidir. Varlık âlemine çıktığımız andan itibaren yaratılış gayemize ulaşıncaya kadar her türlü tehlikeden, olumsuz hal ve tavırlardan bizi kurtaracak kudret; bütün istek ve arzularımıza bizi kavuşturacak kuvvet, ancak yüceler yücesi büyük olan Allah’ın kudret ve kuvvetidir.
4. “O, kâinat yok iken var olan Evvel, bütün varlık yok olsa bile bâkî kalan Âhir, bütün varlıkları kuşatan Zâhir ve her varlığın içine hükmeden Bâtın’dır ve O her şeyi çok iyi bilendir.” (Hadid:3)
5. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O birdir; Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk tamamen Ona aittir. Hamd, teşekkür ve minnet Ona mahsustur. Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. O kendisine asla ölüm ârız olmayan ezelî hayat sahibidir. Bütün hayırlar Onun elindedir. Her şeyin ve herkesin dönüşü de Onadır. Onun her şeye gücü yeter.
6. Sen bütün kusurdan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin ey zerreden Arşa kadar her şeyi büyüklüğüyle kuşatan ve yüceliği bütün varlıklar tarafından tasdik edilen Azîmü’l-Muazzam!
7. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey varlığıyla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tuttuğu halde Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan ve bütün varlıklar tarafından daima hürmet edilen Kayyûmu’l-Mükerrem

8. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey kullarına peygamberler gönderen ve bütün ölüleri haşirde tek bir emirle diriltip huzurunda toplayan Bâis!
9. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey kâinatta her şeyin bir sonu olduğu halde Kendisi bâkî olan ve bütün mülk ve servetin ezelî ve ebedî sahibi olan Vâris!
10. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden
ve ortaktan münezzehsin, ey gücü her şeye yeten ve hiçbir şey Kendisine ağır gelmeyen Kàdir!
11. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey kâinattaki her şeyi sonsuz kudretine boyun eğdiren Muktedir!
12. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey bütün sırları ve gizlilikleri bilen Âlim!
13. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey yer ve göktekileri dirilten Bâis!
14. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey Kendisine bütün yaratıkların ibadet ettiği Ma’bud!
15. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey İlahî aşk ve cezbeyi takdir eden Mukaddir!
16. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey Kendisine âfetler bulaşmayan!
17. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey zamanları ve vakitleri meydana getiren! Kadrin yücedir. Zâlim ve müşriklerin söyledikleri şeylerden son derece uzak, yüce ve büyüksün!
18. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey köle ve esirleri azât eden!
19. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey sebepleri yaratan, sebep ve sonuca birlikte hükmeden!
20. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey Kendine asla ölüm ârız olmayan Hay ve Kayyûm! Zira Sen varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay’sın; ve varlığınla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan ve onlara bekà veren; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm’sun.

21. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey benim ve bütün insanların İlâhı!
22. Bizi bizzat Sen yarattın ve bizi, yarattığın varlıkların pek çoğundan üstün kıldın. Hamd ve nimet ancak Sana aittir!
23. Bolluk, genişlik, kudret ve yücelik ancak Sana mahsustur ve bütün nimetler de Sana aittir.
24. Sen sonsuz bereket ve hayırların sahibisin ey Rabbimiz, şanın pek yücedir! Senden af diliyor ve Sana tevbe ediyoruz.
25. Allah’ım! Sen Evvel’sin; Senden önce hiçbir şey yoktu.
26. Sen Âhir’sin; Senden sonra hiçbir şey yoktur.
27. Sen Zâhir’sin, her varlığı dışından kuşatırsın; Sana hiçbir şey benzemez.
28. Sen Bâtın’sın, her varlığın içine hükmedersin; Seni gören hiçbir şey yoktur.
29. Sen çok değilsin, birsin ve teksin.
30. Sen yardımcıya ihtiyacı olmayan sonsuz kudret sahibisin.
31. Sen yol göstereni olmadan bütün varlıkların idâre ve tedbirini görensin.
32. “De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan, âlemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Sen dilediğini aziz eder, yükseltir, dilediğini de zelil kılar, alçaltırsın. Bütün hayır ve iyilik yalnız Senin kudretindedir. Sen her şeye kàdirsin.”

33. “Geceyi gündüze, gündüzü de geceye sokar değiştirirsin. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsız şekilde rızıklandırırsın.” (Âl-i İmran: 26-27)
34. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey bu dünyada bütün varlıklardan perdelenmiş olan!
35. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey vakar ve büyüklük perdesine bürünen!
36. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey her şeyin gerçek sahibi.
37. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey sonsuz kudret sahibi ve yüceler yücesi olduğundan pek büyük izzeti olan.
38. Ve ey göklerin yedi katında ve Cennette olanları bilen!
39. Ve ey kalplerden geçen tereddüt ve terennümleri ve içten geçenleri bilen!
40. Ve ey Mekke ve Medine’yi diğer şehir ve beldelerden üstün kılan!
41. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey yerin üstünde ve altında olanları bilen!
42. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey bu dünya gözüyle görünmekten yüce ve lâtif olan!
43. Sen sonsuz bereket ve hayırların sahibisin ey Rabbimiz, şanın pek yücedir! Senden başka Rab ve Senin dışında hüküm ve kuvveti sonsuz bir hükmedici yoktur.

44. Allah’m! Sen nimetlerin asıl sahibi olan ve varlıklara çeşitli vesilelerle nimetler ihsan eden Mün’im; her bir varlığı
en güzel sûrette yaratıp ihsanlarınla onlara üstünlükler kazandıran Müfaddıl, ayağı sürçenlerin elinden tutup hatalarını bağışlayan Mukîl ve kullarının şükürlerine daha güzeliyle karşılık veren Şekûr’sun!
45. Şahitlik ederim ki, hiç şüphesiz Sen, bütün kemal sıfatların sahibi, noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh olan Allah’sın. Ki, Senden başka ilâh yoktur. Sen hem benim, hem her şeyin Rabbisin. Gökleri ve yeri yoktan var eden, gizliyi ve açık olanı bilensin. Yücesin, büyüksün ve üstünsün.
46. Tâ hâ, Tâ sîn mîm, Tâ sîn, Yâ sîn, Hâ mîm, Ayn sîn kàf. “O iki denizi salıverdi ki, o denizler birbirleriyle karşılaşırlar. Aralarında ise bir engel vardır; birbirine karışmazlar.” (Rahmân: 19-20)
47. “Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hay’dır; ezelî ve ebedî hayat sahibidir. O Kayyûm’dur; varlığı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmadığı gibi, bütün eşyâ Onun yaratmasıyla, tedbir ve idaresiyle devam eder ve vücutta kalır, bekà bulur. Onu ne uyuklama tutar, ne de uyku, gafletin hiçbir çeşidi hiçbir zaman Ona ârız olamaz. Göklerde ne var, yerde ne varsa Onundur. Onun katında, Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir? O bütün yaratıkların geçmiş ve gelecekteki bütün hallerini bilir. Onun yarattığı varlıklar ise, Onun dilediği kadarından başka, İlahî ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. En yüce ve en büyük olan da ancak Odur.” (Bakara: 255

48. Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm. İş bitti, İlâhî yardım geldi, dalâlet ehline böyle bir yardım ulaşmaz ve bize galip gelemezler.
49. “Hâ mîm. Bu Kitap, kudreti her şeye galip olan, ilmi her şeyi kuşatan, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azâbı şiddetli ve lütfu bol olan Allah tarafından indirilmiştir. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Dönüş ancak Onadır.” (Mü’min: 1-3).
50. Allah, kudretiyle dilediğini yapar, izzetiyle dilediği şeye hükmeder.
51. Küçük büyük bütün varlıkların kudretine boyun eğdiği mutlak hâkimiyeti karşısında, Onunla mücâdele edebilecek hiçbir varlık yoktur. Mülkünde Onun hiçbir ortağı da yoktur.
52. Allah’ı her türlü noksan ve çirkin sıfattan tenzih eder ve Ona hamd ederiz. Bütün istek ve arzularımıza kavuşturacak kuvvet, ancak Allah’ın sonsuz kudretidir. Allah’ın dilediği şey olur, dilemediği şey ise olmaz.
53. Biliyorum ki, muhakkak Allah her şeye kàdirdir.
54. Hiç şüphesiz Allah ilmiyle her şeyi mutlak sûrette kuşatmıştır; her şeyin sayısını ve ölçüsünü tek tek bilir.
55. Allah’ım, bizi gazabınla öldürme, ibret verici azâbınla helâk etme. Bundan önce bizi affet, ey merhametlilerin en merhametlisi.
56. Bütün varlıkların gerçek maliki ve onlarda görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibi olan; hiçbir şekilde hiçbir noksanı olmayan, kâinatta görünen bütün kusurlar asla kendinde bulunmayan, sapıtmışların söyledikleri batıl düşüncelerden sonsuz derece yüce olan, kâinatı dâima temiz tutarak güzelleştiren ve her bir varlık tesbihatıyla kudsî isimlerini her tarafta ilân eden Allah her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır.
57. Mülk ve melekûtün sahibi her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır.

58. İzzet, azamet, heybet, kudret, büyüklük, haşmet, güzellik, mükemmellik, sonsuzluk, saltanat ve hâkimiyet sahibi olan Allah her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır.
59. Bütün varlıkların gerçek maliki ve onlarda görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibi olan Melik; varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay, her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır. Ki O uyumaz, ölmez, ebedî, bâkî ve sonsuzdur. Ve O bütün varlıkların Kendisini tesbih ettiği Subbûh; hiçbir şekilde hiçbir noksanı olmayan, kâinatta görünen bütün kusurlar asla Kendinde bulunmayan, sapıtmışların yakıştırdıkları batıl düşüncelerden sonsuz derece yüce olan, kâinatı dâima temiz tutarak güzelleştiren ve her bir varlık tesbihleriyle kudsî isimlerini her tarafta ilân eden Kuddûs’dür. O benim Rabbim ve meleklerin ve ruh’un (Cebrâîl’in) Rabbidir.
60. Allah’ım ilminden bize ilim öğret, Seni hakkıyla tanıyacak anlayış ver, yardımını üzerimize zırh yap.
61. Allah’ım, bizi Sana şükreden, Seni zikreden, Sana sığınan, Sana itaat eden, Sana boyun eğen, Sana kusurunu itiraf edip yalvaran ve Sana tevbe eden kimseler eyle.
62. Allah’ım tevbemizi kabul eyle, ruhumuzu temizle, verdiğimiz sözleri ifa etmeyi nasip eyle, içimizdeki kinleri yok et ve kalplerimizden intikam, kin ve düşmanlığı gider.
63. Allah’ım, ansızın ortaya çıkan kıtlıktan ve bilinen yangınlardan… din düşmanlığından, gafletten, rahata düşkünlükten, hakkı kabul etmemekten ve helâk eden gizli felâketlerden Sana sığınırız.
64. Allah’ım, bize,

günahlardan bizi çekip çıkaracak korkunu, Cennetine koyacak ve oraya ulaştıracak itaat ve ibâdetini, dünya ve âhiret musibet-lerini hafifletecek güçlü îmânı nasip eyle.
65. Bizi en hayırlı kullarınla birlikte haşret. Kulaklarımız, gözlerimiz ve kuvvetimizle maneviyatımızı güçlendirecek hayırlar kazanmayı nasip et. Bu kazancımızı da ebedî ve kalıcı kıl. Bize zulmedenlerden intikamımızı al. Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et. Hatalarımızı affet. Belâları başımızdan def et. Hastalarımıza şifâ ver. Gönüllerimizi nurlandır. İhtiyaçlarımızı gider. Ailemizden büyüklerimize ve küçüklerimize merhamet et. Allah’ım, bu geçici dünyayı en büyük kaygımız ve ilmimizin de son hedefi kılma. Bize dinî ve dünyevî musibetler verme. Günahlarımız sebebiyle, bize merhamet etmeyecekleri başımıza musallat etme. Bize rızık ver. Çünkü Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.
66. Allah’ım biz Senden, öyle bir rahmet diliyoruz ki, onunla korku ve şaşkınlığımızı hayra yönelt, dağınık hâlimizi ve işlerimizi düzene koy, hastalarımıza şifâ ver, işlerimizi ve vakitlerimizi ha-yırlı ve bereketli kıl ve mükemmelliğe giden yolu bize ilham et.
67. Allah’ım, kâinatı kaplayan Samedâniyetinle bütün varlıklar her hâliyle Sana muhtaç olmuşlar ve Sen ise hiçbir şeye muhtaç değilsin. Her şeyi kuşatan Vahdâniyetinle kâinat bir hane gibi idare ediliyor ve her şey Senin birliğine delâlet ediyor. Her yerde tecelli eden Ferdâniyetin bir ortağın bulunmasını reddediyor ve Senin tek bir ferd olduğunu gösteriyor. Apaçık izzetin ise isyan,

günah ve kusurları istemiyor. Geniş rahmetinle bütün varlıklar saadet içinde gelişip serpiliyorlar. Allah’ım Samedâniyetin, Vahdâniyetin, Ferdâniyetin, apaçık İzzetin ve geniş Rahmetin hürmetine kulaklarımıza nur, gözlerimize nur, kabirlerimize nur, kalplerimize nur, duygularımıza nur, ruhlarımıza nur ve önümüze nur vermeni diliyoruz.
68. Allah’ım, ilmimizi, nûrumuzu ve hilmimizi artır. Bize açık ve gizli nîmetler ver.
69. Dinimiz için Allah bize yeter.
70. Dünyamız için Allah bize yeter.
71. Kaygılandığımız şeylere karşı, bütün canlıları çeşitli duy-gularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol Kerîm Allah bize yeter.
72. Bize zulmedenleri hemen cezalandırmayıp, cezalarını sonraya bırakan ve kuvveti bütün kâinatı kaplayan, bütün varlıkları zapt ederek hükmü altına alan Halîm ve Kavî Allah bize yeter.
73. Bize kötü tuzak kuranlara karşı azabı şiddetli olan Allah bize yeter.
74. Ölüm ânında, rahmeti her şeyi kuşatan ve imanlı kullarına çok özel ihsan ve şefkatte bulunan Rahîm Allah bize yeter.
75. Kabirdeki sorgu ânında, sonsuz şefkatini gösterip ihsanda bulunan Raûf Allah bize yeter.
76. Kıyâmetteki hesap ânında sonsuz cömertliğini sergileyip ikramda bulunan Kerîm Allah bize yeter.
77. Haşirde amellerin tartıldığı zaman kullarına sonsuz lütuflarda bulunan Lâtif Allah bize yeter.
78. Cennet ve Cehennemdeki, her şeyi hikmetle yaratan, nizam ve intizamla donatan Hakîm Allah bize yeter.
79. Sırat Köprüsünden geçerken, kullarına sonsuz kudretiyle yardım eden Kadîr Allah bize yeter.
80. “Kemal sıfatların sahibi ve noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh olan Allah bana yeter. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Ona tevekkül edip güvendim. O Arş-ı Azamın sahibidir.” (Tevbe:129)

81. Hoş geldin, sefa geldin ey sabah ve ey yeni gün! Merha-ba ey mutlu gün! Ve merhaba ey kâtip ve şahit melek! Şu söy-lediklerimizi bizim için yaz:
82. Ezelden ebede kadar varlıkların halleriyle ve dilleriyle yaptıkları sonsuz hamdler, şükürler ve övgüler yalnız Kendisine ait olan Hamîd; her şeyin üstünde sonsuz derece bir şeref sahibi ve sonsuz takdis ve övgülere lâyık olan Mecîd; dilediğini dilediği şekilde yükselten, yücelten ve herkese lâyık olduğu rütbeyi ve mertebeyi veren Refî’; yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd; bütün sıfat, isim ve fiilleriyle her şeyi kuşatan Muhît; mahlûkatı hakkında dilediğini yapan Fa’âl Allah’ın adıyla.
83. O kuluna şah damarından daha yakındır.
84. Allah’a îman etmiş, Ona kavuşmaya inanmış ve delillerini kabul etmiş, Allah’ın ulûhiyeti dışında başka ilâhları inkâr etmiş ve Allah’a tevekkül etmiş olarak sabahladık.
85. Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini, Arşını taşıyan meleklerini şâhid tutuyoruz ki: O bütün mükemmel sıfatlara sahip ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur, O tektir. Onun ortağı yoktur. Ve yine şahadet ediyoruz ki: Muhammed (a.s.m.) Onun kulu ve Resulüdür. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kevser Havuzu haktır. Şefaat haktır. Kabirde sorguya çeken Münker ve Nekir melekleri haktır. Allah’ın verdiği söz haktır. Muhakkak Kıyamet Günü gelecektir ve bunda hiçbir şüphe yoktur. Allah, kabirde yatanları da diriltecektir. İşte biz bu inançla yaşıyor, bu inançla öleceğiz, bu inançla yarın diriltileceğiz ve azap da görmeyeceğiz, inşaallahu teâlâ.

86. Allah’ım, hiç şüphesiz biz nefsimize zulmettik. Sen bizim büyük, küçük bütün günahlarımızı bağışla. Çünkü onları Senden başkası bağışlayamaz. Bizi ahlâkın en güzeline ulaştır, çünkü Senden başka ahlâkın en güzeline ulaştıracak kimse yoktur.
87. Emret Allah’ım, seve seve emrini yerine getirmeye hazırız. Her türlü hayır Senin elindedir. Senden af diliyor ve Sana tevbe ediyoruz. Îman ettik Allah’ım, gönderdiğin her peygambere… Îman ettik Allah’ım, indirdiğin her kitaba… Ve bunları tasdik ettik.
88. Allah’ım, katından gelecek hayâ ile yüzlerimizi, katından gelecek huzur ve saadetle kalplerimizi doldur.
89. Allah’ım, bizi cömert, eliaçık ve minnetsiz verenlerden eyle. Kendini geliştirmeyen, lâf taşıyan, kendini beğenen ve bozgunculuk yapan insanlardan eyleme.
90. Allah’ım, oburluktan, kıtlıktan, haddini aşmaktan, geçimsiz olmaktan, kötü zandan, sarhoş edici içkilerden, bolluk içinde gaflete düşmekten, kötülük yapmaktan, verilen habere zan ile yaklaşmaktan, karanlık fitneden ve geçim darlığından Sana sığınırız.
91. Allah’ım, bugünümüzün başını iyilik, ortasını kurtuluş, sonunu ise başarı eyle! Onu bizim için saâdet, şehâdet, tevbe, bağışlanma ve îman ile sona erdir.
92. Allah’ım, bugünümüzün başlangıcını rahmet, ortasını

fânî şeylerden uzaklık, sonunu da maddî ve manevî ziyafet eyle.
93. Allah’ım, bize hayatın en genişini, ömrün en mutlusunu, rızkın da en bolunu ihsan et!
94. Allah’ım, affınla bizi bağışla, bize fazl u kereminle muâmele et, günahlarımızdan dolayı bizi hemen cezalandırma. Sana hamd ediyor ve Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ediyorum. Ben Seni lâyıkıyla övmekten acizim; Sen, Zâtını medih ve senâ ettiğin gibisin. Şânın yücedir, Kendini övmen ne muhteşemdir. Senin askerin asla mağlûp edilemez. Sana verilen sözden dönülemez ve Senden başka hiçbir ilâh yoktur.
95. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Sana lâyıkıyla ibâdet edemedik, ey bütün varlıkların Kendisine itaat ve ibadet ettiği Mâbud!
96. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Seni hakkıyla tanıyamadık, ey peygamberlerle, semâvî kitaplarla ve kâinat kitabıyla Kendini tanıtan Mâruf!
97. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Seni gereği gibi zikredemedik, ey bütün mahlûkatın Kendisini her an zikrettiği Mezkûr!
98. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Sana lâyık şükrü yapamadık, ey bütün mahlûkatın Kendisine şükrettiği Meşkûr!
99. Allah’ım, bize verdiğin nimetlerin şükrünü eda etmeyi nasip eyle! Şüphesiz Sen öyle Allah’sın ki, kudretinin sıfatları, yarattığın varlıkların sıfatlarından yücedir. Sen insanı yaratırken, buna şâhit olan başka bir ilâh yoktu. Ruhları yaratırken, Seni engelleyecek hiçbir ortağın yoktu.

100. Allah’ım ağlamayan gözden, korkmayan kalpten, huşû duymayan gönülden, kabul edilmeyen duâdan, fayda vermeyen ilimden, dinlenilmeyen sözden, doymayan nefisten, küçük de olsa yardım etmeyi sevmemekten Sana sığınırım.
101. Allah’ım, bize Kur’ân’ın sırlarını anlamayı nasip eyle. Bizi nurlandır. Bizi lütuf deryâsına daldır. Üzerimize en güzel mârifetleri yağdır.
102. Ey Nurların Nûru! Ey varlıkları, nazik ve lâtif güzelliklerle yaratıp onlara lütufta bulunan ve ilmi bütün varlıkların inceliklerine nüfuz eden Lâtîf! Ey ayıp ve kusurları örten ve çirkinlikleri perdeler altında saklayan Settâr! Peygamberlerin kandili, evliyâların yıldızı, hâlis ve seçkin kullarının ay ve güneşi, cin ve insanların aydınlatıcısı, doğu ve batının ışığı olan Efendimiz Muhammed’e salât ve rahmet eylemeni; vücudumuzu irfan semâsına yükseltmeni, amellerimizi ve imanımızı ihsan makamında sâbit tutmanı (daima Seni görür gibi Sana ibadet etmemizi) niyaz ediyoruz.
103. Ey sonsuz mükemmel sıfatların sahibi ve noksan sıfat-lardan münezzeh olan Allah! Ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr! Ey ezelden ebede kadar bütün varlıkları rahmetiyle, kudretiyle, ilmiyle, iradesiyle ve hülâsa bütün sıfât ve isimleriyle sonsuz tecellileri içine alan Vâsi’! Ey bütün günahları bağışlayan Gafûr! Ey gökleri Kendi kudretiyle bina eden! Ey kupkuru yeri kudretiyle döşeyen! Ey yüksek dağları Kendi hikmetiyle sağlam bir şekilde diken! Ey Ay ve Güneşe Kendi ihsanıyla ışık verdiren Allah’ım!

104. Ay ve güneşe ışık saçt›ran ve gökleri şimşeklerle parlatan ismin hürmetine Senden koruyucu bir kalkan ve ışığı gözleri kapıp alıverecek bir nur istiyorum.
105. “Allah geceyi ve gündüzü birbirine çevirir, Şüphesiz ki bunda gören gözler için bir ibret vard›r.”
106. Tâ sîn mîm. Çalgı âletlerinden, yalandan, haramdan, hilekârlıktan, cehaletten, kötülerin tuzaklarından, gece ve gündüzün kötü olaylarından, cin ve insanların şerrinden yüce ve büyük olan Allah’a sığınırım.
107. Ey bütün varlıkların hallerinden hareketlerine kadar her şeyini kaydedip koruyan ve varlıkların asıllarını ve nesillerini tohumlarda ve çekirdeklerde muhafaza eden ve insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkları her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz, bizi muhafaza eyle!
Ey bütün varlıkların ihtiyaçlarını karşılayan ve Kendisine imanla bağlananların tek dostu ve koruyucusu olan Velî! Ey en büyük hâkim olan Vâli! Ey her şeyden ve insanın düşünebildiği bütün mertebelerden daha yüce olan Alî! Ey bütün varlıklardan sonsuz derecede üstün ve yüce olan Âlî!
Ey Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan ve Kendisinin nasıl bir varlık olduğunu Kendinden başka hiç kimse bilemeyen! Ey bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah! Ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay! Bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm!
Ey varlığında hiçbir şüphe bulunmayan ve varlıkların dayandıkları hakikat, Zâtının sıfât, isim ve fiillerinin tecellisi olan Hak! Ey bütün kâinat bütün halleriyle yüce zâtının bir olduğuna işaret ve şehadet eden Vâhid! Ey her bir şeye hususî olarak sıfatlarıyla ve birçok isimleriyle tecelli eden ve birliğinin delilleri her bir varlıkta açıkça görünen Ehad! Ey kâinattaki her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye asla muhtaç olmayan Samed! Ey her varlığa tükenmez rahmet hediyelerinden lâyık olduğu ihsanı veren Vehhâb!

Ey bütün canlıları çekirdek ve damlalardan çeşitli şekil ve suretlerde açıp geliştiren ve gayb âlemlerini ve fetih kapılarını açan Fettâh! Ey cansız varlıklara can veren, ölüleri dirilten ve bütün canlılara doğrudan doğruya kudretiyle hayat veren Muhyî! Ey ölümü yaratan Mümît!
Ey en küçük varlıktan en büyüğüne kadar her şeyi tam bir itaatle emrine boyun eğdiren ve Kendine itaat etmeyen insanlara ve cinlere belâ, âfet ve çeşitli azaplar vererek izzetini ve adaletini gösteren Kahhâr! Ey inançsızların Kendisi hakkında söyledikleri her türlü kötü ve çirkin şeylerden ve her türlü noksan ve kusurlar-dan pak ve temiz olan ve kullarının gönlüne güven veren Selâm!
108. “Cennette kullarına çok özel ihsanlarda bulunan o Rahîm olan Rablerinden onlara selâm vardır.” (Yasin: 58)
109. “Onlara karşı Allah sana yeter, O her şeyi hakkıyla
işiten ve her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara: 127)
110. “O Allah ki, Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Görünmeyen ve görünen âlemleri O hakkıyla bilir. O Rahmân’dır, rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bu dünyada iyi kötü, dost düşman ayırt etmeden yaratıklarına rızıklarını yetiştirir. Rahîm’dir, rahmeti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı kullarına hususî ihsan ve şefkatte bulunur.” (Haşir: 22)
111. O Allah ki, Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O Meliktir: Bütün kâinatın mülkü Onundur, kâinatta görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibidir.
O Kuddüs’tür: Hiçbir şekilde hiçbir noksanı yoktur ve kâinatta görünen bütün kusurlar asla Kendisinde bulunmaz, sapıtmışların söyledikleri batıl düşüncelerden sonsuz derece yücedir. Her şeyi kirlerden arındırır. Her bir varlık tesbihatlarıyla kudsî isimlerini her tarafta ilân ederler.
O Selâm’dır: İnançsızların Kendisi hakkında söyledikleri her türlü kötü ve çirkin şeylerden ve her türlü noksan ve kusurlardan pak ve temizdir ve her türlü kötülüklerden selâmet ve korunma Ondan gelir.
O Mü’min’dir: Her türlü korkudan emniyet Ondandır. O Müheymin’dir: Bütün varlıkları bütün hal ve hareketleriyle kuşatır ve onları gözetip korur. O Azîz’dir: Aciz olmaktan ve kusurdan münezzehtir ve kâinatta hiç kimseyi haddinden tecavüz ettirmeden emrine boyun eğdirir.
O Cebbâr’dır: Küçük büyük hiçbir varlık kudretinin dışına çıkamaz. Sonsuz yüce kudretiyle ezelden ebede kadar bütün varlıkları bütün boyutlarıyla içten ve dıştan kuşatmıştır.
O Mütekebbir’dir: Varlıkların bütün sıfatlarından sonsuz derece yücedir ve koca kâinatı muhteşem bir saray gibi yaratıp bin bir isminin ince nakışlarıyla süsleyerek Kendisinin sonsuz büyüklüğünü gösterir.
O Hâlık’tır: Her şeyi en mükemmel şekilde yaratır ve ih-tiyaçlarını da yaratıp onlara yetiştirir. O Bârî’dir: Her şeyi yok-tan var eder.

O Musavvir’dir: Her varlığa münasip şekil ve suretler giydirir. O Gaffâr’dır: Kullarının günahlarını çokça bağışlar.
O Mübdi’dir: Her şeyi hiçten yaratır ve hikmeti gerektirirse gizli şeyleri açığa çıkarır. O Muîd’dir: Varlıkları ölümünden sonra yeniden diriltip inşa eder. O Berr’dir: İkram ve ihsanı her türlü tarifin sonsuz derece üstündedir.
O Muhsî’dir: Her şeyin ölçü ve sayısını bilir. O Rezzak’tır: Bütün varlıkların ayrı ayrı rızıklarını vakti vaktine verir ve onları rızıksız bırakmaz. O Kàbıd’dır: Bütün varlıkları bütün halleriyle emir ve idaresi altında tutar ve bütün darlık, sıkıntı, tutukluk gibi haller hikmet ve iradesinin eseridir.
O Bâsıt’tır: Varlıklarda her türlü genişlik, artma ve çoğalma ve bütün ferahlamalar yalnız Onun rahmet ve iradesiyle meydana gelir. O Hâfid’dir: Haddini bilmeyen insana haddini bildirir ve dilediğini alçaltır. O Râfi’dir: Her şey Kendisinin yüceltmesiyle
yücelir ve dilediklerinin mertebelerini yükseltir. O Muizz’dir: İzzet ve üstünlük yalnız Kendi kudret elinde bulunur ve dilediğini izzetle şereflendirir.
O Müzill’dir: Dilediğini zelil kılıp alçaltır. O Mukît’tir: Bütün varlıkları görüp gözetir ve rızıklandırır, onları besler ve amellerini de muhafaza eder. O Sâdık’tır: Kâinatta cereyan eden bütün işler, olaylar ve bütün varlıklar Onun doğru ve sâdık olduğuna birer delil ve şahittir ve Onun her işi ve her sözü doğru; yalandan ve hileden sonsuz derece uzaktır.O Bâkî’dir: Bütün isimleri, sıfatları ve zâtı ebedîdir ve asla yok olması mümkün değildir. O Raûf’tur: Her bir canlıya hususî şefkat ve ihsanda bulunur ve onlar üzerinde iltifatının inceliklerini gösterir.
O Nâfî’dir: Her faydalı ve hayırlı şeyi bizzat Kendi irade ve kudretiyle yaratır ve onu dilediğine nasip eder. O Dârr’dır: Her türlü zarar bizzat elindedir ve onu dilediğine dokundurur.
O Mühlik’tir: İsyana sapmış zâlimleri çeşitli belâ ve âfetlerle helâk eder ve onları dünya ve ahirette cezalandırır. O Mukad-dim’dir: Dilediğini mevki ve makam, yer ve zaman gibi çeşitli yönlerden öne geçirir. O Muahhir’dir: Dilediğini geri bırakır.
O Afüv’dür: Günahları silmeyi ve affetmeyi çok sever. O Ganî’dir: Hiçbir varlığa ve hiçbir şeye muhtaç değildir; servet ve zenginliğinin sınırı yoktur. O Muğnî’dir: Dilediği varlığı maddî ve manevî zenginliklere mazhar kılar.
O Müntakîm’dir: Düşmanlarından intikam alır, mazlumun hakkını zâlimde bırakmaz. O Tevvâb’tır: Kullarının tevbesini çokça kabul eder. O Semî’dir: Her şeyi, gizli açık bütün sesleri ve yapılan bütün duaları işitir.
O Alîm’dir: Gizli açık, küçük büyük her şeyi hakkıyla bilir ve ilmi, ezelden ebede her şeyi kuşatır. O Basîr’dir: Gizli ve açık her şeyi bütün incelikleriyle görür ve varlıklara da görme duyusunu ve basîreti ihsan eder.
112. “Allah bize yeter, O ne güzel Vekîl’dir.” (Âl-i İmran:173) “Ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır. (Enfal: 40) “Bizi bağış-lamanı diliyoruz, ey Rabbimiz, dönüş yalnız Sanadır.” (Bakara:285)

113. Ey fenâsı, son bulması mümkün olmayan, kâinat yokken var olan ve kâinat yok olsa da dâima var olacak olan ve her bir varlığın, varlığını devam ettirmesi Kendisine bağlı olan Dâim! Ey zeval bulması, yok olması imkânsız olan, bütün varlıkları ayak-ta tutan, Kendi varlığı ise hiçbir varlığa bağlı olmayan Kàim! Ey asla yardımcısı olmadan bütün varlıkları gayet intizam ve nizam içinde idare eden ve hayatlarını devam ettirebilmeleri için her varlığın her türlü tedbirini yapan Müdebbir! Bizim, anne ve baba-mızın, bütün Nur talebelerinin, erkek ve kadın bütün mü’minlerin,
hepimizin üzerindeki her türlü zorluğu kolaylaştır.
114. Allah’ım, Senin verdiğini engelleyecek, vermediğini vere-cek, yaptığını iptal edecek, hükmettiğini değiştirecek bir kimse yoktur. Senin rızan dairesinde olmayan gayret ve bahtiyarlık hiç kimseye fayda vermez.
115. Her şeyden ve insanın düşünebildiği bütün mertebelerden daha yüce olan Alî; zerreden Arşa kadar her şeyi büyüklüğüyle kuşatan Azîm; varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîp; hüküm ve kaza sahibi olan ve haklıyı haksızdan ayıran Ha-kem; kâinatı ince hesaplarla yaratan, her varlığı yaşadığı şartlara uygun olarak donatıp bütün ihtiyaçlarını adaletle veren ve başka-larının hukukuna tecavüz eden varlıkları cezalandırıp iyilik yapanları da mükâfatlandıran Adl; kullarını her an gözetip kontrol eden Rakîb; son derecede yüce olan Bâzih; azamet ve heybet sahibi olan Şâmih; bütün dua ve isteklere cevap veren Mucîb; hiçbir varlı-ğa ve hiçbir şeye muhtaç olmayan, servet ve zenginliğinin sınırı bulunmayan Ganî; varlıkları ezelî takdirine göre hikmetle gayelerine sevk eden ve onların idare ve tedbirlerini en mükemmel şekilde gören Reşîd; günahkârlara ve âsilere cezâ vermekte acele etmeyen ve sabır gücünü de kullarına ihsan eden Sabûr; haşmetine lâyık sıfatları olan ve bütün varlıklarda ve türlerde bir ve yüce olduğunu gösterdiği halde Kendi zâtı his ve duyularla idrak olunamayan Celîl; kâinatı ve içindeki her bir varlığı hiçten ve benzersiz bir şekil-de yaratıp bin bir isminin tecellileriyle süsleyen Bedî’; bütün nurlar Kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan, her bir nur ve nurlu varlıklar Kendisinden feyiz alan, nurlara ve nurlu varlıklara maddî ve manevî şekiller veren, nurları yaratan, miktarlarını takdir eden, nurları ve nurlu varlıkları sevk ve idare eden ve kontrol altında tutan, her nurdan önce var olan, her nurdan sonra bâkî kalacak olan, nuru bütün nurlardan üstün olan ve nuruyla bütün kâinata hükmeden, hiçbir nur Kendi nurunun misli, misali ve benzeri olmayan Nûr; adâletle iş gören Muksıt; en büyük varlıktaki hikmet ve sanat numunelerini en küçük varlıkta topladığı gibi haşir meydanında da bütün insanları ve cinleri bir anda toplayacak her nevi mükem-melliğin sahibi olan Câmi’; kâinatı rahmetinin hediyeleriyle dolduran ve istediğine istediği şeyi veren Mu’tî; dilediğine de maddî ve mane-vî ihsanlarda bulunmayan ve varlıkları, hadlerini aşıp diğer varlıklara zarar vermekten alıkoyan Mâni’ Rabbim, bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehtir.

116. Kendisine tevekkül edenlere işlerinde başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl; ezelden ebede kadar bütün varlıkları görüp gözeten ve varlığına, birliğine, elçilerinin ve kitaplarının doğruluğuna bizzat Kendisi şehadet eden Şehîd Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Kuvvetine hiçbir engel bulunmayan ve bütün varlıkları emrine tam bir itaatle boyun eğdiren Metîn, her şeyden yüce, şeref ve hâkimiyeti her şeyden sonsuz derece üstün Mecîd Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Bütün kâinat bütün halleriyle yüce zâtının bir olduğuna işaret ve şehadet eden Vâhid; en büyük hâkim olan Vâlî Allah’tan başka ilâh yoktur. Şan ve şerefin sonsuz mertebesinde bulunan Mâcid; her şeyden ve insanın düşünebildiği bütün mertebelerden daha yüce Müteâlî Allah’tan başka ilâh yoktur.
117. Âhiret hazırlığımız ve oradaki azığımız şu sözlerdir: Her türlü kötü hal ve tehlike için “Lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka ilâh yoktur), her türlü bolluk ve bereket için “Elhamdülillâh” (hamd, Allah’a mahsustur), her türlü genişlik için “Eşşükrü lillâh” (şükür, Allah’a mahsustur), her türlü hayret verici şey için “Sübhânellah” (Allah, kusur, eksik ve aczden münezzehtir), her türlü darlık için “Hasbiyallah” (Allah, bana yeter), her günah için “Estağfirullah” (Allah’ım affını isterim), her üzüntü için “Mâşaallah”, (Allah böyle diledi), her İlâhî takdir için “Tevvekkeltü alellah” (Allah’a tevekkül ettim), her musibet için “innâ lillâh”(Biz Allah’ın kuluyuz), her ibâdet ve günah için “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” (ibadetleri yapmak ve günahlardan kaçınmak ancak Allah’ın kudretiyle yardım etmesiyle mümkündür) ve her türlü keder için de “isteantü billâh” (Allah’tan yardım isterim).
118. Allah’ım, Seni, meleklerini, Arşını taşıyan meleklerini, peygamberlerini ve bütün yarattığın varlıkları şahit tutarak sabahladık ki: Sen bütün kemâl sıfatların sahibi ve her türlü noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh ve uzak olan Allah’sın, Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Teksin, ortağın yoktur. Muhammed (a.s.m.) Senin ku-lun ve resûlündür. Varlık âlemine çıktığımız andan itibaren yaratılış gayemize ulaşıncaya kadar her türlü olumsuz hal, tavır ve tehlike-lerden bizi kurtaracak ve koruyacak kudret; ve bütün istek ve arzularımıza kavuşturacak kuvvet, ancak yüceler yücesi büyük olan Allah’ın kudret ve kuvvetidir.

119. Ey dünyada mü’min-kâfir ayırt etmeden çeşitli ihsanlarda bulunarak rahmetinin herkesi ve her varlığı kuşattığını gösteren Rahmân; ahirette ise mü’min kullarına çok özel şefkat ve ihsanları olan Rahîm, günahlarımızı affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Bizim dostumuz ve yardımcımız Sensin. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.
120. Maddî ve manevî hastalıklara şifa veren Allah’ın adıyla, O bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. İsimlerinin tecellileri varlıkların her türlü ihtiyaçlarına yeten Kâfi Allah’ın adıyla. O bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. Maddî ve manevî dertleri giderip afiyet ve sağlık veren Allah’ın adıyla. O bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. İsmiyle hareket eden kimseye ne yerde, ne de gökte hiçbir şeyin zarar veremediği Allah’ın adıyla. O her şeyi hakkıyla işiten ve bilendir.
121. Ey cansız varlıklara can veren, ölüleri dirilten ve bütün canlılara doğrudan doğruya kudretiyle hayat veren Muhyî! Bize dünya ve âhiret diyarında sıhhat ve âfiyet içinde geçen güzel bir hayat ver. Hiç şüphesiz Senin her şeye gücün yeter.
122. “Bütün varlıkların hallerinden hareketlerine kadar her şeyini kaydedip en iyi muhafaza eden ve onları her türlü kötülüğe ve tehlikeye karşı en iyi koruyan Allah’tır. Rahmeti bütün kâinatı kaplayan ve varlıkların birbirine karşı gösterdikleri bütün merhametler, şefkatler Kendisinin sonsuz rahmetinden gelen, merhametlilerin en merhametlisi Odur.” (Yusuf: 64)
123. “Allah, onları (kâfirleri) arkalarından kuşatır. Yalanladıkları Kitap ise, şerefli, pek yüce bir Kur’ân’dır. O Levh-i Mahfuzda ko-runmuştur.” (Büruc: 20-22)
124. “Namazlara ve bilhassa orta namaz olan ikindi namazına devam edin. Ve Allah için namaza durup kıyamda bulunun.” (Bakara:238)
125. “Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici olmasın.” (Tarık: 4) Ne güzel koruyucudur Allah! Ey bütün varlıkların hallerinden hareketlerine kadar her şeyini kaydedip muhafaza eden ve onları her türlü kötülüğe ve tehlikeye karşı koruyan Hâfız, bizleri her türlü şer ve zarardan koru.

126. Sonra Allah, bu kederin ardından size bir emniyet, bir uyku verdi de, içinizden ihlâs ile îman etmiş olanları o uyku sarıverdi. Münâfık topluluk ise kendi canlarının kaygısına düşmüş, Allah hakkında câhiliyet kafasıyla birtakım zanlarda bulu-nuyorlar, Allah’ın, Resulüne yardım etmeyeceğini sanıyorlardı. Onlar, “Emir ve idârede bizim de hissemiz olacak mı?” diyorlar. Sen de ki: “Emir bütünüyle Allah’ındır; her türlü tedbir ve idâre Ona aittir.” Onlar sana açıkça söyleyemediklerini gönüllerinde gizliyorlar. Aralarında diyorlar ki: “Eğer emirde bizim de payımız olsaydı, buralara gelip öldürülmezdik.” Sen de ki: “Siz harbe çıkmayıp da evlerinizde otursaydınız, üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine evlerinden çıkacak ve düşüp öldükleri yere varacak-lardı. Allah gönüllerinizdekini imtihan etmek ve kalbinizdeki îman ve ihlâsı şüphe ve günahlardan temizlemek için size bu musîbeti verdi. Allah gönüllerde saklı olanı hakkıyla bilir.” (Âl-i İmran: 154)
127. “O takva sahipleri, ‘Ey Rabbimiz! Biz hiç şüphesiz iman ettik. Sen de bizim günahlarımızı bağışla ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru’ diye niyaz ederler.”
128. “Onlar sabredenlerdir, îmanlarında sâdık olan ve her hallerinde doğruluğu muhâfaza edenlerdir, her türlü şart altında Allah’ın emrine uyanlardır, mallarından Allah rızâsı için bağışta bulunanlardır, seher vaktinde istiğfar edip Allah’tan af ve mağfiret dileyenlerdir.”
129. “Bütün kâinatı adâletle tedbir ve idâre etmekte olan Allah, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını apaçık delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şâhitlik ettiler. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur; Onun kudreti her şeye galiptir ve Onun her işi hikmet iledir.”
130. “Şüphesiz ki, Allah katında makbul olan din, İslâm dinidir.” (Âl-i İmran: 16-19)

131. “Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin.”
132. “Göklerde ve yerde olanların hamd ve senâsı Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine erişince de Allah’ı tesbih edip namaz kılın.”
133. “Ölüden diriyi, diriden ölüyü o çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü O diriltir. Siz de kabirlerinizden böyle çıkarı-lacaksınız.” (Rum: 17-19)
134. “Benim de, sizin de Rabbimiz olan Allah’a tevekkül ettim. Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın. Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adâlet üzeredir.” (Hûd: 56)
135. “O bize yollarımızı dosdoğru gösterdiği halde, bize ne oluyor ki, Ona tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız ezâlara karşı sabredeceğiz. Tevekkül etmek isteyenler Allah’a güvensinler.” (İbrahim: 12)
136. “De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası başımıza gelmez. Bizim dostumuz ve gözeticimiz Odur. Öyleyse mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.” (Tevbe: 51)
137. “Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, Ondan başka onu kaldırabilecek yoktur. Allah senin için bir hayır murat edecek olsa, Onun lûtfunu geri çevirecek kimse de yoktur. O, lûtfunu kullarından dilediğine nasip eder. Çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olan da ancak Odur.” (Hûd: 107)
138. “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a âit olmasın. Allah onların rahimlerdeki yerini de bilir, yaşayıp öleceği yeri de. Bunların hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır.” (Hûd: 6)
139. “Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir. O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ankebut: 60)

140. “Allah insanlara rahmetinden bir şey nasip etse, Ona mâni olabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Allah’ın vermediğini de Ondan başka verebilecek yoktur. O Azîzdir, kudreti her şeye gâliptir ve Hakîmdir, her işi hikmet iledir.” (Fâtır: 2)
141. Onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: Söyleyin bana, eğer Allah bana bir zarar vermeyi istese, sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınız o zararı giderebilir mi? Yahut Allah, benim hakkımda bir rahmet dilese, onlar Allah’ın rahmetine mâni olabilir mi? De ki: Allah bana yeter. Tevekkül edenler, yalnız Ona güvenirler. (Zümer: 38)
142. “Allah size bu yardımı, ancak sizin için bir müjde olsun ve kalbiniz tatmin olup rahat etsin diye yapmıştır. Nusret ve zafer ise ancak izzet ve hikmet sahibi olan Allah katındadır.” (Âl-i İmran: 126)
143. Kâf hâ yâ ayn sâd. Hâ mîm ayn sîn kâf. Bizi koru, bize merhamet et. O, bütün kemal sıfatların sahibi, noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh olan Allah; dilediği her şeyi yapmaya gücü yeten ve hiçbir şey Kendisine ağır gelmeyen Kàdir; kuvveti her şeye mutlak hâkim olan ve hiçbir gücün, Onun gücüne karşı çıkamadığı Kàhir; her şeyin dış yüzlerini çeşitli cihazlarla ve ince nakışlarla süsleyerek fevkalâde mükemmel ve güzel yaratan ve bütün varlıklarda ilim, irade, kudret, rahmet gibi sıfatlarının ve varlık ve birliğinin işaretleri açıkça görünen Zâhir; bütün varlıkların iç yüzlerini ve bilhassa canlıların içlerini mükemmel bir fabrikanın harika makineleri gibi yaratıp işleten ve bununla da isim ve sıfatlarının her türlü noksandan uzak olduğunu ve her şeyin iç yüzünü bildiğini gösteren Bâtın; varlıkları yoktan var ederek, onları yaratılış gayelerine uygun cihazlarla ve kabiliyetlerle donatan Fâtır; varlıkları, nazik ve lâtif güzelliklerle yaratan ve ilmi her şeyin inceliklerine nüfuz eden Lâtîf; bütün varlıkların küçük büyük, gizli açık her hâlinden her an haberdâr olan Habîr’dir.
144. “Onun sözü haktır. Sur’a üflendiği gün de hâkimiyet Onundur.

O görünmeyeni de bilir, görüneni de. O Hakîm’dir, her şeyi hikmetle yapar. Habîr’dir, bütün varlıkların küçük büyük, gizli açık her hâlinden her an haberdârdır.” (En’âm: 73)
145. Ey eserlerinde sonsuz rahmetin en lâtif cilvelerini gösteren sınırsız şefkat sahibi Hannân! Ey bitmez tükenmez ikramlarıyla ve nimetleriyle, varlıkları terbiye edip besleyen Mennân! Ey gökleri ve yeri hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir isminin tecellileriyle süsleyen Bedî’! Ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay! Ey varlığıyla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan, fakat kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm! Ey celâl ve ikram sahibi!
146. Senden ulûhiyetinin büyüklüğü hürmetine, tabiatımızı beşerî olan tabiattan çıkararak, ruhlarımızı yüce meleklerinin seviyesine yükseltmeni istiyoruz.
147. Ey bütün hâl ve durumları değiştirerek halden hâle çeviren Muhavvil, hâlimizi en güzel hâle çevir.
148. Sana hamd ederek ey Allah’ım, seni her türlü noksan ve çirkin sıfatlardan tenzih ediyorum; Senden başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet ediyorum; Senden af diliyor ve Sana tevbe ediyorum.
149. Allah’ım, nuru varlıklardan önce var olan ve dünyaya teşrifleri âlemlere rahmet olan Efendimiz Muhammed’e, geçmiş ve gelecek varlıklar adedince ve bu varlıklardan Cenneti kazanmış ve Cehennemi hak etmiş olanları sayısınca salât eyle! Öyle bir salât ki, bütün sayıları içine alan ve bütün sınırları kaplayan, sınırsız, sonsuz, uçsuz bucaksız ve kesintisiz bir salât olsun.
Senin salâtınla beraber bu salâtın aynısı, yine onun ve onun neslinin, ashâbının ve âile efradının üzerine olsun, ey merhamet edenlerin en merhametlisi.

150. “Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat ettikleri ve yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir. Gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun! Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Saffât: 180-182)
151. Ey Allah’ım, Ey Rabbimiz, dua ve ibadetlerimizi kabul eyle! Şüphesiz Sen Semî’sin, her şeyi hakkıyla işitirsin; Alîm’sin, her şeyi hakkıyla bilirsin. Allah’ım, bize her türlü hayrı ver, her türlü şerden de koru.
152. Ey Allah’ım, kalplerin tabibi ve ilâcı, bedenlerin âfiyeti ve şifâsı, gözlerin nûru ve ziyası olan Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashâbına, salât ve selâm eyle! Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm Peygamberimiz Muhammed’e (a.s.m.) ve onun bütün âl ve Ashâbına olsun!
153. Allah’ım! Kur’ân-ı Kerîmin ve Resul-ü Ekremin hürme-tine, bütün enbiya ve resullerin hürmetine, Evrâd-ı Kudsiye ve içindeki bütün hakikatler hürmetine, ey ihtiyaçları karşılayan ve ey belâ ve musîbetleri yok eden, belâ ve musîbetlerimizi yok et. Bizi, Üstadımızı, anne ve babamızı ve Nur Talebelerini hüsn-ü hâtimeyle rızıklandır (Hepimize dünyadan imânla ve Kur’ân’la ayrılmayı nasip eyle). Âmin, âmin, âmin.
154. Allah, Efendimiz Muhammed’e, onun nesline ve Ashâ-bına, pek çok salât ve selâm eylesin!

EVRAD-I KUDSİYE OKUNUŞU

Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym

Allâhümme ent-el melik-ül hayyül-kayyûmül -hakkül mübiyn. *Ellezî lâ ilahe illâ ente*ente Rabbî halakteni ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ’dike mestetâ’tü* e’ûzü bike min şerri mâ sanâ’tü ebû’ü leke bini’metike aleyye * ve ebû’ü bi-zenbî * fağfir-lî zünûbî * fe-innehû lâ yağfir-üz-zünûbe illâ ente.. 1 Yâ ğaffâr * Yâ ğafûr 2
Sübhanallahi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illâllahü vallahü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh-il aliy-yil-aziym.. 3

Hüvel-evvelü vel-âhirü vez-zâhirü vel-bâtınü ve hüve bi-külli şey’in aliym.4.Lâ ilâhe illâllâhü vahdehû lâ şerîke lehü-Lehül mülkü ve lehül hamdü-yuhyî ve yümîtü ve hüvel-hayyüllezî lâ yemûtü bi-yedih-il hayrü ve hüve alâ külli şey’in kadir.. 5

Sübhaneke yâ aziym-ül-mu’azzamü* 6 sübhaneke yâ kayyûm-ül mükerremü * 7 sübhaneke yâ bâ’isü 8 sübhaneke yâ varisü 9 sübhaneke yâ kâdîrü 10Sübhâneke yâ muktedirü 11 sübhaneke yâ âlim-es-sırrı vel-hafiyyat 12 *sübhaneke yâ bâ’ise men fil-cedâleti vel müsmekâti 13 sübhaneke yâ ma'bûde cemî-ıl halâ’ikı 14 sübhaneke yâ mukaddir-el vecdi ves-savâfıkı 15 sübhaneke yâ men lâ tedra’ü aleyh-il âfâtü 16

Sübhaneke yâ mü-kevvin-el ezmineti vel-evkâti alâ kadrüke ve te’âleyta ammâ yekûl-üz-zâlimûne ulüvven kebiyrâ.. 17 Sübhaneke yâ mû’tik-er-rıkâbe 18 sübhaneke yâ müsebbib-el esbâbi 19 sübhaneke yâ hayyü yâ kayyûmüllezî lâ yemûtü 20 sübhâneke yâ ilâhi ve ilâh-en-nâsûti 21 halaktenâ Rabbenâ bi-yedike ve feddaltenâ alâ kesiyrin min halkıke felek-el hamdü ven-na’ma’ü 22 * ve le-ket-tavlü vel-alâ’ü*23 tebârekte Rabbenâ ve te’âleyte nes-tağfiruke ve netûbü ileyke. 24 Allâhümme entel evvelü felâ şey’e kableke 25 ve ent-el-âhirü felâ şey’e bâ’deke 26 ve ent-ez-zâhirü felâ şey’e yüşbihüke 27 ve ent-el bâtınü felâ şey’e yerâke.28 Ve entel vâhidü bilâ kesiyrin 29 ve ent-el kâdirü bilâ veziyrin*30 ve entel müdebbirü bilâ müşiyrin..31

Kulillâhümme mâlik-el-mülki tü’til-mülke men teşâ’ü ve tenzi’ul-mülke mimmen teşâ’ü ve tu’izzü men teşâ’ü ve tüzillü men teşâ’ü bi-yedik-el hayrü inneke alâ külli şey’in kadir..32


Tûlic-ül leyle fin-nehâri ve tûlic-ün-nehâre fil-leyli ve tuhric-ül hayye min-el-meyyiti ve tuhric-ül meyyite min-el hayyi ve terzukü men teşâ’ü bi-gayri hisâb..33
Sübhaneke yâ menıhte-cebe fil-ulâ an cemi-il verâ..34 Sübhâneke yâ men teraddê bil-vekâri vel-kibriyâi.. 35 Sübhâneke yâ mâlike cemi-il eşya..36 Sübhâneke yâ men te’azzeze bil-kudreti vel-ûlâ..37 Sübhâneke yâ men yâ’lemü mâ fid-davahis-seb’i vel-husnâ 38 ve yâ men yâ’lemü mâ yeteleclecü fis-sudûri vel-ahşâi 39.. Sübhâneke yâ men şerrafel-aruda alel-müdeni vel-kurâ 40.. Sübhâneke yâ men yâ’lemü mâ taht-el cebûbi ves-serâ. 41 Sübhâneke yâ men teâlâ ve latüfe an en yürâ. 42 Tebârekte Rabbenâ ve te’âleyte lâ Rabbe ğayrüke ve lâ kahira si-vâke. 43 Allâhümme entel mün’ım-ül mufdıl-ül mukiyl-üş-şekûr. 44 Ve eşhedü enneke entallâhüllezî lâ ilâhe illâ ente * ente Rabbî ve Rabbü külli şey’in fâtır-üs-semâvati vel-ardi âlim-ül gaybi veş-şehâdet-il-aliyyül kebir-ul müte’âli. 45

Tâ-hê... Tâ’sîn-mîm..Tâ-sin..Yâ-sîn..Hâ-mîm...Âyn-sîn-kâf....

Merac-el bahreyni yeltekkıyyâni beynehümâ berzahun lâ yebğıyân.. 46

Allâhu lâ ilahe illâ hüvel-hayyül kayyûmü lâ te’hu-zühü sinetün ve lâ nevm.. Lehû mâ fis-semâvati ve mâ fil-ardi men-zellezî yeşfe’u indehû illâ bi-iznihi yâ’lemü mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm ve lâ yuhitûne bi-şey’in min ılmihî illâ bi-mâ şâ’e vesia kürsiyyühüs-
semâvati vel-arda ve lâ ye’ûduhû hıfzuhumâ ve huvel-aliyyul-aziym. 47

Hâ-mîm Hâ-mîm Hâ-mîm Hâ-mîm Hâ-mîm. Ha¬mîm Hâ-mîm
Hummel-emrü ve câ’en-nasru fe-aleynâ lâ yunsarûn.. 48 Hâ-mîm * Tenzîl-ul-kitâbi minAllâh-il-aziz-il-aliym* Ğâfir-iz-zenbi ve kâbil-it-tevbi şedîd-il-i kâbi zit-tavli lâ ilâhe illâ huve ileyh-il-masiyr.. 49 Yef al’ullâhu mâ yeşâ’u bi-kudretihi *ve yahkûmu mâ yurîdu bi-ızzetihi 50 ve lâ munâzia lehû fî ceberûtihi *ve lâ şerîke lehû fi mülkihi.. 51 Subhanallahi ve bi-hamdihi Lâ kuvvete illâ billahi* mâşâ’allâhu kâne vemâ lem yeşe' lem yekun 52


â’lemu ennallâhe alâ külli şey’in kadîrun 53 ve ennallâhe kad ehâta bi-külli şeyin ılmen..*
ve ehsâ külle şey'in adedê 54 Allâhümme lâ laktulnâ bi-gadabike * ve lâ tühliknâ bi-mesulâtike *ve âfina kable zâlike*Yâ erhamer-râhimîn. 55 Sübhânellâhil-melik-il kuddûsi 56 Sübhâne zil-mulki vel-melekûti 57 Sübhâne zil-ız-zeti vel-azameti vel-heybeti vel-kudrati vel-kibriyâi vel celâli vel cemâli vel kemâli vel bekâi ves-sultâni vel-ceberûti 58 Sübhânel melik-il hayyillezî lâ yenâmu ve lâ yemûtu ebeden bâkıyen dâimen.. *Subbûhun kuddûsun Rabbunâ ve Rabbul melâ’iketi verrûh 59 Allâhümme allimnâ min ılmike * ve fehhimnâ anke *ve kallidnâ bi-samsâmi nasrike 60 Allâhümmec’alnâ leke şâkiran * ve leke zâ-kiran * ve leke râhiben *ve leke mitvêan ve leke muh biten ve ileyke evvâhen müniybâ.. 61 Allâhümme tekabbel tevbetenâ* vağsil havbetenâ * ve seddid makâvilenâ * veslül sehîmete sudûrinâ * ve ezhib-iz-zahle ver-râne vel-ıhnete min kulûbinâ.. 62


Allâhümme innâ ne’ûzü bike min cüdâ’il-füc’eti ve min hark-il me’nûseti *ve min-el-ilhâdi vel-ğırrati ve min-el-cem-mi vel’aneti ve min-el-umûril mutammirâti.. 63 Allâhümmaksim lenâ min haşyetike mâ tehûlü bihî beynenâ ve beyne me’âsîke ve min tâ’atike mâ tüdhılünâ ve tübelliğunâ bih'i ilâ hazî-rat-il kudsi ve min-el-yakîni mâ tühevvinü bihî aleynâ musîbât-id-dünya vel-âhirati 64 vahşürnâ me’a hayr-il-eşâvizi ve mettı'nâ bi-esmê’ina ve ebsârinâ ve kuvvetinâ mâ ahyeytenâ vec’alhül-vârise minnâ vec’al se'ranê alâ men zalemenâ vensurnâ alâ men âdenâ vağfir hatâyânâ vek-şif razêyênâ Veşfi merdanâ ve nevvir cu’şûşenâ vak-dı evtârenâ verham nâcileynâ ve lâ tec’al-il âcilete ekbera hemminâ ve lâ mebleğa ılminâ ve lâ tec’al musîybetenâ fî dîninâ ve dünyênê ve lâ tusallit aleynâ bi-zünubinâ men lâ yerhamünâ ver-zuknâ ve ente erham-ür-râhimîyn.. 65 Allâhümme innâ nes’elüke rahmeten min ındike tehdî bihê rûanê ve tellümü bihê şâ’şenâ ve tecmeu bihê şemlenê ve teşfiî bihê merîdanê ve tüzekkî bihê ea’mâlenâ ve tülhimünâ bihê rüşdenê. 66


Allâhümme innâ nes’elüke bi-samedâniyyetike ve bi-vahdâniyyetike ve bi-ferdâniyyetike ve bi-ızzetik-el-bâhirati ve bi-rahmetik-el-vâsi’ati en tec’ale lenâ nûren fî mesâmi’ınâ ve nûren fi ea’yuninâ ve nûren fi ecdâsinâ ve nûran fî kulûbinâ ve nûren fi havâssinâ ve nûren fi neseminâ ve nûren min, beyni eydiynâ.. 67

Allâhümme zidnâ ilmen ve nûren ve hılmen ve êtinâ , nı’meten zâhiraten ve nı’meten bâtineten.. 68 Hasbünallâhü li-dîninâ.. 69 Hasbünallâhü li-dünyânâ.. 70 Hasbünallâh-ül-kerîmü limâ ehemmenâ.. 71 Hasbünallâh-ül-halîm-ül-kaviyyü limen beğâ aleynâ.. 72 Hasbünallâh-üş-şedîdü limen kêdenâ bi-sû’in.. 73 Hasbünallâh-ür-rahîmü ınd-es-sâme. 74 Hasbü-nallâh-ür-râ’ûfü ınd-el mes’eleti fil-cedesi.. 75 Hasbünallâh-ül-kerimü ind-el-hisâbi 76 Hasbünallâh-ül-latîfü ind-el-mîzani.. 77 Hasbünallâh-ül hakîmü ındel cenneti ven-nâr 78 Hasbünallâh-ül-kadîru ind-es-sı-rati.. 79 .. Hasbiyallâhü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arş-il-aziym..80


Merhaben merhaben bis-sabâhi vebil-yevm-il-cedîdi * ve bil-ibbâni vebil feynet-is-saîd ve bis-sâfiri veş-şehîdi * üktüb lenâ mâ nekûlü 81 Bismillah-il hamîd-il mecîd-ir Rafî-il vedûd-il muhît-il fa’al-i fî halkıhî limâ yürîd.. 82 Ve hüve ekrabü ileyhi min habl-il-verîd.. 83 Esbahnâ billâhi mü’minen * ve bi-likâ’ihi musaddi-kan* ve bi-hüccetihî mû’terifen *

ve lisivallâhi fil-ülûhiyyeti câhiden * ve alellâhi mütevek- kilen 84 nüşhidüllâhe ve nüşhidü melâ’iketehü ve kütübehü ve enbiyâ’e-hü ve hamelete arşihi * Bi ennehü hüvallâhüllezî lâ-ilâhe illâ hüve vahdehü lâ şerîke leh * Ve neşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh * ve ennel cennete hakkun * vennâra hakkun *ve ennel havza hakkun * ve enneş-şefâ’ate hakkun* ve enne münkeran ve nekiyran hakkun * ve vâ’deke hakkun * ve ennessâate âtiyetün lâ raybe fihâ * ve ennallâhe yeb’asü men filkubûri * alâ zâlike nahyâ ve aleyhi nemûtü ve aleyhi nüb'asü ğaden ve lâ nerâ azâben inşâ’allâhu teâlâ.. 85

Allahümme innenâ zalemnâ enfüsenâ fağfir-lenâ evzârenel-kebâ’ira vel-lememe fe-innehû lâ yagfirühümâ illâ ente *vehdinâ li-ahsen-il-ahlâki fe-innehû lâ yehdî li ahsenihâ illâ ente 86

lebbeyke ve seâ’deyke vel-hayru küllü hû bi-yedeyke nestağfiruke ve netûbü ileyke * êmennê Allâhümme bimâ erselte min rasûlin * ve êmennê Allâhümme bimâ enzelte min kitâbin fe saddaknâ 87 Allâhümmemle' ev cühenâ minke hayê-en ve kulûbenâ minke hubûrâ. 88

Allâ hümmec’alnâ luhûmen ve zalifen ve lâ tec’alnâ danînen ve amînen ve nemîmen ve neffâcen ve dâhisen.. 89 Allâhümme innâ ne’ûzü bike min-el-hebremeti vel-ce’veti ve minel-utuvvi vel-hatrabeti vel-haylûleti velfeyheci ver-rat'ı vel-atli ver-ramê’i vel-fitnetid-dehmâ’i vel-maîşet-id-dankâ’i 90 Al-i lahümmec’al evvele yevminâ hêzê salâhen * ve evsatahu felâhen * ve âhirahü necâhen..vahtim lenê bis-saâdeti veş-şehêdeti vet-tevbeti vel-mağfirati vel-îmân. 91

*Allâhümmec’al evvelehû rahmeten ve evsatahû zehêdeten ve âhirehu tekrimeten.. 92 Allâhümmerzuknâ min-el-ayşi erğadehu * ve min-el-umri es’adehu* ve min-er-rızki evsa’ahu.. 93 Allâhümmâ’fu annâ bi-afvike * vahlüm aleynâ bi-fadlike * sübhânekâllahümme ve bi-hamdike lâ uhsî senâ’en aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike azze cârüke *ve celle senâ’üke * ve lâ yühzemü cündüke * ve lâ yuhlefü vâ’düke * ve lâ ilahe ğayrüke.. 94

Sübhaneke mâ abednâke hakka ıbâdetike yâ mâ’bud..95 Sübhâneke mâ arafnêke hakka mâ’rifetike yâ mâ’rûf. 96 Sübhâneke mâ zekernâke hakka zikrike yâ mezkûr.. 97 Sübhâneke mâ şekernâke hakka şükrike yâ meşkûr. 98

Allâhümme ev-zı'nâ şükra mâ en’amte bihi aleynâ * fe-inneke entallâhüllezir-tefe’at an sıfetil-cibilli sıfâtü kudretike ve lâ zıdde şehideke hıyne fetart-el-mêrûşe ve lâ nidde hacezeke hıyne berâtel-havêbêt 99


Allâhüm-me innâ ne’ûzü bike min cahmetin lâ tedme’u * ve min cenânin lâ yefze’u *ve min kalbin lâ yahşa’u *ve min duâil lâ yûkbelü * ve min ılmin lâ yenfeu 100 ve min kavlin lâ yüsme'u * ve min nefsin lâ teşbe'u * ve min avêz-il-mâ’un.*. Allâhümme fehhimnâ esrâra kurânike * ve elbisnâ melâbise envârike vağmisnâ fi râmuz-il letâifi * ve efid aleynâ min avêrif-il-meârifi 101

Yâ nûr-el-envâri yâ latîfü yâ settârü * nes’elüke en tusalliye alâ seyyidinâ Muhammedin nebrâs-il-enbiyâ’i ve ney-yir-il-evliyâ’i ve zibrikân-il-asfiyâ’i ve yûhis-sakaleyni ve ziyâ-il-hâfikayni * ve en terfe’a vücûdenâ ilâ felek-il-irfâni ve en tüsebbite şühûdenâ fi makam-il-ihsâni 102 yâ Allâhu yâ nûru yâ vâsi’u yâ ğafuru * yâ men-is-semâ’ü bi-emrihî mebni-yetün * vel-ğabrâ’ü bi-kudretihi medhiyyetün * veş-şevâhiku bi-hikmetihî mersiyyetün * vel-kamerâni bi-fadlihi mudîetün 103 nes’elüke bismikelleziî terakrakat minh-ül-hunnesü vel-ezherâni ve tecelcelet minh-ül-anênü hırzen mâni’an ve nûran sâtı’an yekâdü senâ berkıhî yezhebü bil-ebsâri 104

yukallib-ül-leyle ven-nehêra inne fî zâlike le-ıbraten li-ülil-ebsâri 105

Tâ-sîn-mîm.. Ve ne’ûzü billâhil -aliyyil-azîmi min-el-maâzifi vel-ızati vel-mahzûrî * vel-mümâhaleti vel-ğımari ve min keydil-füccêri ve min havâdis-il-asrâni ve min şerril-ecerrâni 106

Yâ hafîzu ihfeznâ..* yâ veliyyü yâ vâlî* yâ aliy-yü yâ âli * yâ men lâ ilâhe illâ hüve * lâ yâ’lemü ehadün keyfe hüve illâ hûve* yâ Allahü.. * Yâ hayyü * yâ kayyûmü..*yâ hakku * yâ vâhidü * yâ ehadü * yâ samedü * yâ vehhêbü *yâ fettâhü * yâ muhyî * yâ mümîtü * yâ kahhârü *Yâ selâ-mü.. 107 Selâmün kavlen min Rabbir- Rahiym.. 108 Fese-yekfîkehümüllâhu ve hüves-semî’ul-alîm.. 109 hüvallâ-lıüllezî lâ ilâhe illâ hüve* Âlimül ğaybi veş-şehêdeti hüver-Rahmân-ür-Rahîm..110

Hüvallâhüllezî lâ ilâhe illâ hüve * el-melik-ül kuddûs-üs selâm-ül mü’min-ül müheymin-ül azîz-ül cebbâr-ül mütekebbir-ul -hâlık-ul bâri-ül musavvir-ül gaffâr * el mübdi-ül muîd-ül berr-ül muhsır-rezzâk-ül kâbid-ul bâsit-ul hâfıd-ur râfi-ul mu’izz-ül müzill-ül mukît-üs-sâdık-ül bâkir-ra’ûf-ün nâfi-ud-dârr-ül mühlik-ül mukaddim-ül mu’ahhir-ül afüvv-ül-ğaniyy-ül muğnil müntekım-üt tevvâb-üs semî-ul alîm-ül-basîr..
111

Hasbünallâhü ve ni’mel-vekîlü * ni'mel-Mevlâ ve ni’men-nasîr..* Ğufrâneke Rabbenâ ve ileyk-el masîr. 112 Yâ dâ’imen bilâ fenâ’in * ve yâkâ’imen bilâ zevalin * ve yâ müdebbiran bilâ vezîrin * Sehhil aleynâ ve alâ ebeveynâ ve alâ cemîı talebetin-nûril mü'minîne vel mü'minâti kâffeten külle asîr 113

Allâhümme lâ mâni’a limâ â’tayte * ve lâ mû’tıye limâ mena' te * ve lâ râdde limâ kadayte * ve lâ mübeddile limâ hakemte * ve lâ yenfa’u ‘ zel-ceddi mink-el-ceddü 114

(Sübhâne Rabbiy-el aliyyil azîm*el hasîb-il hakem-il adl-ir rakîb-il bâzih-iş şâmih-il mücîb-il ğaniyyir raşîd-is sabûr-il celîl-il bedî-in nûr-il muksit-il câmi-ıl mû’t-ıl-mâni..115


Lâ ilâhe illâllah-ül vekîl-üş-şehîd..* Lâ ilahe illâllâh-ül metîn-ül mecîdü.. Lâ ilâhe illâllah-ül vâhidül vêlî * Lâ ilâhe illâllâh-ül mâcid-ül müte’âli..116 Â’dednâ likülli hevlin lâ ilâhe illallâhü * ve likülli rağsin elhamdü lillâhi *veli külli rahâ’in eş-şükrü lillâhi * ve likülli u’cûbetin sübhânallâhi *ve likülli lezenin hasbiyallâhü * ve likülli ismin estağfirullâh *ve likülli şecvin mâşâ’allâhü * ve likülli kadâ’in ve kaderin tevekkeltü alâllâhi * ve likülli musiybetin innâlillâhi * ve likülli tâ’atin ve mâ’siyyetin lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi * ve likülli şecebin isteantü billâhi.. 117
Allâhümme innâ asbahnâ nüşhidüke ve nüşhidü melâ’iketeke ve hamelete arşike ve enbiyâ’eke ve cemi’a halkıke * bi-enneke entallâhüllezî lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerîke leke *ve enne seyyidenâ Muhammeden abdüke ve resûlüke..*

*Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah-il aliyyil-aziym 118

Yâ Rahman-ed-dünyâ ve yâ Rahîm-el âhireti fâ’fü annâ vağfir lenâ verhamnâ ente Mevlâna ve ente hayrur-Râhimîn..119

Bismillâh-iş şâfi hüvallâhü..*
Bismillâh-il-kâfi hüvallâhü..*
Bismillâh-il-mu’âfî hüvallâhü..*
«Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil-ardi ve lâ fis-semâ’i ve hüves-semî-ul-aliym…120
Allâhümme yâ muhyî ehyinâ hayêten tayyibeten bis-sıhhati vel âfiyeti fî dârid-dünyâ vel-âhireti inneke alâ külli şey'in kadîr. 121
Fallahu hayrün hafızan ve hüve erham-ür-Rahimiyn. 122

Vallâhü min verâ’ihim muhîtun * bel hüve Kur’ânün mecidün * fî levhımmahfûz.. 123

Hâfizû ales-salâvâti ves-salât-il vustâ ve kûmû lillâhi kânitîne 124 in küllü nefsin lemmâ aleyhâ hâfizün* Ni’mel hâfizu Allâh * yâ hâfizu * ıhfeznâ min külli şerrin ve darrin
125

Sümme enzele aleyküm min bâ’dil ğammi emeneten nu’âsen yağşâ tâ’ifeten minküm
ve tâ’ifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnûne billâhi ğayral-hakkı zannel-câhiliyyeti yekûlûne hel lenâ min-el-emri min şey’in kul innel-emre küllehû lillâhi *yuhfûne fî enfüsihim mâ lâ yubdûne leke * yekûlûne lev kâne lenâ min-el-emri şey’ün mâ kutilnâ hâhünâ kul lev küntüm fi büyûtiküm leberazellezîne kütibe aleyhim-ül katlü ilâ medacı’ıhim ve liyebteliyallâhu mâ fî sudûriküm ve li-yumahhısa mâ fî kulûbiküm vallâhü alîmün bi-zât-is-sudûr. 126 Ellezîne yekûlûne Rabbenâ innenâ âmennâ fağfir lenâ zünûbenâ ve kınâ azâb-en-nâr..127 Es-sâbirîne ves-sâ-dıkıyne vel-kânitıyne vel-münfikîne vel-müstağfirîne bil-eshâr..128 Şehidallâhü ennehû lâ ilâhe illâ hüve vel-melâ-iketü ve ulûl-ilmi kâ-imen bil-kıstı lâ ilâhe illâ hüvel-azîz-ül hakîm..129 înned-dî ne indallâh-il-islâm..130

Fesübhânallâhi hıyne tümsûne ve hıyne tusbihûn..131 Ve lehül-hamdü fis-semâvati vel-ardi ve aşıyyen ve hıyne tuzhirûn.. 132

Yuhric-ül hayye min-el-meyyiti ve yuhric-ül meyyite min-el-hayyi ve yuhyil-erda bâ’de mevtihâ ve kezâlike tuhracûn.. 133 İnnî tevekkeltü alellâhi Rabbî ve Rabbüküm mâ min dâbbetin illâ hüve êhızün bi-nâsiyetihâ inne Rabbî alâ sırâtin müstakîm.. 134 Ve mâ lenâ ellâ netevekkele alellâhi ve kad hedâna sübülenâ ve lenasbiranne alâ mâ êzeytümûnâ ve alellâhi fel-yetevekkelil mütevekkilün. 135
Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhü lenâ hüve Mevlânâ ve alellâhi fel-yetevekkel-il mü’minûn.. 136 ve in yemseskallâhü bi durrin felâ kâşife lehû illâ hüve ve in yüridke bi hayrin felâ râdde li fadlihi yüsıybü bihî men yeşâü min ıbâdihî ve hüvel ğafûrur-Rahîm. 137 Ve mâ min dâbbetin fil-ardi illâ alellâhi rızkuhâ ve yâ’lemü müstekarrehâ ve müstevde’ahâ küllün fi kitabin mübiyn.. 138 Ve ke-eyyin min dâbbetin lâ tahmilü rızkahâ Allâhü yerzükuhê ve iyyâküm ve hüves-semî-ul-alîm.. 139 Mâ yeftahıllâhu linnâsi min rahmetin felâ mümsike lehâ ve mâ yümsik felâ mürsile lehû min bâ’dihi ve hüvel azîz-ülhakîm.. 140

Ve lein se’eltehüm men halâk-as-semâvati vel-arda le-yekulünnallâhü kul efera-eytüm mâ Ted’une min dûnillâhi in erâdeniyallâhü bi-durrin hel hünne kâşifâtü durrihi ev erâdenî bi rahmetin hel hünne mümsikâtü rahmetihi kul hasbiyallâhü aleyhi yetevekkel-ül-mütevekkilûn.. 141 Ve mâ ce’alehullâhü illâ büşrâ leküm ve li-tatma’inne kulûbüküm bihi ve men-nasru illâ min indillah-il azîz-il-hakîm.. 142

(Kêf-Hê-yê-ayn-sâd.*. Hâ-mîm.. Ayn-sîn-kâf..
İkfinâ verhmnâ hüvallâh-ül-kâdir-ül kâhir-üz zâhir-ul bâtın-ül fâtir-ül lâtîf-ül habîr. 143 Kavlühül-hakku ve lehülmülkü yevme yünfehu fis-sûri âlim-ül gaybi veş-şehêdeti ve hüvel-hakîm-ül-habîr.. 144 Yâ hannânü Yâ mennânü Yâ bedî’as-semâvâti vel-ardi..* Yâ hayyü yâ kayyûmü Yâ zel-celâli vel-ikrâm.. 145 Nes’elüke bi-ızam-il-lâhutiyyeti en tenkule tıbê’anê min tıbêıl-beşeriyyeti ve en terfe’a mühecenâ me’a melâ’iketik-el ulviyyeti.
146

Yâ muhavvil-el havli vel-ahvâli havvil hâlenâ ilâ ahsen-il hâl..147 Sübhânekâllâhümme ve bi-hamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfirüke ve etûbü ileyke.. 148 Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin-is-sâbikı ilel-enâmi nûrühû rahmetün lil-âlemîne zuhûruhû adede men medâ min-el-beriyyeti ve men bekıye ve men saide minhüm ve men şakıye salâten testağrik-ul adde ve tuhıytu bil-haddi salâten lâ ğâyete lehê ve len tihê-e ve lâ emede lehê ve len kıdâ’e salâtek-el-letî salleyte bihâ aleyhi ve alâ âlihî ve sahbihî ve itratihî misle zâlike..*
Bi rahmetike yâ Erhamer-Râhimîn. 149
* Sübhâne rabbike rabbil ızzeti ammâ yesıfûn .* Ve selâmün alel mürselîn.* Vel hamdülillâhi rabbil âlemîn. 150
Allâhümme rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes-semî’ul alîmu.* Allâhümme e’tınâ külle hayrin ve eıznâ min külli şerr 151 Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin tıbbil kulûbi ve devâihê ve âfiyetil ebdêni ve şifâihê ve nûr-il ebsâri ve dıyâihâ ve alâ êlihî ve sahbihî ve sellim.*Elhamdülillâhi rabbil âlemîn.* Ves-salâtü ves-selâmü alâ rasûlinâ Muhammedin Ve êlihî ve sahbihî ecmeîn. 152

Allâhümme bi hakkı kelâmikel kadîmi ve Rasûlikel kerîm.* Ve bi hakkı cemîıl enbiyâi vel mürselîn.* Ve bi hurmetil evrâd-ı kudsiyyeti ve mâ fîhê min hakâik.*Yâ kâdıyel hâcât.* Ve yâ dêfial beliyyât.* İdfe’ annâ belâyâ.* Verzuknâ ve üstâzenâ ve vâlideynâ ve tullebeten-nûri bi husnil hâtimeti Âmîn…Âmîn….Âmîn…153
Ve sallalâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve sellim teslîmen kesîrâ. 154

[TOP]

17.10 AYETEL HIRS ARAPÇA

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
AYETEL HIRS ARAPÇA

Fâtiha,

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ  

 

الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ      

 

الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ 

 

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ    

 

اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ     

 

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ

 

Bakara 1,2,3,4,5 ve 163,164 ve 255,256,257 ve 285,286,

 

الم  

 

ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ  

 

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

 

وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ  

 

أُوْلَـئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

 

 

 

163.        وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ     

 

164.        إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ السَّمَاء مِن مَّاء فَأَحْيَا بِهِ الأرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخِّرِ بَيْنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ     

 

 

 

255.        اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ    

 

256.        لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لَا انْفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ   

 

257.        اللَّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ ءَامَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 

285.        ءَامَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ ءَامَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ   

 

286.        لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

 

Âl-i İmrân 18,19. âyetten sadece: "İnneddîne indellâh-il-islâm" kısmı,

 

18. وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ حَتَّى إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الْآنَ وَلَا الَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌ أُولَئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا      

 

19. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ النِّسَاء كَرْهًا وَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلاَّ أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيراً      

 

Âl-i İmrân 26,27, Âl-i İmrân 154,

 

26. يُرِيدُ اللَّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

27. وَاللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا       

 

En'âm 17,

 

وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

A'râf 54,55,56,

 

54. إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَم       

 

55. ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ 

 

56. وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَةَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ 

 

Tevbe 51, Tevbe 128,129,

 

 

 

51. قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

 

128.        لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ    

 

129.        فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

 

Yunûs 107,

 

107.        أَفَأَمِنُواْ أَن تَأْتِيَهُمْ غَاشِيَةٌ مِّنْ عَذَابِ اللّهِ أَوْ تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَ

 

Hûd 56,

 

56. إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ رَبِّي وَرَبِّكُمْ مَا مِنْ دَابَّةٍ إِلَّا هُوَ ءَاخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 

 

İbrahim 12,

 

 

 

12. وَمَا لَنَا أَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ

 

İsrâ 43,

 

43. سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوّاً كَبِيراً      

 

İsrâ 110,111,

 

110.        {س} قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَـنَ أَيّاً مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً     

 

111.        وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيراً

 

Mü'minûn 116,117,118,

 

116.        فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ       

 

117.        وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ 

 

118.        وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ

 

Ankebût 60,

 

60. وَكَأَيِّن مِن دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ     

 

Rûm 17,18,

 

17. فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ    

 

18. وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيّاً وَحِينَ تُظْهِرُونَ

 

Fâtır 2,

 

2.    مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Yasin 83,

 

83. فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

 

Saffât 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,

 

وَالصَّافَّاتِ صَفّاً

 

فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراً     

 

فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراً  

 

إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ 

 

رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ     

 

إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ   

 

وَحِفْظاً مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ      

 

لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ    

 

دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ

 

إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ    

 

فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقاً أَم مَّنْ خَلَقْنَا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ      

 

Saffât 180,181,182,

 

180.        سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ   

 

181.        وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ

 

182.        وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

 

Feth 27,28,29,

 

27. لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِن شَاء اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُؤُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِن دُونِ ذَلِكَ فَتْحاً قَرِيباً     

 

28. هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيداً       

 

29. مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَاناً سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْراً عَظِيماً

 

 

 

Rahmân 33,34,35,36,

 

33. يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانفُذُوا لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ

 

34. فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ     

 

35. يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِّن نَّارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنتَصِرَانِ       

 

36. فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ     

 

Hadîd 1,2,3,4,5,

 

 

 

سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ       

 

هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ     

 

هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ     

 

لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ

 

Haşr 21,22,23,24,

 

21. لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعاً مُّتَصَدِّعاً مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ   

 

22. هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ       

 

23. هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

 

24. هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Cin 1,2,3,4,5,6,

 

قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناً عَجَباً

 

يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَداً   

 

وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداً      

 

وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطاً

 

وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن تَقُولَ الْإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِباً

 

وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِّنَ الْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِّنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاً       

 

Burûc 20,21,22,

 

20. وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ      

 

21. بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ    

 

22. فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ

 

İhlâs

 

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ  

 

اللَّهُ الصَّمَدُ

 

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ 

 

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُواً أَحَدٌ

 

Felak

 

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ  

 

مِن شَرِّ مَا خَلَقَ

 

وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ   

 

وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ

 

وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ

 

Nâs sûresi

 

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ 

 

مَلِكِ النَّاسِ       

 

إِلَهِ النَّاسِ 

 

مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ 

 

الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ 

 

مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ

 

[TOP]

17.11 AYETEL HIRSI OKUNUŞU

Previous topicNext topic
Help > DUALAR >
AYETEL HIRSI OKUNUŞU


 Fâtiha,
Bakara 1,2,3,4,5 ve 163,164 ve 255,256,257 ve 285,286,
Âl-i İmrân 18,19. âyetten sadece: "İnneddîne indellâh-il-islâm" kısmı,
Âl-i İmrân 26,27, Âl-i İmrân 154,
En'âm 17,
A'râf 54,55,56,
Tevbe 51, Tevbe 128,129,
Yunûs 107,
 Hûd 56,
 İbrahim 12,
İsrâ 43,
 İsrâ 110,111,
 Mü'minûn 116,117,118,
Ankebût 60,
Rûm 17,18,
Fâtır 2,
Yasin 83,
Saffât 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,
Saffât 180,181,182,
Feth 27,28,29,
Rahmân 33,34,35,36,
 Hadîd 1,2,3,4,5,
Haşr 21,22,23,24,
Cin 1,2,3,4,5,6,
 Burûc 20,21,22,
İhlâs, Felak ve Nâs sûresi.
1-FATİHA

Bismillahirrahmanirrahim

1. Bismillahirrahmanirrahim
2. El hamdü lillahi rabbil alemin
3. Er rahmanir rahıym
4. Maliki yevmid din
5. İyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn
6. İhdinas sıratal müstekıym
7. Sıratallezine en'amte aleyhim ğayrilmağdubi aleyhim ve lad dallin
2 - BAKARA

Bismillahirrahmanirrahim

1. Elif lam mim
2. Zalikel kitabü la raybe fıh* hüdel lil müttekıyn
3. Ellezıne yü'minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun
4. Vellezine yü'minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahırati hüm yukınun
5. Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun
163. Ve ilahüküm ilahüv vahıd* la ilahe illa hüver rahmanür rahıym
164. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy ya'kılun
255. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te'huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve la yühıytune bi şey'im min ılmihı illa bi ma şa'* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym
256. La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy* fe mey yekfür bit tağuti ve yü'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha* vallahü semıun alım
257. Allahü veliyyüllezıne amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur* vellezıne keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat* ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun
285. Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel mü'minun* küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih* la nüferriku beyne ehadim mir rusülih* ve kalu semı'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr
286. La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha* leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* rabbena la tüahızna in nesına ev ahta'na* rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina* rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih* va'fü anna* vağfir lena* verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirın
18. Şehıdellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ülül ılmi kaimem bil kıst* la ilahe illa hüvel azızül hakım
19. İnned dıne indellahil islam
26. Kulillahümme malikel mülki tü'til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa'* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa'* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey'in kadır
27. Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab
154. Sümme enzele aleyküm mim ba'dil ğammi emeneten nüasey yağşa taifetem minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahi ğayral hakkı zannel cahiliyyeh* yekulune hel lena minel emri min şey'* kul innel emra küllehu lillah* yuhfune fı enfüsihim ma la yübdune lek* yekulune lev kane lena minel emri şey'üm ma kutilna hahüna* kul lev küntüm fı büyutiküm le berazellezıne kütibe aleyhimül katlü ila medaciıhim* ve li yebteliyellahü ma fı suduriküm ve li yümehhısa ma fı kulubiküm* vallahü alımüm bi zatis sudur
17. Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yemseske bi hayrin fe hüve ala külli şey'in kadır
54. İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlübühu hasısev veş şemse vel kamera vennücume müsehharatim bi emrih ela lehül halku vel emr tebarakellahü rabbül alemın
55. Üd'u rabbeküm tedarruav ve hufyeh innehu la yühıbbül mu'tedın
56. Ve la tüfsidu fil erdı ba'de ıslahıha ved'uhü havfev ve tamea inne rahmetellahi karıbüm minel muhsinın
51. Kul ley yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mü'minu
128. Le kad caeküm rasulüm min enfüsiküm azızün aleyhi ma anittüm harısun aleyküm bil mü'minıne raufür rahıym
129. Fe in tevellev fe kul hasbiyallahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym
107. Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yüridke bi hayrin fe la radde li fadlih yüsıybü bihı mey yeşaü min ıbadih ve hüvel ğafurur rahıym
56. İnnı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym
12. Ve ma lena ella netevekkele alellahi ve kad hedana sübülena ve lenasbiranne ala ma azeytümuna ve alellahi fel yetevekkelil müteveklkilun
43. Sübhanehu ve teala amma yekulune ulüvven kebıra
110. Kulid'ullahe evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteğı beyne zalike sebıla
111. Ve kulil hamdü lillahillezı lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve lem yekül lehu veliyyüm minez zülli ve kebbirhü tekbıra
116. Fe teallellahül melikül hakk la ilahe illa hu rabbül arşil kerım
117. Ve mey yed'u meallahi ilahen ahara la bürhane lehu bihı fe innema hısabühu ınde rabbih innehu la yüflihul kafirun
118. Ve kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımın
60. Ve keeyyim min dabbetil la tahmilü rizkahellahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semıul alım
17. Fe sübhanellahi hıyne tübsune ve hıyne tusbihun
18. Ve lehül hamdü fis semavati vel erdı ve aşiyyev ve hıyne tuzhirun
2. Ma yeftehıllahü lin nasi mir rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu mim ba'dih ve hüvel azızül hakım
83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey'iv ve ileyhi türceun
1. Vessaffati saffa
2. Fezzacirati zecra
3. Fettaliyati zikra
4. İnne ilaheküm le vahıd
5. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve rabbül meşarık
6. İnna zeyyennes semaed dünya bi zınetinil kevakib
7. Ve hıfzam min külli şeytanim marid
8. La yessemmeune ilel meleil a'la ve yukzefune min külli canib
9. Dühurav ve lehüm azabüv vasıb
10. İlla men hatfel hatfete fe etbeahu şihabün sakıb
11. Festeftihim ehüm eşddühalkan em men halakna inna halaknahüm min tıynil lazib
180. Sübhane rabbike rabbil ızzeti amma yesfun
181. Ve selamün alel murselın
182. Vel hamdü lillahi rabbil alemın
27. Le kad sadekallahü rasulehür ru'ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıyne ruuseküm ve mükassıriyne la tehafun fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba
28. Hüvellezı ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih Ve kefa billahi şehıda
29. Muhammedür rasulüllah vellezıne meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incıl ke zer'ın ahrace şat'ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukıhı yu'cibüz zürraa li yeğıyza bihimül küffar veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma
33. Ya ma'şerelcinni vel'insi inisteta'tum en tenfusu min aktarissemavati vel'ardı fenfuzula tenfizune illa bisultanin.
34. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
35. Yurselu 'aleykuma şuvazun min narin ve nuhasun fela tentesırani.
36. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
1. Sebbeha lillahi ma fiyssemavati velardı ve huvel'aziyzulhakiymu.
2. Lehu mulkussemavati vel'ardı yuhyiy ve yumiytu ve huve 'ala kulli şey'in kadiyrun.
3. Huvel'evvelu vel'ahıru vezzahiru velbatınu ve huve bikulli şey'in 'aliymun.
4. Huvelleziy halekassemavati vel'arda fiy sitteti eyyamin summesteva 'alel'arşi ya'lemuma yelicu fiylardı ve ma yahrucu minha ve ma yenzilu minessemai ve ma ya'rucu fiyha ve huve me'akum eyne ma kuntum vallahu bima ta'melune besıyrun.
5. Lehu mulkussemavati vel'ardı ve ilellahi turce'ul'umuru.
21. Lev enzelna hazelkur'ane 'ala cebelin lereeytehu haşi'an mutesaddi 'an min haşyetillahi ve tilkel'emsalu nadribuha linnasi le'allehum yetefekkerune.
22. Huvallahulleziy la ilahe illa huve 'alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahıymu.
23. Huvallahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu'minul muheyminul 'aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanallahi 'amma yuşrikune.
24. Huvallahul halikul - bariy-ulmusavviru lehum'esma ulhusna yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel'ardı. Ve huvel'aziyzulhakiymu
1. Kul uhıye ileyye ennehusteme'a neferun minelcinni fekalu inna semı'na kur'anen 'aceben.
2. Yehdiy ilerruşdi feamenna bihi ve len nuşrike birabbina ehaden.
3. Ve ennehu te'ala ceddu rabbina mettehaze sahıbeten ve la veleden.
4. Ve ennehu kane yekulu sefiyhuna 'alellahi şetatatan.
5. Ve enna zanenna en len tekulen'insu velcinnu 'alellahi keziben.
6. Ve ennehu kane ricalunminel'insi ye'uzune biricalin minelcinni fezaduhum rehekan.
20. Vallahü min veraihim muhıytun.
21. Bel hüve kur'anün meciydün.
22. Fiy levhın mahfuzın.
1. Kul hüvallahü ehad
2. Allahüs samed
3. Lem yelid ve lem yuled
4. Ve lem yekün lehuküfüven ehad
1. Kul e'uzü birabbilfelak
2. Minşerri ma halak
3. Ve min şerri ğasikın iza vekab
4. Ve min şerrinneffasati fiyl'ukad
5. Ve min şerrihasidin iza hased
1. Kul e'uzü birabbinnas
2. Melikinnas
3. İlahinnas
4. Min şerrilvesvasil hannas
5. Elleziy yüvesvisüfiysudurinnas
6. Minel cinnetivenna